Etiket arşivi: Nurettin Sözen

Eski İBB Başkanı Nurettin Sözen: Erdoğan biyolojik arıtma projelerini durdurdu

Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, müsilaj sorununu ve gündemde tartışılan çözüm önerilerini değerlendirdi

Cumhuriyet, 09 Haziran 2021

Eski İBB Başkanı Nurettin Sözen: Erdoğan biyolojik arıtma projelerini durdurduEski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen,

  • Baltalimanı, Riva ve Kadıköy’deki tam biyolojik arıtma projelerinin Erdoğan’ın belediye başkanı olmasından sonra rafa kaldırıldığını, yerine maliyeti düşük ancak Marmara’nın kirlenmesine neden olan atık suların denizin dibine deşarj etme yolunun seçildiğini söyledi. 
Marmara Denizi’ni kaplayan müsilajdan CHP’li yerel yönetimleri suçlayan AKP Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’e yanıt, eski İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen’den geldi. Sözen, kendi dönemlerinde yapımına başlanan ya da ihale aşamasına gelmiş tam biyolojik arıtma tesislerinin yapımının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’te İstanbul’a belediye başkanı olmasından sonra durdurularak atık suyun denize verildiğini açıkladı.

İstanbul’da plansız şehirleşmenin sonucunda nüfus yoğunluğu ve yapılaşmanın artmasına karşın kanalizasyon şebekeleri ile tam biyolojik arıtmaya maruz kalmasına karşılık atık suların tam biyolojik arıtma yerine denizin dibine deşarj etme yönteminin uzun yıllar sürdürüldüğünü belirten Sözen, kirlenmeyi önleme konusunda yerel yönetimlerin yalnızca katı atıkların denize boşaltılmasını önleyici tedbirler aldığına dikkat çekti.

HALİÇ PROJESİ İLE BAŞLADI

ANAP’lı yerel yönetim döneminde başlatılan Haliç’in temizlenmesine yönelik projenin olumlu tarafları bulunmakla beraber güney kolektöründen kirli suların denizin dibine verilmesiyle Marmara’nın kirliliğinin arttığını belirten Sözen, şunları söyledi:

“1971 yılında tamamlanmış DAMOC Master Planı’na uygun olarak Haliç’e akan sular, güney ve kuzey Haliç kolektörlerinde toplanıyordu. 1988 yılında tamamlanan güney Haliç kolektörü amacına uygun olmayan şekilde, Haliç’in yüzey sularını çekmek için kullanılmaya başlandı. Gereğinde kolektörü temizlemek için Haliç’ten su çekmek veya kolektörün kapasitesinin üzerinde yağmur suyunu Haliç’e boşaltmak için kullanılması düşünülen altı kapaktan alınan Haliç’in kirli suları İstanbul Boğazı’nın dip akıntılarına verilerek Marmara Denizi’nin daha fazla kirlenmesine neden olunmuştur. Üniversite öğretim üyelerinden oluşan Bilim Kurulu’nun verdiği rapor doğrultusunda 1990 yılı mart ayında bu işleme son verdik. Bizden evvelki yönetim döneminde yani Dalan döneminde, ‘Haliç’i gözümün rengine dönüştüreceğim’ derken güney Haliç kolektörü Marmara Denizi’ne verildi. Biz gelir gelmez uzmanların bize verdiği raporu dikkate alarak denize verme işini durdurduk.”

DERE ISLAH ÇALIŞMALARI YOK

Dalan döneminde Baltalimanı mekanik arıtma projesinin tam biyolojik arıtma projesine dönüştürüldüğünü ve yüksek maliyeti için de banka kredisinin onaylandığını anımsatan Sözen, bu projenin Erdoğan tarafından durdurulduğunu belirterek şu bilgileri verdi:

“Baltalimanı’nda bir arıtma tesisi projemiz vardı. Bizden sonra Erdoğan geldi. Erdoğan’ın bir temel yanılgısı vardı ki bu yanılgı Kanal İstanbul projesi ile de devam ediyor. Temel yanılgı şu: Marmara Denizi’nden Karadeniz’e geçişler var malum. Marmara’nın dibinden denize ne verirsek verelim akıntı bunu temizler. Dolayısıyla tuz oranı farklılığı ve akıntı bunu Karadeniz’e götürür mantığıyla ‘masraf olmasın’ diye bizim Baltalimanı’ndaki arıtma tesisi projemiz durduruldu.

Bunun yerine denizin dibine deşarj verdiler. Bizden önceki yönetim döneminde projelendirilmiş olan Kadıköy Mekanik Arıtma Tesisi, Riva’ya kaydırılmış ve bu mekanik arıtma tesislerinin tam arıtma tesislerine dönüştürülmesi için çalışmalara başlanmıştı. Kadıköy’de tüm Anadolu atık suyunu kapsayan bu proje, Dünya Bankası’nın kredisiyle gerçekleştirilecekti. Kredisi de onaylanmıştı. Bu proje de yürürlükten kaldırıldı. Arıtma tesisi de yapılmadı. Atık su yine deniz dibine verildi. Denizin kirlenmesi olayının nedeni, bu temel yanılgıdır. Bu yetmezmiş gibi dere ıslahları konusunda da bir adım atılmadı. Hatta bazı dere ıslah çalışmaları durduruldu.”

MARMARA O ZAMAN BİTER

“Kanal İstanbul yapıldığı zaman asıl siz görün kirlenmeyi. Marmara tamamen bitecek” diyen Sözen’e göre Kanal İstanbul projesinin yaşama geçirilmesi halinde Sazlıdere ve Terkos barajları da ortadan kalkacak. Ancak Sözen asıl tehlikenin, Marmara’nın biyolojik hayatının bitecek olmasına dikkat çekti.

Sözen, çözüm önerileri konusunda ise şunları söyledi: “Marmara’yı temizleme projeleri asıl nedeni ortadan kaldırmadan bir işe yaramaz. Nedenin ortadan kalkması için de biyolojik artıma dışındaki arıtma tesislerinin de biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi gerekir. Yoksa bugün temizlersin yarın yeniden kirlenir. Bir de dere ıslahlarının tamamlanması. Çünkü dereler denize boşalıyor.”

AVRUPA’DA İKİ TÜRLÜ ÖNLEM VAR

Üniversitelerin verdiği bilimsel raporlar üzerine kendi dönemlerinde tam biyolojik arıtma dışındaki projeleri gündeme almadıklarına dikkat çeken Sözen, Dalan döneminde projelendirilmiş Tuzla Tam Arıtma projesini tamamlamak için büyük çaba gösterildiğini ancak Erdoğan döneminde tamamlanabildiğini söyledi. Tuzla dışında bir tek Ataköy’de biyolojik arıtma tesisi olduğu bilgisini veren Sözen, Avrupa’da tam biyolojik arıtmanın yanında bir de atık suların yeniden kullanımı için mikrobiyolojik arıtmaya geçildiği halde bizde hâlâ ön arıtma tesisleriyle yetinildiğini belirtti.
===================================
A. Saltık:

İlginizi çekebilir..

Çevre Gününde Kirlenen Deniz Ekosistemlerde Deniz Salyası Nedir? Neden-Sonuç İlişkisinin Sorgulanması Yapılmadan Sorun Çözülemez – Prof. Dr. Ahmet SALTIK

