Etiket arşivi: ABD Başkanı Henry Truman

HİROŞİMA ve NAGASAKİ VAHŞETİNİN 70. YILI


HİROŞİMA ve NAGASAKİ VAHŞETİNİN 70. YILI

Dostlar,

Geçtiğimiz yıl paylaştığımız dosyayı yeniden bilgiye sunuyoruz…

HIROSIMA_ve_NAGASAKI_VAHSETININ_67._Yili_06.08.2012

Sevgi ve saygı ile.
7 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Aşağıda erişkesi verilen doyanın da incelenmesi dileğimizdir.

http://ahmetsaltik.net/2015/08/06/hirosima-ve-nagazaki-faciasinin-70-yildonumunde-nukleer-cagin-kisa-dokumu/

========================================

2015, yani 70. yıl için güncelleme…

  • “Fukuşima nükleer güç santralinde görev yapan 1.400 çalışandan 1.350’si tahliye edildi. Sızıntıyı  % 90’ın üzerinde. Ölümü göze alan 50 görevli şimdiden Japonya’da kahraman ilan edildi  50 Japon çalışan, buna gönüllü oldu.”

HIROSIMA_ve_NAGASAKI_VAHSETININ_67._Yili_06.08.2012

Dostlar,

Bu gün, Hiroşima’ya 15 kilotonluk (15 bin ton dinamite eşdeğer), günümüz ölçülerine göre, ironik bir anlatım ile “bebek” sayılabilecek dünyanın ilk atom bombasının atılmasının 69. yılı..

Japonya güya teslim olmadı diye, 3 gün sonra bir de Nagasaki’ye..

Yüzbinlerce insanın saniyeler içinde eriyerek ölmesi ve yeryüzünün gelmiş geçmiş
belki de en büyük trajedisi.. Yıkıcı etkileri kuşaklar boyu süren, sürecek olan..

Yazımızı paylaşıyoruz..

Bir de,

Radyasyon_ve_Toplum_Sagligi_2011

başlıklı bir power point (pdf formatlı) sunumumuz sitemizde..
179 yansı, çok kapsamlı,, 07 Mayıs 2011 günü Ankara İTÜ Evi’nde çağrı üzerine sunmuştuk.. Onu da birlikte gözden geçirmenizi önermek isteriz..

Yeni bir küresel ahlak ve felsefe gereksinimi vazgeçilmez kerteye erişti.
İnsanlık, bu idealini elbet bir gün gerçekleştirecek. Tarihin pusulası hep ileriye dönük..

Eğer önemli bir aksilik olmaz, nükleer kaza ya da savaşa Gezegenimiz kurban gitmezse.

Ders almamız için en son canlı örnek 11 Mart 2011, Fukuşima faciası.
Felaket sonucu 20 bin kişi öldü veya kayboldu. Afet sonucu bölgede çıkan nükleer bunalım (kriz) ve radyasyon sızıntısı, yaklaşık yüz bin kişiyi evlerini terk etmeye zorladı. İşletici şirket TEPCO, 9 milyar $ ödence (tazminat) için kaynak arıyor. Uzun yarı ömürlü radyoaktif izotopların etkileri kuşaklar boyu sürebilecek. Orta ve uzun erimde
ortaya çıkacak kanser artışlarını acıyla izleyeceğiz.

NET istemimiz                      :

Türkiye nükleer güç santrali yapımından vazgeçmeli. Yalnızca elektrik hatlarındaki kaçak ve yitikleri önlemek, yapılması düşünülen 2 santralin üreteceği enerjiye denk.
10 ampulden 1’ini söndürmek de yakın düzeyde tasarruf sağlıyor.

– Tasarruflu yaşam,
– her aileye 1 çocuk,
– toplu taşıma,
– bisiklete binme,
– bina mimarisini iyileştirme,
– rüzgar ve güneş enerjisi başta, yenilenebilir kaynaklar..
– …..

bunlar.. yeterli.

Japon halkına esenlik diliyor, azılarını paylaşıyoruz.
Bombalama buyruğunu veren ABD Başkanı Henry Truman’ın ölçüsüz
insanlık suçunun kaldırılamaz utancını sorumluların yüzüne çarpıyoruz.

(Bu arada ülkemizdeki şehitlerin yangını da yüreğimizi kavuruyor; 5 Ağustos 2012)

Bu yakıcı sorunu da sitemizde işleyeceğiz.

Hemen söyleyelim ki; şehitlerin sorumlusu iktidardır!

Sevgi ve saygı ile.
6.8.14, Tokat

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 


Hiroşima ve Nagazaki Unutulmaz !.


Dostlar,

Sayın Prof. L. Çakmakçı hocamız Ankara Üniv. Mühendislik Fakültesi’nde
Gıda Mühendisidir. “Hiroşima ve Nagazaki Unutulmaz !” başlıklı çok öğretici yazısı elimize ulaştı. 6 ve 9 Ağustos 1945 günleri, bilindiği gibi Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan 2 atom bombasının tarihleridir. Bu konuda sitemizde bir yazımızı bulacaksınız.

HİROŞİMA ve NAGASAKİ VAHŞETİNİN 68. YILI
(
http://ahmetsaltik.net/hirosima-ve-nagasaki-vahsetinin-67-yili/, 6.8.13)

Sevgi ve saygı ile.
Pertek – Tunceli, 11.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Hiroşima ve Nagazaki Unutulmaz !.

portresi

Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı
ADD Bilim Kurulu Üyesi

I. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da yer alan Devletlerin birbirleri ile mücadele etmesinden yararlanan Japonya, Almanya’nın Büyük Okyanus’taki sömürgelerini ele geçirmiştir.

Çin’den de önemli ayrıcalıklar elde eden Japonya 20. yüzyılın başlarında güçlü bir imparatorluk haline gelmiştir.

Japonya’nın bu politikasına son vermek isteyen ABD, petrol ambargosu uygulayarak, Japon ekonomisini yıpratmaya çalışmıştı. Bu ambargoyu diplomasi yoluyla çözemeyen Japonlar, Amiral Yamamoto’nun yaptığı plana bağlı olarak
7 Aralık 1941’de Hawaii Takımadalarındaki Pearl Harbour deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı. Bu saldırıda ABD 14 gemisini, 350 uçağını kaybetti. (Pearl Harbour baskını!)

Bunu izleyerek Japonya-ABD ilişkileri sertleşti. ABD Başkanı Henry Truman,
26 Temmuz 1945 günü Japonya`nın koşulsuz teslim olmasını isteyen
Potsdam Deklarasyonu`nu yayınladı.

Hiroşima`ya atom bombası atılmadan iki hafta önce New Mexico kentinde
atom bombasının ilk denemesini yapan ABD, Japonya’nın deklarasyonu reddetmesi üzerine nükleer saldırı emrini verdi.

Truman tarafından verilen bu emirle; 6 Ağustos 1945’te, ABD`ye ait bir B 29 tipi bombardıman uçağı ilk atom bombasını Hiroşima kentine attı. 10 000 metre yükseklikten atılan bomba, Hiroşima’nın 580 metre üzerinde patladı.

  • İlk anda 70 000 insan yüksek sıcaklık nedeni ile buharlaştı.

Hiroşima’nın bilançosu; ilk beş yılda 200 000 insanın ölümü,
on binlerce insanın da engelli kalmasıydı.

Plütonyum bombası ise 9 Ağustos 1945’te Nagazaki üzerinde 75 000 kişinin anında kavrulmasına neden oldu. Bunu izleyen beş yıllık süre içinde de
bir o kadar insan can verdi. Hiroşima bu olay ile Dünya tarihine nükleer saldırıya uğrayan ilk kent olarak tarihteki yerini aldı.

Hiroşima’ya atom bombasının atıldığı 6 Ağustos 1945′ten bu yana
68 yılı geride bıraktık.

Ama ne yazık ki insanlık bu kötü ve son derece dehşet verici olaya rağmen silahlanma yarışını sürdürmektedir.

İnsanın bir anda yanıp kül olmasına, izleyen yıllarda, atılan atom bombasının yarattığı radyasyon etkisi nedeni ile yüz binlerce insanın engelli doğmasına
neden olan bu savaş, insanlık tarihinin en kanlı sayfalarından biri ve
ABD`nin bugüne dek işlediği büyük “savaş suçlarından” biridir.

Savaş tarihine bir “savaş suçu” olarak maalesef düşülmedi. “Güçlü, her zaman haklıdır” düşüncesi egemen oldu. Ama insanlık tarihinde emperyalistlerin
ne denli acımasız ve doyumsuz olduklarının kanıtı ve insanlık ayıbı olarak,
bugüne dek unutulmadı ve bundan sonra da unutulmayacaktır.

Devletler tarihinde her olumsuzluğun yanında gelişmeyi teşvik eden öyküler de
yer almaktadır. Örneğin çok kez “mucize” olarak adlandırılan, harpten yenik çıkan
ve yerle bir olan Japonya’da Japon mucizesi gerçekleşmiştir.
Japon toplumu, Batılılaşmayı bilim ve temel eğitime verdiği önemle ortaya koymuştur. Japon milleti bilgi edinmeye ve bilgisini genişletmeye meraklıdır.
Japon insanı yaşamı boyunca eğitimini sürdürmektedir.

Bir başka anlatımla Japon milleti sanki Atatürk’ün “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir” ifadesindeki gerçeği kavramış ve uygulamaya koymuştur.
Günümüzde günlük Japon gazete tirajının 61 milyona ulaştığı, her yıl ABD’de olduğu gibi 30.000 kadar yeni kitabın basıldığı ve 150.000 kadar kitabın da
2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Japonca’ya tercüme edildiği görülmektedir.
Bu nedenle Japonya, bilginin sermaye olduğunu keşfeden ülkelerin başında gelmektedir. Ancak bunun rastlantı olmadığını anlamak ve Japonların harap olmuş ülkelerini kısa zamanda nasıl kalkındırdıklarını incelemek gerekir.
Bunu Ülkemizi 1984 yılında ziyaret eden Japon heyetinin gözlemlerinde aramakta yarar bulunmaktadır.

Japon heyeti, yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yaparlar.
Sonra Bakanlıkta toplanırlar. Heyetin saptaması ilginçtir:

“Sizin çocuklarınızda milli şuur yok.”

Bizimkiler şaşırır, “Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır.” derler, fakat yine de fazla ses çıkarmazlar.
Ne de olsa Japon heyeti konuktur!..

Bizimkiler sorar, “Sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır? Neler yapılması gerekir?”
Japon uzmanlar anlatmaya başlar: “Çocuklarımız daha ilk mektebe başlamadan
biz onlara ‘şok testler’ uygularız. Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir,
bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar.
Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü sonucunu görerek şok olurlar. Bu şoktan sonra onları Hiroşima’ya götürürüz. Bölgeyi aynen koruyoruz. Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; hiçbir bitkinin yeşermediğini gösteririz.

Ve deriz ki, “Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınız işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiçbir canlının yaşamayacağı biçimde
size bırakıp giderler. Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni vasıtalar yaparsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş.”

Burada, Japon insanına gösterilen hedefin, verilen değerin anlaşılması gerekir.

Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduktan sonra ‘Kıvılcım olarak gidecek, volkan olarak döneceksiniz’ diyerek yurt dışına eğitime gönderdiği 700 kişiye gösterdiği hedeften neden uzaklaştığımız irdelendiğinde, yitiklerimizin büyüklüğü
ortaya çıkacaktır. Ayrıca günümüzde önümüze konan 4+4+4 eğitim sisteminin
bizi götüreceği yolun anlamsızlığını da anlama olanağı verecektir.

Japonya’da lâik eğiliminin, Batı dünyasına göre en az üç yüzyıl daha önce başlaması, ülkenin bilim ve teknolojideki gelişmesini hızlandırılmıştır.

Emperyalist ülkeler ise işgal ettikleri ülkelerde “DEMOKRASİ İNSAN HAKLARI SÖYLEMLERİ” ile sömürülerini sürdürmekte, dünyayı açlığa, susuzluğa
mahkûm etmektedirler.