Etiket arşivi: Kaddafi

Cüneyt Arcayürek : Tepedeki Anlaşmazlık!.


Tepedeki Anlaşmazlık!..

Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet, 07 Şubat 2015

Cumhurbaşkanını halkın seçmesi kesinlik kazanırken parlamenter sistemde halkın seçeceği bir cumhurbaşkanı ile halkın oylarıyla Meclis’te çoğunluğu sağlayan bir parti içinden başbakan çıkmasının iki başlı bir yönetime yol açacağını savunanları, kimin milli irade düşmanı ilan ettiği herhalde hâlâ belleklerdeki yerini koruyor…

Halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının en hararetli savunucusu bugünkü Cumhurbaşkanı.

Bu konuda ne düşündüğü de berrak olmayan ise Bay RTE’nin hükümetinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi.

Halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanının kimi konularda halkın oylarıyla seçilen başbakanla ters düşeceği söylendi yazıldı ama…
… Bu gerçeği söyleyenleri halk iradesine saygısızlık diye suçlayan, ülkeyi tepeden yönetmek sevdasına kapılan RTE’ye anlatmak olanaksızdı.
Bugün daha önce söylenen sakıncalar bir bir gündeme geliyor.

***

Ama kapalı sandık AKP, bu sakıncaların dışa yansımasını bugün, evet bugün engelliyor.
Halkın oylarıyla başbakanlığa gelen Davutoğlu, ikide bir yerli yersiz konuşmalarında Cumhurbaşkanı ile aralarında en ufak ayrılık gayrılık olmadığını acaba neden söylemek gereksinimini duyuyor?..

Cumhurbaşkanı ile devlet yönetiminde aralarında en ufak ayrılık yoksa var olduğu söylentilerini neden ikide bir yalanlamaya gereksiniyor?..
Tepedeki, pek çok konuda bakanlara emreden bir tavır takınıyor…
Kuşku yok, beni halk seçti diye kendini parlamenter rejimin başbakanının üstünde gören bir cumhurbaşkanı sanıyor.

***

Çok yakın zamanda bir örneği izledik, izliyoruz.
Faizlerin indirilmesi dayatmasına, Merkez Bankası’nın direnmesini bir türlü sindiremiyor.
AD; tepedeki adamla, ekonomik kurallara uyarak faizleri indirmeyen banka arasındaki
bu anlamsız kapışma arasında kalan bir başbakan!

Yukarıya söz geçiremiyor, bankayı kararından vazgeçiremiyor.
Geçenlerde ekranlarda izledik. Başbakan, bankanın sorumlu başkanına, Cumhurbaşkanı’nı yumuşak bir dille yanıtlaması ve Saray’a giderek Cumhurbaşkanı ile uzlaşıcı konuşmalar yapmasını tavsiye ediyordu.
Ama banka başkanı, ekonomiyi ve koşullarını herkesten çok daha iyi bildiğini iddia eden
bir Cumhurbaşkanı ile nasıl anlaşacak?

Şefaat diler gibi, çağırmadığı halde Saray’a gitmeye gönüllü olmadığı ortada.
Banka başkanının, Başbakan’a çağırılırsa elbette Saray’a gideceğini içeren bir yanıt verdiği de söyleniyor.
Lakin ekonomiden de sorumlu Başbakan’ın, Merkez Bankası’na, tepedeki adam koşutunda bir dayatmada bulunmadığı da ortada.
Üstelik hükümette ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan ile Maliye Bakanı’nın tepedeki adam gibi düşünmediği, Merkez Bankası’nın faiz politikasını destekledikleri söyleniyor, yazılmıyor, fakat gerçek bu!

***

Tepedeki adamın, ısrarla kendine özgü, -artık bilmeyeni kalmadı- diktatörlük hevesini karşılayacak başkanlık sistemi konusunda da başbakanla aralarında bir çatlak olduğu artık saklanamaz hale geldi.
Davutoğlu’nun, tepedeki adamla son günlere yine damgasını vuran bir konu olan“başkanlığa ihtiyatlı” duruşunu içeren söylentiler, tepedeki ile Başbakan’ın aynı çizgide olmadığını doğruladı.

Başbakan bir TV’de “kişiler için sistem tartışması yapılmayacağını” belirtti ve“mesele özgürlükçü olmayan bir anayasal sistem içinde gücü bir kişinin elinde toplamak değil. Ne bunu Cumhurbaşkanımız ister, ne ben isterim ne deTürkiye’de aklı başında bir siyasi sadece kendi geleceği için bir şey tasavvur eder” dedi ve…

… Böylece ama idarei maslahatçı bir üslupla, yukardaki adamı da rahatsız etmeden kendine özgü başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanı ile aynı kanıda olmadığını açıkladı.
Yukarısı ile hükümet arasındaki anlaşmazlıkların bir diğer örneğini şu haber doğruluyor.
Cumhurbaşkanı, hükümetin mal bildirimiyle ilgili hazırladığı yasaya ve imarda yapılan düzenlemelere, inşaat sektörüne zarar verir diye karşı çıkıyor.
Bu konudaki düzenlemeler tepedekinin açıklamalarından sonra seçim sonrasına kaldı.

***

Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’nın başbakanla yetki çatışmalarına neden olacağını
önceden kestirmek için müthiş öngörü sahibi olmaya da gerek yoktu;
RTE’nin kişiliğini ve siyasal ihtiraslarını bilmek yeterliydi


Geçmiş ola!

==========================================

Dostlar,

Bir parlamenter rejimde, simgesel olması gereken / olan Cumhurbaşkanı Meclis tarafından seçilmek (gerçekte atanmak – görevlendirilmek) yerine halka seçtirilirse,
artık parlamenter rejimden söz edilemeyeceğini bu sitede çok yazdık..

Gerçekten biz de üstad Cüneyt Arcayürek gibi “Geçmiş olsun” diyoruz..

Artık Türkiye’de siyasal / politik olarak melez bir rejim söz konusudur.
Yarı başkanlığa yakın bir başkalaştırılmış / yozlaştırılmış parlamenter rejim..
Dünyada örneği olmayan yoz (dejenere)  bir türev..

Öte yandan gerçekte – eylemli olarak (de facto) ise, Cumhurbaşkanı olduğu söylenen zatın
(Bay RTE) bitip tükenmeyen kesinlikle patolojik hırs ve ihtiraslarıı nedeniyle,
yarı başkanlıktan öte totaliter – despotik bir rejime süreklenmiş bulunuyoruz.

Rejim bunalıma sokulmuştur.
Anayasa askıdadır ve 12. CB – Yarı Başkan Bay RTE fiilen anayasa suçu işlemektedir!

Erdoğan, Anayasayı apaçık, bilerek ve isteyerek (taammüden) çiğneyerek
rejimi başkalaştırmakta, yozlaştırarak bir dinci – faşist düzene sürüklemektedir.

Bay RTE ve partisi AKP ülkede fiilen sivil darbe yapmaktadır, yapmıştır.

Böylesi durumlarda halkın meşru direniş hakkı doğar.
Dünya siyasal yazınında (literatüründe) klasik bir kuraldır bu olgu.

Toplum bedelini öder ama ülkeyi raydan çıkaranlardan da hesabını mutlaka sorar..
Bu tür diktatorya heveslileri kural olarak hep ama hep acı ve sefil sonlarla karşılaşırlar..

Hitler sefil bir ortam ve psikoloji içinde intihar etmiştir..
Mussolini bacağından asılmıştır.
Kaddafi‘nin ölüsünün ırzna geçilmiştir.
Mübarek demir kafeste yargılanmıştır..
Saddam idam görüntüsüyle boynu kırılarak infaz edilmiştir..
Menderes ve 2 bakanı asılarak idam edilmiştir..
…..
Yeter mi?

Üstelik Kuran’da da “Siz hiç ders almaz mısınız?” sorusunun kaç kez geçtiğini de
Müslüman geçinen zevata soralım…

Sevgi ve saygı ile,
08.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ÖCALAN’ IN İLK SORGUSUNDAKİ İTİRAFLARI…!

Dostlar;

Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, Abdullah Öcalan’ı İmralı’da karşılayan ve sorgusunu yapan Jandarma İstihbarat Albay Hasan Atilla UğurAbdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım?‘ adlı kitabının önemli yerlerini bugünkü köşesine taşıdı.

Öcalan’ın ifadesindeki ‘PKK’ya hangi devletler ne yardımı yapıyordu’ bölümlerine işaret eden Işık, PKK’ya yardım etmeyen tek devletin bozuk para gibi batılılar uğruna harcadığımız Libya olmasına dikkat çekiyor..

Okurken tüyleriniz diken diken oluyor…

Türkiye’de kan dökmek için ilan edilen ‘çok uluslu’ seferberliğe mi yanarsınız yoksa tek ‘dost’umuzun Kaddafi oluşuna mı?

Hâlâ “PKK 27 yıldır neden bitirilemedi?” diye sormaya gerek var mı?

Sevgi ve saygı ile.
22.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

ÖCALAN’ IN İLK SORGUSUNDAKİ İTİRAFLARI…!

ÖCALAN ANLATIYOR

İşte Apo’nun kendi cümleleriyle PKK ve ‘dış bağlantıları‘…

Yunanistan: “En başından beri hep çok iyi destek aldık. Kamplar, asker i ve maddi destek, teknik sabotaj, orman yangını eğitimlerini bizzat Yunan istihbaratı verdi.”

ESAD’LA BİZZAT GÖRÜŞÜYORDUM

Suriye: “Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’la bizzat görüşüyordum. Suriye’de kamplar açtık. Suriye devleti örgütlenmemize izin vermişti.

Maddi gelir elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı. Suriye’de yıllık 1 milyon dolardan fazla gelir elde ediyorduk. Zaman zaman Muhaberat’ın (gizli servis) arabalarını kullanıyorduk.”

İran: “Gizli servis İttiaat’tan Sait isimli bir şahısla irtibat halindeydim.

Bize önceleri silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar.

Bir hastane, 3 de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk. Gelirimiz Avrupa’dakine yakındı.”

Bulgaristan: “Bir eğitim bürosu açtık… Gizli servislerinin haberi vardı…

Ses çıkarmıyorlardı.”

PATLAYICILARI SIRBİSTAN’DAN ALIYORDUK

Sırbistan: “Ellerinde Strella Füzesi vardı. 20 adet satın aldık.

Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi.

Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C-4, A-4, C-5 gibi patlayıcıları Sırbistan’dan sağlıyorduk.”

Romanya: “Bükreş’te evlerimiz ve derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize serbesti sağlamıştı. Türkiye’den katılanların ilk eğitim yeri Romanya’ydı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik malzeme veriyordu.”

Almanya: “Gizli servisle görüşüyordum. Parlamento’dan da beni ziyarete gelenler olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz’ın sığınma talebini kabul edip, pasaport verdiler. Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi.”

İngiltere: “Bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi. Hiç direktsiyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük desteği İngiltere’den alıyorduk.”

Holanda: “Bizim üslenme ve eğitim alanımızdır. En çok destek ve para bulduğumuz ülkedir.”

Fransa ve İtalya : “Bize her zaman çok yakın oldular! Bayan Mitterant ayağımıza kadar gelip ihtiyaçlarımızı listeler ve temini için gerekli organizasyonları yapardı.
BM kararları gereğince Anti personel mayınlarının yasaklanmış olmasına rağmen
hala imal eden ülkelerden biri olan İtalya’dan Berlusconi sayesinde bu mayınları
hep aldık.”

Amerika: “Bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından da destek aldık. Körfez harekatında ise Kuzey Irak’taki ABD ordusunun, Peşmergelere yaptığı yardımların çoğu bize kaydırıldı.

PKK’YA SICAK BAKMAYAN TEK ÜLKE

Libya: “Oraya çalışmaya giden işçiler arasında iyi örgütlenmemiz vardı. Yılda 500 bin> dolara yakın bağış topluyorduk. Ama Libya devleti ile aramız iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler.
Defalarca talebim oldu ama Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı.”