Etiket arşivi: EVRİM YASASI

Güvercin kuş mudur, felsefe şart mıdır?

Üstün DökmenÜstün Dökmen
29 Ocak 2023, CumhuriyetPazar eki

Aşağıdaki üç cümleyi okumanızı ve “doğru/yanlış” diyerek bu cümlelerde bir mantık hatası olup olmadığına karar vermenizi rica ediyorum.

1. Bütün kuşlar uçar, güvercin de uçar, o halde güvercin bir kuştur.
2. Kapı açılırsa çıkacağım, pencere açıldı çıktım.
3. 6×6, 36 eder. Bu durum evrensel bir gerçektir, her ortamda, her durumda 6×6=36’dır.

Değerli dostlarım, eğer birinci ve üçüncü cümlelerdeki ifadelerin doğru, ikinci cümledeki ifadenin ise yanlış olduğunu düşünüyorsanız durumunuz vahimdir. Çünkü sırasıyla verdiğiniz “doğru, yanlış, doğru” cevapları doğru dürüst felsefe ve mantık okumadığınız, okuduysanız bile geçer not almayı hak etmediğiniz anlamına gelir. En iyi ihtimalle eğitim sistemimizin kurbanı olduğunuzu düşünebilirsiniz. Şimdi bu cümleleri tek tek ele alalım:

Birinci cümlede güvercinin kuş olduğu yolunda bir mantıksal çıkarım yapılmıştır, bu çıkarımın sonucu doğrudur ancak çıkarım şekli yanlıştır. Bazen yanlış bir yolla doğru sonuca ulaşabiliriz. Bu cümlede de öyle olmuştur. Bütün kuşlar uçar, ancak güvercinin de uçuyor olması onun kuş olmasını zorunlu kılmaz, çünkü kuş olmayan bazı (kimi) şeyler de, örneğin uçak da uçar. “Bütün kuşlar uçar, uçak da uçar, o halde uçak bir kuştur” diyemeyiz. Öyleyse ilk çıkarım yanlıştır.

İkinci cümlede ise herhangi bir hata yoktur. Açılması halinde kapıdan çıkacağımı söyledim ancak pencereden söz etmedim, bu durumda pencereden çıkmam bir çelişki değildir. Eğer kapı açıldığında çıkmasaydım yanlış davranmış olurdum. Olaydaki mantığı kavramamış bir kişi, ikinci cümlede hata olduğunu düşünecektir.

Gelelim üçüncü cümleye. 6×6, 36 eder ancak bu durum evrensel geçerlilik taşımaz. Çünkü 6×6 sadece ondalık sistemde 36 eder. Sonsuz sayı, dolayısıyla da sonsuz matematik sistemi vardır, tüm matematik sistemlerinde 6×6, 36 etmez. Ondalık sistem matematikteki tek sistem değildir, sadece (yalnızca) en tanınmış sistemdir. Dünyada ayak parmaklarını da işe katıp yirmilik sistem kullanan kabile var. Vigesimal denilen yirmilik sistemde 6×6, 36 etmez.

Eğitimde Düşünme Becerisi

Bir eğitim sistemi eğer ezber ağırlıklı ise o sistem, yeterince düşünemeyen, icatta bulunamayan ve birilerine tabi olan bağımlı insanlar yetiştirir. Öncelikle ezberden uzaklaşmak gereklidir ancak bu yeterli değildir, günümüz eğitim sistemlerinin düşünme becerisini (muhakeme becerisini) geliştirecek biçimde düzenlenmesi, anaokulundan itibaren (başlayarak) felsefenin ve mantığın tüm konuların içine sindirilmesi ve siyasetçilerin ve atanmış rektörlerin, “Bana cahil vatandaş gerekli” dememesi gereklidir. (Ay’a cahiller gitmedi.)

Çocuğun düşünerek, sorgulayarak doğru cevabı (yanıtı) keşfetmesini bekleyemeyen, “Doğrusunu söyleyeyim de öğrensin” telaşıyla doğruyu söyleyen öğretmen veya anne baba, hiç farkında olmadan çocuğun öğrenme sürecindeki ibresini ezbere kaydırır. Kekeme çocukları bekleyen önemli bir sıkıntı, bir kelimeye takıldıklarında yetişkinlerin o kelimeyi onların yerine söyleyivermeleridir. Bu engelleyici tavrı aşabilmek için Batı’da bazı (kimi) eğitimciler, kekeme çocuğun karşısına oturup sıkılmadan onu dinleyecek (daha doğrusu yüzüne bakacak) köpekler eğitmektedirler. Sonuçta çocukların sorgulayarak ve yaparak öğrenmelerine izin veren, müdahaleci olmayan, temelde bilimsel laikliğe önem veren, müfredatı (yetişek) bilim dışı görüşlerle biçimlendirmeyen bir eğitim sistemine ihtiyaç (gereksinim) vardır.

  • Felsefe, sorgulamayı ve merakı teşvik eder, bu yüzden müfredatta felsefenin yerinin azaltılmaması gerekir.

Ülkemizde uzun yıllar lisede “felsefe” adı altında okutulan felsefe ve mantık dersleri, geç kalınmış bir gayretin (çabanın) ürünüydü, öğrenciyi sadece (yalnızca) felsefe tarihini ezberlemeye itiyordu. Felsefe, anaokulundan itibaren (başlayarak) çocuklarımızın yaşantısına girmelidir. Felsefeye, sorgulamanın önemini vurgulayarak ve sorgulamaya izin vererek başlayabiliriz. Ortaya koyduğum adlı yaklaşım, her yaştaki insanın felsefi sorgulamayı ve pozitif bilimin mantığını bir yaşam tarzı haline (biçimi durumuna) getirmesini önermektedir.

Belki de yapılması gereken ilk iş müfredatların arkasındaki siyasilerin felsefeye, mantığa ve pozitif bilime ilişkin kaygılarının giderilmesi, bu konularla tanıştırılmalarıdır. Bir süre önce üst düzey bir devlet yetkilisi gençlerin satranç oynayabileceklerini ancak aşırı oynamamaları gerektiğini belirtti. Felsefeye, mantığa, satranca, Evrim kanununa (yasasına) ilişkin kaygı kokan birtakım temelsiz görüşleri, yani çağdaş eğitimi engelleyen tavrı (tutumu), yine eğitimle aşmak zorundayız.

Günlük Yaşamda Düşünme Becerisi

Düşünme becerisi sadece (yalnızca) bozulan bir arabayı tamir etmek (onarmak) için gerekmez, yaşamın her alanında işlevseldir. Küresel ısınmayı, düşünme becerisi gelişmemiş insanlarla önleyemeyiz.

Günlük yaşamda düşünme becerisi eksikliği, uzun yıllar basında mizah konusu olmuştur. Üniversite mezunu (bitiren) olan pek çok kişi, ehliyet için başvurduğunda ilkokul diploması ibraz edemediği için geri çevrilmiştir. Bir üniversite mezununun ilkokulu kesin olarak bitirmiş olacağını düşünebilmek, basit bir düşünme becerisidir, başvuru formunda yazıyor diye ille de ilkokul diploması istemek ise bir mantık hatasıdır.

Düşünme becerisi eksikliği daha pek çok yerde karşımıza çıkar. Örneğin nice apartman sakini, “Biliyorum bu yönetici iyi değil ama ne yapabiliriz başka aday yok, mecburen (zorunlu olarak) onu seçeceğiz.” der.  Bu ifadede (anlatımda) hem bir mantık hatası hem de öğrenilmiş çaresizlik vardır. Mantıklı düşünemeyen ve çaresizlik (çözümsüzlük) hisseden (duyumsayan) kişiler eleştirdikleri kişilere mahkûm olurlar. Bir dizi izleyicisinin oğlunu öldürttüğü için Kanuni hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunması ya da bir vatandaşın röportajda “Atatürk zeki değildi çünkü bilgisayar kullanmayı bilmiyordu” demesi birer düşünme becerisi eksikliğidir. Atatürk’ü eleştiren kişi satrançta iki hamle ötesini görememektir. Çünkü bilgisayar kullanmadı diye Atatürk’ün zeki olmadığını iddia ettiğinizde, O’nunla aynı durumda olan Fatih’in, Abdülhamit’in, Platon’un, Einstein’ın da zeki olmadıklarını iddia etmiş olursunuz.

Eğitim sisteminde eksiklikler olsa da anne babalar (anababalar) öncelikle kendi düşünme becerilerini geliştirerek çocuklarına örnek olabilirler, ardından da onların eline düşünme becerilerini, sorgulama tarzlarını (biçimlerini) geliştirecek kaynaklar verebilirler. Söz konusu kaynaklardan şimdilik iki tane önereceğim.*

* White, D. (2022). Çocuklar İçin Felsefe: Her şey hakkında merak uyandıracak 40 eğlenceli soru, ODTÜ Yayıncılık.
Piquemal, M. ve Bass, T. (2022). Pikolo ile Felsefe Öğreniyorum, ODTÜ Yayıncılık.

Darvin der ki…

Dostlar,

EVRİM KURAMI‘nı bilim dünyasına armağan eden öncü ve yürekli bilim insanı, araştırmacı Charles Darwin, uzun yıllar süren saha gözlemleri, araştırmaları sonunda “Kuram”ını (Teorisini) üretti. Darvin’in bilimsel bulguları bilimsel bir kuram (teori) olarak yazıldı, bilim dünyasına sunuldu (1858) ve aradan geçen uzun yıllar (155 yıl!) bu bulguları sürekli doğruladı. Böylelikle kuram, giderek EVRİM YASASI oluştu. İzleyen dönemlerde bilimsel çalışmalar Darvin’in bulgularını desteklemese idi, önermeler KURAMLAŞAMAYACAK, bilim tarihine armağan edilecekti.

Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace, birbirinden bağımsız olarak geliştirdikleri, “Doğal Seçilimle Evrim Kuramı”na ilişkin makalelerini Londra’daki ünlü bilim derneği Linnean Society’nin Temmuz 1858’deki bir oturumunda birlikte sundular. (http://user.tninet.se/~owl390d/dog_yasa/darwinkr.htm, 25.8.13)

    Özetle Darvin dedi ki:

Yeryüzünde canlılar birden bire bu görece “gelişkin” biçimleriyle yaratılmadı.. Koaservat denilen protein moleküllerinden milyonlarca yıl içinde evrimleşerek günümüzdeki durumlarına geldiler ve

.. bu böyle sürecek..

Darvin şunu DEMEDİ : İnsan maymundan geliyor; insanın atası maymundur!

    Darvin dedi ki :

“İnsan ve maymunun atası ortak.. Ortak atadan evrimleşerek geliyorlar.”

*****

Bilimsel akıcılıktan ve bilimsel düşünüş biçiminden, bilimsel araştırma yöntembilgisinden – yöntembiliminden nasibini alamamış, bilim terbiyesi görmemiş birileri ise konuyu inanç alanına taşıyarak yozlaştırma çabasında..

Oysa bilim sonuna dek en küçük ayrıntıyı sorgular, en küçük çelişkiyi eleştirir..

Ya inanç?? Adı üstünde, sorgulamadan inanılır, tartışılmaz, iman edilir.

Aradaki temel fark bu..

Türkiye’den bir muhterem zat bu konularda sayısı onları geçen kitap yazabiliyor.
Konuya ilişkin bir bilimsel eğitimi, diploması olmaksızın!? Bu bilgiler vahiy mi?

Günümüzde EVRİM, Biyolojinin bir ileri uzmanlık alanı.
Örn. Prof. Ali Demirsoy gibi, Prof. Aykut Kence.. gibi ömrünüzü vereceksiniz ki Evrim’i anlaya ve hakkında kitap yazabilesiniz!

Kalitim_ve_Evrim_Ali_Demirsoy

Aradan geçen 155 yılda, insanın – canlılığın evrimi ile ilgili süreklilik gösteren fosil serileri bulunujp çıkarılmıştır. Bilimi ve inancı karıştırmayanlar, net olarak Evrim Kuramı’nın kanıtlandığını ve Evrim Yasası’na dönüştüğünü görmektedirler.

Kimi yobazlar ie bilinen arkayik tutumlarını sürdürmekteler.

– Fakat EVRİM bir inanç alanı olgusu – kavramı değil.
– EVRİM Bilimsel bir gerçek.

Zurafaaların_boynu_uzuyor

İnsanlar eğitimsiz bırakılarak bilimin aydınlığından uzak daha ne denli tutulabilir?
Bu davranışın Roma’da Spartaküs ve kölelere uygulananlardan ne farkı var??

Ama bilimin ışığı o yarasaları da hizaya getirecek..

* İnsanlığı bilim özgürleştirecek..

* Demokrasi ve insan haklarının da omurgası hiç kuşku yok;
özgür ve insanlığın hizmetindeki bilim olacak..

Darvin çok önemli bir şey daha söylüyor.. O da aşağıdaki posterin üzerinde..
Bu bilgece öğütten çok dersler çıkarılmalı; TAVUK TOPLUM olmamak için..

Darvin_der_ki

Ünlü İngiliz tarihbilimci Arnold Toynbee‘ye de nesnelliği ve onun ürünü gerçekçi vefası için teşekkür ederiz.. Büyük ATATÜRK‘ün hakkını aklı başında yabancılar öncelikle teslim ediyor.. Dahası şapka çıkararak selamlıyorlar.. Bizdeki 3,5 zibidiye ne demeli??

Ne demişti Mustafa Kemal Paşa ?

* “Dünyada her şey için, maddiyat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir; bilim ve fennin dışında kılavuz aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır.”
(22.09.1924, Samsun öğretmenleriyle konuşma, 1925, Atatürk’ün M.A.D. s. 19)

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 25.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net