Etiket arşivi: TBB Safranbolu basın açıklaması

TBB SAFRANBOLU BASIN AÇIKLAMASI


TBB SAFRANBOLU BASIN AÇIKLAMASI

CUMHURBAŞKANININ BAROLARI VE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’Nİ BÖLME PROJESİNE KARŞI ÇIKIŞIMIZ, MİLLİ DURUŞUMUZUN, VATANIMIZA VE
MİLLETİMİZE OLAN NAMUS BORCUMUZUN GEREĞİDİR

Basın Toplantısı Videosu İçin Tıklayınız

(AS: Bizim çok kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun 9 Şubat 2018 tarihli ve 2018/167 sayılı kararı:

  1. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın;
    – Türkiye Barolar Birliği’nin isminden “Türkiye” kelimesinin çıkarılacağına,
    – Bu kelimenin sadece layık olan kuruluşlar tarafından kullanılmasına izin verileceğine,
    – Ayrıca avukatlık mesleğinin icrası için barolara üye olma zorunluluğunun da kaldırılacağına,
    – İllerde isteyen avukatların bir araya gelerek dernek gibi istediği sayıda baro adıyla örgütlenmeler yapabileceğine,
    – Bunların da istedikleri gibi kendi üst birliklerini kurabileceklerine dair açıklamaları yönetim kurulumuzca değerlendirilmiştir.2. Sayın Cumhurbaşkanının dile getirdiği bu projenin amacı, Anayasada yapılan Hakimler ve Savcılar Kurulu’na ilişkin değişiklikten sonra, yargının bağımsız kalan tek ayağı olan avukatları da hükümete bağlamak, hükümetin avukatı haline getirmektir.3.Yönetim kurulumuz, hâkim ve savcıların bağımsızlıklarının sistemsel güvencesinin yok edilmesinden sonra avukatları da hükümete bağlama girişimini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yargısıyla birlikte “parti devleti“ne dönüştürmenin en ileri adımı olarak değerlendirmektedir.

    4. Türkiye Barolar Birliği her koşulda ve her tehdide karşı, dönemsel olarak değil, seçim yatırımı olarak hiç değil, ilkesel olarak en milli duruşu sergilemiştir. Milli her konuda kandırılmış olan ve bunu da daha sonra “kandırılmışız” diye beyan eden kişilerin, kendilerini daima zamanında ve en milli duygularla uyaranların duruşunu sorgulama hakkı yoktur. Bu sorgulamayı yapanlar, en sağlam tartı olan Türk Milleti’nin vicdanında çoktan sorgulanmaya başlanmıştır. Milli olmanın ilk koşulu, görevini Anayasa’ya ve kanuna uygun olarak yapmak, Devlet yönetimine kişisel duyguları ve kısa vadeli siyasi parti menfaatlerini karıştırmamak, her ne olursa olsun tarafsız davranmayı başarabilmektir.

    5. Cumhurbaşkanı’nın baroları ve Türkiye Barolar Birliği’ni bölme projesine karşı çıkışımız, milli duruşumuzun, vatanımıza ve Milletimize olan namus borcumuzun gereğidir. Bugün iktidar gücü; milli iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi etkisizleştirilerek, kapalı kapılar ardında, sınırsız, ölçüsüz, denetimsiz ve devletimizin tüm geleneklerine ve Anayasa’ya aykırı olarak küçük bir azınlık tarafından kullanılmaktadır. Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızın, bu azınlığın son derece rahatsız olduğu hukukun üstünlüğü, adil yargılanma, suçsuzluk karinesi, savunma hakkı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi temel kavram ve hakları savunması, Anayasa’dan ve kanunun açık hükmünden kaynaklanan en temel görevidir. Türkiye Barolar Birliği ve barolarımız bu görevi, bu hakların asli sahibi olan 81 milyon vatandaşımız ve henüz doğmamış evlatlarımız da dahil olmak üzere tüm Türk Milleti adına üstlenmiştir.

    6. Türkiye Barolar Birliği ve barolarımız, sadece meslek örgütü değildir. İddia, yargılama ve savunma üçlüsünden oluşan yargının kurucu unsurudur. Bu kurucu unsurluk görevinin dayanağı, Anayasa’daki hukuk devleti ilkesidir.  Cumhurbaşkanının dile getirdiği projenin nihai hedefi, 81 milyon vatandaşımızın temel haklarını savunmasız bırakmak, hukukun üstünlüğünün yerine, güç sahibi olanların üstünlüğünü yerleştirmektir. Türk Milleti şunu çok iyi bilmektedir: Bu amacın önündeki en büyük engel Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızdır. Bizim hedef alınmamızın sebebi de budur.

    7. Savunma mesleği, hukuk devletinin ve her vatandaşımızın insan haklarının güvencesidir. Avukatların hükümete bağlandığı bir düzende savunma mesleğinden söz edilemez. Bu proje, adalet sistemini tamamen da doğrudan çökertmeye yönelik olduğu için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Milleti’nin bekasını da doğrudan doğruya hedef almaktadır.

    8. Türk Milleti bilmelidir ki; bu projeden en büyük heyecan ve mutluluğu Türkiye’yi bölmek ve yıkmak isteyen terör örgütleri ile onlara maddi manevi her türlü desteği veren küresel oyun kurucular çoktan duymaya başlamıştır. Bunların eliyle ve baro adıyla kurulacak dernekler ve onların üst birlikleri her milli meselede iç ve dış kamuoyunu Türkiye’nin gerçekleri hakkında yanlış bilgilendirecekleri ve fakat devlet eliyle kendilerine sıfat kazandırıldığı için etkili olabilecekleri imkana kavuşacaktır. Nitekim bu projenin, 2013 yılında FETÖ tarafından gündeme getirildiği hepimizin malumudur.

    9. Öte yandan Türkiye Barolar Birliği’ni ve baroları bölmek, baro ve üst birlik adıyla derneğimsi yapılar türetmek, 108.000 avukatımızı, onların eş ve çocuklarını, 20.000 stajyer avukatımızı, Türkiye Barolar Birliği tarafından bir kuruş kamu kaynağı kullanılmadan verilen ve dünyada emsali olmayan sağlık yardımından, meslektaşlarımızın öksüz ve yetimlerinin sahiplenilmesinden, yaşlı ve ihtiyaç sahibi meslektaşlarımızı ek emeklilik ödeneğinden, iş göremez duruma gelen meslektaşlarımızı kimseye muhtaç olmamalarını sağlayan etkili bir sosyal yardım hizmetinden mahrum edecektir. Bu mahrumiyet, her siyasi görüşten en az yarım milyon vatandaşımızı dolaylı veya doğrudan mağdur konumuna düşürecektir.

    10. Sayın Cumhurbaşkanı’nın milli menfaatlere aykırı, terör örgütlerini sevindiren ve yargıyı tamamen yok edecek projesini dile getirmesinden sonra mümkün olan tüm kanallar yoluyla açık
    ve yakın tehlikeyi ilgili ve yetkili olmasını beklediğimiz her kişi ve makama en yapıcı bir üslupla anlattık. Ancak projenin ısrarla yürütüldüğünü görüyoruz. Bu sebeple olağanüstü toplanan yönetim kurulumuz, oybirliğiyle, 24 Şubat 2018 tarihinde tüm baro başkanlarımızı, barolarımızın Türkiye Barolar Birliği delegelerini, seçilmiş tüm kurullarını ve tüm meslektaşlarımızı Ankara’da çok yüksek katılım dikkate alınarak belirlenecek uygun bir salonda olağanüstü toplantıya davet etme kararı almıştır. Toplantının tüm organizasyonu için başkanlık divanı tam yetkilendirilmiştir.

