İYİ HEKİMLİK DEĞERLERİ YARGILANAMAZ!
Dostlar,
Biz de basın açıklamasında Ankara adliyesi önünde meslektaşlarımızla birlikteydik.
(Hemen ardından, ADD’nin sözde İÇ GÜVENLİK yasası hk. basın açıklamasına katıldık..)
Türkiye’de hala yargıçlar olduğu için sevinçliyiz.
Davayı rededen mahkemeye ve sayın yargıca, adil ve hukuka uygun kararı için teşekkür ederiz.
Gezi direnişi sırasında AKP’nin zulmüne uğrayan, ilk ve acil yardım gereksinimi duyan
çaresiz yurttaşlara hekimliğin evrensel gereklerine uygun destek veren meslektaşlarımızı
saygı ve şükran ile selamlıyoruz.
Davaya emek veren kişi ve kurumlara da sağolsunlar diyoruz..
Sevgi ve saygı ile,
21.02.2015
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
http://ato.org.tr/haberler/detay/254#/haberler/detay/298
Sağlık Bakanlığı tarafından Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin, “Gezi Parkı” protestoları süresince “hukuka aykırı olarak yetkisiz ve kontrolsüz revir adı altında sağlık hizmet birimleri oluşturarak amaçları dışında faaliyet gösterdiği”
iddiasıyla görevlerinden alınmaları istemiyle açılan dava 3. duruşmasında reddedildi.
20 Şubat 2015 saat 09.45’te 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada;
CHP Milletvekilleri Levent Gök, Aylin Nazlıaka, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan,
dönemin Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Dr. Aytuğ Balcıoğlu ve Gezi Direnişi sırasında yaralanan ve gönüllü hekimlerin müdahalesi sonucu kalıcı hasar almaktan kurtulan Akın Can, Kazım Arslan, Duran Eren Şahin tanık olarak dinlendi.
İyi hekimlik değerlerine sahip çıkmak ve Ankara Tabip Odası’na destek olmak adına
CHP Milletvekilleri Aylin Nazlıaka, Levent Gök, Mahmut Tanal, Orhan Düzgün ve
HDP Milletvekili Demir Çelik, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu,
TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, dönemin Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık,
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı, Kaya Güvenç,
Dünya Tabipler Birliği, Norveç Tabipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi Hekimler Komitesi adına Björn Hoft, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR) temsilcisi Dede Dunevant ve demokratik kitle örgütlerinin yönetici ve üyeleri, hekimler ve çok sayıda tıp öğrencisi katıldı.
Duruşmadan önce düzenlenen basın açıklamasını okuyan ATO Başkanı Dr. Çetin Atasoy;
“Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in, Adana’nın meydanları kan ve gözyaşıyla yıkanırken, ambulanslar gösteri alanlarına gitmiyorken, hekimler eli kolu bağlı, duracaklar mıydı? Kuşkusuz, hayır! Hayır, çünkü, “halk sağlığını korumak” Türk Tabipleri Birliği’ne ve tabip odalarına yasa ile verilmiş bir görevdir. Hayır, çünkü, yeminlerine ve etik değerlerine göre hekimler sağlık yardımına gereksinim duyanlara hiçbir ayrım gözetmeden yardım etmekle yükümlüdür” diye konuştu. Atasoy sözlerini şu şekilde noktaladı: “Yaşasın iyi hekimlik değerlerimiz, yaşasın hekimlerin halktan yana örgütlülüğü, yaşasın halktan yana örgütlerin dayanışması!”
ATO Başkanı Dr. Çetin Atasoy’un ardından söz alan İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü İletişim Direktörü DeDe Dunevant da tüm dünyadaki doktorların etik görevlerinin acil durumlarda sağlık hizmeti sunmak olduğunu ve Bakanlığın suçlamalarına karşı Dünya Tabipler Birliği, İngiliz Tabip Odası ve Alman Tabip Odası gibi pek çok örgütle birlikte TTB ve ATO’ya uluslararası destek verdiklerini vurguladı.
Konuşmaların ardından duruşmaya geçildi ve tanık ifadelerindeki ortak söylem gönüllü sağlık hizmeti veren hekimlerin ve bu bağlamda iyi hekimlik değerlerinin yargılanamayacağı oldu.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ifadesinde, Gezi Direnişi esnasında
Sağlık Bakanlığı’nın ambulanslarından dahi gaz atıldığını ifade ederken,
“Mülkiyeliler Birliği’nde kurulan revirde polislere müdahale etmemiş olsaydık avukatların, yaralıların ve gönüllü hekimlerin içinde olduğu Mülkiyelilerde neredeyse ikinci Madımak vakası yaşanacaktı. Mevzuata göre Bakanlık bu tarz olaylarda çadır kurmalıyken, sıhhiye bulundurmak zorundayken görevini yerine getirmedi. Hekimlik ve insanlık görevini yerine getiren hekimlere dava açmak değil ödül vermek gerekir.” diye konuştu.
CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka ise,
“Yaralananlar fişlenme korkusu ile hastaneye gitmek istemiyordu. Sert müdahale sonucu
– 9 kişinin hayatını kaybettiği,
– 10 bin kişinin yaralandığı,
– 19 kişinin gözünü kaybettiği
günlerde Sağlık Bakanlığı ambulansları çok yetersizdi. Gönüllü hekimler olmasaydı tablo
çok daha kötü olabilirdi. Gezi’de gönüllü hekimlik yapanlar ve yapamayanlar diye bir ayrıma gitmemek gerekir. Hekimler Gezi direnişinde insan ve hekim olarak hekimlik yaptı” sözlerini kaydetti.
Gezi direnişinde yaralanan Akın Can, Kazım Arslan, Duran Eren Şahin ifadelerde,
polisin hedef gözeterek attığı gaz kapsülü sonucunda yaralandıklarını
ve saatlerce ambulans beklediklerini; gönüllü hekimlerin müdahalesi sayesinde
kalıcı hasar kalmadığını söylediler.
Tanık ifadelerinin ardından ATO’nun Avukatı Ziynet Özçelik savunmasında,
“Gezi direnişinde Sağlık Bakanlığı görevlendirmesi ile revir tespiti yapılmaya çalışıldı.
Sağlık Bakanlığı personeli, revir olmadığını kayıtlara geçti. Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere verilen sağlık hizmeti ilk yardımdır. Bakanlığın iddia ettiği gibi düzenli sağlık hizmeti sunan bir kuruluş yoktur. Sağlık Bakanlığı yeterli hizmeti vermediği için gönüllü hekimler ilk yardım hizmeti sundu.” diyerek davanın reddini talep etti.
Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın reddine karar verildi.
Duruşma sonrası Adliye önünde açıklama yapan ATO Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Atasoy,
“Gezi Parkı protestoları sırasında, Sağlık Bakanlığı yaralılara müdahalede etkisiz kalmıştır.
Bu dava ile ‘iyi hekimlik’ değerlerinin yargılanamayacağı kanıtlandı. Bizler acil durumlarda hiçbir merciden izin almak zorunda değiliz. Özgür hekimlik ve iyi hekimlik adına hayırlı olsun.” dedi.
TTB Başkanı Dr. Bayazıt İlhan da “ İnsanlık yararına hekimlik değerleriyle toplumun buluşması engellenmeye çalışıldı ama boşa çıktı. İnsanlık yararına hekimlik yapmak suç ilan edilemez” diye konuştu.
Basın açıklamasının tam metni için aşağıdadır.
==================================================
Yargılanan Ankara Tabip Odası Değil, “İyi Hekimlik Değerleri”dir!
Saldırı Hekimlere Değil, Halkın Sağlık Hakkınadır!
http://ato.org.tr/haberler/detay/254#/basin-aciklamalari/detay/379
Ankara Tabip Odası – Türk Tabipleri Birliği Ortak Basın Açıklaması
Yargılanan Ankara Tabip Odası Değil, “İyi Hekimlik Değerleri”dir!
Saldırı Hekimlere Değil, Halkın Sağlık Hakkınadır!
Sağlık Bakanlığı Ankara Tabip Odası’nı Haziran Direnişi sırasında göstericilere sağlık yardımı sağlamakla suçlamakta ve Yönetim ve Onur Kurullarının görevden alınmasını talep etmektedir.
Anımsanacağı üzere, yurttaşlarımızın yaşam alanlarının rant uğruna talan edilmesine karşı başlattığı Haziran Direnişi sırasında Türkiye’nin hemen her yerinde olduğu gibi Ankara’da da kolluk kuvvetlerinin yoğun şiddeti sonucu binlerce kişi yaralanmış, biber gazının zararlı etkilerine maruz kalmıştır. Yaralı sayısı Türkiye’de 8163 kişiye, Ankara’da 1549 kişiye ulaşmıştır. Yaralanmaların önemli bir kısmı tazyikli suyun ölçüsüz kullanımı, biber gazının doğrudan göstericilerin üzerine sıkılması, biber gazı kapsüllerinin göstericilere fırlatılması, plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesi sonucu gerçekleşmiştir. Çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Gezi Parkı eylemlerinde, anayasa ve evrensel sözleşmeler tarafından korunan barışçıl toplanma ve gösteri hakkını kullanan yurttaşlarımıza uygulananlar bütün Dünyanın da kabul ettiği gibi haksızdır, orantısızdır ve vahşet boyutundadır. Öyle ki, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bile, hükümeti şiddeti durdurmaya çağırmıştır. Ama hiç oralı olunmamış, tencere-tava çalmak bile suç sayılmış; doktorlar, avukatlar, gazeteciler, hatta “duran adam”lar gözaltına alınmış, kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Şiddet giderek büyütülmüştür. Olayların yaygınlığı ve niceliksel büyüklüğünün de etkisiyle Sağlık Bakanlığı yaralılara müdahalede etkisiz kalmıştır.
Bütün bunlar yaşanırken, Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in, Adana’nın meydanları kan ve gözyaşıyla yıkanırken, ambulanslar gösteri alanlarına gitmiyorken, hekimler eli kolu bağlı, duracaklar mıydı? Kuşkusuz, hayır! Hayır, çünkü, “halk sağlığını korumak” Türk Tabipleri Birliği’ne ve tabip odalarına yasa ile verilmiş bir görevdir. Hayır, çünkü, yeminlerine ve etik değerlerine göre hekimler sağlık yardımına gereksinim duyanlara hiçbir ayrım gözetmeden yardım etmekle yükümlüdür. Haziran Direnişi’nde olduğu gibi, tıbbi yardım ihtiyacının çok açık ve acil olduğu durumlarda bu gereksinimi görmezden gelemeyiz, yoksa mesleki ve etik sorumluluklarımızı ihmal etmiş oluruz. Evet, hekimler ihtiyaç olan her yerdeydi. Pencereleri kırılarak içlerine göz yaşartıcı gaz atılan acil sağlık noktalarındaydı. Acil sağlık hizmeti verilen noktaları basıp yaralıları dövmenin cezasız kaldığı bu ülkede, o noktalarda kendi güvenliğini hiçe sayıp can kurtarmaya çalışmak suç ise, kabul, bu “suç” işlenmiştir. Bu “suç” ve bu dava, hekimliğin ve o hekimlerin onur plaketidir.
Dünya Tabipler Birliği’nin Cenevre Bildirgesi’nde hekimlerin kendi yaşamlarını insanların hizmetine adayacaklarına dair yemin etmesi öngörülmüştür. Hekim yeminindeki başlıca değerler merhamet, adanmışlık ve yardıma hazır olmaktır. Türk Ceza Kanunu acil durumlarda temel yardımı herkes için bir zorunluluk saymıştır. Türk Tabipleri Birliği’nin Meslek Etiği Kuralları’nda, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nde ve Dünya Tabipler Birliği’nin çeşitli bildirgelerinde acil durumlarda ilk yardımda bulunmak hekimin açık bir yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır. Dünya Tabipler Birliği’nin bildirgelerine göre hekimlerin görevlerini yapmaları suç sayılamaz, hastalarının çıkarlarını savunabilmek adına hekimlerin mesleki özerkliği güvenceye alınmalıdır. Sağlık Bakanlığı hekimlerin adanmışlıklarına, mesleki özerkliklerine karşı giriştiği bu saldırı ile sorumlu olduğu yaşam hakkını tehlikeye attığının farkında mıdır?
Hatırlayalım, Sağlık Bakanlığı o günlerde hastanelere yaralı eylemcilerin kaydedileceği özel formlar göndermişti. Fişleneceği kaygısıyla yaralılar hastanelere başvurmaktan kaçınmışlardı. Böylelikle yaralılara neredeyse “hastaneye gelme” diyen bakanlık, bugün onlara ilk yardımı dışarıda veren hekimleri yargılamaya kalkıyor. Hem suçlu, hem güçlü! Daha doğrusu, onlar suçlu, biz haklı; onlar zayıf, biz güçlü!
Hatırlayalım, Haziran Direnişi’nde hekimler hizmet sundukları sırada darp edilmiş, gözaltına alınmışlardı. Bugün daha da ileri gidiyorlar, tek tek hekimleri değil, hekimliği bütünüyle tutsak etmeye çalışıyorlar. TOMA’lardaki suya kattıkları ilacın hesabını vermeyenler, hekimliğe ruhsat soruyorlar. Hekimliği izine, emire bağlamak istiyorlar. Hekimliği tehdit ediyorlar. Buna boyun eğmeyeceğiz.
Tıpkı bugün burada özgür ve iyi hekimliğe savaş açanlara “hodri meydan” dediğimiz gibi, bu ülkenin insanları ülkede giderek yükselen şiddete, otoriterleşmeye, gericileşmeye karşı direnmeye devam ediyor. TMMOB’u etkisizleştirmeye çalışan düzenlemelere, baskıyı daha da artıracak İç Güvenlik Yasa Tasarısı’na, Özgecan’ın canına mal olan kadın düşmanı, gerici politikalara teslim olmayacağız.
Bu dava ile “iyi hekimlik” değerleri yargılanmakta, hekim örgütleri toplumsal sorunlara duyarsız kılınmak istenmektedir. Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları Sağlık Bakanlığı’nın bu baskıcı tutumu karşısında yılmayacaktır. Çünkü, bizce, halkın sağlık hakkını umursamayan hekimlik “iyi hekimlik” değildir.
Bu davada uluslararası hekim ve insan hakları örgütleri Türkiye’deki hekimlerin, Ankara Tabip Odası’nın yanındadır, temsilcileri buradadır. Türkiye’deki emek ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve milletvekilleri mesleğinin gereğini yapan hekimlerin yanındadır. Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası olarak bu utanç davasında bizlere desteğini sunan duyarlı tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederiz.
Yaşasın iyi hekimlik değerlerimiz, yaşasın hekimlerin halktan yana örgütlülüğü, yaşasın halktan yana örgütlerin dayanışması!
Saygılarımızla, 20.02.2015
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi