Günlük arşivler: 16 Kasım 2012

Türk Tabipleri Birliği’ne İzmir Tabip Odası ve bizim çağrımız..

Dostlar,

Tümüyle paylaşarak, İzmir Tabip Odası’nın açlık grevleri ve TTB’nin (TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ) tutumu hakkıındaki açık mektubunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.Bu konuda sitemizde “BDP ve Terör Örgütüne 10 Öneri” götürmüştük :

BDP ve Terör Örgütü PKK’ya 10 Maddelik Çağrımız..
(http://ahmetsaltik.net/licede-catisma-1-sehit/ .. tıklayarak okuyabilirsiniz..) 

Kaldı ki, bu istemler salamlama tekniği ile teker teker ve sürekli ileri taşınarak sürdürülmektedir.

Son istem bellidir; ülkemizden ayrılarak BOP kapsamında, gerçekte ise en az 100 yıllık bir proje olarak Sevr’den hatta daha öncesinden beri planlanan bölgesel kukla Kürt devleti (güncel boyutuyla İsrail’in büyütülmesi), bölge ülkelerinin (Türkiye, İran, Irak ve Suriye bölünerek güçsüzleştirilmesi ve itibarsızlaştırılması) ve başta petrol, bu bölge kaynaklarına el konulmasıdır.
Bu yolda her şey ama her şey, AÇLIK GREVLERİ DAHİL ağır duygu sömürüsü mübahtır.Devlet aklını ve toplumsal sağduyuyu bu yolla teslim almaya dönük tüm girişimler meşru ve ahlaki midir?
TTB yöneticileri olup bitenlerin ardalanını değerlendirememekte midir?
Burada olabildiğine siyasallaşan TTB; 19 Mayıslarda, 29 Ekimlerde ve
10 Kasımlarda nerededir?
Seyşel adalarında tatile mi çıkmışlardır?
Bu nasıl bir “YANSIZLIK” tır ???
Bu denli açık çifte standardı, doğrusu TTB Merkez Konseyi’nde yer alan,
dostluklarımızın olduğu (Konsey Başkanı sınıf arkadaşımızdır..), her biri ayrı ayrı
birer değer olan meslektaşlarımıza gerçekten yakıştıramıyoruz. Orada nasıl bir politik-manyetik alan var ki, bu yakından bildiğimiz, yurtseverliklerinden kuşku duymadığımız dostlarımız böylesine “farklı bir kollektif tutum” benimseyebilmektedirler, anlamakta çok ama çook zorlanıyoruz.
Daha çok uzatmadan -ve de olasılıkla sertleşmeden- İzmir Tabip Odası Başkanı kardeşim sevgili Suat gibi (Kaptaner) bağlayalım :
  • Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştıran olumsuz tutumlarınızı
    tekrar değerlendirmenizi, hekimlerin büyük çoğunluğunun duyarlılıklarına
    ve görüşlerine de hürmet etmenizi diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

İZMİR TABİP ODASI

15.11.2012 Internet Haber Bülteni

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ’NE AÇIK MEKTUP

 Sayı    : 12-3597-01                                                                  İzmir, 15.11.2012
TTB Merkez Konseyi’nin Sayın Üyeleri,

Sizlerin BDP ve PKK’nın kullandığı deyişle  “tutsak” diye tanımladığınız,
ayrılıkçı örgüt üyeliği iddiasıyla mahkum olan veya tutuklanan kişilerce yürütülen ve
son olarak BDP milletvekillerinin de katıldığı açlık grevleri konusunda aldığınız tutumun, hekimleri odalarımızdan uzaklaştırdığı ve örgütümüze büyük zarar verdiği kanısındayız.

Hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde açlık grevinde bulunan kişilerin sağlık sorunlarına eğilmek, sağlık ve yaşam hakkı zemininde üzerimize düşenleri yapmak görevimizdir. Hekimler olarak, açlık grevinde bulunan kişilerin dil, din, ırk veya sınıfına göre değerlendirme yapmamız da etik ilkelere aykırıdır.

Ancak, hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde
açlık grevinde bulunan kişilerin sağlık sorunlarına eğilmek ile
açlık grevinde bulunan kişilerin taleplerine sahip çıkmak farklı konulardır. 

Talepler açıktır :

1. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılması
2. Anadilde savunma hakkı ve
3. Anadilde eğitim hakkının tanınması.
Açıkça saptanmalıdır ki; bu talepler PKK’nın uzun süredir öne çıkardığı
siyasal talepleridir. Bunlar için yapılan açlık grevleri, ülkemizi ve ulusumuzu bölme siyasi faaliyetinin önemli bir ayağıdır ve bir üst düzeye çıkarılmasıdır.

Sizler ise taleplerin içeriğini, amaçlarını ve sonuçlarını adeta hiç değerlendirmeden, AKP hükümetine çağrıda bulunarak, açlık grevine gidenlerle “geç olmadan diyaloga geçme” çağrısında bulunuyorsunuz. Hatta İstanbul’da eylem yapıp bu taleplere
sahip çıkıyorsunuz.

Bu taleplere hekimler adına mı sahip çıkıyorsunuz?

Ayrıca iddia ettiğiniz gibi ortada bir diyalog eksikliği de yoktur. Tam tersine söylenilen bütün keskin sözlere ve atışmalara karşın,  ABD ve İngiltere gözetiminde başlatılan Oslo görüşmelerinden beri ciddi bir diyalog varlığı bizzat iktidar yöneticileri ile muhatapları tarafından basında dillendirilmektedir.

AKP hükümet sözcüsü de talepler konusunda duyarlı olduklarını ve samimiyetle çözmek istediklerini açıklamıştır.

AKP, “biz verdik”, PKK “biz verdirdik” çabası içindedir,
bir ön alma yarışı görülmektedir.

Dikkat edilmelidir ki, yaratılan toz duman ortamında AKP hükümeti,
ülkemizi bölünmeye götürecek ve “eyaletler yasası” diye anılan bütünşehir / büyükşehir yasasını TBMM gündemine getirmiş ve yasalaştırmıştır.

Hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde yapılması gerekenler farklı bir konudur. Yapılmalıdır ve elden geldiğince yapılmaktadır.
Bu bizim yeminimizin gereğidir.

Ancak meslek örgütü yöneticilerinin görevi,  görünenin ötesini de görmek,
göstermek ve buna göre bir tutum almaktır.

“Yansız” gibi görünmek ve açık tutum almamak da, aslında bir tutum almaktır.
Bu olumsuz bir tutumdur ve sonuç olarak yanlışa hizmet etmektedir.

Ne yazık ki 19 Mayıs, 29 Ekim ve son olarak 10 Kasım’da aldığınız sözüm ona “yansız” tutum da böyledir.

Ulusal konularda duyarsız kalıp, web sayfalarınızda bir satır olsun yer vermezken; günlerdir en üst düzeyde sürdürdüğünüz açlık grevleri konusundaki “duyarlılığınız”
ve “eylemleriniz”in hekim topluluğu tarafından nasıl algılandığını değerlendirmenizi öneriyoruz.

Size bu mektupla açık bir çağrıda bulunuyoruz :

Meslek örgütümüz yöneticileri olarak bu tutumunuzu devam ettirdikçe, meslek örgütü güçsüzleşmeye ve geniş hekim topluluğundan uzaklaşmaya devam edecektir.

Sizlerin bu yaklaşımı yalnızca TTB Merkez Konseyi’ne değil, tüm Odalara
mal edilmektedir. Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştırmaktadır.
  • Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştıran olumsuz tutumlarınızı
    tekrar değerlendirmenizi, hekimlerin büyük çoğunluğunun duyarlılıklarına
    ve görüşlerine de hürmet etmenizi diliyoruz.

İZMİR TABİP ODASI 
YÖNETİM KURULU

SELÇUK EREZ : Suriye ne olacak?

Dostlar,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünün emekli hocalarından, aydın ve yurtsever Selçuk Erez hocamız, sürüklendiğimiz Suriye batağına ilişkin
çok öğretici bir irdeleme yazmış. Dikkatle okunmalı bizce. Teşekkürler Erez hocam..

Selçuk Erez hocamızın AKLIMIZIN AMBARGOLARI adlı çok özlü bir kitabı vardır.
Çook yıllar önce okumuş ve pek çok şey öğrenmiştim. En çok iz bırakanı da,
bize son derece ilginç gelen, adeta “bir tür medikal teşekkür” olarak nitelediğimiz
şu tümce idi :

* Betz hücrelerinize sağlık..

Bir not koymamız gerekirse, Betz hücreleri insan beyin kabuğunda (kortekste) yer alan
ve düşüce üretmemizi sağlayan, deyim yerinde ise bizi insan yapan hücrelerdir.
Keşfeden bilimcinin adını taşımaktadırlar.

Dolayısıyla, biz de O’na kendi söylemiyle teşekkür edelim..

  • Betz hücrelerinize sağlık Sayın Erez hocam….

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================


SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com  Suriye ne olacak?Suriye, öncelikli sorunumuz, kollarımızı sıvamış orada bir şeyler yapmaya çalışıyoruz!

Beşşar Esad ile karşılıklı gidiş-gelişleri, sınır kentlerimizin bu yaklaşmadan ne kadar yararlandıklarını unuttuk. Şimdi bizi, Esad’ın kuvvetleriyle çarpışacakları donatıp, besleyip Suriye’ye yollamakla suçluyorlar. Biz de “yetki verilse de oralara yürüyüversek” edasıyla uluslararası toplantıların yapıldığı kentleri turlayıp duruyoruz.

Bu işe karışmanın, Türkiye’ye nelere mal olacağını ayrıntısıyla irdelemenin zamanı geldi, geçiyor.

Suriye’deki iç savaşın olası sonuçları nedir?

Esad’ın gitmesi, Suriye’deki iç savaşı bitirmez, amacı çok farklı olan
Sünniler, Selefiler, El Kaide uzantıları vb. gibi fraksiyonların önce çatışmaları,
sonra dengelenmeleri uzun sürer.

Osmanlı İmparatorluğu çözüldüğünde Akdeniz kıyısı boyunca Hatay’ın güneyinden Lübnan’ın kuzeyine kadar uzanan bir Alevi cumhuriyeti kurulmuştu. Fransız denetiminde 16 yıl yaşadıktan sonra Suriye’yi oluşturan bölgeler birleştiğinde varlığı sona eren
bu ülkenin yeniden doğması ve Esad’ın Baas rejiminin buraya taşınması olasıdır.
Burada bulunan Latakya ve Tartus’taki üslere sahip olan Rusya,
üslerine sahip olmayı sürdüreceğinden bu çözümü benimseyebilir.

  • Suriye’nin, Irak ve Türkiye ile komşu olan bölgesinde de 2. bir Kürt devleti doğması olasıdır.
  • Petrol yataklarına sahip olan bu bölgenin Irak Kürdistanı’na eklenip giderek
    daha büyüyecek bir Kürt devleti meydana gelmesi de olasıdır.

Geri kalan alanlarda Müslüman Kardeşler’in denetiminde bir ülke oluşur.

Biz, bu işe Esad’ın önce demokrasiden sapmasını, sonra da kendi halkına silah çekmesini gerekçe göstererek karışmıştık. Esad, demokratik reformlara girişmekte olduğunu söylemişti. Peki, işe el atmamız, dökülen kardeş kanını durdurdu mu, durduracak mı? Suriye’ye demokrasi mi gelecek? “Evet” demek güç.
Öyle ise neye yaradı?

  • Bölünmüş bir Suriye’nin hangi parçasıyla hangi tarihlerde
    yeniden dost olup ticarete başlayacağız?

Eskiden her gün Suriye’yi aşıp Ortadoğu’ya mal götüren TIR’larımız güvenli yolculuk yapma fırsatına kaç yıl sonra kavuşur?

Yoksa müteahhitlerimizin yıkılan bu ülkede büyük ihaleler alacaklarını mı düşünüyoruz?

Bu işe karışmamız Suriye halkına mı, Türkiye halkına mı yarayacak?

Yoksa biz üzülür ve dövünürken başkalarının gelip parsayı topladıklarını mı
izleyeceğiz yine?

  • Galiba ne bizim ne de zavallı Suriye halkının değil,
    başkalarının işine yarayacak bir şeylere giriştik!

 

ADD İsparta Şubesi’nin davasına çağrı ; 20 Kasım 2012

Dostlar,

ADD İsparta Şubemiz, İsparta Valiliğinin İl Genel Meclisi kararıyla Isparta ili
Barla kasabası ana yol kavşağına,

  • ”BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” tabelası asılması kararlaştırılması üzerine
    bu kararın iptaline yönelik dava süreci başlatmıştı.

Bu davanın duruşması 20 Kasım 2012 günü İsparta’da yapılacaktır.
Konuya ilişkin bize ulaşan çağrı metnini aşağıda paylaşıyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

ATATÜRKÇÜLERİN SINAVI    

  • 20 Kasım 2012 tarihinde Isparta da görülecek dava,
  • Kemalistler için bir sınav niteliğindedir.

19 Mayıs 2012′ den bu yana yükselen, 29 Ekim ve 10 Kasım’larda devam eden
tam bağımsızlıkçı mücadelenin Isparta ölçeğindeki sınavıdır bu.

Hatırlanacaktır, Isparta İl Genel Meclisi kararıyla Isparta ili Barla kasabası ana yol kavşağına,

  • ”BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” tabelası asılması kararlaştırılmış,
    bu kararın iptaline yönelik ADD Isparta Şube Başkanı dava süreci başlatmıştı.

Isparta’da görülecek olan davanın önemi, dava dilekçesinde

“TÜRKİYE’ nin bütünlüğünü bozacağı kesin olan böyle bir kararın Isparta İl Genel Meclisi tarafından kabulü; özgürlüklerin genişletilmesi, yada bir hakkın kullanılması değil; Anayasal ve yasal düzenin kökten bozulmasıdır. Bu karar ile Türkiye’yi parçalara bölmenin bir adımı atılmış ve örneği oluşturulmuş olacaktır.”

Çünkü Yüksek Mahkemeniz bu kararın uygulanmasına geçit verirse bu yöndeki diğer uygulamaların da önünü açmış olacaktır. Örneğin Menemen’e; “DERVİŞ MEHMET HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ”,  Elazığ-Palu ilçesine “ŞEYH SAİD HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ”, Balıkesir’e “ANZAVUR AHMET İN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” , Tunceli’ye “SEYYİD RIZA HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” Sivas’a “KIYAM IN YAPILDIĞI TOPRAKLARDASINIZ” vb. sloganlarının yazılmasının
yasal dayanağı Mahkemenizce verilmiş olacaktır.”
şeklinde belirtilmişti.

Birçok aşamadan geçen dava  20 Kasım 2012 tarihindeki mahkemede sonuçlanacak. Ya Anayasa da yer alan Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı bir karar verilecek, böylece gericilik kazanacak ya da yurtsever devrimciler Cumhuriyet kazanımlarına
sahip çıkmanın bir örneğini verecek.

Yurtsever devrimciler artık bu türden mücadele zeminlerini, sadece savunma amaçlı değil, yeni bir mevzi kazanmanın pratiği olarak görmek zorundadırlar. Bu pratikte, sağlam örgüt, omuz omuza verilen mücadele, mücadeleyi bir yerden daha ileriye taşıyacak programın uygunluğu test edilme fırsatı bularak, daha kapsamlı bir mücadelenin ve bu mücadelenin başarılma olanağı yaratılacaktır.

Isparta’da görülecek dava da ADD Isparta şube başkanı ve yöneticilerinin yanında olmak, biçimsel olarak onlara destek vermek gibi görünse de, esasında Türkiye’nin yeniden bağımsızlığını sağlamanın, Atatürk devrim ve ilkelerinin yaşamın her alanında etkin olma mücadelesinin içinde yer almak olacaktır. Isparta bir cephedir. Şu anda
bu cephede mücadele eden arkadaşlara tüm ADD şubelerinin destek olma örgütsel sorumlulukları vardır. Yarın başka birimlerde verilecek mücadeleler içinde geçerlidir bu sorumluluk.

20 Kasım 2012’de Isparta da görülecek dava da tüm ADD şubelerinin yüreği, Isparta ADD yöneticilerinin yanında atmalıdır. Başta Genel Merkez yöneticilerinin en azından
bir kısmı olmak üzere, Isparta ADD yakın çevresi ADD şube yöneticilerinin de orada olmaları gerekir. Bu vesile ile ADD şubelerinin bir birleri ile anlamsız rekabet dönemi kapatılarak, birlikte daha iyiyi yapmak, birlikte hedefe güven içinde yürümek dönemi de başlamış olur.

Alanları dolduranlar, 20 Kasım 2012 tarihinde Isparta şube yöneticileri sizleri yanlarında görmek istiyorlar. Siz sayın genel yönetim kurulu üyeleri ADD internet sitesinde
Isparta ADD’nin mücadelesini diğer şube yöneticilerine duyurmanızı, mücadeleye sahip çıkmanızı bekliyorlar.

20 Kasım 2012 bir sınav günüdür.
Bakalım bu sınavdan kimler geçerli not alacaklar. 

TIP BİLİMİNDE ÖNEMLİ BİR İLK


Dostlar
,

Dünyanın en saygın bilimdergilerinden olan NATURE‘da yaymlanan bir makaleden özeti geçen hafta sonu Cumhuriyet Bilim Teknik’te okuduk. Aşağıda paylaşıyoruz.

Geleceğin tıbbı daha şimdiden moleküler temelli olmaya başladı. İnsan kalıtım materyaline hücre içi düzeyde müdahale, bir tür genetik sağaltım (gen terapisi,
genetik tedavi) ya da genetik cerrahi sayılabilir.

Elde artık cerrahın neşteri yok.. İşlemler mikroskop atında mikro düzeyde yapılmkta.
Tıbbiyenin daha 1. sınıfında Hacettepe Tıpta, rahmetli Prof. Dr. Nusret H. FİŞEK hocamız bu olası gelişmelere işaret etmişti. Özde söylediği, GELECEĞİN TIBBININ  KORUYUCU HEKİMLİK TEMELLİ OLACAĞI idi.

Bu öngörü gerçekleşiyor.. Nusret Hocanın pek çok kestirimi gibi.

Yaşamda en gerçek yol göstericinin yine akıl ve bilim olduğunu apaçık görüyor ve yaşıyoruz; büyük Atatürk’ün 80 yıl önce vurguladığı üzere..

Türkiye rotasını bilimsel akılcılığa çevirmeli..
Dinsel takıntıları aşmak zorundayız..

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr.Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================================

TIP BİLİMİNDE ÖNEMLİ BİR İLK..

Bilim insanları ilk kez insana ait bir yumurta hücresindeki mitokondriyal kalıtımının tümünü değiştirdi. Bunun yerine çekirdeği alınan hücre kılıfına bir başka insanın hücre çekirdeği yerleştirildi. Bu yöntemle mitokondrilerde bulunan hastalık riski taşıyan genler yerine sağlıklıları konabiliyor. Bu şekilde kalıtsal hastalıkların anneden bebeğe geçmesi önlenebilecek diyor Amerikalılar (Nature).

Araştırmacılar genetik değişimden geçirilen bazı yumurta hücrelerini dölleyerek
erken embriyo evresine kadar gelişmelerini sağladı. Bu embriyolar anne babalarının kromozomlarını taşımalarına rağmen yabancı yumurta hücresi zarının mitokondriyal genlerine sahip oldu. Bu gen terapisinin insanda da mümkün olduğunu ilk kez gösterdik diyor bilim insanları.

İnsan embriyolarını erken çok hücreli evreden daha fazla geliştirmeye iznimiz yoktu ama sonuç, bu yöntemin mitokondriyal hastalıklarının çocuğa geçmesine önleyecek bir yöntem olabilir diyor Shoukhrat Mitalipov (Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi).
2009 yılında hücre çekirdeği transferi uygulanan Rhesus maymunları sağlıklı olarak dünyaya gelmiş ve o zamandan bu yana da normal bir gelişim göstermişler. Kalıtımımızın büyük bir kısmı hücre çekirdeğinde yer alır ve anne babadan çocuğa geçer. Sperma, hücre çekirdeğini sadece dölleme sırasında aktardığı için,
her insandaki mitokondri annenin yumurta hücresinin hücre plazmasına aittir.

Çekirdek DNA’sındakine benzer bir şekilde mitokondriyal DNA’da da bozukluklar ve hastalıklı değişimler ortaya çıkabilmektedir. Bu tür mitokondriyal mutasyonlar nedeniyle çocukta sağırlık, diyabet tip 1, kalp hastalıkları ve nörolojik bozukluklar gibi ağır hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Kestirimlere göre beş bin ile on bin çocuktan biri mitokondriyal kalıtım hastalığıyla dünyaya gelmekte. Bu sayı yalnızca ABD’de yılda dört bini buluyor. Bu hastalıkların tedavisi ise halen bulunmuyor, bu yüzden hastalık yapıcı mutasyonların çocuğa geçmesini önleyecek bir terapi üzerinde çalışılıyor.

Doğan Kuban : Halk ve Parti..

Dostlar,

Usta yazar, bilge insan Doğan Kuban, geçtiğimiz hafta sonu
Cumhuriyet Bilim ve Teknik ekinde “Halk ve Parti..” başlıklı çok düşündürücü bir yazı yazdı.

Sayın Kuban her hafta böyle yapıyor..

Sayfa düzenini bire bir gazete ile aynı tutmak adına pdf olarak sunuyoruz..

İyi okumalar ve de iyi düşünmeler..
Okumak için lütfen tıklar mısınızz??

Halk_ve_Parti_Dogan_Kuban

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr.Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Gazeteci Ahmet Şık: Çete, Gülen cemaati kaynaklı

Dostlar,

Gazeteci Ahmet Şık aşağıdaki çarpıcı tümceyi kurdu..:

  • “Çete, Gülen cemaati kaynaklı!”
Dikkatle okunmöası gereken cesur ama dengeli bir söyleşi..
Gerçekler bir bir ortaya saçılacak ve ülkemiz bu deli gömleğini de yırtacak..

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 =========================================


Gazeteci Ahmet Şık: Çete, Gülen cemaati kaynaklı!

Gazeteci Ahmet Şık, 12 Mart’ta tahliye olmasının ardından ilk kez konuştu.

375 gün tutuklu kaldıktan sonra 12 Mart 2012 tarihinde tahliye edilen gazeteci Ahmet Şık, SKY Türk 360’ta yayınlanan  Şimdi Söz Sizde programına konuk oldu.

TÜBİTAK’ın Odatv davası için hazırladığı ikinci rapor hakkında konuşan Şık, 2. raporun ilkinden daha anlaşılmaz olduğunu söyledi.

‘Komplo’nun devlet içinde bir çete tarafından kurulduğunu vurgulayan Ahmet Şık,

“Bu çetenin Gülen cemaati kaynaklı olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu. Cemaate karşı olmadığını söyleyen Şık, “Herkes inancını serbestçe yaşamalı.
Fakat cemaat içinde yer alıp çete faaliyeti yürüten kamu görevlileri var”
 dedi.

Şık’ın programdaki konuşmalarından satırbaşları şöyle:

– Bir aracı vasıtasıyla cemaatle görüştüm. Tutuklanmam dolayısıyla Fethullah Gülen’in
çok üzüldüğünü söyledi. Ben de ‘madem öyle Fethullah Gülen bir açıklama yapsın’ dedim. Açıklama yapamaz dendi.

  • Bir iyilik hareketi olduğunu söyleyen Cemaat; neden Orduda ve yargıda kadrolaşmayı bu kadar önemli buluyor??

– Bu ülkede geleneksel olarak her iktidar birilerini fişliyor.

– Kitapta iddia ettiğim şeyler yalansa bana dava açsınlar. Fişleme kayıtlarının soruşturulmasını istiyorum.

Ergenekon örgütüne üye olmadan örgüt adına faaliyet yürütmekle suçlanıyorum… Kimsenin haddine değil bana talimat vermek. Ben bağımsız gazeteciliğe her zaman
önem veririm. Gazetecilik cesaret ister.

– İktidarlar değişse de bu ülkede anlayış değişmiyor. Mesele sopayı kimin tuttuğu değil, sopanın kendisi.

Bizi tutuklayan savcı çok büyük hukuk katliamlarına imza atmış birisidir. Açıklayamayacağımız deliller var demişlerdir. 13 imzasız word belgesi, 212 haber
ve yorum, 247 telefon görüşmesi ve yayınlanmamış kitaptan oluşuyor deliller.
Gazete haberleri delil olarak gösteriliyor. Hüseyin Gülerce’nin yazısı bile suç delili… Ortada bir suç yok ve gazeteci arkadaşlar 22. aylarını dolduruyorlar içeride.
Kanaat üstüne hüküm giydiren bir anlayış var. Bu Tutuklu Öğrenciler ve KCK
davalarında da böyle…

  • Polis-yargı eli ile faşizan bir sistem oluştu.

– Tahliye olduğumda ilk zamanlar çok sevindim. 16. adımım vardı artık…
Ama ben utanıyorum dışarıda olduğuma.
İnsan özgür olduğu için utanır mı…

Kozinoğlu’nun cezaevinde ölümünü karanlık buluyorum.

– Haklı olduğum bir durumda hiçbir zaman kavgadan kaçmadım,
bu sefer de kaçmayacağım.

– Fenerbahçe davası da haksızlıklar barındırıyor.

– Tandoğan Meydanı’nda ‘Ordu Göreve’ pankartı açanlara Ergenekon savcıları dahil
kimse dokunamadı. Irkçı, darbe çığırtkanlığı yapan Türk Solu dergisi çevresinin gerçekten mercek alınmasını istiyorum.

– Tehdit almadım, dinlenildiğimden ise kuşkum yok.

– Hepsi birbirinden değerli 5 avukatıma minnettarım.

– Dışarıdaki Gazeteciler adıyla örgütlenen ve mücadeleye devam eden arkadaşlarımın çabasını çok değerli buluyorum.

– İnsanlar KCK basın davasını da mutlaka takip etmeli.

– Bu süreç içinde kırıldığım insanları söylemeyeceğim, onlar kendilerini biliyorlar.
Kimin dost, kimin hain olduğunu öğrendik.

– Cezaevlerine yapılan Hayata Dönüş operasyonu için sadece Ertuğrul Özkök değil
tüm basın suçlu.

– Ben BirGün’de köşe yazarlığı değil muhabirlik yapacağım.

– Çetelere karşı bir insanım ve bu komployu kuranların yargılanmasını istiyorum.

– Kimseye gazetecilik öğretmek kimsenin haddi değil.

– Gönlümden geçen bütün gazetecilerin tahliye olması.

İnsanlar kendilerini açlık grevi yaparak ifade etmeye çalışıyorsa sistemi sorgulamak gerekiyor. (Cumhuriyet Haber Portalı, 15.11.12)

YİTİK SEVGİLİ!

YİTİK SEVGİLİ!

Derelerim vardı benim;
Yeşil sahilli, durgun sulu,
Mor kumlu derelerim.
Nazlı gelin gibi akardı,

Kıvrıla, kıvrıla yatağında.
Durgun sularında Nilüferler
Nergis aşklarıyla âşık.
Beyaz masumluğunda gelinliğinin

Biribirine hayran bakardı.
Ağustos ayında bir sıcak gündü;
Bir kuru yatak ve bir kuru dere.
Nerde Yeşil söğütlerim,

Nerde o canım akıntı,
O canım Nilüferler nerde?
Gitti masumluğunca gençliğinin,
Geride çakıllar, kederler kaldı.

Gitti mutluluğunca sevginin,
Geride yangının külleri kaldı.
Ocak başında bir yaşlı kişi;
Kuru Nilüfer yaprakları elinde;

Dilinde duaların en güzeli adın.
Gözleri sevgi pınarı,
Bahar ırmakları gibi derin,
Hüzünden de yemyeşil.

Ocak başında bir yaşlı kişi;
Yitirilmiş sevgilerin en güzeliyle
Öylece kaskatı, öylece derin.

Osman Türkoğuz
osmanturkoguz@gmail.com
İzmir; 24 Mart 2012

BALYOZ DAVASINDA HALKTAN SAKLANMAYA ÇALIŞILAN GERÇEKLER


Dostlar
,

Vardiya Bizde Platformu‘ndan bize ulaşan çağrı ve metinn aşağıda.
En üst düzeyde duyarlı olmak da insanlık ve yurttaşlık ödevimiz.. 

17 Kasım 2012 Cumartesi günü SESSİZ ÇIĞLIK Eylemi Ankara Sakarya Caddesinde
Taş Ankara Heykeli’nin altında saat 13.00-14.00 arasında yapılacak.. 

Ekte yer alan Balyoz Davasındaki tutarsızlıklardan bazılarının yer aldığı metin el bildirisi halinde halka dağıtılacaktır. 

Tüm dostlarımızı dostlarıyla ve Türk bayraklarıyla birlikte bekliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================================
BALYOZ DAVASINDA HALKTAN SAKLANMAYA ÇALIŞILAN GERÇEKLER

   Değerli Halkımız,

  • Bu davayla ilgili 2000’e yakın sahtecilik iddiası olduğunu ve bunların yurtiçi ve yurtdışı seçkin bazı kurumlar (ARSENAL, ODTÜ, YTÜ, BOĞAZİÇİ ve MARMARA Üniversitesi gibi) ve bilirkişilerce ispatlandığını
    BİLİYOR MUSUNUZ?
  • İddianamede suç atfedilen belgelerin tamamının imzasız ve CD’ler içinde kayıtlı dijital belgeler olduğunu BİLİYOR MUSUNUZ?
  • Atılı suç döneminde yurtdışında bulunan ve iddia edilen suç konusu faaliyetlerde bulunmasının maddeten mümkün olmadığı belgeler ile kanıtlanmış olan sanıklara bu davada hüküm verildiğini
    BİLİYOR MUSUNUZ?
     
  • Sanıklar tarafından hazırlandığı iddia edilen CD’lerin üzerinde
    hiçbir sanığın parmak izine rastlanmadığını BİLİYOR MUSUNUZ?
     
  • İddia makamının mahkemeye yaptığı 360 talepten 358’inin kabul edilip,
    buna karşın savunma makamının yaptığı 943 talepten sadece 7’sinin
    kabul edildiğini (tarafsız ve adil yargılama!) BİLİYOR MUSUNUZ?
     
  • Balyoz diye bir seminer olmadığını; 1.Ordu’da 2003 yılında icra edilen seminerin adının 1. Ordu Plan Semineri olduğunu BİLİYOR MUSUNUZ? 
  • Sahte Balyoz harekat planının seminerde provasının yapıldığının
    iddia edildiğini ama seminere ait olan kayıtların hiçbirinde Balyoz isminin geçmediğini BİLİYOR MUSUNUZ?
     
  • Seminere Ankara’dan katılan (Genelkurmay Başkanlığınca görevlendirilmiş) 15 gözlemcinin seminerde usule aykırı hiçbir şey olmadığını ve her şeyin normal seminer kapsamında geçtiğine dair rapor hazırladıklarını
    BİLİYOR MUSUNUZ?
     
  • Diğer tüm tanıklar gibi, iddianamede darbeyi önlediği iddia edilen
    Aytaç Yalman’ın ben Balyoz’u ilk defa 2010’da mahkeme süreciyle birlikte duydum dediğini BİLİYOR MUSUNUZ?
     
  • Mahkemenin, savunmanın tüm ısrarına rağmen Aytaç Yalman’ın tanıklığını reddettiğini BİLİYOR MUSUNUZ? 

BUNLARI BİLİYORSANIZ;

Bir Bakan’ın kardeşinin, elektronik ortamda gönderilen bir mail sonucunda
beş gün hapis yapması sebebiyle yaptığı açıklamada haklı bir tepki göstererek
“O olayda belgenin altında imzası mı var? İmzasız bir belge ne ifade eder?” dediğini ve kardeşinin haksız yere hapiste yattığı beş günün hesabını sorarken
iki seneye yakın bir zamandır tamamı imzasız belgeler ile hapiste yatan askerlerimizin hesabını kimin vereceğini hiç DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

TAKDİR YÜCE TÜRK MİLLETİNİNDİR.
Vardiya Bizde Platformu 

Muharrem İnce’nin konuşması


Dostlar
,

Muharrem İnce’nin konuşmasını izlemek çok yerinde olacak..

Öneririz..

http://video.muhalifgazete.com/686_1_video.htm (tıklayarak videoyu izleyebilirsiniz..)

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net