Etiket arşivi: Soner Yalçın’ın suçu odatv.com bilgisayarında devlet güvenliğini ilgilendiren Word dosyalarının bulunması

Soner Yalçın’ın tarihsel demeci : İnadına yazacağız

Dostlar,

Gazeteci-yazar ve ODATV kurucusu-yöneticisi dürüst ve yürekli insan Soner Yalçın,
Ergenekon tertibinde 682 gün Silivri tutsakevinde kaldıktan sonra dün (28.12.12) salıverildi (“tahliye edildi” yerine Türkçesi!)..

Çıkışında basına verdiği demeç gerçek bir demokrasi dersi içeriğinde.
Yürekli bir aydına yakışan bir manifesto aynen..

Aynı gün yargılanması sırasında da mahkemede “ERDEMDEN ZIRH GİYMEK” gibi müthiş bir deyim kullanmıştı.

Gerçek bir aydın kimliğini tutarlılıkla sergileyen SONER YALÇIN’ı gönülden kutluyoruz.

Soner Yalçın’ın savaşımını saygı ile selamlıyoruz.

Soner Yalçın’ın söylediklerinin altına biz de imzamızı atıyoruz.

Soner Yalçın’ın ODATV’de yazacaklarını, yeni kitaplarını
inadına okuyacak ve okutacağız.. Özellikle SAMİZDAT adlı şaheserini!

  • Silivri’deki traji-komik tiyatroya bir an önce son verilmesini diliyoruz artık!

Sevgi ve saygı ile.
29.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Soner Yalçın: İnadına yazacağız!

TUTUKLU yargılandığı Odatv davasının 15’nci duruşmasında dün tahliye olan gazeteci-yazar Soner Yalçın, cezaevinden çıktı. Cezaevi çıkışında ilk olarak oğlu Aren Soner’e sarılan Yalçın, yaptığı açıklamada;

Soner Yalçın: İnadına yazacağız

  • “Bize yenilgiyi öğretemeyeceksiniz. 
  • Biz yenilgiyi öğrenmeyeceğiz ve inadına yazacağız.” dedi.

Geç saatlerde çıkması beklenen Soner Yalçın, işlemleri hızlı yapılınca saat 20.30 sıralarında cezaevinden çıktı. Yalçın, cezaevi aracından indikten sonra oğlunu kucaklayarak öptü. Daha sonra yakınlarına sarılarak hasret gideren Yalçın,
basın açıklaması yaptı. Açıklamasına;

  • ” Buraya çok başka duygularla geldim. Başka sözler söyleyecektim ama söylemeyeceğim.” diyerek başlayan Yalçın,
  • 75 yaşındaki bir Yalçın Küçük’e bu yapılmaz. Bu insan bir bilim insanı.
    Bu insanın kitapları dünya üniversitelerinde konuşuluyor. Bu insanın hepinizin boyu kadar kitapları var. Ben niye dışarıdayım, Yalçın Küçük neden içeride arkadaşlar? Bunu lütfen sizlere söylüyorum, bunun peşini bırakmayın.
  • Sadece Prof. Küçük değil burada Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu da var. Bu insan bir rektör. Bu insan binlerce insana ameliyatlarla hayat vermiş. Bu insan kanser, bu insan işte böyle bir evladını kaybetmiş. Ve bu insanı içerde tutmakta neden
    inat ediyorlar. İşte prof. Dr. Mehmet Haberal, yazıktır, ayıptır bu ülkenin vicdanı nerde. Sadece birkaç tane onurlu gazeteciye mi kaldı bu. Nerede o ülkenin gazetecileri, bu insanlar nerede. Bu öğretim üyeleri nerede. Bir tek biz değiliz. Hepiniz ayağa kalkın.” dedi.“BU ÜLKENİN VİCDANI NEREDE”

BUNA KİMSE GÖZÜNÜ KAPATAMAZ

Yalçın, Odatv’de Ergenekon davasını yazdıkları için tutuklandıklarını belirterek,

Soner Yalçın'a sürpriz telefon

  • “Burada bir dava yok. Bu dava sadece Odatv davası değil. Biz Odatv’de Ergenekon’u yazdığımız için tutuklandık. Ben oradaki insanların büyük çoğunluğunu tanımam. Tanıdıklarımla da mahkemelik olmuşum. Ama bir gerçek var. Gazeteci gerçeğin yanında durur. Hakikate aşkla bağlıdır. Size sesleniyorum meslektaşlarım : Bu dönemde gazetecilik yapacaksanız buradaki zulmü görün. Burada bir zulüm var. Buna kimse gözünü kapatamaz.

“GAZETECİ GERÇEĞİN ARKASINDA DURUR”

  • Gazeteci sadece gerçeğin yanında durur.
  • Biz gazeteciler kendimizi iktidarlara cemaatlere beğendirmek zorunda değiliz. Böyle bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz yok.
  • Kimseden izin alarak yazmayız.
  • Biz kimseden izin alarak düşünmeyiz.
  • Düşünürüz özgürce ve özgürce yazarız.
  • Ve son olarak şunu söylemek istiyordum : Birileri Soner Yalçın’ı ve diğer yürekli, onurlu gazetecileri cezaevine atarak kalemini eğeceğini, kalemini kıracağını düşünebilir. Ama biz öyle olmayacağız.
  • Çünkü biz cezaevinde yatmayı zindanda kalmayı Namık Kemal’den öğrendik.
  • Biz bu vatana hasret içinde sürgünde yaşamayı Nazım Hikmet’ten öğrendik.
  • Biz Aziz Nesin’den, Sabahattin Ali’den, Rıfat Ilgaz’dan inadına gazete çıkartmayı öğrendik.
  • Biz Abdi İpekçilerden, Uğur Mumculardan, Bahriye Üçoklardan, Hrant Dinklerden, Ahmet Taner Kışlalılardan, Hablemitoğlu’dan ölmeyi öğrendik.
  • Ama bize yenilgiyi öğretemeyeceksiniz.
    Biz yenilgiyi öğrenmeyeceğiz ve inadına yazacağız.” dedi.

soner yalçın ın tahliye edilmesi

(Özkan ARSLAN / İSTANBUL, DHA, 28 Aralık 2012)

Soner Yalçın : Kimse Var mı Orada ??

http://www.ilk-kursun.com/2011/02/oda-tv-ile-dayanisma-gunudur/#more-62306
Soner Yalçın’a destek veriyorum.
AKP, birer birer tüm aydınlık ve muhalif odakları susturmak hatta yok etmek kararında.
Bu davranışı doğrudan HALKI İSYANA TEŞVİK tir..
Suçtur.. Demokrasi muhalefetsiz olur mu?
Bu çırılçıplak faşizmdir ve dünyada örneği görülmemiş biçimde koyu ve utanç vericidir.
Halkımız bu kuşatmayı da yarmasını bilecek ve sorumlularından hukuksal hesabını mutlaka soracaktır.
Bu akıldışı yola bir son verilmelidir.
AKP içinde, zerre kadar vicdanı olan herkesi, kendilerini gözden geçirmeye,
AKP’yi uyarmaya ve terk etmeye çağırıyorum.
Prof. Dr. Ahmet SALTIK
14.2.11, Ankara
====================================
1,5 yıl önce İLK KURŞUN Gazetes’inin çağrısına yukarıdaki yanıtı vermiştik.
Utancımız ve acımız içimize sığmayarak bir kez daha bu sözlerimizi yineliyoruz.
2 Ağutos 2012, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AKŞAM YAZARI KÖŞESİNİ SONER YALÇIN’A BIRAKTI

Yaklaşık 2 yıldır Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Soner Yalçın,
bir meslektaşının köşesinden seslendi: “Kimse var mı orada?..” 30.07.2012

Akşam yazarı Serdar Akinan, köşesini bugün Oda TV davasının tutuklu sanıklarından
gazeteci Soner Yalçın’a bıraktı. İşte Yalçın’ın yazısı:

‘Kimse var mı orada?..’

Günde 17 saat su verilmeyen, 24 saat aydınlanma lambalarının açık olduğu ve
her anımın 2 kamerayla izlendiği cezaevindeki koğuşumda bazen kendimi bu sözü söylerken yakalıyorum:

‘Kimse var mı orada ?’

Yaklaşık 2 yıldır İstanbul’daki Silivri Cezaevi’nde tutukluyum.
Daha mahkeme ne kadar sürecek bilmiyorum.
Fakat ben şimdiden, unutuluşa mahkum edildim. Suçum büyük çünkü; düşünmek,
gezmek, gazetecilik yapmak.

Adım, Soner Yalçın. 47 yaşındayım ve 25 yıldır gazetecilik yapıyorum.
Türkiye’nin önde gelen bazı gazete ve TV merkezlerinde yöneticilik yaptım.
Son olarak Türkiye’nin önde gelen gazetesi Hürriyet’in yazarıydım. 12 kitap yazdım. Bunların hemen hepsi, 100-200 bin satarak beni ülkemin bestseller yazarı yaptı. Ayrıca odatv.com adlı haber sitesinin sahibiyim.

25 yıllık gazetecilik yaşamımda, Türkiye’deki faili meçhul cinayetleri,
devlet içindeki illegal örgütleri, çeteleri, mafyayı ve dinci cemaatleri
kaleme aldım.

Tarih çalışmaları yaptım.

Yazdıklarım nedeniyle ölüm tehditleri aldım; aylarca saklanmak zorunda kaldım
ama yine de korka korka hakikatleri yazdım.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, devlet mafya ilişkilerini araştıran mahkemelerde tanıklık yaptım.

Gazetecilik kuruluşları dışında hiçbir derneğe, vakfa, siyasal partiye ve örgüte
üye değilim.

Ülkemde sadece mesleki kimliğimle tanınırım, siyasal kimliğimle değil.
Ve buna rağmen, 5 yıldır süren yargılama sonucu hala ortaya çıkarılamamış
‘Ergenekon’ adı verilen gizli bir örgütün üyesi olduğum iddiasıyla hapisteyim.

Peki delil olarak ne gösteriyorlar?

Sahibi olduğum odatv.com bilgisayarında devlet güvenliğini ilgilendiren
Word dosyalarının bulunması!

Bunlar bize ait değil, virüsle bilgisayarımıza gönderildi. Bunu Türkiye’nin
üç seçkin üniversitesi ile bir ABD bilişim ve siber suçlar şirketinden aldığımız bilirkişi raporlarıyla ispat ettik. (Bu virüsü, polis içindeki dinci bir
cemaat mensuplarının yaptığından şüphe ediyoruz.)

134 sayfalık iddianame aslında neyin yargılama konusu olduğunu ispat ediyor:
İddianamede, 361 ‘haber’, 280 ‘kitap-yazı’, 53 ‘köşeyazısı’, 26 ‘röportaj’
ve 5 ‘makale’ sözcüğü geçmektedir!

İddianamede, silah yok, bomba yok, cinayet yok, eylem yok.

Mahkemede hakimler bana sadece, ‘o haberi neden yaptınız’ veya ‘o röportajı niye yayımladınız’ sorusunu yöneltti!

İşte suçum bu: Soru sormak, gerçeği aramak, hakikati yazmak.
Yani, mesleğimi yapmak…

Türkiye’deki meslektaşlarım şeytani bir entrikayla hapse atıldığımı biliyor.
Fakat büyük çoğunluğu, cezaevine gönderilmemek, işsiz kalmamak için korkup gerçeği yazamıyorlar. Bu sebeple ben de size bu mektubu yazıyorum.

Benim ülkemde düşünce hala kötülüğün simgesi olarak görülüyor. Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı zihinlere sadece düşmanlık ediliyor; sahte delillerle hapse atılıyor.

Bu mektubu size yazdım; çünkü siz benim ‘suç’ ortağımsınız. Nasıl mı:

Aydınlanmayı, özgür düşünceyi, akılcılığı sizden öğrendik biz Erasmus, Descartes, Montesquieu, Voltaire, Rousseau, David Home, Kant, Marks, Weber, Sartre,
Camus değil misiniz siz?

Siz düşünce için canını veren Brunu değil misiniz? Siz Dreyfus’un yanında duran
Emile Zola değil misiniz? ‘Siz yanlış yaşam doğru yaşanmaz’ diyen Adorno
değil misiniz ?

Sevgili dostlar, evet siz benim ‘suç’ ortağımsınız!

Sizi harekete geçmeye çağırıyorum. Yalnız olmadığımı gösterin.
Sessizliğe mahkum edilişime son verin.
Sesim olun, kalemim olun.
Yıkın yalanlarla örtülü şu zindanın dört duvarını.

Yoksa…

Bu yine; toprağa, çiçeğe, ağaca ve en dayanılmazı 12 yaşındaki oğlumun kokusuna hasret; insani niteliklerimi kaybetmem için yoğun tecrit uygulanan cezaevindeki koğuşumda kendimle konuşmaya devam edeceğim:

‘Kimse var mı orada?..’

========================================================================

http://www.ilk-kursun.com/2011/02/oda-tv-ile-dayanisma-gunudur/#more-62306

Soner Yalçın’a destek veriyorum.

AKP, birer birer tüm aydınlık ve muhalif odakları susturmak hatta yok etmek kararında.
Bu davranışı doğrudan HALKI İSYANA TEŞVİK tir..
Suçtur.. Demokrasi muhalefetsiz olur mu?
Bu çırılçıplak faşizmdir ve dünyada örneği görülmemiş biçimde koyu ve utanç vericidir.
Halkımız bu kuşatmayı da yarmasını bilecek ve sorumlularından hukuksal hesabını mutlaka soracaktır.
Bu akıldışı yola bir son verilmelidir.
AKP içinde, zerre kadar vicdanı olan herkesi, kendilerini gözden geçirmeye,
AKP’yi uyarmaya ve terk etmeye çağırıyorum.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
14.2.11, Ankara

Yukarıdaki sözlerimi yineliyorum : 3 Ağustos 2012

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net