Etiket arşivi: FETÖ’cü darbe girişimi

Mülkiyeliler Birliğinden KAMUOYUNA DUYURU

Mulkiyeliler_Birligi_logosuKAMUOYUNA DUYURU

1 Eylül’de (2016) OHAL kapsamında çıkarılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle toplam 2346 akademisyen görevlerinden atıldı.

FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında çıkarılan KHK kapsamında işten atılan akademisyenler arasında, SBF-Mülkiye’den Aysun Gezen, Celil Kaya, Nail Dertli, Onur Can Taştan, Ozan Değer, N. Ezgi Oral, Kamuran Akın ve İLEF’ten de Gülseren Adaklı ile İlkay Kara gibi hiçbir darbeci veya terörist örgütlenmeyle bağlantıları olmadığını bildiğimiz, bu konuda haklarında herhangi bir açığa alma işlemi uygulanmamış, hiçbir idari disiplin soruşturması veya dava açılmamış akademisyenler de bulunmaktadır. Bunlardan Celil Kaya, Nail Dertli, Onur Can Taştan ve Ozan Değer aynı zamanda Mülkiyeliler Birliği üyesidir.

Bu nedenle de kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan listenin, hiçbir objektif kritere (AS: nesnel ölçüte) dayanmadığı ve akademisyenleri cezalandırma amacı taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Söz konusu akademisyenlerin Anayasa’ya ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı biçimde işten atılmaları, üstelik bu işleme karşı yargı yoluna bu aşamada başvurulamaması, FETÖ’cü darbe girişimiyle derinleşen karanlığın aydınlatılmasının önünde engel teşkil etmektedir (AS: oluşturmaktadır). Kaygımız, bu tür düzenlemelerin, darbecileri geriletmek bir yana, yüreklendirmesidir.

Ayrıca, işten atılan akademisyenlerin dışında ÖYP’li (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) asistanlarla ilgili çıkarılan KHK maddesi de yalnızca SBF-Mülkiye’den 75 dolayında asistanın eğitim öğretimlerini tamamlamadan bağlı bulundukları üniversitelere gönderilip, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 50-d maddesine göre istihdam edilmeleri düzenlenerek, bu asistanların akademik etkinlikleri kesintiye uğratılmaktadır.

157 yıllık geçmişe sahip SBF-Mülkiye ve 70 yıllık bir geçmişe sahip Mülkiyeliler Birliği, Türkiye’nin aydınlanmasına, bilime ve toplumun ve ülkenin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuş ve bulunmayı sürdürmektedir. Bu kurumların hiçbir kademesinde darbeci ve terörist yapılanmaların etkili olabilmesi, kendilerine zemin bulabilmesi olanaklı değildir. Bizlerin darbecilerle “ilişkisi” ancak onlarla amansız bir mücadele yürütmek olarak gerçekleşmiştir.

Mülkiyeliler Birliği olarak, yapılan bu yanlışın derhal düzeltilmesi ve FETÖ’cü darbe girişimi ile yapılan mücadeleyle hiçbir ilgisi bulunmayan listelerin gerekirse yeni bir KHK ile düzeltilmesinin gerekliliğini kamuoyuyla paylaşıyor; böyle bir düzenleme nedeniyle mağduriyet yaşayacak olan başta Mülkiyeli akademisyenlerimiz olmak üzere, FETÖ’cü darbeciler ve terörist yapılarla hiçbir ilgisi olmayanlarla dayanışma içinde olacağımızı duyuruyoruz.

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu

=========================================

Dostlar,

Ülkemizin en saygın ve köklü demokratik kitle örgütlerinden biri olan, bizim de üyesi olduğumuz Mülkiyeliler Birliği‘nin yukarıdaki açıklamasına katılmamak olanaklı mı??

Sitemizde dün yayımladığımız “Kemal Kılıçdaroğlu Lozan tartışmasına tepki gösterdi” başlıklı yazının altında yer verdiğimiz katkılara bakılmasını dileriz.. Trajik bir örneği sunduk orada (http://ahmetsaltik.net/2016/10/01/kemal-kilicdaroglu-lozan-tartismasina-tepki-gosterdi/).

Sevgi ve saygı ile.
02 Ekim 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Mülkiyeliler Birliği’nden Kamuouyuna Duyuru

mulkiyeliler_birligi_logosu

KAMUOYUNA DUYURU

(AS: Bizim karkımız yazının altındadır..)

1 Eylül’de OHAL kapsamında çıkarılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle toplam 2346 akademisyen görevlerinden atıldı.

FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında çıkarılan KHK kapsamında işten atılan akademisyenler arasında, SBF-Mülkiye’den
Aysun Gezen,
Celil Kaya,
Nail Dertli,
Onur Can Taştan,
Ozan Değer,
N. Ezgi Oral,

Kamuran Akın
ve İLEF’ten de Gülseren Adaklı ile İlkay Kara gibi hiçbir darbeci veya terörist örgütlenmeyle bağlantıları olmadığını bildiğimiz, bu konuda haklarında herhangi bir açığa alma işlemi uygulanmamış, hiçbir idari disiplin soruşturması veya dava açılmamış akademisyenler de bulunmaktadır. Bunlardan Celil Kaya, Nail Dertli, Onur Can Taştan ve Ozan Değer aynı zamanda Mülkiyeliler Birliği üyesidir.

Bu nedenle de kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan listenin, hiçbir objektif kritere (AS: nesnel ölçüte) dayanmadığı ve akademisyenleri cezalandırma amacı taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Söz konusu akademisyenlerin Anayasa’ya ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı biçimde işten atılmaları, üstelik bu işleme karşı yargı yoluna bu aşamada başvurulamaması, FETÖ’cü darbe girişimiyle derinleşen karanlığın aydınlatılmasının önünde engel teşkil etmektedir. Kaygımız, bu tür düzenlemelerin, darbecileri geriletmek bir yana, cesaretlendirmesidir.

Ayrıca, işten atılan akademisyenlerin dışında ÖYP’li (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) asistanlarla ilgili çıkarılan KHK maddesi de sadece SBF-Mülkiye’den 75 dolayında asistanın eğitim öğretimlerini tamamlamadan bağlı bulundukları üniversitelere gönderilip, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 50-d maddesine göre istihdam edilmeleri düzenlenerek, bu asistanların akademik faaliyetleri kesintiye uğratılmaktadır.

157 yıllık geçmişe sahip SBF-Mülkiye ve 70 yıllık bir geçmişe sahip Mülkiyeliler Birliği, Türkiye’nin Aydınlanmasına, bilime ve toplumun ve ülkenin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuş ve bulunmaya devam etmektedir. Bu kurumların hiçbir kademesinde darbeci ve terörist yapılanmaların etkili olabilmesi, kendilerine zemin bulabilmesi mümkün değildir. Bizlerin darbecilerle “ilişkisi” ancak onlarla amansız bir mücadele yürütmek olarak gerçekleşmiştir.

Mülkiyeliler Birliği olarak, yapılan bu yanlışın derhal düzeltilmesi ve FETÖ’cü darbe girişimi ile yapılan mücadeleyle hiçbir ilgisi bulunmayan listelerin gerekirse yeni bir KHK ile düzeltilmesinin gerekliliğini kamuoyuyla paylaşıyor; böyle bir düzenleme nedeniyle mağduriyet yaşayacak olan başta Mülkiyeli akademisyenlerimiz olmak üzere, FETÖ’cü darbeciler ve terörist yapılarla hiçbir ilgisi olmayanlarla dayanışma içinde olacağımızı duyuruyoruz.

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu

==================================

Dostlar,

AKP’nin de ciddi biçimde FETÖ kirlenmesinden temizlenmesi zo -run – lu!

AKP’nin de ciddi biçimde FETÖ kirlenmesinden temizlenmesi ka -çı – nıl- maz!

Ancak bu Parti’deki ayıklama göstemelik ve simgesel düzeyde, kamuoyunu yanıltıcı.

Ne var ki mızrak çuvala sığmıyor ve Tayyip bey, Partisinin kapısının da çalındığını görünce panikleyerek ama suret-i Hak’tan görünmeyi de elden bırakmadan, kendince ustalıklı (!? bir politika ile Hukuk – Adalet yanlısı izlenimi vererek, “at izinin it izine karıştığı” söylemiyle gerçekte kapısına dayanan operasyona fren koymaya çabalıyor.

ADALET ülkenin (Osmanlı deyimiyle Mülk’ün) temelidir.. Ondan saparsanız Ülke başınıza yıkılır.. 14 yıllık FG ortaklığının faturasını AKP – RTE mutlaka ödeyecektir.

Sevgi ve saygı ile.
13 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ORTADOĞU BATAĞINDAN ÇIKMAK İÇİN!…

ORTADOĞU BATAĞINDAN ÇIKMAK İÇİN!…

tülay1.jpgProf. Dr. Tülay Özüerman

(AS : Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Artık tek bir gündemi var Türkiye’nin: TERÖR!…
Öyle ki, kollar ana muhalefetin başkanına kadar uzandı. Daha Kılıçdaroğlu
ve konvoyuna menfur suikast girişimini konuşamadan, ertesi sabah Cizre’de, 26 Ağustos “Büyük Taarruz”un başlangıcının yıldönümünde acıttılar yine canımızı…

maviileriKılıçdaroğlu’nun şahsında hepimize geçmiş olsun dileklerimizle, şehit askerimizi acı ve rahmetle uğurluyor, yakınlarına ve hepimize başsağlığı, hepsinden öte sabırlar diliyoruz. Zira sabır taşı  çatlamak üzere!…

Toplumda kaygı giderek artmakta; kurumlara ve kişilere güven giderek azalıyor. TV’lere yerleştirilen yağdanlıklar boş sözleri, tutarsızlıkları ve güven vermeyen yüz ifadeleri ile bu kaygıyı giderecek yerde, artırıyorlar.

FETÖ’cü darbe girişiminden bu yana OHAL uygulaması var ancak terör tırmanışta.

  • Suriye politikasındaki yanlışların faturası, savaşın içine itilen Türkiye oldu!…

Bu arada Meclisimiz ne yapıyor? Tatilde!… Erteleyip, ülkemizi güllük gülistanlık hale getirince (!) tatile çıkabilirlerdi. En azından “FETÖ’cü darbe girişimi” soruşturması tamamlanmış ve 15 Temmuz olayı Meclis araştırması ile açığa çıkarılmış olmalı değil miydi?

Bu süreçten nasıl çıkacağız?
Herkes bu soruyu sormakta. Nasıl çıkarız sorusunun yanıtını bulmak için önce şu gerçeği kabullenmek gerekiyor:

  • Bizi bu duruma sürükleyen akılla çıkamayız.

Sürükleyen akıl dışında her şey, herkes sorgulanabiliyor. Elimize tutuşturulan, beynimize sabahtan akşama işlenen ile kafamızdaki sorular yanıt bulmuyor. Açıklamalar, açıklanamayan soruları örtmeye yetmiyor. Gidişatla ilgili uyarılara kulaklarını tıkayan ve “sıfır sorun” tezi ile terör batağına iyice batışımızda vebali olanlar değil de, delilsiz, kanıtsız suçlamalarla açığa alınanları suçlayarak mı çıkacağız bu süreçten?

Ortak akıl, dayanışma, birliktelik sözcükleri ve muhalefeti de yanlarına aldıkları fotoğraflar çoğaltılıyor ancak, muhalefetin talepleri rağbet görmüyor. İktidarın aklı her konuda önde!… Ortak akıl diye hala kendi akıllarını dayatıyorlar.

Açılacak köprüye, Atatürk adını verelim önerisini getiren muhalefete verilen yanıt: “Yavuz Sultan Selim” adı yerleşti!… Yerleşik adları bir günde silip yerine kendi öngördükleri adları veren kendileri değilmiş gibi! Bu aklın, “ortak akıl” ve “uzlaşma” dediğinin tam adı; “dayatma”. Bu dayatmacı zihniyetin uzlaşmadan anladığı herkesin onların sürüklediği yerde toplaşması. Başka deyişle; farklı ses ve görüşlere şimdilik düşük, herkes aynı yerde toplaştırılınca sıfır tolerans.

Çıkış yolu: O belli!… Aklı başında olan herkesin dile getirdiği gibi; başta Cumhuriyet ve Atatürk olmak üzere, bizi devlet yapan ve bugüne dek birlikte getiren kişi, kurum ve değerlere sıkıca sarılmak.

“Güçlü ordu”, içinden geçtiğimiz süreçte çok daha önemli. Öbür tüm sorunlarımıza sıranın gelmesi için, terörün bitirilmesi gerekiyor. Güvenlik zafiyeti ve güvensizlik duygusundan arınmış bir Türkiye için Ordu’nun giderek zayıflatıldığı ve yalnızca kurumsal değil, psikolojik olarak da dağıtılmış görüntüsünden uzaklaştırılması gerekiyor.

Meclisin her bir kurumun işleyişinin hukukun dışına çıkmamasını sağlamak gibi bir görevi var. Denetleyici olmak yerine seyirci olmayı seçmiş bir Meclisin ulusun iradesini yansıttığı söylenebilir mi? Türkiye’nin dağıtılan kurumlarına bakınca, en büyük revizyonun siyasette yapılması gerektiğini atlayışımızı göremez oluyoruz. Düzeltilmesi gereken bir kurum, bozmanın aracısı durumuna gelmişse, çıkış yolu için umut olabilir mi?

Terörün gölgesinde, aklımız bulanık, bir önceki travmayı atlatamadan, hatta üzerinde düşünemeden, konuşamadan ötekinin içine itilirken, ortak ve sağlıklı aklı üretmenin önünde bunca barikat yığılmışken, siyaset yalnızca iktidarda olan akla oturtulmuşken, her yerde isim olarak çoğaltılan “demokrasi” kelimesi yaşadıklarımızın üstünü örtemediği gibi fena halde sırıtıyor.

Otoriter uygulamalar demokrasi sopasına tutunarak ilerletilirken, itiraz edecek olanlar, “sen demokrat değil misin?” suçlaması gelmeden kendi kendilerini susturuyorlar. Farklı düşüncenin önünde yalnızca tutuklamalar değil, artık demokrasiyi toplaştırılmaktan ibaret gören insan topluluğunun yaptırımları da bir engel. Herkesin toplaştırıldığı yere gitmemek, toplaşanların baskısı ile farklı düşünmek olmaktan çıkıp, dışlamaya dönüşüyor.

Demokrasinin olmazsa olmazı muhalefet refleksleri türlü yöntemlerle kırılmakta. Bazıları tek tek birey olmak yerine, iradesini kalabalıkta erittiğini açıklamak, hatta kanıtlamak zorunda hissediyor ki, sistem içinde zarar görmesin ya da ödüllendirilebilsin. Giderek daralan bir çemberin içine çekilerek, kimimiz için açık, kimimiz için kapalı tutukluluk alanına dönüşen ülkemizde, içi tümden boşaltılarak tabelalara yerleştirilen demokrasi, bu iklimin yaratılmasında ve ilerletilmesinde araçtan öte değil. Bu yüzden

  • “Ben Cumhuriyetçiyim” diyenlerin safları sıkılaştırması gerekiyor.

Terör lanetini defetmenin yolu da susan, sinen ve dayatmalar karşısında giderek eriyen muhalefetin yeniden güçlenmesinden geçiyor. Türkiye, dahil edildiği büyük oyunun parçası olmak yerine, kendisini koruyacak yeni stratejiler ile Ortadoğu’daki ateş topunun menzili dışına çıkmayı başarabilmeli. Acı olan; bu ateş topunun içine “barış” ve “demokrasi” sözcükleri ile itilmiş olmak!..

Ülkenin dış politikasının yeniden gözden geçirilmesi için de güçlü bir muhalefet şart. Joe Biden’ın gelişini yazacaktım, gündem değişti, konuşamıyoruz bile, bir cümle ile açıklayacağım; bu kadar yolu bizim için tepmedi: “vermeye değil, almaya geldi”. Bu cümleden bakarak daha doğru analiz yapabileceğiz.

Kendi askerlerinin burnu bile kanamadan Ortadoğu’daki ülkelerin birbirleri ve kendi içlerindeki büyük hesaplaşmanın yok ettiği ve kararttığı yaşamların üzerinden elde ettikleri / edecekleri çıkarların peşindeler.

Kocaman bir coğrafya kendi içinden ufalandıkça, ellerini ovuşturanların sayısı artıyor. Kıbrıs, Ege, Ermeni sorunları gündem dışı gibi ama… tam dibimizde bekleşenler var.

  • Uçurumun kenarından döndüğümüzü söyleyenler, başka bir uçuruma savruluşumuzu göremiyor olabilirler mi gerçekten?!…
  • “Uçurumun kenarı” denilen noktadan OHAL’e, OHAL’den savaş haline geçiş yaptık.
  • Durum vahimden de öte.

Sürüklendiğimiz yerden çıkmayı başarabilmeliyiz. Bunun için önce sürüklenme halinden çıkmamız gerekiyor.  Bırakınız haftaları, günlerin, saatlerin, hatta dakikaların çok önemli olduğu, olayların hızlandıran etkisi ile belleğimizi alt üst ettiği bir süreçten geçiyoruz.

  • Türkiye’yi başta terör kıskacı, zorlu bir süreç ve zor günler bekliyor.

Umarım ve dilerim, terör bilançomuzu kabartan başka bir eylem olmaz da, önümüzdeki hafta, Zafer Bayramımızı hep birlikte kutlar, başta Atatürk ve silah (AS: ve dava) arkadaşları olmak üzere, bize canları ile bugünleri armağan eden tüm şehitlerimizin aziz anılarına layık bir anmada birlik olabiliriz. (26 Ağustos 2016)

30 Ağustos Zafer Bayramımızı şimdiden kutluyorum.

================================

Dostlar,

Bir Cumhuriyet aydını olan, daha önce de pek çok makalesini bu sitede paylaştığımız değerli hocamız Sn. Prof. Dr. Tülay Özüerman‘a teşekkür ediyoruz..

AKP – RTE’nin gerek ufuksuzluğu kaynaklı (BOP eşbaşkanlığı örn.!) gerek örtük din devleti – Anadolu Federe İslam Devleti ve Halifelik ham ve akıl dışı hayalleri
yüzünden içine sürüklendiğimiz kanlı iç savaş – bölüünme eşiği tablodan neden olan akılla ve aynı düzlemde kalarak çözüm stratejik bağlamda olanak dışı..

Sorumluları tasfiye eden gerçek bir akıllılıkla, halkımızın duruma el koymasıyla bu beka sorunu aşılabilir ancak..

Mustafa Kemal’in devrimleri gibi.. Saltanatın – Halifeliğin kaldırılması gibi..
Yepyeni bir Cumhuriyet kurması gibi..
Ulusumuz bu AKP – RTE fetret (yıkım – dağılma) sürecini durdurmalıdır, durduracaktır..

Sevgi ve saygı ile.
27 Ağustos 2016, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com