Etiket arşivi: “Sandıklı Cumhurbaşkanı”

CB Seçimi Meşru muydu??


Dostlar,

Prof. Hayrettin Ökçesiz, bir hukuk hocası olarak, 12. CB – Yarıbaşkan seçiminin “meşru olmadığına” ilişkin olarak seçim öncesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak bu savını gerekçelendirdi..

Yaratılan bilinçli karmaşa (karambol) ortamında konu kamuoyunun gündemine yeterince gelemedi.

Seçimler yapıldı.. Parlamenter rejimlerde “Sandıklı Cumhurbaşkanı” olamayacağına göre, geçiş dönemi Türkiye’sinde yaşanan bir metamorfoz sürecinde yarı başkan seçildi RTE. (tüm oyların %38’i ile!)

Derken Hayrettin hoca hakkında, yazdığı bu dilekçe nedeniyle üniversitesince soruşturma başlatıldı. Tam bir “YILDIRMA” politikası.. Bir hukuk profesörüne bile.. Uzmanlık alanında anayasal dilekçe hakkını (md. 74) kullanması nedeniyle!?

İşte RTE’nin AKP’si – AKP’nin RTE’si döneminde geldiğimiz “ileri demokrasi” aşaması budur! Daha önce de bu sitede yazdık; hiç abartısız söyleyelim, 2014 Türkiye’si
insan hakları rejimi bakımından 1679 İngiltere’sinin Habeas Corpus güvencelerinin gerisindedir. Orada apaçık,

– “Korkma Kralın adamları seni tutarsa, bağımsız yargıçlar suçsuzsan seni
hemen salacaktır..” deniyordu..

AKP – Cemaat ortaklığıyla yurt dışı destekli düzenlenen tertip – kumpas davalarda (Ergenekon, Balyız vd.) gördük Hammurabi yasalarını (-1700’ler…)..

Hayrettin hocanın dilekçesi metin olarak aşağıda..

Seçim artık geride kaldı..

Bir kez daha bu dilekçeyi okuyalım ve serinkanlılıkla düşünelim..

Bu soruşturma utanç vericidir ve derhal özür dilenerek geri çekilmelidir.

Ya da hukuk işleyecekse, bu fahiş hatayı yapanlar, hukuksal bedelini ödeyeceklerdir, ödemelidirler..

Sayın Prof. Dr. Hayretrin Ökçesiz hocamıza dayanışma duygularımızı sunuyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
7.9.2014,Marmaris

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na buradan suç duyurusu
yapıyorum! Başlatılan CB seçim süreci meşru değildir.

Yurttaşlara Çağrı!

Anayasa’ya göre Meclis içindeki siyasal partiler aday gösteremezler.
Vekillerin aday göstermelerini engelleyemezler. Bu hak, partilerinden bağımsız davranacak olan vekillerindir. Meclis partileri vekillere – fiili tehdit tutumlarıyla ve demeçlerle

– Bu yolu kapatarak da Anayasayı çiğnemişlerdir. Ülke bu hoyrat, yaban, saygısız
siyaset tarzını sineye çekmek zorunda mıdır? Bunlar Halkın, yurttaşların özgürce
seçme seçilme hakkını hiçe saymışlardır. Hep birlikte bir partiler oligarşisi
kurmuşlardır. Demokrasiyi askıya almışlardır. Bir taşeron gibi davranmışlardır.

Tüm bu nedenlerle:

1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu partiler hakkında,
Anayasa’yı ihlal etmelerinden dolayı suç duyurusunda bulununuz.

2) 6271 sayılı CB seçimi yasasının, yanlış yere dayandıkları hükmünün
iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gerekiyorsa bireysel başvuru yapınız.

3) Bunlara karşın seçimler yapılacak olursa, oy vermeye gidiniz. Geçersiz oy
kullanınız. 2. oylamaya da gidiniz. yine geçersiz oy veriniz. Geçersiz oylarınız
protesto oyları olarak onları hep düşündürsün! Sayınız ne denli yüksek olursa,
muhalefetiniz o denli güçlü ve inandırıcı olacaktır.

Atatürk Cumhuriyeti’nin tüm Yurttaşları direniniz!

Bu vargılarımın dayanağı olan mevzuat bilgisini yazıyorum:

T. C. Anayasası, madde 101 – (Değişik: 31/5/2007-5678/4 md.)
(…)

Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis
dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür.
Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı
birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliği sona erer.”

2) Partilerin dayandıklarını düşündüğüm 6271 sayılı yasa ve ilgili hükmü:

Madde 7: (…)
En son yapılan milletvekili genel seçimlerinde, aldıkları geçerli oylar toplamı
birlikte hesaplandığında, yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.
Her bir siyasi parti ancak bir aday için teklifte bulunabilir.”
(…)

3) Anayasa’nın 101. maddesinin gerekçesi:

“Bu maddeyle, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve görev süresinin
5 yıl olması ile bir kişinin iki kezden çok Cumhurbaşkanı seçilemeyeceği; Meclis
içinden veya dışından Cumhurbaşkanı adaylığı için en az yirmi milletvekilinin
yazılı teklifinin gerekli olduğu, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde
geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen partilerin
ortak aday gösterebilmesi hususları düzenlenmektedir.”

