MAHSA AMİNİ

Suay Karaman

İran’ın başkenti Tahran’da ahlak polisi adı verilen İrşad devriyeleri tarafından 13 Eylül 2022’de örtünme kurallarına uymadığı ve saçlarının göründüğü gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra komaya girerek hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini adlı genç kız, 16 Eylül günü yaşamını yitirdi. Tahran polisinin yaptığı açıklamada, İrşad devriyesinin Mahsa Amini’yi bir saatlik ‘brifing’ için karakola götürdüğü, genç kadının burada aniden bilincini yitirmesi ve kalp rahatsızlığı yaşaması üzerine hastaneye gönderildiği bildirildi.

Mahsa Amini’nin yakınları ve görgü tanıkları, aniden bilincini yitirmesi yönündeki açıklamaları reddederek, polis merkezine getirilmeden önce şiddet uygulandığını ve gözaltındayken aldığı yaralar nedeniyle öldüğünü açıkladılar. Bu olay ülkede büyük protesto gösterilerine sahne oldu. Genç kızın 17 Eylül’deki cenaze töreni sonrasında, Tahran’da protestolar başladı ve gösteriler daha sonra ülke geneline yayıldı. Halk, rejime karşı ayaklanmaya başladı, kadınlar sokaklarda örtülerini çıkartıp, yaktı ve başları açık olarak sokaklarda dans ettiler. Bu olayın sonucunda İran’daki yobaz rejime karşı kimi ülkelerde de protesto gösterileri düzenlendi.

Gerçekte İran’daki çağdışı rejimi kimse istemiyor. Yaşanan bu olaylar rejimin yıkılmasına yol açabilir. Ancak şimdi, bu olayların İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma süreciyle ilgili olacağı da düşünülmelidir. Bu olaylar, yönetilen bir sürecin sonucunda da olabilir. Çünkü eğer istenseydi hiçbir görüntü verilmezdi, sanki Arap Baharı‘na gidiliyor gibi bir izlenim var. İran yönetimleri, arada bir bunun gibi olayların olmasını destekler. Bu olaylarla reformcular ortaya çıkar, bazıları cezaevine konur ve reformcuların büyümeleri engellenir. Böylece hem rejim karşıtları temizlenmiş olur, hem de bu yönde düşünen insanların direnci düşürülmüş olur. Bu yüzden her seferinde olaylar başlar ve biter; sonuçta kazanan hep İran’ın molla rejimi olur. Ancak bu yaşananlar 2010 ya da 2019 yılındaki gibi değil, protestolar öncekilerden farklı çünkü ilk kez kitlesel olarak kadınlar böyle bir protestoya öncülük etmektedir; bu çok önemli. Gerçekte İranlı kadınların özgürlük ve demokrasi istemleri insanlığın ortak istemleridir.

  • İran halkının özgürlük, eşitlik ve çağdaşlık mücadelesinin desteklenmesi gereklidir.

İslam dini felsefeden kopuk, bilimsel gerçeklere sırt çevirmiş, yalnızca biçimcilikle anlatılmaktadır ve hurafelerle (boşinanlarla) yürütülmektedir. İşte en büyük yanlış ve talihsizlik budur. Bin yılı aşkın süredir İslam dünyasında değişen ve gelişen hiçbir şey yoktur. Bilim yok, teknoloji yok, buluş yok. Demokrasi, adalet, eşitlik yok. Kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları yok.

  • Laikliğin olmadığı İslam ülkelerinde çağdaşlık da yoktur, zaten olamaz da.

Bunların yanında dinle insanları kandırmak çok, sahtekârlık çok, yağma çoktur. 1500 yıl öncesinin kurallarıyla günümüzde aydınlanmaya, çağdaşlaşmaya ulaşmak olanaksızdır.

20 yıldır ülkemizi de ortaçağ karanlığına götürmek isteyen siyasal iktidar, İranlıların kadınıyla, erkeğiyle karanlığa karşı direnmelerini görmemektedir. Aynı biçimde siyasal partilerden de ses çıkmamaktadır. Tutucu siyasal partiler bir yana, Atatürkçü olduklarını söyleyen siyasal partilerden de ses yoktur. Yaşanan bu korkunç olaydan 12 gün sonra İyi Parti genel başkanı, “baskıya başkaldıran kadınları selamlıyorum” diye açıklama yaptı. İlkelerinde laiklik olan CHP ise bu konuda suskundur, tepkisizdir. İran’da yaşananlar konusunda görüş açıklamak, İran’ın içişlerine karışmak anlamına gelmez. Aksine demokrasiden yana olan hukuk kurumlarının, siyasal partilerin, kitle örgütlerinin ve insan haklarını savunan herkesin bu konuda mutlaka söyleyeceği bir şeyler vardır, olmalı da.

İran’da molla rejimi gelirken Şaha karşı direnenler içinde aydın sanılan kişiler de vardı. Mollalar gelince kıyıma önce aydınlardan başladı ve sonra şeriat düzenini getirdiler. Ülkemizde de 20 yıl önce Atatürkçü geçinenler “gömlek değiştirdi” diyerek Tayyip Erdoğan’ı televizyonlarda parlatmışlardı. 2008 yılındaki Ergenekon davalarında “dibine dek gidilsin” diyenler ve 12 Eylül 2010 halk oylamasında “yetmez ama evet” diyenler, kendilerini aydın sanan insan taklitleriydi. “Laiklik tehlikede değildir” diyen işbirlikçilerle, bugün ülkemizde laiklikten söz edilememektedir.

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin türban için “siyasi İslam’ın simgesidir” kararına karşı,

kıyafet özgürlüğü gibi saçma sapan sözler söyleyenler, çarşafa parti rozeti takanlar, türbanlılarla, tarikatlarla, cemaatlerle helalleşenler yaşadığımız sıkıntıların sorumluları arasındadır.

Diyanet Akademisi’ne hayır oyu vermeden kabul edilmesi ihanetinin hesabını veremeyenler ve bu yasanın iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne gidemeyenler, demokratik ve laik cumhuriyetimizin karşısında olan işbirlikçilerin yanında yer almışlardır.

İran rejiminden de, kimi İslam ülkelerindeki şeriatçı rejimlerden de gerekli dersleri çıkarmalıyız.

  • Bugün ülkemizde laiklik büyük bir tehlike altındadır!!

Laiklik demokrasinin güvencesidir, eşsiz önderimiz Atatürk‘ün kurduğu demokratik ve laik cumhuriyetimizin değeri her geçen gün daha çok anlaşılmaktadır.

Tam bağımsız, demokratik ve laik, çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti için
hep birlikte bilinçli ve örgütlü olarak mücadele etmeliyiz.

Azim ve Karar, 26 Eylül 2022.

MAHSA AMİNİ” hakkında 2 yorum

  1. Zafer Bekleyen

    Iran’da olanlar, Turkiye’de olacakların provasıdır. Sorrospugiller toplum mühendisliğinin urunu olan Iran’daki MOLLA rejimi, sn. S.Karaman’in belirttiği gibi, zaman icinde rejime karşı artan muhalefet direncini hasat etmek icin kontrollu kalkışma senaryolarını başarıyla uygulamaya devam ediyor. Bu yikim yöntemi ülkemizde de en az 3 kez sozde laik ve Ataturkcu olan güvenlik güçleri eliyle itinayla uygulanması sonucunda, gunümüzdeki güvenlik güçlerinin fonksiyonu, ülkemizdeki her tur etnik, dini vs. ayrilikcilarin koruyucu ve kollayicisi haline dönüştürülmüştür.
    Ataturk’un kurduğu Turkiye Cumhuriyeti yönetim ruhunun, 1938 yilinin 11 Kasım’ından önceki zamanına tekrar dönebilmesinin yegane kosulu, ulkenin güvenlik kisi-kurum ve kuruluslarinin Ataturk ilke ve devrimlerinin koruyucu ve kollayicisi oldukları idrakine varmalaridir.
    Gunumuzdeki sozde muhalefetin, secimler yoluyla ulkenin laik Atatürkçü yönetime dönüşeceği söylemi, ulkenin geçmişten bugüne gelmesinin mantigina uymamaktadır.

    Velhasilin, 2023 haziran’da yapilacagi soylenen sozde demokratik ve ozgur secimler ile Turkiye’nin fabrika ayarlarina donebilecegi b eklentisi, eger sorrospugillerin planlamalari dogrultusunda devam ettirilecek olursa, sonucunda bir ic savasa suruklenmekte olan bir Turkiye ile karsi karsiya kalinacagi bilincinin, ulkenin ezici cogunlugu olan laik-Ataturkcu toplumumuzun soguk kanli bir sekilde hareket ederek ulkenin bir ic savas ortamina dusurulmesinde taraf olmamasini diliyorum.
    Z.Bekleyen

    Cevapla
  2. Gönül Pınar Atacı

    Tek sözle : MUHTEŞEM.
    Kalbine, eline, kalemine sağlık sevgili Suay. İyi ki varsın.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir