Yargıtay, muayene için eltisinin yeşil kartını kullanana beraat verdi
Dolandırıcılık değil çaresizlik!
Yargıtay, eltisinin yeşil kartıyla devlet hastanesinde muayene olurken fark edilen ve hakkında dolandırıcılık suçlamasıyla dava açılan kadın hakkındaki beraat kararını onadı. Muayene olabilmek için eltisinin yeşil kartıyla hastaneye giden ve ondan sonra sanık kürsüsüne oturan N.E.’nin yaşadığı yargı süreci şöyle gelişti:
Rahatsızlanan sanık N.E., sağlık güvencesinin olmaması nedeniyle eltisi olan diğer sanık E. E.’den yeşil kartını aldı. Bu kartla Menemen Devlet Hastanesi
kadın doğum polikliniğine giderek muayene olmak için kayıt yaptırdı. Ancak muayene sırasında yeşil karttaki fotoğrafla N.E.’nin farklı kişiler olduğunun anlaşılması üzerine hastanede tutanak tutuldu. Ardından da iki elti hakkında “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçlamasıyla dava açıldı.
İzmir Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesi, eltiler hakkında beraat kararı verdi.
Dosyanın temyizini görüşen Yargıtay 15. Ceza Dairesi de, kadınların eyleminde
hile unsurunun yasada tanımlanan yeterlilikte olmadığı ve “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçunun bulunmadığına hükmetti.
(Basın, 25.12.12)
===========================================
Dostlar,
Sosyal güvenliğe ilişkin doğrudan Anayasa maddesi aşağıda..
Anayasa md. 60 : “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayarak gerekli önlemleri alır ve örgütleri kurar.”
Bu durumda Devlet ödevini yapmamış oluyor ve de yurttaşını suça itmiş olmuyor mu? Bir tür “suça azmettirme” değil mi bu tablo?
O zaman, salt yurttaşı “çaresizlikten” aklamak (Zor oyunu bozar kuralı..) yeter mi?
Adalet yerini bulmuş mudur? Hükümet hakkında anayasal görevini yerine getirmeme nedeniyle mahkemenin suç duyurusunda da bulunması
en azından karar gerekçesinde böylesine bir irdelemeye yer vermesi beklenmez mi??
Anayasa md. 56 : Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. … Devlet, bu görevi … yerine getirir.. Devlet herkesin yaşamını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak.. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir biçimde yerine getirilmesi için..
Bir de Anayasa 2. md.’de belirtilen, değiştirilmesinin teklifinin bile 3. madde ile engellendiği Devletin nitelikleri arasında “sosyal devlet” var..
- Sosyal devlet; yurttaşını sağlık-sosyal güvenlik temel hakkından
herhangi bir gerekçeyle yoksun bırakabilir mi??
Ayrıca Borçlar Yasası’nın ilgili 2 maddesi de aşağıda..
Borçlar yasası md. 63– Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
Borçlar yasası md. 64– Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz. Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler. …..
Bunlara ek olarak, Türkiye’nin de taraf olduğu ve kendisini bağladığı İHEB :
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ md. 25 (10.12.1948) :
- “ HER-KE-SİN, KENDİSİ ve AİLESİNİN SAĞLIK ve GÖNENÇ İÇİNDE BESLENME, GİYİM, KONUT ve TIBBİ BAKIM HAKKI VARDIR. ”
Başka uluslararası bağlayıcı (Anayasa md. 90/son fıkra) hukuk metni var mı ??
AB Temel Haklar Şartı (Nice, 7 Aralık 2000) :
(http://ek12 utup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf)
Madde 34 : Sosyal güvenlik ve sosyal yardım
Birlik, Topluluk hukuku ile ulusal hukuk ve uygulamalardan kaynaklanan kurallar uyarınca, işini yitirme durumunda ve analık, hastalık, iş kazaları, geçindirilmeye muhtaçlık veya yaşlılık gibi durumlarda koruma sağlayan sosyal güvenlik yardımlarından
ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkını tanır ve gözetir.
Örnek olayımza tam da uyuyor değil mi??
Peki Türkiye hem AB üyeliği için yüzlerce (500+) yasasını 10 “AB Uyum Paketi” (!?) ile değiştirdi ve yukarıya alınan hükümleri iç hukukuna aktardı da neden uymaz??
Madde 35 : Sağlık hakkı
Herkes, ulusal hukuk ve uygulamalar uyarınca koruyucu sağlık hizmeti alma
ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir. Birliğin tüm politikaları ve eylemlerinin tanım ve uygulamasında, daha üst düzeyde bir insan sağlığı koruması hedeflenir.
Md. 35 de yeterince net değil mi?? “ulusal hukuk ve uygulamalar uyarınca” dendiğine göre, yukarıya aktardığımız üstün hukuk normu Anayasa md. 60 ne anlama gelmektedir, nasıl yorumlanacaktır?
Bitmedi :
İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi
- “Boşunadır yasalar; herkesi eşit olarak bağlamıyorsa. Boşunadır yasalar;
toplumda 1 tek kişi bile ceza almadan onları çiğneyebiliyorsa.. ”
Denis DİDEROT / [ Düşünceler, 1774 ]
Diderot üstadın 238 yıl önce yazdıklarını bir yana koyalım;
TBMM’den geçen uluslararası metinlerin anayasal üstünlüklerini görelim :
Anayasa md. 90 / son fıkra :
- “.. TBMM tarafından yöntemine uygun olarak kabul edilmiş uluslararası anlaşma ve sözleşmeler yasa gücündedir.. Bu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin anayasaya aykırılığı ileri sürülemez.. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Tüm bunların ışığında Türkiye, “hukuk devleti” olmanın / olmamanın neresinde ??
Hele hele son 10 yılda bir yandan bu metinleri TBMM’den geçiren ama öte yandan da apaçık, pervasızca çiğneyen bir siyasal anlayış ve kadro için ne söylenebilir ??
Sağlık hakkı için de örgütlenerek hukuksal savaşım vermek gerekir..
Yargıda iç hukuk / iç hukuka mal olmuş kaynaklar ile birlikte bağlayıcı uluslararası metinleri de ısrarla dayanak olarak ileri sürmek gerekiyor..
Daha kapsamlı bir çalışmayla ek mevzuat kuralları da bulunabilir..
Eldekiler yetersiz mi??
Bir de SAĞLIK KOOPERATİFLERİ‘ni tartışsak keşke…
Sevgi ve saygı ile.
26.12.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Çevremde gördüğüm evliliklerde erkek ve kadın eşitliği ile ilgili erkekler için eğitimin de çok işe yaramadığını görüyorum. Bence kız ve erkek çocukların eşit koşullarda yetiştirilmediğinden kaynaklanmaktadır. Erkek babayı kendisine model olarak alıyor ve benimsiyor,toplumsal olarak kadına biçilen rol model değişmedikçe erkek davranışında fazla bir şey değişmiyor.Çünkü kadın erkek eşitliğine inanmıyorlar.Değiştirmeye çalışan kadınlar da feminist olarak adlandırılıyor.
Tesekkkur ederim Guldali hanim. Cozumlemeniz gercekci bize gore de. Ahmet Saltik. 29/12/12