Etiket arşivi: “retrograd amnezi”

“N’OLDU  BANA?  

“N’OLDU  BANA?  

Dr. Uğur CİLASUN
YURT, 22.4.19
Yıllar önce, Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesi Acil  Sevisinde görevli olduğum bir gün, baygın halde bir kadın hasta getirdiler. Getirenler, yaralıya Kızılay’da bir arabanın çarptığını söylediler.
Yaralının fizik muayenesinde, kafasında ve vücudunun çeşitli yerlerinde ciddi olmayan sıyrıklar dışında bir bulgu yoktu.
Hasta, müdahalemizden kısa bir süre sonra kendine geldi. Ama sürekli  olarak “n’oldu bana, n’oldu bana ” diye sayıklamaya, arada bir de anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı.
Hasta kafasını çarpması sonucu, “retrograd amnezi” dediğimiz  geçici bellek yitimine uğramıştı. Kendisini konuşturduğumda, en son, Kırıkkale’deki evinin kapısından çıktığını hatırladığını söyledi.
Belleği yavaş yavaş geri geldi. Peyder pey, Kırıkkale-Ankara otobüsüne bindiğini, terminalden Kızılay’a geldiğini, alış-veriş yaptığını, karşıdan karşıya geçmek için kaldırımın kenarına geldiğini hatırladı. Film orada tekrar koptu. Hasta “n’oldu bana?” demeyi kesti. Kendisini ertesi gün taburcu ettik.
31 Mart 2019 seçimlerinde AKP-MHP koalisyonuna -benzetmek gibi oluversin- böyle bir “araba çarpmış” gibi oldu. İktidarın uğradığı hasar öyle çok büyük değil ama yukarıda sözünü ettiğim hasta gibi bir “bilinç bulanıklığına” uğradığı besbelli.  Yoksa, koskoca AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Bey,
* “Hiçbir şey olmamış olsa bile kesinlikle bir şeyler olmuştur. Biz farkına varmamışız..” gibi olağanüstü bir cümleyi kurabilir miydi?
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin o günkü başkanı Mesut Bey, “Soyadlarından AKP’ye oy verecekleri belli olan kişileri seçmen kütüklerinden silmişler” gibi bir aforizmayı (!) söyleyebilir miydi?
AKP Milletvekili Muhammet Bey, “5 kişilik bir aile, günde üç öğün simit-çay yerse,asgari ücretten bin küsur lira tasarruf eder” gibi bir inciyi yumurtlayabilir miydi?
Ve son olarak MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar bey,
* “CHP’nin amacı tek adam rejimini devirip Demokrasiyi getirmek. Buna izin veremeyiz” diyerek bilinç altını “şak diye” ortaya serebilir miydi?
Bütün bunlar, AKP-MHP iktidarının, 31 Mart’ta uğradığı “demokrasi kazasının” sonucu olan travmanın belirtileri.
50 yıla varan hekimlik deneyimim  ile söyleyebilirim ki, kazada en ciddi darbeyi alan Tayyip Bey de daha bir süre, yüksek sesle olmasa bile, içinden, “n’oldu bana, n’oldu bana??” diye söylenerek dolanacaktır.
Allah cümlesine şifalar versin!

Dünya liderimiz geçmişte ne dediğini unutmuş!

Dünya liderimiz
geçmişte ne dediğini unutmuş!

Emin ÇÖLAŞAN
SÖZCÜ, 19 Şubat 2017

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..) 

Sevgili okurlarım, insanoğlu unutkandır. Hepimiz belli şeyleri,
bazen en önemli konuları bile unuturuz. Bizim dünya liderimiz de herhalde öyle!
Bazı önemli konuları ya unutuyor, ya da işine gelmediği için gerçek dışı beyanlarda bulunup hadiseyi saptırmaya kalkışıyor.
Önceki gün Kahramanmaraş mitinginde kürsüye çıktı…
Tarafsız kalacağı konusunda namusu ve şerefi üzerine ettiği yemini bir kez daha çiğneyip ahaliye propaganda yaptı. Bakınız neler dedi:
“Cumhurbaşkanlığı projesi (yani şimdi getirmek istediği tek adamlı başkanlık sistemi)
şahsımın projesidir. Belediye başkanlığımdan bu yana savunduğum bir reformdur. Ülkemize ve milletimize faydalı olacağına inandığım için bu sistemin mücadelesini verdim ve veriyorum. Savunduğum, ısrar ettiğim bir reformdur.”
Demek ki böyle imiş haaa! Şimdi işin biraz geçmişini kurcalayalım, bakalım bu konuda neler diyormuş.
*  *  *
Elimde bir kitap var. Adı “2. Cumhuriyet Tartışmaları Röportajları.”
Hazırlayanlar Metin Sever ve Cem Dizdar. (Başak Yayınevi.)
1993 yılında çıkan kitapta çeşitli kimselerle yapılan söyleşiler yer alıyor.
Onlardan biri de Recep Tayyip Erdoğan. Beyefendi o sırada Refah Partisi İstanbul İl Başkanı.
1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilecek. Başka bir deyişle henüz
dünya liderimiz olma yolunda adımlar atmaya başlamamış!
*  *  *
Bugünkü baskıcı kafa yapısını ve özlemini taaa o günlerde dile getiriyor:
“Eğer halk totaliter (baskıcı) bir rejim istiyorsa ona saygı duymalıyız!..”
Ve sonrasında inciler saçmayı sürdürüyor:
“Şu anda Türkiye’de 27 etnik grup var. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekir. Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır.”
Oh ne güzel! O halde, bundan sonra şöyle demeliyiz: Türkiye 27 etnik grubundur!
“Türk milliyetçisi (!)” olan Bay Devlet Bahçeli, günümüzde işte bu kafaya destek veriyor.
*  *  *
Şimdi gelelim işin temel noktasına… Kendisine soruluyor. Kitaptan aynen aktarıyorum:
“Başkanlık sistemi için neler söyleyeceksiniz?” İşte verdiği yanıt:
“Türkiye şimdilik buna hazır değil. Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu, ya da Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyesidir.
Aynen böyle diyor!.. Ya özenti, ya da Amerikan emperyalizminin Türkiye’ye bir tavsiyesi.
*  *  *
Yıllar önce hem de siyasetçi kimliği ile bunları söyleyen şahıs şimdi başkanlık sistemi istiyor.
Bu nasıl oluyor? Üstelik Kahramanmaraş’ta yaptığı konuşmada bir hususu daha ısrarla vurguluyor: “Belediye başkanlığımdan beri bu fikri savunuyorum!”
Belediye başkanlığına 1994′te seçildi, partisi 2002′de iktidar oldu, kendisi 2013′te başbakanlık makamına oturdu, sonra cumhurbaşkanı falan seçildi. Burada kendisine sormak gerekiyor:
Bütün bu yıllar içerisinde başkanlık sistemini ne zaman ve nasıl istemişti bu beyefendi?
Bu konuda bildiğimiz kadarıyla pek konuşmazdı. 
Acaba biz mi unuttuk, kendisi mi unuttu?
*  *  *
Şimdi tam zamanıdır. Bu konuda arşivi açtırsın ve sözlerini ortaya çıkarsın,
doğru söylediğini kanıtlasın. 
1994 yılından beri başkanlık sistemini ısrarla savunuyormuş!
Hayır, böyle bir durum yok. Tam tersine, eğer partisiyle birlikte kendisinin de stepnesi ve kurtarıcı meleği olan Bay Devlet Bahçeli bir süre önce piyasaya çıkıp “İlle de başkanlık sistemi isterük” diye bağırmaya başlamasaydı, kendisine can simidi atmasaydı, bu konu günümüzde de gündeme gelmeyecekti. Şimdi bu durumda dünya liderimiz bir özentinin peşinde mi koşuyor, yoksa Amerikan emperyalizminin oyununa mı geldi!
Başta da demiştim ya, insanoğlu unutkandır!
Dünya liderleri bile bazen unutur, gerçekleri saptırmaya kalkışır!
==============================
Dostlar,

Erdoğan’ın “unuttukları” (!?) bunlarla sınırlı değil.. Geçtiğimiz haftalarda Boğaziçi’nde imar yapılanması ile ilgili söyledikleri tam anlamıyla “kaygı” vericidir. Burada not düşmek istiyoruz :

Belediye Başkanlığını bıraktıktan sonra da Boğaziçi özellikle olmak üzere, İstanbul’da özel imar planları Erdoğan’ın bilgisi, izni ve onayı olmadan yürütülmüş değil iken, şimdilerde Erdoğan’ın bu imar planlarını sert biçimde eleştirmesi, haksız rant elde edildiğinden yakınması,
bunun durdurulması gerektiğini belirtmesi ancak kendisini kimsenin dinlemediğini.
. vurgulaması anlaşılır gibi değildir ve ciddi bir kaygı kaynağıdır.. Daha önce de yazdık ve sorduk;

  • Erdoğan’ın belleğinde boşluklar mı oluşmuştur?
    Tıbbi deyimle “retrograd amnezi” sorunu mu vardır?

Eğer bu sorunun yanıtı “evet” ise, ülkemizin esenliği – güvenliği bakımından ciddi bir risk ile karşı karşıyayız demektir. Gelişmiş ülkelerde Devlet Başkanları dahil, önemli kamu görevlerinde bulunanların yıllık sağlık kurulu raporu alıp kamuoyuna sunmaları yerleşik bir uygulamadır hatta mevzuat gereğidir. Ne yazık ki ülkemizde bu bağlamda bir devlet geleneği oluşturulabilmiş değildir. Bu konunun / sorunun yazılıp çizilmesi Erdoğan ve fanatik yandaşlarını çileden çıkarmaktadır. Ancak bir biçimde tıkanmanın da aşılması gerekmektedir. Eğer Erdoğan’ın belleğinde boşluklar yok ise, kendisinin bilgisi – izni – onayı ile yapılan Boğaziçi imar uygulamalarından son haftalarda yüksek düzeyde rahatsızlığını belirtmesi, derin çelişkisi nasıl açıklayabilir?? Bu durum “retrograd amnezi” den de önemli – ağır bir sağlık sorunu olabilir.

Anayasanın 104. maddesinde uzun uzun saymakla bitmeyen olağanüstü yetkilere sahip Erdoğan, bununla da yetinmeyerek TEK ADAM SULTASI YETKİLERİ istemektedir. Benzetmek
uygun ise, asıl sahibi olan Ulusumuzdan ülkenin tapusunu (Ulusal Egemenliği) istemektedir!? Büyük Atatürk tarafından Osmanlı Padişahından alınıp halka verilen egemenlik, 23 Nisan 1920’den 97 yıl sonra yeniden Saraya – Erdoğan’a mı verilecektir? Asla! Egemenlik bağsız koşulsuz Ulusun asli yetkisidir ve hiçbir kişiye, zümreye, sınıfa…. devredilemez!

Asla oylanmaması gereken hukuk dışı bu Anayasa değişikliklerinin akıl dışı halkoylamasına “evet” denmesinin nasıl ciddi ve dönüşümsüz bir kumar olduğu, bir yığın öbür gerekçelere
ek olarak ortadadır. Tarih, olağanüstü yetkili devlet yöneticilerinin kaçınılmaz biçimde diktatörleştiğini ya da diktatörleşme niyeti olanların sınırsız yetkiler istediğinin örnekleri ile doludur. Böylesi vahim bir tarihsel hata, 21. yy’ın şafağında Türkiye’de yaşanmamalıdır.

  • Halkoylamasında “HAYIR” oylarının kazanması yalnızca demokratik Cumhuriyetimizi
    ve TBMM’yi korumakla kalmayacak; AKP ve Erdoğan’ı da kurtaracaktır.

AKP – Erdoğan, hala bu meş’um (uğursuz, lanetli) halkoylamasını geri çekebilir, çekmelidir. Ayrıca Erdoğan’ın yıllık resmi sağlık raporları alıp kamuoyuna sunma geleneğinin ülkemizde de yerleştirilmesi için öncülük edebilir, etmelidir. Bunca ağır unutma ile devlet yönetimi olur mu??

Sevgi ve saygı ile. 19 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com