Etiket arşivi: ESFENDER KORKMAZ

Türkiye’nin nüfus yapısı değişiyor…

Türkiye’nin nüfus yapısı değişiyor…

Esfender KORKMAZ
esfender@esfenderkorkmaz.com 
YENİÇAĞ, 25.7.19
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) “Uluslararası Göç İstatistikleri -2018″ i açıkladı. 2018 yılında Türkiye’ye başka ülkelerden 577457 göçmen nüfus geldi. Bunun yanında 323918 vatandaşımız da başka ülkelere göç etti.

2018 yılında göç olarak gelen ve giden nüfusun çoğunluğunu 20-29 yaşları arasındaki genç nüfus oluşturuyor. Bu oranlar:

* Türkiye’ye göç eden yabancıların %22.2’si,
* Türkiye’den yurt dışına göç eden vatandaşlarınızın da %28.9’u bu genç nüfustan oluşuyor.

Gençlerimizin nerdeyse üç kişiden birisi yurt dışına gidiyor. (AS:; Bu tümce yanlış, doğrusu hemen yukarıda..) Aslında; giden gençlerin gitmekten başka çaresi kalmıyor. TÜİK verilerine göre gençlerde açıklanan işsizlik oranı %24‘e çıkıyor, fiili işsizlik oranı da %30’u geçiyor.

Bunların yerine göçmen olarak gelenler için iş hazır değil… O zaman gelenlerin yapacağı bellidir. Ya karın tokluğuna çalışacaklar veya gayri meşru işlere girecekler.

G20 Liderler Zirvesine katılmak üzere Japonya’ya giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir törende, Türkiye’de 4 milyon mülteci olduğunu, Suriyeli mülteciler için 37 milyar $ harcandığını söyledi. AB Komisyonu, Türkiye’deki Suriyelileri desteklemek için taahhüt ettiği 6 milyar Euro’luk desteğin yalnızca 2,35 milyar Euro’luk kısmını aktardığını açıkladı.

Kaba bir hesapla, Türkiye Suriyeli mülteciler için 27 milyar dolar harcamış. Eğer bu 27 milyar doları gençlerin eğitimi ve istihdam olanakları için harcasaydık, gençlerde işsizlik oranını çok düşürmüş ve gençlerin yurt dışına göçünü büyük oranda önlemiş olurduk.

2018 yılında Türkiye ye göç edenlerin ilk üç sırada, %35’i İstanbul’a, %12.4’ü Ankara’ya, %6’sı Antalya ya geldi. İç İşleri Bakanlığının açıklamasına göre halen Türkiye de 3 milyon 630 bin Suriyeli var. Bunların 540 bini İstanbul’da yaşıyor ve bu nedenle Bakanlık önlem almaya çalışıyor. Aslında Suriyelilerin sayısını tam olarak bilmemiz olanaksızdır. Her gün kaçak yoldan binlerce insan giriyor.

YENİÇAĞ gazetesinin dünkü manşeti, ”Kaçak Yolu Türkiye” idi. Türkiye Avrupa’ya kaçak yoldan geçiş yolu oldu. Dahası Türkiye’den Avrupa’ya girmeye çalışan insanlar arasında yüksek zayiat ortaya çıkıyor. Gerçekte bunları serbest bırakırsan tümü Avrupa’ya gider. Dahası kaçakların içinde terörist olanlar, DEAŞ militanları da olabilir. Bu nedenle her gün medyada sık-sık DEAŞ operasyonları yer alıyor. Güvenlik güçlerimizin enerjisini DEAŞ ve terör için kullanıyoruz.

Öte yandan Türkiye’de Fiili işsiz sayısı 7 milyon dolayındadır. Buna karşın Suriyeliler dışında da yaklaşık bir milyon yabancı Türkiye de izinli veya izinsiz çalışıyor. Üstelik bizim sonradan görme kimi şımarık zenginlerimiz işçisine 300-400 $ aylık öderken, ev işinde çalışan bu yabancılara 800 – 900 $ aylık ödüyor. Bunlarda bu paraları kendi ülkelerine götürüyor.

Sonuç :

1 – Suriyelilerin ve Arapların Türkiye’ye göçü ile, Türkiye’nin etnik yapısı değişiyor. Arap nüfus artıyor. Üstelik bunlar daha hızlı çoğalıyor. Suriyelileri konuk ederken kendi insanımızı kovmanın konukluk sloganı ile nasıl bir açıklaması olabilir? Acaba Türkiye üstüne oynanan bir oyuna alet mi oluyoruz?

2 – Suriyelilere sahip çıkıp, kendi vatandaşımızın işsizlik ve güvenlik gibi nedenlerle yurt dışına göç etmesine neden olmak, insani değerler ile de izah edilemez. Bizim insanımız için İnsanlık değerleri işlemiyor mu ?.

3 – Türkiye’den göç eden gençler; bu ülkeyi Türk – Kürt ve azınlık Türk vatandaşları kanımızla ve canımızla birlikte kurduk. Türkiye dünyanın en yüksek insan potansiyeline ve en çok olanaklarına sahip bir ülkesidir.

    • Bu ülkeyi terk etmek yerine, teröre ve Türkiye üstüne oyunlara hep birlikte karşı çıkmalıyız. Sıkışınca Türkiye’yi terk etmek sosyal sorumsuzluktur.

Uluslararası rezervler neden önemli?

Uluslararası rezervler neden önemli?

Esfender KORKMAZ

esfender@esfenderkorkmaz.com, 21 Nisan 2019, SÖZCÜ

İngiliz Financial Times gazetesi “Merkez Bankası rezervlerinin dış borç stoklarıyla artırıldığını”, Nisan sonunda 28.1 milyar $ olarak açıklanan net rezervin “Swap işlemleri dışarıda tutulduğunda 16 milyar doların altında olduğunu” iddia etti. Uluslararası rezerv, Merkez Bankalarında tutulan, döviz, altın ve özel çekme haklarının toplamıdır. Gazetenin açıklamasında iyi niyet yoktur. Zira bütün ülkelerde kaynağı ne olursa fiili döviz  stoku önemlidir. Kaldı ki, istikrar için Merkez Bankaları ellerindeki bütün imkânları kullanırlar.

Merkez Bankası web sayfasında en son Şubat ayı rezervleri yer alıyor. Aşağıdaki tabloya göre toplam rezervlerde bir yıl öncesine göre erime var. Toplam rezervler  14.5 milyar dolar, döviz rezervleri 10.3 milyar dolar ve altın rezervleri 3.9 milyar dolar azalmış. Tablodaki net rezervler altını da kapsıyor.

                      MB ULUSLARARASI REZERVLER  
  ŞUBAT  2018 ŞUBAT 2019
TOPLAM REZERV 114,6 100,1
DÖVİZ 87,9 77,6
ALTIN 25,1 21,0
SDR 1,4 1,4
VADESİNE BİR YIL VE DAHA AZ KALMIŞ DÖVİZ YÜKÜMLÜLÜKLERİ 11,8 13,7
ŞARTA BAĞLI DÖVİZ YÜKÜMLÜLÜKLERİ 66,8 31,8
NET REZERV 35,9 54,6

Yukarıdaki tabloda yer alan şarta bağlı döviz yükümlülükleri, 1 yıl içinde ödenecek Hazine garantili dış borçlar ile Bankacılık sektörünün döviz ve altın cinsinden zorunlu karşılıklarından oluşuyor. Merkez Bankası rezervleri, aşırı kur hareketlerini kontrol etmede, dış borç ödeme zorluklarının yaşanması durumunda kullanılır. Ayrıca ekonomik istikrar için bir çıpa görevi yapar.

Bir ülkenin rezerv yeterlilik seviyesi o ülkenin gelişmiş veya gelişmekte olan ülke olmasına göre, ülkelerin dış borçlarına göre, döviz kazanma potansiyellerine göre ve yabancı sermaye hareketlerine göre değişir.

Son dönemlerde IMF‘nin bizim gibi dalgalı kur sistemi uygulayan ülkeler için geliştirdiği döviz rezervleri yeterlilik seviyesi, kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stokuna, diğer yatırımlar, portföy yükümlülükleri, ihracat ve hizmet gelirleri’ne göre hesaplanıyor. Diğer yatırımlar içinde bankaların yurt dışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları, yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatları, Yurt dışından sağlanan krediler yer alıyor.

2018 yılında Bloomberg Barclays tahvil endeksinde bulunan 21 gelişen piyasa arasında Türkiye, Güney Afrika, Arjantin ve Malezya’nın IMF’nin “yeterli seviye” olarak değerlendirdiği seviyelerin altında döviz rezervine sahip olduğu belirtildi. Öte yandan aşağıdaki tabloda bazı gelişmekte ülkeler ve bunların 2017 veya 2108 yılındaki dış borçları yer almaktadır.

BAZI ÜLKELERDE VE TÜRKİYEDE ULUSLARARASI REZERVLER
İLE TOPLAM DIŞ BORÇ STOKU (MİLYAR DOLAR)  
  DÖVİZ REZERVİ DIŞ BORÇ STOKU
BREZİLYA 358,3 556,4
RUSYA 356,5 453,7
MEKSİKA 170,5 437,0
ENDENOZYA 124,5 335,2
TÜRKİYE 101,1 448,4
ARJANTİN 62,5 232,0
GÜNEY AFRİKA 50,8 142,8

Kabaca değerlendirmek gerekirse, Türkiye, Arjantin ve Meksika’nın dış borçları ile döviz stokları arasındaki orantı, birbirine benziyor. Küreselleşme ile uluslararası rekabette arttı. Bu rekabet sık-sık spekülatif sermaye tarafından manipüle (AS: “manuple” olacak) edilmek isteniyor. Bize düşen, kimden gelirse  gelsin, bu tür manipülasyonlara karşı pozisyonumuzu doğru tutmak ve uluslararası piyasaları ikna etmektir.
====================================

 

Bu bütçe halkın bütçesi değil

Bu bütçe halkın bütçesi değil

Esfender KORKMAZEsfender KORKMAZ
esfender@esfenderkorkmaz.com
YENİÇAĞ, 
23 Aralık 2018

e-kitap’ta %1 olan KDV oranı, yeni yılda %18’e çıkarıldı. e-dergide 8 olan vergi oranı da %18’e çıkarıldı. Kitapta %8 oranı devam ediyor. Avrupa’da ve dünyada kültür araçlarından ya hiç vergi alınmıyor veya düşük alınıyor. Söz gelimi Latin Amerika’da Şili dışında hiçbir ülke kitaptan KDV almıyor.

Geçtiğimiz Mart ayında bir televizyonda bir akademisyen “Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede” demişti. Tepkiler üstüne istifa etti ve fakat sonrasında ödül olarak YÖK denetleme kuruluna atandı.

Kitapta KDV artıran siyasi iktidarın ne yapmak istediği çok açık değil mi?
Dahası Türkiye’de vergiyi fakir-fukara veriyor. Çalışan kesim üstünde, işveren kesintileri dahil, vergi ve kesintilerin payı %37’dir. Bu oran Avrupa Birliği’nde %25’tir.

  • Akaryakıtın üçte ikisi vergidir.

Gelir vergisi, şirketlerin verdiği Kurumlar Vergisi ve gayrimenkul vergilerinin, toplam vergi gelirleri içindeki payı %26’dır. Vergi gelirlerinin %74’ü zengin ve fakirin aynı oranda ödedikleri, KDV, ÖTV ve diğer tüketim vergilerinden oluşuyor. (Aşağıdaki tablo.) (AS: Dolaylı ya da Tüketim vergisi)

Bütçenin harcama kısmına gelince;

2019 Merkezî Yönetim bütçe giderleri teklifi 960.9 milyar liradır. (Aşağıdaki tablo.)

1- 2019 bütçesinde yatırımları gösteren sermaye ve sermaye transferlerin payı düşük. %6.1 olarak çok düşük kalıyor. Kamu yatırımları özel yatırımlar içinde altyapı oluşturur ve sürükleyici olur. Yatırımların bu kadar kısılması, potansiyel büyümeyi olumsuz etkiler ve işsizliğin artmasına neden olur.

2- 2019 bütçe açığı 80.6 milyar lira olarak, bütçenin % 7.8’i kadar öngörülmüştür. Bütçe açığı bazen bütçe politikası olarak kullanılabilir. Eğer durgunluk varsa, bütçe açığı talep artışı ve ekonomide canlanma yaratır.

3- 2019 bütçesinde faiz giderleri 117.3 milyar liradır. Devlet yatırım yapmak için borçlanıyorsa, borçlanmanın net katkısı olur. Ayrıca eksi reel faiz varsa, devlet tahvili ve hazine bonosu alanlar, devlete ilave gizli vergi ödemiş olurlar.

4- Bütçede katma değer yaratan ve yaratmayan harcamalar var. Personel harcamaları, mal ve hizmet alımları, yatırımlar, katma değer yaratır. Buna karşılık 960.9 milyar lira olan 2019 bütçesinin %40.8’ini cari transferler (391.3 milyar lira) oluşturuyor. Bu transferler içinde yalnızca tarımsal desteler, verimlilik artışı yaratır. Diğerleri katma değer yaratmaz. Bu transferler, zararları ve açıkları kapatmak ile siyasi iktidarın yardımlar dediği ve aslında seçimler için dağıttığı transferlerden oluşur.

2019 bütçesinin beşte ikisinden fazlasını oluşturan cari transferlerin kaleminin bu kadar yüksek olması, bütçe kaynaklarının siyasi amaçla kullanılması ve çarçur edilmesi demektir. Bu haliyle 2019 bütçesinin ekonomik istikrarı bozucu etkisi daha yüksek olacaktır.

Kaynak Yeniçağ: Bu bütçe halkın bütçesi değil – Esfender KORKMAZ

ESFENDER KORKMAZ : BİR GECEDE NASIL YOKSULLAŞTIK

BİR GECEDE NASIL YOKSULLAŞTIK

Esfender KORKMAZ

Prof. ESFENDER KORKMAZ
esfender@esfenderkorkmaz.com  Yeniçağ – 19.08.2018

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Doların 7 liraya çıkıp sonrada 6 liranın altına düşmesini bazı yetkililerin piyasa ekonomisinde bir işleyiş olarak yorumladıkları anlaşılıyor.

Piyasa ekonomisi“Yatırım, üretim ve dağıtım ile ilgili kararların arz ve talebe dayalı olduğu, mal ve hizmet fiyatlarının serbest fiyat sistemi içinde belirlendiği ekonomidir.” Ancak piyasanın kendi halinde bırakılması piyasa anarşisi doğuruyor. Zira sermaye karını maksimize etmek için tekelleşme, kartelleşme ve spekülasyon yapma eğilimindedir. Bu nedenle devletin asıl işi gerektiğinde piyasaya müdahale etmek ve rekabet kurallarını çalıştırmaktır. Bizim Anayasamızda da Devlete bu görev verilmiştir.

Bu nedenle eğer dövizde bir spekülatif hareket oluyorsa bunun suçunu spekülatörlere iç ve dış güçlere atmak yanlıştır. Eğer bizim bilmediğimiz tersine bir müdahale yoksa, bu sorun devletin işlevsiz kalmasından kaynaklanan bir sorundur. Hükümet edenlerin kur politikası, faiz politikası, bütçe politikası ve devlet anlayışlarındaki yanlışlar spekülasyona izin vermiştir.

Spekülasyon, bir kısım insanların spekülatif kar elde etmesine, buna karşılık diğerlerinin aynı oranda kayıp vermesine neden olur. Kur hareketinde iki türlü sorun var; Birisi TL’nin düşük değerde olması diğeri de bir gecede kur artışından yüksek para kazananlar ve kaybedenlerdir.

  • TL, Dolara göre %40 daha düşük reel değerdedir. TL / Dolar kurunun 3.80 dolayında olması gerekir. Dolar 6 lira ise 2.20 lira daha pahalı demektir. Kamu kesiminin 142 milyar $ dış borcu var. TL bu değerde kaldığı sürece kamunun TL olarak dış borç karşılığına bugünkü değerle 312 milyar ek yük geldi demektir. Bu fark bütçeden yani halkın vergileri ile ödeneceği için, sonuçta yük topluma yayılmış oluyor.
  • Özel sektörün 217.3 milyar $ döviz pozisyon açığı var. Kazancı TL olduğu için bu kesimin TL karşılığı dış borç yükü de TL’nin düşük değerde kalması halinde % 40 artmıştır.
  • Dünyada yap- işlet – devret modeline göre özel sektöre yaptırılan kamu altyapı yatırımlarında risk, özel sektöre aittir. Bizde ise, rasyonel hiçbir esasa dayanmayan risk paylaşımı söz konusudur. Devlet talep garantisi vermiş ve ayrıca özel sektörün dış borçlarına kefil olmuştur. Üstelik Türkiye’de dolarla talep garantisi vermiştir.

2005 – 2017 Kamu – Özel İşbirliği projeleri yatırım tutarı 48 milyar dolardır. Bu yatırımdan beklenen gelirlerin bugünkü değeri, yani sözleşme değeri 115 milyar dolardır. Bunlar içinde çoğunluğu risk paylaşım yöntemiyle yapılmıştır. Kalkınma Bakanlığı kayıtlarında bu ayırım proje sayısı olarak yapılıyor ve fakat maalesef yatırım değeri olarak yapılmıyor.

Devletin riski paylaşması nedeniyle:

Yatırım pahalıya çıkmıştır. Devlet borç alarak bu yatırım yapsaydı % 15 kar payı ödemeyecekti ve bu nedenle yatırım 7.2 milyar $ daha ucuza çıkacaktı. Devletin talep garantisi her yıl değişir. Genel olarak projenin yarısı kadar dersek takriben 57 milyar $ bütçeden para ödenecektir.

Devlet ayrıca bu projelerin toplam 115 milyar $ gelirinden yoksun olacaktır. Eğer bu yatırımları Devlet borçlanarak yapsaydı, bu borcu yatırım gelirleri ile geri öderdi. Proje geliri Dolarla hesap edildiği için de ek olarak geliri artardı.

Bu haliyle devletin kaybı bütçeden ödenen 57 milyar $ talep farkı ile 7.2 milyar $ yatırım maliyet farkı olarak toplam 64.2 milyar Dolardır. Başka bir ifade ile devletin risk paylaşımına girmesi gibi yanlış bir kararı halka 64.2 milyar dolara mal olmuştur. TL düşük kaldığı sürece bu farkın TL maliyeti de daha yüksek olacaktır.

  • Doları bir gecede 7 liraya çıkarıp o gün dövizini bozduranlar, yüksek spekülatif karlar elde ettiler. Muhtemeldir ki, bu karlarla şimdi zora düşecek şirketleri satın alacaklardır. Söz gelimi bir bankanın 100 olan hisse senedi, şimdi 40 geriledi. Hisselerini kim toplar, bakmak gerekir.

Kesin sonuç “kim olursa olsun manüpülasyon yapanlar, spekülatörler kazandı hepimiz kaybettik şeklindedir.
================================================
Dostlar,

AKP DEVALÜASYONU HAKKINDA
YURDUM İNSANINA 10 SORU ve….

Çok kıdemli ve yetkin Ekonomi hocası, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi önceki Dekanlarından Sn. Prof. Korkmaz’ın bu irdelemesi son derece önemlidir, net ve muazzzam büyüklükte sayısal verilere dayalıdır.

Halkın cebinden en azından 64,2 milyar $ servet çalınmıştır. 

Hırsız kimdir ?

Peki Devletin – Hükümetin temel görevlerinden, varlık nedenlerinden değil midir halkın refahını, can ve mal güvenliğini sağlamak!??

Bu görev yerine getiril(e)memiştir. Görevini yapmayan siyasal iktidar, halk yığınlarının kitlesel olarak yoksullaştırılmasından sorumludur ve bu suçunun yasal – siyasal hesabını vermelidir.

Alman basınında bu hazin tablodan doğrudan Erdoğan sorumlu tutulmaktadır..

Yaşananların, olağanüstü yanlış ekonomi politikaları yüzünden zorunlu duruma gelen yüksek oranlı devalüasyon için bir mizansen olduğu yaygın kabul görmektedir.

İlk iş istifadır!

Ayrıca şu soruların mutlaka yanıtlanması zorunludur       :

  1. AKP – Erdoğan iktidarı gene kandırılmış mıdır?
  2. Kandırıldı ise bu kaçıncı kandırılmadır?
  3. AKP – Erdoğan, kandırılmak için mi iktidar olmuştur?
  4. Yeryüzünde kandırılmak için iktidara gelen hükümeti olan başka ülke var  mıdır?
  5. AKP = Erdoğan, ülke yönetiminin 16. yılında ustalık döneminde bu ”oyuna” (!) nasıl gelmiştir?
  6. Ha bire kandırılan ehliyetsiz – basiretsiz kadroların görevi bırakması ve halka hesap vermesi ülkenin bekası açısından zorunlu değil midir?
  7. AKP = Erdoğan; dış güçler, ekonomik savaş, bayrağa – ezana saldırı.. retorikleri (gerçek dışı laf kalabalığı) ile nereye dek halkı oyalayabileceği / kandırabileceği kanısındadır?
    İlk etapta yerel seçimlere dek mi?
  8. İktidarın ekonomideki yangın ve çökmeyi halka anlamak için bulabildiği en ”akıllıca” (!) yol, damardan hamaset ile  7. sorudaki masallar mıdır?
  9. AKP yandaşı ve soyguna – talana ortak olanlar, Müslüman ve bu ülkenin yurttaşı değil midir?
  10. İktidar; bu muazzam çapta, onlarca milyar $ düzeyinde halkın soyulması zulmünde gerçekten çaresiz durumda mıdır; yoksaaaaa ??????
    Bugün değilse bile bu soruların yanıtları yakın – orta – uzun erimde verilecektir.Demokrasiye yaraşır, onu hak eden bir toplum, millet olmak, sürü – mürit – talancı bir güruh olmaktan çıkabilmek, görüldüğü gibi, ne yazık ki, çoooook dayak – kazık yemek, soyulmakla öğrenilebiliyor.. Bedel çook ağır. Avrupa’da da Rönesans, Reform, Aydınlanma çooook kanlı oldu ve çoook uzun yüzyıllar sürdü. Ama bizim önümüzde hiç yoktan bu acı ve dev deneyim var.. Aynı yollardan birebir geçmek zorunda değiliz..

Eyyyy Yurdum insanı;

  • Bu son dinci – kinci çatal mı çatal kazıktan sonra, zangır zangır titre ve artık tebaa – kul olmaktan çık; Kant‘ın altın öğüdünü anımsa, ‘‘AKLINI KULLAN” (Sapere aude!) in-san-laş!
  • Ülkede bağımsız – tarafsız  yargı, Sayıştay, etkin TBMM, özgür basın, demokrasi olsaydı; yani kadir-i mutlak TEK ADAM rejimi olmasa idi; bu muazzam kazığı sana kim atabilirdi??!!

Kadim Socrates‘e saygı ile..
O, sorular sorarak insana kendi gerçeğini buldurma yolunda egemenlere canını verdi..

Sevgi, saygı ve ENDİŞE ile. 22 Ağustos 2018, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com