Etiket arşivi: TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel

TTB : “Meslek Örgütümüzü İşlevsiz Kılmaya Yönelik Girişimlere Son Verilmelidir!”

“Meslek Örgütümüzü İşlevsiz Kılmaya Yönelik Girişimlere Son Verilmelidir!”

  • 06/03/2018 14:50
    http://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=40517e38-2139-11e8-82e9-5e6c03ccf873 

Aralarında Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de bulunduğu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yönelik müdahale ve biçimlendirme yönündeki açıklama ve girişimlere karşı TTB Merkez Konseyi’nce bir basın toplantısı düzenlendi. 06 Mart 2018, Salı günü 12.30’da İstanbul Tabip Odası Cağaloğlu binasında gerçekleştirilen basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, TTB Genel Sekreteri Dr. Sezai Berber, Merkez Konsey Üyeleri Prof. Dr. Taner Gören ve Dr. Bülent Nazım Yılmaz katıldılar. Basın açıklamasını Prof. Dr. Raşit Tükel kamuoyuyla paylaştı. Açıklamanın tam metni aşağıdadır:

Meslek Örgütümüzü İşlevsiz Kılmaya Yönelik Girişimlere Son Verilmelidir!

Bir süredir, medyada yer bulan haberlerden, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarına yönelik “müdahale ve biçimlendirme” çalışmalarının yürütüldüğü anlaşılmaktadır.  Açıklamalarda isim değişikliği, birden fazla meslek kuruluşu kurulması, serbest meslek icrasında üyelik koşulunun kaldırılması, seçim sistemlerinin değiştirilmesi öne çıkmıştır. Bu tür müdahaleler, mesleğin insan ve toplum yararı gözetilerek uygulanmasına değil; mesleğin nasıl icra edileceğine bir yetkenin karar vermesine yönelik sonuçlar doğuracaktır.

Meslek Örgütleri Toplumdan Doğmuş, Demokrasi İle Büyümüştür…

Hekimlik, avukatlık, mimar ve mühendislik gibi kökleri insanlık tarihi kadar eski mesleklerin örgütlerinin bugünkü anlamda özerk ve mesleğe ilişkin yetkilere sahip olmalarının tarihi yaklaşık dört yüzyıl geriye gitmektedir. Tarihsel süreçte toplumsal bir olgu olarak var olmuş olan meslek örgütlerinin zaman içinde temel işlevleri; meslek etiğini belirleme, mesleki denetim ve yaptırım uygulama, mesleğin toplum yararı ile birlikte uygulanıp sürdürülmesini sağlama şeklinde belirginleşmiştir.

Ülkemizde ise, hekimler yönünden merkezi düzeyde 1857’de Türk Tıp Cemiyeti olarak kurulan meslek örgütü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra 1929’da Etibba Odaları, 1953 yılında Türk Tabipleri Birliği adını almıştır.

Kaynağını Anayasa’dan alan kamu kurumu niteliğine sahip, bütün organları seçimle işbaşına gelen, özerk, demokratik bir meslek kuruluşu konumundaki Türk Tabipleri Birliği, sağlık alanına ilişkin kamusal görev ve yetkilerle donatılmıştır. Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca hekimlik mesleğini toplum yararına geliştiren, hekimlik uygulamaları ve denetlenmesine dair görevleri olan meslek birliğimiz, hekimlerin davranış kurallarını belirlemiş; hekimlerin kendi aralarında ya da toplumla ilişkilerinde bu kuralların geçerli olması için çalışmalar yürütmüş; hekimler kadar kamunun çıkarını sağlamayı amaç edinmiştir. Yasayla tanımlanan meslek birliğimizin kamusallığı, hekimlerin haklarını korumakla sınırlı olmayıp tüm toplumun sağlık hakkının sağlanmasına yöneliktir. Türk Tabipleri Birliği, meslektaşlarımız kadar toplum açısından da önemli olan, bilimsel çalışmalar ve eğitim ile edinilen bilgiye ve tarihsel süreç içinde geliştirilen meslek ahlâkına dayanan bir hekimlik uygulaması için çaba göstermektedir.

Meslek Örgütlerinin Özellikleri

Anayasanın 135. maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları devlet hiyerarşisi altında bulunmayan özerk kuruluşlar olarak düzenlenmiştir. Bu özerklik hizmetin kendisine ait bir özelliktir. Anayasa Mahkemesi’nin vurguladığı gibi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlevi sadece meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemekle sınırlı değildir; bu kuruluşlara çoğulcu demokratik ortamın gelişimine ilişkin rollerinin önemi nedeniyle kamusal nitelik kazandırılmıştır.

Meslek kuruluşlarında Deontoloji başta olmak üzere meslek uygulamalarının düzenlenmesinde ve benzeri kamusal görevlerin yürütülmesinde, kapsayıcılığın ve bağlayıcılığın korunması ve geliştirilmesi amacıyla zorunlu üyelik sisteminin sürdürülmesi gerekir. Kişilerin mesleklerini icra edebilmeleri için o meslekle ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşuna üye olmaları sağlanmalıdır. Zorunlu üyelik olmadığında ya da aynı meslek alanında birden çok meslek kuruluşunun kurulmasına olanak verildiğinde, meslek disiplininin kim tarafından sağlanacağı belirsizleşecek, her kuruluş kendi başına davranacaktır. Bunun sonucunda da meslek kuruluşlarının kendi mesleklerine ilişkin ihtiyaçlar, meslek etiği vb. konularında karar alabilmeleri mümkün olamayacak, kararların merkezi düzeyde alınması meslek kuruluşları üzerinde ciddi bir tahribata neden olacaktır.

Meslek Kuruluşlarına Neden Müdahale Edilir?

Meslek kuruluşlarına müdahale, Türk Tabipleri Birliği’nin insan yaşamının korunmasına yönelik hekimlik bilgilerini ve tutumunu anımsattığı açıklamasından sonra gündeme getirilmiştir. Bununla birlikte bu müdahale girişimi ne yenidir ne de Türk Tabipleri Birliği ile sınırlıdır. Yakın tarihimiz meslek örgütlerinin etkisizleştirilmesine yönelik birçok müdahaleye sahne olmuştur. Devletlerin mesleklere ve meslek kuruluşlarına müdahalesinin tarihi eskiye gider. Demokrasinin sorunlu olduğu dönemlerde devletler, meslek kuruluşlarının kendi politikalarını eleştirmemesini, desteklemesini hatta bir devlet organı gibi hareket etmesini istemekte; bunu sağlamak için de müdahalelerde bulunabilmektedir. Bu müdahaleleri engellemek için, Dünya Tabipler Birliği, ulusal hekim birliklerinin üye olarak kabul edilebilmesi için herhangi bir devlet kurumu veya kuruluşuna tabi olmaması veya bir devlet kurumu veya kuruluşu tarafından kontrol edilmemesi koşulunu getirmiştir. Türk Tabipleri Birliği, DTB’nin kurucu üyesidir.

Meslek örgütlerinin faaliyetlerinin devlet/hükümet politikaları ile çatıştığı hallerde kullanılan bir diğer müdahale türü ise, meslek kuruluşlarının güçsüzleştirilmesi ve etkisizleştirilmesidir.  Meslek örgütlerinin öteden beri temel işlevi, mesleğin insancıl bir biçimde insan ve toplum yararına uygulanmasını sağlamaktır. Hekimliğin iyi icrası için hastanın hekime güven duyması çok önemlidir. Toplum nezdinde mesleğe güven duygusu, mesleğin etik kurallarının belirlenmesi ve mesleki denetimle mesleğin biçimlendirilmesi yolu ile olur. Bu nedenle devletin, meslek kuruluşlarının bu işlevlerini yapmasını zorlaştıracak, etkisizleştirecek müdahalelerden kaçınması, toplumsal ve demokratik bir zorunluluktur.

Türk Tabipleri Birliği’ne Müdahalenin Nedenleri

Kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olması nedeniyle, Türk Tabipleri Birliği, hekimlik mesleğinin geliştirilmesi, hekimlerin haklarının korunması ve ortak ihtiyaçlarının karşılanması, meslek disiplininin sağlanması, hekimlerin birbirleriyle ve halkla ilişkilerinde dürüstlüğün ve güvenin hakim kılınması, kamu hizmetinin düzeyinin korunması gibi işlevler üstlenmiştir.

Türk Tabipleri Birliği, bu işlevlere bağlı olarak, hekimlik uygulamalarının ve sağlık hizmetinin insan haklarına, etik değerlere uygun, bilimsel bilgiye dayanarak yerine getirilmesini sağlamak üzere talep ve öneriler geliştirmektedir. Türk Tabipleri Birliği, Anayasa ile tanımlanmış işlevlerini yerine getirmesi ve geliştirmesinin demokratik bir ülkede mümkün olduğunu göz önünde bulundurmaktadır.

Türk Tabipleri Birliği, sağlık hizmetinin gereklerine, hekimlik etik ilkelerine, hekimlerin hukuken sahip oldukları haklara aykırı düzenlemelere karşı yargı yoluna gitmektedir. Bu başvurular sonucu Anayasa Mahkemesi, Danıştay, İdare Mahkemeleri kararları ile hukuka aykırılığı saptanmış sayısız düzenleme, işlem bulunmaktadır. Bunlardan biri de, Türk Tabipleri Birliği’ne “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlama” görevini veren Kanun maddesini 2 Kasım 2011 tarihinde değiştiren 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ilgili hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır.

Türk Tabipleri Birliği sağlığın, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik hali olduğunu hep akılda tutarak;

  • Herkese ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine parasız ulaşma hakkını,
  • Herkese sosyal güvenlik hakkını,
  • Yeterli bilgi ve deneyim ve becerinin kazandırıldığı çağdaş tıp ve tıpta uzmanlık eğitimini,
  • Hekimlere, şiddetten uzak, insancıl, güvenli, sağlıklı çalışma ortamını,
  • Madenlerde, işyerlerinde kâr hırsı, denetimsizlik ve gerekli önlemlerin alınmayışı nedeniyle ortaya çıkan iş cinayetleri ve meslek hastalıklarının önlenmesini,
  • Sağlıklı, yaşanabilir bir çevrenin hak olarak hayata geçirilmesini,
  • Çocuk istismarının, kadın cinayetlerinin önlenmesini,
  • İnsan eli ile yaratılan her türlü şiddetin nedenlerinin ortadan kaldırılmasını, barış içinde yaşama hakkının ve sosyal iyilik halinin sağlanmasını talep etmekte ve bu taleplerin karşılanması için mücadele etmektedir.

Türk Tabipleri Birliği, bir bütün olarak sağlık çalışanlarının işlerini severek, iyi bir eğitim alarak, barışçıl çalışma ortamında, işbirliğini özendiren bir çalışma ve ücretlendirme modeli içinde, her türlü sosyal hakka sahip olarak çalışmalarını istemektedir.

Meslek Örgütümüzün Uluslararası Temsiliyeti

Türk Tabipleri Birliği’nin ülkemizi temsil ettiği Dünya Tabipler Birliği, Avrupa Hekimler Daimi Komitesi gibi uluslararası hekim örgütleri, evrensel hekimlik ilkelerine sahip çıkmanın toplumlar açısından öneminin ve değerinin farkındadır. Güçsüzleştirilmiş, hükümetin kontrolü ya da etkisi altındaki meslek kuruluşlarının dünya halkları nezdinde itibarının olamayacağı açıktır.

Meslek Örgütümüzü İşlevsiz Kılmaya Yönelik Girişimlere Son Verilmelidir!

Meslek örgütlerimizin isimlerinde yer alan Türk” ve “Türkiye ibareleri, Anayasa gereğince, bu mesleklerin hizmet verdikleri alanda, tüm toplumu kapsayan, kamusal yarar taşıyan hizmetleri nedeniyle verilmiştir. Meslek kuruluşlarının isimlerinden Türk ve Türkiye ibarelerinin kaldırılması yönündeki girişimler; bu kuruluşların toplumsal kapsayıcılığını ortadan kaldırmaya, meslek uygulama alanlarında toplum adına bilgi üretme, mesleği geliştirme ve toplumsal denetim işlevlerini yok etmeye yöneliktir. Meslek birliğimiz üzerinde bu yönde yapılacak müdahaleler halkın sağlık hakkına yönelik faaliyetler üzerinde ciddi bir tehdit durumundadır.

Varlık koşullarımızı ortadan kaldırarak mesleğimiz, meslektaşlarımız, toplum ve ülkemiz için geri dönülemez zararlara yol açacak bu girişimlerin geri çekilmesini istiyor; yetkilileri ve tüm kamuoyunu bu gelişmeler konusunda duyarlı davranmaya davet ediyoruz. Yine bu çerçevede siyasal iktidarı, Türk Tabipleri Birliği’ne karşı kullandığı dili ve kabul edilemez uygulamalarını gözden geçirmeye çağırıyoruz. Türk Tabipleri Birliği, hekimlerin mesleklerini demokratik değerler, etik ilkeler ışığında sürdürmekte ısrar ettikleri bir kurum olarak, Odaları ve üyeleri ile birlikte gerekli demokratik mücadeleyi sürdürecektir.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
========================================
Dostlar,

Biz de meslek örgütümüz TTB’nin bu son derece dengeli, ağırbaşlı, sorumlu ve kararlı basın açıklamasını bütünüyle paylaşıyoruz.

AKP iktidarı ve Erdoğan’ı da serinkanlılığa, sağduyuya, demokratik çoğulcu düzene tahammül etmeye ve karşıt kurum ve görüşlere de saygılı olarak onlardan öğrenmeye, yararlanmaya; sonuç olarak çoğunlukçu (majorite) değil çoğulcu (pluralist) davranmaya bir kez daha çağırıyoruz.

İdare Hukuku uzmanı Prof. Dr. Metin Günday ve ark. ca hazırlanan (2013) “Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Kuruluşları Raporu” başlıklı bilimsel raporu (32 sayfa) paylaşmak istiyoruz. Bu bilimsel raporun özenle okunması, söz konusu Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Kuruluşlarının nitelik ve işlevlerinin daha iyi kavranmasını sağlayacaktır. AKP’lilerin ve Saray danışmanlarının… buna çok gereksinimleri olduğu kanısındayız. Lütfen tıklayınız :

KAMU_KURUMU_Niteliginde_Meslek_Kuruluşu_RAPORU_Prof._Gunday

Sevgi ve saygı ile. 06 Mart 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
TTB Ankara Tabip Odası Üyesi
TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi (199296)

Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

HAYIR’ını al da gel: Emek, barış, demokrasi için yaşasın 1 Mayıs!

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, DİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirdikleri basın toplantısıyla 1 Mayıs gündemlerini ve programlarını açıkladılar.

Basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Kanber Saygılı, DİSK üyesi sendikaların merkez ve şube yöneticileri ve işçiler katıldı.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun okuduğu ortak açıklamada, 2017 1 Mayıs’ının,
hile-hurda ile dayatılan tek adam rejimine karşı demokrasi için, giderek derinleştirilen ve ülkeyi Ortadoğu’daki çatışmaların ateşine sürükleyen savaş politikalarına karşı barış için, giderek pervasızlaşan emek düşmanlığına karşı emeğin hakları için, MİLYONLARIN ‘HAYIR’LI BULUŞMALARI olarak örgütleneceği duyuruldu.

Kani Beko dört emek ve meslek örgütü başta olmak üzere, dost kurumlarla beraber, İstanbul’da Bakırköy Halk Pazarı başta olmak üzere, Türkiye’nin her yerinde olabildiğince yaygın, kitlesel, coşkulu ve ‘HAYIR’LI 1 Mayıs buluşmalarını birlik içinde örgütlemeye karar verildiklerini söyledi. Açıklamanın tam metni şöyle:

‘HAYIR’INI AL DA GEL! EMEK BARIŞ DEMOKRASİ İÇİN YAŞASIN 1 MAYIS!

Dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca işçi için, emekçi için, tüm ezilenler ve yok sayılanlar için her 1 Mayıs, birliğin-mücadelenin ve dayanışmanın gücüyle umudun büyütüldüğü gündür.

Yok sayılan emeğin, dünyanın dört bir yanında görkemli bir biçimde varlığını gösterdiği gündür 1 Mayıs. Dünyanın her yerinde en merkezi ve en büyük meydanlar, emeğin bu görkemli buluşmasına tanıklık eder. İşçiler özlemlerini, umutlarını, taleplerini istedikleri meydanlarda özgürce ifade eder.

Türkiye’de ise maalesef 1 Mayıs’lar iktidarların getirdiği yasaklar ve devlet şiddetinin gölgesi altında kutlanmaktadır. 365 gün bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenlere bir gün dahi saygı gösterilmemektedir. Siyasi iktidar bir gün için dahi işçilerin taleplerine kulak vermemekte, yıllardır 1 Mayıs mitinginin kendi istediği yerde yapılmasını dayatmaktadır. “Ayaklar baş olursa kıyamet kopar” diye açıklanan bu tutum, 2017 yılında da devam etmektedir.

  • 1 Mayıs 1977’deki kontrgerilla katliamının 40’ıncı yılında da bu dayatmanın sürdürülmüş olması ölenlere ve işçi sınıfına saygısızlık olarak tarihe geçecektir.
  • 15 Temmuz darbe girişimine karşı, bizler de dahil olmak üzere, yurttaşların buluştuğu
    Taksim alanı ne yazık ki yeniden yasaklı meydan haline getirilmiştir.

Bizler 4 emek ve meslek örgütü olarak, ulusal ve uluslararası mahkemelerin verdiği yargı kararlarını tanımayarak hukuksuz bir yasakta ısrar edenlerin er ya da geç bu tutumlarının hesabını vereceklerinin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

Hukuku, demokrasiyi, evrensel temel hak ve özgürlükleri yok saymayı bir rejim biçimi olarak benimsemiş anlayışa karşı, bu yıl her zamankinden çok daha yaygın, kitlesel ve coşkulu bir biçimde buluşmayı görev biliyoruz.

Bilindiği gibi, emekçilerin haklarını geliştirmeyen, aksine zarar veren ve tek adam rejimini dayatan bir anayasa için referanduma gidildi. Devletin tüm olanaklarının kullanılmasına, tek sesli medyaya, “hayır” diyenlerin engellenmesine karşın yurttaşların en az yarısı HAYIR dedi. Böyle bir anayasa değişikliği ile ülke huzur, barış ve istikrar bulamayacaktır.

  • Türkiye’nin acil ve yaşamsal ihtiyacı eşitlikçi, özgürlükçü, laik ve sosyal bir Anayasadır.

Ancak ülkeyi yönetenler bu gerçeklere gözünü kapatmakta, Türkiye’ye tek adam rejimi dayatmaktadır. Halkın en az yarısının HAYIR dediği bir rejim değişikliğini, cebren ve hile ile meşrulaştırma girişimlerine karşı 2017 1 MAYIS’ı çok daha anlamlı ve önemli hale gelmiştir.

2017 1 Mayıs’ı, hile-hurda ile dayatılan tek adam rejimine karşı demokrasi için, giderek derinleştirilen ve bizi Ortadoğu’daki çatışmaların ateşine sürükleyen savaş politikalarına karşı barış için, giderek pervasızlaşan emek düşmanlığına karşı emeğin hakları için, MİLYONLARIN HAYIR’LI BULUŞMALARI olarak örgütlenecektir!

Bizler 4 emek ve meslek örgütü başta olmak üzere, dost kurumlarla beraber, İstanbul’da Bakırköy Halk Pazarı başta olmak üzere, Türkiye’nin her yerinde olabildiğince yaygın, kitlesel, coşkulu ve HAYIR’LI 1 Mayıs buluşmalarını birlik içerisinde örgütleyeceğimizi ilan etmek istiyoruz.

  • Olağanüstü Hal’e, Kanun Hükmünde Kararnamelere ve tek adam rejimine HAYIR demek için 1 MAYIS’TA ALANLARA!

Darbe girişimine karşı ilan edildiği iddia edilen Olağanüstü Hal ile hukukun ayaklar altına alındığı, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin keyfi biçimde gasp edildiği bir rejim kalıcı hale getirilmek istenmektedir.

  • Yüz binin üzerinde kamu emekçisini ve işçiyi, haklarında hiçbir yargı kararı bulunmadan işinden eden Kanun Hükmünde Kararnamelere, OHAL fermanlarına HAYIR demek için
    1 MAYIS’ta alanlarda olacağız.Sendikal örgütlenme hakkını KHK ile ortadan kaldıran, kamu emekçilerinin toplu iş sözleşmesi hakkını ve kazanımlarını yok sayan antidemokratik uygulamalara teslim olmayacağız.
    Halkın seçtiği vekillerinin yaptığı Seçim Yasası’nı yok saymayı marifet bilen YSK örneğinde olduğu gibi, adaletin çivisinin çıktığı, Meclisin tamamen yok sayıldığı tek adam rejimine
    1 MAYIS meydanlarında tüm gücümüzle HAYIR diyeceğiz!

Kıdem tazminatının gaspına HAYIR demek için 1 MAYIS’TA ALANLARA!

Referandum öncesinde kezlerce dile getirdiğimiz gibi, 16 Nisan’ın ardından ilk işleri kıdem tazminatına göz dikmek oldu. Patronlar “yük” olarak görüyor diye işçi sınıfının ve bütün çalışanların 80 yıllık kazanımına göz dikenlere “HAYIR” demek için 1 MAYIS ALANLARINDA OLACAĞIZ. Emekçilerin iş güvencesi, işsiz kaldığında kara gün dostu olan kıdem tazminatından nemalanmak isteyenleri, İşsizlik Sigortası Fonu’nu yağmalamalarından tanıyoruz. Tüm emekçileri yağmaya ve talana HAYIR demeye, 1 MAYIS ALANLARINA çağırıyoruz.

