Etiket arşivi: ’15 TEMMUZ

O kelepçe…

Zafer ArapkirliZafer Arapkirli
Cumhuriyet, 16 Temmuz

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)


Boğaziçi Üniversitesi’nin “Kayyum” rektörünün, dün sabaha karşı 2021/360 sayılı cumhurbaşkanı kararı ile görevden alınmasını, sabahlara kadar, hatta günlerce-gecelerce-haftalarca-nesiller boyu kutlamaya hakkımız var.

Çünkü bu karar, öyle bir gece yarısı oturup da “Yeterince hizmet etti. Haydi artık başkası gelsin onun yerine” diyerek alınmış bir karar, bir muktedir tasarrufu değildir. Bu karar, boyun eğmemenin, vazgeçmemenin, kol kola verip direnmenin, haksızlığa liyakatsizliğe karşı var gücüyle haykırmanın, Seni de, rektörünü de, bu kibirli – küstah kararını da tanımıyoruz!diyerek baş kaldırmanın bir sonucu olarak zorla alınmıştır.

Orada, yaklaşık 200 gündür “Bilime, liyakate, demokrasiye, insan ve akademisyen onuruna sahip çıkan” yüzlerce öğretim üyesinin, binlerce öğrencinin, bir o kadar çalışan ve velinin, mezunların ve onlara destek veren milyonların gösterdiği direnişin bir sonucu, önemli bir zafer, önemli bir muharebe (henüz bir savaş değil) kazanılmıştır.

Ama direnişin başladığı o ilk gün Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampusu’nun kapısına vurulan o meş’um “kelepçe”, o utanç objesi, maalesef orada (simgesel olarak da olsa) durmaktadır.

Çünkü henüz muktedirin akademiye ve bilimsel özerkliğe bakış açısında zerre kadar bir değişiklik yoktur. Düşünene, araştırana, sorgulayana, en yerelinden en ulusal çapta olana kadar “kurumların yönetimine demokratik yoldan seçimle gelinmesi ilkesine” düşmanlıkları sürmektedir.

  • “Kayyum” mantığı, yani “Sen seçemezsin. Ben atarım. Sen seçsen bile ben görevden alır, yerine kendi istediğimi zorla, döve döve atarım” mantığından bir milimetre bile geri adım atmamıştır.

Kısacası, bugün için o “muharebede elde edilen zaferi” doya doya kutlamakla birlikte, “o kelepçe”nin varlığını da bir saniye bile olsun unutmamak gerekmektedir.

Ülkemizin üzerine bir karabulut gibi çökmüş olan “Halk iradesini yok sayan, demokratik kural ve teamülleri ayaklar altına alan” kafa, iktidardan gitmediği müddetçe de
bu mücadelede daha güçlü biçimde kol kola vermemiz gerektiğini asla unutmamalıyız.

Bir şeyi daha unutmamalıyız :

Boğaziçi’nde olduğu gibi, her türlü toplu hak arayışına “terör eylemi” gözü ile bakan zihniyetin, anayasal ve yasal hakları kullanarak kitlesel mücadele anlayışı ile nasıl mağlup edileceğini de her saniye hatırlamalıyız.

Yine, aynı “ceberut-faşizan” anlayışın değirmenine adeta su taşıyan, “Aman sokağa çıkmayalım. Şimdi gereksiz yere tatsızlık çıkmasın. Zaten onların da istedikleri bu. Kavga istiyorlar ki OHAL ilan etsinler. Oturun oturduğunuz yerde. Eylem meylem yapmayın. Bağırıp çağırmayın. Bunlara gereken cevabı sandıkta veriririz zaten…” anlayışındakileri de unutmamalıyız.

Demokrasi mücadelesi, anti-faşist mücadele, ilke temelinde yapılır. Anayasal protesto hakkını “Patırtı-gürültü, OHAL’e davetiye, onların istediği şey…” diye küçümseyen, ilkesiz “küçük burjuva esintisi sosyal demokrat hastalıklardan” da uzak durmamız gerektiğini hep hatırlatacağız.

Ezilen, sömürülen, horlanan, yok sayılan, itilip kakılan, coplanan, hapse atılan, aydın ve emekçi kitlelerin her ayağa kalktığında “Oturun yerinize, tatsızlık çıkmasın” deme aymazlığında olanlara da dünkü şanlı “Boğaziçi Zaferi” tarihi bir ders olsun.
***

15 TEMMUZ, FARKINDASINIZ DEĞİL Mİ?

Ağlak Vaiz’in yani Feto alçağının, siyasetteki ortakları ile birlikte ele geçirmeye çalıştığı TSK’nin bir bölümü aracılığı ile kalkıştığı menfur darbe girişiminin yıldönümünü artık eskisi gibi tantana ile an(a)mıyorlar. Beş yıldır ortaya dökülen gerçekler, hâlâ yanıtsız yüzlerce, binlerce soru, sözde yargılama sürecinde kurulan borsalar, FETÖ’nün tüm ağababalarının “kaçmış-kaçırılmış” olmaları filan alt alta toplanınca yaşadıkları mahcubiyet, artık bu etkinliklerin seviyesine ve yoğunluğuna da yansıdı.

TBMM’de özel oturum bile düzenlemekten vazgeçtiler.

Darbe girişiminin gerçekleri sorgulandıkça, giderek daha da belirginleşecek bu tavırları.

Sormaya devam edeceğiz. Sorulara cevap aramaya devam edeceğiz.

“O gün (gerçekten) ne oldu?”

===================================
Dostlar,

Yiğit, yürekli, birikimli gazeteci – yazar dostumuz Sn. Zafer  ARAPKİRLİ‘nin yukarıdaki makalesini biz de sözcük sözcük paylaşarak burada yayınlıyoruz.
Aynı zamanda bu seçkin üniversitenin bir mezunu olan Sn. Arapkirli ile ayrıca özdeşim (duygudaşlık, empati) içindeyiz. Bilindiği gibi epey zamandır Sn. Arapkirli’nin Cumhuriyet Gazetemizdeki haftalık Cuma günü makalelerini düzenli olarak sitemizde yayınlıyoruz.
Bu sitede, Boğaziçi Üniversitesi üzerinden AKP = RTE iktidarının ülkemizin geleceği üzerine oynadıkları oyunlara ilişkin son 6,5 ayda birkaç yazı – haber yayınladık

En dramatik yanlardan biri, kayyım düşük / sabık rektör Bulu’nun tezinde kabul edilemeyecek düzeylerdeki “intihal / aşırma / bilimsel hırsızlık” olgusudur. Bulu’nun savunması komik hatta aptalcadır. YÖK son yıllarda bu sorunun üstüne kararlılıkla gitmektedir. “TURN IT IN” adlı gene “kefere” (!) buluşu olan bir ABD yazılımı, tez – ödev – makale – monograf – kitap.. her neyse dünya ölçeğinde yazını (literatürü) didik didik tarayarak bu aşırmaları – kaynak göstermeden kendine mal etmeleri yakalamaktadır. Biz de 30 yılı aşan üniversite hocalığı yaşamımızda öğrencilerimize – asistanlarımıza hep şu kuralı koyduk :

  • Neredeyse her tümcenin (cümlenin) sonunda kaynak gösterin…

    Son olarak 10 Ağustos 2018 günü savunduğumuz Sağlık Hukuku alanındaki Yüksek Lisans (Master, MSc) tezimiz de (250+ sayfa) böylesi bir incelemeden geçmiştir.

    Siyasal dinci iktidar bir yandan sözde İslamiyeti ülkeye dayatmakta, bir yandan her türlü yolsuzluğu – çalıp – çırpmayı her nasılsa kendince “meşru” görebilmektedir. Akıl almaz ve dayanılmaz sınırlara erişen bu ahlaksal düşkünlüğün (sefaletin) tek bir gerekçesi üretilmiştir – uydurulmuştur :

  • Türkiye dar-ül harp ülkesidir ve şeriat düzeni kurulana dek her şey ama her şey mübahtır!

    Yuh olsun (!) bu kadim ve her kapıyı açacak sözde meşrulaştırma aracına; yozluğa, ilkelliğe!

    Ancak yaşamın eytişimselliği (diyalektiği) bu ahlaksız aracı siyasal dincilerin elinden alacaktır. İntihalci kayyım rektör Bulu’yu, oraya getiren aynı kafadaki efendilerinin gücü orada tutmaya yetmemiştir. Bulu, geriye dönük olarak intihal = bilimsel hırsızlık suçundan yargılanmalıdır.

    Ülkemizin yüzakı bilim kurumlarından Boğaziçi Üniversitesi kapısına vurulan kelepçe, fiziksel olarak orada, aktörlerinin bir utanç belgesi gibi asılı durmaktadır ama; gerçekte hala iktidar olduklarını sanan altları boşalmış, sanrı içindeki sözde siyasilerin el ve de ayak bileklerindedir.
    ***
    15 Temmuz 2016 darbesinin 5. yılında aşağıdaki iletiyi paylaşmıştık.. on binlerce okundu :

    Bir kez daha kanıtlandı ki, darbe – vesayet sözcüklerini dilinden düşürmeyen AKP = RTE, gerçekte kendilerini saklama amaçlı bu sözcükleri kullanır dururlarmış.. Dervişin fikri – zikri!

Bu çok ciddi tuzağı (kumpası) Türkiye’ye kuran ve ardından TEK ADAM REJİMİ – ŞAHSIM DEVLETİ ilkelliğini dayatan kadro, doğrudan Cumhuriyet – Demokrasi karşıtı darbecidir! Üstelik gerici – darbecidir, çünkü aklı – fikri 1500 yıl öncenin din sanıp dayattığı çöl şeriatına kilitlidir.

İnsanlık onuru bu “kelepçe” yi de (AKP iktidarı ve anlayışı!) kıracak ve Türkiye Cumhuriyeti, Büyük Atatürk‘ün işaret ettiği çağdaş uygarlık yolunda sonsuza dek yaşayacak, yaşatılacaktır.

