Etiket arşivi: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARINA TOPLU BAKIŞ

GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARINA TOPLU BAKIŞ 

Dostlar; oldukça kapsamlı ama çok değerli, öğretici, düşündürücü ve emekli bir çalışma.
Sayın Esen’e teşekkür eder, raporun değerlendirilmesini dileriz. Dr. Ahmet Saltık, 01.05.2018
*****
Konuk yazar : Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi 

Özü: Ülke nüfusunun tümünü kapsaması gereken, 2012’den bu yana zorunlu olan ve sağlık giderlerinin tek elden yapılmasını öngören genel sağlık sigortası  (GSS) sisteminde ulaşılmış son aşama; milletvekilleri ile yüksek yargı organları başkan ve üyeleri için getirilmiş istisnalar, GSS uygulamalarında resmi  ve özel sağlık kurum/kuruluşları açısından tespit edilmiş aksaklıklar, GSS konusunda alınması gerekli görülen bazı tedbirler;
Emekli/deneyimli denetim elemanı gözü ile, olabildiğince nesnel ölçütler içerisinde  kamuoyunu ve yetkileri aydınlatmak amacıyla tarafımdan hazırlanmış, (GSS sistemi konusunda güncel bilgi notu niteliğindeki)  bu raporda açıklanmaya çalışılmıştır.

            FİHRİST / PLAN
           I-GENEL  SAĞLIK SİGORTASI

              A-Cumhurbakanı’nca  GSS  İlişkin Yapılmış Bir Değerlendirme
             B-GSS Sigortalılarına Sağlanan Sağlık Yardımları
                a)-Resmi Sağlık Kurum ve Kuruluşları
                b)-Özel Sağlık Kurum/Kuruluşları

            II-GSS DIŞINA ÇIKARILMIŞ MİLLETVEKİLLERİ/YÜKSEK YARGI ORGANLARLARI  BAŞKAN VE ÜYELERİNİN DURUMU

            III-SONUÇ

I-GENEL SAĞLIK SİGORTASI 

 1-2006 yılında (5510 ve 5502 sayılı olanlar başta olmak üzere) sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar alanında reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapılmıştır. SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kuruluş kanunları yürürlükten kaldırılmış, bunlar tarafından verilmekte olan hizmetler  yeni kurulmuş olan SGK Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir. Bu arada kişilerin sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde de oluşan harcamaların finansmanı için genel sağlık sigortası (GSS)  ihdas edilmiştir. Sigortalılara sağlık yardımlarının SGK aracılığıyla tek elden yapılması, toplumun tüm  bireylerinin GSS olması kabul edilmiştir. Bu bağlamda;

İlk olarak (4/1-a) SSK, 4-1/b (Bağ-Kur), 4/1-c (Emekli Sandığı) ve isteğe bağlı sigortalılar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler (toplam 67,8 milyon) ile aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı brüt asgari ücretin üçte birinden az olan (toplam 6,7 milyon) vatandaşımız (Eski yeşil kartlılar, 2022 s.k. kapsamında aylık alan yaşlı/özürlü vb.) GSS kapsamına alınmıştır. (Yeterli gelire sahip olmayan vatandaşlarımızın GSS primleri Devlet (ASPB) tarafından karşılanmaktadır. Bu amaçla 2016 yılında 7 milyar TL  prim ödemesi yapılmıştır.)

2-GSS kapsamı dışında kalan TSK bünyesindeki er/erbaş, yedek subay okulu öğrencileri; 506 sayılı SSK kanununun geçici 20 maddesi kapsamındaki  (TCMB/ TMSF /İLKSAN/OYAK/Banka
Yardımlaşma Sandıkları vb.) kuruluş mensupları vb.nin GSS geçişleri için süreler belirlenmiştir.

01.01.2012 tarihinden itibaren GSS tabi olmak zorunlu hale gelmiştir.  Bu suretle doğrudan / dolaylı  sosyal güvencesi olmayanlar ile 5510 sayılı Kanun kapsamı dışında olanlar (Sigorta primleri ASPB yatırılanlar dahil 10,2 milyon kişi)  GSS kapsamına alınmıştır.

Sayıştay Başkanlığınca yapılan denetimler sonucu bazı raporlarda GSS sistemine ilişkin aykırılıklar belirlenmiş, Yasa kapsamındaki idarelerin bütçelerinden tedavi ve ilaç ödemesi uygulamasına son verilmesi istenmiştir. (Sayıştay, 2013) 

3-06.01.2017 günlü R.G. yayımlanmış olan 681 sayılı KHK ile, askerlik görevini yapan er/erbaşlar/ ile yedek subay okulu öğrencileri (yaklaşık 350 bin personel) GSS kapsamına alınmıştır.

Geçici 20. madde kapsamındaki kuruluş mensuplarının GSS kapsamına alınmasına yönelik çalışmalar ise devam etmektedir. Bunların kapsama alınmaları için  belirlenmiş sürelerin dolması üzerine,  yapılmış yasal bir düzenleme ile   GSS geçiş tarihlerini belirleme konusunda Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir.

Ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde bulunan hükümlü ve tutukluların GSS kapsamına alınmasına yönelik sorunlar henüz çözümlenemediği anlaşılmaktadır.

4-Sonuç olarak, SGK Başkanlığının 2016 yılı istatistiklerine göre, halen  78 milyon vatandaşımız  GSS olarak tescil edilmiştir. Nüfusumuzun asgari  %97,7 sinin GSS olduğu görülmektedir. (SGK, 2016)  Ancak SGK’nın yıllık istatistiklerindeki (2022 Sayılı Kanun kapsamında aylık alan 65 yaşını doldurmuş kişilerin 5510 sayılı Kanunun 60-c/4 maddesine aykırı olarak -ve yapılmış uyarımıza karşın- GSS olarak kabul edilmemesi, aynı sayfada dahi görülen maddi tutarsızlıklar vb. ) bazı hataların elimine edilmesi;  2017 yılında kapsama alınan TSK bünyesindeki er/erbaşlar vb. dahil edilmesi halinde GSS’lilerin toplam nüfusa oranının daha da artacağı açıktır.

5-Devlet tarafından yapılan tedavi giderlerinin parasal tutarları hakkında bilgilerin tazelenmesi bağlamında   2016 yılında gerçekleşmiş sağlık giderlerini gösterir bir tablo aşağıya çıkarılmıştır. (Milyon TL) 

Gider Bütçesin Türü Tedavi İlaç Toplam
Merkezi Yönetim 277 101 378
SGK 46.457 21.592 68.048
Aile Hekimliği 5.573
Genel TOPLAM 46.734 21.693 73.999

Kaynak: Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Bütçe Gerekçesi

2017 yılında ise sağlık giderleri toplamı 83,9 milyar TL olarak tahmin edilmektedir.

   A-Cumhurbakanı’nca  GSS’na İlişkin Yapılmış Bir Değerlendirme 

6- 17.01.2017 tarihinde SGK Başkanlığına bağlı tesislerin toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafında GSS yönelik olarak:

“….Ülkemizde uygulanan genel sağlık sigortası belki de dünyadaki tek örnektir. Bu modelin dar bir örneğini ABD uygulamaya kalktı, başaramadılar, vazgeçtiler. Önümüzü kesmeye çalıştılar, yılbaşı itibariyle 5 yıl geride kaldı, sistem tıkır tıkır işliyor. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. Bu anlayışımızın en somut tezahürlerinden biri olan bu uygulamayı incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geliyor.

Sultanahmet Camisi’nde cuma namazı kıldık, ABD’de gündemde. ABD’li turist grup arkada duruyor, hepsi işaretler falan. Orada konuştuk, ‘Genel sağlık sigortasını nasıl halletiniz. Obama arkadaşınız ona da söylesenize’ dediler. Ama işte hallolmadı. Bu toplumu hazırlama noktasında da maharet istiyor. Biz halkımızla, STK’larımızla el ele vermek suretiyle başardık. 14 yıl önce bu ülkede her kamu kuruluşunun ayrı hastanesi vardı…” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. (Haberler ,2017) 

B)- GSS Sigortalılarına Sağlanan Sağlık Yardımları 

7-Ülke nüfusunun tamamına yakını kapsayan GSS kapsamındaki sigortalılara sağlık yardımları SGK tarafından  sağlık kurum/kuruluşlarından hizmet alımı yapılarak karşılanmaktadır. Yapılacak sağlık yardımlarının usul ve esasları, sigortalılardan alınacak katılım payları, özel sağlık kuruluşlarına ödenecek ek ücretler, sağlık hizmetlerinin bedellerinin tespit edilmesi vb. konular;  5510 sayılı Kanun, konuya ilişkin yönetmelik ile SGK tarafından çıkarılmış Sağlık Uygulama Talimatında (SUT) ayrıntılı olarak belirtilmiştir. 

SGK tarafından sağlık giderlerinin ödenmesinde SUT hükümlerine titizlikle bağlı kalındığı, sigortalılara yapılacak sağlık giderlerinin enaz düzeyde tutulması çabası içinde olduğu görülmektedir. (Özel sağlık kurumlarınca sigortalılardan alınan  ek ücretler konusunda aynı duyarlığın gösterilmediği bilinmektedir.)

Nitekim, SUT ile belirlenmiş olan sağlık hizmeti bedellerinin büyük bölümü 2013 yılından beri güncellenmemiştir. Örneğin  özel hastanede ayaktan tedavi sırasında KBB muayenesi için  SGK’nın özel sağlık kuruluşuna ödeyeceği rakam  (KDV dahil) 25,92 TL dir. Üstelik SGK, ödediği bu rakamın 20 TL’sını, muayene katkı payı ve reçete bedeli adı altında   sigortalıdan tahsil etmektedir.) Yine SUT hükümlerine göre özel sağlık kuruluşlarının sigortalıdan alacağı ek ek ücret ise bu rakamın 2 katı olan 51,84 TL’yi geçmemesi gerekmektedir. 

Bu durumun kamu hastaneleri başta olmak üzere sağlık kurum/kuruluşlarında yol açtığı olumsuzluklar kurumlar itibarıyla ve örnek olaylarla aşağıya çıkarılmıştır.

a)-Resmi Sağlık Kurum ve Kuruluşları

8-Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarındaki GSS uygulamasından kaynaklanan olumsuzluklara ilişkin medyada yayımlanmış bazı haberlerin özetleri aşağıya çıkarılmıştır.

İ.Ü. Tıp Fakültesi  Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erbuğ Keskin bir yazısında görevli olduğu Çapa Hastanesinin durumunu aşağıdaki şekilde açıklamıştır: 

“…Çapa zor durumda.. Çapa çok zor durumda.. Borç batağında.. Borçlarını 36 ay geriden zar zor ödeyebiliyor.. İşin en acısı ne biliyor musunuz? Çalışmadığımız için değil.. Çalıştığımız için batıyoruz. Bir safra kesesi ameliyatı yaptığımızda devletin hastaneye ödediği para 1100 Tl.. Ama o ameliyat bize en iyimser şartlarda 1800 Tl’ye mal oluyor.. Yani derdinden kurtardığımız her hastada 700 TL zarar ediyoruz. Devletin her hizmet için hastaneye ödediği bir fiyat var ve bu fiyatlar yıllardır değişmedi. Oysa kullandığımız malzemelerin fiyatı kezlerce katladı.. Yani devlet bize diyor ki; Pahalı tedavileri sakın uygulama.. Sakın ameliyat yapma.. yapmak zorunda kalırsan ilçe devlet hastanelerinde bile yapılabilen basit ameliyatları kabul et.. Sadece muayene yap.. hızlı hızlı.. fazla tetkik isteme.. fakültenin ayakta kalabilmesinin belki de tek yolu muayene yapmak.. Hastaya bir faydası yok ama zarar ettirmiyor.. Ne kadar çok muayene yaparsan, ne kadar az tetkik istersen o kadar kazanırsın diyor devlet..” (T24, 2017)

9-“Hastaneler hasta. İstanbul’da Okmeydanı, Şişli Etfal, Kartal Dr. Lütfi Kırdar ile Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma hastanelerini gezdik. Uzun kuyruklar, aylar sonrasına verilen tahlil-tetkik sırası, hijyen olmayan ortam gibi bilindik manzaralar bir kez daha karşımıza çıktı. Hastalar ve sağlık çalışanları mutsuz. Hastaneler Hasta” başlığı verilmiş   güncel bir haberde de :

“….Kamu hastanelerinden sağlık hizmeti almak isteyen yurttaşlar uzun kuyruklar, ameliyat, tahlil-tetkik gibi işlemler için aylar sonrasını bekliyor. Yurttaşlar binaların bakımsızlığı, hijyen sorunu, 14 kaleme varan alanda alınan katkı-katılım payı gibi durumlarla karşı karşıya kalıyor. Parası olan özel hastanelere giderken, olmayan yurttaşlar bu çileye katlanmak zorunda kalıyor...” şeklinde bir değerlendirme yer almıştır. (Cumhuriyet, 2017)

10- “Üniversite hastanesi 250 milyon liralık borç nedeniyle faaliyetlerini durdurmak üzere” başlıklı bir haberde:

“Yüz ve kol nakilleriyle ismini dünyaya duyuran Akdeniz Üniversitesi (AÜ)Hastanesi, medikal firmalara olan 250 milyon liralık borç nedeniyle faaliyetlerini durdurmak üzere. Başhekimi Prof. Dr. Bülent Aydınlı, “Olay gerçekten son noktaya geldi. Bu durum böyle devam ederse birçok malzemeyi bulamayız ve belki de birçok önemli ameliyatı da yapamayacağız”  şeklinde bir açıklama yer almıştır.  (Cumhuriyet, 2018)

             b)- Özel Sağlık Kurum/Kuruluşları 

             11-SGK; sağlık hizmetlerinin büyük bölümünü, sağlık hizmet sunucuları ile yapılan sözleşmeler yoluyla hizmet satın alınması suretiyle sağlamaktadır. Sağlık hizmetlerinden sigortalıların yararlanma usul ve esasları, sağlık hizmet sunucularına ödenecek bedeller vb. konular SGK Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. SUT’ta sözleşmeli vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşlarından alınacak sağlık hizmet bedellerine ilişkin ayrıcalıklı hükümler bulunmaktadır. Bu bağlamda özel sağlık kuruluşlarına, resmi sağlık kuruluşlarından farklı olarak, SUT’ ta belirlenmiş tutarlar üzerinden ödenen hizmet bedellerine ek olarak ayrıca ek ücret ödenmesi olanağı getirilmiştir. 

Sözleşmeli özel sağlık kuruluşlarınca verilmiş olan sağlık hizmet bedellerinin; esası SGK’ya,
ek ücretleri de sigortalıya, fatura edilmektedir. Sigortalı tarafından ödenecek ilave ücretlerin, SGK tarafından belirlenmiş bedelin (istisnai sağlık hizmetleri dışında) iki katını geçmemesi gerekmektedir. Bu kurala uyulması koşulu ile özel sağlık kuruluşları alacakları ilave ücret oranlarını serbestçe belirleyebilmektedir. Özel sağlık kuruluşlarının anlaşmalı bölümlerinde uygulayacakları  ilave ücret oranlarının bina girişlerinde herkesin göreceği şekilde ilan edilmesi ve ayrıca SGK’ya da bildirilmesi gerekmektedir.

12-Yukarıda açıklandığı üzere özel sağlık kurum/kuruluşları; sigortalılara verdikleri sağlık hizmetleri karşılığı, SGK’dan alacakları bedelin yanı sıra bu tutarın  iki katı kadar da sigortalılardan ek ücret alabilmektedir.  Bu yüzden özel sağlık kurumları, resmi sağlık kurum ve kuruluşlarına oranla daha avantajlı bir konumda bulunmaktadır. 

Üstelik SGK’nın sağlık hizmet bedellerini (istisnalar dışında)  2013 yılından beri güncellemesi, dolaysıyla SUT’ta belirlenmiş sağlık hizmet bedellerinin yer yer sembolik sayılabilecek rakamlarda kalması, SGK’nın giderlerini artıracak güncelleme yerine özel sağlık kurumlarının yasa dışı uygulamalarını olağan karşılaması, şikayetlerin sürüncemede kalması, sözleşmenin iptali yerine para cezası uygulaması ile yetinmesi  vb. nedenlerle,  özel sağlık kurumlarının; SGK’nın belirlediği hizmet bedellerinin iki katından da fazla ilave ücret almaya başladıkları, sigortalının sağlık hizmetleri için daha fazla ödeme yapmak zorunda bırakıldığı,yasada aykırı bu uygulamanın olağan hale geldiği görülmektedir. 

Örneğin Ankara’da SGK Başkanlığına yürüyüş mesafesinde bulunan özel sağlık kurumunda, sigortalıdan SGK’ya fatura edilenin iki katından fazla ek ücret aldıklarının tespit edilmesi üzerine (TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu dahil) tarafımdan  yetkili makamlara yapılmış şikayetler ve ısrarlı takipler sayesinde ancak yaklaşık dokuz ay sonra yanıt alınabilmiş,  bu bağlamda özel sağlık kurumuna 4.892,70 idari para cezası uygulandığı, fazla tahsil edilmiş ücretin (hukuka ve hastanelerle yapılmış sözleşme hükümlerine aykırı olarak) tarafıma iade edilemeyeceği belirtilmiştir. (Odatv, 2017)

Aynı hastaneye daha sonra (tedavinin devamı bağlamında) hizmet almak üzere yeniden gidildiğinde, 2 katından çok ek ücret alınması uygulamasının aynen sürdürüldüğü belirlenmiştir. Yetkililerle görüşülmesine, yapılan işlemin hatalı olduğunun söylenmesine, internet sitesinde konuya ilişkin olarak yazdığım ve iki gün önce yayınlanmış haber çıktısı da kendilerine verilmesine, yine yakınmacı olacağımın belirtilmesine karşın “hastanenin belirlediği özel fiyatlarının korunduğu” ifade edilmiştir.

II-GSS DIŞINA ÇIKARILMIŞ MİLLETVEKİLLERİ/YÜKSEK YARGI ORGANLARI BAŞKAN VE ÜYELERİNİN DURUMU

13-Milletvekillerinin, yasama organı üyeliği görevi sona erenlerin ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerinin, ölenlerin dul ve yetimlerinin tedavi giderleri TBMM tarafından sağlanmaktadır. (26.10.1990 gün ve 3671 s.k. değ. 4’üncü md.)

31.05.2006 gün 5510 sayılı Kanunla; ülkemizde, “kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde ise oluşan harcamaların finansmanını sağlayacak olan”genel sağlık sigortası uygulamasına geçilmiştir. Daha önce  çalışanların kurumlarınca ödenen sağlık hizmetleri giderleri tek elden SGK Başkanlığınca karşılanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda yasalarda var olan genel sağlık sigortasına aykırılık oluşturan tüm hükümler ( 3671 s.k./4. maddesi hariç olmak üzere) yürürlükten kaldırılmıştır.  TBMM üyelerinin tedavi giderlerine ilişkin genel sağlık sigortası uygulamasına aykırı yasa kuralı günümüze dek özenle korunmuştur. 

3671 sayılı (özel) yasaya göre TBMM üyelerine sağlanacak sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esasları, TBMM Başkanlık Divanınca çıkarılmış bir yönetmelikte ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Yönetmelik 02.05.2012 günlü R.G.’de yayımlanmıştır.

Yönetmelik ile hak sahibi olanlara, 2017 yılı sonunda 11.045 kişiye, (Milliyet, 2018) SGK aracılığıyla genel sağlık sigortalılarına verilenlerle kıyaslanamayacak oranda (onların hayal bile edemeyeceği), özel sağlık sigortası poliçelerinde dahi öngörülmeyen hükümler içeren tedavi yardımlarının sağlanmış olduğu anlaşılmaktadır.

 Sağlık yardımlarına yönelik düzenleme sırasında 5510 sayılı Kanuna ve SGK Sağlık Uygulama Talimatına bağlı kalınmadığı görülmektedir.

14-Milletvekillerine tanınmış bu tür ayrıcalıklarından bazıları aşağıya çıkarılmıştır.

  • Serbest hekim ve diş hekimlerin muayenehanesi özel sağlık kurumu olarak kabul edilmiştir. Dolaysıyla özel muayehanede/evde yapılan muayene ve tedavi ücretleri de TBMM tarafından karşılanabilmektedir.
  • GSS sigortalılardan farklı olarak; hak sahibince muayene katkı payı, ilaç reçeteleri için reçete bedeli,  önerilmiş (ucuz) ilacın kabul edilmesi halinde eşdeğer ilaç  farkı vb. için ödeme yapılmamaktadır.
  • Diş hastalıkları tedavi giderleri Türk Diş Hekimleri Birliği tarifesi üzerinden; gözlük/işitme cihazı giderleri Başkanlık Divanınca belirlenmiş tutarlar üzerinden ödenmektedir.
  • Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarında tedavi giderleri, ödenmesi gereken ücretleri gösterir  kurum tarafından  düzenlenmiş ( Öğretim üyesi muayene ücret farkı dahil) fatura esas alınarak ödenmektedir.
  • Özel sağlık kurumlarındaki tedavi giderleri; Türk Tabipleri Birliği birim fiyatlarını geçmeyecek miktarlar üzerinden (sözleşme/paket fiyat anlaşması hükümlerine göre) ödenir. (Hak sahipleri tarafından ek ücret ödenmemektedir.)
  • Tedavilerde hak sahibi ( özel/birinci sınıf odada) yatırılmaktadır. İlave ücretler TBMM tarafından karşılanmaktadır.
  • Yurtdışına tedaviye gönderilenlerin tedavi, organ/doku nakli, tetkik ve tahlil giderlerinin tamamı ile hak sahibi ve refakatçisinin yol gideri ve yevmiyeleri  TBMM tarafından karşılanabilmektedir. (Yurtdışında acil hallerdeki tedavi giderinin ise  %70’i ödenmektedir. Ödemeler o ülkedeki misyon şeflikleri aracılığıyla yapılabilmektedir.)
  • Tedavi sırasında kullanılan protez/ortez ile tıbbi sarf malzemeleri gerektiğinde Ankara Ticaret Odasının belirlediği veya onayladığı fiyat üzerinden ödenmektedir.
  • Özel sağlık kurumlarındaki tıbbi tahlil; tetkik, fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulama giderleri Türk Tabipler Birliği birim fiyatlarını geçmeyecek şekilde (serbest piyasa fiyatları üzerinden) ödenmektedir.
  • Resmi/özel sağlık kurumlar dışında yaptırılan enjeksiyon, hasta tarafından temin edilmiş kan bedelleri TBMM tarafından ödenmektedir.

15-GSS mevzuatına aykırı olarak muhafaza edilen  bu özel düzenlemenin kaldırılması; milletvekillerinin de (ülke nüfusunun asgari  %97,7 si gibi) genel sağlık sigortası kapsamına girmeleri gerekmekte iken, yüksek yargı organları mensupları da özel yasa kapsamına alınmaya, özel yasanın uygulama alanının genişletilmeye/sağlamlaştırmaya başlandığı görülmektedir. Nitekim ilk olarak;  30.03.2011 gün ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 71. maddesi ile,  AYM başkan ve üyeleri ile bunların emeklileri ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin sağlık giderlerinin TBMM üyelerinin tabi olduğu hükümler ve esaslar çerçevesinde Mahkeme bütçesinden ödenmesine ilişkin düzenleme getirilmiştir. Daha sonra da 24.12.2017 günlü R.G.’de yayımlanmış 696 sayılı KHK 32. ve 42. maddeleri ile getirilmiş hükümlerle Danıştay ve Yargıtay teşkilat kanunlarına da AYM benzer hükümler getirilmiş, bu suretle Danıştay/Yargıtay başkan ve üyeleri ile emeklileri de anılmakta olan “özel kanun” kapsamına alınmıştır.  

16-Ancak ülke nüfusunun tümünün zorunlu GSS kapsamına alınmaya başlandığı, bir dönemde kabul edilmiş bu tür düzenlemelerin;  Anayasa’nın 12. maddesinde yer alan “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” kuralına aykırı olacağı hususunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. GSS sistemin yerleşmesi/bozulmaması/aksayan yanlarının düzeltilmesi  için örnek tavır sergilemeleri gereken TBMM ve yüksek yargı organı mensuplarının, Cumhurbaşkanı T. Erdoğan’ın dünyada örnek olarak gösterdiği, övgüyle bahsettiği sistemin dışında kalmak istemeleri, açıkçası imtiyaz peşinde koşuyor olmaları, düşündürücü/ “şık” olmayan yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. 

Milletvekillerine görevlerini daha iyi yapabilmeleri, halkı temsilde zorluk çekmemeleri bağlamında bazı ayrıcalıklar /kolaylıklar sağlanması olağan karşılanabilir. Ancak söz konusu  düzenlemelerin, üstlenilen görevin  süresi ile sınırlı kalmadığı,  tanınan olanaklardan bakmakla yükümlü olduğu kişilerle birlikte  ömür boyu yararlanacakları şeklinde kurallar içerdiği görülmektedir. Bu haliyle düzenleme, TBMM üyeleri  yönünden  kamuoyunda oluşan değerlendirmelere göre   “mezara kadar vekillik”  tezini kuvvetlendirmektedir. Oysa Anayasa Mahkemesinin bazı iptal kararlarında “Parlamento üyeliği ve sıfatı son bulmuş kişilerin artık yurttaşlardan farklı bir statü içinde bulunmaları için sebep kalmadığı” husus açık/seçik belirtilmiştir.( Aşık, 2015) 

17-Öte yandan; TBMM üyelerine ilişkin özel yasada   (3671 s.k./4. maddesi)  milletvekillerinin sağlık giderlerinin TBMM bütçesinden ödeneceğinin belirtilmesi ile yetinilmiştir. Sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esaslarının çıkarılacak yönetmelik ile TBMM Başkanlık Divanı kararlarına bırakılmış olduğu, bu konularda da Başkanlık Divanını bağlayacak/ sınırlandıracak yasal bir düzenlemenin olmadığı anlaşılmaktadır. 

Durum böyle olduğu halde yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerine sağlık giderlerinin yargı organlarının bütçelerinden ödenmesine ilişkin  kabul edilmiş özel yasa/KHK’lerde de, “sağlık giderlerinin TBMM üyelerinin tabi oldukları hükümler ve esaslar çerçevesinde ” ödeneceğinin belirtilmesi ile yetinilmiştir. Bu itibarla yüksek yargı organı mensupları, sağlık giderlerinin ödenmesi gibi yaşamsal önem taşıyan bir konuda TBMM Başkanlık Divanına bağlanmıştır. Zira  bilindiği üzere yönetmelik çıkarmak veya Başkanlık divanının TBMM yönetimine ait karar alma faaliyetleri, TBMM’nin yasal olmayan idari nitelikli kararlarındandır. Dolaysıyla yüksek yargı organlarına sağlanacak sağlık yardımları, yasama organının ( Başkanlık Divanının) idari kararlarına göre yapılacaktır. ( Örneğin yüksek yargı organı mensubunun kullanacağı gözlük bedeline dahi TBMM Başkanlık Divanı karar verecektir.) 

Bu yüzden konu salt sağlık giderlerinin ödenmesi sorunu olmaktan çıkmakta, yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da doğrudan ilgilendirmektedir. Getirilen özel düzenlemelere bu yönden de bakılmasında/incelenmesinde  yarar vardır. Bu konunun, özellikle yargının tarafsızlığı/bağımsızlığı konusunda herkesten daha fazla duyarlılık göstermesi gereken yüksek yargı mensuplarının dikkatlerinden kaçmaması gerektiği düşünülmektedir. Öte yandan yüksek yargı mensuplarının,  GSS kapsamı dışına çıkarılmış olmaları nedeniyle, hayatın olağan akışı içerisinde, GSS sigortalılarının sorunlarından uzaklaşacakları; bu suretle SGK’nın hatalı eylem ve işlemlerinin yargı yoluyla düzeltilmesi, içtihat oluşturulmasına yönelik yargısal çabaların daha uzun bir zaman alacağı açıktır.

III-SONUÇ
Sonuç olarak; 

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da: “Dünyada belki de tek örnek olduğunu, ABD’nin bu modelin dar bir örneğini uygulamaya kalktığı halde başaramadığını, beş yıldır tıkır/tıkır işlediğini, incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geldiğini” belirterek övgüyle bahsetmiş olduğu zorunlu GSS sistemine ilişkin mevzuat hükümlerinin, eksiksiz uygulanması ve tüm vatandaşlarımızın aynı sosyal güvenlik şemsiyesinin altında toplanmasına yönelik çalışmaların sonuçlandırılması;
  • Milletvekilleri ve yüksek yargı organları mensuplarını GSS dışında bırakan, Anayasa’nın eşitlik ilkesine, yargı bağımsızlığı/tarafsızlığı/kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırılık oluşturmakta olan imtiyaz niteliğindeki istisnai  yasa hükümlerinin kaldırılması;
    Bu suretle; dünyaya örnek model olarak açıklandığı, askerlik görevini yapmakta olan  350 bin  er/erbaş ile yedek subay öğrencinin sisteme dahil  edildiği bir sırada, (aynı yıl içinde)  bazı yüksek yargı organı mensuplarının sistemden çıkarılmasından kaynaklanan çelişkinin giderilmesi;
  • TBMM/yüksek yargı organları başkan ve üyelerinin toplumun tümünü kapsayan sistem içinde olmaları halinde,  sağlık giderlerinin ödenmesine yönelik sorunları bilen/yaşayan kişiler olarak; GSS aksayan yanlarının yasal değişiklikler veya yargı kararları ile daha kolaylıkla çözümlenebileceği;
  • Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerini zorlanmadan yürütmeleri, özel sağlık kurum ve kuruluşlarından hizmet alan sigortalıların daha az ilave ücret ödemeleri açısından önem arz eden, 2013 yılından beri değiştirilmemiş olan SGK  sağlık hizmeti bedellerinin (SUT tarifelerinin) güncelleştirilmesi;
  • Özel sağlık kurum ve kuruluşlarının SGK sağlık hizmet bedellerinin iki katından fazla ek ücret almalarına yönelik uygulamanın önlenilmesi, SGK sağlık giderlerinin artmaması bağlamında göz yumulmaması;Gerektiği düşünülmektedir.

KAYNAKÇA  

Sayıştay, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, (http://www.sayistay.gov.tr/rapor/genel/2013_Dıs_Denetim.pdf
SGK, 2016 Yılı İstatistikleri, ( http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/kurumsal/istatistik/sgk_istatistik_yilliklari)
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10849,2018yilibutce-gerekcesipdf.pdf
https://www.haberler.com/cumhurbaskani-ulkemizde-uygulanan-gss-dunyada-9170708-haberi/ 

http://t24.com.tr/haber/prof-dr-erbug-keskin-capa-cokerse-devasa-sehir-hastaneleriniz-onun-yerini-tutar-mi-saniyorsunuz,427400
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/895392/Hastaneler_hasta.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/900202/Universite_hastanesi_250_milyon_liralik_borc_nedeniyle_faaliyetlerini_durdurmak_uzere.html
https://odatv.com/yasa-tanimayan-bazi-hastaneler-valileri-bile-dolandiriyor-1712171200.html
http://www.milliyet.com.tr/vekile-12-implant-hakki-kesinlesti-siyaset-2589433/
Melih Aşık, Milliyet Gazetesi, 27.02.2015,  

http://www.milliyet.com.tr/Milliyet.aspx?aType=gundemYazarTumYazilar.

AKP iktidarı Gulbeddin Hikmetyar’ı terörist listesinden çıkarıldı

Erdoğan dizinin dibinde poz vermişti… Bakanlar Kurulu’ndan ‘Hikmetyar’ kararı

Birleşmiş Milletler’in “terör” listesinde bulunan cihatçı örgütlerden Hizb-i İslam‘ın lideri Gulbeddin Hikmetyar hakkında 2013 yılında alınan karar kaldırıldı.

[Haber görseli]

Bakanlar Kurulu, IŞİD ve El Kaide bağlantısı nedeniyle Birleşmiş Milletler’in “terör” listesinde bulunan Gülbeddin Hikmetyar ile ilgili tartışma yaratacak bir karar aldı. Gülbeddin Hikmetyar hakkında 2013 yılında alınan “malvarlığını dondurma kararı” kaldırıldı.

Resmi Gazetede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan ile Bakanlar Kurulu’nun imzasıyla yayımlanan kararda şu ifadelere yer verildi:

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘nin 1267 (1999), 1988 (2011) ve 1989 (2011) sayılı kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulmasına ilişkin 30/9/2013 tarihli ve 2013/5428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki (1) sayılı listenin “A- DEAŞ ve El-Kaide ile Bağlantılı Gerçek Kişiler” başlıklı bölümünün 138 inci sırasında yer alan GULBUDDIN HEKMATYAR isimli şahsa ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.”

CHP’Lİ MAHMUT TANAL’DAN TEPKİ

Bakanlar Kurulu’nun kararına Twitter hesabı üzerinden tepki gösteren CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, “Terörle mücadele bu mu?” diye sordu.

ERDOĞAN İLE FOTOĞRAFI OLAY OLMUŞTU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz yıllarda Gülbeddin Hikmetyar’ın dizinin dibinde verdiği poz Türkiye gündemine oturmuş, eleştiri konusu olmuştu.

Erdoğan “Türkiye’nin en bölücü lideri”


Guardian’dan Erdoğan için çok ağır yazı:
“Türkiye’nin en bölücü lideri”

Guardian 1. sayfasında Türkiye’deki seçim sonuçlarını “bomba etkisi yaratan bir sürpriz” olarak nitelendirmiş. Gazeteye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 10 yılın en kötü yenilgisini aldı.

[Haber görseli]

Gazete, Türkiye’deki genel seçimlere tam sayfa ayırmış. Dış haberler sayfasındaki haberin başlığı, “Erdoğan, Türkiye’deki seçimlerde küçük düşürüldü.”

Gazetenin İstanbul’daki Türkiye muhabiri Constanze Letsch, AKP’nin Meclis’teki çoğunluğunu yitirdiğini, anayasayı yeniden yazma planlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimden yenilgiyle çıktığını söylüyor.

Dış basından ortak manşet: Erdoğan kaybetti

The Guardian, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘la ilgili olarak,

“Türkiye’nin modern zamanlardaki en popüler ve ama aynı zamanda

en bölücü lideri

ifadesini kullanmış.

“Sonuçlar seçmenlerin, iktidar partisinin yeni bir anayasa hazırlama Erdoğan’a
daha fazla yetki verme girişimini reddettiğini gösteriyor.”
demiş gazete.

Guardian, “solcu” bir parti olarak nitelendirdiği HDP’nin Türkiye’nin alışılmadık derecede yüksek bir seçim barajı olan % 10’u aştığına dikkat çekmiş, partinin aldığı oyu “sürpriz” olarak nitelendirmiş.

Guardian’a konuşan Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden
Prof. Gencer Özcan ise seçim sonuçları ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmış:

“Bu, Türkiye’de kimlik siyasetinin sonudur…HDP için de altın bir fırsattır. Türkiye’de seçmenler kimliklere yönelik sınırların ötesine geçerek demokrasiyi destekliyor.”

“Paranoya siyaseti sandıkta cezalandırıldı”

Yine Guardian’da Simon Tisdall imzalı yazıda bu başlık kullanılmış.

Gazetenin editör yardımcılarından Simon Tisdall, dış politika alanındaki yazılarıyla biliniyor.

Tisdall’ın yazısı şu satırlarla başlıyor:

“Türkiye’de dünkü genel seçimin ezber sonucu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için kişisel bir başarısızlık, ülkenin yaklaşık 18 milyon güçlü Kürt azınlığı için ise
tarihsel bir siyasal ilerleme olarak görülecektir.”

Guardian yazarı, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak tarafsız olmasının beklendiğini,
ancak onun ülkenin dört bir yanında AKP lehine mitingler düzenlediğini belirtiyor.

“Erdoğan muhaliflerine, kadın aktivistlere, medyaya, gayrimüslimlere, azınlıklara hakaretler savurdu, onları tehdit edip suçladı.” demiş Simon Tisdall.

Tisdall Erdoğan’ın geçen hafta HDP’yi “ateistlerin ve eşcinsellerin partisi” olarak nitelendirmesinden; HDP’nin mitinglerine, adaylarına, bürolarına düzenlenen 70’ten çok saldırıyı özellikle kınamamasından; muhalif medya ile ağız dalaşına girmesinden; kendisini eleştirenleri Türk karşıtı bir komplonun parçası olmakla suçlamasından söz etmiş.

Guardian’daki yazı şu satırlarla noktalanmış:

“Dünkü sonuçların da teyit ettiği gibi Erdoğan kötü bir kampanya yürüttü ve bu nedenle cezalandırıldı. O’nun bölücü tavrı seçmenlerce reddedildi. Erdoğan seçimden,
zayıflamış, itibarı ve etkisi daha da azalmış bir şekilde çıkıyor.”
(BBC Türkçe)

========================================

Dostlar,

Seçimlerin tozu – toprağı biraz sakinleştikten sonra, The Guardian’da yer alan bu yazıyı serikanlılıkla değerlendirmek gerekiyor..

Bu ünlü ve günlük tirajı 5 milyona yaklaşan İngiliz gazetesinin öne çıkan nitelemesi,

Erdoğan, “Türkiye’nin en bölücü lideri”

Ne yazık ki bu yön ve içerikteki eleştiriler, Erdoğan gibilerin güdük demokrasi anlayışları yüzünden hep davalık oluyor. Erdoğan, kendisine dönük eleştirilere olağanüstü tepkisel
ve demokratik hoşgörüsü yok düzeyinde. Aldığı dinci eğitim buna izin vermiyor.
Zaten geçişte Demokrasinin bir tren olduğunu ve “gereken durakta” ineceklerini
geçmişte belirtmişti. (Bkz. 
Recep Tayyip Erdoğan değişti mi? “İncilere” bakalım (2) / Did RT Erdogan change? Let’s see his “pearls”..   http://ahmetsaltik.net/2012/07/17/recep-tayyip-erdogan-degisti-mi-incilere-bakalim-2-did-rt-erdogan-change-lets-see-his-pearls/)

Bir 23 Nisan töreninde de Başbakanlık koltuğuna oturttuğu çocuğa;

– Artık Başbakan sensin.. astığın astık; kestiğin kestik…

içerikli dehşet verici sözleri söylemiş ve iç dünyasını dışa vurmuştu.
(Savaş Süzal, YENİÇAĞ, Astığın astık kestiğin kestik; 
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/astigin-astik-kestigin-kestik-13013yy.htm)

*****
Önceki gün, aşağıdaki başlığı taşıyan önemli bir makalemizi sitemizde yayımlamıştık :

BİRLEŞİK BÜYÜK KÜRDİSTAN’a = 2. İSRAİL’e ve
POSTMODERN ya da YENİ SEVR’e = BÖLÜNMEYE BEŞ KALA..

(http://ahmetsaltik.net/2015/06/20/birlesik-buyuk-kurdistana-2-israile-ve-postmodern-ya-da-yeni-sevre-bolunmeye-bes-kala/)

Ne hazin tecelli değil mi??

Türkiye, kadim bir ülke olarak, -Erdoğan dahil- tüm engelleri aşarak yoluna devam edecektir. Büyük Atatürk’ün hedefe attığı ok şaşmaz biçimde yoluna devam etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!

Sevgi ve saygı ile.
22 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Kocasakal’dan Erdoğan’a sert yanıt

 

Kocasakal’dan Erdoğan’a sert yanıt

Nisan 8, 2015 |

İstanbul Barosu Başkanı
Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtarlar toplantısında kendisine ve avukatlara yönelik sözlerine yanıt verdi

portesi_bayrakla
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan muhtarlarla buluşmasında İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’a sert ifadelerle yüklendi. Kocasakal’ın sert yanıtı ise gecikmedi.
Kocasakal, bugün Baro Kültür Merkezi toplantı salonunda yaptığı basın toplantısında;
  • “Belirtmek isterim ki, bu tür hedef göstermeler, hedef saptırmalar, üstü kapalı tehditler beni ve İstanbul Barosunu, doğru bildiğini yapmaktan ve söylemekten, hukuk devleti ve demokrasi mücadelesinden alıkoyamaz.” dedi.Başkan Ümit Kocasakal’ın basın toplantısında Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Durakoğlu, Genel Sekreter Av. Hüseyin Özbek, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi
    Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Necmi Şimşek,
    Av. Sevgi Barutçu, Av. Şahin Erol, Av. Süreyya Turan, Av. Hasan Kılıç da hazır bulundu.Erdoğan ne demişti?Cumhurbaşkanı Erdoğan, direkt İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ı hedef alan konuşması şöyle:

    – “Ey baro başkanı, sen de telefonla görüştün teröristlerle? Hangi neticeyi aldın?
    Hiçbir netice alamadın. Hani senin sözün çok dinleniyordu ya, alsaydın ya bir netice.
    Bu terörist terörist, bunu bileceksin, bunu göreceksin. Sen de bulunduğun makam sebebiyle gazetelere çarşaf çarşaf ilan vererek ürkütemezsin. Senin yaptığın hareketler eski Türkiye’deydi, artık yeni Türkiye var. Sen de bütün avukatları temsil etmiyorsun, yargı oylarının da üçte birini temsil ediyorsun. Adeta yargı adına konuşuyorum havasına da girme. Bunları milletçe çok iyi bilmemiz lazım.”

    Kocasakal’ın Erdoğan’a yanıtı şöyle              :

    “Anayasanın 8. maddesine göre, Bakanlar Kurulu ile birlikte yürütme görev ve yetkisine sahip Cumhurbaşkanı bugün gelenekselleştirdiği muhtarlara seslenişinde,
    şahsımla ve avukatlarla ilgili bazı sözler sarf etmiştir.

    Oysa öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasanın 103. maddesi uyarınca edilen tarafsızlık yemini ve 104. maddede belirtilen görev ve yetkiler karşısında, özellikle genel seçimlere gidildiği bir süreçte, muhtarlarla toplantı yapmak suretiyle ve bunu kullanarak,
    siyasal gündeme ilişkin taraflı değerlendirme ve siyasal propaganda yapmak, Cumhurbaşkanının anayasal görev ve yetkileri arasında bulunmamaktadır.
    Bu durum Anayasa’ya açıkça aykırıdır.

    “Ey” Cumhurbaşkanı, benim için iyi bir şey söylese zaten şaşırır ve kendimden
    şüphe ederdim. Kendisi her gün yaptığı açıklamalarla ülkeyi germeyi, toplumu parça parça bölerek kamplaştırmayı, kişileri ve kurumları hedef göstermeyi herhalde iyi bir şey zannediyor, ama ülkeye büyük zarar veriyor. Anayasayı, hukuku tanımıyor,
    kendisini her şeyin üzerinde görüyor ve zannediyor. Kartallar yüksek uçar ama çakılmaları da şiddetli olur… Sanırım kendisini halen başbakan zannediyor.
    Birilerinin kendisine artık başbakan olmadığını, ettiği yemin ışığında tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatmasında yarar bulunmaktadır.
    Sözlerine gelince; bilindiği gibi ben olay yerine kendiliğimden gitmedim. Faillerin
    bazı kişilerle birlikte beni talep ettikleri bilgisinin Başsavcılıkça tarafıma iletilerek
    yapılan davet ve rica üzerine, bir zorunluluğum bulunmadığı halde, insani ve vicdani bir görevi yerine getirmek üzere gittim, sonuçlarını da hiç düşünmedim. Nitekim konuşmada açıkça güvenlik güçlerinin her yola başvurarak baro başkanını ve babayı getirttiğini, görüştürdüğünü bizzat kendisi ifade ediyor. İnsan yaşamı söz konusuyken hesap yapılmaz. Bugün olsa yine yaparım. Vicdanen müsterihim. Çünkü bu süreçte gerek ben,
    gerekse avukat meslektaşlarım elimizden gelen her şeyi yaptık. Bunun tanıkları da var. Nitekim bu nedenle gerek Sayın İstanbul İl Emniyet Müdürü, gerekse Başsavcılık şahsıma teşekkür etmişlerdir. Teşekküre gerek olmamakla birlikte, ben de kendilerine
    teşekkür ediyorum. Elbette başarılı olmak, sonuç almak isterdim ama elimde sihirli bir değnek maalesef yok. Ancak emniyet görevlileri de görüştü, peki onlar netice aldılar mı? Netice almanın bir garantisi mi var? Benim suçu önleme, suçla mücadele gibi bir görev ve yetkim mi mevcut? Yoksa o görev siyasi iktidarlara, savcılara ve emniyet güçlerine mi ait? Kaldı ki benim sözlerim çok dinleniyor olsa, bugün ülkedeki bu hukuksuzluklar olmazdı… Saldırı ile ilgili yaklaşımımız ve açıklamalarımız ise ortadadır.
    Üstelik bizimkisi timsah gözyaşları da değildir.

    Benim bütün avukatları temsil etmediğim, yargı oylarının üçte birini temsil ettiğim iddiasına gelince; herhalde burada bir matematik hatası var. Kendisi, aldığı %52 oyla
    ne kadar milleti temsil ediyorsa, ben de aldığım %67 oyla o kadar İstanbul Barosu avukatlarını ve baroyu temsil ediyorum. Bu çerçevede yargı adına değil, şerefli cübbem vesilesiyle yargının kurucu unsurlarından birisi olan savunma adına konuşuyorum ve konuşmaya da devam edeceğim. Hesap vereceğim tek yer de avukatlardan oluşan İstanbul Barosu Genel Kuruludur. Türkiye’de sorun cübbelilerin ülke gündemi ile ilgili olarak konuşması değil, cübbesiz olanların ve asla giyemeyecek olanların cübbe giymeye,
    yargı rolüne soyunmalarıdır.

    Yeni Türkiye’ye gelince; Anayasanın ve hukukun askıya alındığı,
    toplumun ayrıştırılarak birbirine düşman edildiği, yalan, talan, gerginlik ve kaosun hüküm sürdüğü, dış politikada bataklığa saplanıldığı, gelecekten endişe duyulan 13 yılda açık bütçeler yaparak, Türk Milletinin cebinden 345 katrilyonu gasp eden Yeni Türkiye’niz alın sizin olsun. Bana eski denk bütçeli Türkiye’mi geri verin.

    Kimse, avukatların hiçbir payı olmadığı, avukatlarla ilgisi olmayan bir olayı avukatların üzerine yıkamaz, tekil örneklerden hareketle onları birer potansiyel suçlu gibi göremez. Bundaki amaç bir yandan hedef saptırarak sorumluluğun gizlenmesi çabası, öte yandan da hukuk devletinin en önemli güvencesi, hukuksuzlukların önünde de en büyük engel olan savunmayı, avukatları ve baroları yıpratmaktır. Yaşanan elim olayın sorumluluğu, cübbenin altına gizlenemez. Esasen bu denli büyük bir cübbe de bulunmamaktadır.
    Bugün bu olaydan hareketle bilinçaltlarında gizledikleri avukat düşmanlığını
    ortaya koyanlar, yarın bir gün kendilerine de savunma ve adil yargılanma hakkı, dolayısıyla avukat gerekeceğini bilmelidir. Yakın geçmişte ve günümüzde bunun
    pek çok örneği bulunmaktadır.

    Bunun yanı sıra, kimse sarayları birbirine karıştırmasın. Ak-saray ile adalet sarayı birbirinden farklıdır. Adalet saraylarının gerçek sahibi avukat, yargıç ve savcıdan oluşan yargı camiasıdır. Dünyanın her demokratik ülkesinde avukatların adliyelere girişlerinde
    birtakım ayrıcalıkları ve güvenceleri vardır. Evrensel düzenlemelere dayanan bu güvenceler, avukatlar için değil, haklarını savundukları müvekkilleri, yani yurttaşlar için gereklidir.

    Cumhurbaşkanı bu tarz konuşma ve yaklaşımları ile insanları tahrik, hukuku
    tahrif ve tağyir etmektedir. Ancak bilinmesini isterim ki bu tür hedef göstermeler,
    hedef saptırmalar, üstü kapalı tehditler beni ve İstanbul Barosu’nu, doğru bildiğini yapmaktan ve söylemekten, hukuk devleti ve demokrasi mücadelesinden alıkoyamaz. Bizler bir yemin ettik ki dönemeyiz, dönmeyiz. Ettiğimiz yemini çiğnemeyiz.
    Bunun için gerekirse her türlü bedel ödemeye hazırız.

    Tarih herkesi hak ettiği yere koyacaktır.

    Kamuoyuna saygı ile sunarım.”

    Av. Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL
    İstanbul Barosu Başkanı

    ==================================

Dostlar,

Bir Cumhurbaşkanı’nın üstelik de sokak söylemiyle, ülkesinin en büyük (Dünyanın da!)
baro başkanı, akademik ünvanlı bir hukukçu ile böylesine yersiz bir polemiğe girdiği
hangi uygar ülkede görülmüştür??

Erdoğan hızla kendini ve makamı tüketmektedir.
Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunu unutmuş mudur acaba?
Kendi itirafıyla “öfke de bir hitabet yöntemidir” ancak artık zıvanadan çıkmıştır.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmesine karşın, kendi kişiliğine yönelik saygı erozyonunun çok ciddi boyutlara eriştiği, açıkçası kimsenin kendisine saygısının kalmayışı ağır bir sonuçtur. Ancak makamın saygınlığının zedelenmesi çok daha ürkünçtür (vahimdir). Erdoğan bütün bunları hesap edebilmekte midir?

Doğrusu çok emin değiliz..

10 Nisan 2015 günü polislere seslenirken İç Güvenlik Yasasını önce imzalayacağını söylemesi, birkaç dakika sonra da “imzaladım” demesi ne anlama gelmektedir?
(Doğrusu bu 2. bildirimdir..)

Türk Tabipleri Birliği, Türk Psikiyatri ve Nöroloji Dernekleri, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hekimler Birliği (World Medical Federation) bu kritik durumu değerlendirmelidir.

Erdoğan’ın zaman ve mekan algısında sorun mu vardır?
12. CB Bay Erdoğan’ın belleğinde kopmalar ve düşünce akışında kesinti mi vardır?
Bunlar birer dissosiyatif sendrom ögeleri midir?

Bu durumların kapsamlı bir tıbbi gözlem ve muayene ile ortaya konması gereklidir
Söz konusu kişi, 78 milyon insanımızın yazgısını ellerinde tutmaktadır.
Alacağı kararların ve kritik durumda vereceği buyrukların yüksek ülke güvenliği ve çıkarları açısından tartışılmaz ve hatasız, en iyi – en doğru kararlar olması gereği
kesin olarak tartışma dışıdır.

Ancak kamuoyunda bu bağlamda ciddi bir kuşku ve endişe haklı olarak doğmuştur.

Erdoğan hem kendisinin hem de ülkemizin geleceği için, o muazzam kibirini aşmalı
ve bir resmi tıbbi kurula muayene olmalıdır. Sağlığının ülkemizi yönetmeye elverişli olduğunu kanıtlamalıdır. Bu, boynunun borcudur ve yurttaşlar olarak bizlerin de en doğal demokratik hakkıdır, bilme hakkıdır. Kamuda veya özelde bir çalışanın
ruhsal / bedensel sağlığından kuşku duyulduğunda kişinin hekime başvurarak
rapor getirmesi istenebildiği gibi; kurumu tarafından doğrudan sağlık kurumlarına
sevkleri de yapılabilmektedir. Kimi kritik görevlerde, örn. askerlikte düzenli aralıklarla tıbbi raporun kişinin özlük dosyasına konması zorunludur.

Bu arada, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek‘i göreve çağırsak;
Erdoğan’ı kamuoyu önünde sağlık muayenesine davet eder mi acaba?
Ya da etmez / buna cesaret edemez, ağır bir tarihsel sorumluluğun altına O da girer mi?

Hey talihsiz ülkemiz, bunca zulmü hak edecek ne yaptın??

Ancak hiç kuşku yok, ülkemiz bu AKP parantezini de kapayacak ve
Büyük ATATÜRK’ün AYDINLIK yolunda ilerlemesini sürdürecektir..
Hukuk dışına çıkan her-kes yargı önünde hesabını verecektir.

İstanbul Barosu Başkanı saygın ve yürekli kişilik
Sayın Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal‘ı bu çıkışında bütünüyle onaylıyoruz.
Erdoğan’a kesin olarak teenni öneriyoruz..
Çevresindeki ağır topların ağır kritik sorumluluklarını bir kez daha anımsatıyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
13 Nisan 2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

CHP : HAKSIZ ATAMALARI AÇIKLIYORUZ!

CHP

HAKSIZ ATAMALARI AÇIKLIYORUZ!

DEVLET MEMURİYETİNE SINAVSIZ
İSTİSNAİ KADROLARDAN ATANANLAR


1. TUĞÇE ÖZER

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafçısı Kayhan ÖZER’in kızı.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda 2 gün Basın Müşaviri olarak görev yaptırıldı.
Bu sayede memuriyete açıktan atanmış oldu.

2. YASİN EKREM SELİM

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Örtülü Ödeneğin başında olan Maksut SERİM’in oğlu. Açıktan atamayla AB Bakanlığında müşavirlik kadrosu verildi.

3. ALİ TAHA KOÇ

AKP’li eski Kültür Bakanı Atilla KOÇ’un oğlu. Sınavsız olarak Başbakanlıkta önce müşavir, sonra Baş Müşavir yapıldı. Ardında da Başkan olarak atanıp Saray’ın Bilişim Biriminin
başına getirildi.

4. FATMA ERTEN

Mehmet Ali ŞAHİN’in teyzesinin kızı. KPSS’den aldığı puan atanmaya yetmeyince dönemin TBMM Başkanı yakını sayesinde önce sözleşmeli olarak Meclis’e bağlı Devlet Arşivlerine aldı. Bir süre sonra da İstisnai Kadro ile Mecliste müşavir yaparak, memur olmasını temin etti. Bununla da yetinmedi, yeğenini eşinin bulunduğu, Karabük’ün Safranbolu ilçesindeki
MYO’ya memur olarak gönderilmesini sağladı.

5. NURETTİN ŞAR

AKP’li Ulaştırma Bakanı Lütfi ELVAN’ın Milletvekilliği döneminde danışmanlığını yaptı. Önce TÜRKSAT Direktörlüğü’ne kısa bir süre önce de sınavsız olarak TELEKOMÜNİKASYON İletişim Başkanlığı Yönetim Sistemleri Koordinatörlüğü’ne getirildi.

6. AHMET CAN TURPÇU

Yeni AB Bakanı Volkan BOZKIR’ın Özel Kalem Müdürü Anıl TURPÇU’nun kardeşi.
Kısa bir süre önce AB Bakanlığı’nda Müşavir yapılarak açıktan memuriyete atandı.

7. LATİF ÇELİK

Hüseyin ÇELİK’in yeğeni. KPSS puanı memur olmaya yetmeyince TBMM’de istisnai kadro ile memur yapıldı.

8. SADİ KUNDUROĞLU

Egemen BAĞIŞ’ın Amerika’dan arkadaşı. Önce Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’ne alınıp açıktan memur yapıldı. Daha sonra, naklen atamayla AB Bakanlığı Müşavirliği’ne geçirildi. Egemen BAĞIŞ’ın arkadaş kontenjanından danışmanı.

9. AYŞE KUNDUROĞLU

Sadi KUNDUROĞLU’nun eşi. AB Bakanlığı’nda açıktan atama ile başkan yapıldı.
Sonra Bakanlığa bağlı Ulusal Ajansta görevlendirilerek maaşı iyileştirildi.
Açık Öğretim mezunu.

10. MEHMET SAFİ ÖZTEKİN

Egemen BAĞIŞ’ın özel kalem müdürü İbrahim BAYRAM’ın arkadaşı.
Zafer ÇAĞLAYAN döneminde Ekonomi Bakanlığı’nda Özel Kalem Müdürü olarak
açıktan memur yapıldı.

11. DOLUNAY YÜKSEL

BAŞBAKAN’IN EŞİ SARE HANIMA HALTERCİ DANIŞMAN!
Başbakan DAVUTOĞLU’nun eşi Sare Hanıma sekreterlik yapan kadın halterci
Dolunay YÜKSEL, 3600 ek göstergeli ve bol ikramiye ve yüksek maaşla Başbakanlık Müşavirliği’ne atanıyor. Yani en az 3 yıl süreli yüksek öğrenim veren Fakülte ve Yüksek okulları bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli bir süre meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlilik sınavı sonunda atanan müfettiş ve uzmanların mesleklerinde en az 8 yıl görev yaptıktan sonra erişebildikleri 3600 ek göstergeye adeta paraşütle hiçbir liyakat ve kariyer gözetilmeksizin atanıyor. Hem de 26 Kasım 2014 tarihli 29187 sayılı Resmi Gazete ile
bütün müfettiş ve uzmanların gözünün içine sokarak ve dalga geçer gibi atanıyor.

12. ADİL MURAT ALAN

AKP Kahramanmaraş Milletvekili ve TBMM eski Başkan vekili Nevzat PAKDİL’in
danışmanı idi. TİB’e sınavsız olarak uzman yapıldı.

13. ÇAĞLA SEYMENOĞLU

Trabzon Milletvekili Safiye SEYMENOĞLU’nun kızı. Ekrem SERİM’in yeni evlendiği eşi, herhangi bir sınava girmeden, açıktan atamayla Başbakanlık Basın ve Halkla ilişkiler müşavirliğinde memur oldu.

14. TUĞBA NUR ÇİĞEROĞLU

AKP Uşak eski Milletvekili Nuri USLU’nun kızı. İktisat Fakültesi Mezunu.
Üniversitede akademisyen olmak istiyor ve babası devreye giriyor. Önce
KARAHALLI MYO’da kadro açılıyor. Fakat eski vekilin kızı sıralamada ilk 4’e giremiyor. Ardından EŞME MYO’da yeni bir kadro açılıyor. Ama bu kadro “Bankacılık ve Sigortacılık” mezunu olmayı gerektiriyor. İlan süresinin dolmasına 2 gün kala alım koşulları değiştiriliyor ve bu değişiklik yaygın bir biçimde kamuoyuna duyurulmuyor. Eski Vekilin kızı basının referansı ile nihayet Üniversiteye kapağı atıyor.

15. MUSTAFA ERKEN

AKP Uşak eski Milletvekili Mustafa ÇETİN’in eşinin yeğeni.
Uşak Valiliği Özel Kalem Müdürlüğüne atanarak istisnai kadrodan memur yapıldı.

16. ZEYNEP SEZAL

AKP eski Kahramanmaraş milletvekili Ali SEZAL’ın kızı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK tarafından KPSS’si olmadığı halde Kahramanmaraş’a öğretmen olarak atandı.

17. ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK

AKP Sakarya İl Kadın Kolları Başkanı iken Aile ve Sosyal Politikalar Bakan yardımcılığına atandı. 1981 doğumlu. KPSS’ye hiç ihtiyaç duyulmaksızın 8000 ek göstermeli makama oturdu.

18. ZAFER TARIKDAROĞLU

Erzurum AKP Genlik Kolları Başkanı iken dönemin Sağlık Bakanı ve Erzurum Milletvekili Recep AKDAĞ tarafından Sağlık Bakanlığı’na Müşavir olarak açıktan atandı.

19. SELİM TERZİ

AKP Üsküdar Gençlik Kolları başkanı idi. Açıktan atama ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Özel Kalem Müdürlüğü’ne getirilerek memur olması sağlandı.

20. ALPEREN KARAOSMANOĞLU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın uzun yıllar Özel Kalem Müdür Yardımcılığını yapan, şimdiki Bilim Sanayi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yunus Emre KARAOSMANOĞLU’nun oğlu. AB Bakanlığında açıktan atamayla memur yapıldı.
Bir süre sonra da maaşların oldukça yüksek olduğu Başbakanlık yatırım Destek Ajansı’na geçti.

21. TALHA YANILMAZ

Elazığ Belediye Başkanı Mücahit YANILMAZ’ın yeğeni. Belediyenin istisnai memurluk kadrosu olan Özel Kalem Müdürlüğüne getirilerek memur yapıldı.
Bu göreve getirilmeden öncesi esnaflık yapıyordu.

22. ELİF ÖZTÜRK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri eski daire Başkanı Hüseyin ÖZTÜRK’ün kızı.
AB Bakanlığı’na açıktan atamayla müşavir yapıldı.

23. MUSTAFA SEÇEN

AKP’li Nevşehir Belediye Başkan Yardımcısı Atilla SEÇEL’in oğlu. Önce Nevşehir Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğüne getirilerek açıktan memur olması sağlandı.
Ardından da TRT’ye geçiş yaptırılarak, Televizyon Daire Başkanlığında işe başlatıldı.

24. TUNA BEKLEVİÇ

AKP’nin İktidarda olduğu 2007 yılında bir eşeğin boynuna “Ben bile bu ülkeyi daha iyi yönetirim” yazılı pankart astı. 2011’de çok ağır eleştirdiği AKP’nin Edirne’den 2. sıra Milletvekili adayı olup, seçilemedi. Ödülünü AB Bakanlığı’nda Danışman yapılıp
açıktan memur olarak aldı.


Cumhuriyet Halk Partisi © 2014. Tüm Hakları Saklıdır.
http://www.haksizatamalar.org/, 01.03.2015
====================================


Dostlar
,

CHP’ye bu önemli çalışması için teşekkür ederiz..
İbret için halkımızla biz de paylaşmak istedik.
Halkımız; “Ben de onlardan biri olur muyum?” dürtüsü ile mi davranır,
yoksa “keriz” yerine konulduğu için gereğini mi yapar, göreceğiz..

Öte yandan bu hukuk dışı işlemler için yargı harekete geçer mi, geçebilir mi, onu da göreceğiz.
Bu hak gasbı yapanlar görevden uzaklaştırılarak tüm ödemeler faiziyle geri alınır mı acaba?

Bir de bu torpilli arkadaşlar kendileri gibi milyonlarca işsizin önüne geçerek hak etmedikleri
bir konuma geldikleri için vicdanlarının isyanını bastıramaz ve istifa ederler mi??

Yaptıklarının – yapılanların İslam dininde yerini ya da karşılığını gösterebilirler mi??

Sevgi ve saygı ile, 01.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Hem sarayda yaşa hem particilik yap..

Hem sarayda yaşa hem particilik yap..

TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ı eleştirirken,
“Birilerine, ‘cübbeni çıkar gel siyaset yap diyor..’ ben de diyorum ki,
çık sarayından siyaset yap” dedi.

Bursa’da Akademik Odalar Birliği’nde düzenlenen ’19’uncu Eğitim Şurası’na katılan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingler yaptığını ve burada bir siyasal parti önderi gibi davrandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeminine aykırı davrandığını,
Anayasayı çiğnediğini ileri süren Metin Feyzioğlu, şöyle konuştu:

“Erdoğan, hem tarafsızlık yemini etti hem de bir siyasal partiye oy istiyor.
Keşke yemin etmeseydi. ‘Ben yemin ederken ayağımı kaldırdım’ deseydi.
En basit önerileri, en haklı eleştirileri dile getiren birisi çıktığında ‘cübbeni çıkar gel’ diyeceksin. Ben de Cumhurbaşkanı’na söylüyorum;

  • ‘Çık sarayından öyle siyaset yap’ Hem dokunulmaz olacaksın hem yargılanamaz olacaksın, emrinde her türlü fon olacak. Ondan sonra da siyasal parti liderliği yapacaksın…” 

Tartışılan, İç Güvenlik Paketi‘ni eleştiren Feyzioğlu, bu konu hakkındaki görüşlerini belirtmek için salı günü için TBMM’de grubu bulunan partilerden randevu istediklerini söyledi. Zorlaştırılması gereken gözaltıların, bu yasa ile kolaylaştırıldığını savunan TBB Başkanı, şöyle konuştu:

  • “Bunların başında ‘önleyici gözaltı’ denilen bir sistem var. Yasa çıkarsa, istihbari dinlemeler, Ankara’da süper yetkili yargıca verilecek. Türkiye’nin bütün iletişim ağı bir biçimde kendi denetimleri altına alınacak. Toplantı, gösteri yürüyüşlerinde
    yasaya aykırılık olursa ertelenemez cezalar verilecek. Anlaşılan o ki, toplumsal hareketleri, barışçı protestoları şiddetle bastırmak yönünde bir alt yapı hazırlanıyor. Bugüne dek siyasal iktidarın yaptıkları bu yasa çıktıktan sonra yapacaklarının güvencesi olacak. En barışçıl gösterileri copla, plastik mermilerle insanları öldürerek bastıran, ardından da ‘polislerimiz destan yazdı’ diye alkışlayan, sokak aralarında çocukları öldüresiye dövenleri, ‘aslında onlar öldürmek istemedi’ gibi sözde cezalarla geçiştiren bir sistemde, bu yasanın da neye hizmet edeceği açık.”

    “KRAL TALİMAT VERİYOR, KRALCILAR YERİNE GETİRİYOR”

    Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından geçtiğimiz günlerde el konulan Bank Asya ile ilgili de konuşan Feyzioğlu;

  • “Bir bankanın batırılması için önce beyanlarda bulunuldu ardından da bankaya
    el konulması sağlandı. Bu bankanın üye yapısı yıllardır, ya biliniyor ya da bilinmiyor. Bugün mü akıllarına geldi? Yukarından talimat verildi kraldan çok kralcılar
    hemen koşturdu. Bir yerde kraldan çok kralcı varsa biliniz ki, orada kendini kral eden birisi vardır.

    Cumhurbaşkanı bugün kendisini kral ilan etmiştir
    .

    Yukarıdan verilen her talimat kralcılar tarafından yerine getirilmek üzere
    bir emir olarak telakki edilmektedir.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal parti lideri gibi davrandığını ve bunu çekinmeden ifade ettiğini, Anayasayı ihlal ettiğini ileri süren Feyzioğlu, Erdoğan’ın Çankaya Köşkünü saraya taşımakla, Türkiye rejimini değiştirecek adamları fütursuzca atmakta olup, hiçbir yasayı tanımadığını söyledi.

    MİT Müsteşarı Hakan Fidan‘nın istifa ederek milletvekilliği için adaylığını koymasını da değerlendiren Feyzioğlu, “En yukarıdan talimat aldı. O da talimatları yerine getiriyor. Hayırlı uğurlu olsun..” dedi.

    Bursa, 07 Şubat 2015
    http://m.haberler.com/metin-feyzioglu-cik-sarayindan-oyle-siyaset-yap-6943979-haberi/

Kısa vadeli faiz silahıyla ülkenin uzun vadeli yapısal sorunları çözülemez


Kısa vadeli faiz silahıyla
ülkenin uzun vadeli yapısal sorunları çözülemez

Eski Başkan'dan çok çarpıcı sözler

Merkez Bakası’nın eski Başkanı Durmuş Yılmaz,
siyasilerin faiz politikasına yönelik eleştirilerinin
fayda sağlamayacağını ifade ederek,

“Merkez Bankası’nın gücü abartılıyor. Kısa vadeli faiz silahıyla ülkenin uzun vadeli
yapısal sorunları çözülemez.”
dedi.

BBC Türkçe’den Enis Şenerdem’e konuşan Durmuş Yılmaz, Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme oranının %5 dolayında olduğunu anımsattı ve son birkaç yılda büyümenin % 3-3,5 düzeyinde kalmasının siyasal otoriteyi rahatsız etmesinin anlaşılabilir bir durum olduğunu
ifade etti. Ancak Yılmaz, ekonomideki tüm sorunların çözümünün de para politikasında aranmaması gerektiğini söyledi ve “Düşük faiz ekonomik büyümenin yegane sebebi olsaydı bugün Avrupa’da ekonominin hızlı büyümesi gerekirdi, Amerika’nın hızlı büyümesi gerekirdi.” dedi.

ENFLASYON %7.24’E İNDİ

ABD Merkez Bankası FED, 2008 küresel krizinden bu yana politika faizini %0-0,25 aralığında tutuyor. Avrupa Merkez Bankası‘nın politika faizi ise %0,05 düzeyinde.

MERKEZ BANKASI NE KADAR GÜÇLÜ?

Sürdürülebilir ekonomik büyüme için düşük faizin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Merkez Bankası’nın gücü kuvveti biraz fazla abartılıyor… elindeki aygıt belli.
Kısa vadeli faiz ve makro ihtiyati tedbir dışında bir şey yok. Merkez Bankası kısa vadeli faiz politikasıyla ülkenin verimliliğini artıracak eğitim reformunu gerçekleştiremez.” diye konuştu.

Geçtiğimiz hafta hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘dan, hem de hükümet yetkililerinden Merkez Bankası’nın faiz indirmesi gerektiği yönünde açıklamalar gelmişti.

Merkez Bankası’nın politika faizini yarım puan düşürüp %8,25’ten %7,75’e çektiği
Para Politikası Kurulu toplantısı sonrasında konuşan Erdoğan, bu indirimin yeterli olmadığını ifade ederek “İnsanı böyle adeta çıldırtacaklar. Enflasyon düşerse, faizi düşüreceklermiş. Bu anlayış anlayış değil, bu yanlış bir mantık. Şu anda bağımsız bir kurul olarak Merkez Bankamızın özellikle Avrupa’da, dünyada faiz oranları düşerken hala bu faiz oranında direnmesini doğru bulmuyorum. Düşürmesi lazım” demişti.

‘KURUMLAR YIPRATILMAMALI

Durmuş Yılmaz 2008’de yeni Türk Lirası banknotlarının tanıtımını Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte yapmıştı.

Merkez Bankası Başkanlığı görevini tamamladıktan sonra Abdullah Gül‘e Cumhurbaşkanlığı döneminde danışmanlık da yapmış olan Durmuş Yılmaz, siyasi kanattan gelen eleştirilerin ekonomiye yansımasının da olumsuz olabileceği görüşünde.

Ekonomiyi yöneten karar alıcı kurumların büyüme denklemi içerisinde bir değişken olduğunu söyleyen Yılmaz, “Eğer siyasiler yapılması gereken reformları yapmazlar, hep para politikasının etrafında dönüp dururlarsa, uzun vadede Merkez Bankası’nın çok fazla eleştirilmesi bir şey getirmez” dedi.

Yılmaz, “Kurumlara olan güvenin zayıflamaması lazım. Kurumlara güven zayıfladığında elde edilen başarılarda bir gerileme oluyor” diyerek devam etti.

ARA TOPLANTILAR İSTİSNA

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın geçtiğimiz hafta “Ocak ayı enflasyonu beklentinin çok altında kalırsa ara bir toplantı ile faiz indirebiliriz” açıklamasını da değerlendiren Durmuş Yılmaz, “Bunlar ağrı vereci şeyler. Normal işleyen bir sistemde bu tür şeylere tevessül edilmemesi lazım” dedi.

Merkez Bankası Başkanlığı döneminde kendisinin de acil Para Politikası Kurulu toplantısı yaptığını hatırlatan Yılmaz, “O dönemde faizi bayağı yükseltmemiz gerekmişti.
Ancak olağanüstü bir durum vardı.” diyerek ekledi.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nda (TEPAV) Direktörler Kurulu Üyesi olarak görev yapan Yılmaz, , “Olağanüstü toplanıp 25 baz puan düşürmek çok olağanüstü bir durum gibi gelmiyor bana” yorumunu yaptı.

Ocak ayında yıllık enflasyonun yüzde 7,24’e gerilemesinin ardından Merkez Bankası, acil Para Politikası Kurulu toplantısının yapılmayacağını ifade etti.

Merkez Bankası’Nın bu son açıklamasıyla birlikte Türk Lirası da Dolar karşısında değer kazandı.

BRİFİNG AYKIRI DEĞİL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da hükümete yapılan sunumlara benzer sunumlar yapabileceği konusunu da değerlendiren Yılmaz,

“Herhangi bir Cumhurbaşkanı’na seçildikten sonra nezaket ziyareti dışında herhangi bir ziyarette bulunmadım. Benden de bir brifing istenmedi. Ama bir Cumhurbaşkanı’nın ekonominin
genel gidişatı ile ilgili olarak Merkez Bankası’ndan bilgi istemesi bence çok yadırganacak
bir durum değil.” dedi.

MUSTAFA MUTLU : BOP bitmedi… Asıl BOP’la yeni tanışıyoruz!


BOP bitmedi… Asıl BOP’la yeni tanışıyoruz!

portresi

 

MUSTAFA MUTLU
AYDINLIK
, 26.9.14

Güneydoğu sınırlarımız darmaduman… Bütün terör örgütleri fink atıyor!
Onlar yetmedi şimdi bir de ABD çıktı başımıza:
Önceden yetiştirip bölgeye saldığı teröristleri avlamak bahanesiyle topraklarımızın birkaç kilometre ötesini bir kez daha bombalıyor!
Bazı arkadaşlar bu durumu yorumlarken ısrarla, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çöktüğünü söylüyor…
Kusura bakmayın ama bu hayâl…

BOP’un çöktüğü falan yok!

Çöktüyse de karabasan gibi bölge insanının üzerine çöktü!

***

BOP’un amacı, “İslam dünyasını demokratikleştirme” kılıfı altında
Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak değil miydi?
Alın işte: Mezhep çatışmaları, görülmediği kadar kızıştı…

İran karışık… Irak fiilen savaşta… Suriye’de hem iç savaş, hem de IŞİD belası var… Mısır yine kurulmuş bomba…
Türkiye’nin Güneydoğu sınırları delindi, delinecek… Bu yüzden de savaşa girmemiz
an meselesi!
Bir tek ABD’nin elini eteğini öpen Ürdün, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, BAE gibi devletler rahat… Şimdilik!
Şimdilik diyorum; çünkü sıra onlara da gelecek…

***

“BOP çöktü” diyen dostlara anımsatalım:
BOP’un amacı, Ortadoğu’da kaos yaratmaktı… Alın size kaosun dik âlâsı…
Amaç; ABD’nin İsrail gibi kullanabileceği Kürdistan devletini kurmaktı…
Onun da eli kulağında…
Kendimizi kandırmayalım dostlar; olayları yanlış analiz etmeyelim:

BOP’un çöktüğü falan yok! 

Çöken sadece Erdoğan’ın BOP’u… “Başkanı oldum” sanıyordu ya;
işte o göstermelik BOP, Erdoğan’ın başına çöktü…
Ancak asıl BOP şimdi başlıyor: Bizi savaşa sokacaklar…
İsrail’in Kürtlerin ve Ermenilerin ağzına birer parmak bal çalacaklar…
Sonra da fena halde ürktükleri, korktukları Türkiye’yi Anadolu’ya hapsedecekler.

***

İşimiz gerçekten zor dostlar…

ÇOCUKLARIMIZ!

Bir yandan bakıyorsunuz; Güneydoğu sınırımızda süren savaş, bizim savaşımız değil… O yüzden bizim olmayan bir savaşa çocuklarımızı gönderme fikri bile
korkutucu geliyor insana…
Diğer yandan bakıyorsunuz; bizim olmayan bu kirli savaş tuzağının asıl hedefi biziz!
O yüzden acilen bir şeyler yapmalıyız ama…
Bu hükümetle mi?
Bu muhalefetle mi?

GÜNÜN SORUSU

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yardımcılığına AKP’nin eski İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Erkan Kandemir’in atanacağı iddia ediliyormuş… Gerçi bu Erkan kardeş, Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunuymuş ama önemi var ki?
Sorum size:

Faaliyet ve görev alanları ne olursa olsun AKP iktidarlarında bütün bakanlıkların
asli işlerinin inşaat yapmak olduğunu hâlâ öğrenemediniz mi?

İŞTE, ‘DÜNYA’ LİDERİ…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, meydanlarda kendisini “dünya lideri” diye anons ettiriyordu ya… Önceki gün gördük, “dünya lideri”ni!

Bizim “dünya lideri”, New York’ta yapılan Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurulu kapsamında kürsüye çıktı ve konuştu ama… Boş salona!
Obama konuşurken salonda iğne atsan düşeceği yer yoktu…
Erdoğan kürsüye çıkınca herkesin aynı anda tuvaleti geldi!

***

Gelin görün ki, yandaş medya bu haberi elbette böyle vermedi.
Star gazetesi, Tayip Erdoğan’ın BM konuşmasını verirken Obama’nın konuştuğu kalabalık salonun görüntüsünü yayınladı.
Dünyayı kandırmaya kalktı. Boş salonu dolu gösterdi.
Yetmezmiş gibi üst başlıkta, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler ve Batılı Ülkeleri Ağır Dille Suçladı” deyip başlığı, “YÜZLERİNE HAYKIRDI!” diye attı.

***

Bu arkadaşlar gazeteci falan değil, “gaz verici…”
Gerçeklerin birkaç dakika içinde ortaya çıkacağını umursamadan açıkça yalan söylüyorlar. Okurlarından korkmuyorlar; çünkü okurları yok!
Kendileri yazıp kendileri okuyor. Bir de “dünya lideri…”

Kürsüye çıktığında salonda kimse kalmadığını gördüğü zaman “sıfırlanan” moralini,
bu gazeteleri okuyunca düzeltiyor, “Demek ki ben yanlış görmüşüm,
baksanıza salonda oturacak tek koltuk bile yokmuş..” diye, o haberlere inanıyor. Daha doğrusu inanmak istiyor… Tıpkı Dolmabahçe’deki camide içki içenlere,
Kabataş’taki başörtülü bacısının üzerine işeyenlere inandığı gibi!

***

Kral çıplak; baylar, bayanlar:
Gerçek ortada: Bizi bizden başka takan yok.
Çünkü “lider” diye seçtiklerimiz ciddiye bile alınmıyor.

***

Yalancı kağıt parçasına gelince:
Erdoğan ne kadar “dünya lideri” ise… O da o kadar “gazete…”

GÜNÜN İSYANI

İsyanım, CNNTÜRK’te yaptığı program engellenen bu yüzden de mağduru oynayan kardeşim Enver Aysever’e: Gönül yanında olmak istiyor ama akıl ‘Dur’ diyor…
Sahi; bunca meslektaşının kellesi alınırken sen ne yaptın?

==========================================

Dostlar,

Değerli gazetecei – yazar Sn. Mustafa Mutlu bu yazısında da çok başarılı değil mi??

Sevgi ve saygıyla.
26.9.2014, Yozgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net