Etiket arşivi: www.ahmetsaltik

Sağlık sistemi insan onurunu hiçe sayıyor

Sağlık sistemi insan onurunu hiçe sayıyor

Av. Oya Tekin

oyatekin@oyatekin.av.tr
YURT Gazetesi, 14 Haziran 2018

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

24 Haziran seçimlerine günler kala, yurttaşın sıkıntı çektiği en önemli konuların başında sağlık sistemi geliyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, uygulamaya konulduğundan bu yana, sağlık hizmetlerinde eşitlik ve sağlık hizmetlerine erişim açısından son derece başarısız bir sınav vermiştir.
Yurttaş sağlık hizmetlerine ne coğrafi olarak, ne uygun bina, donanım, ilaç ve tıbbi malzemenin sağlanması olarak erişebilmiştir.
Hizmetin ücretsiz sunulması açısından da, beklentilerini karşılaması açısından da sistem sınıfta kalmıştır.
Bu tablo hem devlet hastanesinde, hem şehir hastanesinde, hem de özel hastanelerde geçerlidir.
Zira acil sağlık sorunu olan yurttaşlar, devlet ve şehir hastanelerine gittiklerinde uzun kuyruklarla karşılaşırken, özel hastanelerin acil servislerinde ise başta fahiş faturalar olmak üzere, tüyler ürperten uygulamalara maruz kalıyorlar.
İktidar partisi, geçmişte hastanelerde yaşanan kuyrukların artık yaşanmadığını söylüyor.
Doğru, çünkü o kuyruklar artık telefon başında yaşanıyor!
İnsanlar en ufak bir randevu alabilmek için kimi zaman aylarca bekliyorlar.
Düşünün, bunu acil tedavi gerektiren rahatsızlığı olan hastalar da yaşıyor.
Ben sık sık, devlet hastaneleri, şehir hastaneleri ve özel hastanelerin acil servislerine gidip yerinde görür, vatandaşla konuşurum.
Hiç şaşmaz, devlet hastanesine her gidişimde, acil servise girdiğimde tam bir kaosla karşılaşırım.
İnsanlar hak ettikleri hizmeti hiçbir zaman alamıyor, yarım yamalak bir tedaviyle gönderiliyorlar.
Şehir hastanelerinde de tablo farklı değil.
Buralarda da, günün en tenha olması beklenen öğle saatlerinde bile, acil servis kuyruğunun dışarı taştığını görüyorum.
Ultra lüks binalara milyonların yatırıldığı bu hastanelerde vatandaş çile çekmeye devam eder.
Özel hastanelerin durumu ise hepimizin malumu…
Hastaya acil durumunun sona erdiğine ilişkin taahhütname imzalatarak, hastadan fahiş ücretler talep eden özel hastaneler mi dersiniz, olmayan hastanın yatışını göstererek devleti dolandıran mı, otopark ücreti için yurttaşı sıkboğaz eden mi?
Yani özel hastanelerin azımsanmayacak bir bölümü ne yazık ki, hasta haklarını da ezip geçiyor insan onurunu da. O nedenle diyoruz ki, gelin 24 Haziran’da bu gidişata bir son verelim.
Ne hasta haklarımızın ne de insan onurumuzun bu şekilde ayaklar altına alınmasına izin vermeyelim!
======================================
Dostlar,

Yazar Sayın Av. Oya Tekin bizim de yaramıza dokundu..
Türkiye son derece kritik bir baskın – tuzak seçime sürüklenirken CB adaylarının – partilerinin gündeminde SAĞLIK hemen hemen yok gibi!
5 temel – öncelikli sorun tanımlanıyor genelikle ve SAĞLIK aralarında yok.
Bu hazin bir durum..
Biz bile, 41 yıllık hekim ve tıp fakültesi öğretim üyesi olmamıza karşın, Fakültemizdeki meslektaşlarımızdan randevu ve sağlık hizmeti almada zaman zaman ciddi biçimde zorlanıyoruz. Özel muayene – işlem ücreti istendiği bile oluyor ne yazık ki!

ŞEHİR HASTANELERİ, bu ülkeye ve halka kurulan en büyük küresel tuzaklardan biridir.
Bu sitede konu hakkında onlarca yazı bulunabilir.. Konferans videolarımız, power point yansılarımız, TV program kayıtlarının erişkeleri.. Hatta manşette uzun süredir tuttuklarımız halen var.

  • ŞEHİR HASTANELERİ açıkça bir talandır!

Talanın boyutları birkaç on yıl içinde yüzlerce milyar dolara erişebilir!
Artık salt kısa erimde yandaşlar ve küresel sermaye ortaklıkları değil; orta uzun erimde bunların gelecek kuşak çocuklarının da haksız – haram refahları masum halkın sırtından güvencelenmektedir! Hükümetler halkın sağlığını korumak yerine, bu talan kurumlarına HASTA VAAD EDER sefilliktedir. Bedeli de elbette bu hastaneleri kullansın – kullanmasın halkın vergilerinden ödenmektedir.

  • Bu UTANÇ VERİCİ BİR KİTLESEL – TOPLUMSAL HARAÇTIR!
  • ŞEHİR HASTANELERİ AÇIKÇA KÜRESEL SERMAYEYE VERİLEN KAPİTÜLASYONDUR ve Lozan Anlaşmasına da aykırıdır!

CB adayları ve siyasal partiler bu temaları halka işlemek iktidardan hesap sormak zorundadır! İktidar değişikliğinde bu küresel talanın durdurulacağı sözü halka verilmelidir.

Yineleyelim; AKP’nin Haziran 2003’ten bu yana 15 yıldır dayattığı SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI IMF – Dünya Bankası dayatmasıdır; özgün adı Health Transformation‘dur. Şehir Hastaneleri talanı, bu kökü dışarıda programın 2. aşamasıdır.

AKP’nin sağlık politikası asla yerli – milli değildir; kendisine dikte edilmiştir.

AKP iktidarı, sağlıkta da bu küresel soygun politikalarının taşeronudur!

Oysa Erdoğan, nasıl oluyorsa, “biz yerli ve milliyiz” diyebilmektedir!? Utandırıcıdır!

İşte ülkemiz günümüzdeki ağır – kritik ekonomik bunalım ortamına böyle sürüklenmiştir!
Sağlık sektörü, kayıt içi – dışı toplamda ulusal gelirin 1/10’unu yutmaktadır. Bu para geçen yıl 80 milyar Doları aşmıştır! Ama insanımızın sağlık düzeyi göstergeleri ilk 60-80 ülke içine zor giriyor. Bunca para kimlere rant olarak aktarılıyor halkın sağlığı hiçe sayılarak??

Sevgi ve saygı ile. 15 Haziran 2018, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

Üniversitenin Yiten Onuru

Dostlar,

Yeni üniversiteler yasası da hazırlanıyor. AKP iktidarı toplumun irili ufaklı tüm ama tüm burçlarına bayrağını dikmeye kararlı. Gözükara gidiyor.. Mutlak bir egemenlik = totaliter diktatörlük peşinde.

YÖK başkanı Gökhan Çetinsaya, kendisine yüklenen misyonu yürütüyor.
AKP 10 yıldır YÖK düzenine dokunmadı. 1 elin parmaklarından daha az oy alanları bile rektör atamaktan çekinmedi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül..

Şimdi zamanıdır. 1946 yılının Üniversietler yasasının bile çoook gerisinde, özellikle küresel semayenin buyrumu (direktifleri) bağlamında bir sitem çatılıyor.

Hem de tartışmaya açılıyormuşçasına görünüm yaratarak bildiğini okuyarak..

TÜBA ve TÜBİTAK‘tan sonra üniversiteler de AKP iktidarına biat ettirilecek.

Dolayısıyla Türkiye akla ve bilime dayalı bir toplum olmaktan çıkarılacak; postmodern ulema-medrese düzenine geçilecek.

Niyet ve gidiş vahim, durdurulması ise zorunlu..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 1.11.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

HUKUK POLİTİKASI

Hayrettin Ökçesiz
okcesizhayrettin@gmail.com
http://okcesizhayrettin.blogspot.com

  • Yüksek Öğretim Kurulu geçenlerde “Yükseköğretimi Yeniden Yapılandırma Yasa Tasarı Taslağı” adını verdiği bir metni rektörlüklere göndererek, öğretim üyelerinin alelacele görüşlerini bildirmelerini istemiş…

Üniversitenin Yiten Onuru

Her akla gelenin içine doldurulduğu; herkese bir sus payı veriyor olmakla, asıl niyetin bir güzelce gizlendiği ve böylelikle kurnazca toparlandığı, ama yine de her şeyin torbadan pervasızca başını çıkardığı kaba bir metin… Yasa metni yazma tekniği anlamında bir taslak olmayan bu yazıyı bir kez daha okudum. Evirdim, çevirdim ve bunun aslında çok kesin bir niyet açıklaması olduğu kanısına vardım. Şaşırtmalara kimse aldanmasın. Yapılmak istenen çok açık bir biçimde yazılmış. Bizden on gün içinde görüş istenmesi de, düşüncelerimizin bir öneminin olmayacağını gösteriyor.
Kısa zamanda yeni bir yasa zaten çıkarılacakmış. Yüzbin öğretim elemanından güya bekledikleri yüzbinlerce sayfalık bir görüş bildirimini ne zaman okuyup değerlendireceklerini de düşünmüş olmalılar. Gelirse, sanırım çöpe gidecek. Asıl hesap, her zaman olduğu gibi, büyük bir çoğunluğun herhangi bir görüş bildirmeyeceğidir. Belli ki, usulen soruluyor. Metnin içerik ve yapısından, görüş toplama sürecinin ve yönteminin ciddiyetsizliğinden kimsenin kalemini oynatmayacağı açıktır. Metinde büyük laflar, basmakalıp laflar, klişeler gırla gidiyor. Bir pazarcının kendi aklınca parlattığı dolgun mostralıkların arkasındaki çürüklerin kokusunu hemen alıveriyorsunuz.

Bir denek taşından söz edeyim, 1946 yılından:

“1. Madde – Üniversiteler; fakültelerden, enstitü, okul ve bilimsel kurumlardan oluşmuş, özerkliği ve tüzel kişiliği olan yüksek bilim, araştırma ve öğretim birlikleridir. Her üniversitenin genel özerkliği ve tüzel kişiliği içinde, o üniversiteyi oluşturan fakülteler de, bu kanun hükümlerine göre bilim ve yönetim özerkliğine ve tüzel kişiliğe sahiptirler.

3. Madde – Üniversitelerin görevleri şunlardır;

a) öğrencilerini, bilim anlayışı kuvvetli, sağlam düşünceli aydınlar ve yüksek öğrenime dayanan mesleklerle türlü bilim ve uzmanlık kolları için iyi hazırlanmış bilgi ve deney sahibi elemanlar, Türk devriminin ülkülerine bağlı ve millî karakter sahibi vatandaşlar olarak yetiştirmek.

b) Memleketi ilgilendirenler başta gelmek üzere, bütün bilimsel ve teknik meseleleri çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek inceleme ve araştırmalar yapmak, bu çalışmalarda ilgili milli bilim ve araştırma kurumları ile ve yabancı veya uluslararası benzer kurumlarla işbirliği etmek.

c) Memleketin türlü yönden ilerleme ve gelişmesini ilgilendiren bütün meseleleri hükümetle ve kurumlarla da elbirliği etmek suretiyle öğretim ve inceleme konusu yaparak sonuçlarını umumun faydalanmasına sunmak ve hükümetçe Millî Eğitim Bakanı vasıtasiyle istenecek incelemeleri yaparak düşüncelerinibildirmek.

d) Araştırma ve incelemelerinin sonuçlarını gösteren, bilim ve tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayımları yapmak; yardımcılara, doktora adaylarına ve öğrencilerine yaptırmak.

e) Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici bilim verilerini sözle ve yazı İle halka yaymak”…

  • Üniversite onuruna, tam özerkliğe, doğrudan seçmeye ve seçilmeye dayalı bir “Üniversiteler Kanunu”ndan 66 yıl sonra bugün nerelere savrulduğumuzu hemen görüveriyorsunuz:
  • Bilim özgürlüğü sıfır, 
  • düşünce özgürlüğü sıfır, 
  • Aydınlanma sıfır, 
  • eleştirel akıl sıfır, 
  • akademik özgürlük sıfır, 
  • akademik özerklik sıfır, 
  • yönetsel özerklik sıfır, 
  • mali özerklik sıfır, 
  • seçme seçilme hakkı sıfır, 
  • yönetime katılma sıfır, 
  • araştırma özgürlüğü sıfır, 
  • parasız öğrenim sıfır, 
  • öğrenimde fırsat eşitliği sıfır, 
  • hümanizm sıfır, 
  • hümanist, insancıl, insancı, laik olmak sıfır, 
  • hukuk devleti, hukukun üstünlüğü sıfır, 
  • dayanışma, kamu yararı sıfır, 
  • bilim hukuku, bilim ahlakı, bilim felsefesi, evrensel değerler, insan onuru, hepsi sıfır… 

Bilimin alınıp satılabileceğini sanan bir bezirgan kafasıyla düzülmüş bu metni taradığımda bilgisayarımın bana verdiği sonuçlar bunlar… Siz de pek çok sıfır bulacaksınız, bundan eminim.

Bir denek taşı daha: Düşüncelerimizden gerçekten yararlanmak istiyorlarsa, bunu bize, yönteminde ve değerlendirilmesinde saydam, izlenebilir, denetlenebilir bir görgül araştırmayla sorabilirler. Görelim bakalım, karşımızdaki kuzu mu, postu mu?