Etiket arşivi: ahmet saltık

DİL ve DÜNYA GÖRÜŞÜ..

Dostlar,

Sn. Prof. Dr. Ali Ercan hocamız -ki bu sitede en çok yazıları yer alan saygın kişiyi artık siz de çok iyi tanıyorsunuz- “DİL ve DÜNYA GÖRÜŞÜ” başlıklı bir irdelemesini yolladı. İşte yaşama analitik bakabilen, sentez yapabilen özetle düşünmeyi öğrenmiş bir beyinin ürünü. Tam da Büyük Atatürk’ün özlediği gibi :

“… okumak, okuduğunu anlamak ve ondan bir sonuç çıkarmak, zekayı terbiye etmek..”

Yazısını aşağıya alıyoruz, kendilerine yazdığımız e-iletiyi de..

Ali hocam,

Bu Türkçe – İngilizce karşılaştırmanız çok hoş..
Üstadım, siz bu denli geniş ilgi alanını nasıl besliyorsunuz??
Ne zaman besleyip büyüttünüz bunları ? Bravo doğrusu..
Ben Dil Derneği üyesiyim ama yazdığınız boyutları hiç irdelememiştim!
Bu arada, İngilizce de ilk 200’de “LOVE”, “kiss” yok..
Benim bilinçaltı takıntım değilse, bana tuhaf geldi..
Özellikle ilkinin olmayışı.. Ne dersiniz ??

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================================

DİL ve DÜNYA GÖRÜŞÜ

Prof. Dr. D. Ali Ercan

Değerli arkadaşlar,

Bir dildeki kavramların ağırlık sıralaması, o dili konuşanların dünya görüşü hakkında da ipucu verir.. Tüm dünyaya egemen olan İngiliz dilinde en çok kullanılan kelimelere baktığımızda “Zaman” ilk sırada geliyor, eylem olarak “gitmek” sıfat olarak da “iyi” Türkçede ise isimlerde “yer”, eylemde “olmak” ve sıfatlarda “çok” kelimeleri başı çekiyormuş..

Ad (isim)
Time, person, year, way, day, thing, man, world, life, hand, part, child, eye, woman, place, work, week, case, point…

Eylem (fiil)
Go, know, take, see, come, think, look, want, give, use, find, tell, ask, work, seem, feel, try, leave, call…

Nitem (Sıfat)
Good, new, first, last, long, great, little, own, other, old, right, big, high, different, small,large, next, early, young, important, few, public, bad, same, able…

Türkçedeki sözcük (kelime) sıralaması bir ankette* şöyle çıkmış :

bir, olmak, bu, o, ben, demek, çok, yapmak, ne, gibi, daha, almak, var, kendi, gelmek, ile, vermek, ama, sonra, kadar, yer, en, insan….

Hint/Avrupa dil grubunda olanlar Evreni dinamik;
Ural/Altay grubunda olan bizler statik, durağan görüyoruz..
Bizde nicelik, onlarda nitelik ağır basıyor.
Cümle kuruluşunda da görülüyor bu fark.. Biz;

“Ben eve gidiyorum” derken onlar,
” I go home” diyorlar…

Bizde öncelik statik olan “Ev” de… dinamik (eylem) arkadan geliyor.
Bir kez “eve” dedikten sonra fikir değiştirebilir, gitmek yerine “bakıyorum” da diyebiliriz.. Onlarda ise “go” yani eylem ön sırada, değişmez durumda.
“I go” dedikten sonra fikir değiştirebilir home” yerine “to the school” diyebilirler. Ural/Altay dil grubu ile Hint/Avrupa dil grubu arasındaki temel farktır. æ

* TDK ‘nun bu konuda kapsamlı bir çalışması olup olmadığını bilmiyorum.
***
İngilizcede en çok kullanılan kelimeler sıralamasında ilk 200 kelime.. ”

Dostlar, tablo formatındaki bu listeyi ancak pdf olarak verebiliyoruz..
Tıklayarak erişebilirsiniz..

200_sozcuk_Ingilizcede_en_cok_kullanilan

İyi matematik bilmeyen toplumlarda adalet yoktur..

Dostlar,

“İyi matematik bilmeyen toplumlarda adalet yoktur..”

diyor NOBEL Matematik ödüllü John Nash..

Abaküs, sayı boncuğu veya çörkü, basit toplama ve çarpma işlemleri için kullanılan bir aletir. Boncukların sayılması şeklinde çalışır. MÖ 2400 yıllarında Çin’de geliştirilen abaküs, denizaşırı ticaret yapan tüccarlar sayesinde Girit ve Miken bölgelerinden Avrupa ve Amerika’ya yayılmıştır. (Wikipedia)

Türkiye’nin Matematik yarışmalarda dünyada en sonlarda olduğunu öğrenince de,

Büyük dehaya göre böyle bir durumda,

“Çocukları hiç okula yollamamak, evde eğitmek bile daha iyi sonuçlar verebilir.”
uyarsını yapıyor..

“4+4+4” ucubesiyel Türkiye’ye dayatılan, aslında AKP’ye militan oy deposu yetiştirme amaçlı.

Bir de Balyoz, Ergenekon vb. tertiplerle ülkemizin açık hava hapishanesine dönüştürüldüğünü düşününce..

Temel matematik eğitiminin = Matematiksel düşünme = Günlük yaşamında temel matematiği kullanma eğitiminin
ne denli stratelik önem taşıdığı ortaya çıkıyor..

MEB Ömer Dinçer’in bu taraklarda bezi var mı acaba?

MEB Ömer Dinçer John Nash’i duymuş mudur?

MEB Ömer Dinçer OYUN KURAMI’nı bilir mi?

MEB Ömer Dinçer “matematiksel düşünme” kavramından haberli midir?

MEB Ömer Dinçer matematiği sever mi? Sevmediği için mi ezberci 4+4+4 dayatıyor?

MEB Ömer Dinçer ne kadar matematik bilir ve günlük yaşamında kullanır?

