Etiket arşivi: TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TMMOB SOMA MADEN KAZASI RAPORU AÇIKLANDI


TMMOB SOMA MADEN KAZASI RAPORU AÇIKLANDI

Dostlar,

Soma maden faciasının üzerinden 4 ayı aşkın bir zaman geçti.
13 Mayıs 2014 ve 23 Eylül 2014.. Bilirkişi raporu birkaç gün önce yayımlandı.
21. Yüzyılın en büyük maden faciası olmaya aday bu toplu işçi cinayetinin nedenlerinin bilimsel olarak bütünüyle aydınlatılması ve bu zeminde gerekli
tüm önlemlerin üst düzey politik kararlılıkla alınarak uygulamaya konması zorunludur. Raporun yayımlanması üzerine, TMMOB Maden Mühendisleri Odası bu raporu irdeleyen bir basın toplantısı yaparak kamuoyunu bilgilendirdi.

Öğreniyoruz ki, söz konusu bilirkişi Raporunun oluşturulması için TMMOB (Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği) ve TTB’den (Türk Tabipleri Birliği) Maden Mühendisi ve Hekim uzmanlar kurula alınmamıştır. Bu davranış her şeyden önce demokratik saydamlığa ters düşer. Hükümetin birtakım kaygıları olduğu ve onları kimi noktaları kamuyoyunun gözünden kaçırmak istediği kuşkusu uyarır. Hükümet 1. derecede sorumludur ve faciadaki asli ve 1. derecedeki sorumluluğunu unutamaz.
Her şeye karşın Rapor, işvereni ve TKİ’yi asli sorumlu – suçlu bulmuştur. TKİ’yi
bu politikalara zorlayan elbette AKP hükümetidir ve siyasal sorumluluk iktidarındır. Bunun da hesabı politik olarak TBMM’de sorulmalıdır. Yargıtay C. Başsavcılığı da ilgili Bakanlar hatta Başbakan hakkında yasal işlem başlatmalıdır.

“Bu işin fıtratında kaza- ölüm var” demek, laik bir ülkede Başbakan – Bakanlar için suçtur. Hem laik düzene aykırı söylemdir hem de suçluları dince kutsal diğerleri üzerinden koruma – kollama ve saklamadır; adalete baskı ve saptırmadır.
“Bağımsız yargı” üzerine düşeni cesaretle yapmalıdır. Hukuk devleti böyle gelişecektir. Ortada 302 can ve ortalama yaşı 10 dolayında babasız kalan 432 çocuk vardır.
Dünyası yıkılan eşler, anababalar, kardeşler… çok büyük ölçekli maddi yitik..

Sevgi ve saygı ile.
23 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

TMMOB SOMA MADEN KAZASI RAPORU AÇIKLANDI

13 Mayıs 2014’te Manisa`nın Soma İlçesi`ndeki yeraltı kömür ocağında meydana gelen ve 301 maden emekçisinin ölümüne neden olan Soma katliamıyla ilgili TMMOB raporu 18 Eylül 2014’te düzenlenen bir basın toplantısı ile açıklandı. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Yürütme Kurulu üyeleri Mehmet Besleme, Mehmet Torun, Genel Sekreter Vekili H. Can Doğan‘ın katıldığı basın toplantısında açıklamayı Mehmet Torun yaptı.

TMMOB SOMA MADEN KAZASI RAPORU BASIN AÇIKLAMASI

13 Mayıs 2014’te Manisa`nın Soma İlçesi`ndeki yeraltı kömür ocağında meydana gelen faciada, aralarında 5 maden mühendisinin de bulunduğu 301 maden emekçisi yaşamını yitirmiştir. Meydana gelen facia; Dünya madencilik tarihinin en acı olaylarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Söz konusu olay, 21. yüzyılın en büyük maden kazası olarak nitelenmekte olup, içinde bulunduğumuz yüzyılda böylesi bir facianın yaşanmış olması, Dünya madencilik çevreleri tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştır.

Raporun daha ayrıntılı ve sağlıklı yazılabilmesi için, ilgili Bakanlıklardan olayın meydana geldiği yeraltı ocağında  inceleme yapma istemimiz kabul görmemiştir. Bu konuda TMMOB ve TTB i yasal hakkını kullanarak kararın iptalini isteyecektir.

Facianın yaşandığı Eynez Sahası Karanlıkdere mevkisindeki IR 4009 ruhsat numaralı yeraltı kömür ocağının ruhsatı, bir kamu kuruluşu olan TKİ`ye aittir. Bununla beraber, söz konusu ocaktan kömür üretimi işi “hizmet alım sözleşmesi” kapsamında özel bir firmaya ihale edilmiştir.

Olay, henüz bütün yönleriyle aydınlatılamamıştır. Ancak, ocaktaki kömür damarlarının kendiliğinden yanmaya yatkın olduğu, hem bilimsel çalışmalarla belirlenmiş hem de pratikte yaşanan pek çok olayla eskiden beri bilinmektedir. Eldeki veriler, ölüm nedenleri ve tanık ifadeleri; olayın, kömürün kızışması (oksidasyonu) sonucu meydana geldiğini göstermektedir. Olayın, galeride kesilen fay atımlarıyla ezilmiş ve parçalanmış durumda olan kömür pasajlarının oksijenle sürekli teması sonucu kızışması ile daha önce çalışılan ve kömürü tam olarak alınamayan bölgede (eski imalat) oluşan yangının istenmeyen bir şekilde ana galeriye ulaşması sonucunda  meydana gelmiş olması ihtimal dahilindedir.

Saat 14.30-15.00 dolayında fark edilen olaya müdahale edilmeye çalışılmış, sorunun ciddiyetinin arttığı anlaşıldığında komşu işletmelerden destek istenmiştir. Saat 17.00 dolayında, hava giriş tarafındaki çok sayıda işçinin ocaktan çıkışının sağlanmasının ardından, hava yönü tersine çevrilmiş, bu arada ulusal düzeyde kurtarma ekipleri de ilçeye yönlendirilmiştir. Kurtarma çalışmaları sonucunda, 301 madenciye cansız olarak ulaşılmıştır.

İlk açıklamalarda trafo patlaması olarak belirtilen ve olağan bir kaza izlenimi verilmeye çalışılan felaket, boyutları bakımından ülkemizde yaşanan en büyük “iş cinayeti” durumundadır. Facia, hem “madencilik” hem de “işçi sağlığı ve güvenliği” alanında son 12 yıldır ağırlaştırılmış bir biçimde sürdürülen “özelleştirme”, “piyasalaştırma” ve “taşeronlaştırma” politikalarının çöktüğünü göstermektedir.

Çok açıktır ki; Soma`da yaşanan felakete, şirketin “ne pahasına olursa olsun, maliyeti düşürme ve üretimi kesintisiz sürdürme” politikası neden olmuştur. Görünen tablodan yalnızca bu şirket sorumlu olamaz. Bu üretim modelini yaratan, kömür madenleri ve linyit sahalarını ihalelerle devredenler ve denetim sorumluluklarını yerine getirmeyenler de yaşanan iş cinayetlerinden 1. derecede sorumludur. Bu model, 3-5 firmanın ve bunlara bağlı çalışan “dayıbaşı taşeronlarının” çıkarına ve binlerce işçinin kölelik koşullarında çalıştırılması pahasına ne ekonomik olarak ne de vicdani olarak sürdürülemez. Türkiye`de kömür madenciliğinin verili koşullarda sürdürülmesi, göz göre göre iş cinayetlerine çağrı çıkarmaktır.

13 Mayıs 2014 günü meydana gelen facianın yaşandığı saha, 2006 yılında hizmet alım sözleşmesi ile önce bir firmaya verilmiştir. Firma, bu ocakta yılda ancak 1.5 milyon ton maksimum üretim yapılabileceğini, bu üretimin gerçekleştirilebilmesi için de toplamda 800 işçi istihdamı ile mümkün olabileceğini TKİ Kurumu’na rapor etmiştir. Üretim sırasında kömürün yanıcı olması ve güvenli işletme maliyetinin yüksek olması nedeniyle firma, rödovans ön ödemesini yakarak sahadan çekilmiştir. Aynı sahanın, 2009’da Soma Kömürleri A.Ş.`ne devri yapılmıştır. Soma Kömürleri A.Ş.`nin en az 1.5 milyon ton/yıl üretim yaparak 10 yılda belirlenen alandaki kömürü üretmesi planlanmıştır. Soma Kömür AŞ. üretimi hızla arttırmış ve 2009’da 230 bin ton olan üretim 10 kattan çok arttırılarak 2010’da 2,6 milyon tona yükseltilmiştir. Üretimdeki hızlı artış, daha sonraki yıllarda da sürmüş ve 2012’de 3,8 milyon tona ulaşmıştır. İşçi sayısı da 3.000`lere ulaşmıştır. Son dört yılda yaşanan hızlı üretim artışları son derece çarpıcıdır. Söz konusu üretim düzeyine bu denli kısa sürede çıkılmasının sahanın fiziksel dengelerini olumsuz yönde etkilemiş olabileceği hususu ciddiyetle ele alınmalıdır. Gerekli güvenlik yatırımları yapılmaksızın, eski havalandırma ve galeri alt yapısıyla salt kâr amacı güdülerek çok yüksek üretim düzeyine çıkılmış ve çalışanların yaşamsal önemdeki güvenlik önlemleri ihmal edilmiştir.

Ayrıca, ocakta, görece dar bir alanda çok fazla pano aynı anda çalışılmış, üretim zorlaması ve emek yoğun çalışma nedeniyle panolardaki işçi sayısı giderek artış göstermiş, dolayısıyla kaza riski de hızla yükselmiştir.

Kömür madenciliğinin en zoru, Soma Havzası gibi, kendiliğinden yanmaya elverişli olan ve metan içeren kömür yataklarında yapılanı olup bu tür yataklarda havza bütünüyle planlanmalı, bilim ve teknolojiden en üst düzeyde yararlanarak tek elden işletilmelidir. Oysa “havza” niteliğinde olan maden sahaları; ülkemizde belli belirsiz rezervler üzerinden üretim hedefleri konularak hizmet alımı ve/veya taşeronlaştırma yoluyla işlettirilmektedir. Yaşananlar bize göstermektedir ki; Soma faciası ve benzeri çok ölümlü kazalar;

  • adı “özelleştirme” olmaksızın, özelleştirme araçları olarak devreye sokulan
    hizmet alımı ve/veya taşeronlaştırmanın sonucudur.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin temel amacı, işyerinde çalışan tüm işçilerin hiçbir koşulda kazaya uğramayacağı bir ortamın yaratılmasını ve kazaya neden olabilecek tüm koşulların iş ortamından dışlanmasını sağlamaktır.

Türkiye`de işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin yaşama geçirilmesi için oluşturulmuş olan mevzuat sistemsel sorunları çözecek yeterlilikte ve nitelikte değildir. Uygulanamayan, her şeyin kağıt üzerinde kaldığı bir işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin yürütülebilmesi mümkün değildir. 6331 Sayılı Yasa ile işverene verilen işçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerini ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden satın alabilme hakkı, özünde işçi sağlığı ve güvenliği sisteminin de taşeronlaştırılması demektir.

Soma faciasının temel nedenlerinden biri de, bilgi ve teknoloji üretemeyen sistemin, dünya piyasaları ile rekabet edebilmenin en kolay yolu olarak, ucuz ve güvencesiz emek üzerinden üretim yaptırmayı model olarak benimsemiş olmasıdır. Türkiye`de uygulanan ekonomik sistem, sermaye birikim koşullarına ve madencilik sektörünün özgün yapısına bakıldığında, yapısal olarak “kaza” üreten bir sistemdir. Büyüme ve küresel piyasalarla rekabet edebilme adına uygulanan üretim zorlaması, uzun çalışma saatleri, işçi maliyetlerinin düşürülmesi, bir maliyet unsuru olarak görülen işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yapılan fedakarlıklar; daha kötü çalışma koşullarını ve kazaları beraberinde getirmekte, sonrasında yaşananlar ise kalkınma için bu koşullara katlanılması gerektiği söylevine, işin fıtratına bağlanmaktadır. Soma faciası, tüm bu dinamiklerin yaşandığı acılarla yüklü, olumsuz bir tablodur.

Facia sonrası, tepkileri azaltmak için her zaman olduğu gibi suçlu ve kurban arama süreci başlamıştır. Kazanın ardından Başsavcının, “Gözaltına alacağımız herkes işçilerle birlikte öldü..” bildirimi ile ölen mühendisleri işaret etmiş olması, sistemin yaratmış olduğu bu facianın, yalnızca birkaç mühendise yüklenerek çözümlenmek istenmesi ve sistem kaynaklı sorunların örtülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş., TKİ, MİGEM, ETKB, ÇSGB ve Hükümetin yaşanan faciadaki  sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.

Kuşkusuz facianın oluş nedenlerinin ortaya konması, sorumluların belirlenmesi, bundan sonra olabilecek faciaların önlenmesi için önemlidir, ancak yeterli değildir. İş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için bundan sonra işyerlerinde “önce insan, önce sağlık ve önce iş güvenliği” anlayışı yerleştirilmeli, tüm süreçlerde öncelik işçi sağlığı ve iş güvenliğinde olmalıdır.

301 maden emekçisinin yaşamını yitirmesine neden olan ve 21. yy’ın en büyük maden katliamı olarak nitelenen Soma faciası, ülkemizde büyük acılara neden olmuştur. Birlik olarak sorumluluğumuz ve görevimiz, kazanın nedenlerini en net ve somut biçimde kamuoyuna sunmaktır.

Kamuoyunun gereksinimi olan ayrıntılı bir teknik raporun hazırlanması, faciaya neden olan teknik ihmal ve hataların net olarak belirlenebilmesi için; ocağa girilebilmesi, istenen bilgi, belge ve kayıtların Birliğimizle paylaşılması gerekmektedir. Ama bugün için kesin olan şudur: Bunca işçimiz ve meslektaşımızın canına mal olan katliamın temel nedeni, 80`li yıllardan başlayarak sürdürülen ve AKP hükümetince de kılavuz edinilen emek düşmanı neo-liberal politikalar ve uygulamalarıdır.

Hükümet yetkililerinin, “bu işin fıtratında vardır” söylemleri, bilimin ve tekniğin karşısında aldıkları konumu özetlemekte olup, hükümet; 301 vatandaşın can güvenliğini sağlayamadığı için hukuksal ve vicdani sorumluluk ilkeleri gereği istifa etmelidir.

TMMOB’den Basın Açıklaması ve Düşündürdükleri..


TMMOB’den Basın Açıklaması ve Düşündürdükleri..

Dostlar,

SOMA MADEN KATLİAMI ve KÜRESEL EMPERYALİZMİN MAŞASI İKTİDARLAR

TMMOB Maden Mühendileri Odası‘nın yukarıdaki açıklamasına biz de katılıyoruz.

Yeraltı maden işletmesi dahil, yıllarca işyeri hekimliği yapmış, 37 yıldır işçi sağlığı – güvenliği, meslek hastalıkları ile uğraşan bir hekim – bir uygulamacı ve akademisyen olarak yazılanların doğru olduğunu “içeriden biri” olarak çok iyi biliyoruz..

  • Sorun; ölçüsüz ve hızla kâr hırsının türevidir.

Bu riskli işletmede kömür çıkarımı Devletçe ertelenebilirdi.

Ülkedeki öbür kaynakları (rezervler) tüketildikten sonraya ertelenebilirdi.

Çünkü daha önce burada çalışılmış ve “yanar ocak” (gizli yangınlı) olarak tanımlanmıştı. Yani Ocak’ta sürekli olarak içten içe kömür yangını vardı ve büyük bir özenle
denetim altında tutulması, özel önlemlerle izlenip denetim altında tutulması zorunluydu. Elbette ek bir maliyetle.. Isı ölçümleri, COx (karbon monoksit ve öbür karbon oksitleri), CH4 (metan) ölçümleri.. gibi. Gerektiğinde yerel yangını soğutma,
söndürme girişimleri gibi.. Tahkimatın ahşap değil çelik konstrüksiyon yapılması gibi..
Özellikle havalandırma sisteminin kusursuz ve mükemmel kurgulanması.. gibi.

Bu sahayı işletmeye alan Park Grubu, söz konusu riski ve maliyeti göze alamayarak çekilmiş, TKİ bu kez ihalesiz olarak sahayı şimdiki Soma Holding’e vermişti.
Bu Holding gözünü karartarak, TKİ’ye tonu 30 Dolardan ham kömür vermeyi üstlenmişti. 15 milyon ton kömür kaynağı (rezervi) kestirilmekteydi ve şirket “bir an önce” TKİ’ye yüklenimini gerçekleştirmek için saldırgan (agressif) üretime geçti.

Teknik önlemler yetersiz, teknik donanım ve işçiler aşırı zorlanarak, uzun çalıştırılarak, eğitim ve uzmanlaşma ile denetim göstermelik kılınarak, sendikasız, iş güvencesiz….
öngörülen 1,5 milyon ton / yıl üretim yerine neredeyse 2’ye katlanan üretim rakamları..

Şirketin, TKİ’nin kârı ve arada dönen “komisyonların” bedeli, şimdilik 301 “can” dır!
Bir de sadaka kültürü ile yıllardır “bedava” kömür dağıtılan milyonların suskunluğu – küntlüğü!

 

Devletin de göz yumaması..

Bunca neden yetmez mi??

Gerekli önlemleri yerinde ve zamanında almayarak bu toplu cinayete
neden olanları lanetliyoruz bir kez daha!

Onlar ki; küresel emperyalizmin eli kanlı taşeronlarıdır.

Halkımız ve her-kes çok iyi kavramalıdır ki, bu yürek yakan tablonun
temel nedeni küreselleşen emperyalizm = KüreselleşTİRmedir!..

Ara ve son nedenler türevdir.
Tanıyı doğru koymak zorunludur.

  • Ve Türkiye’de Küresel emperyalizmin iktidara getirdiği
    bir siyasal kadro işbaşındadır. 

Başbakan R.T. Erdoğan, “Bu işin fıtratında var..” diyerek
apaçık din sömürgenliği yapmakta ve kesin siyasal sorumluluğunu ve suçunu saklamak istemektedir. Bir yığın yandaş da bu yolda “hizmete” koyulmuştur!
Bu durum mide bulandırıcı ve utanç vericidir.

Küresel sermaye, eline geçirdiği hükümetler eliyle artık halkından,
bunca adaletsiz – eşitsiz – ağır ve hizmete dönüşmeyen vergiye ek olarak yepyeni 2 vergi türü daha dayatmaktadır :

1. KAN VERGİSİ!
2. CAN VERGİSİ !

Çare, sermayeden yana siyasal kadroları hızla tasfiye etmek ve halkın iktidarını kurmaktır!

Haydi Türkiye, sen de iş başına!

Sevgi ve saygıyla
18.5.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

TMMOB’den Basın Açıklaması


TMMOB Maden Mühendisleri Odası, 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşanan facia ile ilgili olarak yaptıkları incelemeler sonrası değerlendirmelerini
15 Mayıs 2014’te düzenlenen bir basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaştı.

TMMOB‘de düzenlenen basın toplantısına TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Soğancı, Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel,
Maden MO II. Başkanı Can Doğan, Yazman Üye Necmi Ergin, YK Üyesi
Emra Ergüzeloğlu Karataş ve Maden Mühendisleri Odası Eski Başkanı
Mehmet Torun katıldı.

YAŞADIKLARIMIZ KÖMÜR KARASI KADAR KARA GÜNLERDİR

Kamuoyuna;

Ruhsat hukuku Türkiye Kömür İşletmelerine (TKİ) ait olan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından hizmet alım yolu ile işletilen Manisa İli Soma İlçesi Eynez bölgesinde bulunan yeraltı kömür ocağında, 13 Mayıs 2014 Salı günü saat 15:10 dolayında meydana gelen olay sonucunda aralarında 5 maden mühendisi meslektaşımızın da bulunduğu yüzlerce maden emekçisinin yaşamını yitirdiği bir facia yaşanmıştır.

Ülke olarak acımız çok büyüktür. Bu kazada yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı, yaralı olarak kurtulan canlarımıza
acil şifalar diliyoruz.

Odamız uzmanları tarafından faciayla ilgili olarak yapılan saptamalar
aşağıda maddeler halinde belirtilmektedir.

-Kazanın meydana geldiği yer altı kömür ocağında 3 vardiya halinde çalışma yapılmaktadır.
-Vardiyalarda yaklaşık 800 işçi ve toplamda da yaklaşık 3.000 işçi çalışmaktadır.
-Kazanın olduğu 13.05.2014 günü 08:00/16:00 vardiyasında yaklaşık
787 işçi çalışmakta olup, bu işçilerin yaklaşık 440‘ı yeraltında tertip edilmişlerdir.
-Ocakta göçertmeli ve dönümlü uzun ayak yöntemi ile üretim yapılmaktadır.
Faciayı tetikleyen yangın ocak hava girişinde meydana gelmiştir.
-Kurulumuzca yangını tetikleyen neden olarak kamuoyuna duyurulan
trafo patlamasının doğru olmadığı belirlenmiştir.

  • Ölümlerin büyük bölümü, kömürün oksidasyonu (AS: yanması) nedeniyle çıkan karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu oluşmuştur.

Ocak havalandırması mekanik havalandırma ile sağlanmaktadır.
-Facia sonrası kurtarma operasyonunda ciddi bir organizasyon bozukluğu yaşanmış ve bununla ilgili olarak Odamız müdahalede bulunmuş,
gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
-İşveren şirket, ruhsat sahibi ve ilgili Devlet kurumları tarafından etkin denetimler sağlanamamış ve gerekli sonuçlar elde edilememiştir.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu‘nun, işçi ölümlerinin,
meslek hastalıklarının önlenmesinde tek başına yeterli olmadığı bu facia ile
bir kez açığa çıkmış ve bu facia, fiili olarak yasanın iflasının kanıtı olmuştur.
Facianın gerçekleştiği işyerinde çalışan meslektaşlarımızın olay öncesinde,
yoğun çabalarıyla tüm zorunluluklar yerine getirilmiş ve yasal uygunluk sağlanmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Müfettişlerinin kısa bir süre önce yaptıkları denetim bunu göstermektedir.
– Madenciliği, mühendisliğin bilim ve tekniğinden uzaklaştıran ve mühendisi işverenin insafına bırakan yanlış madencilik politikalarıdır. Odamızın 2010 yılında hazırlamış olduğu ‘Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu‘‘nda Soma Havzasına ilişkin belirlemeler yapılmış ve burada bir facia yaşanabileceği belirtilmiştir.

  • Ancak işçi ölümlerinin asıl nedeni, mevzuatın yetersizliği değil,
    neoliberal devlet politikalarıdır.

80‘li yılların başından başlayarak uygulamaya konulan
– özelleştirme,
– taşeronlaşma,
– rodövans vb.
– neoliberal politikalar ve uygulamaları;

kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu
elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır.

Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik
ve altyapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması; buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması, iş cinayetlerinin ve ölümlerin katlanarak artmasına
neden olmuştur.

Kamu yararı gözetmeksizin daha çok kâr hırsı ile yapılan üretim zorlamaları,
uzun çalışma süreleri, sağlıksız çalışma ve barınma koşulları,
çalışanların sosyoekonomik durumları bu faciaların oluşmasına katkı koymuştur.

Yaşadığımız son olay bunu bize bir kez daha göstermiştir.
Karadon, Kozlu, Elbistan ve son olarak Soma maden faciaları,
emekçilerin yaşamının piyasanın insafına bırakılamayacağının kanıtıdır.

– Hükümet yetkililerinin, ocakta henüz süren yangın söndürülmeden ve arama-kurtarma çalışmaları sürerken, “bu işin fıtratında vardır” söylemleri,
bilimin ve tekniğin karşısında aldıkları konumu özetlemekte olup,

  • Hükümet sorumluluk ilkeleri gereği derhal istifa etmelidir.

Bu faciada yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini ve meslektaşlarımızı
saygıyla anıyor, yakınlarına ve tüm maden emekçilerine başsağlığı diliyoruz.

TMMOB
Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

=============================================

TMMOB Maden Mühendileri Odası’nın yukarıdaki açıklamasına biz de katılıyoruz.

Yeraltı maden işletmesi dahil, yıllarca işyeri hekimliği yapmış, 37 yıldır işçi sağlığı – güvenliği, meslek hastalıkları ile uğraşan bir hekim – bir uygulamacı ve akademiyen olarak yazılanların doğru olduğunu “içeriden biri” olarak çok iyi biliyoruz..

Maden Mühendislerinin Kara Günleri…

Maden Mühendislerinin Kara Günü…

Güncellenme Zamanı: 14.05.2014 18:21:00

Manisa‘nın Soma İlçesinde özel bir şirkete ait kömür ocağında meydana gelen
maden faciasında, üyelerimiz

Maden Müh. Koray KARADAĞ,
Maden Müh. Burak KARAYEL,
Maden Müh. Mehmet EFE,
Maden Müh. İbrahim ÇELİK ve
Maden Müh. Sinan YILMAZ

yaşamlarını yitirmişlerdir.

Üyemiz Koray KARADAĞ‘ın cenazesi 14 Mayıs Çarşamba günü,
üyelerimiz Burak KARAYEL ve Sinan YILMAZ‘ın cenazeleri ise 15 Mayıs Perşembe günü toprağa verilmiştir.

Üyemiz Mehmet EFE‘nin cenazesi 17 Mayıs Cumartesi günü,
İbrahim ÇELİK‘in cenazesi ise 18 Mayıs Pazar günü toprağa verilecektir.

Üyelerimize Allah‘tan rahmet, kederli ailelerine ve camiamıza başsağlığı dileriz.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

==============================

TMMOB Maden Mühendisleri Odası‘nın ve yaşamlarını yitiren Maden Mühendisi kardeşlerimizle ailelerinin, yakınlarının, halkımızın acısını paylaşıyoruz..

Sabır ve dayanç diliyoruz.

Sevgi ve saygıyla
18.5.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net