SONER YALÇIN : Gemicik iktidarı

Gemicik iktidarı

portesi


SONER
YALÇIN
SÖZCÜ, 20 Mayıs 2016

Demek… Erdoğan en çok Binali Yıldırım‘a güveniyor.
Peki, bu güveni ne sağladı?
Bu sorunun yanıtından önce bir soru daha sormalıyım:
Erdoğan ile Binali Yıldırım‘ı kim tanıştırdı?
20 yıl önceye gidelim… Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olunca kadrosunu oluşturmak için kolları sıvadı. Zorlandı.
Kamu bürokrasisinde pek Milli Görüşçü yoktu. 
Erdoğan, Korkut Özal‘ın yardımıyla Kahraman Emmioğlu‘nu genel sekreter yaptı. Finans işlerinden sorumlu genel sekreter yardımcısı olarak da mali müşavir Mustafa Açıkalın bulundu. Açıkalın, ANAP döneminde Türkiye Denizcilik İşletmeleri
Genel Müdürü olarak görev yapmıştı. Bu sektörü tanıyordu.
Erdoğan ile Binali Yıldırım‘ı tanıştıran kişi Mustafa Açıkalın oldu.
Binali Yıldırım, kamuda mühendis olarak çalışıyordu.
Erdoğan ile tanışmasına şu olay neden oldu:

İstanbul’un deniz ulaşımı, büyük ölçüde Türkiye Deniz İşletmeleri Şehir Hatları İşletmesi tarafından sağlanmaktaydı. Bedrettin Dalan 1987′de İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. (İDO) işletmesini kurarak buna son verdi.

Nurettin Sözen döneminde İDO’nun işletilmesinde sorunlar oldu;
masraflı bulunarak kimi (Sarıyer-Beykoz gibi) seferler iptal edildi.
150′ye yakın işçi çıkarıldı. Vs.

Mustafa Açıkalın, Binali Yıldırım‘ı Erdoğan‘la tanıştırarak İDO’nun başına geçmesine neden oldu. Binali Yıldırım muhafazakardı ama
Milli Görüş ile pek irtibatı yoktu. 
İDO Genel Müdürü olunca, Kadıköy Bostancı’daki “tenekeden yapılma makamına” gidip gelmeye başladı. Neredeyse tek kadrosu bir çaycıydı!.. İlk icraat: 14 gemi

Binali Yıldırım‘ın İDO’da ilk yaptığı, büfelerin işletmesi oldu.
Önce iki Erzincanlı hemşehrisi işletti. Acı olaylar yaşandı. Battılar; biri karşılıksız çekten Bayrampaşa Cezaevi’ne girdi ve bıçaklanarak öldürüldü. İddialara göre eşi, kocasının kanlı gömleğini Binali Yıldırım‘ın üzerine attı!

Binali Yıldırım, işin başına dayısı Yılmaz Erence‘yi geçirdi.
Dayı Erence İDO’nun maaşlı elemanı olarak büfeleri işletmeye başladı.
Sonra… Sadece büfelerin işletilmesi değil, temizliği ve iç bakımı gibi hizmetler bir şirkete verildi: Çağrı Temizlik ve Gıda Hizmetleri. Şirketin sahipleri arasında enişteler, oğullar vardı ama görünen yüz; dayı Yılmaz Erence‘nin gelini Behice Erence idi! (Bu arada bu şirketin, gemilerde çalışanlarının maaşlarını, yemek masraflarını ve tüm temizlik malzemesi giderlerini İDO ödüyordu! Neyse,“evrak sahteciliği” ya da Kabataş İskelesi’ndeki büfeyi amcası Ali Rıza Yıldırım‘a düşük fiyatla kiralanması gibi detaylara girmeyeyim, bunlar “küçük” işlerdi!)

Binali Yıldırım adını kamuoyu ilk kez ne zaman duydu bilir misiniz?
Dalan, İDO’ya Norveç’ten 10 gemi almıştı.
Binali Yıldırım‘ın Avustralya’dan -Türkiye’deki Norveç yapımı araçlara uymayan- değişik model 14 deniz otobüs alması büyük tepki yarattı.
Tek tip deniz otobüsü, bakım-onarım ve yedek parça açısından İDO’yu büyük mali yükten kurtaracakken, değişik tip deniz otobüsleri giderlerin artmasına neden olacaktı. Ayrıca, İDO aldığı deniz otobüslerinin ancak faizini ödeyebiliyordu; yeni gemiye neden ihtiyaç duyulmuştu ki?

O günlerde bilinmeyen şuydu:
Binali Yıldırım bu icraatıyla Erdoğan‘ın gözüne girdi ve
“istenileni yapan adam” oldu! 
30 gemilik başarı.
Binali Yıldırım‘ın üç çocuğu var:
Bülent Yıldırım, Erkan Yıldırım ve kızı Bahar Büşra Köylübay.
Bu çocuklar ile; gelin Seda Yıldırım ve veteriner damat Özkan Köylübay “gemicikler” ile gündemde.
Binali Yıldırım, çocuklarının, gelinlerinin, damatlarının “gemiciklerini” yazanlara kızıyor; “ben yıllardır denizcilik sektöründeyim;
siyasete girince bütün işlerimi çocuklarıma devrettim.”
diyor.

Kamuda yıllarca memurluk yaptığını unuttu mu?

Kimse; çocuklarının, gelinlerinin, damatlarının, dayısının, dayısının gelininin -yaz yaz bitmez- denizcilik sektöründe olduklarını sorgulamıyor.
6 Şubat 2002′de Derin Denizcilik’i kurarak ardı ardına gemi satın alma-kiralama başarılarını merak ediyor…

Her şey 2003′te İtalya’dan alınan feribot “Happy Dolphin” ile başladı. Devamı geldi: MV Zealand Alexia (DALO Z), MV Zealand Almere, MV Zealand Amalia, MV Zealand Amsterdam, MV Zealand Ariane (SYLYANI Z), MV Zealand Beatrix, MV Zealand Delilah, MV Zealand Juliana, MV Zealand Maxima, MV Zealand Rotterdam, MV Breadbox Falcon, MV Celtic Explorer, MV Francisca, MV Leah, MV Meridiaan, MV Nekton, MV Samskip Akrafell, MV Samskip Endeavour, MV Samskip Innovator, AK Abba, AK Ceren, AK Brother, AK Phoenicia, Pacific Ocean, John F, Golden Bay, Sis, Son 1

“MY Lady Dee” ve “MY Latitude” adlı lüks yatları da bunlara dahildi.

Ailenin, sadece Türkiye’de değil; Hollanda, Panama, Güney Kore, Marshall Adaları gibi ülkelerde şirketleri vardı. Yani…
İster istemez…
Binali Yıldırım, genel başkan ve başbakan adayı yapılınca insanın aklına, Erdoğan‘ın çocuklarının da “gemicik” başarıları geliyor!..

Son söz olarak şunu yazayım:
Erdoğan ile Binali Yıldırım‘ı tanıştıran Mustafa Açıkalın‘ı merak edenleriniz olabilir. İki dönem AKP milletvekilliği yaptıktan sonra, yeminli mali müşavirlik mesleğine geri dönmedi. Mehmet Emin Karamehmet‘e ait yılda 90 milyon cirosu olan ve 18 ülkeye ihracat yapan Çukurova Kimya‘yı TMSF’den 35 milyona alarak kimya işine girdi.

Kimi AKP’lilerin; kendileri, çocukları, gelinleri, damatları “ticarette” çok başarılı değil mi?
Zaten, Davutoğlu da “ticarette başarısız olduğu için” gönderilmedi mi?

=========================

Dostlar,

AKP ve RTE kör kör parmağım gözüne gitmekteler..
Hırslar – beklentiler – çıkarlar başlarını döndürüyor birilerinin..
Su testisi su yolunda kırılırmış..
Sanırız bir ayrıklık (istisna) olmayacak ve de çok kalmadı..
Türkiye tüm bunları görüp uyanınca ve ulusal çıkarlar için birleşince..

Teşekkürler Soner Yalçın..

Sevgi ve saygı ile.
22 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com