…………………………

Yeter mi, Bakan Ö. Dinçer;

Militanca sahnelediğiniz çağdışı 4+4+4 ucubesine karşı çıkanlara 2 sıfat iliştirdiniz:

1. PKK’lı
2. Laikçi

Demokrasi anlayışınız bu denli işte.. Muhalefeti, eleştiriyi hakaretle aşağılamak..

Biz de eşdeğer karşı sıfatları sizin için burada kullansak, hemen dava açarsınız.
Bir de böyle asimetrik mücadele sorunumuz var..

İyisi mi, bizlere yakıştırdığınız hakaret sıfatlarının denklerini karşılarına siz kendiniz için yazın..

1. PKK’lı
2. Laikçi

Şeytan azapta gerek..

Bu önemli yazıyı okumanızı öneririm..
pdf olarak aşağıda.. Lütfen tıklar mısınız??

Iyi_Matematik_Bilmeyen_Toplumlarda_Adalet_Yoktur_John_Nash

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ömer Dinçer eğitimden ne anlar?

Dostlar,

Güneş’ten Rıza Zelyut

“Ömer Dinçer eğitimden ne anlar?”

başlıklı zehir zemberek bir makale yazmış..

Paylaşalım..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==============================================

Rıza Zelyut
GÜNEŞ, 5.9.12

Ömer Dinçer eğitimden ne anlar?

Türkiye’de PKK terörü bu denli azgınlaştı ise, temel nedeni eğitim politikasındaki
büyük yanlışlıktır.

Siz ‘milli eğitimi’, ‘etnik eğitim’ haline getirir iseniz; etnik gruplar (Kürtler, Çerkezler, Lazlar vb…) haklı olarak kendilerini öne çıkartacak taleplerde bulunurlar. Hatırlatalım ki; 250’den çok etnik kümenin yaşadığı ABD’de yalnızca İngilizce eğitim verilir. Halbuki bu ülkede İspanyol kökenlilerin toplamı İngiliz kökenlilerden daha çoktur. Ama Amerika’yı yönetenler; ikincil bir dilin İngilizce’nin yanına konulmasına asla izin vermiyorlar. Böyle bir gelişmenin ABD’yi parçalayacağını da bu yasağa gerekçe yapıyorlar. (Ayrıntıları merak edenler; ‘Yabancı Kaynaklara Göre TÜRK KİMLİĞİ’ adlı kitabımızın Kimlik Tartışmaları bölümüne baksınlar.)

Bugün Almanya’da Türk kökenli öğrencilere eskiden Türkçe olarak verilen dersler bile Almancaya çevrilmiştir. ‘Almanya’da yaşayanlar Almanca öğrenmek zorundadır.’ denilerek. Ne yaptı oradaki Türkler; terör örgütü mü kurdular?
Biz ise; çocuklarımıza; ‘Sen Kürtsün; Kürtçe öğren!’ demek sürecine geldik.
İhanet işte budur.

DERDİ DİNDAR NESİL

Terör örgütü PKK çocukları alıp onları eğitimden geçirdikten sonra kullanıyor.
Devlet o çocukları okul öncesi eğitim döneminde alarak modern yurttaş olarak yetiştirmelidir. Bunun için Doğu Anadolu’da yeni bölgesel okullar açılmalı;
buralar donatılmalı; oraya giden öğrenciler özendirilmeli; çocuğu bu okullarda okuyan aileler daha kuvvetli biçimde özendirilmelidir.

Ama Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bu işi bıraktı; ülkenin bütün çocuklarını
laik eğitimden alıp din eğitimine aktarmakla uğraşıyor.
Kendi ölçülerine göre bir ‘Dindar Kuşak” yetiştirecekler.
Ama bu ‘dindar kuşak” aynı zamanda ‘kindar kuşak’ olacak.
Bu dindar kuşak 1994’te Kayseri Belediye Başkanı olan Refah Partili Şükrü Karatepe’nin dediği gibi Cumhuriyet düzenine karşı içindeki hırsı, kini, nefreti eksik etmeyecek kuşak olacaktır.

AYNISINI ÖMER DİNÇER DEMİŞTİ

1995’te şu an Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturan Bay Dinçer de aynısını
başka cümlelerle dile getirmişti:

‘Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin;
laiklik, Cumhuriyet ve milliyetçilik gibi bir çok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha çok Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu
ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.”

Bugün 4-4-4 diye bilinen ve eğitimi paramparça eden sistem de işte bu yüzden getirildi. Çocuklarımızı daha gözü açılmadan imam hatip okullarına sevk etmek istiyorlar.
Buralarda; imam değil AKP siyasetini ölümüne savunacak militanlar yetiştirmek niyetindeler.

Ama biz çocuklarımızın yaradılışında bulunan yüksek vatanseverlik ve millet duygusunun imam hatip okullarında da er geç yükseleceğini; bu yıkıcı planı kıracağını biliyoruz.

HANGİ ÖĞRETMEN?

Eğitimle hiç ilgisi olmayan Bakan Dinçer; öğretmenlerin Doğu’ya gitmek istememesinden yakınıyor.

Bay Dinçer! Bunun nedeni sizin zihniyetiniz:
Siz; Cumhuriyetin idealist öğretmeni yerine ‘türban savaşçısı’ dindar öğretmen yetiştirmek istediniz; bunun sonucu karşınıza çıkıyor. Öğretmen yetiştiren okulları vatana ve millete hizmet ülküsünden çıkartır iseniz; böyle günlerde özveri gösterecek öğretmen bulamazsınız.

Manzara çok ayıp: Sanki bu millet AKP iktidarı zamanında Müslüman oldu…
Sanki bunlar Müslüman da Sakarya’da çarpışan dedelerimiz başka dinden idiler.

Vatandaştaki içten din duygusunu kışkırtarak PKK’nın yaptıklarını,
ülkemizin ABD kuklası durumuna getirildiğini ne zamana dek örteceğinizi sanıyorsunuz?

Dilimiz Kayıyor..

Dostlar,

Dil Derneği Başkanı Sn. Sevgi ÖZEL ustalık ve incelikle uyarıyor..
Dilimize sahip çıkma çağrısı yapıyor..

Hatta “sessiz çığlık” (!) atıyor..

Üniversitelerin dilimize sahip çıkmayışlarını anlayamıyor!

Biz de Dil Derneği üyei olarak bu yazıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz;
Sn. Başkanla benzer duyarlık içinde..

Büyük ATATÜRK’ün Türkçe için şu sözünü de anımsayıp anımsatarak :

“Türk Milleti’nin dili Türkçedir. Türk Dili, Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde; ahlakını, törelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini tamamlayan her şeyini dili sayesinde muhafaza etmiştir. Türk Dili, Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir.”

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================

Sevgi ÖZEL
Dil Derneği Başkanı
(Cumhuriyet 05.09.2012)

Dil Deneği Başkanı Sevgi Özel

DİLİMİZ KAYIYOR..

Politikacıların ekonomide, iç ve dış politikada ne yaptığını irdeleyen çok insan var; karnımız doyuyor mu, uygar ülkeler gibi demokrasi ve özgürlük soluyor muyuz; eğitim sistemi, düşünen ve sorgulayan yurttaş yetiştiriyor mu; adalet herkesi sarıp sarmalıyor mu? Sorularımızı olduğu gibi düşüncemizi de aktarabileceğimiz tek bir araç var; dil. Politikacılardan birçok sorunun yanıtını alamadığımız gibi, kendilerine
dil kullanımı konusunda “muhtıra” da verilmiyor.

Son yıllarda politikacı ağzıyla birçok kavram anlam ve yön değiştirdi. Politikacı toplumun erinç içinde yaşaması için her şeyle ilgilenmeyi amaç edinen kişidir;
ama ayaklı ansiklopedi değildir; danışman/uzman desteği alması gerekir. Avukat, yargıç, hekim, mühendis ya da başka meslekten olabilir; asıl mesleğiyle birlikte
dil konusunda araştırmalar yapıp uzmanlaşabilir; yapıtlar ortaya koyabilir. Ne ki bizim politikacılar, konu dil olunca, dilbilimcileri çatlatıyorlar. Aralarında dil ve edebiyatta uzmanlaşmış kabul edebileceğimiz kişiler var; ancak son zamanlarda onların da kimi sözcüklerin anlamını bozup dili politikanın aracı yaptığına tanık oluyoruz. “Ulusal, Kemalist, statüko, devrim…” gibi birçok sözcük, çoklarınca politikacı tanımına uygun biçimde kullanılır oldu.

Kuşkusuz yalnız politikacının değil, her aydının söz varlığının varsıl olması gerekir; ama bütün sözleri, hatta yanlış anlaşılma kazaları ortadayken bir politikacının beş, on bin sözcükle konuştuğunu ileri sürmesi, ancak bilinçaltındaki istek olarak tanımlanabilir. Kişinin söz varlığının yeterli olmadığını, konuşma dilinden anlayabiliriz; doğaçlama sırasında sık sık “mımm, ıhhh…” gibi sesler duyuyorsanız; “şey”ler “şey oluyor”sa; yarım tümceler birbirine ekleniyor, kesik kesik, bulanık anlatım sürüyorsa; eşanlamlı sözcükleri anlam farkı varmış gibi yan yana kullanma sıklığı varsa… Dahası politikacı soru ya da eleştiriyle karşılaşınca sinirleniyor, uygun sözcük bulamayıp argo ya da yakışıksız sözcükleri sıralıyor, karşıtlarını eleştiren değil aşağılayan dil kullanıyorsa, dil kazası kaçınılmazdır. Bakarsınız, dilbilimsel açıdan hiçbir değeri olmayan, “Türkçe o kadar zengin bir dildir ki, bazen eşanlamlı kelimeler vardır. Bazen de bugüne kadar pek çok konuşulmamış ama Türkçenin içinde yer almış kelimeler vardır” gibi ya da “sivil anlatım” benzeri yargılar ileri sürebilir.

Türkçede eril/dişil sözcükler yoktur; yalnız bazı politikacılar sözcüklere “eril” gözle bakmaktadır; yine dilimizde sivil/sivil olmayan sözcük de yoktur. Bir genel dilin sözcükleri vardır; bir de terimler vardır. Kimi sözcükler hem genel dilin öğesidir hem de özel alanların terimidir. Son günlerde tartışılan Arapça “muhtıra” sözcüğünün yaygın anlamı, “Herhangi bir şeyi anımsatma, uyarma amacıyla yazılan yazı”dır. Sözcüğe salt “hatırlatmak” diyemeyiz; “herhangi bir şeyi anımsatma ve uyarı” anlamını bölemeyiz. Dil ve Edebiyat Derneği kurucusu, hukukçu kimliği taşıyan Sayın Bülent Arınç’ın, “Bunun bir de sivil anlamının olması gerekmez mi? Muhtıranın sivil anlamı da ‘hatırlatmak’ demektir” sözü, “Sivil olmayan anlamı nedir” sorusunu usumuza getirir ki, sözcüğün böyle bir anlamı yoktur. Sayın Arınç, “Nasıl bildiri Türkçeyse, nasıl açıklama Türkçeyse, nasıl mutabakat metni Türkçeyse, muhtıra da hatırlatmak anlamında Türkçedir” derken de Arapçadan dile giren ne varsa hepsini Türkçe sayan anlayışı dile getiriyor; ne ki “muhtıra”nın bilinçaltına işleyen anlamını yine kendisi açıklıyor; “ama” ile süren uzun tümcesini, “…ama zihinlere öylesine yerleşmiş ki, askeri anlamda verilen muhtıralar veya siyasi anlamda verilen muhtıralar, bizimkiler hazırola geçmek durumunda kendilerini mecbur hissettiler.” diyor.

Pavlov’a gönderme yapılması da bilgi aktarımına yönelik bir örnek değil;
çünkü ünlü bilginin “şartlı refleks” deneyinin öznesi,
birçok nankörden daha duyarlı olan köpeklerdir.

Politikacı, dilinin ucuna gelivereni söyleyince, arkasından sözlerini
doğrulamaya çalışırken ister istemez kaza yapıyor.

Dille yapılan ve ciddi yaralar açan dil kazalarına üniversitelerin
suskun kalması çok ilginç değil mi?

Atatürk ve Beethoven ..

Dostlar,

Dr. Alpaslan Berktay, Cumhuriyet kuşağı hekimlerin öncülerindendi. O mesleğinin
4.-5. yılında iken biz doğmuşuz (1953). Her gerçek devrimci gibi onurlu ve
örnek bir yaşam çizgisi ve doğrultu tutarlığı söz konusu.

“Atatürk ve 5′inci Senfoni” adlı yazısını Cumhuriyet’te 12 Ocak 2007′de okumuş
ve gözyaşlarımı tutamamıştım. Bu görkemli yazıyı size sunuyoruz.

O’nu geçen hafta sonsuzluğa uğurladık.

5 Mart 1984 tarihli, Aziz Nesin’in öncülük ettiği ünlü AYDINLAR DİLEKÇESİ’ne
imza koymuştu. Bu yüzden hapis yattı. Bir başka meslektaşımız Dr. Erdal Atabek de..
3.5 yıla yakın “yattılar” birçok aydınımız.. Dr. Atabek daha sonra Metris’teki anılarını, “İNSAN SICAĞI” adlı okunası belgesel romanında insan sıcaklığıyla kağıda döktü.
(Bu kitap da sıcak gözyaşlarıyla ıslatılmadan okunamıyor ne yazık ki..)

Dr. Alpaslan Berktay için, üyesi olduğu İzmir Tabip Odası’nın kaleme aldığı yazıyı sizlerle az önce bu sitede paylaştık.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Silivri’de 5 yıla yakındır (24 Mart 2008′den bu yana!) tutsak Doğu Perinçek, bugünkü AYDINLIK’ta Dr. Alpaslan Berktay’dan “Alpaslan ağabey, Berktay ağabeyler” diye söz eden bir yazı yazdı ve eşi Şule hanım ile nikah tanığı olduğunu kaydetti.
Okunmasını öneririz..
=============================================

Yurtsever, devrimci, Atatürkçü aydın hekim Dr. Alpaslan Berktay (1924-2012)

Atatürk ve 5’inci Senfoni

Dr. Alpaslan BERKTAY

Cumhuriyet 12.01.2007

Atatürk ve Beethoven ..

Apayrı dallarda iki doruk.. İki devrimci, iki “mükemmeliyet” koşucusu..

Daha önceki bir yazımın başlığı “Atatürk ve 9’uncu Senfoni” idi. Beethoven, en kusursuz başyapıtını en kusurlu, tam sağır olduğu sırada, sesleri duyarak değil, notalara bakarak besteliyor! Atatürk de, tam bir yokluk içinde “düvel-i muazzama” yı yeniyor!

5’inci Senfoni ise bir başkaldırı başyapıtıdır! Ta.. ta.. ta.. ta.. diye başlar.
Besteci bunu “Kader kapıyı çaldı” diye yorumlamış. Günümüzde ise kader-kısmetle
işimiz yok. “Su, 99 dereceden 100 dereceye kaynadı. Bıçak kemiğe dayandı.” demektir bu.

İnsanın en soylu yanı da başkaldırısıdır. En soyut sanat dalı da müziktir;
bir Beethoven konserinin sonunda da, dinleyiciler -ne bir alkış, ne bir bravo sesi-
“Kahrolsun Kral! Yaşasın Özgürlük” diye haykırarak sokağa dökülüyor.
Başka bir 5’inci Senfoni de burada, ezenlere karşı ezilenlerin yanında icra ediliyor.
Düvel-i muazzamanın drednotları çepeçevre, namlularını çevirmiş Dolmabahçe Sarayı’na.

Bir ses duyuluyor:

– Geldikleri gibi giderler!

Elde yok, avuçta yok. Yedi düvele karşı neye, kime güveniyor?

“İçinde bulunduğu ahval ve şeraite bakmadan”, “mücerret” (soyut) bir başkaldırıdır bu!

Bandırma vapurunun yolcusu 19, Sıvas’takiler 38 kişidir.

Amerikalı Yarbay Rowlins sorar:
– Ya kazanamazsanız?
Yanıt hazır:
– Böyle bir millet köle olarak yaşamaktansa, ölsün daha iyi!

Ta..ta.. ta.. taa!.. demektir bu.

Atatürk, tarihin en uzun atlayışını yaptı. Ortaçağdan bilgi çağına..
Ömrü yetseydi, yapıtını daha ileriye götürüp tamamlayacaktı. Aslında o, başkalarına da
esin kaynağı olmuş, sürekli bir devrimciydi.
(Günümüzde unutturulmaya çalışılan sözcük!)

“Durmayalım, düşeriz!” diyordu.

O’nun ulusalcılığı, yarının gerçek küreselleşmesine, küreselleşmiş insana doğruydu.
Şu anda ise karşıdevrim rüzgârları esiyor. “Her yer karanlık” şarkısını söylüyorlar. “Umudunuzu kesin! Teslim olun! Avucumuzdasınız! Tek seçeneğiniz biziz!”

Evet, başkaldırı insanın en soylu yanıdır, iktidardaki teslimiyetin en büyük zillet olduğu kadar.. Biz bu filmi daha önce de gördük.

“Bizi yutmak isteyen emperyalizme ve bizi mahvetmek isteyen kapitalizme karşı” idik ve öyleyiz.

Çünkü Atatürkçüyüz!

Çünkü onurluyuz, kendimize saygımız var!

Bu değerlerde zamanaşımı da yoktur!
Umut ham hayal değil, bilimsel bir zorunluktur.
Karanlığın en koyu olduğu an ise sabahın en yakın olduğu andır.
Tarih de bunu böyle söylüyor.
Aydınlığın simgesi Çankaya’ya karanlıklar çıkamayacaktır!
Ne pahasına olursa olsun.
Bu çalınan, 5’inci Senfoni’dir! Ta.. ta.. taa!

Acı Kaybımız Dr. Alpaslan Berktay’ın Ardından…

Dostlar,

Dr. Alpaslan Berktay, Cumhuriyet kuşağı hekimlerin öncülerindendi. O mesleğinin
4.-5. yılında iken biz doğmuşuz (1953). Her gerçek devrimci gibi onurlu ve
örnek bir yaşam çizgisi ve doğrultu tutarlığı söz konusu.

“Atatürk ve 5’inci Senfoni” adlı yazısını Cumhuriyet’te 12 Ocak 2007’de okumuş ve gözyaşlarımı tutamamıştım. Bu görkemli yazıyı birazdan size sitemizde sunacağız.

O’nu geçen hafta sonsuzluğa uğurladık.

5 Mart 1984 tarihli, Aziz Nesin’in öncülük ettiği ünlü AYDINLAR DİLEKÇESİ’ne
imza koymuştu. Bu yüzden hapis yattı. Bir başka meslektaşımız Dr. Erdal Atabek de.. 3.5 yıla yakın “yattılar” birçok aydınımız.. Dr. Atabek daha sonra Metris’teki anılarını, “İNSAN SICAĞI” adlı okunası belgesel romanında insan sıcaklığıyla kağıda döktü. (Bu kitap da sıcak gözyaşlarıyla ıslatılmadan okunamıyor ne yazık ki..)

Dr. Alpaslan Berktay için, üyesi olduğu İzmir Tabip Odası’nın kaleme aldığı yazıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 5.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Silivri’de 5 yıla yakındır (24 Mart 2008’den bu yana!) tutsak Doğu Perinçek, bugünkü AYDINLIK’ta
Dr. Alpaslan Berktay’dan “Alpaslan ağabey, Berktay ağabeyler” diye söz eden bir yazı yazdı ve eşi Şule hanım ile nikah tanığı olduğunu kaydetti. Okunmasını öneririz..

Yurtsever hekim Alpaslan Berktay.. 1924-2012

=============================================

Acı Kaybımız Dr. Alpaslan Berktay’ın Ardından…

İLK KURŞUN ve İzmir Tabip Odası
www.ilk-kursun.com/haber/117038, 31 Ağustos 2012

İzmir Tabip Odası ve İzmirli hekimler olarak acımız büyük!
Cumhuriyet’le yaşıt bir Cumhuriyet sevdalısı aramızdan ayrılmış bulunuyor.

Alpaslan Berktay bir hekimdi, bir yazardı, bir yazın ve düşün adamıydı, ama bunlar kadar önemlisi eğilmeyen, bükülmeyen, dik durmayı her şeyin önüne koyan bir Cumhuriyet yurttaşı olmasıydı!

Bir ulu çınardı Alpaslan Berktay!

Yaşamının her gününde, her anında ve son nefesini verene dek önceliği ilkeleri ve hedefleri için savaşım vermek oldu! Çok yönlü kişiliği yalnızca bir hekim olarak değil aynı zamanda bir aydın olarak da duyarlı olması anlamına geliyordu.
Hemen her konuda söyleyecek bir şeyi yapacak bir eylemi vardı!

Hekimlikten emekli olmasına ve hekimlik yapmamasına karşın üyesi olduğu İzmir Tabip Odası’nın her türlü etkinliğini yakından izler deneyimleriyle yol göstericiliğini
bu yaşında da sürdürürdü. İzmir Tabip Odası’nın hiçbir Genel Kurulu’nu kaçırmaz, seçimlerde oyunu mutlaka kullanırdı. Aksaçlı delikanlılardan biriydi bizler için!
Anısı önünde saygıyla eğiliyor, üstün niteliklerinin yolumuzu aydınlatmayı sürdüreceğinden kuşku duyulmamasını diliyoruz.

Başımız sağolsun!
İzmir Tabip Odası

(Dr. Alpaslan BERKTAY’ın cenazesi 01.09.2012 Cumartesi öğle vaktinde Bostanlı Beşikçioğlu Camisi’nden kaldırılarak Doğançay Mezarlığı’nda toprağa verildi.)

Dr Alpaslan BERKTAY’ın Kısa Yaşam Öyküsü

15 Nisan 1924’te İzmir’de Girit kökenli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi.
O yılların koşulları gereğince insanların ve ailelerin oradan oraya savrulması sıradan bir durumdu. Alpaslan Berktay’ın ailesi de 1897’deki Yunan Harbi’nde Anadolu’ya göç ederek İzmir’e yerleşmiş. Acı, dert ve sıkıntı o dönem insanlarının ayrılmaz parçası gibi. Baba Berktay bu kez Çanakkale’de yurt savunmasına koşuyor.
Ardından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu.

Bunca sıkıntı ve eziyet Cumhuriyet coşkusu ile taçlanıyor.
Alpaslan Berktay Cumhuriyet’in Onuncu Yılı’na tanıklık etmiş.

Atatürk’ü yakından görme onuruna erişmiş bir anıtsal kişilik.

Cumhuriyet aydınlığının sunduğu fırsatları iyi kullanmış.
İzmir’de başlayan ilkokul serüveni Milas, Ankara, İstanbul ve İzmit’te sürmüş.
Kabataş Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmiş. Yıl 1943!
Tek tıp fakültesi İstanbul’da! Tıbbiyeli olmanın yanı sıra siyasallaşma, okuma ve aydınlanma! Tipik bir Tıbbiyeli olmuş Berktay.
O yıllarda efsane Hulusi Behçet tıp fakültesi hocası.
Azimle geçen Tıbbiye yıllarının ardından hekimliğe atılış. İlk görev yeri Ayvalık, Altınova! Daha başından halkçı hekimliktir yaptığı.
Bu arada vatan (askerlik) görevini de tamamlıyor.
Buca Senatoryumu’nda Göğüs Hastalıkları ihtisası dönemi. Yine hastalarla kurulan
insanca ilişkiler, bugünlerde unutulmaya yüz tutan hastaya temas o dönemlerde fazlasıyla söz konusu. Aydın insan yalnızca mesleğinin sınırları içinde kalmamalı diyen bilinç oluşumu. Böylelikle hemen her alanda verdiği mücadeleler hekimliğine eşlik eder oluyor.