Taşeron köleliğine ve kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılmasına HAYIR demek için 1 MAYIS’TA ALANLARA!  

Milyonlarca taşeron işçisinin umutlarını yıllardır aldatmacalarla sömürenlere, 1 Kasım 2015 seçimlerinden önce “taşerona kadro” vaat edip sözünde durmayanlara HAYIR demek için
1 MAYIS ALANLARINDA olacağız. Taşeron işçilerin mücadele ederek ve mahkemelerde kazandıkları kadro hakkını tanımadığı gibi taşeron düzenini bile aratacak “kiralık işçilik” uygulamasını, işçi simsarlığını yasal hale getirmek isteyenlere 1 MAYIS ALANLARINDAN HAYIR diyeceğiz! Taşeron işçilerine kadro vaadini tutmadığı gibi kamu emekçilerinin 657 sayılı yasadan kaynaklanan iş güvencelerini ortadan kaldıracaklarını açıklayanlara, milyonlarca kamu emekçisine güvencesiz çalışmayı dayatanlara omuz omuza HAYIR diyeceğiz!

‘HAYIR’INI AL DA GEL!

Bu topraklarda emeğiyle, onuruyla yaşayan hemen herkesin HAYIR dediği o kadar çok şey var ki! 1 MAYIS ALANLARI herkesin ‘HAYIR’ını alıp geldiği rengarenk ve apaydınlık meydanlar olacak.

  • İşsizliğe HAYIR,
  • kiralık işçiliğe HAYIR,
  • iş cinayetlerine HAYIR,
  • krize HAYIR,
  • yoksulluğa HAYIR,
  • zamlara HAYIR,
  • içeride ve dışarıda savaşa HAYIR, (AS: çekincemiz aşağıda)
  • kentlerin ve doğanın yağmasına HAYIR,
  • kutuplaşmaya HAYIR,
  • kadın cinayetlerine HAYIR,
  • çocuk istismarına HAYIR,
  • cinsiyetçiliğe HAYIR,
  • kamu hizmetlerinin ticarileşmesine HAYIR,
  • gazetecilerin, siyasetçilerin, gençlerin hapishanelere doldurulmasına HAYIR,
  • akademinin ve bilimin bitirilmesine HAYIR,
  • sömürüye HAYIR,
  • diktaya HAYIR… gibi milyonlarca HAYIR’lı çığlık 1 MAYIS ALANLARINDA buluşacak!

Haydi, hep beraber, birlik olarak, dayanışmamızı güçlendirerek, mücadelemizi büyütmek için
1 MAYIS ALANLARINA!

Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği (AS: çekincemiz aşağıda)
Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik ve Dayanışması!

YAŞASIN 1 MAYIS!


====================================
Dostlar,

TTB ve birlikte davranan DİSK, KESK ve TMMOB’nin 1 Mayıs kutlaması yarın,
1 Mayıs 2017 günü saat 13:00’te Ankara Kolej meydanında başlayacak..
Basın açıklamasında 2 yerde çekincemiz var :

1. Türkiye’de “halklar” değil tek bir halk vardır ve adı Türk halkıdır.
Büyük ATATÜRK‘ün tanımlamasında olduğu gibi,

  • “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ahalisine/halkına Türk Milleti denir.” 

    Ülkemizde farklı etnik kümelerden yurttaşlarımız olduğu bir gerçektir ancak
    hep birlikte Türk Milleti / Türk halkıyız.

İkincisi “içeride ve dışarıda savaşa hayır.”.. Türkiye, “içeride” emperyalizmin bölücü ve ağır silahlı taşeron örgütüne karşı bir meşru savunma içindedir. Bu bir “savaş” ise, başlatan ve yönlendiren) 1984’ten bu yana) ne yazık ki Batı emperyalizmidir. Burada “savaş” terimini kullanmak, bölücü, silahlı emperyalizmin maşası PKK‘yı uluslararası hukuk katında “savaşan taraf” statüsüne yükseltmektir ki, asla doğru değildir ve kabul edilemez. PKK açıkça bir taşeron terör örgütüdür! Dileriz, basın açıklamasındaki bu anlatım, uyardığımız anlamda değildir..

“Dışarıda” savaşa gelince; BM Sözleşmesi gereğince (md. 51) ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 111. maddesi uyarınca sınır ötesinde ülkemizin güvenliğini tehdit eden oluşumlara karşı sıcak takip, uluslararası hukuktan kaynaklanan egemen devlet hakkımızdır.

Bunun dışında, başka ülkelerin içişlerine karışmak, oralarda isyan vb. çatışmaları kışkırtmak, darbe girişimi… hele hele emperyalizmin maşalığına soyunmak.. asla onaylamadığımız hukuk dışı ve Türkiye’ye yakışmayan, “haydut devlet” davranışlardır ve uluslararası hukukta suçtur.

1 Mayıs işçinin ve emekçinin bayramını, biz de bir emekçi olarak gönülden kutluyoruz.

Küreselleşen emperyalizmi, yüzyılların utanç veren

  • “maksimum kâr” ilkelliğini – vahşetini terk etmeye ve 21. yy’ın şafağında artık “ehlileşerek” ‘makul kâr’ anlayışına çekilmesini diliyoruz. Zamanın ruhu artık bu ilkelliğe geçit vermiyor..

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Özdemir Aktan geçici olarak uğurlandı

 

Prof. Dr. Özdemir Aktan geçici olarak uğurlandı

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/aktan-6567.html, 21 ŞUBAT 2017

OHAL kararnamesiyle Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Özdemir Aktan, öğrencileri, meslektaşları ve mücadele arkadaşları tarafından “geçici olarak” uğurlandı.

Prof. Dr. Özdemir Aktan, Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası’nın çağrısıyla ilk olarak hastanede bulunan odasında kendisini uğurlamaya gelen öğrencileri, meslektaşları ve arkadaşlarına bir veda konuşması yaparak, 1988 yılından beri görev yaptığı üniversiteden ayrılmak zorunda kaldığını, öğrencilerini, asistanlarını ve birlikte çalıştığı mesai arkadaşlarını çok özleyeceğini belirtti. Dr. Aktan, Bir geri dönüşü de özlemle bekleyeceğim. Bir geri dönüş için gayret sarf edeceğim. Bunu bir geçici ayrılık olarak düşünüyorum şeklinde konuştu. Odasındaki uğurlamanın ardından basın açıklamasının yapılacağı hastane önüne kadar bir yürüyüş gerçekleştirildi.

Hastane önünde ilk sözü İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç aldı. Mengüç, “İnsanların isimlerinden ziyade taşıdıkları değerler önemlidir. Ve biliyorsunuz ki hukuksuzluğun olduğu yerde en başta insanların değerlerine dokunulur. Bugün burada dokunulmak istenen bir değerimiz için buradayız ve bu değeri korumak da bizlerin görevidir. Tek tek baktığınız zaman her birinin bir değer olduğunu görürüz. Dolayısıyla değerleri yok edilen bir toplumu bir halkı manipüle etmek çok daha kolay olacaktır. Ve bu nedenle bu değerler hedef olarak seçiliyor. Hayatını insanlığa adamış, hayatının hiçbir döneminde insanları ötekileştirmemiş, doğaya, çevreye saygılı. Hiçbir insana en ufak bir zararı olmamış insanların özel olarak seçiliyor olması çok acı bir tablodur. Ama bizlerin de yapacakları vardır; değerlerimize sahip çıkmak, korumak ve bu uğurda her türlü mücadeleyi vermektir. Bir diğer garabet ise bu hedef alınan değerlerin hukuk adı altında yapılıyor olması. Ne bir iddia, ne bir yargılama ne bir gerekçe var. Yalnıza kimin nerede ve ne zaman belirlediği belli olmayan kararlar var. Bu kararlarla insanların yaşamıyla oynanıyor” diye konuştu.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel de, “TTB olarak üyelerimizin ve arkadaşlarımızın görevlerine geri dönmesi için bütün hukuksal ve örgütsel olanaklarımızı seferber edeceğimizi, onlarla olan dayanışmamızı büyüteceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Emeğin, demokrasinin, hukukun, toplumsal barışın ve iyi hekimlik değerlerinin güçlenmesi ve görevlerine son verilen meslektaşlarımızın öğrencilerine ve hastalarına bir an evvel kavuşabilmesi için verdiğimiz mücadeleyi tüm gücümüzle sürdüreceğiz” dedi. (Prof. Dr. Raşit Tükel’in konuşmasının tam metni

Konuşmaların ardından ortak açıklamaya geçildi. Basın açıklamasını okuyan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İncilay Erdoğan, Aktan’ın “geçici” olarak uğurlandığını vurgulayarak şöyle konuştu:

“Bu durum sadece hocamıza değil, İstanbul Tabip Odası üyelerine, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi çalışanlarına ve en önemlisi hocamızın yetiştirdiği binlerce tıp öğrencisi ve yüzlerce asistana yönelen saygısız, hürmetsiz ve hukuksuz bir saldırıdır.

On binlerce hekimin demokratik iradesiyle TTB Başkanı seçilerek hekimleri temsil eden Prof. Dr. Özdemir Aktan’ı, “İyi Hekimlik/Sağlıklı Toplum” mücadelesini şiar edinmiş, adları kalplerimizde mahfuz onlarca TTB yöneticisi, aktivisti ve üyelerini “ihraç” edenler bilsinler ki:

Biz hekimler; Tıbbın kurucuları İstanköylü Hipokrates’ten – Bergamalı Galenos’tan bu yana binlerce yıldır burada, bu topraklardayız.
Topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak;
Güçsüzlerin gücü, çaresizlerin çaresi olmaya,
Ölümle ve hastalıklarla mücadele etmeye,
Emeği, BARIŞI, demokrasiyi, HÜRRİYETİ savunmaya,
Dün olduğu gibi bugün de, bugün olduğu gibi yarın da DEVAM EDECEĞİZ!
Prof. Dr. Özdemir Aktan ve kürsülerinden, hastanelerinden, ameliyathanelerinden, polikliniklerinden uzaklaştırılan bütün dostlarımızla yan yana, omuz omuza olmak, sadece burada değil ülkemizin her bir yanında üniversitenin ayaklar altına alınıp çiğnenen onuruna sahip çıkmak;
Kamu kurumlarında gerçekleştirilen haksız, hukuksuz tasfiyelere,
İstibdat heveslilerine “HAYIR” demek için buradayız ve burada olmaya devam edeceğiz.
Bilinmelidir ki, Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası, hiçbir soruşturmaya ya da mahkeme kararına dayanmadan “OHAL Kararnameleri” üzerinden yapılan ihraçların bu ülkeye yakışmadığını hatırlatmaya; başta hocamız Prof. Dr. Özdemir Aktan olmak üzere iyi ve onurlu hekimliği temsil eden meslektaşlarımız ve akademinin yüz akı tüm dostlarımız geri dönünceye kadar demokrasiyi, hukuku ve adaleti herkes için savunmaya kararlıdır.”

Prof. Dr. Özdemir Aktan da; “Hiçbir suçum olmadığı halde görevimden ihraç edildim. Neden gönderildiğimi de bilmiyorum. Oysaki ben 11 senedir Marmara Üniversitesi’nde hizmet veriyorum. Bir sürü öğrenci yetiştirdim. Benim buradan gitmemle hastane çok fazla bir şey kaybetmeyecek. Çünkü eksikliğimi arkadaşlarım tamamlayacak. Ama üniversite çok şey kaybedecek. Ben geri dönmek üzere gidiyorum. Öğrencilerimi, arkadaşlarımı, hocalarımı özleyeceğim” diye konuştu.

================================
Dostlar,

Prof. Dr. Özdemir Aktan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden
sınıf arkadaşımızdır. Son derece yetenekli ve başarılı bir genel cerrahtır.
İstanbul Tabip Odası Başkanlığını ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığını da yapmıştır.. American College of Surgeons üyesidir.

Sevgili kardeşim Özdemir’e elbette “klasik anlamda” geçmiş olsun diyoruz.
Geçecek, biliyoruz.. Dönecek görevine, onu da biliyoruz. Ancak çok uzamasın istiyoruz. O’nun çok değerli hekimlik birikiminden tıp öğrencileri, genç asistan hekimler ve hastalarımız, tıp bilimleri dünyası, hekimlik örgütümüz yoksun kalmasınlar.. Sevgili Özdemir kardeşimin yaş haddinden emekliliğine çok kalmadı..
3 Mart 1953 doğumlu Özdemir hoca ve 3 Mart 2020’de emekli olacak. 3 yıl var..
3 vakte kalmadan, 3 aya uzamadan, 3 hafta sürmeden, 3 gün içinde…… görevine döndürülmesini istiyoruz!!!

  • Bu cezayı hak edip etmediğini, görevde iken,tutuksuz yargılanarak
    kesinleşmiş yargı kararı ile görmek istiyoruz.
  • Hukuk dışı infazlara, insanlığa karşı suça isyan ediyoruz..

    Sevgi ve saygı ile. 23 Şubat 2017, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com