Etiket arşivi: DİRENİŞİ KÜRESELLEŞTİRMEK

7 Haziran’daki şoku zafere çevirmeyi başardı!

7 Haziran’daki şoku zafere çevirmeyi başardı!

portresi


Osman ULAGAY

Cumhuriyet, 03.06.2016

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Erdoğan’ın zaferine herkes katkıda bulundu

Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren herkesin bir gerçeği teslim etmesi gerekiyor. Erdoğan son bir yıl içinde müthiş bir siyasetçi olduğunu kanıtladı ve büyük bir zafer kazandı. Muhalifleri ise seçmenin sunduğu fırsatı kullanamadı ve hezimete uğradı.

7 Haziran 2015 günü yapılan seçimde Erdoğan’ın “tarafsız cumhurbaşkanı” olarak büyük destek verdiği AKP’nin TBMM’deki sandalye çoğunluğunu kaybetmesi büyük bir şoktu başkanlık hayalleri kuran Erdoğan için. Çoğunluğu ele geçiren muhalefet partileri için ise büyük bir fırsattı. Ama onlar seçmenin onlara sunduğu Türkiye’nin gündemini değiştirme fırsatını kullanamadılar çünkü gündemi değiştirmeye hazır değildiler. Erdoğan seçim şokunu atlatınca hemen kendi senaryosunu yazdı ve rolleri dağıttı. Deniz Baykal, CHP, MHP, HDP, Kandil ve PKK bu rolleri hemen benimseyip oynamaya başladı ve bugünlere gelindi. 7 Haziran hiç olmamıştı sanki. 8 Haziran 2015 sabahı suya düşmüş görünen Erdoğan’ın “sınırsız yetkili başkan” olma hayali şimdi gündemin birinci sırasında.

Şanlı geçmişi pazarlama modası

Türkiye’nin gündemini tek başına Erdoğan belirliyor. Erdoğan’ın gündeminde tantanalı fetih kutlamaları vardı geçen hafta. Erdoğan törende yaptığı konuşmada Batı dünyasına ders vermeye devam etti, Batı’nın “Fetih”in intikamını almak için Türkiye ile uğraşmaya devam ettiğini söyledi. Kutlama sırasında iktidara yakın TV kanallarında yapılan röportajlarda da her mikrofonu eline alan kişi bütün fenalıkların Batı’dan geldiğini ama AKP iktidarı sayesinde yeniden dirilen Türkiye’nin Batı’nın cezasını vereceğini vurguladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçısı olan Türkiye güçlüydü, lideri kararlıydı, O’nun bütün yetkileri elinde topladığı bir Türkiye, Allah’ın izniyle herkese kafa tutabilirdi.

Erdoğan küresel trendleri iyi izleyen bir lider. Şanlı geçmişi geri getireceğini vaat ederek halkı avutmak moda haline geldi şimdi. ABD’de Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olmaya hazırlanan ünlü işadamı Donald Trump da aynı şeyi yapıyor. “Amerika’yı yeniden dünyanın lideri yapacağım, ABD’nin gücünü herkese göstereceğim” diyor. Nasıl yapacağını söylemiyor ama hoşnutsuz kitleyi peşinden sürükleyebiliyor. Rusya’da Putin, ülkesini yeniden dünyaya kafa tutabilen bir süper güç haline getireceğini söyleyerek, iki yıldır küçülen ekonominin yarattığı sıkıntılara karşın popülaritesini koruyabiliyor.

Erdoğan, Putin ve Trump gibi liderlerin, teknolojinin geleceği belirleyeceği bir dünyada ülkelerini iyi bir yere ulaştırması zor, yeni sorunlara sürükleme potansiyeli ise yüksek ama geçmişi geri getirme vaatleriyle kitleleri peşlerinden sürüklemeyi başarıyorlar.

Farklı gündemi kim oluşturabilir?

Bugün gelinen noktada, seven sevmeyen herkes Erdoğan’ın ne yapacağına odaklanmışken Türkiye’nin gündemini değiştirmek kolay değil. AKP dışındaki siyasi partilerin bugünkü yapılarıyla bunu başaramayacağı son bir yılda daha da netleşti. Onların dışında Türkiye’nin gündemini değiştirmek için, hiç değilse fikir üretme konusunda bir şeyler yapma kapasitesine sahip olanların da bu konuya öncelik verdiğini söylemek olanaksız. Türkiye’nin gidişatından memnun olmayan, dost ortamında Erdoğan’ı acımasızca eleştiren ve ülkenin geleceği konusunda kaygı duyan kişilerin bu yaz boyunca tatil programlarını bozarak, Türkiye’nin gündemini değiştirmek için çaba harcayacağını hiç sanmıyorum. Bu kişilerin dünyada olup biteni izlediğine, dünyadan kopmanın tehlikelerini gördüğüne, geçmişe odaklanmış bir gündemle ve tek adam yönetimiyle Türkiye’nin çıkmaza sürükleneceğini bildiğine eminim ama bu konuda bir şeyler yapmanın, bir şeyler düşünmenin, inisiyatif almanın başkalarının işi olduğunu düşünüyorlar herhalde.

Farklı bir dünya mümkün

Bu ortamda bir umut ışığı görmek istiyorsak geçmişe değil geleceğe bakmanın ve dünyadaki ilginç gelişmelere odaklanmanın bize bir çıkış yolu açabileceğini düşünebiliriz. Ekonomiden politikaya, küresel ısınmadan jeopolitik gerilimlere, bugün yaşanmakta olan sorunların ve teknolojideki atılımın dünyayı bir kırılma noktasına yaklaştırmakta olduğunu görenlerin sayısı giderek artıyor. Pek çok konuda “böyle gelmiş ama böyle gitmez” noktasına gelinmiş olması ve toplumsal tepkilerin siyasi tepkiye dönüşmeye başlaması dünya düzeninde köklü değişimin gerekli olduğunu düşünenlerin elini güçlendiriyor. Geçmişe dönüşün çıkış yolu olamayacağını görenler farklı bir geleceğin hayalini kurmaya çalışırken, gündeme gelen ve bize de esin kaynağı olabilecek olan kimi gelişmelere yandaki yazıda değineceğim.

Değişim rüzgarı neoliberal düzeni sarsıyor

Dünyada işler iyi gitmiyor….
– OECD’nin önceki gün açıklanan son raporunda da belirtildiği gibi, dünya ekonomisi düşük büyüme tuzağından bir türlü kurtulamıyor.
– Ekonomide büyüme yetersiz kalırken eşitsizlik hızla artıyor, özellikle gelişmiş ülkelerde geniş kesimin hayat standardı düşüyor, gelecek güvencesi kalmıyor.
Mülteci akını da buna eklenince mevcut hükümetler kitle desteğini kaybediyor ve popülist liderlere gün doğuyor.
– Latin Amerika’da başkanlık rejimiyle yönetilen ülkelerin çoğunda ekonominin yavaşladığı ya da küçüldüğü, yolsuzluk iddialarının gündeme geldiği görülüyor.
– “Tek adam” yönetiminin geçerli olduğu Rusya da benzer bir durumda.


Öte yandan teknolojideki değişimin yeni sorunlara yol açması kaçınılmaz görünüyor ve son 35-40 yıla damgasını vuran düzenin artık değişmesi gerektiğini savunanlar çoğalıyor. Bu bağlamda bazı ilginç gelişmelere tanık olunuyor.

Vatandaşlık geliri referandumu

Önümüzdeki pazar günü her İsviçre vatandaşına yılda 30.000 İsviçre Frangı tutarında “vatandaşlık geliri” bağlanması konusunda referandum yapılacak İsviçre’de. Önerinin kabul görmesi beklenmiyor ama böyle bir önerinin referanduma sunulmuş olması bile önemli bir gelişme. Konu Finlandiya ve Hollanda gibi ülkelerin de gündeminde. Belki daha da ilginç olan ise “vatandaşlık geliri” önerisinin ABD’de ve özellikle Silikon Vadisi’nde ilgi görmeye başlaması. 4. Sanayi Devrimi’ni gündeme getiren teknolojik dönüşümün milyonlarca çalışanı işsiz bırakması kaçınılmaz göründüğü için Silikon Vadisi’nin teorisyenleri de her vatandaşa koşulsuz olarak bir temel gelir sağlayacak olan “vatandaşlık geliri” uygulamasına sıcak bakmaya başladı.

IMF neoliberalizme karşı
Geçen hafta IMF’nin üç tanınmış ekonomistinin ortak imzasıyla kurumun yayın organı olan Finance & Development dergisinde yayımlanan makalede dünya ekonomisinde bugün yaşanmakta olan sorunların neoliberal politikalara aşırı değer verilmiş olmasından kaynaklandığı ileri sürüldü. Makalede

– eşitsizliğin artması ve
– küresel büyümenin tıkanmış görünmesi de

neoliberal politikalarla ilişkilendirildi. Çoğu kimsenin neoliberal politikaların kalesi olarak gördüğü IMF’nin böyle bir görüşe yer vermesi dikkate alınması gereken önemli bir gelişme.

Vergi cennetleri hedef tahtasında
Küresel şirketlerin kârlarının büyük bölümünü vergi cennetlerinde tutarak vergiden kurtulması ve toplamı 1.7 trilyonu bulan ABD şirketlerine ait nakit fazlasının ekonomiye katkıda bulunacak yatırımlara dönüşmemesi, giderek daha fazla göze batmaya başladı. Şimdi vergi cennetlerine karşı ne gibi yaptırımlar uygulanabileceği tartışılıyor.

==========================================

Dostlar,

Boğulmak üzereyiz KüreselleşTİRmecilerin dayattığı Yeni Dünya Düzeni’nde (!)

Özellikle 1980’den bu yana 35 yılı geçtik..

Büyüklerin deyimiyle “Dünyanın çivisi çıktı..”

Artık küresel – emperyal mekezlerde de bu derin – onmaz çelişme ve tıkanmaların
halının altına süprürülemediği izleniyor..

Kanada’dan Prof. Michelle Chossudovsky‘nin reçetesi yalındır :

* DİRENİŞİ KÜRESELLEŞTİRMEK..
Yoksulluğun Küreselleşmesi adlı görkemli yapıta önsöz yazan Prof. Noam Chomsky,
böyle not düşmüştü..

*****
KÜRESELLEŞME : İKİ YÜZE BİR MASKE

  • Küreselleşme adı verilen şeyin tarihsel gelişmenin kaçınılmaz olgusu değil,
    bir avuç dev tekeller topluluğunun politikası olduğu açığa çıktı. Sıradan politika,
    kendini evrensel ve kaçınılmaz olgu diye sunmuştu. Bu basit yolla insanlık, ateş denizinde
    mumdan gemilere dolduruldu
    Şimdi yeni, gerçek ve öncekilerden daha sağlam gemiler
    inşa etmek için çalışıyoruz.”
  • Başlangıçta buğulu cam ardına yerleşmiş bu şoförü seçmek belki güçtü; şimdilerdeyse
    buğu bir yana cam da ortadan kalkmıştır. Burun buruna geldiklerimiz yatırımcılar’(!), ‘reformcular’, ‘yapısal uyarlamacılar’, (!) ‘piyasalar’, ‘ulusötesi tekeller’dir.
    Bunlar, azgelişmiş ülkelerin yöneticilerine “reformları” (!) gerçekleştirdikleri sürece ‘demokrat‘, bundan cayacak olurlarsa ‘diktatör – zorba‘ etiketleri dağıtanlardır.
    (AS: Retorik tuzağa dikkat!)
    (Prof. KALDONE G. NWEIHED, Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi,
    Çev. B.T. Gürel, Memleket Yay., ISBN: 978-9944-5435-1-4, 2006)

*****
Acaba Türkiye, boğuntuya getirildiği iç gündem ve sorunlar sarmalından ne ölçüde başını kaldırarak Küresel dinamiklere, konjonktüre bakacak ve stratejik konum alabilecek ??

Değerli yazar Ulagay, 28.09.2008’de Milliyet’te yazmıştı :

Ahlaksiz_piyasanin_cokusu_Ilhan_Ulagay

 

Türkiye, bu çok kötü yönetim sarmalından hızla kurtulmak zorunda..

Sevgi ve saygı ile.
05 Haziran 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

EĞİTİMİŞ : 1 MAYIS’TA TÜM TÜRKİYE’DE ALANLARDAYDIK

logo

1 MAYIS’TA
TÜM TÜRKİYE’DE ALANLARDAYDIK

1 MAYIS’TA TÜM TÜRKİYE’DE ALANLARDAYDIK

Eğitim-İş olarak bu yıl, Uluslararası İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, Ankara’da Güvenpark’ta, İstanbul’da AKP iktidarının 1 Mayıs’ta Taksim’i emekçilere yasaklama inadına karşı Taksim’de, tüm Türkiye’de ise alanlardaydık.

İstanbul’da Şişli’den Taksim’e yürümek isteyen Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve
bağlı sendikalara polis tarafından TOMA ve biber gazı ile sert müdahalede bulunuldu. Emekçilerin Taksim’e girişlerine faşizan bir şekilde engel olundu.

Ankara’da ise Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalarımız ile birlikte
1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü Güvenpark’ta kutlayarak,

  • “işsizliğe, yoksulluğa, hukuksuzluğa, baskılara, emperyalizme, kapitalizme, taşeronlaştırmaya, kapitalizme karşı; eşit, özgür ve insanca bir yaşam” talep ettik.

“Güvenceli İş Güvenceli Gelecek İnsanca Yaşam İçin AKP’ye Teslim Olmayacağız”
pankartının açıldığı alanda, Genel Başkanımız Veli Demir açıklama yaptı.

Demir, “İktidarın tüm emek düşmanı ve baskıcı uygulamalarının emekçilerin birlikte mücadelesi sayesinde durdurulacağının bilincindeyiz” dedi.

“BİRLİK VE MÜCADELE İÇİNDE KAZANILACAK”

Demir, iktidarın tüm emek düşmanı ve baskıcı uygulamalarına karşı emekçilerle birlikte yurdun tüm meydanlarında iktidara seslendiklerini belirterek sözlerini şöyle sonlandırdı:

  • “Emek ve Cumhuriyet düşmanı politikalarına,  iş güvencesinin kaldırılması girişimlerine, taşeron, esnek ve kuralsız çalıştırmaya, iş cinayetlerine, ırkçı, gerici ve bölücü eğitim sistemine, özelleştirme ve yerelleştirmeye, gerici faşizme karşı birlik ve mücadele içinde mücadele kazanılacaktır. Bütün emekçiler temel hakları ve ekonomik talepleri için birleştiğinde, daha adil ve özgür bir dünyanın kurulacağını biliyoruz.”

Eğitim-İş olarak, başta İstanbul olmak üzere ülkenin her yerinde alanlarda sergilediğimiz
kararlı ve dik duruşla, her 1 Mayıs’ta olduğu gibi, sömürüye karşı iş, ekmek ve özgürlük; sömürgeciliğe karşı bağımsızlık bayrağını dalgalandırdık.

AKP’nin
– yağma ve talan düzenine karşı;
– düşük ücret,
– ağır çalışma koşulları,
– işçi kıyımları,
– taşeronlaştırma ve
– esnek çalışmaya karşı
– işten çıkarılmalara ve
– iş cinayetlerine karşı;
– sendikasızlaştırma ve
– kamu emekçilerini güvencesiz bırakma girişimlerine karşı;
– sürgünlere,
– kadrolaşmaya,
– özelleştirmeye karşı;
– ırkçı, bölücü gerici eğitim sistemine karşı;
– haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak, çocuklarımızın eğitimli ve sağlıklı,
güven içinde yaşayabileceği bir ülke için, 1 Mayıs’ta alanlardaydık.

================================

Dostlar, 

Teşekkürler EĞİTİM-İŞ’e!
Güvenlik güçlerinin yasal ve meşru bu tür demokratik hakların kullanılmasını yersiz ve orantısız güç kullanarak engelelemeyi alışkanlık – rutin uygulama durumuna getirdğiğini üzülerek izliyoruz. Bu tablo çağdaş Türkiye’ye yakışmıyor.

Ne var ki iktidarda baskıcı AKP rejimi var.. Giderek demokrasiyi lafa kaldırıyor ve ülkemizi kendince islami bir faşizme sürüklüyor.

Elbette başaramayacak..

Ancak bir de tersini düşünsek.. Polis temel görevi olarak hemen her tür toplantıyı – gösteriyi özellikle de protestoyu engellemek yerine asıl görevinin bu tür etkinliklerin yapılabilmesini sağlamak ve bu amaçla güvenlik hizmeti vermek olduğunu anımsasa!

İşçinin – emekçinin bayramını bir kez daha kutluyor, onlarla dyanışma içinde olduğumuzu vurguluyor ve ONURLU – SAĞLIKLI – GÜVENCELİ bir çalışma yaşamı istiyoruz..

Sanayi proleteryası ile günümüzün Post-modern Bilişim Çağı Emekçileri; üniversite bitirmiş ama işsiz, iş bulmuş ama yoksul, yoksul değilse yoksun, geleceği çalınmış ve sömürülen, gelecek vaadetmeyen bir yaşamı olan, yabancı dil bilen, bilişim becerili, iletişim kurabilen gençler. dayanışma içinde yabanıl kapitalizmi tahtından indireceklerdir.. Bu yüzyılda üstelik!

KüreselleşTİRmeciler = Yeni emperyalistler çooook zordalar.. Beş yüz yıllık tarihlerinde
hiç olmadığı ölçüde.. Reçete yalın : DİRENİŞİ KÜRESELLEŞTİRMEK!

Sevgi ve saygı ile.
03 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ne yazmıştık : 22 Temmuz 2007 Seçimlerinin Anatomisi / The Nude Anatomy of General Elections held on 22nd July 2007

Değerli okuyucumuz, 22 Temmuz 2007 seçimlerini 5 yıl önce bugünlerde oldukça kapsamlı olarak irdelemiştik. Okumak ister misiniz?22_Temmuz_2007_Secimleri’nin_Gercek_Anatomisi_12.08.07