Etiket arşivi: ADD Genel Başkanı Sayın Tansel ÇÖLAŞAN

ADD Yönetimini Kutlama


ADD Yönetimini Kutlama

Sayın Genel Başkan Tansel Çölaşan
ve ADD GYK’na seçilen çok değerli dava arkadaşlarımız..

Seçim başarınızı kutlarım içtenlikle..
Artık seçim geride kaldı ve ÇALIŞMA – KOŞMA zamanıdır.
Sizler artık size oy veren  – vermeyen (benim gibi) herkesin ADD yöneticilerisiniz..

Şehitler vere vere 25. yıla erişen Kutsal misyon ADD,
2 yıl daha sizlere emanet..
Bizler de vargücümüzle ADD’nin Tüzükteki hedefleri için
çalışmaya ve size destek olmaya çalışacağız..
Bizden ADD adına isteklerinizi, şimdiye dek hep yapageldiğimiz gibi, “emir” sayacağız..

Zaman birleşme – bütünleşme zamanıdır.
Bu bağlamda elinizden geleni esirgemeyeceğinizi biliyorum.
Birtakım kaynaştırıcı sosyal – bilimsel – kültürel… etkinlikler,
karşıtlara da görevler vererek kazanma.. gibi girişimler takdirinizdedir.

Hepimizi kucaklayacağınıza eminiz..

Türkiye’nin kritik koşulları başka şans tanımıyor..
Önümüzdeki zamanlar çoook çoook kritik..

Dostça sevgi ve saygı ile.

10 Haziran 2014, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
ADD Ankara – Çankaya Şubesi Delegesi
2004-6 Dönemi Genel Başkan Yardımcısı
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

12.6.14 günü not :
e-ileti ile ADD webi için yolladığımız 2 yazımızın ulaştığını umarız..

ADD Seçimli Genel Kurulu – 2014


Atatürkçü Düşünce Derneği

ADD Seçimli Genel Kurulu – 2014

Dostlar,

ADD seçimli Genel Kurulu 7-8 Haziran 2014 günlerinde
Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezinde yapılacak..

Genel Merkezin yazısı jpg biçiminde aşağıda..

ADD’nin kuruluşunun 25. yılı ve 13. Genel Kurul.. (seçimli)

Dile kolay.. 19 mayıs 1989’dan bugünlere çeyrek yüzyıl..

ADD’de,

ATATÜRK DEVRİMLERİ = AYDINLANMA = ÇAĞDAŞLAŞMA = ADAM OLMA

uğruna savaşım veren nice öncü aydınımızı karanlık cinayetlere kurban verdik..

Nicemiz bu kavgada yaşamının en güzel 25 yılını tüketti, yaşlandı, ap-ak saçlı oldu.
(Biz, kuruluşun 4. yılında 1993’te Edirne ADD’yi kurarak, yöneterek.. üye olduk.)

Sanırız 2 liste çıkacak..
Şimdiki Genel Başkan Sn. Tansel Çölaşan üst üste 2 dönem yani 4 yıl bu görevi üstlendi.

Geleneğimizde 3. dönem yok!.
2+2 = 4 yıl oldukça uzun bir süre.

Dileriz centilmenlik bozulmasın ve yepyeni kadrolar ama ADD mutfağından
hatta fırınından yetişmiş arkadaşlarımız bayrağı devralsınlar, atalet aşılsın.

Sanırız Sn. Bayan Çölaşan yaş olarak da oldukça ilerledi (1943 doğumlu)
ve bilindiği üzere –şifa dileriz– önemli sağlık sorunları da var..
Oysa Türkiye son derece zor bir dönemeçte..
Dinamik ve moda deyişiyle 7/24 koşturacak -daha genç- kadrolara gereksinim var.
Bu tür üst görevleri yapanlar, Örgütümüz için son derece değerli danışılacak insanlardır.
Kendilerinden, aktif görev sonrası da her zaman yararlanılmalıdır.

Kuşkusuz, Genel Kurulun sağduyulu ve sorumlu delegeleri takdirlerini
yetkinlikle kullanacaktır,

Bizim, çok kıdemli bir örgüt emekçisi olarak (2004-6 arası 1 dönem de
Genel Başkan Yardımcılığı – Vekilliği yapmış olarak) önerimiz bu yöndedir.

Ayrıca son 2 dönemde Sn. Çölaşan’ın 4 yıl önce bizzat çağrısıyla Genel Merkezin
Bilim-Danışma ve Yazı Kurullarında görev aldık (var gücümüzle çalışmak istedik ama üzülerek belirtelim ki; bizden kaynaklandığını hiç ama hiç sanmadığımız nedenlerle bu Kurullarda özlediğimiz düzeyde hizmet veremedik, hatta 2. Kuruldan istifa etmek zorunda kaldık..) .. Bu dönem biz, hiçbir kurula aday değiliz..
Göreve gelecek dava arkadaşlarımızın bizden istekleri olursa emir sayarız.

Hepimize kolay gelsin..

Sevgi ve saygı ile.
02 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Çankaya Şubesi Delegesi

www.ahmetsaltik.net

GENEL_KURUL_6-8Haziran2014

BU HUKUK KATLİAMI KABUL EDİLEMEZ!


Dostlar
,

ADD Genel Başkanı Sayın Tansel Çölaşan nitelikli ve kıdemli bir hukuçudur.

Danıştay Başsavcılığı görevinden emekli olmuş, İdare Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Aşağıdaki yazı bu yetkinlikle, sağduyu ve serinkanlılıkla, olabildiğince de nesnellikle yazılmıştır.

İlgililerinin dikkatle, belki de 2 kez okumalarında, üzerinde düşünmelerinde
büyük yarar vardır.

Hukuk devletinden uzaklaşmak, demokrasi dışına savrulmak,
ülkemizde despotik eğilimleri ve özlemleri hatta planları olanlar dışında
kimenin işine yaramaz
.
Bu özlem, eğilim ve de plan içinde olan kişi ve kurumlar artık çok nettir.

Başbakan RT Erdoğan ve partisi AKP..

Üstelik bu özlem, eğilim ve de plan “yeşil” renklidir,
tek boyutlu faşizm değil ek olarak “Kur’an dışı İslami – dinci faşizm” dir.

Artık ülkemizde askeri vesayet söz konusu değildir.

TSK, -şık olmayacak ama- “ehlileştirilmiş”, devşirilmiştir.
O’nu da kurtartmak ve yeniden özgün işlev ve konumuna taşımak gerekecektir.

Yeşil olmayan (laik?) sermaye de kendi içinde ve küresel bağlaşıkları (müttefikleri) ile ortaklığını pekiştirmedikçe ve de ulusal demokratik yapılarla dayanışmadıkça bedel ödemeye, tarihte örneği görülmemiş milyarlaca dolarlık sözde vergi usulsüzlük cezalarına çarptırılarak bir tür terbiye edilecektir,
edilmektedir.

Zaman içinde de yeşil sermayenin lehine dengeler değiştiğinde,
artık Hemingway’in çanları bile çal(a)mayacaktır..

Sermayenin geleneksel oportünizmi, tüm hünerine ve deneyimine karşın,
bu kez işe yaramayacak gözükmektedir.

Sayın Çölaşan’ın yazısını biz de içerik olarak paylaşıyoruz..

Süreç, Batı’lı “demokrat” ve “insan hakları savunucusu” dostlarımız için de
apaçık bir sınav olarak algılanmalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
Sivrihisar, Eskişehir, 7.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

BU HUKUK KATLİAMI KABUL EDİLEMEZ!

portresi


Tansel ÇÖLAŞAN

ADD Genel Başkanı

I. Ergenekon davası, soruşturma aşamasından
karar aşamasına kadar her aşamada hukuksuzluğun sergilendiği bir dava olmuştur:

Delillerin toplanmasından gizli tanığa, dijital sahte verilerden savunmanın engellenmesine dek 5 yıl boyunca adil yargılanma ilkesi yok sayıldı.

Hukuk işlemedi.

  • Sanıklar, varlığı ispat edilmeyen terör örgütü üyeliği ile suçlandı.
  • Olmayan terör örgütünün üyesi olmadıklarını ispat etmeye çalıştılar.

II. Özel yetkili mahkemeler kaldırılıp, terörle mücadele mahkemeleri kurulduğu halde, bu davanın mahkeme ve yargıçları değiştirilmedi. “özel olarak” göreve devam ettirildi. Davanın bu yargıçlar eliyle karara bağlanması sağlandı.

III. 5 Ağustos (2013) karar gününden önce yapılanlara bakalım:
Sanık yakınlarının ve halkın duruşmayı izlemesini engellemek için her türlü yola başvuruldu. Önce mahkeme, duruşmaya sanık yakınları dahil, izleyici alınmayacağına karar verdi. 12 Eylül darbe dönemi sanık yakınlarına bu engeli konmamış iken, “ileri demokrasi” iddiası ile iktidara gelen bu “güya demokrasi” ortamında, sanık yakınlarına, babalarını, eşlerini görme olanağı bile tanınmadı.Türkiye’de uzun süredir sıklıkla tanık olduğumuz yetki gaspı örneklerine
bu dava nedeniyle yeniden tanık olduk.
  • İstanbul Valisi yargı yerine geçti.
  • Mahkemenin izleyici kısıtlama kararını açıkladı ve buna dayanarak, ne sanık yakınlarının, ne de duruşmayı izlemek üzere halkın Silivri’ye gelmemelerini, gelirlerse engelleneceklerini “idari tedbir” olarak açıkladı. Arkasından gözdağı vermek üzere Silivri’ye çağrı yapan kuruluşlardan, İP, TGB,
    Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi yönetici ve çalışanlarına
    baskın gözaltılar uygulandı.
Her şeye karşın kararlılıkla yola çıkan otobüsler tüm yurtta durduruldu.
Silivri’ye varabilenler ise biber gazı, toma-basınçlı su ve hatta (inanılmaz ama)
yol boyu otlar ateşe verilerek halkın duruşma alanının yakınına bile girmeleri engellendi.
Böylece, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Valiliğinin,
ne anayasada yer alan “seyahat özgürlüğünden” ne de gizlilik kararı alınmamış duruşmaları izlemenin “demokratik hak” olduğu gerçeğinden haberleri (!) olmadığı anlaşıldı.
  • Kısacası: Devlet eliyle şiddeti gördük.
IV. Açıklanan karar ise zaten beklenen karardı. 5 yıl önce verilmiş olduğu kaygısı hakimdi.
Yargı süreci henüz sonlanmadı. Yargıtay aşaması var. Ne var ki, 2010 Anayasa değişikliği sonrası yargı (Anayasa Mahkemesi – HSYK – Danıştay – Yargıtay ve Mahkemeler) yeniden ve çoğunlukla siyasal iktidarın güdümünde yapılandırıldı.Bu davada temyiz incelemelerini yapacak olan Yargıtay’a bu dönemde bir kezde 160 üye toptan atandı ve mevcut “yeni” üyelerle “yenilendi” dairelerin üye tablosu değişti “yenilendi”. Bu yapıda bir Yargıtay bu davanın temyiz incelemesini yapacak.V. Önümüzdeki dönem yargının kendisini sorgulaması gereken bir dönem.Yargı; yasama ve yürütmeden ayrı, bağımsız örgütlenmezse yargı bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı sağlanamaz. Adil yargılanma hakkı ihlallerinin
önü alınamaz. Sonuçta adalete güven sarsılır. Hukuk Devleti ilkesi yara alır.
Bugün ülkemiz bu sorunu yaşamaktadır.

Bugün siyasal kadrolarla uyum içinde çalışmanın zararını görmeyen yargı kadroları, değişen siyasal konjonktürde, aynı yasal dayanaklar nedeniyle hedef haline
bile gelebilirler.

Bu nedenle yargıda bağımsız örgütlenmenin önü açılmalıdır.Meclis’teki Anayasa çalışmaları çerçevesinde siyasal partilerin üzerinde anlaştıkları ileri sürülen Meclis ağırlıklı model de ne yazık ki soruna çözüm getirici nitelikte değildir. Türkiye’deki demokrasi kültürü yargının; Batı’yı model alarak değil, ancak kendi ülke gerçeğinden hareketle Yasama ve Yürütmeden bağımsız örgütlenmesi ile bağımsız olabileceğini gösteriyor.

12 Eylül döneminde yargı üzerindeki Yürütme ağırlığı arttı. 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile ise “Yürütme ağırlıklı” Yasama destekli model yargıyı yürütmenin emrine soktu ve siyasallaştırdı. Bugün Meclis’te görüşülmekte olan modelle bu kez de yine Yürütme ve “Meclis ağırlıklı” bir modelin tartışıldığı anlaşılıyor. Anlaşılan
o ki siyaset elini yargı üzerinden çekmek istemiyor. 1982 Anayasasından beri siyaset ağırlıklı yargı modelinin Türkiye’yi getirdiği yer bellidir.

  • Bugün siyasallaşmış yargının Silivri’de verdiği kararla; Cumhuriyeti
    temsil eden kadroları tasfiye etmek amacında olduğu ortaya çıkmıştır.
  • Yargının siyasallaşmasının acilen önüne geçilmesi gerekir. 

Türkiye’nin bu çok önemli sorununu, Yargının bizzat ele alarak ve Yasama ile yürütmenin her anlamada Yargı üzerinden elini çekeceği bağımsız bir modeli gündeme getirerek kendi bağımsızlığını, kendi insiyatifi ile yaratması için
adım atması, böylece Türkiye’nin çağdaş, demokratik bir ülke olmasına
katkı sağlamasını beklemek hakkımızdır.

Ancak bundan sonra, yeniden yapılandırılmış bir Yargıtay’da yapılacak
temyiz incelemesi halkın gözünde saygınlık kazanabilecektir.
(www.add.org.tr, 7.8.13)

ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın Silivri konuşması; 08.04.2013


Dostlar,

8 Nisan 2013 Pzartesi günü, biz de, bilmem kaçıncı kez, Silivri’deki “Ergenekon tertibi” duruşmasını izlemeye gittik.

Ancak salona girmek ne olanaklı (mümkün)?

Dışarıda yüz bini aşkın insan; yurtsever tutsakları desteklemek için oradalar..
Yağmur bir yandan, fırtına ve soğuk bir yandan, yüzlerce metre barikatlar bir yandan..
Bir de çevik kuvvet polisleri, robokoplar ve onların zulümleri :

Bol biber gazı ve o soğukta basınçlı su!

350 kişilik avuç içi kadar salona kim sığabilir ki? 300’e yakın tutsak sanık var..
Bir bölümü son oturuma dek duruşmalardak alıkonsa bile..
Onların avukatları var 1’er – 2’şer..
41 CHP Milletvekili var.. Milletin vekilleri duruşmayı izleyecek..
Sanıkların 1. derece yakınları var..
Yerli – yabancı basın ve gözlemciler var; AÇIK YARGILAMAYI izleyecekler;
hukuk – hak ihlali yapılyor mu, yargılama adil mi vb. izleyecekler..

Ne mümkün; mahkeme duruşmayı açmamak için, elinden geleni yapıyor.
350 kişilik salonda 100’e yakın yer boş tutuluyor örneğin! İstanbul Barosu adına genel gözlemci avukatların çıkmaları isteniyor..

Çünkü dışarıda 100 bini aşkın yurtsverin destek coşkusu var..
Onu boşa çıkartmak gerek.. Nitekim öyle de oldu.. Heyet muradına erdi..
Duruşmayı yürüt(e)medi ve 11 Nisan’a erteledi..

İzlenimlerimizi sizlerle paylaşacağız. 9 Nisan günü yol yorgunluğu ile yazamadık.

ADD Genel Başkanı Sayın Tansel Çölaşan‘ın kulaklarımızla dinlediğimiz konuşmasının metnini aşağıda veriyoruz.. Kendisiyle de konuşması sonrası oturduğu miting otobüsünde selamlaştık.

Sevgi ve saygı ile.
10.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================

ADD Genel Başkanı
Tansel Çölaşan’ın Silivri konuşması; 08.04.2013

tansel colasan

Ergenekon Cumhuriyetin itibarsızlaştırılarak yıkımı sürecinde düğmeye basılma noktasıdır.

Cumhuriyetin kurumlarını yıkmak, saldırılarını Atatürk’e kadar uzatmak için planlanmış bir sürecin parçasıdır.

Bu dava hukuki bir dava değildir,
Cumhuriyetle sorunlu olanların siyasi davasıdır.
Cumhuriyetin kurumlarıyla ve cumhuriyetçilerle mücadele edilmektedir. 
Ergenekon süreci başlatıldığında halk, gerçekten ortada bir darbe tehlikesi var, suçlular var, yasal zeminde bir dava süreci, yargılama süreci yaşanacak zannetti.

  • Ama bugün gelinen noktada bu Ergenekon davası çökmüştür!

2007’den beri insanlar adil bir yargılama süreci gözetilmeden içeride tutsak edilmiş durumda. Hala örgüt nerede, kimler, ne yapmış belli değil, 120 milyonu bulan belgeler 15 günde incelendi!? Savcı, esas hakkında mütalaasını verdi.
Şimdi sıra son savunmada.

Ama sonuçta aynı Balyoz davasında olduğu gibi “kısa yoldan” davayı bitiriyorlar,
topu Yargıtay’a atacaklar.
Ama bütün bu süreç halkta yargıya olan inancı bitirdi.
Artık kimse burada bir hukuki dava olduğunu düşünmüyor.
Siyasi bir linç olduğunu görüyor.
13 Aralık’ta (2012) buradaydık.
Yine buradayız. Sonuç belli;
  • Düşman Ceza Hukuku uygulanıyor – uygulanacak!
İster beraat, ister ağırlaştırılmış müebbet versinler halk bu davayı çoktan olması gereken yere koydu.
Tarih de bu mahkemeyi savcısıyla, yargıcıyla hak ettiği yere koyacaktır.
TARİH AFFETMEZ.

Dikkat edin, davanın yürüyüşü ile Türkiye’nin gündemi birbirini tamamlamaktadır:

Bir yandan Cumhuriyetçi Kemalist, demokrat insanlar ve kurumlar bu ve
benzer davalarla hedef alınıyor, susturuluyor, toplum korkutulup, sindiriliyor;
öte yandan BOP, yaratılan bu ortamdan istifade ile uygulamaya konuluyor.

Nedir BOP?

İktidar, kendisine sunulan alanda; Laik Cumhuriyeti dönüştürerek
başkanlık sistemi adı altında diktatörlüğe doğru yol alırken, bu alanı iktidara sunanlar da, Türkiye’yi yeni Ortadoğu sınırlarının çizilmesi noktasında kullanmakta,
bölünmeye götürmektedirler.

  • Bugün vatan ve cumhuriyet tehlike altındadır!

  • Bugün ülkemiz emperyalist saldırı altındadır!

” ABD / AKP / BDP / PKK / Oslo – İmralı süreci” ile
bölünme Anayasası dayatılıyor!

  • Milletin birliği  –  vatanın bütünlüğü tehlikede!

DAYATILAN :

KÜRT – İSLAM SENTEZİ   / ŞERİAT DİKTATÖRLÜĞÜ
ULUSU VE ÜLKESİYLE BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYE!
YENİ SEVR!
VER MİLLETİ  –  ÜLKEYİ   /  AL ŞERİAT DİKTATÖRLÜĞÜNÜ!

Halk bir tarafa bırakılmış,
Anayasada nelerin yer alacağı APO ile pazarlık ediliyor.

İçeriği halktan gizlenen bu pazarlığın AMACI; Ülkenin bölünmesine yol açacak TAVİZLER karşılığında iktidar alanını genişletmek
Yani Başkanlık ve laik Cumhuriyetin sonlandırılması için DESTEK almak.

Yüzleri yok, bunları halka açıktan anlatmaya.
“AKİL adamlar” buldular.
Onlar AKP yerine konuşacaklar, AKİL BİR AÇILIMA (!) destek sağlayacaklar.

  • Yani Başbakan Apo ile pazarlık yapacak,
    Akiller de pazarlığı pazarlayacaklar.

Boşuna gayret
Damat Ferit de, İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde, halk işgale direnmesin diye
böyle halkı ikna gurupları oluşturmuş, Anadolu’yu dolaştırmıştı.
Ama Erzurum – Sivas Kongreleri ile halk direnişi seçti. Yok olup gittiler.

Bugün şu akiller listesine bakın, çoğunluk bölücü Kürtler ya da yandaşları.
AKP ve bölücü PKK yandaşlarının çoğunlukta olduğu böyle heyetler bölünme anayasasını ve açılımı halka anlatamazlar, halkın desteğini alamazlar.
Hiçbir yasal, hukuksal dayanağı olmayan bu yol sonlandırılmalıdır.
Oynanan oyunu görüyoruz.
Oynanan oyunu bozacağız.

Biz 29 Ekim’de, 10 Kasım’da, 23 Aralık’ta , 24 Mart’ta bu sürece DUR dedik.
Bugün de DUR diyoruz.

Bu oyunu bozacağız.

Bozacak mıyız?
Bozacak mıyız?

Söz veriyoruz :

– Ulusun birliğini,
– Vatanın bütünlüğünü,
– Laik Cumhuriyeti koruyacağız.
– O’nu yeniden layık olduğu yere çıkartacak ulusal bir yönetimi iktidara getireceğiz.

Söz mü?

SESSİZ ÇIĞLIK Eylemine Çağrı..

Değerli Dostlarımız,

Bundan önceki haftalarda yanımızda olan, bize destek veren herkese
çok teşekkür ediyoruz.
1 Aralık 2012 Cumartesi günü SESSİZ ÇIĞLIK Eylemi Ankara Sakarya Caddesinde Taş Ankara Heykeli’nin altında saat 13.00-14.00 arasında yapılmaya devam edecektir.
Bu hafta ADD Genel Başkanı Sayın Tansel ÇÖLAŞAN bizimle birlikte olarak
eyleme destek verecektir.
Tüm dostlarımızı yakınları ve Türk Bayraklarıyla birlikte bekliyoruz.

Sevgiler, saygılar. 
Ümit GÖNÜLDAŞ

NOT 1 : 24 Kasım haftasına ait fotoğraflar ektedir. 
NOT 2 : Ayrıca eş-zamanlı olarak İstanbul’da Beşiktaş Özgürlük Anıtı önü, İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi ve Gölcük’te de Anıtpark’ta
SESSİZ ÇIĞLIK Eylemi yapılacaktır.
Dostlar,
* Adil yargılama istiyoruz.. diyorlar..
* Sahte CD’leri kim üretti?? Diye soruyorlar..
Bu eylemleri desteklememek olanaklı mı??
1 Aralık 2012 Cumartesi günü 13:00 – 14:00 arasında 1 saatimizi bu meşru eyleme ayırmalıyız.
SESSİZ ÇIĞLIK Eylemine omuz vermeliyiz....

Sevgi ve saygı ile.
29.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net