Pek çoğumuzun bu dünyaya “merhaba” demediği yıllarda 1960-61’de İzmir Tabip Odası
Yönetim Kurulu üyeliği deneyimi. O günlerde başlayan meslek odası sorumluluğu
yarım asır sonra da olanca hızıyla sürüyor. Cumhuriyet’le yaşıt Dr. Alpaslan Berktay
son yıllarda da ilgisini esirgemiyor meslek örgütünden. İzmir Tabip Odası’nın 28-29 Nisan 2012’de yapılan hem genel kuruluna hem de seçimlerine her zamanki gibi katılıyor. Görev aşkı yaş sınırı tanımıyor.

Çünkü O, genç yılgınlardan değil, ak saçlı çılgınlardan birisi!

İzleyen çalkantılı yıllar pek çok Türk aydını gibi Alpaslan Berktay’ı da yıldırmayı amaçlamış. Onca acı, tutukluluk ve kısıtlılık O’nu doğru bildiği yoldan milim saptırmıyor. Zorluk neredeyse o da oradadır! Bugünün aydıncıkları “Ermeni Soykırımı Özürcüsü” olmayı gözlerine kestirebilirken Alpaslan Berktay, 1984’te 12 Eylül’ün en keskin yıllarında “Aydınlar Dilekçesi” imzacısı olabilecek denli gözü pek bir duruş sergiliyor.

İstanbul serüveninin sonunda İzmir’e dönüş ve İnsan Hakları Mücadelesi yılları.
Bu işin altından etnikçilik çıkmasıyla birlikte dernekle yollarını ayırıyor.
İnsan Hakları neredeyse tümüyle ayrılıkçılığın ve yıkıcılığın alanına dönüşüyor.
Yazılar, kitaplar, paneller, toplantılar sürüp gidiyor. Yaş ilerlese de enerji tükenmiyor. Neredeyse son nefesini verirken bile ülke sorunlarıyla ilgilenen
bir koca çınar, artık bedeniyle aramızda olmayacak!

Dr. Alpaslan Berktay’ı 29 Ağustos 2012’de yitirdik. Ama ilkeleri, savaşımcılığı
ve dik duruşu sonsuza dek bizlere rehberlik etmeyi sürdürecek!

Anısına saygıyla…
İzmir Tabip Odası
31.8.2012

Datça’dan 3 fotoğraf..

Dostlar,

2 Eylül’de Beytüşşebap’ta 10 şehit ve bu gün Balyoz tertibinin 106. duruşmasında yapılan “acı” savunmalar,
adil yargılanma hakkı olmadığından ve mahkeme tarafsız olmadığından yapıl(a)mayan savunmalar..

Gönlümüz çok buruk…

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 4.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Beytüşşebap’ta 10 Şehit… Beyzbol sopası inmeye devam!

Şırnak: Beytüşşebap ilçe merkezindeki güvenlik noktalarına teröristlerce düzenlenen saldırıda 10 güvenlik görevlisi şehit oldu.

‘Caniler hedeflerine ulaşamayacak’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Uluslararası karanlık çevrelerin kuklası haline gelen terör örgütü hangi kalleşçe tahrike, hangi namert senaryoya sarılırsa sarılsın millet olarak bizler, bu canilerin hedeflerine ulaşmalarına asla müsaade etmeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Beytüşşebap’ta 10 askerin şehit olduğu, 7 askerin yaralandığı terör saldırısı sonrasında Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e
başsağlığı iletisi gönderdi.

Mesajında, “Vatanları uğruna şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize sabır, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.” ifadelerine yer veren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şunu herkesin bilmesini isterim ki Türkiye Cumhuriyeti, milletiyle ve devletiyle terörle mücadeleye kararlılıkla devam edecektir. Uluslararası karanlık çevrelerin kuklası haline gelen terör örgütü hangi kalleşçe tahrike, hangi namert senaryoya sarılırsa sarılsın millet olarak bizler, bu canilerin hedeflerine ulaşmalarına asla müsaade etmeyeceğiz.”

Mesajında, “sağduyu ve metanet” vurgusu yapan Erdoğan, “Bu alçakça saldırılar karşısında milletçe sağduyu ve metanetimizi de sabırla muhafaza edeceğiz. Hainlerin, millet olarak bizleri öfke ve nefrete sevk etme tuzaklarına asla düşmeyeceğiz.” ifadesini kullandı.

==========================================

Sayın RT Erdoğan,

Artık bu iş öyle terör merör değil..

Düpedüz, dış destekli ayrılıkçı-bölücü isyan..

Kalkışmanın adını doğru koymak ve savaşım stratejilerini yeniden belirlemek zorunlu.

İlk zorunlu adım BOP eşbaşkanlığını bırakmanız!

Başka yolu yok..

Bunlar hepsi BOP (gerçekte Büyük İsrail için; BİP!)..

Siz de ne yazık ki ortaksınız dökülen kana.

“Beyzbol sopası” (Obama’nın sopası) inmeye devam ediyor..

Daha önce bu sitede yazdık..
“Obama’nın Beyzbol sopası Foça ve Gaziantep’te 2 kez kafanıza indi,
yoksa anlayamadınız mı??” diye sorduk.

Varan 3.. Bedeli; en az 21 şehit ve yüze yakın yaralı.
Masum halk ödüyor kanlı faturayı.

Beytüşşebap şehitleri beyzbol sopasının 3. darbesidir.

Ve ABD diyor ki;

YA BU DEVEYİ GÜDERSİN YA DA BU DİYARDAN (İKTİDARDAN) GİDERSİN?

40 katır mı, 40 satır mı?

Sayın RT Erdoğan, daha ne denli BOP eşbaşkanlığını sürdüreceksiniz
iktidardan gitmemek (deliğe süpürülmemek!) için ?

Bu kez şehit ve gazilerin kanlarında boğulacaksınız.

Ne uğursuz yazgıymış sizinki de..

Ülkeyi de kendinizi de kahrettiniz..

Yeter artık, her şeyin bir tamamı vardır.

Tarihin karanlık sayfalarına daha fazla gömülmeden;
gelecek 7 kuşağınızı da utanca boğmadan Başbakan RT Erdoğan

İSTİFA EDİN,

İSTİFA EDİN,

İSTİFA EDİN..

Siyaseti bırakın Sn. RT Erdoğan..

Bu kadar kanlı bir fatura Cumhuriyet tarihinde hiçbir başbakanın önünde yok.

Ülkenin önünü açın, “ulusal bir uzlaşma hükümeti” kurulsun..

Türkiye BOP Eşbaşkanlığının kanlı taşeronluğundan, sefil ipoteğinden kurtulsun.

Olup bitenlere basit bir “terör” yaftası iliştirerek kendini kandırmaktan vazgeçsin.

Bu, apaçık DIŞ DESTEKLİ BİR AYRILIKÇI-BÖLÜCÜ HAREKETTİR..

Tanı doğru olmadan sağaltım şifa verebilir mi?

Acı ve kaygı ile. 3.9.12, Datça

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================
Beytüşşebap’taki saldırıya BDP’den açıklama

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde meydana gelen terör saldırısı ile ilgili olarak, “Beytüşşebap’ta yaşanan çatışmada yaşamını yitiren herkese Allah’tan rahmet, bütün yakınlarına, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum.” dedi.

Diyarbakır- BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Kayapınar ilçe teşkilatında gazetecilerin Beytüşşebap’ta meydana gelen terör saldırısı ile ilgili sorusu üzerine, siyasi gelişme ve tartışmaların yanı sıra ölümlerin devam ettiğini, buna hiç kimsenin sessiz kalmaması gerektiğini söyledi.

Olaya vicdanlı ve ahlaklı bir yerden bakmak gerektiğini söyleyen Demirtaş,

“Ben öncelikle dün Beytüşşebap’ta yaşanan çatışmada yaşamını yitiren herkese Allah’tan rahmet, bütün yakınlarına, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum.
Herkesin acısını paylaşıyoruz. Yaşanan bütün acılardan herkesin ders çıkarması, vicdanen ve ahlaken meseleye yaklaşması gerekiyor.” dedi.

Demirtaş, çareyi siyaset kurumunun bulması gerektiğini ancak siyaset kurumunda
akıl tutulması yaşandığını iddia ederek şöyle konuştu:

“Ben inanmakta güçlük yaşıyorum. BDP olarak savaşın geldiği boyutlara dikkat çekmek ve savaşı durdurmak için bunları yapıyoruz. Savaşla gurur duymak için yapmıyoruz. Savaşın geldiği boyutu anlatmaya çalışıyoruz.
Fakat birileri bundan ısrarla rahatsız oluyor ve savaşı örtmeye çalışıyor.
Milliyetçi ve ırkçı söylemleri bir tarafa bırakarak son derece akıllıca hareket etmek lazım.”

Bir gazetecinin, “AK Partili yöneticilerin terör örgütü tarafından kaçırılmasını doğru buluyor musunuz?” sorusuna Demirtaş, sivil siyaset alanının hiç kimseye daraltılmaması, hiçbir partinin demokratik siyasi alanda baskı görmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.

===============================================

Şırnak – Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, 2 Eylül saat 22.00 sıralarında Beytüşşebap ilçesi çevresindeki güvenlik noktalarına teröristlerce saldırı düzenlendiğini belirtti.

Güvenlik güçlerinin anında karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada çok sayıda teröristin etkisiz hale getirildiği ifade eden Özkan, “Saldırıda 9 güvenlik görevlisi şehit oldu. Şehitlere Allah’tan rahmet, silah arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.” dedi.

Vali Özkan, kaçan teröristlerin yakalanması için başlatılan operasyonun aralıksız sürdüğünü de bildirdi.

Şehit sayısı 10’a yükseldi

Beytüşşebap ilçesinde, PKK’lı teröristlerin saldırısı üzerine çıkan çatışmada yaralanan askerlerden biri kaldırıldığı Şırnak Asker Hastanesi’nde şehit düştü.

Valilikten edinilen bilgiye göre, 9 güvenlik görevlisinin şehit olduğu saldırı ve sonrasındaki çatışmada, 4’ü ağır 8 güvenlik görevlisi de yaralandı. Ancak Şırnak Asker Hastanesi’ne kaldırılan yaralılardan biri tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.

Olayda şehit düşen güvenlik görevlisi sayısı 10’a yükselirken, yaralı 7 güvenlik görevlisinin Şırnak Asker Hastanesi’ndeki tedavisi sürüyor.

Şehit cenazelerinin memleketlerine gönderilmek üzere bugün helikopterle Diyarbakır’a nakledileceği öğrenildi.

Şırnak’ta tören düzenlendi

Beytüşşebap ilçe merkezindeki güvenlik noktalarına terör örgütü PKK üyelerince düzenlenen saldırıda şehit olan 10 güvenlik görevlisi için Şırnak’ta uğurlama töreni düzenlendi.

Saldırıda şehit olan 10 güvenlik görevlisi için Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nda düzenlenen törene, Vali Vahdettin Özkan, Tümen Komutanı Tümgeneral Ali Doğan İnce, askeri erkan ve öbür yetkililer katıldı.

Törenin ardından şehit cenazeleri 3 helikopterle Diyarbakır’a gönderildi.
Saldırıda şehit olan güvenlik görevlilerinin

1. Piyade Üsteğmen Sami Çiftçi,
2. Piyade Asteğmen Burak Erdi,
3. Uzman Çavuş Ahmet Bozkurt,
4. Uzman Çavuş Erdoğan Sönmez,
5. Çavuş Ramazan Emre Ala,
6. Onbaşı Süleyman Güleç,
7. er Serdar Küpeli,
8. er Osman Yıldız,
9. er Uğur Sağdıç ve
10.er Emrah Karataban

olduğu öğrenildi.

Şırnak Valisi’nden açıklama

Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, “Beytüşşebap ilçesinde yaşam normale döndü.
Biraz önce Beytüşşebap’ta şehit olan emniyet güçleriyle ilgili taziyelerde bulundum. Esnafı ziyaret ettim, geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Az önce Beytüşşebap ilçesinden döndüm. Vatandaşlarımız, işlerine döndü. Biz de vatandaşlarımıza
yardımcı olmak konusunda her türlü çabayı gösteriyoruz.” dedi.

Diyarbakır’da kokteyl iptal edildi

Diyarbakır Adliyesi önünde adli yılın başlaması nedeniyle tören düzenlendi.
Törene, Başsavcıvekili Miktat Başaran, Bölge Adliye Başsavcısı Necmettin Saygın, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Mustafa Arık, Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar ve
çok sayıda adliye çalışanı katıldı.

Atatürk Anıtı’na çelenk sunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlanan törende konuşan Başsavcıvekili Başaran, adli yılın başlaması nedeniyle yapmayı planladıkları adli yıl kokteyli programının, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki terörist saldırıda 10 askerin şehit edilmesi nedeniyle iptal edildiğini duyurdu.
==============================================

Teröristlerin cesetlerini vermek istemediler

Beytüşşebap ilçe merkezindeki güvenlik noktalarına teröristlerce düzenlenen saldırıda 10 asker şehit oldu. AFP’ye konuşan kaynaklar, çatışmada 20 PKK’linin öldürüldüğünü söyledi. Şehir merkezinde cesetleri bulunan 3 teröristin cenazesini almak isteyen polise halk direnerek karşı çıktı. Uyarılara rağmen dağılmayan grubu polis havaya ateş açarak uzaklaştırdı.

Beytüşşebap ilçe merkezindeki güvenlik noktalarına teröristlerce düzenlenen saldırıda 10 asker şehit oldu. AFP’ye konuşan kaynaklar, çatışmada 20 PKK’linin öldürüldüğünü söyledi. Şehir merkezinde cesetleri bulunan 3 teröristin cenazesini almak isteyen polise halk direnerek cesetleri vermek istemedi. Uyarılara rağmen dağılmayan grubu polis havaya ateş açarak uzaklaştırdı.

Beytüşşebap savaş alanına döndü

Asıl hedeflerinin Beştüşşebap Kaymakamlığı’nı ele geçirmek olduğu ileri sürülen PKK’li teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda ilçe savaş alanına döndü.

Teröristlerin açtığı ateşle birçok ev ve işyerine roket ve kurşun isabet ederken,
halk evlerine kapandı.

İlçe merkezinde ve askeri üs bölgelerinde çatışma yaklaşık 2 saat sürdü. Çatışmada 9 asker şehit düştü, 4’ü ağır 8 güvenlik görevlisi de yaralandı. Yaralılardan 3’ü ilçe merkezinde tedavi edilirken, 5’i Şırnak Asker Hastanesi’ne kaldırıldı. Ağır yaralı askerlerden 1’inin hastanede yaşamını yitirmesiyle şehit sayısı 10’a yükseldi.

Saldırıyı düzenleyen PKK’li grubun etkisiz hale getirilmesi için Kato Dağı ve Irak sınır hattında günün ilk ışıklarıyla birlikte hava destekli büyük bir operasyon başlatıldı.

3 PKK’linin cenazesi ilçe merkezinde

Beytüşşebap’a saldıran kalabalık PKK’lı grubundaki bir çok teröristin etkisiz hale getirildiği belirtilirken, 3 teröristin cesedi ilçe merkezinde bulundu.

Günün ağarmasıyla çatışma çıkan yerlerden olan, TOKİ’nin yaptırdığı Polis Lojmanları’nın önünde 3 teröristin cesedi bulundu. Polisler, cesetlerin yanına gitmek isteyen bir gruba dağılmaları uyarısında bulundu. Çıkan gerginlikte sırasında uyarılara karşın dağılmayıp cesetleri almak isteyen grup havaya ateş açılarak uzaklaştırdı.
====================================================

Dostlar,

Beytüşşebap savaş alanı gibi..

Amaç kaymakamlığı ele geçirmek..

Artık bu iş öyle terör merör değil..

Düpedüz, dış destekli ayrılıkçı-bölücü isyan..

Kalkışmanın adını doğru koymak ve savaşım stratejilerini yeniden belirlemek zorunlu.

Acı ve kaygı ile. 3.9.12, Datça
(Cumhuriyet portalı ve basından..)

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Dünya Barış Günü.. Suay Karaman’dan sesli görsel..

Dostlar,

1 Eylül Dünya Barış Günü için,

yetenekli ve yurtsever, usta kalem Suay Karaman kardeşim
(27 Mayıs Devrimcilerinden Suphi Karaman’ın babasına yaraşır evladı..)

göndermiş..

Lütfen sesli izleyin..

Bir de, 6 yıl önce Cumhuriyet’e yazdığı makalesi ekli son yansılarda..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 2.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

İzlemek için lütfen tıklar mısınız ??

1.9.12_BARIS_ GUNU

Datça’dan dinlence (tatil) iletisi..

Dostlar,

10 gün kadar Datça / Billurkent’te devremülkte dinlenmeye çalışıyoruz güya..

Ülke ve dünya gündemi yakamızı bırakmıyor ve gene bilgisayar başında sabahlıyoruz aşağı yukarı.

İnternet erişim kalitesi ne yazık ki doyurucu olmaktan çok uzak..

Size günlük ortalama 10 dolayında dosya-yorum-görsel.. sunuyorduk.

Bu koşullarda sürdürülebilir mi, zor görünüyor.

Hoşgörünüzü dileyerek..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 2.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net