Etiket arşivi: Erdoğan : “Ben bu davanın savcısıyım..”

BOP YIKIM EKİBİ

BOP YIKIM EKİBİ

Rifat Serdaroğlu

Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım. Bize verilmiş görevlerimiz var!
AKP Genel Başkanı Erdoğan yukarıdaki sözleri tam 34 (otuz dört) kez söyledi…

Yargıtay’ın bozma kararından sonra, Ergenekon Davasına bakan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin Cumhuriyet Savcısı;

  • “Uzun yıllar kamuoyunu meşgul eden bu davada, sahte deliller kullanılmış, suç işlemediği kesin şekilde bilinen kişilere iftira edilmiştir. Bu dava öncesi yaşanan bazı terör ve suikast olaylarını Cemaatin hazırladığı ve amacın devleti tamamen ele geçirmek olduğu kesinleşmiştir.”

    Dönemin Başbakanı Erdoğan; “Ben bu davanın Savcısıyım”, demişti!

AKP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı (Bilecik eski Valisi) Tahir Büyükakın, düzenlediği ilk basın toplantısında şunları söyledi:

  • “Hak ve batıl mücadelesi veriyoruz. Şu anda bu kalenin temsilcisi Cumhurbaşkanımızdır. Bu kale yıkılırsa, ümmet yıkılır.”

Hak: Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği, her hal ve şart altında doğru olan şey.
Batıl; Şeytana boyun etmek ve onun istediklerini yapmak!
Ümmet; Hz. Muhammed’e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan, çeşitli milletlerden oluşan topluluk.

Adana’nın Aladağ İlçesindeki öğrenci yurdunda çıkan yangını sonucu 12 çocuğumuz yanarak ölmüş, 22 çocuğumuz da yaralanmıştı. Davada tutuklu bir kişi kalmadı. TBMM’deki eleştiriler üzerine söz olan AKP Bursa Milletvekili Osman Mesten;

  • “Kan, acı üzerinden siyaset yapmayın. Türkiye’de 18 milyon öğrencimiz var. 900 bin Suriyeli öğrenciyi de katarsak neredeyse 19 milyona yaklaşıyoruz. Bu kadar çocuğun olduğu yerde böyle şeyler olur. Provokasyon yapmayın.” dedi.

Bu beyanların tamamı ve daha niceleri bilerek, planlanarak söylenen sözlerdir. Bu sözler, AKP’nin Atatürk Cumhuriyetine, Türklüğe, Demokratik Rejime, Lâikliğe ve Hukuk Devletine karşı olduklarının kanıtıdır.

Yıllar önce FETÖ ile ilgili iki kitap yazıp, herkesi uyarmaya çalıştık. Devletin, uyarılarımızı dinlemesi gereken kurumlarının başındakiler, bunları görmedi, duymadı! Çünkü ya onlar da FETÖ alçaklarının tarafına geçmişler ya da AKP’den korkularına yenilerek görevlerini yapmamışlardı.

Yıllar sonra (AS: 11 yıl sonra!) Cumhuriyetin bir Savcısı, AKP-FETÖ-CIA tarafından hazırlanan kumpası açıklamak yürekliliğini gösterdi.

Çekilen acılar, yitirilen canlar, kaybolan hayatlar Türk Milletine olan değişmez sevgimize kurban olsun. Türk Milletine hizmet etmek çok zordur. Siz Türk Milleti uğruna canınızı bile feda etmekten çekinmezsiniz ama kimse sizin fedakarlığınızı bilmez, bilmek de istemez! Bir canın bir dünya olduğunu bilmeyen bazı oğlaklar, “Ne olmuş ölmüşse, görevi değil mi?” derler ve sizi bir daha öldürürler…

Fakat bu coğrafyada yaşamanın olmazsa olmazı “Güçlü Türk Ordusunun” komuta heyetinin yok edilip, Ordunun üst kademelerine karakter fukarası zavallıların gelmesiyle, Türk Milletinin başına çok büyük yeni belalar açılmakta olduğunu görmezler. Zoru görünce de “Çıkın bir şeyler söyleyin, sadece yazmakla olur mu?” diye bir de akıl vermeye başlarlar.

Değerli Okurlar;
Bir daha ve altını da üstünü de çizerek söylüyoruz :

Ülkemizde demokratik rejim değiştiriliyor.
TBMM yok hükmünde,
Bakanlar sekreter olmuş,
Yargı vatanseverleri hapse tıkmak için AKP’nin maymuncuğu durumunda!
Polisin ve Askerin zimmetinde olan binlerce ağır silah kayıp!
BOP devam ediyor. Eşbaşkan da görevde.

Barzani, Irak’ın kuzeyinde sessizce “devlet kurma” faaliyetini tamamladı.
ABD öncülüğünde ve Türk Devletini yönetenlerin ihanete varan stratejik körlüğü sayesinde Suriye’nin kuzeyinde de “devlet” kurulmuş durumda!
İsrail’in istediği Büyük Kürdistan Devletinin iki parçası şimdiden yaratılmış oldu. Geriye Türkiye ve İran’dan koparılacak iki parça kaldı.
Eğer engel olunmazsa yakında, kurulması düşünülen Kürt Devletinin üçüncü parçası olacak kısmının bizden koparılması demek olacak “Federe İslam Devletine” dönüştürülecektir.

Aziz Türk Milleti,

Eğer Atatürk gibi bir kurtarıcı bekliyorsak, daha çok bekleriz! Yok öyle biri!
Sen varsın, ben varım, biz varız, Türk Milleti var. Bir araya geleceğiz ve kendi yaramızı kendimiz saracağız. Çare biziz, çare Türk Milletidir.

Türk Milletinin göz göre göre bölünmesine engel olamayan muhalefet partilerinin, hala ülke gerçeklerini görmedikleri ve bir işe yaramadıkları ortada.

Bizler “Çoban Ateşlerini” ülkenin her yerinde yakan Atatürk Milliyetçileri ve Türk Milleti sevdalılları çalışmalarımız hakkında sizleri sürekli bilgilendireceğiz.

Şimdilik vatandaşlar olarak yapmamız gereken şey şudur:

31 Mart 2019 tarihindeki yerel seçimlerde,
AKP’li hiçbir adaya oy vermemek ve verdirtmemek!

İllerde ve ilçelerde dürüstlüğüne, çalışkanlığına, bilgisine güveneceğiniz adaylara oy vermeliyiz.
Bu konuda zaman yaklaştıkça sizlere düşüncelerimizi aktaracağız.

Biz Türk Milletiyiz. Bir ve beraber olduğumuzda emperyalist devletleri yenmiş bir milletin çocuklarıyız. Yine yaparız, yine başarırız…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 03 Aralık 2018.

Eğitim Sen: Yurda yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlenmiştir

Eğitim Sen: Yurda yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlenmiştir

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır…)

Eğitim- Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, Adana’nın Aladağ İlçesi’nde 11’i öğrenci ve 1’i eğitmen 12 kişinin yaşamını yitirdiği yurda, yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlendiğini söyledi. (02.12.2016, DHA)

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Eğitim Sen: Yurda yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlenmiştir

Eğitim-Sen Adana Şube binasında yangınla ilgili bir değerlendirme yapan Genel Başkan Kamuran Karaca, eğitimde 4+4+4 sistemi nedeniyle çok sayıda köy okulunun kapatıldığını, birleştirilmiş sınıf uygulamalarının arttığını ve taşımalı eğitim uygulamalarının yaygınlaştığını anlattı. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin ardından ilk 5 yılda, ilkokul sayısının 4 bin 117, ortaokul sayısının da 279 adet azaldığını belirten Karaca, şunları söyledi:

Aladağ'daki yurt yönetmeliklere aykırı

Başta köy okulları olmak üzere, çok sayıda okulun kapatılması nedeniyle zorunlu eğitim çağındaki çocuklar eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere gitmek zorunda bırakılmıştır. Öğrencilerin önemli bir bölümü taşımalı eğitim ile kilometrelerce yol kat etmek zorunda bırakılırken, bir bölümü de gittikleri yerlerde tıpkı Aladağ’da olduğu gibi barınma sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’ne göre sadece lise ve üniversite öğrencileri için özel yurt açılması mümkünken, öğrenciler çeşitli cemaat yurtlarına yönlendirilmiştir. Yurtlarda lise ve üstü eğitim çağında olan çocukların kalması gerekirken, bu yurtlara mülki amirlerin de onayıyla yaşları 11-14 olan ortaokul öğrencileri yerleştirilerek suç işlenmiştir. Temel eğitim çağındaki çocuklar için sadece devlet tarafından yurt ya da pansiyon kurulabilmesine rağmen, ortaokul öğrencilerinin bu yurda yerleştirilmesinin önünü açan tüm yetkililer, Aladağ’daki yangından ve yaşanan ölümlerden öncelikli olarak sorumludur. Öğrencilerin yerleşim yerlerinde bulunan okullar 4+4+4 sistemi nedeniyle kapandığı için ilçeye gelmek zorunda kalan ve devlete ait yurt olmadığı için dini cemaatlerin yurtlarına yerleşmek zorunda bırakılan öğrencilerin hayatını kaybetmesine neden olanlar ve yurt yangınında ihmali bulunanlar, en kısa süre de ortaya çıkarılmalı ve hesap vermelidir.”
Kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara ceza yok!
===================================
Dostlar,
 

Dün ve daha önce hep yazdık, konferanslarımızda konuştuk ve sorduk :

  • TOKİ neden yüzbinlerce konut fazlası yaratıyor, elinde kalıyor ve satamıyor?
  • TOKİ neden son yıllarda lüks konut yapımına yöneldi?
  • TOKİ neden öğrenci yurtları yapmıyor yeterince??

Yanıt : Tariktat ve cemaat vakıflarının – derneklerinin yurtlarında Tayyip beyin basın önünde açık talinatıyla “dinini ve kinini eksik etmeyen”, “dindar ve kindar nesiller” yetiştirilecek ve ülkemizde dinci faşizme giden kanlı yolun mücahitleri (din savaşçıları!) yetiştirilecektir!

Türkiye’de tüm toplu barınma – yaşam alanlarında hızla, öncelikle
– öğrenci yurtları ve
– yaşlı huzur evleri ile
– okullar ve
– hastanelerde hızla sağlık – güvenlik önlemleri uluslararası standartlara çıkarılmalıdır.

Tarikat ve cemaatların elindeki yurtlar kamulaştırılmalıdır.
Özellikle 4+4 ilk 8 yıllık temel eğitim, insanların yaşadıkları yerlerde verilmelidir.

Adana – Aladağ faciası ve vahşeti mutlaka soruşturulmalı ve adil ve etkin bir yargılama ile sorumlular cezalandırılmalıdır.

Erdoğan, 2007-2008’de Ergenekon – Balyoz kumpas davalarında (FETÖ – AKP birlikte tezgahlamışlardı..) nasıl hiç gerekmez iken ve hukuk devletinde olmaması gerekirken “Ben bu davanın savcısıyım.. “ buyurmuşlardı; Aladağ’da yurt yangınında kurban verdiğimiz 12 insanımızın davasının adil yargılama ile hızla yürütülmesi için de, yanarak can veren masum kız çocuklarımızın “savcısı – avukatı” olsalar?? Hiç sesleri çıkmıyor oysa?? Dün (02.12.2012) Ankara’da otomobil pazarının açılışında idiler başyaver Binali bey ile.. Bu pazarın adı “Otonomi” idi! İşlevi ile hiç ilişkisi olmayan bir adlandırma ve bu adı koyanların hazin bilgi birikimlerini ele veren bir sözcük.. Özerklik, muhtariyet anlamında.. Ne ilgisi var oto pazarı ile? Bir de Ankara’da 14 yıl önce havaalanı olup olmadığını soruyordu.. Esenboğa havaaalanı onlarca yıldır Başkentte hizmettedir. AKP – RTE ülkenin ilerlemesini – kalkınmasını salt fiziksel yapılardan ibaret sanıyor galiba…

Dünyanın neresinde İstanbul gibi bir metropol kentte örnek bir kültür – sanat merkezi bakım – onarım gerekçesiyle 8-9 yıl boyunca tek 1 çivi çakılmadan harap olmaya bırakılmıştır???

Ancak yangın bacayı sarmıştır.. Bu kez 2007-8 krizi gibi teğet geçecek değil ağır ekonomik bunalım.. Yılların hatalı iktisat politikası – talan düzeni – vahşi soyguna dönüşen özelleştirme politikaları…. bumerang gibi geri dönüp sorumlularını ve de ülkemizi vurmaktadır. Erdoğan çaresizlik içinde kıvranarak halkın yastık altı dövizlerini altına, TL’ye (esasta TL’ye) çevirmesi için yalvarmaktadır. Erdoğan konuştukça ve yanlış üstüne yanlış yaptıkça Döviz fiyatları yükselmekte, hasta ve borçlu, cılız ekonominin para birimi TL adeta erimektedir.. Suriye ile ilgili, 1 gün arayla (Putin’in zılgıtıyla!) birbirinin tümüyle zıddı 2 ifadesi de birkaç gün önce TL’yi yine hızla ertimişti..

Ülkesine ve halkına bunca büyük – muazzam ekonomik, psikolojik, kültürel, diplomatik, askeri, moral… zarar verip yıkıma neden olduktan sonra bir de Padişahlık yetkisi ile Başkanlık isteme şanı ve onuru Tayyip beye nasip oldu.. Hala faiz indiriminin tek çare olduğu takıntısı sürüyor ve vargücüyle haykırıyor.. Halk ise tam bir sosyal şizofreni içinde serseri mayın gibi.. Ne yapacağını kestirmek olanaksız.. 2 yaşındaki kediden tutunuz 8-9 aylık bebeğe dek tecavüz eden sapıklar, “yiyor ama çalışıyor” diyen sapkınlar, imam-hatiplerde, yandaş cemaat vakıflarında sistematik hale gelen tecavüz, yoksullaştırma, işsizleştirme, iş cinayetleri ve karayolarında muazzam can yitikleri, en az 3-5 doğum teşviki ile kadını eve hapsetme ve oy deposu kazanma planları, türlü baskılar, hapisler, yandaş medya ile algı yönetimiyle aklı başından alınan sersemleştirilmiş, Şizoid bir toplum, hatta yaşamın gerçekliğinden koparılarak şizofrenikleştirilen kitleler.. Bu tür operasyonlar 2. dünya savaşı öncesi ve sonrası Hitler’i, Mussolini’yi, Franko’yu, Salazar’ı, Peron’u… (faşizmi!) iktidara getirmiş ve tüm dünya onlarca yıl olağanüstü ağır kanlı bedeller ödemişti..

Çare; insanımızın kutuplaştırılmadan Cumhuriyet hattında örgütlenmesi ve
TBMM’ye sahip çıkmasının sağlanması
dır..

Kolay değil ama olanaksız da değil.. Muhalefet partileri, parlamento içi – dışı tüm Cumhuriyetçi güçleri “TBMM’ne sahip çık” hedefi çevresinde toplamalıdır.

1 Mart 2003 tezkeresinin AKP oylarıyla reddi ile ülkemizin ABD işgalinden kurtarılmasında olduğu gibi, AKP içinden ve MHP’den yurtsever – vicdanlı – sağduyulu vekillerin bu uğursuz oyunu, faşizme ve federasyona, ardından bölünmeye sürüklenişi durduracağını umarız.

Yineleyelim :

Başkanlık rejimi;
Türkiye’de dinci faşizmin ve parçalanmanın anahtarıdır.

Sevgi ve saygı ile.
03 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com

Prof. Mehmet Haberal Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı seçildi.

Türkiye’yi gururlandıran haber

Prof. Dr. Mehmet Haberal, 105 ülkeden 6700 organ nakli uzmanı üyenin internet aracılığıyla oy kullanarak katıldığı seçim sonunda, Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı seçildi.

Türkiye’yi gururlandıran haber

(AS :  Bizim katkımız yazının altındadır..)

Prof. Dr. Mehmet Haberal, 105 ülkeden 6700 organ nakli uzmanı üyenin internet aracılığıyla oy kullanarak katıldığı seçim sonunda, Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı seçildi.

Prof. Dr. Mehmet Haberal, dünyanın en büyük ve en saygın organ nakli derneğindeki yeni görevine 2016-2018 döneminde “Seçilmiş Başkan” olarak başlayacak, görevini 2018-2020 döneminde Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı kimliğiyle sürdürecek. Prof. Haberal’ın yeni başkan seçildiği haberi, derneğin tamamına yakın üyelerinin katılımlarıyla Hong- Kong’da yapılan ve kuruluşun 50. yıldönümünün de kutlandığı 26. Dünya Organ Nakli Genel Bilimsel Kongresi’nde açıklandı.

Prof. Haberal, Üçüncü Millenyum’un başladığı 2000 yılında Roma’da düzenlenen 18. Dünya Organ Nakli Bilimsel Kongresi’nde de meslektaşları tarafından onurlandırılmış, o kongreye dünyanın her köşesinden katılan 5 binin üzerindeki organ nakli uzmanı tarafından “Dünyanın en başarılı 14 organ nakli uzmanından biri” seçilmiş ve Papa tarafından verilen “Organ Nakli Öncüleri” yazılı madalyanın sahibi olmuştu.

105 ülkeden 6700 organ nakli uzmanının üye oldukları bu saygın kuruluşunun başkanı seçilmesinden sonra yaptığı konuşmasında Prof. Haberal, önce Atatürk’e, sonra meslektaşlarına şükranlarını bildirdi. Prof. Haberal şöyle dedi:

  • “Konusunda, dünyanın en büyük ve en saygın kuruluşu olan yarım yüzyıllık Dünya Organ Nakli Derneği’ne başkan seçilebilmemi başta, ülkemin kurucusu ve milletimin çağdaş bilgilerle yetişmesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum. Bu nedenle önce, Atatürk’e minnet ve şükran duygularımı bildiriyorum. Ayrıca, benim için gurur verici kararlarıyla, dünyanın bu uzak köşesinden bana, özellikle büyük özlemini duyduğumuz bugünlerde milletime güzel bir haber göndermek olanağı sağlayan dünyadaki tüm meslektaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi bildiriyorum.”

Prof. Haberal derneğin 50. kuruluş yıldönümünün de kutlanacağı 2016 yılı toplantısının İstanbul’da yapılması için 2008 yılından başlayarak tüm üyelere özel tanıtım kitapları ve CD’leri göndermiş, 2010 yılında yapılacak kent seçiminde yarışacak üç aday kentten birinin İstanbul olmasını sağlamıştı. Bu çalışmasından kısa bir süre sonra Prof. Haberal, 13 Nisan 2009 tarihinde “Ergenekon kumpası” kapsamında tutuklanmış ve 300 bin adet basılan ve dört dilde yayımlanan “Suçum Ne?” başlıklı bir kitap yazmasına ve aynı soruyu her duruşmasında yargıçlar kuruluna sormasına karşın kimsenin bilemediği ve açıklayamadığı nedenden 4,5 yıl Silivri Cezaevi’nde kalmıştı.

Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı Jeremy Chapman ve yönetim kurulu üyeleri, derneğin 50. kuruluş yıldönümü kutlama toplantısı ve 26. Dünya Organ Nakli Bilimsel Kongresi’nin yapılacağı kentin seçimini 2010 yılının üçüncü ayına değin beklettiler ve…Sonunda İstanbul’u aday kent listesinden çıkarmak zorunda kaldılar. Yöneticilerin bu kararının nedeni, Başkan Jeremy Chapman’ın, Ergenekon soytarılığı kapsamında Silivri Cezaevi’ndeki meslektaşı Prof. Dr. Mehmet Haberal’a gönderdiği 16 Şubat 2010 tarihli ve “Lütfen bize hak ver” dediği şu mektubunun satırlarında yeralmakta:

“Sevgili Mehmet,

Dünya Organ Nakli Derneği’nin 2016’daki Genel Kongresi’nin İstanbul’da yapılması kararı için daha fazla bekleyebilmemizin olanaksız olduğunu bildirmek zorundayım. Şu an içinde bulunduğun durum göz önüne alındığında, Türkiye Organ Nakli Derneği’nin 2016 yılında İstanbul’da senin öncülüğünde bir kongre düzenlemesinin mümkün olmayacağı konusundaki görüşümüzü, en iyi niyetle senin anlayacağından eminim. Ayrıca, seni haksız yere tutuklayan Türk makamlarına, daha önceleri yaptığımız gibi bir işbirliğinde bulunmayı bu kez önermek istemiyoruz. 2016 yılı Genel Bilimsel Kongremizin yapılacağı kentin seçimini, bu nedenler sonucu, İstanbul’un dışında kalan öteki iki aday kent, Buenos Aires ve Bangkok arasında yapmaya karar verdik. Derneğimizin 2010 Küresel Profesörlüğü’ne ilişkin yerleri tespit ettiğimde seninle tekrar temas kuracağım.

Sağlığın ve iyiliğin için en iyi dileklerimle,
Jeremy.”

Sabriye Aşır
Odatv.com, 22.08.2016
====================================

Biz de çok gururlandık dostlar..

Sn. Prof. Haberal meslek büyüğümüzü kutluyoruz gönülden..

Hele Başkan seçildikten sonraki şu sözleri için kendisini ayakta alkışlıyoruz :

  • …başkan seçilebilmemi başta, ülkemin kurucusu ve milletimin çağdaş bilgilerle yetişmesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum. Bu nedenle önce, Atatürk’e minnet ve şükran duygularımı bildiriyorum

    Diliyoruz AKP – RTE biraz aynaya baksınlar ve ders çıkarsınlar..
    Erdoğan o kumpas davalar açıldığında Başbakandı ve

  • “Ben bu davanın savcısıyım..” diye gürlüyordu. Ergenekon soytarılığı davasının kumpasçı savcısı Zekeriya Öz‘e Başbakanlığın zırhlı özel aracını sunmuştu.

    Bir Başbakan böylesine derin ve vahim “kandırılabilir mi?” yoksa birileri, bu masallara inanmamızı isteyerek bizi ti’ye almayı sürdürüyor mu??

Sevgi ve saygı ile.
22 Ağustos 2016, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com