– Biri kazanmasın diye ötekini kullanmak, kendini kullanılmaya açsa bile,
ahlaki midir? Kendisi olduğu için değilse, başka bir şey için seçilmeyi istemediğini söyleyebilse, gider onu seçerdim! Böyle bir siyaset bataklığında seçmen olarak kendimin de kullanıldığını düşünmüyor değilim. Kullanmak ve kullanılmak istemeyen
bir siyasete oyumu vereceğim. Bu bir protesto oyu olacak!

– Her ne nedenle olursa olsun kitap yakan kimse bir gün, hangi nedenle olursa
olsun, insanların yakılmasına en azından göz yumabilir. Kitap yakılmasıyla
insan yakılması arasında böyle bir ilişki, kitaplar yakıldığından beri var!

– Aptalca şeylerle aptallaştırıyorlar, sonra da aptallara göre şeyler yapıyorlar.
Bunlar daha çok aptallaşmamıza yol açıyor. Buna aptallaştırma / aptallaşma
sarmalı diyebiliriz.

Yoksulluk sınırı 3722, asgari  ücret 842 lira (AS: 1.7.2014 sonrası bekar 18+ işçi için 891 TL). Kayıtlı kayıtsız milyonlarca işsiz… OECD’nin en yoksul üçüncü, AB’nin
en yoksul birinci ülkesiyiz. IQ düzeyimiz Avrupa’da Arnavutluk ve Bosna-Hersek’le birlikte en düşük (88) düzeyde… Hukuk Devleti’nin tüm kurumları tahrip edilmiş,
insan hakları korunmasız kalmış, şiddet ve korku günlük yaşantıya dönüşmüş,
tüm ülke içeriden ve dışarıdan bölünmeye, parçalanmaya açık bırakılmış,
yurttaşın sorumluluk bilinci zayıflatılmış, halkın tüm tepki yetenekleri felç edilmiş, devletin iç ve dış saygınlığı yerle bir edilmiş…

Halkın üçüncü bir CB adayı çıkarabilmek için yirmi vekili bulamadığı bir Meclis…
hırsızlıklardan, yolsuzluklardan hiç söz etmiyorum bile. Bize neler oldu?
Bize neler oluyor?

Ekmeleddin İhsanoğlu Hakkında 40 Yıllık Meslektaşının Mektubu..


“Efendiler, sırası gelmişken, aziz Milletime şunu tavsiye ederim ki;

başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki öz cevheri
çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an bile geri kalmasın.”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Ekmeleddin İhsanoğlu Hakkında 40 Yıllık Meslektaşının Mektubu..

Dostlar,

Türkiye 10 Ağustos’a (2014) doğru doludizgin bir geri sayım düzleminde sürüklenmekte. Ülkenin yaşamsal sorunları ana gündemde değil..
Varsa yoksa, 11,5 yıldır siyasal ihtiraslarını bir türlü doyuramayan bir siyasal kadronun yeni ve bitmeyen beklentileri ülke gündeminin ana konusu..

Sorun salt bir Cumhurbaşkanı seçimi değil..
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmez zaten Parlamenter rejimlerde.
Bu amaçla halkın önünde sandık konduğunda artık Parlamanter demokratik rejim başkalaştırılmış (metamorfoz) demektir. “Sandıklı Cumhurbaşkanı” da artık Başkan’dır ve ülke büyük ölçüde “Başkanlık rejimine kaydırılmış” demektir.
Siz buna dilerseniz “yarı başkanlık” da diyebilirsiniz geçiş döneminde ve kimi tepkileri yumuşatmak için..

  • Başkanlık rejimi federal devletlerin rejimidir!

Dolayısıyla ilk fırsatta Türkiye’ye dayatılacak olgu budur;
tepeden tabana indirilerek federatif yapı ülkemize de dayatılacaktır..

Bu politik stratejinin kaldırım taşlarıdır döşenen.. Ancak biz ülkenin sokulduğu
bu uğursuz rotayı unuttuk, bize unutturuldu, 3 adayı konuşur olduk sabah akşam…

Bize ulaşan bir yönlendirilmiş iletide CB adaylarından Sn. Ekmeleddin İHSANOĞLU anlatılmakta.. Prof. Dr. A. Tarık Pekel imzalı kısa yazıda, Prof. Pekel Ankara Üniv. Kimya Bölümünde uzun yıllar birlikte çalıştıklarını belirterek O’nu 40 yıldır tanıdığını
hatta daha iyi tanıyan olmadığından bu yazıyı yazmayı görev bildiğini aktarıyor..

T.C. 12. Cumhurbaşkanı adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir BİLGE olduğunu belirtiyor.. O’na referans veriyor apaçık..

“Referans yazısı” aşağıda  (imla yanlışları düzeltilerek) :

*****

Yönlendirilmiş ileti
Kimden: Enis Akdağ 
Tarih: 13 Temmuz 2014 08:31
Konu: Good Morning

Referans yazısı 

EKMELEDDİN İHSANOGLU

Cumhurbaşkalığı seçiminin yaklaştığı bu günlerde çatı adayı olarak tanıtılan Sn. Ekmeleddin İhsanoğlu için kendisini tanıyan veya tanımıyan herkesin fikir beyan ettiği bir kaotik ortamda bulunmamız nedeni ile Türkiye’de O’nu benden daha iyi tanıyabilecek başka
hiçbir kişi olmaması, bu yazıyı yazma sorumluluğunu bana hissettirdi.
Kendisine “Ekmel” olarak hitap ettiğimiz aziz dostumu ilk olarak Türkiye’ye geldiğinde ve benim de doktora çalışmasını yürütmekte olduğum Ankara Üniversitesi Organik kimya bölümünde tanıdım.
Mısır’da aldığı kimya eğitimi ve yüksek lisans tezi Üniversitenin ilgili kurullarında denkliği kabul edildikten sonra, benim de çalışmalarımı yürüttüğüm laboratuvarda doktora çalışmasına başladı. Senelerce gece gündüz laboratuvarda birlikte çalıştık, birlikte yaz tatiline gittik, ailece birlikte yaz tatilleri yaptık, İngiltere’de bile farklı üniversitelerde doktora sonrası çalışması yaparken gene birlikte olduk.
40 yılı aşan bir birliktelik, çocuklarımız büyürken, iyi günde, kötü günde hep beraber olduk. Kendisini bu kadar yakın tanıyan bir kişi olarak
işte Ekmeleddin İhsanoğlu :

Atatürk ve Cumhuriyete inanmış (ne acı değil mi bu çağda hala bunu sorguluyoruz) pozitif bilime ve düşünceye, tertemiz bir geçmişe sahip, tutucu ve bağnaz olmayan ama öte yandan politika için değil inandığı için namaz kılan, laikliğe kesinlikle gönülden inanmış, entellektüel, janti, modern, barışsever bir BİLGEdir kendisi. Ne yazık ki toplumun %100’ünün ‘işte benim Cumhurbaşkanım’ demesi gereken kişi, adaletsiz bir seçim yarışı içinde kendini bulmuştur. Ülkesini seven herkesin oturup bir kez daha düşünmesi gereken bir andır bu an. Ekmel’in seçimi kazanması milletin kazanması, kaybetmesi milletin kaybetmesidir. Keşke dost meclislerinde vatan kurtarma sohbetleri yapmayı seven bizler, oturup bir kez daha düşünsek ve sorumluluk bilinciyle hareket etsek. Aksi takdirde hiç sızlanmaya hakkımızın olmadığını bilerek KARAR VERMELİYİZ.

Prof. Dr. A. Tarık Pekel
******************

Prof. Pekel, “Atatürk ve Cumhuriyete inanmış (ne acı değil mi bu çağda hala bunu sorguluyoruz)” diye giriş yapıyor tanıtımına..

Evet Sn. Pekel, “Atatürk ve Cumhuriyete inanmış”  olmayı çok önemsiyoruz.. Biz bu Cumhuriyeti kolay kurmadık. O’nunla sorunu olan insanları başımıza getirmek istemeyiz. Zaten O’nunla derdi olanlar da
bu görevlere soyunmasalar ne iyi ederler. Öte yandan “Atatürk ve Cumhuriyet’e inanmış” olmak, pozitif bilimin tam da içinde olmak demektir. Sn. Pekel,
ATATÜRKÇÜLÜK = KEMALİZM bilimsel akılcılık ana eksenlidir. Bu olguyu siz de tam olarak anlayamamış olmalısınız ki küçümseyerek yeriyor ve çok yaman bir çelişkiye düşüyorsunuz..

*****
Bu boyutu önemli bir çekince olarak koyduktan sonra, Prof. Pekel’in
Sn. Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında yazdıklarını kişisel görüşü olarak saygı ile karşılıyor ve gerekçesini de dikkate alarak önemsiyor,
site okurlarımızla paylaşmak istiyoruz..
Takdir okuyanlarındır.

Biz, yazımızın başına koyduğumuz Yüce ATATÜRK’ün altın öğüdü
hiç aklımızdan çıkarmıyoruz…

“Efendiler, sırası gelmişken, aziz Milletime şunu tavsiye ederim ki; 

başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki öz cevheri
çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an bile geri kalmasın.”

Sevgi ve saygıyla
14.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net