Etiket arşivi: Çocuk Koruma Yasası

ARTI TV konuşmamız : ARTAN KIZAMIK OLGULARI SORUNU

Dostlar,

Türkiye’mizin yakıcı ve acımasızca oynanan (manüple edilen!) gündemi içinde “gerçek” sorunlarımız unutturulup geçiştirilebiliyor.. Hukuk devletinden uzaklaşan otoriter – totaliter – despotik ve sonunda diktatörlük düzenlerinde bu “oyun” vazgeçilmez, son derece önemli egemenler için.

Dün, 1 Temmuz 2023 günü ARTI TV‘den arandık ve “ARTAN KIZAMIK OLGULARI” sorunsalını değerlendirmemiz istendi. 15:20 dolayında bağlandık ve yaklaşık 17,5 dakika sorunu irdeledik, sayın sunucu Denizcan Abay’ın sorularını yanıtladık.

Kızamığa yakalanan bir yaş altındaki bebeklerde özellikle, 1-4 yaş arasında epey, %95’ten çok… aşılama eksiği var.. Demek ki son 1 yılda bebek kızamık aşılamaları çoookkkk tavsamış.
Kızamık tanısı alan 1-4 yaş arasındaki çocuklarımızda ise aşısızlık %60 gibi. Demek ki son 4 yılda çocuk kızamık aşılamaları da çookk tavsamış. Sorumlu kim? Sağlık Bakanlığı, Bakanlığı uzatılan 2 Bakandan biri olan Dr. F. Koca, üstelik bir Çocuk Hekimi olarak baş sorumlu. Üstelik ulusal kamuyouna hiiiiiiç bilgi vermeksizin..

2023 yılının ilk 4 ayında 2005 kişide olası kızamık olgu incelemesi yapılmış olup bunların 1440’ı kesin olgu olarak saptanmış” olmasına karşın. Kızamık ölümleri de saklanmış Türkiye kamuoyundan. 8 dolayında ölümden söz edilmekte. Kızamık olağan koşullarda binde 6 dolayında öldürücü. 1440 kesin olguda 8-9 olgu olağan olarak beklenir. 1440 kesin Kızamık olgusuna karşın hiç ölüm olmaması “anormal”. Kaldı ki, bu salgın denebilecek yayılmada Kızamığa yakalananlar, beklenir ki alt sosyo-ekonomik kırılgan insanların bebekleri – çocukları olsun.. Yoksul, göçmen, işsiz, depremde barınaksız, sağlık hizmetlerine erişemeyen, beslenmesi bozuk – malnütrisyonlu.. 2023’ün ilk 4 ayı.. Kış ve soğuk zamanlar ve zatürre (pnömoni) en ciddi ölümcül komplikasyonu kızamığın. Olguların dağılımını bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı bilgi vermek bir yana, örtüyor.

Eee Dr. Koca Kovit-19 ölümlerini, olgu sayılarını da “ustalıkla” (maharetle) yönetmişti (!)
En son açıklanan ölüm sayısı 101 bin idi ama 23 Şubat 2023 günü TÜİK, 2 yıllık “erteleme” den sonra 2 ardışık yıllık ölüm verilerini açıklamış ve 220 bin “fazladan ölüm” itiraf edilmişti. Bu fazladan 220 bin ölümü açıklayacak tek / biricik etmenin Kovit-19 olduğu ortada. Ülkemizde başkaca bir kıran; açlık, savaş, kıtlık, iç çatışma, toplu intihar (!), savaş, başkaca salgın.. olmadığına göre..

Fakat Sağlık Bakanlığı, DSÖ’ne (Dünya Sağlık Örgütü) “bir miktar” olgu bildiriyor. Nisan 2022 – Mayıs 2023 arası toplam 457 olgu.. DSÖ Avrupa Bölgesi üyesi olarak toptan saklama yapamıyor..
***
Bizim de üyesi olduğumuz HASUDER – Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, web sitesinde

“KIZAMIK DENETLENEBİLİR VE ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR, ÜLKEMİZDE KIZAMIK SALGINI KABUL EDİLEMEZ!” başlıklı bilimsel yazanak (rapor) yayınladı. Buna göre;

  • Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2023 yılının ilk 4 ayında 2005 kişide olası kızamık vaka incelemesi yapılmış olup bunların 1440’ı kesin vaka olarak saptanmıştır.
  • 242’sinin hastaneye yatışı yapılmıştır. Bu sayı ile ülkemiz 2019 yılından bu yana son 4 yılın en yüksek kızamık vaka sayısına ulaşmıştır.
  • Son 12 ay içindeki vakalar (olgular) incelendiğinde ise; yaşa göre insidansın (görülme hızının) en yüksek olduğu kesimin 1-4 yaş dilimi olduğu ve bütün yaş dilimlerinde büyük çoğunluğun aşısızlardan oluştuğu görülmektedir.
  • DSÖ Avrupa Bölgesi’ndeki vakaların yaklaşık yarısı Türkiye’dedir.
  • Ancak ülkemizden erişebileceğimiz herhangi bir veri kaynağı bulunmamaktadır.
  • Kızamık aşılamasının toplumsal düzeyde yapılmasına karşın, aşı yapılamayanlar ya da aşı yapılıp bağışıklık gelişmeyen kişiler nedeniyle duyarlı nüfus birikmektedir.
  • Duyarlı nüfusun büyüklüğüne göre kısa süreli ve düşük yoğunluklu kızamık salgınları görülebilir.
  • 2023 yılının ilk dört ayında ülkemizde kızamık vaka sayıları yüksek bir salgının yaşanması, popülasyonda duyarlı nüfusun beklenenden daha yüksek olduğunu (toplumsal bağışıklığın düştüğünü) düşündürmektedir. (KIZAMIK KONTROL EDILEBILIR VE ONLENEBILIR BIR HASTALIKTIR, ULKEMIZDE KIZAMIK SALGINI KABUL EDILEMEZ! (hasuder.org)

Kızamık Salgınının olası nedenleri

Temel nedenlerden biri Kızamık aşılarının aksaması, kritik derecede düşmesi. Bunun da nedenleri :
– Kovit-19 döneminde genel olarak aşılamaların aksaması
– Kovit-19 aşıları üzerinden toplumda aşı karşıtlığı ve aşı çekincesinin yaygınlaşması ve Sağlık Bakanlığı’nın bu bağlamda hemen hemen hiç önlem almaması, seyirci kalması
– Ekonominin olağanüstü bozukluğu, korkunç açıklar (bütçe, dış ticaret ve cari açık) nedeniyle aşı dışalımında zorlanma
Türkiye’nin hiç aşı üretememesi nedeniyle tümüyle dışa bağımlı olması
– Ülkemize 2011’den bu yana doluşan / doldurulan milyonlarca düzensiz göçmen, kaçak ve bu kitlelerin aşırı doğurganlığı, yüksek kayıt dışılığı, sosyo-ekonomik kırılganlığı
Neo-liberal vahşi – özelleştirmeci sağlık politikaları dayatması yüzünden etkin ve yaygın Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin verilmemesi / verilememesi..

Türkiye’de 2007-2010 arası yıllık toplam Kızamık olgusu sayısı on’un (10!) altında idi. “Kızamıksız ülke” belgesi almak üzere idik. 2011’de BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile Suriye’de iç savaş çıkarmaya alet olmanın ardından kitlesel göçler…. ve durum bu.

İki yıl önce bir G20 toplantısı sonrasında da vurgulanmıştı :

  • Ardışık afetler salt bir zaman sorunu..

Önlem alan ülkeler olası afetleri önlüyor, öteliyor.
Türkiye ise akıl ve bilim dışı yönetiliyor / yönetilemiyor.
Dolayısıyla KÖK NEDEN “KÖTÜ YÖNETİM”

  • Türkiye AKP=RTE’nin şeriat bataklığına sürüklenen yönetimsizliğinden kurtulmadıkça, daha pek çok sorun yaşayacak.

Masum insanlar, işçiler, bebek ve çocuklar sağlığını yitirecek, hastalanacak, engelli kalacak, erken ölecek.. İnsanlaşamayacak.
***
Neler yapılabileceğini de konuştuk..
İzlemek için lütfen tıklayınız.. paylaşınız, gereklerini yapınız..

AŞI YAŞAM KURTARICIDIR..
AŞI KARŞITLIĞI BİLİMSEL DEĞİLDİR.
AŞILAR İLAÇLARDAN BİLE DAHA GÜVENLİ TIBBİ – BİYOLOJİK ÜRÜNLERDİR.
AŞISI OLAN BULAŞICI HASTALIKLARDAN KORUNMANIN EN ETKİLİ YOLU AŞILANMADIR
AŞILANMA YAKINLARIMIZ VE TOPLUMA KARŞI SORUMLULUK GEREĞİ BİR YÜKÜMDÜR.
ÇOCUKARI AŞILATMAMAK ANABABA İÇİN MUTLAK BİR HAK DEĞİLDİR, SINIRLANABİLİR.
(Anayasa m.12, 56 ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocuk Koruma Yasası vd.)

https://youtu.be/lEGB3kQghVI 

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Soruna ilişkin olarak geçtiğimiz günlerde de web sitemizde paylaşımlarımız oldu..

EGE POSTASI’na demecimiz : ARTAN KIZAMIK OLGULARI SORUNU | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
TTB UDEK Üyesi KLİMİK, HASUDER ve Türk Pediatri Kurumu’nun Türkiye’deki Kızamık Salgını Üzerine Görüşü | Klimik | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÇOCUKLARA DİN EĞİTİMİ VERİLMESİ

logo ata

BASIN ve KAMUOYUNA

Adında hâlâ MİLLİ ve EĞİTİM sözcüklerini barındıran, katılımcıları değiştirilmiş, yöntem ve gelenekleri tarumar edilmiş, tümüyle mevcut iktidar anlayışının yandaşlarından oluşturulmuş bir grup “eğitimci” nin katılımı ile toplanan 20. Milli Eğitim Şurası’nda OY ÇOKLUĞU ile “OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÇOCUKLARA DİN EĞİTİMİ VERİLMESİ” öneri kararı alındığını basından öğrendik.

Bu ÖNERİ KARARI “çocuğun üstün yararı” ilkesine ve pedagoji bilimine aykırı, çağ ve akıl dışı bir karardır.

Böyle bir kararın uygulanması okul öncesi eğitim çağındaki çocuklarımızın ruh ve akıl sağlıkları için ciddi bir tehdit olacaktır.

Eğitimin bilimsellikten uzaklaştırılıp dinselleştirilmesi, ilk öğretimde 4+4+4 sitemi ile yaratılan olumsuzluklar, 8 kez değişen Milli Eğitim Bakanlarının her birinin yap boz denemeleri, okullarda din ve ahlâk bilgisi derslerinin kimi tarikat ve cemaatlerle verilmesi, Bakanlığın kimi şaibeli ve Laik Cumhuriyet karşıtı vakıflarla imzaladığı protokoller, hukuken tartışmalı ZORUNLU DİN DERSİ uygulaması ve nihayet DİNDAR VE KİNDAR NESİLLER YETİŞTİRME çabalarının eğitimde nasıl bir felakete yol açtığı ortada iken;

Bir de Milli Eğitim Şuralarının tarihsel ve bilimsel önem ve değerine uymayan bu çağ dışı kararın alınabilmiş olması gerçekten esef vericidir.

Atatürkçü Düşünce Derneği bu kararı kabul etmemekte;

büyük Atatürk’ün gösterdiği “Muasır medeniyet seviyesini aşma” hedefine ancak LAİK, BİLİMSEL, ÇAĞDAŞ ve ÜCRETSİZ EĞİTİM ile ulaşılabileceği gerçeğini Milli Eğitim Bakanlığına hatırlatmayı görev saymakta ve bu öneri kararının asla uygulanmayacağını duymayı beklemektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyururuz. 06 Aralık 2021

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ
============================

Dostlar,

ADD Genel Merkezince yapılan açıklamaya ve yüksek sesle karşı çıkışa tümüyle katılıyoruz.
Seçenek olarak

İKİNCİ YÜZYILDA EĞİTİM HAKKI ÇALIŞTAYI KISA SONUÇ BİLDİRGESİ

temel alınmalıdır (http://ahmetsaltik.net/2021/12/03/ikinci-yuzyilda-egitim-hakki-calistayi-kisa-sonuc-bildirgesi/)

  • “Zorunlu din dersi” insan haklarına açıkça ve tartışmasız biçimde aykırıdır.

