Etiket arşivi: medrese sistemi

Laikliği savunma hattındaki manzarayı net görelim

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr

Haber Cumhuriyet Ankara Bürosu’ndan…

“Nur Cemaati bağlantılı Suffa Vakfı’nın müfredatına ‘Said Nursi’ kitaplarını koymasının ardından, aynı vakfın kız çocuklarına da Hayrunnisa Hanım Eğitim Merkezi’nde ‘özel eğitim’ verdiği belirlendi. Karma eğitimi hedef alan merkez, tanıtım bilgilendirmesinde kız çocuklarının ‘İslami bir ortamda eğitim alacağını, toplum ile iç içe olmayıp yatılı okuyacaklarını ve ayda bir ev izni kullanacakları’ bir eğitim göreceklerini belirtiyor.

Merkezin, tanıtım açıklamasında ‘Erkekler ve kızları bir arada tutmak, onların içinde bulunan olumsuz duyguların açığa çıkmasına neden olur’ ifadesi yer alıyor.”

Türkiye’deki siyasal kaosun (karmaşanın) ve günlük yaşamın sorunlarının içinde yitip  giden bu tür haberler, eğitimin hızla gericiliğe teslim edilişinin belgeleri.

GERİCİLİĞE KARŞI SİYASAL PARTİLER NE YAPIYOR?

CHP’nin laikliği savunmayı epeydir rafa kaldırdığı malum. Ancak toplumda büyük tepki çeken bir olay olursa, birisi beyanat (demeç) veriyor ve konu kapanıyor. Bu arada medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası gibi tekliflere destek verip Tekke ve zaviyeleri kaldıran yasa kadük oldu” diyen milletvekilleri de çıkıyor.

İYİ Parti, görünüşte Cumhuriyetin kazanımlarını sahiplenmiş gibi yapsa da Meral Akşener’in Necip Fazıl Kısakürek’i saygıyla andığı, Grup Başkanvekili Erhan Usta’nın İsmailağa Cemaati’nin kadın düşmanı şeyhi hakkında, “Ömrünü İslama adamış” diyerek övgüde bulunduğu bir parti.

Ali Babacan’ın DEVA Partisi ile Ahmet Davutoğlu’nun liderlik ettiği Gelecek Partisi, her ne kadar “demokrasi” vaat etseler de siyasal İslamcı yaklaşımlarını birçok kez ortaya koymuş, tarikatlar ve cemaatlerle dirsek teması içinde olan partiler. “İyi tarikatlar vardır” diyen Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi de laikliğe karşı söz ve tavırlarıyla onlarla aynı çizgide. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise Said Nursi övgüleri medyaya yansımış bir politikacı.

Gerici ve Cumhuriyet düşmanı Şeyh Saitten “büyük bir Kürt âlimi” olarak söz eden, Cumhuriyet düşmanı ve Atatürk’“deccal” diyen Said Nursi’yi etkinliklerinde anan HDP’nin ve onun devamı olan Yeşil Sol’un laiklik konusundaki tutumu da ortada. İşlerine gelince “laiklik” deseler de pragmatik yaklaşımlarla etnik kimlik ve inançlara özgürlük çerçevesinde liberal siyaset çizgisi ile buluşuyorlar.

Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni gibi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluş bildirisinde de laiklik mücadelesine hiç yer verilmemesi, bu ittifakların Türkiye’nin en önemli sorunu olan dinci gericiliğe karşı teslimiyetlerini ortaya koyuyor.

Zafer Partisi ne durumda derseniz? Bugün “laikliği milli birliğin siyasal güvencesi” olarak gördüğünü söyleyen Ümit Özdağ’ın, 2006’da Vakit gazetesine verdiği bir röportajdaki görüşlerini açıklaması gerekir. Şöyle demiş orada:

  • “MHP’nin mevcut yönetimi uzun zamandan bu yana Türk-İslam anlayışını terk etmiş, laiklik konusunda CHP’nin laiklik yaklaşımına benzer bir duruş sergilemeye başlamıştır. Bunu tabanın benimsemesi söz konusu olamaz ve benimsememektedir. Zamanında Türkeş tarafından Ülkü Ocakları’nda İslam eğitimine çok önem verilirdi; şimdiki MHP yönetimi bunu yapmamaktadır.”

Türk-İslam sentezi, Cumhuriyet Devrimi’nin getirdiği laiklik anlayışının antitezidir; laiklik karşıtlığı üzerinden İslamcılığın pompalanmasının da aracıdır.

PES ETMEYECEĞİZ, DİRENECEĞİZ!

Türkiye İşçi Partisi, Erkan Baş’ın ağzından “laikliğin TİP için bir kırmızı çizgi” olduğunu ifade eden ve bu konudaki ciddiyetini ortaya koyan bir parti. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı ile kurdukları ittifak yüzünden bu durum sorgulanmaya açık bir hale geldi.

  • Tarikat ve cemaatlerle kol kola girenlerle demokrasi savunulamaz. 

Bugün laiklik mücadelesini temel politikalarından biri olarak benimseyen partiler arasında Sosyalist Güç Birliği’nde yer alan partiler; Halkın Kurtuluş Partisi, Memleket Partisi, Yenilik Partisi var ama hiçbirinin TBMM’de temsilcisi yok. Ama zaten TBMM’deki çalışmaların tümüyle iktidarın güdümünde ilerlediğini yıllardır yaşayarak gördük.

  • Demek ki laiklik mücadelesi, Meclis dışındaki siyasal partilerin ve
    demokratik toplum örgütlerinin çabasıyla verilecek.

Cumhuriyetin 100. yılında, onun temel ilkelerinden biri olan laikliği savunma hattındaki durum budur. 

Pes etmek, teslim olmak yok!


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

HIYANET AKADEMİSİ 

Suay Karaman

24 Şubat 2022 tarihinde AKP Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 49 milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” sunulmuştur. Sunulan teklif TBMM Başkanlığınca aynı tarihte Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’na havale edilmiştir. 3 Mart 2022’de komisyonda bu teklif üzerindeki görüşmeler 7 saat 3 dakika sürmüş ve teklif kabul edilerek, TBMM Genel Kurulu’na gönderilmiştir. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda kabul edilen teklife

  • CHP milletvekilleri Yıldırım Kaya (Ankara), Burcu Köksal (Afyonkarahisar), Serkan Topal (Hatay), Suat Özcan (Muğla), Mustafa Adıgüzel (Ordu) ve Ali Keven (Yozgat) muhalif olmuşlar, gerekçelerini yazmış ve imzalamışlardır. Gerekçelerinde son derece anlamlı bir vurgu yapmışlardır:
  • Teklif, doğrudan Cumhuriyet’in eğitim birliği ilkesiyle hesaplaşma zihniyetiyle hazırlanmış görünmektedir.” Bu anlamlı gerekçe durumun korkunçluğunu gözler önüne sermektedir.

15 ve 16 Mart 2022 tarihlerinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen teklif, hiç red oyu verilmeden 277 kabul ve 10 çekimser oyla yasalaştı. 600 kişilik parlamentodaki görünümün bu şekilde olması düşündürücüdür. Genel Kurul’daki görüşmelerde suya sabuna dokunmayan birkaç eleştiri dışında, karşı çıkan olmadı. 22 CHP milletvekili ile 12 İYİ Parti milletvekili kabul oyu verdi. Birçok milletvekili oylamaya katılmadı. Üstelik komisyon raporuna muhalif olarak anlamlı gerekçe yazan 6 CHP milletvekilinin oylamaya katılmamış olması da korkunçtur. CHP için bu tutarsız durum, yeni CHP’ye devşirilen parti yönetiminin sağa açılmak için aldığı ilkesiz bir karardır ve Atatürk’ün partisine hiç yakışmamaktadır.

Ülkemizde 110 İlahiyat Fakültesi ve 56 İslami Bilimler Fakültesi varken, çıkarılan bu yasayla Diyanet Akademisi kurulmuştur. Yüksek ihtisas, dini ihtisas ve eğitim merkezlerinden oluşacak Diyanet Akademisi, sözde din adamı yetiştirecek, yeni dinsel merkezler açacak, toplantı ve kurslar düzenleyecek, diplomalar dağıtacaktır. Bu yüzden Diyanet Akademisi için çok fazla kadroya gereksinim doğacaktır. Böylece yaklaşık 150 binin üzerinde personeli bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı, alınacak yeni kadrolarla gereğinden çok daha fazla büyütülecektir.

İçişleri, Dışişleri, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Ticaret Bakanlığı bütçelerinin toplamından daha büyük bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı, yaptığı yayınlar, etkinlikler ve toplantılarla laik sisteme baş kaldırmaktadır. Cumhuriyete ve demokrasiye karşı bir kurum olduğunu gösteren Diyanet İşleri Başkanlığı, böylece eğitimin de içine iyice girecek ve Öğretim Birliği Yasası delinecektir.

Diyanet Akademisi, YÖK ya da Milli Eğitim Bakanlığı’na değil de Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olacaktır. Üstelik Diyanet İşleri Başkanlığı içinde Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü varken ve bu işleri zaten bu müdürlük yapmaktayken, Diyanet Akademisi kurulması ideolojiktir. Diyanet Akademisi ile medrese sistemi geri getirilmek istenmektedir. Bunun kanıtı ise Diyanet Akademisi’nde eğitim görecek erkek öğrencilerin “alacakları eğitimin kesintiye uğramaması” gerekçesiyle askerlikten muaf sayılmalarıdır. Bu da Anayasanın eşitlik ilkesine (m.10) aykırıdır.

Büyük Taarruz öncesi Mustafa Kemal Paşa, 1-4 Nisan 1922 arasında Konya ve ilçelerini ziyaret etmiş ve denetlemelerde bulunmuştur. Medrese ziyareti sırasında öğrencilerin askere alınmaması önerisi iletilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu öneriye şiddetle karşı çıkmış ve

  • “Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi yetişmiş evlatları cephede dövüşür, vatan için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz. Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim.”

sözleriyle tepkisini göstermiştir. Bu olaydan yüz yıl sonra Diyanet Akademisi adı ile medreselerin açılması ve erkek öğrencilerin askerlikten muaf sayılmasının istenmesi, Atatürk ve laik cumhuriyet ile hesaplaşmaktır. Bu yasa TBMM’de kabul edilirken ‘hayır’ oyu çıkmaması, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Üstelik ilkelerinden biri “laiklik” olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin laikliği çiğneyen, Öğretim Birliği Yasası’nı ortadan kaldıran bu yasaya ‘hayır’ oyu vermemesi, hatta 22 milletvekilinin ‘evet’ oyu vermesi karşısında toplum şaşkındır, üzüntülüdür. “Laiklik tehlikede değildir” diyen Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP, rotasından, kuruluş değerlerinden ve ilkelerinden sapmıştır. Atatürk ile ilgisi kalmamıştır ama seçmenleri kandırmaya devam etmektedir.

3 Mart Devrim Yasaları’nın 98. yıl dönümünü kutlamayacaksınız, okul öncesi 4-6 yaş çocuklarına din dersi verilmesine ses çıkarmayacaksınız, tarikat ve cemaat yurtlarındaki taciz, tecavüz, intiharlarla ilgilenmeyeceksiniz, dincileri partiye alacaksınız, türbanlılara rozet takacaksınız, laiklik ilkesi yok edilirken sessiz kalacaksınız ve sonra biz Atatürkçüyüz diyeceksiniz. Bu sahtekârlığa son vermenin zamanı gelmiştir. CHP’nin bilinçli ve duyarlı seçmenleri bu yapılanlar karşısında büyük öfke içindedirler. AKP’nin ülkemizi getirdiği durum ortadayken, şeriata doğru gidilirken CHP ve ortaklık yaptığı partilerden laikliğin korunması hakkında hiçbir açıklama yoktur.

Hilafete doğru hızlı adımlarla koştuğumuz bu günlerde, Diyanet Akademisi yasasına karşı tepki vermeyenler, Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyenler, ihanete ortaktırlar. Demokrasinin olmazsa olmazı laiklik ilkesine sahip çıkmayanlar, karanlığa mahkûmdurlar.

Azim ve Karar, 28 Mart 2022
https://azimvekarar.net/hiyanet-akademisi/