Etiket arşivi: 2014’te sabit sermaye yatırımlarında dört çeyrek dönem boyunca üst üste küçülme var

Durgunluk Biçim Değiştirerek Sürüyor


Durgunluk Biçim Değiştirerek Sürüyor

Prof. Erinç Yeldan
Cumhuriyet
, 8.4.15

TÜİK tarafından geçen hafta yayımlanan milli gelir istatistikleri, ekonomide durgunluk sürecinin biçim değiştirerek sürmekte olduğunu belgeliyor. Verilere göre 2014’ün bütününde milli gelir büyümesi yüzde 2.9 düzeyinde kaldı. Nüfus artışını göz önüne alırsanız, bu rakam kişi başına yaklaşık yüzde 1.1’lik artış anlamına geliyor. Hele bir de döviz cinsinden ifade ederseniz, 10400 dolarlık düzeyi ile Türkiye’de kişi başına gelirin 2008’in gerisine düşmüş olduğu belgeleniyor. Anlaşılan, AKP ekonomi idaresinin dövizin ucuzluğuna dayandırılarak elde edilen hormonlu büyüme süreci şimdi tersine dönmüş, döviz kurundaki artışlar bu sahte cennetin ardındaki gerçekleri açığa çıkarmıştır.

Ulusal gelirde 2014’te gözlenen %2.9’luk büyümenin ardında iki etken öne çıkıyor: Devletin tüketim harcamalarındaki artış (%4.6) ve ihracattaki artış (%6.8). Devlet harcamaları 2013’te de %6.5 artmış; ihracat ise geçen yıl daralma göstermiş idi. 2014’te ihracat artışını çoğunlukla döviz kurundaki aşınmaya ve yurtiçinde daralan tüketim talebine bağlamak yerinde olabilir. Öte yandan sabit sermaye yatırımlarında dört çeyrek dönem boyunca üst üste küçülme var ve yıl ortalaması %1.3’lük daralmaya işaret ediyor. Özel tüketim harcamalarındaki % 1.3’lük durgunlukla birlikte Türkiye’nin özel sektör iç talebinde sert bir durgunluk olduğunu, büyümenin de iç talebin baskılandığı klasik ihracata yönelik büyüme ile açıklanabildiğini söyleyebiliriz.

Kısaca özetlemek gerekirse, iç tüketimin baskılanmasıyla elde edilen iktisadi artık, pahalılaşan dövizin verdiği uyarıcı etkiyle birlikte ihracat pazarlarına yöneltilmiş gözüküyor. Bu biçimiyle 2014 Türkiyesi, 12 Eylül darbesi sonrasında ücretlerin baskılanmasıyla elde edilen iktisadi artığın olağandışı ihracat teşvikleriyle birlikte dış pazarlara aktarılmasına dayanan 1980’ler konjonktürünü andırıyor. Sonucunu biliyoruz: 1988 krizi ve ANAP’ın tasfiyesi.

***

Sektörler arasında ise geçen yıl ekonominin büyümesinin ivmelendirildiği sektör olan inşaat sektörünün 2014’te durgunluğa girdiğini, 4. çeyrekte de %2 daralma gösterdiğini görüyoruz. Bu da hükümetin dayandığı en önemli sektörel kaynağın gücünü kaybetmekte olduğunu dile getiriyor. 2013’te inşaat sektörü % 6.5 büyüyerek ulusal gelirin sürükleyicisi konumunda idi. 2014’te inşaat sektöründeki çöküşü, ihracat karşılamış gözükmekte. Ancak 2015’in ilk çeyreğine TİM tarafından yapılan değerlendirmeler ihracatın 2015’te ivmesini yitirdiğini ve %15’lik bir küçülme gösterdiğini belgeliyor. Sanayi sektörlerindeki durgunluk ve daralma ile birlikte 2015’te artık ne inşaat ne de ihracatın itici olamayacağı; geriye tek bir çare kaldığı gözleniyor: Devlet harcamaları. Yeni teşvik sistemini biraz da bu gözle değerlendirmek gerekli.

2014 verileri bir yandan da “Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı %5’tir” saptamasının artık tarihe karıştığını gösteriyor. 2003-14 AKP döneminin ortalama büyüme hızının %4.4 ile tüm Cumhuriyet dönemi ortalama büyüme hızı olan %4.9’un gerisine düşmüş olduğu görülmekte. AKP döneminin söz konusu büyüme performansı, aslında IMF ile Yakın İzleme Anlaşması’nın imzalandığı yıl olan 1998 sonrası spekülatif-yönlü neoliberal büyüme döneminin ortalamasına giderek yaklaşıyor (% 4). Bütün bunlar AKP ekonomi idaresinin sıkça başvurduğu “büyüme mucizesi” masalının da sonuna gelindiğini bir kez daha anımsatıyor.

***

1998 sonrasında genel hatları IMF-Dünya Bankası tarafından çizilen ve uluslararası finans sermayesinin gereksinimlerine göre biçimlendirilen spekülatif yönlü büyüme modelinin sürdürülemez nitelikte olduğunu ve gerek para, gerek maliye politikalarını aşırı biçimde daraltıcı uygulamalara mahkûm ettiğini birçok kez vurgulamış idik. Şimdi geldiğimiz nokta, 2003’ün hemen ardından tüm dünyada yaşanan sıcak para-ucuz döviz coşkusunun sona erdiğini ve finans ve imar rantlarına dayalı spekülasyon balonunun sönmüş olduğunu belgelemektedir.

=======================

Dostlar,

Sayın Prof. Yeldan’dan gene not düşecek bir irdeleme…
Yazık oluyor ülkeye ve halkımıza..
Bu tablo AKP’yi eritir bitirir (siyasal fatura) ama her zamanki gibi ekonomik fatura orta – alt toplumsal kesimlere yüklenir.. Bu olgunun da çok boyutlu zincirleme olumsuz yansımaları olur toplumda.. Ne yazık ki yalnızca sıradan insanımız değil, peeeek çok eğitimlimiz (?) de deneme – yanılma ile öğrenebiliyor!? Yani en ilkel öğrenme biçimi ile.. Bağışlansın lütfen, hayvanlar böyle öğreniyor. Oysa İngilizcedeki şu 2 kavrama bir bakar mısınız (hoşgörü dileyerek) :

Forecasting technics
– Quantitative decision making procedures

İnsanımıza hiç olmazsa Temel düzeyde Matematik öğretmek, onu da yaşamda Matematiksel akıl yürütme / matematiksel düşünme biçiminde kullanma becerisi – alışkanlığı kazandırmak gerekiyor.. Yaşamın dili – yasası – kurgusu Matematik! Oysa AKP bilerek ve isteyerek; kasten, insanımızı entellektüel regresyona (gerilemeye) itecek biçimde eğitimden Mantık, Felsefe, Metematik .. derslerini azaltarak SORGULAMAYI unutturmaya çalışıyor; giderek artırılan dinci öğretim ile ezberci eğitimi dayatıyor.. Üstelik AİHM’nin yinelenen kararlarını çiğneyerek!
Bunun adı eğitimbilimde zihinsel soykırımdır! İngiltere’nin sömürgesi Hindistan’da çocuklara logaritma cetveli ezberletmesinden farksızdır!

Okulöncesi sözde “Değerler Eğitimi” ise iyice akıllara sezadır.. O yaşta çocukların doğası gereği soyut olan, soyut süşünmeyi, soyutlamayı gerektiren süreçleri – olguları – değerleri kavraması kesinlikle beklenemez. Bilişsel ve duyuşsal olarak terörize olur, alt-üst oluş yaşar. Bu ise zihinsel soykırımın katmerlisidir. Korkak, soru sor(a)mayan, ezberleyip anlamadan kabullenen bir itaat – biat sürü toplumu üretir. “SAPERE AUDE!” (Aklını kullan!) diye haykıran Immanuel Kant‘ın mezarında kemikleri sızlar..

Ve siz “böylesine” krguladığınız bir toplumda, gerçekte fecaat olan ekonomi politikalarınızın çıktılarını, hiç utanıp sıkılmadan, “parlak başarılar” biçiminde “bu halka – şizofreneleştirilmiş gerçeklik algısı nerdeyse yok edilmiş kitlelere” servis edersiniz. Kurgunuz tam da budur görülen. Ancak yaşamın somut acı gerçekleri; işsizlik, yoksullaşTIRılma başta olmak üzere halk yığınlarını şiddetle terbiye edecek ve büyü bozularak idrakler tutsaklıktan kurtulacaktır. AKP de geçmişte bir yığın benzeri olduğu gibi, siyasal partiler mezarlığına def(n)edilecektir.

Bir yazıya yorumlarımızla katkı verelim derken, asıl yazıdan daha uzun yazdık, afedesiniz.

Sevgi, saygı ve acı ile ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com