AİHM’nin bu bağlamda Türkiye’den yapılan başvurulara verdiği kararlar eldedir.
Hele Türkiye’de olduğu gibi salt İslam dininin “Hanefi” Sünni mezhebinin üstelik gerçek köklerinden kopmuş / yerli – yabancı siyasal İslamcılarca elbirliğiyle koparılmış içeriğinin “Din ve Ahlak Bilgisi” adı altında yıllardır dayatılması asla kabul edilemez!
Bu, açıkça din faşizmidir ve ibret verici olan; Yeşil Kuşak Öğretisi (doktrini) ile 1968’lerde siyasallaştırılarak Batı Emperyalimiznin güdümüne sokulan çarpık, “
sözde din” eğitimidir.

Küçük, çok küçük yaşlarda, dehşet verici biçimde okul öncesi çağda “din eğitimi” diye bir bilimsel olgu, eylem yok – tur!

Hedeflenen, içerik olarak bir an için uygun olsa bile, körpe beyinleri bütünü ile korkuya dayalı koşullandırma ve bilinç altına yönelik beyin yıkama operasyonudur ve iç – dış kurguludur. Bu yaşlardaki çocukların mental sağlığı için son derece sakıncalı hatta tehlikelidir. Çünkü Din ve bağlantılı kavramlar büyük ölçüde soyut temelli olup, okul öncesi çocukların soyutlama yeteneği gelişmemiştir. Bu yetenek ergenlikle, 16 yaşlarında kazanılmaktadır ve din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi anababanın izniyle bilimsel – yansız, pedagojik ilkelerle sıkı sıkıya uyumlu olarak verilebilir.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve 5395 s. Çocuk Koruma Yasası “her durumda çocuğun en üstün yararı” nı temel bir ilke olarak benimsemiştir (m. 4, 41/A,B,C, H).

  • Milli Eğitim (!?) Şurasında alınan bu “öneri kararı” akla – bilime ve hukuka aykırıdır.
  • Uygulanmaya konması durumunda yargıya taşınmalıdır. (Henüz hazırlık işlemi aşamasında)

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Anayasa’nın 90/5 maddesi uyarınca bağlayıcıdır, yasa hükmündedir ve Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesi olanaksızdır (4058 s.onay yasası, 1994). Temel hak ve özgürlükler bağlamında olduğundan, iç hukukta yasalarla çelişmesi durumunda üstün norm olarak uygulanacaktır yine aynı Anayasa maddesi uyarınca.

AKP iktidarı, AİHM’nin bu kapsamda bağlayıcı kararlarına (AİHS m. 46) uymadığı gibi, Anayasayı da açıkça çiğnemektedir. Anayasa md. 2, 24, 42, 90 ve 174 apaçık çiğnenen maddelerdir ve Türk Ceza Yasası’nın 309. maddedsinde düzenlenen Anayasayı çiğneme (ihlal) suçu oluşturmaktadır. Son MEB Şurasında böylesi bir kararı öneri olarak alanlar bile suç işlemişlerdir ve haklarında suç duyurusunda bulunulmalıdır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kendiliğinden harekete geçmesi beklenir.

  • Ne var ki, AKP iktidarında Türkiye hızla, açık bir dinci faşizme kurgulu olarak sürüklenmektedir.

Sonuç olarak;

Bu akıl, bilim ve çağdışı ilkel, dinci politikalar ve eylemli dayatmalar; AKP iktidarının siyasal, demokratik, hukuksal, anayasal ve insan hakları temelli meşruluğunu giderek yitirmesi demektir!

Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile.
06 Aralık 2021, Ankara


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı – Hekim
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetim (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik