Günlük arşivler: 17 Kasım 2012

BOP EŞBAŞKANLIĞI GÖREVİNİ ERDOĞAN’a KİM VERDİ?

“BOP Eşbaşkanlığı görevini Başbakan’a Siyonistler mi verdi?”
http://www.ulusalkanal.com.tr/, 17.11.12

Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Kamalak İsrail-Gazze arasında yaşananlara yönelik hükümete sert konuştu. “Yiğitsen, samimiysen Gazze’ye asker gönder.” dedi.Kamalak’ın konuşmasından öne çıkanlar;

“Tüm milletimize soruyorum: Suriye’nin Türkiye’yi tehdit etme gibi bir durumu var mı? Aylardır sınıra asker yığıyoruz. Yiğitsen, gerçekten samimiysen, ‘one minute’ diyorsan bari 1 tane asker gönder Gazze’ye. Ben varım burada de, onlar benim kardeşim de!”

“BOP EŞBAŞKANLIĞI GÖREVİNİ BAŞBAKAN’A SİYONİSTLER Mİ VERDİ?”

“Eğer bu hükümet İslam birliğini tesis için D8’leri ayağa kaldırsaydı bu tür şeyler olmazdı. Şu an olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin tıkır tıkır işlemesidir. BOP ile ilgili olarak 4 hususu biliyoruz, 2 hususu bilmiyoruz. BOP’a göre 22 ülkenin haritası değiştirilecektir, Türkiye’de bunlardan birisidir. Bu ülkelerden çoğunun haritası değiştirilmiştir. Sudan, Irak, Libya gibi… Amaç Büyük İsrail Devleti kurulmasıdır.
Bunun için Türkiye’nin savaşa sokulması lazım. Bilmediğimiz 2 husus da; acaba bu Büyük Ortadoğu Projesi’ni kim hazırlamıştır? Bunu bilmiyoruz; ama tahmin ediyoruz. Hazırlayanlar Yahudilerdir. İkincisi Sayın Başbakan BOP’ un eşbaşkanı olduğuna göre; acaba Sayın Başbakan’a bu görevi kim verdi? TBMM veya yüce milletimiz bu görevi vermediğine göre BOP eşbaşkanlık görevini kim verdi? Perde gerisinde Yahudiler olmasın! Sayın Başbakan farkında olmadan Siyonistlere hizmet ediyor olmasın? Yahudiler neden Başbakan’a cesaret ödülü verdi? Bunları sorgulamamız lazım!
Türkiye Siyonizm’in oyununa gelmeseydi kimsenin burnu kanamadan barış sağlanırdı!”

“SURİYE’DE İÇ DÜZEN BOZULMASAYDI;
İSRAİL GAZZE’Yİ BOMBALAYAMAZDI!”

“Ben terör olayları ile ilgili olarak, Suriye olayları ve Gazze’deki saldırı ile ilgili olarak bu hükümetin büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Eğer Suriye’deki olaylar patlak vermemiş olsaydı, Suriye’de iç düzen sağlanmış olsaydı İsrail Gazze’yi bombalayamazdı. Güçlü bir Suriye İsrail için bir tehditti; ama şu an öyle değil.
Biz SP olarak D8’leri kurmuştuk. Gelin bir olalım demiştik, tehlike geliyor,
İslam coğrafyası parça parça olmuş. ‘Irkçı Siyonizm’ her an saldırabilir diyorduk biz. Eğer D8’ler geliştirilmiş olsaydı, bomba yağdırmak şöyle dursun İsrail yönünü başka tarafa bile çeviremezdi! İstiklal Marşı şairimiz şöyle diyor; ‘Beşerin adli masal, Hak güçlünündür yalnız, Dövülen mahkemeden kovulur, Çünkü cılız…’ doğru söylüyor…”

“TÜRKİYE SURİYE’YE 15 DAKİKADA GİRER; AMA 15 YILDA ÇIKAMAZ!”

“Obama bir cümle kullandı. Esad yürüyen öldürü. Balıklama atladı bizim ki Esad sen orada duramazsın. Suriye’deki olaylar Türkiye’nin iç meselesi dedi. Köprüleri attı. Baktı arkadan gelen yok bu sefer sitem etmeye başladı. Eğer yürü deseler hükümeti milleti adına hemen Suriye’ye girecek. Şunu söyleyeyim Türkiye Suriye’ye 15 dakikada girer; ama 15 yılda çıkamaz. Kafası gözü paramparça olur.”

MÜSLÜMANLAR BİRBİRLERİNE İHANET EDİYORLAR!

“Biz bütünü ile Yahudi’yi değil Müslümanların kendilerine ihanetini de suçluyoruz. Yahudi’nin saldırısını berideki anormal durumun kaçınılmaz durumun sonucu olarak görüyoruz. Müslümanlar birbirine ihanet ederse Yahudiler de gereğini yapar! Küfür tek millettir. Kendilerini yok etmek isteyen güçler ile birleşiyor Müslümanlar. Bu yanlıştır.”

Anahtar Kelimeler: Haber, Haberler, Son Dakika Haber, Mustafa Kamalak, Tayyip Erdoğan

Türkiye’nin en zengin 100 işadamı ve LANETLİ ÇEMBER Gelir Dağılımı..


Türkiye’nin en zengin 100 işadamı!

Forbes, en zengin 100 Türkü açıkladı.Listeye göre, bu yıl Türkiye’nin en zengin kişisi, geçen yılın üçüncüsü Hüsnü Özyeğin olurken, geçen yılın birincisi Mehmet Emin Karamehmet ikinciliğe geriledi.
En zengin 100 Türk’ün toplam serveti, geçen yıla oranla ortalama % 49,1 oranında azalarak 56 milyar 165 milyon dolar olarak gerçekleşti. Listedeki ilk on beş kişinin toplam serveti ise 20 milyar 150 milyon dolar oldu.Listede 46 kişinin sıralamadaki yeri yükselirken, 41 kişinin sıralamadaki yeri geriledi. Listede 6. sırada yer alan Ferit Şahenk yerini korudu. Listeye yeni girenlerin sayısı ise 12 kişi oldu.Sabancı Holdingden 12 kişi toplam 4 milyar 710 milyon dolar, Koç Holdingden 6 kişi toplam 2 milyar 795 milyon dolar, Doğan Holdingden toplam 6 kişi 1 milyar 680 milyon dolar, Enka İnşaattan toplam 5 kişi 3 milyar 275 milyon dolar, Doğuş Holdingden 3 kişi 2 milyar 700 milyon dolar, Eczacıbaşı Holdingden 2 kişi 1 milyar 600 milyon dolar, Zorlu Holdingden de 3 kişi 2 milyar 350 milyon dolar servet ile listede yer aldı.En zengin 100 Türk listesindeki adları, servetleri ve şirketleri şöyle sıralandı:
Sıra Adı               milyon $    Şirketi 

1 Hüsnü Özyeğin 2.900 Fiba Şirketler Grubu
2 Mehmet Emin Karamehmet 2.800 Çukurova Holding
3 Şarık Tara 1.600 Enka İnşaat
4 Ali İbrahim Ağaoğlu 1.500 Ağaoğlu Şirketler Grubu
5 Ahmet Zorlu 1.300 Zorlu Holding
6 Ferit Şahenk 1.100 Doğuş Holding
7 Mubariz Gurbanoğlu 1.100 Palmali Grubu
8 Murat Ülker 1.100 Yıldız Holding
9 Murat Vargı 1.100 MV Holding
10 Ahmet Çalık 1.000 Çalık Holding (Başbakan RT Erdoğan’ın damadı..)
11 Filiz Şahenk 1.000 Doğuş Holding
12 Kamil Yazıcı 1.000 Yazıcılar Holding
13 Tuncay Özilhan 1.000 Anadolu Grubu
14 Turgay Ciner 850 Ciner Grubu
15 Bülent Eczacıbaşı 800 Eczacıbaşı Holding
16 Erman Ilıcak 800 Rönesans İnşaat
17 Faruk Eczacıbaşı 800 Eczacıbaşı Holding
18 Olgun Zorlu 800 Zorlu Holding
19 Yalçın Sabancı 800 Ya-Sa Holding
20 Aydın Doğan 750 Doğan Grubu
21 Semahat Arsel 750 Koç Topluluğu
22 Sinan Tara 750 Enka İnşaat
23 Mehmet Rüştü Başaran 700 Habaş
24 Rahmi Koç 700 Koç Topluluğu
25 Recep Sami Yazıcı 700 Diler Holding
26 Suat Günsel 700 Yakındoğu Üniversitesi
27 Ethem Sancak 690 Hedef Alliance Holding
28 Ahsen Özokur 650 Yıldız Holding
29 Deniz Şahenk 600 Doğuş Holding
30 Ömer Dinçkök 600 Akkök Grubu
31 Suna Kıraç 600 Koç Topluluğu
32 Şevket Sabancı 600 Sabancı Holding
33 Serra Sabancı 550 Sabancı Holding
34 Suzan Sabancı Dinçer 540 Sabancı Holding
35 Ahmet Keleşoğlu 530 Selçuk Ecza Holding
36 Çiğdem Sabancı Bilen 510 Sabancı Holding
37 İbrahim Bodur 510 Kale Grubu
38 Hamdi Akın 500 Akfen Holding
39 Kağan Gürsel 500 Kiska Holding
40 Mehmet Hattat 500 Hema Holding
41 Mehmet Torun 500 Torunlar Şirketler Grubu
42 Mustafa Latif Topbaş 500 Bim Birleşik Mağazalar
43 Ünal Aysal 500 Unit Group
44 Ali Dinçkök 450 Akkök Grubu
45 Erdal Aksoy 450 Turcas Petrol
46 Erkut Soyak 450 Soyak Holding
47 Mehmet Cengiz 450 Cengiz Holding
48 Dilek Sabancı 430 Sabancı Holding
49 Sevil Sabancı 430 Sabancı Holding
50 Ali Nuri Çolakoğlu Varisleri 425 Çolakoğlu Metalurji
51 Hasan Çolakoğlu 425 Çolakoğlu Metalurji
52 İbrahim Çeçen 400 IC Holding
53 Mehmet Nazif Günal 400 MNG Holding
54 Nihat Özdemir 400 Limak Şirketler Grubu
55 Nilüfer Çiftçi 400 Akkök Grubu
56 Sezai Bacaksız 400 Limak Şirketler Grubu
57 Vildan Gülçelik 375 Enka İnşaat
58 Erol Üçer 370 Gama İnşaat
59 Uğurhan Tunçata 370 Gama İnşaat
60 Yüksel Erimtan 370 Gama İnşaat
61 Bayram Yusuf Aslan 350 İçdaş
62 Bülent Doğanay Samuray 350 Palmet Enerji
63 Erdoğan Demirören 350 Demirören Grubu
64 İshak Alaton 350 Alarko Holding
65 Lucien Arkas 350 Arkas Holding
66 Arzuhan Doğan Yalçındağ 340 Doğan Grubu
67 Begümhan D. Faralyalı 340 Doğan Grubu
68 Hanzade Doğan Boyner 340 Doğan Grubu
69 Vuslat Doğan Sabancı 340 Doğan Grubu
70 Sema Işıl Doğan 320 Doğan Grubu
71 Sevda Gülçelik 315 Enka İnşaat
72 Ali Nihat Gökyiğit 300 Tekfen Holding
73 Demir Sabancı 300 Sabancı Holding
74 Erol Sabancı 300 Sabancı Holding
75 Feyyaz Berker 300 Tekfen Holding
76 Necati Akçağlılar 300 Tekfen Holding
77 Nuri Özaltın 300 Özaltın İnşaat
78 Ömer Sabancı 300 Sabancı Holding
79 Nurettin Çarmıklı 285 Nurol Holding
80 Ali Rıza Yıldırım 275 Yıldırım Holding
81 Erol Çarmıklı 275 Nurol Holding
82 İnan Kıraç 275 Kıraça Şirketler Top.
83 Mehmet Oğuz Çarmıklı 275 Nurol Holding
84 Yüksel Yıldırım 275 Yıldırım Holding
85 Mustafa Koç 260 Koç Topluluğu
86 Ali İsmail Sabancı 250 Sabancı Holding
87 Ali Koç 250 Koç Topluluğu
88 Demet Çetindoğan Sabancı 250 Sabancı Holding
89 Emine Sabancı Kamışlı 250 Sabancı Holding
90 Emrullah Turanlı 250 Taşyapı İnşaat
91 Nafi Güral 250 Güral Porselen
92 Zafer Kurşun 250 Orjin Grup
93 Zafer Yıldırım 250 Orjin Grup
94 Zeki Zorlu 250 Zorlu Holding
95 Ali Gülçelik 235 Enka İnşaat
96 Ömer Koç 235 Koç Topluluğu
97 Saffet Ulusoy 230 Ulusoy Holding
98 Yılmaz Ulusoy 230 Ulusoy Holding
99 Nezih Barut 225 Abdi İbrahim
100 Feyman Yaşar 220 Yaşar Holding
(AA, 16.11.12)

=================================================

Dostlar,

Türkiye, bizim LANETLİ ÇEMBER adını verdiğimiz kabul edilemez bir gelir dağılımı / dağılmazlığı.. yaşıyor.  Toplumsal barş ve hızlı kalkınma için bu “lanetli çember” in kırılması gerek. İslam dini de bunu buyuruyor. Ama 10 yıllık “müslüman AKP iktidarı” döneminde tablo daha da beter oldu. Bu konuda Gini katsayısı ve
Lorenz eğrisi temelli değerlendirmeler daha önce sitemizde yer aldı.

Türkiye, atacağı her adımda, bu lanetli çemberi iyileştirici olma,
en azından kötüleştirmeme koşulunu ısrarla ve stratejik düzlemde kollamalı.

Adımların başında;

  • piyasa ekonomisi değil, kamu öncülüğünde ılımlı devletçilik geliyor.
  • Bir de bölgesel dengeli, planlı kalkınma ve de can alıcı derecede önemli olanı
  • NÜFUS PANLAMASI..

HER AİLEYE 1 ÇOCUK.. Başka yolu yok..

Bir de Başbakan Erdoğan’ın şu sözleri var :

Sermaye ciddi manada el değiştiriyor“!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,” İstanbul sermayesinin kendileriyle siyaseten anlaşamadığını..” söyledi.
(http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/15752853.asp, 11 Eylül 2010)


(The Forbes , TÜİK ve İstanbul Ticaret-Sanayi Odası verileri)

Sevgi ve saygı ile.
17.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Odatv’de tahliye yok!

Odatv davasına bakan mahkeme heyeti, gazeteci Soner Yalçın’ın da aralarında bulunduğu 3 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Dava 27 Aralık 2012’ye ertelendi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Odatv davasında karar açıklandı. Mahkeme heyeti gazeteci Soner Yalçın, Prof. Dr. Yalçın Küçük ve eski emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Mahkemenin gerekçeli kararı ise şöyle                   :

“13 Kasım 2012 tarihinde TÜBİTAK Ek bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, bilirkişi raporunun içeriği itibari ile de kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği, sanıklar hakkında isnat edilen suçların CMK’nın 100-a maddesinde yer alan suçlardan olması, diğer sanıklar hakkında isnat edilen suçların yasada
ön görülen hürriyeti bağlayıcı cezaların niteliği değerlendirildiğinde 5 Temmuz 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı yasayla değişik hükümlerde dikkate alındığında diğer koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada yeterli olmayacağı dikkate alınarak, tahliye taleplerinin teker teker reddine, tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.”

Mahkeme heyeti davayı 27 Aralık 2012’ye ertelendi.

ODATV DAVASINDA GÜNÜN GELİŞMELERİ

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 13 sanıklı davanın 14. oturumuna, tutuklu sanıklar Soner Yalçın, Prof. Dr. Yalçın Küçük ve eski emniyet müdürü
Hanefi Avcı ile tutuksuz yargılanan gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener, Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivanve Müyesser Yıldız katıldı.
Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci’nin yurtdışında olması nedeniyle heyete, üye yargıç Hikmet Şen başkanlık yaptı. Dosyanın, Ergenekon davası ile birleştirmesi yönündeki isteme, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yanıt gelmediği belirtildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü de mahkemeye, Odatv’de 14 Ocak 2011’de yapılan aramaya ilişkin görüntülerin orijinal kaydında da ses olmadığını bildirdi.
Mahkemeye, Eylül ayında gönderilen arama görüntülerinin sessiz olduğu fark edilince, emniyete yeniden yazı yazılmıştı.

Suç duyurusu

Hanefi Avcı, TÜBİTAK’ın, iddianamedeki dosyaların hiçbirinin Odatv, Barış Pehlivan ve Müyesser Yıldız’ın bilgisayarında oluşturulmadığını ve düzeltilmediğini söylediğine dikkat çekti. Avcı,

“Bilgisayarlarda zararlı yazılım çalıştırıldığını tespit etmiş. Burada çok ciddi bir planın saldırısı var. Bütün bu saldırılara karşın o bilgisayarlarda ne yapıldı? TÜBİTAK bu soruya yanıt vermiyor. Sonuçta bu dosyaların
hukuken bir değeri yok. Bu tertibi yapan failler ciddi bir gayret gösterilirse bulunabilirler. Ben buradan suç duyurusunda bulunuyorum.” diye konuştu. Avcı, “Hanefi.doc.” adlı belgenin, Yıldız’ın bilgisayarına gerçek geliş tarihinin 14 Şubat 2011 olduğunu, bu tarihin virüsle, birlikte 17 Ağustos 2010 yapıldığını belirterek, “Kitabım ise dosyanın gerçek gönderilme tarihinden
6 ay önce yayınlanmış. Üstelik Soner Yalçın o gün gözaltına alınmış” dedi. Mahkemenin, bu davayı Ergenekon’la birleştireceğini tahmin ettiğini belirten Avcı, “Kamuoyunda bu sahte belgeleri kimin düzenlediğine dair tepkiler olacak. Birleştirme kararı işinizi kolaylaştıracak.”
 
değerlendirmesi yaptı.

“TÜBİTAK’ı affetmeyeceğim”

Gazeteci Soner Yalçın ise artık bilirkişilerin, kriminal uzmanların hakimlik, savcılık yaptıklarını belirterek şöyle devam etti:

“26 yıllık meslek hayatımda ne yaptığımın hiçbir önemi yok. Burada kendimi anlatmaktan utanıyorum. Bugün yandaş medyada 28 Şubat’ın insanları
işsiz bıraktığı söyleniyor. Bunu söylemekten utanıyorum ama 28 Şubat beni de işsiz bıraktı. Mehmet Ali Brand’ın sağ koluydum. Doğan Yurdakul da
32’inci gün programının Ankara’a temsilcisiydi.”

Soner Yalçın dikkatli bir okur için TÜBİTAK raporunun gerçeği ortaya koyduğunu vurgulayarak,

“Evimdeki 3 bilgisayar dahil toplam 59 bilgisayar incelendi. Bu virüslü dosyaların bir tekinin bilgisayarlarımızda yazıldığına dair bir kanıt var mı?
Bir bilgisayarda zararlı yazılım varsa o bilgisayar mahkemede delil olarak sunulamaz”
dedi.

“Niye herkes bize düşman. Hiç lehimize bir şey yok mu?” diye soran Yalçın, “TÜBİTAK kafa karıştırmak istiyor, tribüne oynuyor. Gele gele şu kötü, sığ, bayağı varsayımda bulunuyorsunuz. Sayın başkanım TÜBİTAK sizi kandırmak istiyor. TÜBİTAK’ı affetmeyeceğim. ODTÜ, Boğaziçi, Yıldız Teknik üniversiteleri, TÜBİTAK’ın kötü kaba varsayımlarına rağmen delillerin zararlı yazılımlardan oluştuğunu belirtmiştir.” dedi.

Odatv davasının Ergenekon davası ile birleştirilmesi talebini eleştiren Yalçın,

“Odatv dosyası bu torbaya atılarak nasıl bir hukuki yarar gözetilmiş olur? Üstelik Ergenekon davasına bakan mahkemeyi etkilediğimiz iddia ediliyor” diye konuştu.

“Tutsağım”

Prof. Yalçın Küçük, “Ben kendimi tutuklu olarak görmüyorum. Ben tutsağım” dedi. Davanın Ergenekon’la birleştirilmesini eleştiren Küçük,

“Bizi neden depoya gönderiyorsunuz?” diye yüksek sesle konuşmaya devam edince, başkan tarafından uyarıldı. Küçük, “İradem dışında, ama dikkat edeceğim. İçimdeki güç bana kitap da attırıyor” karşılığını verdi. PKK’yı, Odatv’yi, Ergenekon’u yönetmekle suçlandığını söyleyerek devam etti:

“Benim Kürtleri savunmak için PKK’ya ihtiyacım yok. Kürtleri kimseye vermeyeceğim, bu coğrafyadan ayırmayacağım. Öcalan’ın beni dinlediğinde beyninde şimşeklerin çaktığı iddia ediliyor. Öcalan’la konuşurken yanımda Haluk Yurtsever de vardı. Tanıklık yaptı. Şimşek felan görmemiş. Şemdin Sakık diyor ki, Öcalan ölünce örgütün başına ben geçecekmişim. Cezaevinde öyle bir havam oldu ki… Ben başa geçsem barışı da yaparım böyle devam etmem… ”

Siyasi davalarda iddianın çürümediğini, turşu gibi kaldığını belirten Küçük,

“Ben gündüz doktor akşam canavar mıyım? İrfan Dündar aradı ama görüşmedim.

Beni bu devlet hep takip eder.
Bu devlet beni ne zaman vuracak diye beklerim.

Sonra ajan çıktı. 2006’da yakalanmış, ajan olmazsan 15 yıl demişler…” diye konuştu.

Davayı, aralarında CHP miletvekili İlhan Cihaner, Uğur Dündar, Meriç Velidedoğlu, Ayşe Arman, Orhan Bursalı, Şükran Soner, Bedri Baykam, Ayşenur Arslan, Uluslarası PEN Yazarlar Birliği üyeleri ve çok sayıda gazeteci-yazar izledi.
(16 Kasım 2012, ajanslar ve Cumhuriyet haber portalı)

Çamur tutmadI; Deniz Feneri Savcıları AKLANDI!

Çamur tutmadı!

Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmayı yürütürken görevden alınan cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, ”Resmi belgede sahtecilik ve görevdeyetkiyi kötüye kullanma” suçundan aklandı.

Almanya’da “yüzyılın dolandırıcılık davasıolarak kabul edilen Deniz Feneri e.V Davası’nın Türkiye bağlantılı soruşturmasını yürütürken“resmi belgede sahtecilik
ve görevde yetkiyi kötüye kullanma” 
iddiasıyla görevden el çektirilen
Cumhuriyet Savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz‘ün hakkındaki davanın görülmesine öğleden sonraki oturumda devam edildi.

Duruşmaya Türkaslan, Tamöz ve Yaren ile avukatları katıldı. Duruşmayı CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP  Grup BaşkanvekiliEmine Ülker Tarhan,
bazı CHP Milletvekilleri, YARSAV ile hakim ve savcılar izledi.

Saat 14.00’de başlayan duruşmada Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Hüseyin Eken, davada incelenmesi gereken başka bir unsur bulunmadığını belirterek kararı açıkladı. Eken, sanıklardan Nadi Türkaslan’a yüklenen “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” ve “görevi kötüye kullanma suçları” ile diğer sanıklar Abdulvahap Yaren
ve Mehmet Tamöz’e yüklenen “görevi kötüye kullanma” suçlarının yasal unsurlarının yokluğu nedeniyle oluşmadığı anlaşıldığından sanıkların yüklenen suçlardan
ayrı ayrı aklanmalarına” karar verildiğini açıkladı. Aklanma kararını duruşma salonunda bulunan hakim ve savcılar alkışlarla karşıladı.

Oy çokluğuyla aklanma

Görevi kötüye kullanma suçundan sanıklara verilen beraat kararının oybirliği ile alındığını açıklayan Daire Başkanı Eken, sanık Nadi Türkaslan’a yüklenen “kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik” suçuna yönelik beraat kararının ise nitelik değiştirerek “görevi kötüye kullanma suçuna” dönüştüğü ve bu suçtan mahkumiyet kurulması gerektiği yönündeki Daire Üyesi Ahmet Turan Doğan’ın karşıoyuyla ve oyçokluğu ile alındığını açıkladı. Doğan, Türkaslan’ın görevi kötüye kullanmaktan mahkumiyetini istedi. Mahkeme Başkanı Eken, verilen karara Yargıtay Ceza
Genel Kurulu’na temyiz yolunun açık olduğunu da bildirdi.

Savcı Türkaslan: ”Suçlu olan insan beraat ettiği zaman sevinir’

Duruşma çıkışında gazetecilere açıklamada bulunan Savcı Nadi Türkaslan,
27 yıllık Cumhuriyet Savcısı olduğunu belirtti.

Bugüne kadar hep hukuktan yana olduğunu vurgulayan Türkaslan, şunları söyledi:

”Şunu söylemek isterim. Ben kişisel olarak, insan olarak bugün beraat ettiğime sandıkları kadar çok fazla sevinmedim. Suçlu olan insan beraat ettiği zaman sevinir. Ben zaten suçlu değildim. Ama şuna sevindim. Bugünkü karar Türk hukuk tarihine geçecek bir karardır. Bu karar Türkiye’de görev yapan hakimlere, savcılara ‘Hiç korkmayın, hukuk içinde kalın. Hukuk içinde ne yapmanız gerekiyorsa karşınızdaki kişilerin kim olduğuna bakmayın, görevinizin gereğini yapın’ demiştir.”

”Adalet ağır işler, ince öğütür…”

Savcı Abdulvahap Yaren ise üçüncü celsede ”Adalet ağır işler, ince öğütür.
Ama erinde veya gecinde doğru sonuca ulaşır” 
dediğini anımsatarak,
“Üç savcının yargılandığı bu dosyaya baktığımız takdirde Adalet Bakanlığı ve HSYK’nın belli bir şekilde kurgulamış olduğu ve hukuk dışı bir soruşturma dosyası olduğu apaçık ortaya çıkmıştır. Ümit ediyorum bu şekilde kesinleşir.”
 dedi.

Bir soru üzerine Yaren, yazılı savunmasında bütün detaylarıyla bir soruşturmaya
nasıl müdahale yapıldığını bütün detaylarıyla açık bir şekilde yazdığını belirterek,

”İsim belirtmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Zaten açıkladığım konulara bakıldığı takdirde herkesin tahmin ettiği ve bildiği şeyler belli.” dedi.

Savcı Türkaslan’ın avukatı Cevat Balta da yalnızca Türkiye’nin değil,
dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir davanın sonuçlandığını belirtti.
Balta, şunları söyledi:

‘Bu dava buraya getirilmemeliydi. Ama gelinen noktada verilen kararla karanlığın, yolsuzluğun sesine kulak verilmemiş, hakkın, haklının, adaletin, vicdanın ve temizliğin sesine kulak verilmiştir. Adil bir karar verilmiştir.
Deniz Feneri sanıkları, onları koruyup kollayanlar, bu davanın buraya kadar getirilmesinde telkinleri ve yönlendirmesi olanlar, dua etsinler ki,
Pandora’nın kutusu açılmamıştır. Sayın savcılar,
yargıya olan saygılarından dolayı Pandora’nın kutusunu açmamıştır.”

Tarhan: ”Şerefli savcıların tam olarak aklanması anlamına geldiğini düşünüyorum”

Davayı izleyen CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan da”Aslında böyle bir suç yoktu. Ben beraatle sonuçlanan bu dava sonucunun, aslında yüz yılın soygunu olan Deniz Feneri‘nin mahkumiyeti olduğunu ve onu soruşturan şerefli savcıların tam olarak aklanması anlamına geldiğini düşünüyorum.
Bu dava tarihi bir davadır. Bu nitelikteki davaların özellikle ‘Ankara’da hala
bazı yargıçlar var’. duygusunu bize vermesi nedeniyle, bir umut olduğunu düşünüyor ve devamını diliyorum.”
 dedi.
(Basın ve Cumhuriyet haber portalı, 16 Kasım 2012)

Ali Sirmen : İmam ve ODATV

DÜNYADA BUGÜN
Ali Sirmen

İdam ve Odatv

Öyle görünüyor ki idamın yeniden yürürlüğe konması Başbakan’ın gereksiz inadı yüzünden, daha bir süre gündemi işgal edecek.

Tayyip Bey bu inadında samimi midir, yoksa gelecekteki başkanlık hesapları
ve MHP’nin tabanına oynamak için mi bu yolu tutmaktadır? Bilemem.

Her iki halde de sonuç değişmeyecek, Tayyip Bey ölüm cezası inadını sürdürecektir.

Daha önce, 6 Kasım günü bu köşede konuya değinip çağımızda idamın,
beklenen işlevi yerine getirmediğinden uygar ülkelerde kaldırıldığını yazmıştım.

Başbakan ise idamın yeniden yürürlüğe konması önerisine dayanak olarak, uygulamanın ABD’de var olduğunu belirtiyor ki, bu açıklama gerçeğin tümünü yansıtmaktan uzak. ABD’nin bir kısım eyaletlerinde idam yürürlükte olmasına karşın çoğunluğunda tarihe karışmış bulunmaktadır.

Çağdaş ülkelerde idam karşıtlığı ise yadsınamaz bir gerçektir.

***

Tabii çağdaş yaklaşımla Başbakan’ın yaklaşımı arasında büyük farklılıklar var. Başbakan olaya ‘kısas’ açısından yaklaşıyor ki, bunun çağdaş yaklaşımla ilgisi yok.

Çağdaş düşüncede, ceza ‘kısas’ değildir, intikam değildir.

Çağdaş dünyada cezadan beklenen işlevlerden birincisi,
cezanın ıslah edici niteliğidir
.

Ama cezadan beklenen asıl tartışmasız işlev cezanın önleyiciliği ve caydırıcılığıdır ki, ölüm cezalarının bu işlevi neden yerine getirmediği 6 Kasım tarihinde bu köşede yayımlanan yazıda, ayrıntılı olarak anlatılmış bulunulmaktadır.

İdamla ilgili çağdaş tartışma konusu devletin öldürme yetkisiyle ilgilidir.

  • Devlet, hangi nedenle olursa olsun bireyin canını alma yetkisine
    sahip olamaz
    .

Herhangi bir devlet, kendi yasama organından usulüne uygun şekilde bir yasa çıkararak ya da bu hususu anayasasına koyarak ölüm cezasını getirebilir mi?

Evet hukuken getirebilir.

Aynı şekilde, bu husus halkoylamasıyla da sağlanabilir.

Ama bu durum davranışın çağdışılığını ve insanlık dışılığını değiştirmez.

Ne yazık ki bunları Tayyip Bey’e anlatmanın zor olması da Türkiye’nin talihsizliğidir.

**********

Ve Odatv davası…

Odatv davasında bugün önemli bir karar verilecek.
Dava ya sonuçlanacak ya da “Ergenekon” ile birleştirilecek.

İki davanın birleştirilmesi, bir anlamda mahkemenin topu taca atması,
konunun uzaması mağduriyetlerin artması sonucunu doğuracak.

Yine de olayı baştan beri izleyenler ve konuya hayalci olmayan bir açıdan yaklaşanlar, en büyük olasılığın bu olduğunu söylüyorlar.

Davanın sanıklar lehine sonuçlanmaması halinde, ortaya çıkacak görüntü,
Türkiye’deki rejim açısından gerçekten korkunç olacak.

Bir an için, iddia makamının ortaya sürdüğü iddiaların gerçek olduğunu varsayalım.
Yine de bunların bir demokraside suç oluşturmasını beklemek olanaksızdır.

Tüm yurttaşlar yazıp çizerek, yayın yaparak bir iktidara muhalefet etme hakkına sahiptir. Kısacası Odatv davasındaki gibi suçlamalara demokrasilerde yer yoktur.

Kaldı ki TÜBİTAK’tan gelen rapor, ne denli garip olursa olsun, yine de davada
kanıt olarak gösterilen dokümanların sanıklar tarafından oluşturulduğu konusunda
ciddi şüpheler uyandıracak niteliktedir.

  • Demokrasilerde, ciddi şüphe sanık lehine yorumlanır.

Aksine bir davranış, “beyyine külfeti”nin (ispat yükümlülüğünün) yer değiştirmesiyle, iddia makamının suçluluğu ispat etmesi yerine sanıkların suçsuzluklarını ispat etmeleri yükümlülüğünü doğurur ki çağdaş ceza hukukunda böyle bir şey olamaz.

Böylesi bir uygulama, ancak engizisyon mahkemelerinde geçerlidir.

Bu açıklamalar ışığında iyimser olup olmadığımı sorarsanız “hayır” diyeceğim.

İnşallah yanılır ve yarın bu sütunda özür dilemek zorunda kalırım! Amin!