Yaklaşık elli yıldır bir “oh” dedirtmediler şu çilekeş Anadolu insanına.
Bağımsızlık deyince, muhtıracı general Memduh Tağmaç’ın kara gözlükleriyle bakıldı gençliğe. Darağaçları kuruldu…
Eşitlik deyince, uluyarak yüründü üstlerine. Üniversite kapılarında tarandılar, öğrenci evlerinde boğuldular.
Özgürlük deyince, işkencehanelerde çığlık çığlığa can çekiştirildiler. Hapislerde çürütüldüler, şube pencerelerinden aşağı atıldılar.
Uygarlık deyince, cayır cayır yakıldılar. Yobaz haykırışları arasında çocuk gözler buharlaştı.
Kardeşlik deyince, soy sopçu kavimciye silah tutuşturuldu. Öç, öfke ve de ölüm ölümsüzleştirildi.Petrol mü, su mu, toprak mı, yeraltı mı, yerüstü mü, iktidar mı, güç mü, para mı, rant mı, kâr mı; ne haltsa istekleri, hep halkın, hep ama hep gençlerin ılık kanları üzerinden hesaplaşanlar…
Gizli örgütlerin, işbirlikçi kuyrukçuların, kirli savaşların,
canlı bombaların ardına sığınmayın.
Biliyoruz sizi, tanıyoruz, görüyoruz. Kanıyoruz, ama kanmıyoruz.
Yaşatmacılık kuralı
Ölümlerin ardından o bıktırıcı, alışıldık, beylik laflar geveleniyor ağızlarda.
Araştırılıyormuş da. Tedbir alınmamışsaymış, ihmal varsaymış, sorumlular hakkında gerekenler yapılacakmış…
Bu yurdun yetiştirdiği seçkin aydınlardan Prof. Dr. Bahri Savcı, ileride devlet kademelerinde çalışacak öğrencilerine, devletin en önemli sorumluluğunun “yaşatmacılık kuralı” olduğunu öğretirdi.
- “Devletin asıl görevi” derdi, “Yaşamı; tüm boyutları ile tüm tehdit ve tehlikelerden kurtulmuş kılacak, bireyin yarınki, hatta bugünün içindeki yaşamının, bütün kaygılardan
ve korkulardan uzaklığını verecek ve garanti edecek bir durumu sağlamaktır.”Devlet yönetimi, devrimci kuruluş felsefesine düşman, ayrımcı, bilisiz, lümpen bir takımın eline geçerse, uygar ilkelerin hiçbir anlamı kalmıyor.
Bir anla…
Öpüştüğü Esad’ı şeytan ilan etti. El sıkıştığı Putin’i tehdit etti. Kapısında beklediği Obama’ya sataştı. Oydaşı İran ile kapıştı.
PKK ile önce anlaştı, sonra bozuştu.
İçi de, dışı da gerdi, gerdi, gerdi.
Gerginlik, insancıkların canında patladı.
Susku bilmeyen o boğuk ses babalandı yine:
Birbirimize düşmeyecekmişiz.
Bizi birbirimize düşüren kim; bir bil, bir anla artık…
Savaş travması
Türkiye Psikiyatri Derneği’nin, yüze yakın canımızı yitirdiğimiz 10 Ekim’de,
Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde yaptığı açıklamadan:
- “İnsanlığın kadim olduğu kadar kanlı tarihi boyunca savaşlar kadar ruh sağlığına zarar veren başka bir ruhsal travma yoktur. Savaş, tek başına savaş ve çatışma demek değildir ve göç demektir, politik şiddet demektir, o güne kadar yan yana bir arada yaşayan toplumu oluşturan insanların birbirlerine karşı beslediği kötü, yıkıcı, düşmanca hisler demektir. Savaş bireylerin tek tek ruhsal sağlıklarını bozduğu gibi, toplum ruh sağlığını da tümüyle etkiler.
Şiddet meşrulaşır, kutsallar yitirilir. Savaşlar sonrasında insanların ruhsal yaralarının sarılması bazen yüzyıllar alır. Yüzyıllar alır diyoruz çünkü psikiyatri literatürü savaşın, göçün etkilerinin kuşaktan kuşağa aktarılarak üçüncü, dördüncü kuşaktaki insanları bile
ruhsal hastalıklara yatkın duruma getirdiğini göstermektedir.
‘İnsanlar arasındaki duygusal bağları güçlendiren her şey, savaşa karşı işler’ der Freud.
Bu yüzden, barışı kurmak için, düne dek dostumuz, kapı komşumuz, akrabamız olanları
nasıl düşmanımız olarak kabul etmeye başladığımızı anlamak zorundayız.”
====================================
Dostlar,
Cumhuriyet‘in sayısı giderek azal(tıl)an, okuyucu zoru – desteği ile tiraj kaygısı ile gazeteden atılamayan yurtsever – ATATÜRKÇÜ yazarı çoook değerli Işık Kansu‘nun bu günkü makalesi nefis.. Biz de Düya Ruh Sağlığı Günü’ne değinecek ve Türk Psikiyatri Derneği’nden alıntı yapacaktık ki, Sayın Kansu yaptılar bunu sağolsunlar..
Sayın Işık KANSU‘yı izlemek, okumak, onun ulusalcı birikiminden yararlanmak gerek..
O bize, meslektaşımız Cumhuriyet aydını Dr. Ceyhun Atıf KANSU‘dan armağandır…
(1919-1978)
O Dr. Ceyhun Atıf KANSU ki, kızamık salgınında elinde öbek öbek ölen bebeciklerin acısınıa isyanla, çaresizliğini dışa vuran insan duyarlığı ile KIZAMIK AĞIDI başlıklı görkemli şiirin yazarıdır.. Bu şiiri daha önce web sitemizde yayımlamıştık..
(Okumak için tıklayınız http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/06/Kizamuk_agidi.pdf).
Sevgi ve saygı ile.
12 Ekim 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com