Sevgi ve saygı ile. 18 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

Üçok: Bu değişiklik TSK’nın sonunu getirebilir

Üçok: Bu değişiklik TSK’nın sonunu getirebilir

Emekli askeri hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, Harp Okulları ve Astsubay Yüksekokulları’na giriş koşulları arasında bulunan ‘irticai faaliyete karışmamış olma‘ şartının kaldırılmasının TSK’nın sonunu getirebilecek kadar tehlikeli olduğunu söyledi.

(AS: Bizim katkımız yasının altındadır..)

Üçok: Bu değişiklik TSK'nın sonunu getirebilir

Emekli askeri hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, gündemdeki konuları Veryansın TV’ye değerlendirdi… İşte Üçok’un açıklamalarından satır başları:

İRTİCA TEHLİKESİNİN KALDIRILMASI

“Bu yönetmelik değişikliğinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sonunu getirecek kadar tehlikeli olduğunu değerlendiriyorum. Bu orduda cemaat mensubu askerler, kendi başkomutanları olan Cumhurbaşkanının evini bombaladılar. Bu ülkenin Millet Meclisi’ne, halkın üzerine şeyhlerinden aldıkları talimatla saldırdılar. Bunlardan ders çıkarmayan bir ülkenin kaderi benzer olur. Bundan derhal vazgeçilmeli. Eğer o tarikat terör örgütü ilan edilmemişse, Harp Okuluna girer. Yönetmelik değişikliğinde ‘Bakanlar Kurulu kararı ve mahkemelerce terör örgütü ilan edilen’ diyor. Bizim ülkemizdeki tarikatların % 99’u terör örgütü değil ki. Ama şunu biliyoruz; hepsinin dini liderlerinin amacı bu ülkede dini bir yönetim kurmak. Bizim anayasamız ve kırmızı kitabımızda ‘Türkiye Cumhuriyeti laik, demokrat, hukuk devletidir’ diyor. Bunu değiştireceğini ilan eden tarikattan adamı alıyorsun, buna nasıl engel olacaksınız.

’15 TEMMUZ’U YAŞAYAN TSK BUNU KABULLENMEZ’

Ne Kara, ne Hava ne de Deniz Kuvvetleri Komutanlıklarından kimsenin bu değişiklikten haberi olmamış. Bu dersi yaşamış komuta kademesinin buna onay vereceğine aklınız yatıyor mu? TSK’daki boşluğu doldurmaya yönelik olarak hükümetin bir savunma refleksi olarak bu kararı aldığını, komuta kademesi tarafından onaylanmasının mümkün olmadığını söylüyorum. En kısa zamanda değiştirileceğini ümit ediyorum. 15 Temmuz’u yaşamış olan Türk Silahlı Kuvvetleri bu kararı benimsemez.

TARİKAT ZİYARETİ YAPAN SARIKLI AMİRAL YORUMU

Bu son yönetmelik değişikliğiyle beraber o kişiye bir işlem yapılacağını sanmıyorum. Yönetmelik değişmeseydi anayasaya karşı bir amiral silahlı kuvvetlerde tutulmazdı. Şu anda bu yönetmelik değişikliğiyle irticai faaliyet tanımı ortadan kaldırıldı. Bu kişinin tarikattan olması suç sayılmıyor. Ama bu tarikatın anayasamızın değişmez maddelerine karşı olan bir tarikat olduğunu herkes biliyor. Anayasa’ya karşı olanların TSK’da yeri yoktur denirdi.

Programın tamamını izlemek için…

================================
Dostlar,
Bu bağlamda paylaştığımız tweet iletisi 100 bin  okumaya koşuyor..

Sayın ÜÇOK’un uyarıları son derece yerindedir.

VERYANSIN TV ve sevgili Erdem Atay‘ın konuya duyarlığı  da çok değerlidir.

Görünen o ki, AKP iktidarı, durdurulamayan / durdurulamayacak sonunu gördükçe, her gün Türkiye’ye bir OPERASYON ile vurmaktadır.
“2023 hedefleri” maratonu adeta hızlandırılmıştır.

Hem bir an önce “kutsal – kadim” hedeflere ulaşmak hem de dinci – tutucu – gerici bloku sıkılaştırmak amaçlı olarak bu kesimlere “ulufe” dağıtılırcasına Laik – Demokratik – Sosyal – Hukuk devleti olan Cumhuriyet’e ağır ve ardışık darbeler indirilmektedir.

Dolayısıyla zaman, hem AKP darbecileri açısından hem de Cumhuriyeti savunacak kesimler için eşzamanlı olarak daralmaktadır.

Bu kritik bir saptamadır, ayrımındayız yazdığımızın.
Ancak tarihin tekerleği dönmekte, saatin tik takları da kulakları sağır edercesine, durmaksızın akmakta..
  • AKP darbelerinin / darbeciliğinin ve Ülkede giderek içine sürüklenilen sıcak çatışma ortamının – riskinin mutlaka durdurulması gerek..

Sevgi ve saygı ile. 29 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik