CUMHURİYET BAYRAMI
Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar
Bu gün, Mustafa Kemal Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti‘nin 96. yılını, AKP iktidarınca son 17 yıldır içine sürüklendiğimiz tüm olumsuzluklara karşın coşkuyla kutluyoruz.
Adı geçen siyasal partinin ve iktidarının konjonktürel olduğunu, bir başka anlatımla, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek sürecek onurlu tarihinde küçücük bir ayraç (parantez) olduğunu çok iyi biliyoruz..
Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüz de çok net ve kesin olarak vurgulamış, tarihe bilinçle not düşmüştü :
-
“Benim naçiz (ölümlü) bedenim elbet bir gün toprak olacak ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır (sonsuza dek yaşayacaktır.“
Kurtuluş Savaşımızın utkuyla (zaferle) sonuçlanması ve Lozan Antlaşmasıyla uluslararası hukuk katında resmen tanınmamız, bağımsızlığımızın kabulüyle, yeni Türk devletinin yönetim biçimine karar vermek gerekiyordu. 29 Ekim 1923 günü, Teşkilat-ı Esasiye Kanununda (Anayasada) yapılan değişiklik ile Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyet rejimi emperyalizme karşı yurt içinde ve dışında yıllarca süren savaşlar ve çok çetin uğraşlar sonucunda kuruldu. Yurt içinde saltanat yandaşları emperyalistlerle iç içe geçmişlerdi. Emperyalist devletleri cephede yenmiştik, ancak kapıdan kovsak bacadan girmeye çabalıyorlardı. Din adamı kılıklı ajanlarını, Anadolu’nun en uç noktalarına dek sızdırmışlardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında planlı biçimde dış güçlerin kışkırtmasıyla çıkarılan pek çok iç isyanın bastırılması, 1911’den beri 12-13 yıldır pek çok cephede ağır sıcak çatışmalardan son derece yorgun ve olanakları tükenmiş çıkan yeni Türk Devleti için kolay olmadı. Emperyalizmin yerli işbirlikçileri ve hilafet – saltanat yandaşları, satın aldıkları sözde din adamlarına, Cumhuriyet’in ölümsüz kurucusu Mustafa Kemal Paşa hakkında “Görüldüğü yerde katli vaciptir” diyerek ölüm fermanı – fetvası yayımlatıyorlardı.
Günümüzde de Cumhuriyet Bayramlarında, 30 Ağustoslarda, 19 Mayıslarda, Çanakkale zaferinin yıldönümünde, kurucusu olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Cumhuriyetimizin yaratıcısının adının anılmıyor olması, es geçilecek bir durum değildir. Aksine “Keşke Yunan galip gelseydi” diyebilen Cumhuriyet düşmanlarının, üstelik bir 10 kasım gününde (2018) hediyelerle ziyaret edilmesi ise açıkça Cumhuriyet’e meydan okumadır.. Devletin – milletin birliğinden Anayasal olarak sorumlu AKP’li Cumhurbaşkanı, bu kabul edilemeyecek gelişmeler karşısında suskundur nedense! Erdoğan, Anayasal sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Dahası, bu anlamlı sessizlik yüzündendir söz konusu pervasızlıklar. Daha açık söyleyelim :
-
Cumhuriyetin anayasal kurumları, Cumhuriyetin kurucusunu görmezden gelmeyi kararlılıkla sürdürebiliyorlarsa, KARŞIDEVRİM FİİLEN YÜRÜRLÜKTEDİR!
“Onun için Türkiye’de Cumhuriyet demek, Türk Milletinin bağrına oturmuş olan emperyalizmle Saltanat’a karşı kurduğu bir savunma kalesi demektir. Bu sebepten Türkiye’nin devrimci Anayasasında, her madde üçte iki çoğunlukla değiştirilebilirdi. Ama hiçbir çoğunlukla, hiçbir zaman ve hiçbir kimsenin değiştiremeyeceği tek madde, Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet olduğu maddesidir.” demekte Dr. Hikmet KIVILCIMLI.
Cumhuriyet, Prof. Türkkaya Ataöv’ün deyimi ile “Ümmet değil Cumhuriyet, kulluk değil bilgelik!” tir. (http://ahmetsaltik.net/2019/08/14/ummet-degil-cumhuriyet-kulluk-degil-bilgelik/)
Mustafa Kemal Atatürk, gençlere şöyle sesleniyor ve en büyük yapıtı Cumhuriyeti, Türk gençliğine emanet ediyordu.
-
“Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizsiniz.
Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”
Cumhuriyet ulusumuza, çağdaş uygarlığın, demokratik ve laik bir hukuk devleti olmanın tüm kapılarını açmıştır. Cumhuriyetin kazanımlarının değerini bilir ve onu koruyup geliştirerek gelecek kuşaklara aktarabilirsek; 21. yy. ve sonrasında dünya uluslar ailesinin, uluslararası toplumun saygın bir üyesi olacağımıza, yolumuzun ışık ve aydınlık olacağına kuşku yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti; yeniden varoluşun, küllerinden dirilişin ve tam bağımsızlığımızın kurumsal yapılanması ve güvencesidir. Kuşaktan kuşağa şan ve onurla aktarmak, sonsuza dek yaşatmak, Anadolu halkının / ahalisinin = Türk Milletinin tek sözcükle “beka” sorunudur.
“Bizi karanlıklardan, esaretten ve zilletten kurtararak, Kutlu Vatanımızı ve Kutlu Cumhuriyetimizi armağan eden Büyük Atatürk‘ümüzün aziz hatırası ve maneviyatı önünde en derin sevgilerimle, en derin saygılarımla ve sonsuz sonsuz minnet hislerimle eğiliyorum..” diyor bir Cumhuriyet kadını yazar, Güzide Filiz Tuzcu (http://ahmetsaltik.net/2017/10/29/45097/)
Biz de aynı duygularla tüm halkımızın Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun diyoruz ve
- AKP iktidarını ;
- Cumhuriyetin temel değerlerine saldırmaktan vazgeçmeye,
Karşıdevrimi durdurmaya çağırıyoruz. - Bu gidiş ülkemiz için “hayırlı” değildir. Kalkışanlar için hiç ama hiç “hayırlı” olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, önüne çıkan – çıkarılan her türlü irticayı ezip geçerek sonsuzluğa yolculuğunu kararlılık ve onurla – şanla, bilimsel akılcılıkla sürdürecektir.
- Bu tarihsel gerçeklik böylece kavranmalı ve herkes ama her- kes haddini bilmelidir.