    11. Türkiye Barolar Birliği, barolarımız ve tüm avukatlarımız, varlık sebebimiz olan Türk Milleti’ne emanettir. 09.02.2018, Safranbolu.
    =============================================
    Dostlar,

TBB’nin ÇOK CİDDİ ve KRİTİK UYARISI :
Erdoğan İçin Köprüden Önce Son Çıkış!

Türkiye, siyasal tarih, insanlık – uygarlık tarihi bakımından son derece önemli hatta kritik günler – zamanlar yaşamakta. En can alıcı ulusal konularda bile ikide bir “ALDATILAN – KANDIRILAN” ve sıkışınca da bunu kamuoyu önünde kabul ve itiraf etmek zorunda kalan bir kişi, aşama aşama olağanüstü boyutlara vardırdığı fiili yetkilerle TEK ADAM konumunda ülkemizi sürüklüyor. En net ve vazgeçilemez saptama olarak bu olgunun altını çizelim.

TEK ADAM’ın kişisel birikimi – donanımı – geçmişi; böylesine ağır – kapsamlı ve hukuk dışı – kabul edilemez “de facto” durum için asla yeterli değil. Hukuk devleti fiilen askıdadır.

TEK ADAM, “kandırıldığı” gerekçesiyle son derece basitçe – pişkince ve adeta örtük emir kipiyle, “Rabbim ve Milletim bizi affetsin” diyerek benzer hataları sürdürmektedir. Oysa ” kandırılma” olarak kamuoyuna açıklanan bu “kandırmaların” hesabının siyaseten ve yargısal düzlemde ve bu dünyada verilmesi seküler – laik hukuk düzeninde kaçınılmaz zorunluktur.

Ortalıkta sağduyudan kırıntı kalmamış, 81 milyon insanın geleceği, 1 kişinin 2 dudağını açmasına ya da açMAmasına bağlanmıştır. Bu durum, halk diliyle korkunç bir basiret bağlanması; siyasetbilimsel olarak ise kabul edilemez ve sürdürülemez muazzam bir risktir! Türkiye Cumhuriyeti için asıl ve çok ciddi beka riski budur. Devlet aklını (Reason D’etat) geçerli kılacak hemen hemen hiçbir kurumsal mekanizma etkin değildir. Parti devleti anlayışı, dayatması ve kadroları en küçük birimlere dek neredeyse tam ve mutlak egemen olmuştur.

Egemenin kendi ördüğü katastrofik politik plastronu kendisinin yarması – yırtması beklenemez. Bu tablonun görülmesi ve örümcek ağlarına bulanmış egemenin farkındalığı ile exodus (çıkış) için inisiyatif alması, siyasal tarihte örneği pek olmayan anlamsız bir beklentidir. Bu durumda 2 seçenek vardır :

1. AKP = RTE‘nin iç – dış dinamiklerin güdümüyle yarattığı ve kendisini de tutsak alan Türkiye politik plastronu, artan aşırı basınca dayanamayarak, denetimsiz olarak kendisi patlayacaktır; sonuç(lar) kestirilemez ancak çok ağır, hatta fatal (ölümcül) olabilir. Delinmiş bir appendiksin oluşturduğu abse – enfeksiyonun açılarak sepsise yol açması ve ölümcül tablo yaratması gibi..

2. AKP = RTE‘nin yarattığı ve Türkiye’yi kendisiyle birlikte içine hapsettiği katastrofik politik plastrona neşter vurulacak, abse – irin cerahat – pislik.. kontrollü olarak boşaltılacak ve sistem yaşatılmaya çalışılacaktır. Başarı şansı çok yüksek olmayabilir. Risk çok büyüktür.
*****
Bu bağlamda TBB’nin tarihsel nitelik kazanan 09 Şubat 2018 Safranbolu  basın açıklaması, VAHİM ÖTESİ kırılgan bir tabloyu betimlemektedir. Her sözcüğünün büyük dikkatle okunması gerekmektedir. Bu açıklamaya göre;

  • TEK ADAM, ülkenin bekasına hizmet etMEmekte, tersine bekası için risk oluşturmaktadır.

TBB, kendisini, bu ceberrut saldırı nedeniyle, TÜRK MİLLETİNE emanet etmek zorunda kaldığını çığlık çığlığa haykırmaktadır. Tüm Devlet erkini hukuk dışı biçimde ele geçirmiş biri, ülkenin anayasal kurumlarını deyim yerinde ise tar-u mar ederek doğramaktadır. Sıra TBB ve TTB’ye gelmiştir bir vesile yaratılarak – kullanılarak : TTB’nin Afrin operasyonu için açıklaması ve “Savaş bir halk sağlığı sorunudur..” demesi bahane edilerek. Oysa bu bir bilimsel gerçektir!

TBB Başkanı, kıdemli ceza hukuku profesörü, Ankara Hukuk Fakültesinin önceki dekanlarından Sn. Av. Metin Feyzioğlu, serinkanlılığı, sağduyusu ve dirayeti ile bilinen bir hukukçudur. Ancak basın açıklamasını bitirirken “bizi kırabilirsiniz….” sözleri ağzından dökülmüş (faili meçhul cinayet çağrışımı!), devamla “..asla eğilip bükülmeyeceğiz; AND OLSUN, AHD OLSUN” gibi trajik sözcükler kullanmak zorunda kalmıştır. Bunlar heyecan ürünü denetimsiz sözcükler değildir. TBB Başkanı, can güvenliği açısından kaygı – endişe – kuşku içindedir ama, bu yakıcı sorunu da tarihe not düştükten sonra, boyun eğmeyeceklerine ilişkin bir tür yemin etmektedir!

Açıklanan metin oybirliği ile karar altına alınmıştır. 24 Şubat 2018’de Ankara’da çok kapsamlı bir toplantı düzenlenerek yol çizgisi netleştirilecek ve kararlılık vurgulanacaktır.

AKP = Erdoğan için sona yaklaşılmaktadır.. Erdoğan yanlışlarında daha da ısrar ederse, yukarıdaki 2 olasılık diyalektik – deterministik olarak (kaçınılmazlaşarak)  gündeme gelecektir. Sistemde basınç olağanüstü yükselmiştir ve patlama eşiğine gelinmiştir. Erdoğan ne yapıp edip, bu kısır döngüden ve kuşatılmışlıktan kendisini ve partisini, dolayısıyla Türkiye’yi kurtarmanın bir yolunu bulmak zorundadır. (Bkz. SARAY’DA TUTSAK ERDOĞAN’A YARDIM ETMELİ)

  • Erdoğan kör inadı, narsisistik takıntıları derhal ve kesin olarak terk etmek zorundadır.
  • Erdoğan, rejimi normalleştirmek, Devletin felç ettiği kurumsal araçlarını, başta TBMM olmak üzere çalıştırmak zorundadır.

Afrin operasyonu şaka değildir! Bu, henüz sınırlı da olsa bir SAVAŞ’tır! Erdoğan, çok acı veren bir söylemle “20-25 şehidimiz var, ÖSO ile birlikte..” gibi kanımızı beynimize fırlatan davranışlarına son vermelidir. ÖSO çapulcuları bir yana, şehitlerimiz net olarak ve zamanında açıklanmalıdır. Bu sayı 50’yi aşmıştır ne acı ki. Fırat Kalkanı operasyonu 75 şehide malolmuştur. Bunlar küçük, önemsenmeyecek rakamlar değildir. Her insan bir Dünyadır! Çok ama çok ciddi, sorumlu, ağırbaşlı olmak zorundadır herkes. Öte yandan “öldürülen terörist sayısı..” açıklamaları savaş hukukuna ve insancıl hukuka aykırıdır ve gün olur uluslararası hukuk katında Türkiye için sıkıntı doğurabilir. Hele hele bu rakamları verirken “..hamdolsun..” diye başlamak ve “.. akşama doğru daha da artacaktır..” sözleri hiçbir biçimde hoş görülemez, normal ve insancıl değildir.

  • Asla unutulmamalıdır ki; bugün yapmak zorunda kaldığımız – bırakıldığımız askeri operasyonlara bizi mahkum eden AKP’nin olağanüstü yanlış geçmiş politikalarıdır. Hata yapan gitmelidir. Devlet yönetimi deneme – yanılma tahtası ya da deney laboratuvarı değildir. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun bu bağlamdaki açıklaması düşündürücüdür :
  • “Afrin Harekatı milli bir meseledir parti programlarında, ilçe kongrelerinde siyasi malzeme yapılamaz, yapılmamalıdır. Ne yazık ki hükümet bu tavrıyla zeytin dalı operasyonunu, zeytinyağı operasyonuna çevirme çabasında.  Afrin’i bahane ederek her türlü ülke problemini sümen altı etmenin yolu aranıyor.” (http://t24.com.tr/haber/erdogan–karamollaoglu-gorusmesi-basladi,555998)

AKP = Erdoğan ilk olarak OHAL’i derhal kaldırmalı, ülkemizi hızla normalleştirerek hukuk devletine dönüşü sağlamalı, başta TBMM ve yargı olmak üzere Devletin kurumları uyumla çalıştırılmalı ve Erdoğan anayasal yetki sınırlarına çekilmelidir. Artık en son fırsatlardır..

Sevgi ve saygı ile. 11 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Vatan Partisi’nden Türkiye Barolar Birliği’nin çağrısına destek

Vatan Partisi'nden Türkiye Barolar Birliği'nin çağrısına destekVatan Partisi’nden Türkiye Barolar Birliği’nin çağrısına destek

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Nusret Senem, Türkiye Barolar Birliği’nin eylem çağrısına destek açıklaması yaptı. Senem, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu kararınca alınan 24 Şubat 2018 günü bütün Baroların Başkanlarını, Baro Yönetim Kurullarını ve kayıtlı bütün avukatları Ankara’ya çağırmasına destek verdi. Senem’in yazılı basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üç gün önce meslek kuruluşlarının isimlerinde yer alan “Türk ve Türkiye” gibi unvanların Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılacağını, ardından da bu kuruluşların yapılarının değiştirileceğini ve herkesin istediği gibi birlikler oluşturabileceğini belirtti. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ise bugün, Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun kararlarını kamuoyuna açıkladı, süreci eleştirdi ve 24 Şubat 2018 günü bütün Baroların Başkanlarını, Baro Yönetim Kurullarını ve kayıtlı bütün avukatları Ankara’ya çağırdı.

Vatan Partisi olarak Türkiye Barolar Birliğinin bu mücadelesini destekliyoruz.

CUMHURBAŞKANINA ANAYASA VE YASA BİLGİSİ

Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek ve Genel Sekreterimiz Utku Reyhan da açıkladı. Türk ve Türkiye unvanı meslek kuruluşlarına Bakanlar Kurulu kararıyla değil, kanunla verilmiştir. Meslek kuruluşlarının isimlerini ve yapısını, Sayın Tayyip Erdoğan, OHAL KHK’sıyla da değiştiremez. Çünkü bu birlikler Anayasa’da düzenlenmiştir ve OHAL konusu değillerdir.

Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı proje FETÖ ve PKK’nın derneklerini barolaştırma ve baroları ortadan kaldırma projesidir. 2013 yılından bu yana savundukları bu projenin şimdi gündeme gelmesi manidardır. Hatırlanacağı gibi 12 Eylül 1980 Amerikancı darbesinin hedef aldığı anayasal kurumların biri de Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Odalarıydı. O gün darbeciler başaramadı. Bugün de Barolarımızı ve Meslek Odalarını ortadan kaldırmayı kimse başaramayacaktır.

Anayasanın “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları” başlığını taşıyan 135. maddesi, bu birliklerin yasayla kurulacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca amacını ve kapsamını belirlemiştir. Birkaç örnek verelim:

Türkiye Barolar Birliği (TBB), 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 109. maddesiyle düzenlenmiştir.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunuyla düzenlenmiştir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), 6964 Sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türk Eczacıları Birliği (TEB), 6643 Sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), 5362 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), 8771 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile düzenlenmiştir.

Örnekleri çoğaltabiliriz. (AS: Örn. Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliği Kanunu… Bu sonkini birkaç ay önce AKP çıkardı!)

YÖNETİCİ GEÇİCİ, KAMU KURUMU KALICIDIR

Bazı meslek örgütlerinin yönetimleri yanlış işler yapabilirler, Tabip Odaları Merkez Konseyi’nin bozguncu propagandasında olduğu gibi (AS: Bu görüşe katılmıyoruz!), vatan savaşına karşı konumlara bile girebilirler. Ancak o kuruluşlar, büyük bir meslek kitlesini bünyesinde barındıran kamu kurumlarıdır. Yöneticiler geçicidir, kurum kalıcıdır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da geçicidir. Ama Cumhurbaşkanlığı kalıcıdır. Devlet yönetimi, yöneticileri yüzünden kamu kurumunun kimliğiyle oynayamaz.

Kaldı ki, Türkiye Barolar Birliği hiçbir tereddüt göstermeksizin Vatan Savaşının ve Afrin Harekâtının yanında yer almıştır.

Anayasal açıdan, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının başındaki Türkiye ve Türk ifadelerini kaldırmak, Cumhurbaşkanının başındaki Türkiye ifadesini kaldırmakla aynıdır.

Kamu kurumları olmazsa, devlet başkanı da olmaz.

MESLEKSİZ TÜRKİYE OLMAZ

Meslek kuruluşlarının tıpkı Cumhurbaşkanlığı, Hükümet, Yargı ve Türk Silahlı Kuvvetleri gibi Anayasada düzenlenmesi, bu kuruluşların devlet ve toplum yapısındaki önemleri nedeniyledir.

İşçisi ve çiftçisi, esnafı ve zanaatkârı, mühendisi ve eczacısı, doktoru ve avukatı, sanayici ve tüccarı olmayan bir Türkiye olmaz. Onlara Türk ve Türkiye adlarının verilmesinin anlamı budur.

BAROLAR BİRLİĞİNİN EYLEM ÇAĞRISINI DESTEKLİYORUZ

Vatan Partisi olarak Türkiye Barolar Birliği’nin eylem çağrısını destekliyoruz. Bu nedenle, 24 Şubat 2018 günü Ankara’da toplanacak meslek mensuplarının arasında olacağız. Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Odalarının bölünmesi ve ortadan kaldırılması girişimi sadece avukatların sorunu değildir. Halkın savunma hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracaktır. Bu mücadeleye bütün meslek odalarını ve halkımızı çağırıyoruz.

Saygılarımızla.
https://www.aydinlik.com.tr/vatan-partisi-nden-turkiye-barolar-birligi-nin-cagrisina-destek-politika-subat-2018, 10.2.2018 14:56
===============================================
Dostlar,

ANAYASA Md. 135 Uyarınca kazanılan
“TÜRK – TÜRKİYE” SÖZCÜKLERİ 

Sayın Av. Nusret Senem değerli bir dostumuzdur. 2004 Mayıs’ında Edirne’den Ankara’ya görev yerimiz değiştiğinde (Trakya Üniv. Tıp Fak. nden Ankara Üniv. Tıp Fak. ne) bizi ilk ziyarete gelenlerden idi yine dostumuz ve hemşehrimiz M. Bedri Gültekin ile birlikte. Bizi, o zamanki partileri olan İşçi Partisine üye olmaya çağırmışlardı o nezaket ziyaretlerinde ayrıca. Teşekkür ederek, hiçbir siyasal partiye üye olmayı düşünmediğimizi belirtmiştik. (halen de öyleyiz..)

Av. Nusret Senem hem değerli – nitelikli – birikimli – çok deneyimli bir hukuk insanıdır hem de aynı nitelikleri siyaset insanı olması bakımından da geçerlidir. Bu yazısı, Vatan Partisi adına kurumsal bir açıklamadır ve içeriği çok değerlidir. Yazı içinde bir yerde ayraç içine alarak kırmızı renkle (AS: Bu görüşe katılmıyoruz!) notu düştük.

Demokrasi her şeyden önce çok sesliliktir. Birbirimizin farklı görüşlerini hoşgörü ve saygı ile karşılamak zorundayız. Çok aykırı gelse bile “katlanmak” zorundayız. Karşı görüşlerle, yaşamın gerçeğini birlikte aramalıyız, uzlaşmalıyız. Sevgili Senem’in aşağıdaki tümcesi dışında yazısının tümüne katılmaktayız : 

  • Bazı meslek örgütlerinin yönetimleri yanlış işler yapabilirler, Tabip Odaları Merkez Konseyi’nin bozguncu propagandasında olduğu gibi (AS: Bu görüşe katılmıyoruz!),

Bizim de hekim olduğumuz 1977’den bu yana (hatta tıp öğrenciliğimizden bu yana!) 40+ yıldır üyesi – çalışanı olduğumuz Türk Tabipleri (Ankara, İstanbul, Elazığ, Edirne, son olarak Ankara Tabip odaları) türdeş (homojen) bir topluluk değildir. Türkiye’deki 150 bin hekimin (12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Diş Hekimlerinin de) tek yasal hatta anayasal temsilcisidir. Farklı siyasal görüşler elbette doğaldır ve her 2 yılda bir seçimlerle yöneticiler değişmektedir. Bu gün Erdoğan’ın belirttiği gibi öyle örgütlerin başına gelip “çöreklenmek” yasal olarak olanaklı değildir. Cumhurbaşkanı 5 yılda bir seçilmektedir  ve 2. kez seçilmek olanaklıdır. Daha önce 7 yıl ve 1 kez görev yapılabiliyordu. TBMM seçimleri 4 yılda bir ve sayısız kez vekil seçilmek olanaklıdır. Rektörler 2 kez ve 4+4 yıl seçilebilmektedir.

Yine eklemek gerekir ki; Anayasanın temel niteliklerini doğrudan belirleyerek kurulmasını emrettiği kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (örn. otomobilleri kamu gibi siyah üzerine beyaz renklidir!) Devletten tek 1 kuruş bile maddi destek – yardım almamaktadır.

Bu bağlamda, Anayasanın 135. maddesiyle özel olarak kurulması emredilen, bunda kamu yararı görülen ve temel özellikleri bile Anayasa koyucu tarafından belirlenen, doğrudan Anayasanın tanımlamasıyla  “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” olan bu zorunlu meslek örgütleri, saydığımız ve çoğaltabileceğimiz örneklere göre çok daha demokratiktirler. Anayasanın ilgili 135. maddesi en uzun – kapsamlı maddelerdendir :

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (madde başlığı)

  •    Madde 135 – Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir.
    Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları ve üst kuruluşları organlarının seçimlerinde siyasi partiler aday gösteremezler.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin idari ve mali denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, meslek kuruluşlarını veya üst kuruluşlarını faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat içerisinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.
    *****

    Görüldüğü gibi bu kurumlara akçal (mali) destekten söz edilmemektedir ve kuruluş yasalarında parasal kaynakları belirtilmiştir; kamu kaynaklarından herhangi bir aktarma söz konusu değildir.

AKP bu örgütlenmelerde, tüm çabalarına karşın seçimleri kazanamamaktadır. Öte yandan bu kurum – kuruluşlar AKP iktidarına karşı etkili – ciddi – bilimsel bir muhalefet sergilemektedir. AKP = Erdoğan’ın ne yazık ki bu çok sesliliğe, sıkı karşı çıkışlara tahammül edememektedir. Türkiye’de iğneden – ipliğe her şey ama her şeyin TEK ADAM ERDOĞAN‘a mutlak olarak bağlanması istenmektedir. Haydi diktatörlük, despotluk, totaliterlik demeyelim incitmemek için ama bu SULTANLIKTIR, PADİŞAHLIKTIR.. Mutlak monarşidir ve Osmanlı’da 1876 öncesine denk düşmektedir. (İngiltere’de ise 1215!)

21. yy’da küresel iklim ve Türkiye koşulları (konjonktürü) böylesi bir Sultanlık hevesine geçit vermiyor, vermeyecektir. Başta Anayasa buna engeldir. Köprülerin altından çoooook sular akmıştır (bkz. Erdoğan’ın 3. Abdülhamitleşmesine “ne yazık ki” (!) zamanın ruhu elvermiyor..). Ayrıca Erdoğan = AKP rejimi, Anayasal sınırları da, demokratik kurum ve gelenekleri de, geçelim hukuk devletini, yasa devleti sınırını da çoktaaaaaaan çiğnemişlerdir.

TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) bu sabah Safranbolu’da aldığı ve Başkan Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu tarafından kararlılıkla yapılan basın açıklamasına bütünüyle katılıyoruz. Son derece ustalıkla, sorumlulukla, birikim ve ağırbaşlılıkla ve de kararlılık ve yüreklilikle (cesaretle!) kaleme alınmıştır. Başkan Prof. Feyzioğlu, “.. bizi kırabilirsiniz…” gibisinden cinayeti bile çağrıştıran sözcükler kullanmıştır! Bu tablo, AKP = Erdoğan’ın ülkemizi sürüklediği ürkünç (vahim) durumu betimlemektedir ne yazık ve ne acı ki!

Erdoğan Başbakan iken, yargı yılı açılışında TBB Başkanı Prof. Feyzioğlu’nun konuşmasına tahammül edememiş, konuşmacı ile polemiğe girişmiş, “edepsiz..” vb. bir başbakana asla yakışmayan, demokrasilerde örneği görülmemiş sözler etmişti. Prof. Feyzioğlu’nun son derece sağduyulu – yürekli “.. edepsizlik yapan ben değilim Sn. Başbakan..” yanıtı vermiş ve Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’ün kolundan tutup engellemeye çalışmasına karşın ayağa kalkarak toplantıyı terk etmişti. Ardından da Yargı Yılı açılışlarında TBB  Başkanının konuşma hakkı ilgili Yönetmelikten çıkarılmıştı.. Erdoğan ağzını bozmaktan hiç çekinmemekte ve son olarak da bir CHP milletvekiline “ulan ahlaksız!” bile demiş bulunuyor.. Çooook, çok utandırıcı..

AKP = Erdoğan‘ın TBB Safranbolu basın açıklamasını dikkatle okumasını, yetmez, kamera kayıtlarını büyük dikkatle izleyerek hukuk adamlarının oybirliği ile imzaladıkları metin okunurken mimikleri, bakışları, ses tonunu, beden dilini… de anlamaya çaba göstermesini diliyoruz. Hemen hemen tüm toplum kesimleri, giderek azalan yandaşlar dışında barut fıçısına dönüştürülmüştür. Bundan ülkemize ve AKP = Erdoğan’a asla “hayırlı” bir sonuç çık – maz!

  • Erdoğan artık kandırılmaktan kendini kurtarmalıdır. Ustalık dönemindedir kendi deyimiyle ve 16 yıldır ülkenin tepesinde tek başına iktidardır.
  • Ha bire kandırılarak devlet yönetilmez!
  • Bu sonu gelmeyen (!) ardışık kandırılmaların (!?!) faturasını –şimdilik– ülkemiz ödüyor. Sonra?

Sevgi ve saygı ile. 10 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com