Vatan Partisi’nden Türkiye Barolar Birliği’nin çağrısına destek

Vatan Partisi'nden Türkiye Barolar Birliği'nin çağrısına destekVatan Partisi’nden Türkiye Barolar Birliği’nin çağrısına destek

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Nusret Senem, Türkiye Barolar Birliği’nin eylem çağrısına destek açıklaması yaptı. Senem, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu kararınca alınan 24 Şubat 2018 günü bütün Baroların Başkanlarını, Baro Yönetim Kurullarını ve kayıtlı bütün avukatları Ankara’ya çağırmasına destek verdi. Senem’in yazılı basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üç gün önce meslek kuruluşlarının isimlerinde yer alan “Türk ve Türkiye” gibi unvanların Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılacağını, ardından da bu kuruluşların yapılarının değiştirileceğini ve herkesin istediği gibi birlikler oluşturabileceğini belirtti. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ise bugün, Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun kararlarını kamuoyuna açıkladı, süreci eleştirdi ve 24 Şubat 2018 günü bütün Baroların Başkanlarını, Baro Yönetim Kurullarını ve kayıtlı bütün avukatları Ankara’ya çağırdı.

Vatan Partisi olarak Türkiye Barolar Birliğinin bu mücadelesini destekliyoruz.

CUMHURBAŞKANINA ANAYASA VE YASA BİLGİSİ

Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek ve Genel Sekreterimiz Utku Reyhan da açıkladı. Türk ve Türkiye unvanı meslek kuruluşlarına Bakanlar Kurulu kararıyla değil, kanunla verilmiştir. Meslek kuruluşlarının isimlerini ve yapısını, Sayın Tayyip Erdoğan, OHAL KHK’sıyla da değiştiremez. Çünkü bu birlikler Anayasa’da düzenlenmiştir ve OHAL konusu değillerdir.

Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı proje FETÖ ve PKK’nın derneklerini barolaştırma ve baroları ortadan kaldırma projesidir. 2013 yılından bu yana savundukları bu projenin şimdi gündeme gelmesi manidardır. Hatırlanacağı gibi 12 Eylül 1980 Amerikancı darbesinin hedef aldığı anayasal kurumların biri de Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Odalarıydı. O gün darbeciler başaramadı. Bugün de Barolarımızı ve Meslek Odalarını ortadan kaldırmayı kimse başaramayacaktır.

Anayasanın “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları” başlığını taşıyan 135. maddesi, bu birliklerin yasayla kurulacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca amacını ve kapsamını belirlemiştir. Birkaç örnek verelim:

Türkiye Barolar Birliği (TBB), 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 109. maddesiyle düzenlenmiştir.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunuyla düzenlenmiştir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), 6964 Sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türk Eczacıları Birliği (TEB), 6643 Sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), 5362 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu ile düzenlenmiştir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), 8771 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile düzenlenmiştir.

Örnekleri çoğaltabiliriz. (AS: Örn. Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliği Kanunu… Bu sonkini birkaç ay önce AKP çıkardı!)

YÖNETİCİ GEÇİCİ, KAMU KURUMU KALICIDIR

Bazı meslek örgütlerinin yönetimleri yanlış işler yapabilirler, Tabip Odaları Merkez Konseyi’nin bozguncu propagandasında olduğu gibi (AS: Bu görüşe katılmıyoruz!), vatan savaşına karşı konumlara bile girebilirler. Ancak o kuruluşlar, büyük bir meslek kitlesini bünyesinde barındıran kamu kurumlarıdır. Yöneticiler geçicidir, kurum kalıcıdır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da geçicidir. Ama Cumhurbaşkanlığı kalıcıdır. Devlet yönetimi, yöneticileri yüzünden kamu kurumunun kimliğiyle oynayamaz.

Kaldı ki, Türkiye Barolar Birliği hiçbir tereddüt göstermeksizin Vatan Savaşının ve Afrin Harekâtının yanında yer almıştır.

Anayasal açıdan, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının başındaki Türkiye ve Türk ifadelerini kaldırmak, Cumhurbaşkanının başındaki Türkiye ifadesini kaldırmakla aynıdır.

Kamu kurumları olmazsa, devlet başkanı da olmaz.

MESLEKSİZ TÜRKİYE OLMAZ

Meslek kuruluşlarının tıpkı Cumhurbaşkanlığı, Hükümet, Yargı ve Türk Silahlı Kuvvetleri gibi Anayasada düzenlenmesi, bu kuruluşların devlet ve toplum yapısındaki önemleri nedeniyledir.

İşçisi ve çiftçisi, esnafı ve zanaatkârı, mühendisi ve eczacısı, doktoru ve avukatı, sanayici ve tüccarı olmayan bir Türkiye olmaz. Onlara Türk ve Türkiye adlarının verilmesinin anlamı budur.

BAROLAR BİRLİĞİNİN EYLEM ÇAĞRISINI DESTEKLİYORUZ

Vatan Partisi olarak Türkiye Barolar Birliği’nin eylem çağrısını destekliyoruz. Bu nedenle, 24 Şubat 2018 günü Ankara’da toplanacak meslek mensuplarının arasında olacağız. Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Odalarının bölünmesi ve ortadan kaldırılması girişimi sadece avukatların sorunu değildir. Halkın savunma hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracaktır. Bu mücadeleye bütün meslek odalarını ve halkımızı çağırıyoruz.

Saygılarımızla.
https://www.aydinlik.com.tr/vatan-partisi-nden-turkiye-barolar-birligi-nin-cagrisina-destek-politika-subat-2018, 10.2.2018 14:56
===============================================
Dostlar,

ANAYASA Md. 135 Uyarınca kazanılan
“TÜRK – TÜRKİYE” SÖZCÜKLERİ 

Sayın Av. Nusret Senem değerli bir dostumuzdur. 2004 Mayıs’ında Edirne’den Ankara’ya görev yerimiz değiştiğinde (Trakya Üniv. Tıp Fak. nden Ankara Üniv. Tıp Fak. ne) bizi ilk ziyarete gelenlerden idi yine dostumuz ve hemşehrimiz M. Bedri Gültekin ile birlikte. Bizi, o zamanki partileri olan İşçi Partisine üye olmaya çağırmışlardı o nezaket ziyaretlerinde ayrıca. Teşekkür ederek, hiçbir siyasal partiye üye olmayı düşünmediğimizi belirtmiştik. (halen de öyleyiz..)

Av. Nusret Senem hem değerli – nitelikli – birikimli – çok deneyimli bir hukuk insanıdır hem de aynı nitelikleri siyaset insanı olması bakımından da geçerlidir. Bu yazısı, Vatan Partisi adına kurumsal bir açıklamadır ve içeriği çok değerlidir. Yazı içinde bir yerde ayraç içine alarak kırmızı renkle (AS: Bu görüşe katılmıyoruz!) notu düştük.

Demokrasi her şeyden önce çok sesliliktir. Birbirimizin farklı görüşlerini hoşgörü ve saygı ile karşılamak zorundayız. Çok aykırı gelse bile “katlanmak” zorundayız. Karşı görüşlerle, yaşamın gerçeğini birlikte aramalıyız, uzlaşmalıyız. Sevgili Senem’in aşağıdaki tümcesi dışında yazısının tümüne katılmaktayız : 

  • Bazı meslek örgütlerinin yönetimleri yanlış işler yapabilirler, Tabip Odaları Merkez Konseyi’nin bozguncu propagandasında olduğu gibi (AS: Bu görüşe katılmıyoruz!),

Bizim de hekim olduğumuz 1977’den bu yana (hatta tıp öğrenciliğimizden bu yana!) 40+ yıldır üyesi – çalışanı olduğumuz Türk Tabipleri (Ankara, İstanbul, Elazığ, Edirne, son olarak Ankara Tabip odaları) türdeş (homojen) bir topluluk değildir. Türkiye’deki 150 bin hekimin (12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Diş Hekimlerinin de) tek yasal hatta anayasal temsilcisidir. Farklı siyasal görüşler elbette doğaldır ve her 2 yılda bir seçimlerle yöneticiler değişmektedir. Bu gün Erdoğan’ın belirttiği gibi öyle örgütlerin başına gelip “çöreklenmek” yasal olarak olanaklı değildir. Cumhurbaşkanı 5 yılda bir seçilmektedir  ve 2. kez seçilmek olanaklıdır. Daha önce 7 yıl ve 1 kez görev yapılabiliyordu. TBMM seçimleri 4 yılda bir ve sayısız kez vekil seçilmek olanaklıdır. Rektörler 2 kez ve 4+4 yıl seçilebilmektedir.

Yine eklemek gerekir ki; Anayasanın temel niteliklerini doğrudan belirleyerek kurulmasını emrettiği kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (örn. otomobilleri kamu gibi siyah üzerine beyaz renklidir!) Devletten tek 1 kuruş bile maddi destek – yardım almamaktadır.

Bu bağlamda, Anayasanın 135. maddesiyle özel olarak kurulması emredilen, bunda kamu yararı görülen ve temel özellikleri bile Anayasa koyucu tarafından belirlenen, doğrudan Anayasanın tanımlamasıyla  “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” olan bu zorunlu meslek örgütleri, saydığımız ve çoğaltabileceğimiz örneklere göre çok daha demokratiktirler. Anayasanın ilgili 135. maddesi en uzun – kapsamlı maddelerdendir :

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (madde başlığı)

  •    Madde 135 – Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir.
    Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları ve üst kuruluşları organlarının seçimlerinde siyasi partiler aday gösteremezler.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin idari ve mali denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir.
    (Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/13 md.) Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, meslek kuruluşlarını veya üst kuruluşlarını faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat içerisinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.
    *****

    Görüldüğü gibi bu kurumlara akçal (mali) destekten söz edilmemektedir ve kuruluş yasalarında parasal kaynakları belirtilmiştir; kamu kaynaklarından herhangi bir aktarma söz konusu değildir.

AKP bu örgütlenmelerde, tüm çabalarına karşın seçimleri kazanamamaktadır. Öte yandan bu kurum – kuruluşlar AKP iktidarına karşı etkili – ciddi – bilimsel bir muhalefet sergilemektedir. AKP = Erdoğan’ın ne yazık ki bu çok sesliliğe, sıkı karşı çıkışlara tahammül edememektedir. Türkiye’de iğneden – ipliğe her şey ama her şeyin TEK ADAM ERDOĞAN‘a mutlak olarak bağlanması istenmektedir. Haydi diktatörlük, despotluk, totaliterlik demeyelim incitmemek için ama bu SULTANLIKTIR, PADİŞAHLIKTIR.. Mutlak monarşidir ve Osmanlı’da 1876 öncesine denk düşmektedir. (İngiltere’de ise 1215!)

21. yy’da küresel iklim ve Türkiye koşulları (konjonktürü) böylesi bir Sultanlık hevesine geçit vermiyor, vermeyecektir. Başta Anayasa buna engeldir. Köprülerin altından çoooook sular akmıştır (bkz. Erdoğan’ın 3. Abdülhamitleşmesine “ne yazık ki” (!) zamanın ruhu elvermiyor..). Ayrıca Erdoğan = AKP rejimi, Anayasal sınırları da, demokratik kurum ve gelenekleri de, geçelim hukuk devletini, yasa devleti sınırını da çoktaaaaaaan çiğnemişlerdir.

TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) bu sabah Safranbolu’da aldığı ve Başkan Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu tarafından kararlılıkla yapılan basın açıklamasına bütünüyle katılıyoruz. Son derece ustalıkla, sorumlulukla, birikim ve ağırbaşlılıkla ve de kararlılık ve yüreklilikle (cesaretle!) kaleme alınmıştır. Başkan Prof. Feyzioğlu, “.. bizi kırabilirsiniz…” gibisinden cinayeti bile çağrıştıran sözcükler kullanmıştır! Bu tablo, AKP = Erdoğan’ın ülkemizi sürüklediği ürkünç (vahim) durumu betimlemektedir ne yazık ve ne acı ki!

Erdoğan Başbakan iken, yargı yılı açılışında TBB Başkanı Prof. Feyzioğlu’nun konuşmasına tahammül edememiş, konuşmacı ile polemiğe girişmiş, “edepsiz..” vb. bir başbakana asla yakışmayan, demokrasilerde örneği görülmemiş sözler etmişti. Prof. Feyzioğlu’nun son derece sağduyulu – yürekli “.. edepsizlik yapan ben değilim Sn. Başbakan..” yanıtı vermiş ve Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’ün kolundan tutup engellemeye çalışmasına karşın ayağa kalkarak toplantıyı terk etmişti. Ardından da Yargı Yılı açılışlarında TBB  Başkanının konuşma hakkı ilgili Yönetmelikten çıkarılmıştı.. Erdoğan ağzını bozmaktan hiç çekinmemekte ve son olarak da bir CHP milletvekiline “ulan ahlaksız!” bile demiş bulunuyor.. Çooook, çok utandırıcı..

AKP = Erdoğan‘ın TBB Safranbolu basın açıklamasını dikkatle okumasını, yetmez, kamera kayıtlarını büyük dikkatle izleyerek hukuk adamlarının oybirliği ile imzaladıkları metin okunurken mimikleri, bakışları, ses tonunu, beden dilini… de anlamaya çaba göstermesini diliyoruz. Hemen hemen tüm toplum kesimleri, giderek azalan yandaşlar dışında barut fıçısına dönüştürülmüştür. Bundan ülkemize ve AKP = Erdoğan’a asla “hayırlı” bir sonuç çık – maz!

  • Erdoğan artık kandırılmaktan kendini kurtarmalıdır. Ustalık dönemindedir kendi deyimiyle ve 16 yıldır ülkenin tepesinde tek başına iktidardır.
  • Ha bire kandırılarak devlet yönetilmez!
  • Bu sonu gelmeyen (!) ardışık kandırılmaların (!?!) faturasını –şimdilik– ülkemiz ödüyor. Sonra?

Sevgi ve saygı ile. 10 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir