Etiket arşivi: 2008 küresel krizi

Piyasa ekonomisi ilerlemenin temeli mi?

Piyasa ekonomisi ilerlemenin temeli mi?

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu
Aydınlık Gazetesi, 18.5.2018

Ekonomide yaşanan dalgalanmaların, tüm sorunların ve krizlerin kural temelli piyasa ekonomisinde çözülmesinin mümkün olduğu liberal ekonomi anlayışının temel felsefesidir.

Türkiye, 1980’den sonra küreselleşme dalgasına kapılıp kuralı, kuralsızlık olan, kamunun düzenleyici ve yönlendiriciliğini ortadan kaldıran bir piyasa ekonomisi – paracı ekonomiyle yönetildi. AKP de serbest piyasada yaşanan krizin sonucunda daha serbest pazar ekonomisi uygulasın diye iktidara getirildi.

SICAK PARACI EKONOMİ

Yüksek faiz-düşük kur modeli ile ülkemiz sıcak para cennetine çevrildi. 2008’e kadar oluk oluk gelen sıcak para hepimizin aklını başından aldı. Yabancılar yatırım ve ticaret için ülkemize çokça gelir oldular. Bundan nemalanan herkes ve herkesim AKP’yi liberal piyasasının en iyi uygulayıcısı kabul edip çok destekledi.

2008 küresel krizi gelişmekte olan ülkelere giden likiditeyi azalttı. Ancak bu kriz bankacılık sisteminin güçlü olması nedeniyle bizi çok sarsmad “uluslararası faiz lobisi” olduğuna inanıldı ve toplum böyle ikna edildi.

Ülke ekonomisi yabancıların vereceği borca ve sıcak paraya mahkum edilince dünyadaki tüm olumsuz gelişmelerden çok çabuk etkilenir olduk. Trump’ın başkan seçilmesi, Ortadoğu’da yaşananlar, dünya ekonomisinin küçülmesi, küresel likiditenin kaynağına dönmeye başlaması gibi çok önemli gelişmelere karşı kırılganlığı artan bir ekonomi ile bugünlere geldik.

DIŞ BORCA BOĞULMUŞ EKONOMİ

500 milyar dolara yakın döviz açığı bulunan, 1 yılda 250 milyar dolar dolayında dövize ihtiyaç duyan, tüketen ve katma değer yaratamayan, her yıl ortalama 50 milyar dolar cari açık veren, enerjide dışa bağımlı, işsiz ve yoksulu bol bir ekonomi.

Ama tüketim ve borçlanma ile bir yere gidilemeyeceğini konusunda da uyandırmadı .Borç al bunu yatırımda-üretimde kullanma, verimsiz bir şekilde harca, modelinden vazgeçirmedi. Öbür yandan tüm stratejik varlıklar elden çıkartıldı. İmalat sanayinin GSYİH’deki payı giderek azalmaya ve % 20’lerin altına düşmeye başladı.

FAİZİN FOBİ OLMASI

Cumhurbaşkanı liderliğindeki AKP, yüksek faiz-düşük kur sayesinde palazlandığını unutarak son döneminde faize savaş açtı. Özellikle dış politikadaki başarısızlıkların ve yanlış ekonomik politikaların yarattığı sorunların temel sebebinin milyonları bulan, üstüne üstlük dolara boyun eğmiş bir ekonomi ile parlamenter sistemi zayıflatan ve başkanlık sistemini getiren bir seçime gidiyoruz.

IMF’Lİ GÜNLER GELİYOR!

Bu seçimden Tayyip Erdoğan galip çıkarsa 25 Haziran büyük sıkıntıların yaşanacağı bir dönemin ilk günü olacak. Pazar ekonomisini savunan başka birisi başkan olursa yabancıların, IMF ve uluslararası mali kuruluşların etkisinin artacağı bir döneme gireceğiz.

Sıkıntılı ve derin hasarlar açabilecek gelişmelerin yaşandığı bu dönemi, karma ekonomi modeli ve güçlü parlamenter sistemi ile aşabileceğimize inanıyoruz.

Seçim anketlerine ve gelişmelere baktığımızda ise tünelin ışığını göremiyoruz. Belki ışık yakında ama bize uzak geliyor… Bu mübarek ramazanda dualarımız ülkemiz için olsun diyelim ve umudumuzu koruyalım…

Kısa vadeli faiz silahıyla ülkenin uzun vadeli yapısal sorunları çözülemez


Kısa vadeli faiz silahıyla
ülkenin uzun vadeli yapısal sorunları çözülemez

Eski Başkan'dan çok çarpıcı sözler

Merkez Bakası’nın eski Başkanı Durmuş Yılmaz,
siyasilerin faiz politikasına yönelik eleştirilerinin
fayda sağlamayacağını ifade ederek,

“Merkez Bankası’nın gücü abartılıyor. Kısa vadeli faiz silahıyla ülkenin uzun vadeli
yapısal sorunları çözülemez.”
dedi.

BBC Türkçe’den Enis Şenerdem’e konuşan Durmuş Yılmaz, Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme oranının %5 dolayında olduğunu anımsattı ve son birkaç yılda büyümenin % 3-3,5 düzeyinde kalmasının siyasal otoriteyi rahatsız etmesinin anlaşılabilir bir durum olduğunu
ifade etti. Ancak Yılmaz, ekonomideki tüm sorunların çözümünün de para politikasında aranmaması gerektiğini söyledi ve “Düşük faiz ekonomik büyümenin yegane sebebi olsaydı bugün Avrupa’da ekonominin hızlı büyümesi gerekirdi, Amerika’nın hızlı büyümesi gerekirdi.” dedi.

ENFLASYON %7.24’E İNDİ

ABD Merkez Bankası FED, 2008 küresel krizinden bu yana politika faizini %0-0,25 aralığında tutuyor. Avrupa Merkez Bankası‘nın politika faizi ise %0,05 düzeyinde.

MERKEZ BANKASI NE KADAR GÜÇLÜ?

Sürdürülebilir ekonomik büyüme için düşük faizin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Merkez Bankası’nın gücü kuvveti biraz fazla abartılıyor… elindeki aygıt belli.
Kısa vadeli faiz ve makro ihtiyati tedbir dışında bir şey yok. Merkez Bankası kısa vadeli faiz politikasıyla ülkenin verimliliğini artıracak eğitim reformunu gerçekleştiremez.” diye konuştu.

Geçtiğimiz hafta hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘dan, hem de hükümet yetkililerinden Merkez Bankası’nın faiz indirmesi gerektiği yönünde açıklamalar gelmişti.

Merkez Bankası’nın politika faizini yarım puan düşürüp %8,25’ten %7,75’e çektiği
Para Politikası Kurulu toplantısı sonrasında konuşan Erdoğan, bu indirimin yeterli olmadığını ifade ederek “İnsanı böyle adeta çıldırtacaklar. Enflasyon düşerse, faizi düşüreceklermiş. Bu anlayış anlayış değil, bu yanlış bir mantık. Şu anda bağımsız bir kurul olarak Merkez Bankamızın özellikle Avrupa’da, dünyada faiz oranları düşerken hala bu faiz oranında direnmesini doğru bulmuyorum. Düşürmesi lazım” demişti.

‘KURUMLAR YIPRATILMAMALI

Durmuş Yılmaz 2008’de yeni Türk Lirası banknotlarının tanıtımını Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte yapmıştı.

Merkez Bankası Başkanlığı görevini tamamladıktan sonra Abdullah Gül‘e Cumhurbaşkanlığı döneminde danışmanlık da yapmış olan Durmuş Yılmaz, siyasi kanattan gelen eleştirilerin ekonomiye yansımasının da olumsuz olabileceği görüşünde.

Ekonomiyi yöneten karar alıcı kurumların büyüme denklemi içerisinde bir değişken olduğunu söyleyen Yılmaz, “Eğer siyasiler yapılması gereken reformları yapmazlar, hep para politikasının etrafında dönüp dururlarsa, uzun vadede Merkez Bankası’nın çok fazla eleştirilmesi bir şey getirmez” dedi.

Yılmaz, “Kurumlara olan güvenin zayıflamaması lazım. Kurumlara güven zayıfladığında elde edilen başarılarda bir gerileme oluyor” diyerek devam etti.

ARA TOPLANTILAR İSTİSNA

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın geçtiğimiz hafta “Ocak ayı enflasyonu beklentinin çok altında kalırsa ara bir toplantı ile faiz indirebiliriz” açıklamasını da değerlendiren Durmuş Yılmaz, “Bunlar ağrı vereci şeyler. Normal işleyen bir sistemde bu tür şeylere tevessül edilmemesi lazım” dedi.

Merkez Bankası Başkanlığı döneminde kendisinin de acil Para Politikası Kurulu toplantısı yaptığını hatırlatan Yılmaz, “O dönemde faizi bayağı yükseltmemiz gerekmişti.
Ancak olağanüstü bir durum vardı.” diyerek ekledi.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nda (TEPAV) Direktörler Kurulu Üyesi olarak görev yapan Yılmaz, , “Olağanüstü toplanıp 25 baz puan düşürmek çok olağanüstü bir durum gibi gelmiyor bana” yorumunu yaptı.

Ocak ayında yıllık enflasyonun yüzde 7,24’e gerilemesinin ardından Merkez Bankası, acil Para Politikası Kurulu toplantısının yapılmayacağını ifade etti.

Merkez Bankası’Nın bu son açıklamasıyla birlikte Türk Lirası da Dolar karşısında değer kazandı.

BRİFİNG AYKIRI DEĞİL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da hükümete yapılan sunumlara benzer sunumlar yapabileceği konusunu da değerlendiren Yılmaz,

“Herhangi bir Cumhurbaşkanı’na seçildikten sonra nezaket ziyareti dışında herhangi bir ziyarette bulunmadım. Benden de bir brifing istenmedi. Ama bir Cumhurbaşkanı’nın ekonominin
genel gidişatı ile ilgili olarak Merkez Bankası’ndan bilgi istemesi bence çok yadırganacak
bir durum değil.” dedi.