Etiket arşivi: “Siyasi İslam”

Limitsiz din sömürüsü

Gani AŞIK
ESKİ CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ / MÜFTÜ

Cumhuriyet, 15 Eylül 2021

 

Dünyayı çiftliği olarak gören emperyalizm özelinde ABD, gezegenimizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini belirleyip onlara el koymakla yetinmez, özellikle Latin Amerika ve Ortadoğu’da kullanışlı siyasetçi keşfi de yapıp gerekirse darbeyle iktidara taşır. Türkiye için Erdoğan’ın seçilmesini ve partisinin kurdurulmasını bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

Çünkü Erdoğan, söyledikleri ile yaptıkları tutarlı, Batı’nın emperyal hesapları ile de örtüşen “davası”nın gözü pek bir mücahididir.

  • Sözünü açık, özünü gizli tuttuğu davası,
  • Atatürk’ün modern ve laik devletini şeriat devletine dönüştürmektir.
  • Demokrasi bizi istediğimiz durağa götüren tramvaydır, halk isterse laiklik elbette kaldırılır, hem Müslüman hem laik olunmaz” ifadeleri, İhvancı pusulanın yönünü çok net gösterir.

(Hafızı kelam ve ilahiyat eğitimliyim. En deruni duygularım ve tüm benliğimle Müslüman, sapına kadar da laikim).

Laisizmin inançlarla barışık olduğunu anlayabilmek için özgür düşünebilme yetisine sahip olmak gerekir.

İLK HEDEF ATATÜRK

Siyasi İslamın, tarikat ve cemaatlerin Atatürk’e duydukları bitmeyen kin, Ata’nın, yüzyıllardır saf ve eğitimsiz müminlerin beynine attıkları kördüğümü ve akıllarını bloke eden kemendi kudretli kılıcı ile kesip Anadolu halkını Kuran İslamı ile aracısız buluşturmasındandır.

Çarpık akidelerine göre “Laik devletle ve kurucusu ile boğazlaşmak Allah yolunda cihattır”. IŞİD, Taliban, El Kaide ve Boko Haram da bu “itikattan” beslenir.

Başımızdaki belanın özeti, Kurtuluş Savaşı’na karşı savaş açanların torunları ile o kutsal savaşta şehit düşenlerin torunlarının bugün de “Cumhuriyet mi, şeriat mı” kavgası
veriyor olmalarıdır.

Bekamızı doğrudan ilgilendiren bu saflaşmada, ihanet piyasası hain sıkıntısı çekmiyor. Hemşerim Seyrani, sanki bugünler için yazmış:

“Rum’un Ermeni’nin yağlı ketesi, kaypak Müslüman’ı dinden çıkarır.”

ŞERİATÇI HAMLELER

Atatürk’ün “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olmayacak” özdeyişine meydan okurcasına

  • Devlet İskender Paşa, İsmail Ağa, Menzil ve Süleymancılar arasında paylaştırıldı.
  • İktidarı temsil edenlerin de zaten bu cemaatlerin kravatlıları olduğu dikkate alınırsa,
  • laik Cumhuriyetin “tarikatlar devleti”ne dönüştürüldüğü net olarak görülür.

Bunların medreseleri ülkeyi bir ağ gibi sardı, vali ve kaymakamlar emre amade.

“Milli”liği adında kalan, sözde laik eğitim, dinci tarikatların sarmalında ve skolastik odakların kucağında. Atatürk’ün “irfanı hür, vicdanı hür nesiller” hedefi yerini, irfanı karartılmak, vicdanı köreltilmek istenen yeni bir gençlik profiline bırakmıştır.

  • Eğitimdeki tahribat vahimden de öte bir faciaya dönüşmüştür.

Ceylan derisi koltuklarda oturan, ofisi, şoförü ve çalışma kadrosu bulunan Vekiller, İstiklal Savaşı’nda derme çatma sandalye ve sıralarda oturan, han köşelerinde geceleyen, zeytin-peynire talim eden Vekillere gıpta ediyorlar. Çünkü Kurtuluş Savaşı’nı milli irade temelinde yürüten Mutafa Kemal, cephedeki en kritik gelişmeleri çok değer verdiği Meclis ve Vekillerle paylaşıyordu.

  • Erdoğan’ın devleti çürütme yöntemlerinden biri olan ucube sistemi, Gazi Meclis’i işlevsiz, vekilleri de işsiz ve yetkisiz bıraktı.

VE YARGI

Partili Cumhurbaşkanı, TSK’deki bir etkinlikten sonra, adli yıl açılışında da laik hukuku imana getirmek için, Ali Erbaş Hoca’nın mübarek nefesi ile yargının kalbini ve ruhunu hafifçe yelpazeletti!

Saray’dan “Atatürk’ün de Meclis’i dua ile açtığı” duyuruldu ama Mustafa Kemal’in gizli niyeti laik Cumhuriyetti, Saray’ın gizli niyeti ise bunu ortadan kaldırmaktır.

“Eylemler niyetlerle ölçülür” (hadis). Afro-Amerikalıların özgürlük simgesi Martin Luther King, yüz binlere hitaben yaptığı konuşmada “Bir hayalim var” demişti.

Benim de bir hayalim var: “Sayın Cumhurbaşkanı, laik yargının açılışında dini tören yapılamaz” diyebilecek Yargıtay başkanı ve ABD’de olduğu gibi “Ben cumhurbaşkanından önce anayasaya bağlıyım” diyebilecek komutan.

  • Eğitimden sonra Atatürk’ün ordusunu ve yargıyı da selefi İslam’a açma niyetleri, Türkiye’yi sonu karanlık büyük belaların girdabına çekebilir.

Son tahlilde;
– partisinin hedefine ulaşabilmesi ve iktidarını koruyabilmesi,
– siyasi, sosyal ve hukuki meşruiyet koşullarında yapılacak seçimle asla mümkün görünmediği için,
– Erdoğan, bilinen siyaset mühendisliğiyle çaresizlikler içinde çare arıyor.

Cumhuriyet’in Burcundaki Baykuş

Cumhuriyet’in Burcundaki Baykuş

KAYSERİ 38 ALMANAK : A.GANİ AŞIK (ABDULGANİ AŞIK)Gani AŞIK
E. CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ / MÜFTÜ
Cumhuriyet, 30 Mart 2021

Başlıktaki baykuş, Yunan mitolojisinde Minerva diye anılan, baştanrı Zeus ve hikmet tanrıçası Metisin oğlu Athenan sembolü, Sinan süslemesi, imgesel anlamlar içeren baykuş değil, halk kültüründeki uğursuzluğun simgesi baykuştur.

Anadoluda mazlum, zalime Ocağında baykuş ötsün” der. Halkın hayra yormadığı baykuş, yazıda dinin siyasileşmesi / siyasetin dinileşmesi, yolsuzluklar, yargıdaki güven sorunu, eğitimin medreseleşmesi, Gazi Meclisin yetki ve itibar kaybı yanında iktidarın, tarikatlar ve milli bekamızla ilgili planlarının sembolü olarak anlaşılmalıdır.

TOPLUMSAL ZEMİNDEKİ SARSINTI

Dinle siyasetin iç içeliği, kudsiyetinde ve ilahi itibarında yıkıcı tahribatlara yol açar. Türkiye bunu yaşıyor; İslamın hikmet ve sevgi kaynakları kurutuldu, birleştiriciliği zaafa uğratıldı. Yeni nesil, Müslümanlık bu mu?” ikilemi yaşıyor. Türkün büyük talihi Atatürk, Diyaneti, İslamın taassuptan arındırılması ve din yolu ile toplumsal birliğin sağlanması beklentisi ile kurdu.

Kurumun görev tanımını yapan hukuki düzenlemeler de bu doğrultuda. Uygulamada ise Diyanet, devletin ve kendisinin kurucusuna, siyasi İslam modasına uygun olarak Sibirya iklimi gibi soğuk, Emevi / İhvan çizgisindeki iktidarın hizmetinde. Bu, kanayan yaramız.

Eğitimin milliliği” laik temelde anlam kazanır.

Batı, ulaştığı uygarlık düzeyini, cennet borsası kuran papa ve papazlara 300 yıl önce bayrak açmasına borçlu. Bizde, Cumhuriyetin ilanı ile yeraltına inen tarikatlar, 100 yıl sonra, eğitimi de devleti de kontrolüne alabildi. Amiralin, tarikat dergâhındaki hazin görüntüleri, güneşin batıdan doğması gibi dehşetengiz. Aman Allahım!..

Mülkün Temeli Adalet”in, yargı üzerinden baskılanması, Osmanlıcı iktidarın Cumhuriyetle hesaplaşmasını kolaylaştırıyor. Yargıtay’ın AYMye üye seçiminde Sarayla uyumluluğu ve Danıştay’ın, ırkçılık barındırmayan ANDIMIZa ilişkin kararı, Yüksek Yargı ile ilgili kaygıları derinleştirdi. HSKnin, iktidarın ilgilendiği” davalarda, yasa ve vicdani kanaatleri doğrultusunda hüküm veren hâkim ve savcılar üzerindeki vesayeti ciddi bir sorun.

HIRSIZ MÜMİNLER (!)

  • Tuncelinin haram yemez” komünist belediye başkanından da utanmıyorlar.

Başkan “İhale ile belediyemize 1.5 milyon TLye mal olacağı hesaplanan işi, kendi imkânlarımızla 600.000 TL maliyetle yaptık” dedi.

  • 180 kez değiştirilen ihale yasası ve ekleri ile soygun, tufana dönüştü.

Bu yağma yanında, Nuh Tufanı (Hûd Suresi, 40-44) yaz yağmuru. Cumhuriyeti kuran kadroların cenazelerini belediyeler kaldırmıştı. Vefatlarında ceplerinden 5-10 lira çıkıyordu. (AS: Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip!) Bu altın neslin bir kısmı da Hazinenin başındaydı. “İslamcı” iktidar dönemi zenginlerine kıyasla Karuna fitre / zekât verilebilir.

Gazi Meclis” unvanına sahip milli iradenin kâbesi, bütçe yapamayan, güvenoyu veremeyen, hükümeti sorgulayıp gerekirse düşüremeyen, bakanlara (sekreteryaya) yönelttiği sorulara yanıt alamayan, devlet harcamalarına mercek tutamayan dekora dönüştürüldü. Darbeci Evrenin kapattığı 16. dönem parlamentosunda bakanlar, milletvekillerine ceket iliklerdi. O talihsiz Meclisin sadece 39 aylık üyesi olarak, 40 yıldan beri bahtiyarlık ve hüzün, çileli bağrımın barınağında.

DEVLET NEREYE?

  • AKP, Milli Mücadeleye karşı, Atatürk ve silah arkadaşlarına ölüm fetvası verenleri kutsadı.
  • TSKnin subay ve astsubay okullarını i r t i c a y a  a ç t ı .
  • Bu adım, yanlış yorumların tersine “üç beş oy için” değil, Türk ordusunun milli damarını kurutmak içindir, yirmi yıldır yaptıkları ve bilinen hedefleriyle de uyumludur.
  • Atanın ismi kurumlardan, birtakım Arap şeyhleri istediği için silueti madalyalardan silindi. Haçlı madalyadan değil de Atatürkten rahatsızlıkları, laik Cumhuriyetimiz yüzünden.

Soydukları tebaaları da böyle bir rejim isterse halleri nice ola…

Hz. Muhammetin komuta ettiği savaşlarda görünmeyen melekleri, Atatürk’ün dehasını gölgelemek için Çanakkale Savaşı’nda çarpıştırdılar, Milli Mücadeleyi önemsizleştirdiler.

Kendisine, muhterem annesi ve ailesine soysuzların saldırılarını saklı bir mutlulukla izlediler.

İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz iptali, Montrö, AİHM ve Lozan’ı akıllarına getirdi.

Halkın uyku mahmurluğu ve sabahın alacakaranlığında minarelerden yükselecek coşkulu salalar eşliğinde Laiklik kaldırıldı, Türkiye İslamla yeniden buluştu” naraları, nefes egzersizlerine başladı, dava”ları budur.

Türk ulusunu, ortaçağ karanlığına sürükleyerek tarih sahnesinden silecek
bu pervasızlığı demokratik yollarla püskürtmek için
İsrafilin suru üflemesi daha ne kadar beklenecek?

AKPnin laik devleti bitirme yeteneğine benzer hünerleri olan Kara İmam” lakaplı Lütfüllah Hoca için çocukluğumda söylenen

Kardeşlerli kara imam
Her marifet onda tamam
Çavdar eker buğday biçer
Essalat
ü vesselam

şiirini anımsayarak Cumhuriyet elden gitti, gidiyor vesselam” demekten üzgünüm.

Bekir Coşkun : PARMAK


Parmak…

bekir_coskun_ataturk'lu_portresi


Bekir Coşkun

bcoskun@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet, 29.8.13

 

 

Siyasette parmağın yeri diyordum…

Mesela işaret parmağın ile başparmağını birleştiriyorsun… Delik oluyor…

Dört bir yana delikten bakar gibi gösteriyorsun… Meydandakiler anlıyorlar…

Ne dedi?..”
Sıfır sorun…”

Diyelim ki “Demokrasi için kolları sıvadık” işareti… Sağ kol, ileri doğru uzatılır…

Sol el, sağ bileği kavrar… Aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı dört bir yana sallanır…

Meydandaki anlar: Ne dedi, ne dedi?..”

Demokrasi getiriyor…”

Tansu Çiller’in “Haydi Türkiyem ileri” işareti vardı misal…

Aniden işareti meydandakilere uzatıp “Haydi Türkiyem ileri” diye bağırınca,
biliyorsunuz hükümeti düştü…

Turgut Özal’ın “dört eğilim” işareti…

Eller başın üzerinde kenetleniyor… Rahmetli kilo alıp eller kavuşmayınca vazgeçti…

Erbakan’ın, dört parmağını kapatıp, başparmağı havaya kaldırma işareti
“Geceleri uçuyor” gibi birçok anlama yorumlanırdı…

Dördünü kapat birini aç ya da dördünü aç birini kapat…

Fark etmiyor… Çok anlamlı buluyorlar ki, oy veriyorlar…

  1. Müslüman dünyasındaki savaşlarda ölenlerin sayısı 4 milyon…
  2. Kayıp sayısı 200 bin…
  3. Ölen çocuk ve kadın sayısı 1.5 milyon…
  4. Tecavüz edilen kadın sayısı 500 bin…

Şimdi… Sıra Mısır ve Suriye’de…

  • 63 Müslüman ülkenin bir tekinde insan hakları, çağdaş yaşam, modern hukuk, adam gibi demokrasi var mı?..

Yok… Birbirlerini kestikleri yetmiyormuş gibi egemenleri çağırıyorlar yardıma…

“Siyasi İslam” adı…

Geldik… Başparmağını avucunun içine yapışmış gibi yap…

Dört parmak havada… Salla…Demokrasi gelsin…