Etiket arşivi: (Uluslararası Ceza Mahkemesi – International Criminal Court ICC – Rome

‘Erdoğan diktatör; IŞİD’i destekliyor’

BAE-Türkiye ilişkileri gergin:
‘Erdoğan diktatör; IŞİD’i destekliyor’

Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin gergin olduğu,
BAE basınında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “diktatör” dendiği ve BAE yetkililerinin Türkiye’yi IŞİD’i desteklemekle suçladığı söyleniyor.

BAE-Türkiye ilişkileri gergin: 'Erdoğan diktatör, IŞİD'i destekliyor'

Middle East Monitor tarafından yapılan habere göre, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ilişkiler gerginleşerek krize dönüşmeye başlıyor. İlişkilerin Müslüman Kardeşler bağlantılı Muhammed Mursi indirildiğinden beri gergin olduğu belirtilirken, son seçimlerde de BAE basınının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için “diktatör” dediği bildiriliyor. BAE’nin Türkiye’yi IŞİD’i desteklemekle de suçladığı bildirilirken, Libya’da yakalanan bir BAE casusunun üzerinden Trablus’daki Türkiye elçiliğinin haritasının çıktığı belirtiliyor. BAE’nin Türkiye’nin Libya’daki gruplara silah sağladığını da açıkladığı söylenirken, Türkiye’nin gerekli görmesi durumunda bu suçlamalara dair resmi bir açıklama yapacağı aktarılıyor.

Suriye: Terörün en büyük destekçisi Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’dir Suriye BM Daimi Temsilcisi, Suudilerin BM gündemini getirdiği “Suriye’yi kınama” tasarısına karşı sert bir konuşma yaptı. Temsilci, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yi terörün en büyük destekçisi olmakla suçladı.

Suriye: Terörün en büyük destekçisi Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye'dir

Suriye Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Beşar Caferi, BM’de çok sert bir konuşma yaptı. Suudi Arabistan tarafından BM gündemine getirilen ve kabul edilen “Suriye’nin insan hakları ihlalleri dolayısıyla kınanması”na ilişkin tasarıya ilişkin konuşan Caferi, Körfez ülkelerini ve Türkiye’yi suçladı.

Caferi, Suriye’deki insan haklarını ihlal eden terörist örgütlerin desteklenmesinden
– Suudi Arabistan,
– Katar ve
– Türkiye’nin birinci dereceden sorumlu olduğunu kaydetti.

Kendi vatandaşlarına ve yabancılara karşı korkunç bir insan hakları sicili olan Suudi Arabistan’ın insan haklarından sözedebilecek son ülke olduğuna dikkat çeken Caferi, Suriye’de ve başka dünya başkentlerinde terör estiren Vahhabi-tekfirci teröristlerin en önemli mali destekçisinin Suudiler olduğunu vurguladı. Caferi, Suriye’nin 1969 yılından bu yana Sivil ve Siyasi Hakları Uluslararası Sözleşmesi’nin imzacısı olduğunu, ancak Suudi Arabistan’ın hala bu sözleşmeye imza atmadığını hatırlattı.

*****

Beşar Esad: IŞİD’in atar damarı Türkiye

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, yaptığı açıklamada IŞİD’in atar damarının Türkiye olduğunu söylerken, Erdoğan’ın Osmanlı’yı canlandırma hayaliyle, Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere çanak tuttuğunu ifade etti.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Çinli Phoenix TV’ye konuştu.
Suriye’de yaşananların bir halk savaşı olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Esad,
halk savaşı diyebilmek için toplumun muhtelif bileşenleri arasında bir çizginin olması gerektiğine dikkat çekerken, Suriye’de ise ne etnik, ne dinsel ne de siyasal farklı bileşenler arasında bir ayrım çizgisinin bulunmadığını belirtti.

Beşar Esad Suriye’de dünyanın 100’den çok ülkesinden gelen ve yabancı devletlerce desteklenen tekfircilerin bulunduğunu ifade etti.

‘ORDU TÜM BÖLGELERDE İLERLEME KAYDEDİYOR’

Son dönemde ilerleyen ordu operasyonlarına da dikkat çeken Esad, Suriye Ordusu’nun tüm bölgelerde ilerleme kaydettiğini ancak Suriye topraklarını tamamında etkin olmadıklarını söylerken bunu da kimi cihatçı gruplara yabancıların verdiği askeri ve beşeri yardıma bağladı.

Esad, koalisyon uçaklarının kimi bölgeleri bombaladığı dönemde cihatçı grupların
kaçmak yerine daha da yayıldığını söyledi.

‘MİLİTAN AKIŞI TÜRKİYE’DEN’

Suudi Arabistan’da gerek krallık ailesi gerekse Vahhabi ideolojiye sahip başkaları tarafından IŞİD ve benzeri örgütlere finans sağlandığının herkes tarafından bilindiğini ifade eden Esad;

lojistik destek, çalıntı petrolün satışı, yabancı savaşçıların akışının ise
tamamıyla AKP desteği ile Türkiye üzerinden yapıldığını belirtti.

Esad IŞİD ve daha başka örgütlerin Türkiye’yi arka bahçe olarak kullandıklarını belirtti. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar olmaksızın IŞİD’in devam etmesinin kesinlikle mümkün olmadığını belirten Esad; IŞİD’in Suriye’de halk tabanı olmadığını da sözlerine ekledi.

Esad tekfircilerin silah ve terörle bir kısım bölgeleri ele geçirdiklerini ifade ederken, bu radikal örgütlerin pratikte güçlerini Türkiye’den aldıklarını, Erdoğan ve Davutoğlu’nun da kişisel olarak onları desteklediklerini söyledi.

‘IŞİD’İN ATAR DAMARI TÜRKİYE’DİR’

Tekfirci örgütlerin petrol satışını nasıl yaptıklarına ilişkin soruya ilişkin de konuşan Esad, bunun temel olarak Türkiye üzerinden yapıldığını belirtti.

Gerek satış, gerekse mali hesaplarda Türkiye’nin temel rolü oynadığını ifade eden Esad, paranın ise Türkiye hükümetinin yanı sıra Katar ve Suudi Arabistan’dan geldiğini, IŞİD’in atar damarının Türkiye olduğunu vurguladı.

IŞİD Petrolü Türkiye’den gidiyor..

‘ERDOĞAN OSMANLI’YI CANLANDIRABİLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜ’

Beşar Esad; Erdoğan’ın Tunus, Libya ve Mısır’da ihvancıların (Müslüman Kardeşlerin) yönetimi ele geçirdiklerini görmesiyle Suriye’de de bunu başarıp böylece Osmanlı’yı yeniden canlandırabileceğini düşündüğünü söylerken, Erdoğan’ın bunu ‘Osmanlı’ adı altında değil de İslami bir isim altında yapmaya çalıştığını, bunun önündeki tek engel olan Suriye’yi
yok etmeye çalıştığını ifade etti.

Yurt Gazetesi, 23.11.2015
http://haber.sol.org.tr/dunya/besar-esad-isidin-atar-damari-turkiye-136972 

=====================================

Dostlar,

Daha ne söylensin ve yazılsın??

Erdoğan’dan başlayarak AKP, Davutoğlu da dahil gırtlağına dek suça bulaşmış.
İnsanlığa karşı suç, terör suçu üstelik.
Uluslararası Ceza Mahkemesi‘nde yargılanmayı gerektiren suçlar bunlar..

Biz söylersek suç oluyor, “nerden biliyorsun?” deniyor..
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad söylüyor bunları..
Son derece ciddi savlar ve ad vererek Erdoğan ve Davutoğlu’na suçlamalar.
Hem de uluslararaı basının gözünün içine baka baka..
Üstüne basa basa ve yineleyerek..
Yarın bir gün bu ülke (Suriye) Uluslararası Ceza Mahkemesi‘nde Erdoğan ve Davutoğlu hakkında dava açacak belki de.. Yanılmıyorsak bir girişim yapıldı bile.

Geçelim Erdoğan’ı, Davutoğlu’nu (kişisel sorumlulukları nedeniyle);
dahası, BM’de Türkiye’nin “haydut devlet” ilan edilmesi ve kınanması için
karar önerisi sunacak Suriye belki de..

Türkiye’de IŞİD bağlantılı cinayetlerin, toplu kırımların asıl sorumlusu da böylelikle
ortaya konuyor; KRAL ÇIPLAK diye haykırıyor Suriye Devlet Başkanı Beşar ESAD!

Bu bir ALARM durumudur.
Türkiye insanlarının can ve mal güvenliği IŞİD terörü üzerinden kalmamıştır, sağlan(a)mamaktadır; çünkü sorumlusu IŞİD’e her tür desteği verdiği ileri sürülen
siyasal iktidardır; AKP ve yöneticileridir.
Soruna önce çok acı da olsa tanıyı koyalım ki, sağaltım bulabilelim..
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en karanlık sayılabilecek dönemlerini yaşamakta..
Ama eminiz bu kadim halk, bu lanetli çemberi de kıracak ve sorumluları
İstiklal Mahkemelerinde bir kez daha yargılayacak..
Gün ola harman ola..

Sevgi ve saygı ile.
23 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

EMPERYALİZMİN MAŞASI IŞİD’in VAHŞET ÖTESİ KATLİAM FOTOLARI ve AKP – RTE’nin Sorumluluğu


EMPERYALİZMİN MAŞASI IŞİD’in VAHŞET ÖTESİ KATLİAM FOTOLARI
ve AKP – RTE’nin Sorumluluğu : NE YAPMALI??


Dostlar
,

Yüreğiniz kaldırır – kaldırmaz, çok acı gerçekle yüzleşmek zorundayız..

IŞİD, emperyalizmin Ortadoğu’da iğrenç emellerine alet etmek üzere yarattığı bir canavar ve şimdilerde hizadan çıkmış durumda.. Elde ettiği denetimsiz güçle
Irak’ta petrol bölgelerine el koyunca, Irak ve Suriye’de hatırı sayılır büyüklükte toprakları
işgal edince, emperyalizm kendi yarattığı canavarı infaz etmek istiyor..
Fakat yine maşa kullanarak..

Türkiye’yi ve TSK’yı ateş ve kan deryasına iterek..

Kendileri havadan bombalama vb. tek 1 askerlerinin canı yanmamak üzere postmodern savaş yöntemleri izlerken; Türkiye’ye dönük mide bulandıran bir şantaj ve tehdit kampanyası ve baskısı yürütüyorlar..

Şimdi gerçekleri apaçık söyleyelim :

1. IŞİD, kökeni El Kaide olan Afganistan’ın derinliklerinde yeşertilen ve Rusya’ya karşı kullanılan, SSCB’yi güneyden İslami – yeşil kuşakla çevirmeyi amaçlayan
sözde ILIMLI İSLAM – YEŞİL KUŞAK projesi
nin silahlı gücüdür. Bu amaçla yıllarca başta ABD olmak üzere kullanılmıştır. Irak’ın 1. işgalinden sonra (1991) -emperyalistler buna “Koalisyon Güçlerinin 1. Körfez Savaşı” diyerek bilgi kirliliği (dezenformasyon) hedefli retorik propaganda yapıyorlar- El Kaide ve türevlerinin İslami – Dinci duyarlıklarının ağır basması, SSCB’nin dağılmış olması (21 Aralık 1991), anti-komünist motivasyon kaynağının ortadan kalkması gibi nedenlerle Afganistan’ın derinliklerinde hatta başkent Kabil’de bile dönüp “sahiplerini ısırmaya” (!) başlamışlardır.

“Stratejik müttefik” (!) Türkiye imdada yetiş(tiril)miş ve El Kaide,
Afganistan’a yollanan TSK Görev Gücü‘nün çok önemli katkılarıyla dizginlenmiştir. Etkisizleştirilmesi ise ancak 11 Eylül 2001 NewYork’ta Dünya Ticaret Merkezi’nin
İkiz Kuleleri ve 3200+ masum ABD’li feda edilerek oluşturulan tepkisel sosyal-psikolojik algı yönetimi ortamında olanaklı olabilmiştir.

2. Sonrasında, ElKaide lideri Usame Bin Ladin, Pakistan’da özel bir operasyonda, silahsız iken ABD operasyon timlerince infaz edilmiştir (2 Mayıs 2011). Oysa yakalanıp yargıya verilebilirdi; bu süreçte tehlikeli itiraflar gelecekti ve ABD bunu göze alamazdı. Operasyon canlı yayınla Başkan Obama ve ekibince izlenerek ayırca Dünyaya bir propaganda daha yapılmıştır ve en temel isanlık hakkı olan “yaşam hakkı”, doğrudan bu hakkın sözde sahiplerince göz göre göre çiğnenmiştir. Suça (cinayetlere!) karıştırılan çok sayıda ElKaide militanı da Guantanamo’da yargılanmadan, yıllardır savaş tutsağı işlemi görerek kamplarda ölüme mahkum tutulmaktadır.

3. Ortadoğu’nun sürekli biçimde denetimli istikrarsızlık (controlled instability) içinde tutulması Bat emperyalizmi için vazgeçilmez strateji olduğundan, ElKaide’nin türevleri alınarak El Nusra ve ardından IŞİD cihatcıları yaratılmıştır. IŞİD militanları en azından 10 yıldır uygun ortamda beslenip – büyütülmüşlerdir. En katı, ilkel, insanlık dışı vahhabi koşullandırmalarla insan kasabı olarak özellikle eğitilmişlerdir. İçlerine sızmış yabancı Batılı kışkırtıcı ajanlar hiç de yabana atılamaz

4. Türkiye’de AKP – RTE, boyuna posuna bakmadan bu bataklıkta bölgesel hegemonya düşü görerek ÖSO (Özgür Suriye Ordusu), Hamas, Müslüman Kardeşler (İhvan) ve giderek IŞİD ile organik bağ kurarak bu örgütleri kendilerince yönlendirmeye çabalamışlardır. Her türlü silahlı, lojistik, akçal (parasal), ulaşım, sağlık, psikolojik, politik, diplomatik… örtük destek verilmiştir. Bu politik – diplomatik kanlı kumarın kurucu aktörü Ahmet Davutoğlu‘dur.. Son 10 yıldır etkin olarak sahnededir.
Geriye doğru 5 yıl Dışişleri Bakanı, ondan geriye 5 yıl da Dışişleri danışmanıdır. RTE’nin Halifelik – NeoOsmanlıcılık hezeyanlarını beslemiş ve günümüz bataklığına saplanılmıştır.

5. Geçtiğimiz ay (Eylül 2014) BM toplantılarına dek RTE – AD ikilisi IŞİD için asla
“terör örgütü” nitemini (sıfatını) kullanmamış, ısrarla “IŞİD unsurları” diyerek
sınırsız IŞİD vahşetini perdelemiş, böylelikle de kaçınılmaz olarak kanlı katliamların suç ortağı, insanlığa karşı işlenen suç sanığı olmuşlardır. Ülkemizi de iç savaş ortamına sürükleyerek ve “Haydut devlet” ilan edilme riskiyle yüz yüze bırakarak!

6. Aşağıda insanın kanını donduran vahşetin fotoları (erişkesi – linki)  görülecektir.
(kesinlikle 18 + yaş ve yüreğine güvenmeyen bakmasın…)
Bu sahnelerden sorumlu 2 ana kaynak; ilki başta ABD olmak üzere İngiltere – İsrail ve öbür Batı ülkelerl (Fransa, Almanya..) ve 2. olarak da ne yazık ki son yıllarda AKP  – RTE iktidarıdır. İşlenen sınırsız insanlık suçu, gün olur uluslararası mahkemelerin (Uluslararası Ceza Mahkemesi – International Criminal Court ICC, Rome)
önüne getirilecektir.

Bu aşamada yargılanacak olanlar elbette Batı Emperyalizmi ve ağababaları değil; Sırbistan’da, Bosna’da, Romanya’da, Mısır’da … olduğu gibi BM tarafından
“haydut devlet” ilan edilen devletlerin dış güdümlü yöneticileri olacaktır.
Veya Libya, Irak’ta olduğu gibi Kaddafi ve Saddam örneği vahşice infaz edileceklerdir. Böylelikle emperyalizm, miadı dolan maşalarını da “hukuka uygun” (!) biçimde
tasfiye etmiş (Deliğe süpürerek sifonu çekmiş!), üstelik bu ülkelere insan hakları ve demokrasi bile götürmüş olacaktır!?

Sonuç olarak; bu sonu olmayan karanlık serüvenlere şu ya da bu nedenlerle bulaşan / bulaştırılan orta – küçük boy devlet yöneticilerini ve ülkelerini kanlı, hazin bir son beklemektedir. Bu ülkelerde ciddi karmaşalar, hatta iç savaş çıkarılmakta,
yüzbinlerce insan telef edilerek ülkeler, kağıt üstünde sınırları değişmese de
fiilen (de facto) bölünmektedir.

Tarihsel deneyimlerle sabit bu olgu (rutin) karşısında Türkiye’yi 12 yıldır yöneten
siyasal kadroların, başta RTE olmak üzere A. Gül, A. Davutoğlu… olmak üzere
akıllarını başlarına almaları için zaman gelmiştir, geçmek üzeredir..

Bundan böyle hiçbir hata yapılmamalıdır.

Bu nedenle de ilgili kamuoyunun, muhalefetin görüşleri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Başta TSK olmak üzere uzman dernek, vakıf, kişi, enstitüü, Üniversite.. görüşleri alınmalıdır.

TBMM’de mutlaka konu irdelenmeli, gerekirse Komisyonlar eliyle seçenekler hazırlanmalıdır. Başkan Cemil Çiçek bu bağlamda etkin girişim (inisiyatif) yüklenmelidir.

İlkeler bellidir              :

1. Türkiye, Büyük ATATÜRK’ün YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ”
ilkesi
ne bağlıdır.
2. Türkiye, Büyük ATATÜRK’ün “Savaş; ulusun yaşamı tehlikeye düşmedikçe cinayettir.” görüşünü paylaşmaktadır.
3. Türkiye’nin kimsenin 1 karış toprağında gözü yoktur, 1 karış toprağını da hiç kimseye asla vermeyecektir. Türkiye, BM’nin SINIRLARIN DEĞİŞMEZLİĞİ ilkesini savunur.
4. Türkiye, başta komşuları olmak üzere hiçbir ülkenin içişlerine karışmaz,
kendisinin içişlerine karışılmasını da reddeder.
5. Türkiye Uluslararası hukuka bağlı bir hukuk devletidir, BM ve Güvenlik Konseyi’nin hakkaniyetli kararlar üretmesini diler ve bunlarla kendisini meşruiyet sınırları içinde
bağlı sayar.
6. Türkiye, uluslararası toplumun eşit ve egemen bir üyesidir ve kendisini
hiçbir devletten üstün ya da geri görmemektedir; “karşılıklılık ilkesi” temeldir.
7. Türkiye, kendi ulusal – ülkesel çıkarlarını hakkaniyet ve saygı bağlamında muhataplarıyla dengeli ve barışçıl bir iklimde uzlaşmacı olarak savunur.
8. Türkiye, Dünya barış ve erincine (huzuruna), kalkınmasına katkı verme sorumluluğunu taşır.
9. Türkiye, bölgesel sorunların çözümünde özellikle bölge ülkelerinin söz ve karar sahibi olmasını uygun bulur. Bölgesel işbirliklerini savunur ve yaşama geçirmek ister.
10. Türkiye, KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizmin “Tek Dünya Devleti” vb. tezlerini reddederek; BM üyesi ülkelerin halklarının kendi ülkelerinde bağımsız – onurlu – başı dik – gönençli – uluslararası işbirliği ve dayanışma içinde varlık ve yaşamlarını – egemenliklerini sürdürme haklarını en yüksek derecede meşru olarak görür ve tanır.

*****

Başta 12. CB – Yarı Başkan RTE’ye, Başbakan (?) Ahmet Davutoğlu‘na, TSK’ya, TBMM Başkanlığına, Hükümet Üyelerine, AKP vekil ve yöneticileri olmak üzere
AKP seçmenine, CHP ve MHP’ye, HDP’ye ve ülkemizin çileli – yurtsever halkı ile kurumlarına… sunuyoruz…

Aşağıdaki insanlık utancı fotoların sahnelerinin sürmemesi ve yaygınlaşmaması,
hatta Türkiye’ye sıçramaması için!


B
ir kez daha anımsatalım : Kesinlikle 18 + yaş ve fotoğraflar son derece örseleyici (travmatik), vahşi, kanlı, dayanması çooook güç..

Ama yüzleşeceğiz acı gerçeklerle..
Emperyalistler yarattıkları canavarla başetsinler bir an önce..
Dünya kamuoyundan tarih önünde özür dilesinler..

Mehmetçiğin temiz kanını – canını bu pisliklerine alet etmesinler..
Her ne denli AKP – RTE iktidarı bu örgüte çooook destek verdiyse de..
Fatura bu ikiliye çıkarılmalıdır, masum Türk halkınadeğil…
Ya da emperyalizm becerebiliyorsa kirlettiği maşalarını korumalı – kollamalı??!

Sevgi, saygı, kaygı ve çok derin acı ile.
12.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net