BU ÜLKEYİ KENDİNE DÜŞMAN ETMEYİN ARTIK

Dr. CEYHUN İRGİL’DEN İKTİDARA
DUYARLILIK ÇAĞRISI :

BU ÜLKEYİ KENDİNE DÜŞMAN ETMEYİN ARTIK!

(AS: Bizim kapsamlı katkımız aşağıdadır..)

CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil, “Siyasette kutuplaştırma ve ötekileştirme söylemlerinin giderek artmasından çok rahatsızım” diyerek iktidara duyarlılık çağrısında bulundu: “Bu kadar ayrıştırmadan sonra ülkenin dar ve zor zamanında bu insanları nasıl bir araya getireceksiniz? Bu ülkeyi kendine düşman etmeyin artık!”

Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyen CHP’li İrgil, iktidar tarafından yaratılan kutuplaştırma, ötekileştirme ve düşmanlaştırmanın artık bir son bulması gerektiğini söyledi. “Bu ülkenin tamamının Cumhurbaşkanı olan kişinin ya da bu ülkenin tamamı için çalışması gereken iktidar partisinin üyelerinin söylemleri giderek daha tehlikeli boyutlara varıyor” diyen İrgil, beka sorunun olduğu bir dönemde, televizyonlar ve basın aracılığıyla kişilerin düşman gösterilmesinin çok tehlikeli olduğunu vurguladı.

HAKARET VE HAKSIZLIK

İrgil şu açıklamada bulundu:

“Vatanseverlik konusunda bu ülkede kimsenin yarışa girmesine gerek yok. Bu ülkede şu an düşmanlaştırılan veya şeytanlaştırılan bütün muhalif grupların söylediği şey, tek istediği şey daha az şehit olması. İnsanların hepsi iktidarla veya bizimle aynı fikirde olmayabilir, bu yüzden iktidar ve muhalefet var. Ama bu kadar kutuplaştırma, üstelik doğrudan hedef göstermeler asla doğru değil. Salt bu söylemlerle yapılan bir saldırı olursa bunun hesabını kim verecek! Ülkenin doktorlarının, hukukçularının, avukatlarının, sanatçılarının, aydınlarının, mühendislerinin, eczacılarının hükümetle veya tasarruflarıyla ilgili beyanlarında bu kadar düşmanlaştırma ve hedef haline getirmek bu ülkeye zarardır. Bu kadar ayrıştırmadan sonra ülkenin dar ve zor zamanında bu insanları nasıl bir araya getireceksiniz? Meslek kuruluşlarının önündeki ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ ifadesini silmekle vatandaşlığımızdan bir kaybımız olmaz ancak bu ifadelerin kaldırılmasını kendi adıma hakaret ve haksızlık olarak görüyorum.”

GENEL KURUL’DA TTB TEPKİSİ

Öte yandan TBMM Genel Kurulu’nda iktidar partisinden bir milletvekilinin TTB ile ilgili ifadeleri üzerine söz alan CHP’li İrgil, “En sonunda bir fanatik çıkacak birini vuracak. Göz göre göre yalan söylüyorsunuz” diye tepki gösterdi.

AKP Milletvekili İsmail Tamer’in 2015 yılında şehit edilen Dr. Abdullah Biroğlu ile ilgili açıklamada bulunmadığını iddia ettiği TTB’nin gerçek vatansever tabipleri temsil etmediğine ilişkin ifadesini eleştiren İrgil şunları söyledi:

“Son günlerde, bu terör eylemlerini ve terörle mücadeleyi bahane ederek çok ciddi bir düşmanlaştırma ve ciddi bir algı üretme çabası var. Türk Tabipleri Birliği sitesinin ana sayfasındaki 2 Eylül 2015’teki açıklamada; 

TTB : Acımız derin, öfkemiz büyük, bir terör eylemine kurban verdiğimiz meslektaşımız Doktor Abdullah Biroğul’a veda ettik. PKK terör örgütü tarafından yolu kesilerek, aracı taranarak katledilen meslektaşımız…’ deniliyor. Geçen hafta gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi de bizzat cenazesine katılmış. Üyesi olmaktan onur duyduğum Türk Tabipleri Birliğinin binlerce üyesi gibi hepimiz vatansever insanlarız. Bizleri bugüne kadar tedavi ettiğimiz, ameliyat ettiğimiz hastalarımıza sorun. Bu ülkenin insanlarını ayrıştırmayın.”
(http://www.chp.org.tr/Haberler/4/ceyhun-irgil-bu-ulkeyi-kendine-dusman-etmeyin-artik-67773.aspx, 10.02.2018)
=========================================
Dostlar,

Geldiğimiz yer artık APAÇIK FAŞİZM..
Peki sürdürülmesi olanaklı mı?

TBMM çatısı altında zaman zaman “ilginç” olaylar yaşanıyor. Ne var ki AKP yönetimi Meclis çalışmalarının kamuoyuna yansıtılmasını çok sınırlamış durumda. Halkın vergileri ve elektrik faturalarına eklemelerle finanse edilen TRT’nin kamuoyunun bilgi edinme hakkının gereğini yerine getirmekten iktidar tarafından alıkonması demokrasi ile bağdaşmaz. AKP’nin, TBMM’de yaşananları halkın yeterinde öğrenmesini engellemesi nasıl açıklanabilir?

TBMM, güçler ayrılığına dayalı parlamenter demokratik rejimin kalbidir. Halkın, seçip gönderdiği vekillerin neler söylediğini izleme hakkı engellenebilir mi? Ayrıca TBMM çatısı altında olup bitenlerin demokratik tartışma, hoşgörü, uzlaşma, azınlık oylarına da saygı ve  korunması… gibi izlenerek toplumda da bu davranış kalıplarının yerleşmesi ve demokrasinin yaşamın tüm alanlarında benimsenmesi için son derece önemli bir halk eğitimi aracıdır. AKP’nin TBMM çatısı altında Komisyonlarda ve Genel Kurulda pervasızca şiddette başvurduğu pek çok kez görüldü. Hem sözel hem fiziksel şiddet!

Özellikle eğitim sitemini parçalayıp ilkelleştiren, dincileştiren… 4+4+4 yobaz dayatmasında CHP’li vekiller “resmen” dövülerek salonların dışına atıldı ve deyim yerinde ise, tepelerden talimatlı bu yasa değişikliği “tekme – tokat” TBMM’den geçirildi..

16 Nisan 2016 halkoylaması öncesi Anayasa değişiklikleri görüşmeleri de TBMM’den yayınlanmadı ve CHP’li İstanbul Vekili Dr. Ali Şeker’in özel teknik çabasıyla adeta TBMM Genel Kurulu salonundan dünyaya pencere açılmış oldu.

Böylesi bir anlayış, kadro ve iktidarın demokrasi – halk – yerli – milli olmakla ilişkisi olabilir mi? Son olarak TTB ve TBB ile ilgili Erdoğan’ın doğrudan şiddet söylemleri gündemde ve zincirleme etkisi gözleniyor. AKP grubundaki kimi kurşun askerler görevdedir.. TTB için yapılan iftira ve söylenen yalanı hekim meslektaşımız Dr. Cüneyt İrgil, belgeli olarak çürütmüştür. Yukarıdan bir kez daha aktaralım :
*****

AKP Milletvekili İsmail Tamer’in 2015 yılında şehit edilen Dr. Abdullah Biroğlu ile ilgili açıklamada bulunmadığını iddia ettiği TTB’nin gerçek vatansever tabipleri temsil etmediğine ilişkin ifadesini eleştiren İrgil şunları söyledi:

“Son günlerde, bu terör eylemlerini ve terörle mücadeleyi bahane ederek çok ciddi bir düşmanlaştırma ve ciddi bir algı üretme çabası var. Türk Tabipleri Birliği sitesinin ana sayfasındaki 2 Eylül 2015’teki açıklamada; ‘TTB : Acımız derin, öfkemiz büyük, bir terör eylemine kurban verdiğimiz meslektaşımız Doktor Abdullah Biroğul’a veda ettik. PKK terör örgütü tarafından yolu kesilerek, aracı taranarak katledilen meslektaşımız… deniliyor. Geçen hafta gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi de bizzat cenazesine katılmış. Üyesi olmaktan onur duyduğum Türk Tabipleri Birliğinin binlerce üyesi gibi hepimiz vatansever insanlarız. Bizleri bugüne kadar tedavi ettiğimiz, ameliyat ettiğimiz hastalarımıza sorun. Bu ülkenin insanlarını ayrıştırmayın.”

Erdoğan, ülkedeki gerilim “politikası“nın ne yazık ki başlangıç odağıdır ve zincirleme olarak tabana dek yayılmakta, Ulusumuz düşman kamplara ayrıştırılmaktadır. Bundan asla hayır çıkmaz ülkemize. Ayrıca “bu politika” demek de gerçekte siyaset bilimi bakımından tam doğru değildir. Batı dillerinde, örn. İngilizcede “poitika” için 2 ayrı sözcük var..

1. Politics
2. Policy

Türkçede, Arapçadan alınma “siyaset” ve Batı dillerinden alınma “politika” olmak üzere 2 sözcük eşanlamlı olarak kullanılmakta. “politics” gündelik siyaset anlamında ve Türkçedeki 2 sözcük de buna denk düşmekte. Ancak “Policy” sözcüğü, sorunların çözülmesinde  kullanılabilecek bilimsel politika seçenekleri anlamındadır. Ne var ki Türk siyasal yaşamı bu boyutu ve işlevi ile politikaya epey yabacı ve uzaktır.

Bu sitede epey yazdık.. Bir kez daha yazalım :

  • Siyaset kurumu başına buyruk, “ben seçimle geldim” diye pervasız davranma hak ve yetkisine sahip değildir!
  • Bir kez hukuk devletinde hukukun üstünlüğü sınırlayıcıdır.
  • Demokrasilerde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve bu düzenin evrensel kabul gören kuralları ve
  • küresel toplumda uluslararası hukukun bağlayıcı düzenlemeleri söz konusudur.

Halk, siyasal partilere – kadrolara oy verirken temelde pragmatik beklentisi, “kendisi için en iyisinin yapılması” dır; desteklenen siyasal kadronun başına buyruk dilediğini yapması değildir!

AKP kadrolarının tümünün bu siyaset bilimi temel ilkelerinden bütünüyle habersiz olduğu varsayılamaz. O zaman son ve 2. seçenek geriye kalmaktadır ki, AKP iktidarı, başta Erdoğan olmak üzere bilerek ve isteyerek bu yöntemi, şiddet – nefret – kin – ayrıştırma – düşmanlaştırma – kutuplaştırma söylem ve eylemini bilerek ve tasarlayarak kullanmaktadır. Hem siyaseten hem hukuksal olarak bu davranış demokrasi – hukuk dışı hatta suçtur. Nitekim Dr. İrgil de kaygısını açıkça dile getirerek, insanların hedef gösterildiğini, bir fanatiğin çıkıp birini vurabileceğini endişe ile belirtmiştir.

Dr. İrgil, CHP’nin Bursa milletvekili, başarılı ve saygın – ağırbaşlı bir siyasetçi ve yine aynı ölçülerde başarılı – saygın – hümanist bir genel cerrahtır. Yukarıya aktardığımız söylemini TBMM’de bir basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaşabilmiştir; TBMM genel kurulunda değil. Bilindiği gibi AKP, TBMM İçtüzüğünde değişiklik yaparak vekillerin söz alma hak ve sürelerini oldukça kısıtlamıştır.

Basın aracılık etmese idi bizler Dr. İrgil’in bu son derece önemli sözlerini nasıl öğrenecektik? Dolayısıyla anayasalarda basının özgür olduğu ve sansür edilemeyeceği kuralları vardır. Bizim 1982 Anayasamızda da açık kurallar konmuştur. Dahası, Basın Osmanlı döneminde 24 Temmuz 1876’da sansürden kurtulmuştur. Oysa günümüzde AKP iktidarı, her geçen gün hak ve özgürlükleri sınırlamakta, baskıcı – totaliter- despotik bir düzene Türkiye’yi sürüklemektedir. Nereye dek? Bunun bir sınırı olmayacak mıdır?

  • Geldiğimiz yerde Erdoğan’ın ağzından çıkan da – çıkmayan da yasa olmuştur açıkça!

Erdoğan açıkça, “öfke de bir hitabettir..” anlamında sözler kullanmıştır. Bilerek ve isteyerek bu sakıncalı yöntemi kullanmaktadır. Ama artık bıçak kemiği kesmeye başlamıştır. Bunca uyarı ve olumsuz gelişmelere karşın AKP = RTE baskıcılığı sürdürür ise, ülkemizde çok daha kaygı verici gelişmeler yaşanabilir. Öküzün altında buzağı arandığı günlerdeyiz ne yazık ki. Sözlerimiz çarpıtılıp sündürülerek “halkı …….. na teşvik etmek… teröre teşvik – destek…” gibisinden akla – vicdana sığmaz yaftalarla nitelenebilir. Oysa tam da tersine, böylesi sıkıntılar doğmasın diye yurttaş sorumluluğu ile kaygılarımızı paylaşmaktayız. Aydın sorumluluğumuzun kaçınılmazıdır yazdıklarımız.

Anayasaların başlangıç bölümlerinde, baskıcılıkla meşruluğunu yitiren iktidarlara karlı halkın meşru direnme hakkını kullandığı.. tümceleri yer alır. İçtenlik ve iyiniyetle bir kez daha uyarıyoruz : AKP iktidarı bu sınırları zorlamaktadır hatta aşmıştır. Bu acı ve tehlikeli gerçekle yüzleşmesi gereklidir. Ülkemizde daha büyük acıların yaşanmaması için demokratik toplum düzenine hızla dönülmesi zorunludur. Yazımızın başında yer alan soru tümcesini yanıtlayalım :

Geldiğimiz yer artık APAÇIK FAŞİZMDİR ve Türkiye’de sürdürülmesi olanaksızdır!

 Sevgi ve saygı ile. 10 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir