Dostlar,
Şule Perinçek‘in geçen haftaki yazısını beklettik..
Güncelliğini koruyor..
4+4+4 kepazeliğinin kurbanlarından biri daha,
“Çocuk anne Kader”, “kaderin kurbanı” (!) oldu işte..
- Toplumu dincileştirerek, sözde “din” ile uyutarak,
Allah ile andırarak sürüleştirmek ve gütmek..
Ana hedef bu.. Her şey de mübah..
Midemiz bulanıyor..
Fakat Türkiye bu lanetl, çemberi de kıracak ve Büyük Atatürk‘ün gösterdiği hedefe, Çağdaş uygarlık düzeyinin de ötesine ulaşacak..
Sizleri de adam ede ede üstelik..
Sevgi ve saygı ile.
27 Ocak 2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==================================
Kader’in ve Türkiye’nin kaderini kim değiştirecek?
ŞULE PERİNÇEK
Kader kızımızın kaderini kim değiştirecek?
Yaşamında çekilen tek vesikalık fotoğrafına bakıp düşünüyorum.
12 yaşında evlenmiş. 13 yaşında ilk çocuğunu doğurmuş. 14 yaşında ikinci çocuğu ölünce hastanenin şikayeti sırasında çekilen ilk ve tek fotoğrafı.
Annesi de çocuk gelin.
Çocuk kızı çocuk. Sırada torun.
Siirt, Pervari’de kimbilir kaç kadınımız var.
Bölgede?
Türkiye’de?
Böyle gelmiş böyle gideri kim değiştirecek.
En önemli sorun “Kürtçe eğitim” diyenlerin gündeminde yok.
Olabilir mi?
“Yandım anam” diye Kürtçe bağırsan, Türkçe bağırsan ne! Acı değişir mi… bilmezler ki.
Çünkü onlar bu sistemin efendileri.
Ekonomik ilişkilerin efendisi, toplumsal ilişkilerin de efendisi olur.
Emir demir üzerine İmralı’nın penceresinin demiriyle ilgilenenlerin ilgi alanına
giriyor mu?
Ya da evlenme yaşını yasalarda en son 16’ya çekenlerin?
Onların bulduğu çözüm bu. Kader’e diyor ki, daha ne istiyorsun, suç olmaktan çıkarıyorum. Senin yaşına kadar inemedim, ama anlayışım bu. Hatta Şam’da
kayısısı da var. Sırtında sıpanla istersen, gidebilirsen… okula bile gidebilirsin.
Biliyorsunuz, yeni yasal düzenlemeler yaptılar.
Dizlerini döven kadın örgütleri tek başına çözebilir mi?
Sanki kocasının kaderi, kader mi…
Basın desen, iki gün acıyı ballandırır. Üçüncü gün reytingten düşer.
Ses duyurmak yetmiyor, değiştirici güçte yumruk olmak gerekiyor.
Türkiye’nin her köşesindeki bu ekonomik ve toplumsal ilişkileri değiştirecek kararlılıkta olmak gerekiyor.
Kader’in kaderi Türkiye’nin kaderi.
Savcılar yalan söyler mi (!)
Beşiktaş’ın ünlü örgütü dağıldı.
HSYK kararlarıyla tayini çıkan İstanbul Başsavcı Vekilleri Fikret Seçen, Cihan Kansız, Ercan Şafak, Ali Güngör ve Savcı Muammer Akkaş 10 gün süreli sağlık raporu alarak izne ayrıldı.
Hepimiz biliyoruz ki yalan.
Sağlık raporunu veren de, alan da doğruyu söylemiyor.
Ama işler hep böyle yürüdüğü için bir sakınca görmüyorlar. “Ayıp” kavramı yok.
Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Alışmışlar.
‘Cemaat’ başkanları ve para
Mafya-tarikat iktidarları diyorduk. Açılıp saçıldıkça ortaya paralar pullar dökülüyor.
Hadi, mafya neyse; doğuştan paracı. Tarikat… cemaat… yasal olarak yasak da… bizden başka anımsayan yok herhalde, artık fiili durum var. Bunlar, güya “dini” örgütlenmeler. Ama maşaallah mafyayı geçtiler. Tövbe tövbe “allahları” para… Başındakiler uluslararası tekel holding patronlarından bile halliceler!
Biri değil, hepsi öyle.
Sayılmıyor parmaklan
7 Ocak’ta twitterda yazmışım;
“Bu ne nasıl emniyetmiş.Temizle temizle Fethulahçıları bitmiyor. %94’ü diye
Aydınlık vaktiyle başlık atmıştı. Meğer doğruymuş.”
Kısa yazmak gerektiği için insan kendini tam ifade edemiyor.
Neyse, önemli olan anafikir.
Daha işin başıydı. İstanbul’da birkaç daireye müdahale edilmişti. Arkası geldi.
Aydınlık eskiden bunları yazarken “siz de kafanızı takıyorsunuz, abartıyorsunuz” diyorlardı. Oysa bilgiydi. Ayrıca hangi kente gittiysem emniyet mensuplarından da
çok dinledim:
-İki yılım kaldı. Emekli olacağım.
-Daha çok gençsiniz.
-Emniyetin her yanını cemaatçılar sardı. Çalışmak çok zor.
Memlekette bir dönüm toprağım var. Gideceğim oraya.
Şimdi bütün Türkiye’de, şu ya da bu nedenle, bir tasfiye sürüyor. Memlekette polis kalmamış. Eski işten attıklarını “geri dönmek istersen gel” diye çağırıyorlarmış.
Hadi emniyet böyle.
Daha sırada anlaşılan “devlet örgütü” var. Savcısı hâkimi valisi…
Atışıp sataşmaları sırasında gün gibi çıkıyor.
Sıra sıra Fethullahçı gladyo nasıl yuvalanmış?
Yazdık, çizdik diyorum ama insan şaşırmadan edemiyor.
Uzun yaşamanın sırrı burada
Halet Çambel 97 yıl yaşadı. Dolu dolu. Yaşamın, siyasetin, bilimin her alanında. Sorumluluğu, kaygıları, üretme çabalarını tarz edindi.
Muazzez İlmiye Çığ. Daha hareketli, daha etken 100’ü geçiyoruz el ele…
Rasin de 97 olmuş. Geçen gün ne olacak bu memeleketin halini hop oturup
hop konuşurken arada söyledi. Biraz gözleri zayıflamış. Artık portre yapamıyor,
soyut çalışıyormuş.
Hemen son birkaç gün içinde görüştüğüm, gördüğüm adı belleğimdeki üç ad.
Ha, dün akşam da Balaban’la yemekteydik. O daha genç 93.
Fikret Otyam abim sıralamaya bile giremiyor, dünkü çocuk. 88.
Gazetelerin o abuk sabuk sayfalarında uzun yaşamanın sırlarını bulacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
İşte size canlı örnekleri.
Dalın siyasetin, bilimin, sanatın, yaratıcılığın içine.
Yüklenin memleketin kaygılarını, sorumluluklarını…
Nasıl cıvıl cıvıl diri ve genç kalıyorsunuz. Mecbur!
Bu işi bitireyim, bunu da derken yıllar nasıl geçiyor bilmiyorsunuz, saymıyorsunuz.
Keyif sizin.
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/ule-perncek/31878-sule-perincek-kaderin-ve-turkiyenin-kaderini-kim-degistirecek.html, 19.1.14