Etiket arşivi: Türk Devrimi’nin yayınevi Kaynak Yayınları

Turhan Özlü kitabı : Y-CHP ve Bize Düşündürdükleri


Turhan Özlü kitabı :
Y-CHP
ve Bize Düşündürdükleri

Aydınlık yazarı Mustafa Mutlu yazdı Y-CHP#039;yi yazdı

Aydınlık gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Ulusal Kanal Genel Müdürü Turhan Özlü‘nün
Türk Devrimi’nin yayınevi Kaynak Yayınları‘ndan çıkan Y-CHP kitabını köşesine taşıdı.
(AS  : http://www.aydinlikgazete.com/chpden-y-chpye-makale,58907.html, 9.3.15)

Deniz Baykal’a kurulan kaset tertibiyle (AS: 6-7 Mayıs 2010) başlayıp 2014 yılına dek geçen süreyi ele alan Y-CHP ile ilgili Mutlu, “Satırların altını çizerek, geriye dönerek okunmayı
hak eden bir kitap”
ifadesini kullandı.

Mutlu yazısında kitapla ilgili okurlarına, “Bu kitabı alın, okuyun… Eğer dört yıldaki değişimi Turan Özlü gibi görmüyorsanız, kitabın yazarını yerden yere vurun.” dedi.

Mustafa Mutlu’nun yazısının ilgili bölümü şöyle:

Turhan Özlü, yaşamını “Aydınlanma mücadelesi”ne adayan önemli bir isim. Türk solunun
önde gelenlerinden… Siyasetle ilk ilişkisi, 68 gençlik hareketinin içinde yer almasıyla başlamış.
İşçi hareketinin öncüleri arasına girmiş; bu yüzden 1970’lerde tutuklanmış ve yaklaşık 4 yıl cezaevinde kalmış.. 2010’da Ulusal Kanal’ın Genel Yayın Yönetmeni’yken tekrar tutuklandığını hepimiz anımsıyoruz. Ergenekon üyesi olmakla suçlandı; 2 yıl 7 ay Silivri Esir Kampı’nda tutuldu. Halen Ulusal Kanal’da Genel Müdürlük görevine devam ediyor…
***
Biliyorsunuz; okumadığım ya da okuyamadığım kitaplar hakkında sırf, “tanıtım olsun,
katkım dokunsun” diye yazı kaleme almıyorum. Turhan Özlü’nün bir ay önce elime geçen kitabı hakkında yazmakta gecikmemin nedeni de bu. Satırların altını çizerek, geriye dönerek okunmayı hak eden bir kitap “Y-CHP…” Ama oldukça uzun; okuması, gerçekten zaman alıyor.
***
Hemen belirtmeliyim ki, “CHP’ye saldırmak ya da Kılıçdaroğlu yönetimini suçlamak için” yazılan bir kitap değil. Tüm olaylar tek tek ele alınmış, aralarındaki bağlantılar doğru yorumlarla işlenmiş; sonuçta Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının CHP’nin başında geçirildikleri dört yılın “tarafsız” gözle çekilen net bir fotoğrafı ortaya çıkmış…
***
Kitap; Deniz Baykal’a düzenlenen “kaset komplosu”yla (AS: 6-7 Mayıs 2010) ve
“Gandi Kemal”in göreve getirilişiyle başlıyor. Öbür bölümleri ise şöyle:

CHP’nin, Y-CHP’ye dönüşmesinin asıl mimarı olan Kemal Derviş’in partiye etkisi…
– Kemal Kılıçdaroğlu’nun TESEV üyeliği…
– “Dersim”in sürekli olarak gündemde tutulmasının nedenleri…
– Y-CHP’nin sözde Kürt Açılımı’na dahil edilmesinin gerekçesi,
– Anayasa değişikliği sürecindeki tavrı, laiklik ilkesinden uzaklaşması…
– Kılıçdaroğlu’nun, AKP’yi ısrarla “laiklik karşıtı bir parti olarak görmemesi”nin sebepleri…
– Türbanı Türkiye’nin başına asıl geçirenin Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi olduğu gerçeği…
– Yeni CHP’nin Fethullah açılımının evreleri…
– Köklerinden kopan CHP’nin yeni bir kimlik araması…
– Ve CHP’nin “sosyal demokrasi”yle vurulması…
***
Sözüm, özellikle CHP seçmenine:
Bu kitabı alın, okuyun… Eğer dört yıldaki değişimi Turan Özlü gibi görmüyorsanız,
kitabın yazarını yerden yere vurun. Ama ne olur… Okumadan… Önyargıyla… Kinle…
Nefretle… saldırmayın…
Bunu AKP’liler zaten yeterince yaptı ve yapıyor…
Siz; CHP’nin aydın seçmenleri olarak aynı tuzağa düşmeyin…
Önce çekilen fotoğrafı görün; eğer gördüğünüz fotoğraf hoşunuza gitmezse,
çekeni eleştirdiğiniz kadar, o fotoğrafın öyle çıkmasına neden olanları da eleştirin…
Ben bunu yazdım ya; göreceksiniz fark etmeyecek…
Bazı Y-CHP fanatikleri, bu yazının altına internette her türlü hakaret cümlelerini ekleyecek…
Ne yapalım; bu da Türkiye’nin kaderi!
***
Turan Özlü’nün eline, beynine sağlık…
Atatürk’ün CHP’sini savunanlar, Y-CHP’nin röntgeninin çekildiği bu kitabı alıp
kayıtlı bütün üyelere göndermeli…
CHP’liler; kendilerini yiyip bitiren Y-CHP virüsünü yenemezlerse…
Bu yalnızca CHP’nin değil, Türkiye’nin de sonu olur!  
Kişisel not: Yazarı tanıyorum ve bundan mutluluk duyuyorum.
Ancak bu yazıda yazılanlar, kesinlikle en küçük bir “torpil” içermiyor.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/aydinlik-yazari-mustafa-mutlu-yazdi-y-chp-yi-yazdi-h52432.html

================================

Dostlar,

Teşekkürler Sayın Mustafa Mutlu,
Teşekkürler Sayın Turhan Özlü..

Şimdi artık CHP’yi de yeniden kurma ve özüne döndürme zamanıdır..
Nasıl olacak?
Çook zor olacak..
Tartışacak ve yöntem arayıp bulacağız..
AKP, Cumhuriyetin kadim kurumlarını, Batı emperyalizmi işbirliği içinde her türlü aracı
meşru sayarak buldozer gibi yıkıp ilerliyor..
Bu kutsal bir cihat AKP için ve 13. yılında ve de muazzam yol aldılar.. ..
Mutlaka durdurulması gerek..
7 Haziran 2015 seçimleri yaşamsal önemde.
CHP’nin kendisi de iktidara istekli değil anlaşılan. % 27’ye razı..
Kamuoyu yoklamaları da bu dolayda.
O zaman AKP – CHP – MHP – HDP dışında bir partinin daha TBMM’ye girmesinden daha etkili bir matematiksel yolu yok AKP’nin önünü kesmenin. Bu da dışarıdaki en büyük Parti olan kararsızlardan geçiyor.. Bunlar da % 28’ler dolayında.. Bir de sseçime gelmeyenler var % 15 gibi.. AKP tabanından yurtsever – vatansever oyların kayması, kararsızların ikna olması ile ve
oy kullanmayan 7,5 milyonun diyelim 5 milyonunun Vatan’a oy vermesiyle..
Kayıtlı 55 milyon seçmen var.. % 10 barajı kuramsal olarak geçerli oyların % 10’u.
%90 katılımla 5 milyon dolayında oy Vatan’ı TBMM’ye sokmaya yeterli.
Şimdiden birçok yerde bu sınırın Vatan Partisince zorlandığı, yer yer aşıldığı biliniyor.
Bu rüzgar ve ivmelenmenin hızlanarak sürmesi gerek.

Kurtuluş VATAN PARTİSİNİ TBMM’ye sokmakta görülüyor…

6 Ok Programını içtenlikle savunan yurtseverler sağcısı ile – solcusu birleştiler.

CHP’nin de, ülkemizin de hatta AKP’nin de –başını yemeden / Türkiye’yi parçalamadan– kurtuluşu bu yolda.. Biz 1973 seçimlerinden bu yana CHP’ye oy verdik. Bu gelenekten gelen
bir aileyiz. İl Genel Meclisi seçimlerinde İP’e oy verdiğimiz oldu son dönemlerde.
Gelinen durum sanıldığından – görüldüğünden çok daha kritik ve CHP, Kılıçdaroğlu ile
(ki yakın dostumuz, arkadaşımız, hemşehrimizdir!) apaçık metamorfoza uğratıldı, başkalaştırıldı, tanınmaz oldu; yoz Düzenin aleti – oyuncağına indirgendi ne yazık ki..
Tüm bu dönüşümler Kemal’in zekasını aşan süreçler değil üstelik; bu olguyu saptamak
daha da hüzün verici.. Kendisi için de sanırız hala çok geç değil; biraz frene basması bile
pek çok olumlu gelişme doğurabilir. Bu seçeneği dikkate almasını dileriz.

Dileyelim AKP 276 (%40) altında kalsın, CHP hedeflediği % 27’leri alsın, MHP % 14-15’lerde sabit kalsın.. Kalan % 17-18 içinden 10 puan Vatan’a aksın ve kilitlenen rejim yoluna sokulsun.
Aynı tabana seslenen küçük partiler için Vatan ile eylemli seçim işbirliğine gitmek için
hala geç değil.. Bir kez daha ama mutlaka düşünmeli..

Geldiğimiz yerde aklımız, somut veriler bizi böyle bir irdelemeye taşıyor.

Yurtseverlerin – vatanseverlerin işi çoook zorlaştı.
Ama bir kez daha başaracak ve Büyük ATATÜRK’ümüzün kutsal emaneti
Türkiye Cumhuriyetimizi O’nun buyruğu ve saptamasına uygun olarak
sonsuza dek onurla ve başı dik yaşatacağız. 

Bu görev ve hedef, varlık nedenimizdir aynı zamanda..

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN : Kürtçe okul girişimi nedir; kime hizmet ediyor?


Kürtçe okul girişimi nedir; kime hizmet ediyor?

Dostlar
,Güneydoğu’da – Doğu’da Kürtçe ile eğitim istemleri ülke gündemine sistemli
bir biçimde taşındı. Öyle ki, BDP (Barış ve Demokrasi Partisi!?) – HDP’nin
(Halkların Demokratik Partisi!?) ne yazık ki silahlı kanadı (Yasal bir partinin silahlı kanadı olur mu?!) PKK, mühürlenen yasa dışı sözde Kürtçe eğitim verecek okullara karşılık, apaçık şiddet – kalkışma suçu işleyerek çok sayıda Devlet okulunu yaktı
ve tahrip etti!. Öğrenebildiğimiz kadar, güpegündüz meydan okurcasına işlenen
bu suç eylemlerinin hiçbir sanığı da yakalanarak yargı önüne çııkarılmış değil..
Bunca “hoşgörü” niyedir, hakkınız var mıdır… giderek suçu ve suçluyu koruyarak
suç oluşturmaz mı? Engelleyici yasal adımları atmazsanız Devlet olarak otoriteniz de kalmaz, caydırıcı da olamazsınız hatta suç işlemeye teşvik de etmiş olursunuz.
Siyasal iktidar da, yasa dışı buyrukları uygulayan kamu görevlileri de sorumluluktan kurtulamaz..

Bu okullar vergilerimizle yapılmıştır, ulusal servettir, korumak hepimizin ödevidir..

Her ne istenecekse hukuk içinde kalmak herkesin zorunluğudur.

Tersini yaparak Devleti zor kullanmaya itmek, sonra da mağduru oynamak,
en azından utandırıcı bir yöntem olsa gerektir. Bu eylemi Kürt kardeşlerimize yakıştıramıyoruz.

Emperyalist maşası bölücü örgütün (PKK) eylemidir
ve en önce yöredeki Kürt insanımızın – çocuklarımızın zararınadır!

Vatansever Kürt yurttaşlarımız PKK’nın bu tür eylemlerini dışlamalıdır.
Bu örgütün kendisinin çıkarlarına hizmet etmediğini, tersine ülkemizin barışını dinamitlediğini görmelidir.

Kürtçe eğitim istemlerinin öne çıkarılmasının zamanlaması da düşündürücüdür.
Ortadoğu, taşeron terör örgütü IŞİD sorunu ile kana bulanmışken..

AYDINLIK Gazetesi bu bağlamda bir tartışma ortamı açtı. Yazıları bekliyor.
Sn. Gültekin “Kürtçe sorunu” nu çalışmış ve bu konuda bir de kitap yazmıştır.

Türk Devrimi’nin yayınevi Kaynak Yayınlarınca yayımlanan 160 sayfalık kitabın kapağı yukarıdadır ve bu kompozisyonla da bir ileti verilmektedir : Çıkmaz sokaktır..

Bu bağlamda biz de sitemizde epey yazı yazdık, 2’si aşağıda  :

– “İkinci Dil” Üzerinden Yapılmak İstenen Gerçekte Nedir ?
(http://ahmetsaltik.net/2013/12/09/ikinci-dil-uzerinden-yapilmak-istenen-gercekte-nedir/)
– Tekirdağ’da Bir Kürt Düğünü, Bir de Sünnet! Ve Çağrıştırdıkları..
(http://ahmetsaltik.net/2014/09/21/27383/)

Sevgi ve saygı ile.
21.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Kürtçe okul girişimi nedir; kime hizmet ediyor?

portresi_adiyla

 

 

MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN
AYDINLIK, 21.9.14

 

PKK’nın Kürtçe eğitim verecek okullar açma girişimini,
Kürt yurttaşlarımızın bugün yaşadığı gerçeklik zemininde tartışmak gerekiyor.

Kürtçe eğitimi savunan Eğitim-Sen’in 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşayan yurttaşlarımızın %58’inin anadili Türkçedir. Hiç kuşku yok ki bu yurttaşlarımızın da çoğunluğu Kürt kökenlidir. Geri kalan %42 içinde, Kurmançca, Zazaca ve Arapça konuşan yurttaşlarımız vardır. Kurmançca ve Zazaca  farklı dillerdir. Aynı araştırmaya göre Güneydoğu’da anadili Zazaca olan %5.7,
Doğu Anadolu’da ise %12.7 oranında yurttaşımız vardır. Yani Türkçe yalnızca çoğunluğun anadili değil, aynı zamanda bütün yurttaşlarımızın ortak dilidir.
Eğitim dili olarak kabul görmesinin önemli nedenlerinden biri de budur.

– Daha önemlisi anadili Kürtçe olan yurttaşlarımızın da ezici çoğunluğunun Kürtçeden daha iyi Türkçeyi biliyor olduğu gerçeğidir. Bu bir olgudur. Türkçe de Kürtçe de eğer bizim dillerimiz ise çocuklarımızın eğitimi gibi önemli bir konu önümüze geldiği zaman, en iyi bilinen ve en uygun olan dilin tercih edilmesi normal olanıdır. Lafa gelince BDP, “Türkiye partisi” olmaktan sözetmektedir. Diyarbakırlı Kürt çocuğunu, daha iyi bildiği dilde değil de daha az bildiği ya da bilmediği dilde eğitime zorlamak, “Türkiye partisi olmak” iddialarının halkı aldatmaya yönelik iki yüzlülükten başka bir şey olmadığını gösterir.

– Nedenlerini tartışmıyoruz; ama bugün bulunduğumuz noktada Türkçe; siyaset, bilim, kültür, eğitim dili olarak daha gelişmiş bir dildir. Türkçe bugünkü durumuna binlerce yılı bulan devlet dili olmak gibi bir pratiğin ardından ulaşmıştır. Öte yandan birtakım çevreler Kürtçeyi, bir yandan bölgesel birliklerin öne çıktığı, öte yandan tek bir dünya ekonomisinin varlığını her alanda kabul ettirdiği koşullarda; siyaset, eğitim ve bilim dili durununa getirmek savındadırlar. Tarihsel olarak başarı şansı kalmamış bir çaba
söz konusudur. Yalnızca Kürtçe açısından değil, benzer durumdaki bütün diller açısından böylesine bir çaba bolunadur. Onun için Kürtçe eğitim istemi ile Türkçe eğitime düşmanlık, gerçekte Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşama iradelerine düşmanlıktan başka anlama gelmez.

KÜRTLER ARASINDA DİL BİRLİĞİ YOK

– Kuzey Irak’ta 25 yıldır yaşanmakta olan Kürtçe eğitim pratiği, sorunu doğru olarak kavramamız açısından öğretici derslerle doludur. Türkiye Kürtlerinin önemli bir bölümünün konuştuğu dil olan Kurmançca, Kuzey Irak’ta 7. sınıfa dek okutulmaktadır. Eğitim daha sonra Soranca devam etmektedir. Üniversitelerde ise eğitim ağırlıklı olarak Arapça ve İngilizcedir. Öğretim üyelerinin %doksanının yabancı olması da
bu gerçeğin önemli kanıtlarından biridir.

Kaldı ki Soranca’nın eğitim dili olarak bu bölgede yüzyıllık bir geçmişi vardır.
1. Dünya Savaşı’nın hemen ardından bölgeyi işgal eden İngiltere, Soranca eğitim veren okullar açtı. Yüz yıllık geçmiş bile Soranca’nın bir bilim dili olmasına yetmemiştir. Kurmançca ise Sorancanın da çok gerisindedir.

PKK’nın, iki yıldır iktidar olduğu kimi Suriye illerinde Kurmançca eğitimi yalnızca ilkokul 1. sınıfta uygulayacağını ve sonraki sınıflarda eğitime Arapça sürdüreceğini söylemesi de bir gerçeğin itirafıdır. Nitekim Diyarbakır ve Hakkari’de Kürtçe eğitim yapacak okullar açacaklarını söyleyenler de yalnızca ilk sınıflarda Kürtçe eğitim yapılacağını,
sonraki sınıflarda eğitimin Türkçe süreceğini söylemektedirler.

  • Olan, emperyalistlerin bölge planlarında bir alet olarak kullanılmak istenen Kürt çocuklarına olmaktadır.

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi yetkilileri 2007’de “standart bir Kürtçe yaratmak için
iki kuşağa gereksinimleri olduğunu” söylemekteydiler. Soranca’nın yukarda belirttiğimiz avantajlarına karşın 2 kuşağa yani 60 yıla gerek duyması; eğitim ve bilim dili olarak Kürtçenin durumunu gözler önüne sermektedir. 2000’lerin dünyasında, bugüne dek eğitim ve bilim dili olmamış hiçbir dilin önünde artık böyle bir zaman yoktur.

– Pratik yaşamda karşılığı olmayan bir eğitimin asıl mağdurları o sözde eğitime kurban edilen çocuklar olacaktır. Çocuğun eğitiminde çok önemli olan yaşların bu biiçimde  boşa harcanması, daha ileri yıllarda girerimi olanaklı olmayan zararlara yol açacaktır.

– Ve son olarak halkımızın Kürtçe eğitim diye bir istemi yoktur.

Nitekim 2000’li yılların başında açılan Kürtçe dil kurslarının hemen hepsi öğrencisizlikten kapanmıştır. Üniversitelerdeki seçmeli Kürtçe derslerine ilk 1-2 yıldan sonra başvuran olmamıştır. Bugün “anadilde eğitim” diye bağıranlar, özel okullarda Kürtçe eğitime “Hayır” demektedirler. Çünkü bu okullara hiç kimsenin çocuklarını göndermeyeceğini bilmektedirler. Öte yandan Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Kürt dili öğretmeni yetiştirme programına büyük istem olmuştur. Çünkü diplomalı işsiz durumundaki Kürt gençleri bu yolla iş bulabileceklerini düşünmektedirler.

Bu örnekler şu gerçeği kanıtlamaktadır:

Kürtçe eğitimin pratik yaşamda bir karşılığı olmadığı için böyle bir istem de yoktur.
Öte yandan devletin Kürt dili öğretmeni atayacağı belli olduktan sonra istem
ortaya çıkmıştır. Onun için PKK’nın hedefi Kürtçe eğitimin yasayla zorunlu duruma getirilmesidir.
Böyle bir düzenleme ise bölünmenin resmileştirilmesinden başka anlama gelmez.

KÜRTÇE OKUL HANGİ PLANIN PARÇASI?

PKK’nın üç ilimizde Kürtçe eğitim yapacak okullar açma girişimini, iki farklı gelişmenin doğrudan sonucu olarak ele almak gerekiyor:

Bunlardan birincisi AKP’nin “Kürt açılımı” politikasıdır.

  • Açılım politikası bir yandan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin elini kolunu bağlarken, öte yandan her bakımdan PKK’nın  önünü açmış ve
    bölgede iktidar yapmıştır.

PKK, Kürtçe eğitimin devlet tarafından verilmesini, kendi egemenliğinin tanınmasının
en önemli koşulu olarak görmektedir.

Kürtçe eğitim, pratik yaşamda karşılığı olmayan bir istemdir. Ancak ülkenin belli bir bölgesi PKK’ya bırakılır ve Kürtçe burada resmi dil durumuna getirilirse, ancak o zaman Kürtçe eğitimin bir anlamı olabilir. AKP’nin “Açılım” politikasının sonucu olarak geldiğimiz yer, PKK’nın Kürtçe eğitimi Kürt çocuklarına zorunlu olarak öğretileceği okulların açılmasını, bir oldubitti olarak Türkiye’nin önüne getirmesidir.
Ve bu gelişmeyle birlikte devlet okullarına yönelik sistemli saldırıların başlamasıdır.

‘ANADİL’ İSTEMİNİN ZAMANLAMASI

PKK’nın okul açma girişiminin, ABD üretimi IŞİD’in Suriye ve Irak’ta harekete geçirilmesinin hemen ertesine rastlaması, olayı doğru olarak anlamamızı sağlayan
en önemli gelişmedir. Şimdi bütün dünyada “Teröre karşı mücadele eden Kürtler” propagandası yapılıyor. Buna bağlı olarak PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması ve IŞİD’e karşı silahlandırılması konuşuluyor. ABD’nin bölge politikasında Kürdistan’ın Türkiye’ye seçenek olarak düşünülebileceği de dillendirilen görüşler arasında.

Türkiye’de Kürtçe okul açma girişimini işte bütün bu gelişmelerle birlikte değerlendirmek gerekiyor.

  • Kısacası Kürtçe eğitim verecek okullar açma girişiminin,
    Kürt çocuklarının
    eğitim gereksinimlerinin karşılamakla
    en ufak bir ilgisi bulunmuyor.

Ama bu istemin Türkiye Cumhuriyeti’ni etnik temelde bölmede ve ABD’nin bölgeye ilişkin egemenlik planları içinde çok önemli bir yeri olduğu tartışmasızdır.

Kürtçe bizim dilimizdir.
Kültürel zenginliğimizin önemli bir ögesidir. Kürtçenin öğretilmesi ve geliştirilmesi halkımızın yararınadır. Ama

  • Kürtçe anadilinde eğitimin bugünün koşullarında emperyalist planlar uyarınca bölünmeye hizmet etmek dışında bir işlevi yoktur.