MART’IN SONU BAHAR
31 Mart 2019 yerel seçimleri için son haftaya girdik. Seçime katılan partiler son kozlarını paylaşacaklar. Yerel seçimleri “Beka Sorunu” olarak görenler, daha önce ülke bütünlüğüne karşı yaptıkları işbirliklerini unutmuşlardır. Cumhur ittifakını oluşturan parti başkanları da birbirlerine söyledikleri utanç verici, ağır sözleri unutmuşlardır. Zaten toplum olarak geçmişte yaşananları unuttuğumuz için, bugünleri yaşamaktayız.
AKP iktidarının yerel seçimde yitirdiği yerlerde seçimi kazanan adayları görevden alıp, yerlerine yeni görevlendirme (kayyım) yapabileceği dile getirilmektedir. Bu söylemler, seçmenin sandığa olan ilgisini azaltmak için planlanmaktadır. Hukuk ve demokrasinin rafa kaldırıldığı bir sistemde her şey olabilir. Ama bu, bizlerin sandığa gidip, oyumuzu kullanmamızı engelleyemez, engellememelidir de. Zaten buradaki amaç, Cumhur ittifakına oy vermeyeceklerin, sandığa gitmesini engellemeye dönük bir propaganda yapmaktır. Seçim sonrasında da sandıklara sahip çıkmak önemli bir görevdir.
Siyasi iktidar; seçim ve sandık güvenliği, sahte ve ölü seçmen sayısı, sahte oy ve seçim hilesi, trafolara kedi girmesi gibi olaylarda büyük marifetlere sahiptir. Bunların üstüne Yüksek Seçim Kurulu’nun yapısı da eklendiğinde, son derece uyanık ve dikkatli olunması gerekmektedir. Bu koşullarda sandıklara sahip olunamayan her seçim, ne yazık ki iktidar partisine yaramaktadır.
- Bu yerel seçimlerde sandığa giderek, oylarınızı Cumhur ittifakı dışındaki partilerin adaylarına vermemiz gerekir.
Ana muhalefet bu seçimden galip de çıksa, oy oranını da arttırsa, mutlaka yeni CHP zihniyetindeki yönetim değişmelidir.
“Mart’ın sonu bahar” sloganı kulağa hoş gelse de, yerel seçim sonrasında ülkemizde özellikle ekonomik olarak ciddi sarsıntıların olacağı gözlemlenmektedir. Mart’ın sonu bahar ama ülkemizi bekleyen büyük sorunlar var. Bugünkü iktidar ve muhalefet ile bu sorunları aşmak zor değil, olanaksızdır.
Yerel seçimlerden sonra özellikle ana muhalefet yönetimi yenilenmelidir; Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığında buluşan, yurtsever bir kadronun göreve gelmesi gerekir. Kısaca Atatürk’ün partisini, Atatürkçü parti yapmak zorunluğu bulunmaktadır. Yurtsever kadrolar öbür partiler için de çok büyük önem taşımaktadır, yurt dışından devşirilen kadrolarla, genel başkanlarla hiç yol alınamadığı artık anlaşılmıştır.
Bugün ülkemiz çok büyük boyutta siyasi ve ekonomik kriz ile karşı karşıyadır.
Demokratik parlamenter sistem, şaibeli bir halk oylaması sonucunda değiştirilmiş ve tek adam rejimine, kısaca diktaya döndürülmüştür.
Yoksulluk, açlık, işsizlik yanında büyük savurganlık, yolsuzluk ve talan bu dönemin ana karakteri olmuştur.
- Demokratik, bilimsel ve laik eğitim bitirilmiştir.
Bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelmek için, ülkemizde aydınlığı yeniden görmek için, güzel günleri yaşamak için
-
tek çıkış yolu, Kemalizm’in Altı Oku’dur.
1923-38 arasında denk bütçe yapan, büyük atılımlarda bulunan, olağanüstü yatırımlara imza atan Atatürk Türkiye’si örnek alınmalı ve yeniden kalkınma hamlelerine başlanmalıdır.
- Demokratik ve laik cumhuriyetimizin temel ilkeleri ile demokrasiye sahip çıkmak için, oyumuzu bilinçli olarak kullanmalı ve sandıklara sahip çıkmalıyız.