Etiket arşivi: “mental konfüzyon”

OKULLAR VE CAMİLER

Köyde Öğretmenin bir haftada yaktığı mumu
Papaz bir günde söndürür.
François M.A. Voltaire
 

OKULLAR ve CAMİLER

Okullar/öğretmenler perişan, Camiler/imamlar harika!
portresi, Gülümseyen
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Değerli arkadaşlar,
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
 

Türkiye’de 60 bin kadar okul var ve bu okullarda yaklaşık 18 milyon öğrencimiz okuyor. (öğretmen sayısı 920 bin kadar) Okul bitiren öğrencilerimizin ancak %60 kadarı Üniversite öğretimine başlayabiliyor. Üniversitelerimizdeki öğrenci sayısı da 4 milyon dolayındadır (AS: 6 milyon 66 bin dolayına); yani toplam nüfusun %28’i okullarda bulunuyor. Eski Sovyetler Birliği Türk Cumhuriyetleri dışında, İslam Dünyasında Okuma-Yazma (bilişgenlik) sıralamasında %95 ile (kadınlarda %92 erkeklerde %98) en yukarıda olan Türkiye’deki ortalama eğitim süresi 6,5 yıldır. Ancak bu okullaşma süresinin içerik olarak ne denli etkin ve anlamlı eğitim olduğu ayrı bir konudur. Örneğin, 34 OECD (AS: 35 oldu..) Ülkesi arasında 3 yılda bir yapılan PISA eğitim yarışmalarında Türkiye hep 32-34 arasında yer alıyor…
(Okullarımızın ve Milli (?) eğitimimizin perişan durumunu ayrıntılı bir şekilde başka bir zaman ele alacağım)

CAMİLER

Türkiye’de resmen 87 bin Cami bulunuyor, her gün ortalama 2 yeni Cami hizmete giriyor. Osmanlı dönemindeki Cami sayısını net bilmiyoruz; yalnızca kaba kestirimler var. Osmanlıda modern anlamda ilk kapsamlı istatistiksel sayımlar büyük reformcu Padişah 2. Mahmud zamanında (1785-1839) başlatılmıştı… (2. Mahmud Osmanlı Devlet yönetiminde köklü Reformlar gerçekleştirdi. Meclisler ve Bakanlıklar kurdu. Yeniçeri Ocağını lağvetti (AS: kaldırdı). İlköğretimi zorunlu kıldı. Tıbbiye ve Harbiye de 2. Mahmud’un eseridir.) (AS: Çoook ciddi ölçekte Alevi kırımı yapan da kanlı 2. Mahmut!)

2. Mahmud zamanında yapılan nüfus sayımında (1831) Osmanlı Devleti tebaası olarak, büyük bölümü Anadolu’da, küçük bir bölümü dea Balkanlarda olmak üzere, 8 milyon kadar Müslüman nüfus ve 5 bin dolayında Cami bulunuyordu. 1923’e gelindiğinde nüfusumuz 12 milyon olmuştu, Cami sayısı ise 10 bine yaklaşmıştı. Yani bundan 185 yıl önce, Osmanlı döneminde yaklaşık 1600 kişiye 1 cami düşüyordu; şimdi ise Türkiye’de ortalama 900 kişiye 1 cami düşüyor(Aslında salt Şafi / Sünni yetişkin erkekler göz önüne alınırsa her 250 kişi için 1 Cami var, demektir!) Kısacası, son 185 yılda nüfus 10 katına ama Cami sayısı 18 katına çıktı!
 Satır içi resim 1
Demek ki, Osmanlı dönemine kıyasla çok daha sıkı Müslüman olduk (!) çünkü nüfusumuzdan daha hızlı artan Camilerimizin yanında; Atalarımızın bilmediği acayip tesettürlere bürünen kadınlarımız, sürekli Mekke‘de yaşayan (kutsal topraklarda ölümü bekleyen!?) on binlerce yurttaşımız, ezan sesini kilometrelerce öteye duyuran (gâvur icadı) hoparlörlerimiz, her yıl yüz binlerce Umre ziyaretçimiz, 7/24 yayın yapan TV’ lerde mütedeyyin (ılımlı inançlı) halkımızı öte Dünyaya hazırlayan dini programlarımız, okul müfredatının Kuran’a uygunluğu gözetilen Eğitim sistemimiz var artık.. Bütün bunlar atalarımızın ağzı açık seyredeceği uzay çağı yeniliklerimiz arasındadır!..
Hele hele Dünyanın en büyük Din Örgütü olan DİB – Diyanet İşleri Başkanlığımız… 
125 bin çalışanı ve 87 bin Camisiyle, yalnızca Öte Dünya işleri ile değil, ağırlıklı olarak bu Dünya’daki yaşamımızın her ayrıntısı ile de yakından ilgilenen, Bildirimlerde bulunan, ‘Fetwa’ lar veren bir kuruluştur..
  • Laik bir Devlette asla olmaması gereken bir Heyula DİB – Diyanet İşleri Başkanlığı!
Diyanet İşleri Başkanı, Devlet Protokol sıralamasında ilk 10 içinde!

DİYANETİN SES GÜCÜ 80 MW!

Ali Ercan'ın fotoğrafı.

Türkiye’deki Camilerin minareleri istisnasız (AS: ayrıksız) hoparlörlerle (AS: sesbüyütürlerle) donatılmış durumdadır; çünkü imamlar/müezzinler atalarımızın yaptığı gibi, (Muaviye icadı) minarelere çıkıp ezan okumuyorlar artık; Ezan bir düğmeye basılarak banttan okunuyor… Bu durumda, Öğretmenlerden daha yüksek maaş alan İmamların günlük efektif (AS: etkin) mesaileri herhalde 3 saati geçmiyordur. 87 bin Camide, her minarede en az 4 adet olmak üzere (AS: binalara, direklere… de sesbüyütür konuyor!..) ve her biri ortalama 200 Watt (130 dB@1m) gücündeki yaklaşık 400 bin Hoparlörden günde 5 vakit ezan sesi (AS: üstelik ses şiddeti sonuna dek açılmış olarak..) Türkiye’nin her metrekaresine ulaştırılıyor… (DİB toplam Hoparlör gücü 200Wx400 bin ~ 80 MegaWatt demektir!)
***

Değerli arkadaşlar,

İnsan kulağını rahatsız etmeyen normal ses düzeyi yaklaşık 60 dB dir… (dB=desibel; ses şiddet birimidir. 90 dB rahatsızlık sınırıdır.. 120 dB sağlığa zararlı sınırdır… son sınır ses duvarı 194 dB). Özellikle şehir taban gürültüsünün olmadığı sabah saatlerinde 4×200 W hoparlörlü bir minareye 100 metre kadar yakın olanlara Allah sabır versin; çünkü bu kadar yakında olanların kulaklarına yaklaşık 100 dB şiddetinde ses giriyordur; (100 dB ses şiddeti, normal  60 dB’in tam on bin katıdır) Böyle bir minarede okunan ezan 5 km uzaklıktan rahatlıkla (64 dB) duyulabilir…

Artık herkesin cep telefonlarında elektronik alarm düzenlenebilen, elektronik saatlere sahip olunan bu çağda Ezan’ın simgesel konuma indirgenmesi  gerektiğini düşünüyorum. (Hani akıl-mantık Dininden bahsediliyor ya…)  Bu nedenle Diyanet’ten biraz “empati” yaparak, yaşlıları, hastaları, bebekleri, gebe kadınları, öğrencileri, nöbetten gelenleri (AS: hatta hayvanları!) düşünmesini, yani biraz “anlayış ve insaf” bekliyoruz;  hiç değilse sabah ezanlarında 80 MW ses gücünün yarısını kullansın.

Sevgilerimle. æ
06.11.2016
____________
Türkiye’de Nüfusuna oranla Cami sayısı en çok olan İller sıralaması:

1 – Kastamonu
2 – Sinop
3 – Bolu
4 – Bartın
5 – Karabük
……..
……..
……..
74 – Hatay
75 – Adana
76 – Bursa
77 – Ankara
78 – Tekirdağ
79 – Gaziantep
80 – İzmir
81 – İstanbul
==================================
Dostlar,

Sayın Prof. Ercan’a bu yazısı için teşekkür ediyoruz..
Değişik kezler biz de bu sorunu işledik sitemizde.
Bir somut örnek verelim : 140 dBA gürültü olan uçak motoru bakımında çalışanları biz işyeri hekimleri, kişisel koruyucu donanım olmaksızın görevlendirmeyiz. Diyelim ki bu olanak yok, en çok 15 dakika tutabiliriz o işte.. Sonra başkalarını (varsa!?) göndermeliyiz. Aksi durumda 15 dakika sonrasında o teknisyenler zihinsel yetilerini yitirir ve benzetmek uygunsa bakar kör olurlar, ciddi hatalar yaparlar (mental konfüzyon!) ve bedeli uçağın düşmesi olabilir.

Müslüman, başkasına rahatsızlık vermeyen örnek insandır aynı zamanda. Ayrıca ibadet öyle göstere göstere yapılmaz, gizlidir, başkalarını asla rahtsız etmez, iş ve gücünü aksatmaz..

21. yy’ın şafağında Türkiye her bakımdan İslam ülkelerine uygarlaşarak öncülük etmelidir.

Sabahın köründe muazzam bir gürültü terörü ile, sıklıkla detone olarak, özgün notalarıyla (sahi var mı??) ilişkisiz ve hiçbir kuralı olmaksızın ve çevrenizdeki birkaç camide birkaç saniye farkla birlikte başlayıp uzatılan ezan okumalarında derin uykusundan uyanan ve ağlamaya başlayan bebekler, hastalar, gece çalışanlar, uyku bozukluğu olanlar.. ani gürültü patlamasıyla (aşırı yüksek ses enerjisinin bir de blast dalga etkisi ekleniyor!)  korkarak ulumaya başlayan köpekler, sinen kediler, öbür hayvanlar… yapılanın doğal ve doğaya saygılı olmadığını da kanıtlıyor.

Müslüman ve İslamiyet ceberrut bir dayatmacı olamaz, olmamalıdır. Güleryüz, hoşgörü, saygı-sevgi, anlayış, uzlaşma…. İslam dışı mı?

Sevgi ve saygı ile.
06 Kasım 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
Mülkiyeliler Birliği Üyesi

www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not : ‘Fetwa’ lar veren bir kuruluş.. DİB..
Merhum Prof. İlhan Arsel; “Diyanet hurafe üretiyor..” diye yazıyordu..

O Müezzin Konuştu: Din Adamıyım Yalan Söyleyemem


Dostlar,

Egemenler sıkışınca yalanda da sınır tanımıyorlar.
Kitle – toplum psikolojisinin (sosyal psikoloji) inceliklerini kötüye kullanarak,
kitlelerin değer verdiği mitloslar üzerinden duygu ve inanç sömürüsü yüklü
gerçek dışı anlatımlarda bulunabiliyorlar..

Yeri geliyor “komünistler camiyi bombalıyor” (!)

Yeri geliyor “komünistler Reichstag“ı (Alman parlamento binası) yakıyor.. (!)

Yeri geliyor, TSK kendi uçağını düşürerek kargaşa çıkarmayı tasarlıyor (!)

Kitleleri en nazik yerlerinden vurarak algılarını yönlendirmek..
Sürü psikolojisi mantığı ile..

  • “Malzeme” gene eğitimisiz – az eğitimli yığınlar.

İyi eğitilmiş, her duyduğuna – gördüğüne hemen inanmadan aklın süzgecinden geçiren, eleştirel akıllı insanların çoğunlukta olduğu yerlerde siyasetçiler bu tür yalanları söyleyemiyorlar..

Belki bunun da payı vardır;

– Türkiye’de ailelerin en az 3-4 çocuk yapmalarını istemenin.
Kalabalık, niteliksiz bir sürü toplum yaratmak istemenin..

Bir yandan da polisi sayıca (ve donanımca) artırırken, buna karşılık sıra Ordu’ya gelince ateş gücü yüksek, sayısı azaltılmış profesyonel – Ordu’yu (!), paralı askerliği  dayatanlar..

Bunca çelişki önce sahiplerini uyarmak gerekirken, tersine bir paralizi (felç) gelişiyor
ve bakar kör (mental konfüzyon) durumuna geliyorlar.. Topluma gelince :

İnsan idraki sonsuza dek teslim alınabilir mi?
Belki bir süre..
Sonra?

“Camide içki içtiler..” dahil, seri yalanlar günışığına çıkar yalancının mumunun
yatsıya dek yanması gibi…

AB Büyükelçileri ilgili Bakanı (Egemen Bağış) yalanlarlar izletilen video üzerine…
Aradan 10 gün gibi zaman geçer, hala varolduğunu savladığınız kamera kayıtlarını toplumun önüne koyamazsınız.. Montajı da gözünüz kesmez bereket..

Her tarafa saldırırsınız..
Aile planlamasına, kürtaja, çocuk sayısına, sezeryana, yatak odasına dalarsınız insanların..

Hekimlere de.. Bir iğne bile yapmayı bilmediklerini söylersiniz, sonra doğum kontrol yöntemleri ve sezeryanla toplumu kısırlaştırdıklarını bile ileri sürecek ölçüde kendinizden geçersiniz; gündem oyunları adına..

Derken bir namuslu din adamı çıkar, iskambilden şatolarınız göçer..

Böyle böyle de “gidersiniz”…

Teşekkürler Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi Müezzini
Fuat Yıldırım din kardeşimiz ve de atma Recep, seninle de din kardeşiyiz..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

O Müezzin Konuştu: Din Adamıyım Yalan Söyleyemem

Başbakan Erdoğan‘ın dilinden düşürmediği “camide içki içildi” yalanına açıklamalarda bulunan Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi Müezzini
Fuat Yıldırım,

  • “Ben camide içki içen görmedim, din adamıyım yalan söyleyemem.” dedi.

AKP polisinin vahşi saldırıları sonucunda ağır şekilde yaralanan birçok yurttaş Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’ne sığınıp burada tedavi görmüştü.

Halkın üzerine polislerini saldırtan ve binlerce kişinin yaralanmasına neden olan Başbakan Erdoğan‘ın “camide içki içildi” yalanına müezzinden bir yanıt daha geldi.
Daha önce içki içilmediğini söylediği için tatile gönderilen müezzin, Yurt gazetesinden Caner Taşpınar’a açıklamalarda bulundu.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde 6 saat ifade veren Müezzin Yıldırım,
ifadesinde din adamı olduğunu ve bu nedenle yalan söyleyemeceğini belirtti.

Müezzin,

  • “Ben cami içerisinde içki içen ya da elinde içki şişesi olan birini görmedim. Görmediğim şeyi söylemem. Belki de içen olmuştur. Onu da bilemem.
    Ben sadece cami dışında camın önünde bira şişesine benzer bir şişe gördüm. Ama içeride görmedim.”

diye konuştu. Biber gazından etkilenenlere cami içinde ilk yardım uygulandığını söyleyen Yıldırım, polis ile eylemciler arasında iletişim sağladığını ifade etti.

Soruşturmayla ilgili olarak camide yer alan bütün kamera kayıtları toplandı.
Polisler, kamera görüntülerini incelemeye aldı. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı mitinglerde bu iddialardan bahsetmesi üzerine İstanbul Müftülüğü de bir inceleme başlatmıştı. İnceleme kapsamında Beyoğlu İlçe Müftüsü Recai Albayrak da camiye gelerek müezzin Fuat Yıldırım’ın bilgisine başvurmuştu. Müftü Albayrak,
“Şu anda bilgi veremem. Görevli bizim görevlimiz, kendisinden bilgi aldık.”
diye konuşmuştu.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/o-muezzin-konustu-din-adamiyim-yalan-soyleyemem-haberi-75336http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/o-muezzin-konustu-din-adamiyim-yalan-soyleyemem-haberi-75336(26.6.13)

OECD endeksi : Türkiye ‘en mutsuz’.. Avustralya ‘en mutlu’ ülke!


Dostlar
,

Güneş balçıkla sıvanamıyor..

İktidar her ne denli balonlarla kamuoyunu oyalıyor,
gündem oyunlarıyla atlatmaya çalışıyorsa da acı gerçekler ortada..
Başbakan R.T. Erdoğan’ın ABD ziyareti tam bir fiyasko..
Ama medya, halkı ve de kendisini kandırmayı sürdürüyor körü kürüne..
(Bakınız Sn. Onur Öymen‘in konu hakkındaki yazısı :
http://ahmetsaltik.net/basbakanin-amerika-ziyaretiyle-ilgili-dusunceler/)

Dahası, halk bir yaşadığına bakıyor bir de poitikacıların söylediklerine..

Türk halkı bu denli kötü yönetilmeyi, hatta aldatılmayı asla haketmiyor.
Dileriz ilk seçimlerde gereğini yapsın..

Ayrıca makro-ekonomik göstergeler giderek kırılganlaşıyor ve
sürdürülemez eşiğe geliyor..

Ve de siyasal iktidarlar genellşkle birekonomik bunalımla (krizle) yollanıyor / gidiyorlar..
Geride kalan enkazı gene o ülkenin gariban halkı kaldırmak zorunda kalıyor..

Başbakan RT Erdoğan geçen hafta ABD’ye giderken, Suriye sorunu için toplanması kararlaştırılan Cenevre Konferansı için “ipe un sermek..” dedi..

Dönüş yolunda ise, birkaç gün sonra “Cenevre Konferansı’nı önemsiyorum..” dedi.

Bu tabloya halk arasında ne denir?

Tıpta karşılığı nedir ??
Söyleyelim, en hafif deyimiyle “mental konfüzyon” denir..

Bu durumdaki kafalar Türkiye’yi yönetiyor..
Vah ülkem vah..
Ve de 36 OECD ülkesi içinde en mutsuz halk Türk halkı..

OECD raporu aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
29.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

========================================

OECD

OECD endeksi : Türkiye ‘en mutsuz’.. Avustralya ‘en mutlu’ ülke!

Ülkeleri sağlık, istihdam ve ekonomik göstergeler ışığında karşılaştıran
OECD endeksinde, Avustralya birinci, Türkiye sonuncu sırada.

Avustralya bu yıl da dünyanın en mutlu ülkeleri arasında birinciliği başkalarına kaptırmazken,

Türkiye, OECD’nin hazırladığı ‘mutluluk endeksinde’ en son sırada yer aldı.

Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD tarafından hazırlanan Daha İyi Yaşam Endeksi‘nde gelir düzeyi, sağlık, güvenlik ve iskân gibi alanlarda, 30’dan çok ülkenin durumu karşılaştırılıyor.

Avustralya, güçlü ekonomisi sayesinde son üç yıldır, durumu en iyi,
dolayısıyla en mutlu ülkelerin başında geliyor.

Avustralya ile birlikte İsveç, Kanada, Norveç ve İsviçre de bu yıl ilk beşe girdi.

OECD’nin endeksine göre, Avustralya, değerlendirme ölçütlerinin her birinde öbür ülkelerden çok daha önde. 23 milyon nüfuslu Avustralya’da 15-64 yaşları arasındakilerin %73’ü ücretli bir işte çalışıyor ve bu oran OECD ortalamasının üzerinde.

82 yaş dolayındaki ortalama ömür beklentisi de yüksek.

Türkiye’de ortalama ömür 75 yıl

OECD endeksinde, Türkiye ise 36. ve son sırada yer aldı.

OECD’nin internet sitesinde Türkiye’de son 20 yıl içinde yaşam niteliğinin (kalitesinin) iyileşmesi yolunda önemli ilerlemeler kaydedildiği, ancak yine de birçok konuda endekste karşılaştırılan ülkelerin gerisinde kaldığı belirtildi.

Endekse göre, Türkiye’de gelir düzeyi diğer OECD ülkelerinden düşük.

Yaşları 15-64 arasındakilerin yalnızca %48’i ücretli bir işte çalışıyor ve bu oran, %66 olan OECD ortalamasının çok gerisinde.

Türkiye’de ortalama ömür beklentisi 75 yıl. Kadınların ortalama yaşam süresi 77, erkeklerinki 72 yıl. OECD ortalaması ise 80 yıl.

Türk vatandaşlarının OECD vatandaşlarına göre, genelde yaşamlarından
pek hoşnut olmadıkları görülüyor.

Türkiye’de ortalama bir günde, olumlu duygu ve düşünceler içinde olduklarını söyleyenlerin oranı %68, OECD ortalaması ise %80.

(http://haber.mynet.com/oecd-endeksi-turkiye-en-mutsuz-avustralya-en-mutlu-ulke-698948-dunya/, 28.5.13)