Etiket arşivi: Selçuk Erez

Bizden olanlar…

Prof. Dr. SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com

Bizden olanlar…

Eskiden de söylerdi:

– En üst belirleyici İslamın ilkeleridir. Her şey ona göre belirlenir.

– Referansım İslamdır!

Geçenlerde de söyledi:

– Arakan Bölgesi’nde yaşanan insanlık dramına sessiz kalamayız.

Müslümanların katledilmesine, tehcirine uluslararası toplum seyirci kalmamalı!
Referansımız belli bir inanç sistemi olarak tanımlanınca, kimin yardımına koşacağımız, kimlerin felaketine “geçmiş olsun!” demekle yetineceğimiz de belirlenmiş olur; böylece, sadece sınırların ötesinde değil, yurtiçinde de kimin bizden olduğu, kimin de olmadığı da saptanmış olur.

Bizden olmayanı kim, nasıl tanımlar? Bizden olmayanı aslında biz tanımlarız, kendimizi tarif ederek tanımlarız:

“Gülliver’in Seyahatleri” romanında Liliputlular, katı yumurtaların, kalın uçlarından kırılması gerektiğini savunurlar. Böylece, bunun tersini, yani yumurtaların, sivri uçlarından kırılması gerektiğini savunan “Blefuscu”lar, hemen “öteki” oluverirler.
İnsan gruplarını kim, neden birbirlerinden ayırmak, uzaklaştırmak ister?

İnsanlar değil, onları bir arada, güdümlerinde tutmak isteyen güçlüler,
cemaatlerini yitirmemek, ardından gidenlere fire verdirmemek için yapar bunu.
İktidarda olan, kendisini tanımladığında, bize, “Bana bak, işte böyle olmalı” mesajını her gün, felakete uğrayanlara yardım ederken, üniversitelere cami yapılmasını önerirken, yılbaşı kutlamalarına karşı olduğunu açıklarken vb.
değişik şekillerde tekrar ettiğinde; halkın önemli bir bölümünün kendi ülkelerinde yabancılaşmasına, ötekileşmesine yol açar!

Ortaçağda ve öncesinde belki yararlı olan bu ayrışım, bugün ne sağlar?

Zarar verir.

Bu, çağımızda iyice kavranmış, yönetenlerin laik davranmaları, topluma durmadan
“ben böyleyim, böyle olunmalı!” mesajı verilmemesi, farklı olanın öteye itilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

“Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz.”
diyen bunu pek anlamış sayılmaz.

Bu şekilde konuşuldukça, kendini böyle tanımlamayı sürdürdükçe,
“Ben yalnızca bana oy verenleri değil hepsini temsil ediyorum.” sözleri lafta kalır.
Şu farklı gruba, değişik inanç sahiplerine davulla, zurnayla açılımlar düzenlemek de gösteriden öteye geçmez, yurttaşlarının önemli bir bölümünü giderek yabancılaştırmış olursun.

Bu demokrasi ile bağdaşmaz, bugün tarifine uymayanların, yarın böyle tariflerin
ne kadar yanlış olduğunu anlayacakların senden uzaklaşmalarına yol açar.

Bu da aslında memleket için pek fena olmaz! l

(Cumhuriyet PAZAR Dergi 02.09.2012)

Sadece İslam mı?

Cumhuriyet Pazar Dergi 19.08.2012

Prof. Dr. SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com.

Sadece İslam mı?

Yardımsever sayılırız:

Geçen yıl Mogadişu’ya tonlarca yardım malzemesi taşıdık.
Etiyopya’da 5000 adet gıda paketi, Kurban Bayramı’nda da 6200 aileye et dağıttık.
2011’de ramazanda 1200 Ugandalıya kumanya dağıtıldı, 40.000 kişiye iftar,
20.000 aileye gıda yardımı yapıldı.
Bunlar güzel ama neden sadece Müslümanlara?

Başbakan açıkladı:

– İslam dünyasından acı haberler gelmektedir… Suriye’de ramazan ayının ruhuna ters biçimde oluk oluk kan akıtılmaktadır. Myanmar’da Arakan Bölgesi’nde yaşanan insanlık dramına da sessiz kalamayız. Arakan’da Müslümanların katledilmesine, tehcirine uluslararası toplum seyirci kalmamalı!

Bu kötülüklere karşı çıkmak iyidir ama neden sadece Müslümanlara yönelik açlıklara,
kırımlara tepkiliyiz? Dünyada sadece Müslümanlar mı eziliyor?
Sadece İslam mı?
Mesela Brezilya’da, en büyük yerli grup olan Guaranilere yapılanlara neden seyirci kalıyoruz?

Bu insanların topraklarından sökülüp atılmalarına, başkanları dahil birçoklarının öldürülmesine neden göz yumuyoruz?

“Bizi sadece Müslümanların sıkıntıları ilgilendirir, başka dinden olanlarınki pek üzmez” diyorsanız, bazı konuları anlamakta yine zorlanırız:

Rusya İslam Komitesi Başkanı Haydar Cemali açıkladı:

– Rusya’daki Müslümanların durumu çok kötüdür. Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan
Müslümanlar arasında en kötü durumda olduklarını söyleyebiliriz.

Çok duyduk; en son Akçaabat İlim Yolcuları Derneği Başkanı söyledi:

– Binlerce Müslüman Türk, yıllarca Çin zulmü altında işkence gördü, öldürüldü.
Çin’in Doğu Türkistanlı Uygur Türklerine uyguladığı zulüm hâlâ devam ediyor.
Bu zulme sessiz kalmak bir Müslümana yakışmaz!

Öyleyse neden Myanmar’daki, Suriye’deki, Afrika’daki Müslümanlara yardım etmeliyiz
ama Rusya ve Çin’deki Müslümanlar ezildiklerinde susmalıyız?

Dahası da var: Türkiye’de yıllardır hak hukuk çiğnenmiyor mu, yüzlerce gazeteci,
birçok milletvekilleri, öğretim üyesi, asker, öğrenci hapiste değil mi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin en çok mahkûm ettiği yönetim bizimki değil mi?
İnsan haklarının çiğnendiği ülkeler listesinde kötü konumlarda yer alan
biz değil miyiz?

Bunu da soralım:

Trakya’da, Anadolu’da yaşayanların çoğu Müslüman değil mi?

Öyleyse, Somali’de aç kalan, Myanmar’da ezilen Müslümanlardan bol bol söz açıyorsun da
biz bunca yıldır böyle ezilirken sesin neden hiç çıkmıyor? l

Komünistler mi yaptı?

Cumhuriyet Pazar Dergi, 12.08.2012

SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com

Komünistler mi yaptı?

Bu ülkede bir zamanlar deprem ve su baskınları dışında bütün felaketlerin komünistlerden geldiği ileri sürülür, kötülenmek istenenler, komünistlikle suçlanırdı:

6-7 Eylül 1955’te Istanbul’da çok acı olaylar yaşandı: Birçok semtte azınlıklara ait dükkânlar, evler, yıkıldı, yağmalandı.

Neden?

Başbakan Adnan Menderes şöyle açıklamıştı:

– Katiyetle ifade ediyorum ki, büyük bir komünist darbesinin karşısında bulunmaktayız. Müsait olan zemini fevkalade üstadane maharetle ve soğukkanlılıkla istismar eden komünistler, birer milli felaket diyebileceğimiz fevkalade ağır bir vaziyet vücuda getirmişlerdir…

Dünya komünistleri faaliyetlerini Türkiye üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Türkiye’yi en çekici bir hedef olarak ele almışlardır. Sadece kiliselerin tahribine büyük ehemmiyet ve dikkat atfedilmis olması, ölülerin kemiklerinin muhkem mermerler altında sökülüp ortaya çıkarılıp hakarete maruz bırakılması keyfiyeti, damgası üstünde komünist eseri olduğunu apaçık ifade etmektedir.

Komünistler mi yapmıştı bunu?

“Selanik’te Atanın evi bombalandı” manşetiyle çıkan iktidar güdümlü İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı 20.000 civarında olduğu halde 6 Eylül’de 290.000 basılmış, bedava dağıtılmış, halk galeyana getirilmiş, önceden hazırlanmış sopalar bazı kimselere dağıtılarak eylem başlatılmıştı.

Ata’nın evine bomba atan kimdi? Bomba attıran da dükkânları yağmalatan da komünistler değil, devletti.

27 Mayıs 1960’ta Türkiye’de askeri bir darbe gerçekleştirildi.

Neden?

9 Aralık 1959’da -yaklaşık yirmi yıllık bir aradan sonra- Türkiye’den Sovyetler Birliği’ne bir bakan gitmişti. Dışişleri Bakanı Zorlu’dan sonra 12 Temmuz 1960’da Başbakan Menderes’in de SSBC’yi ziyareti planlanmıştı.
Ardından da Kruşçev Ankara’ya gelecekti. Birçok yazar bu gelişmelerin ABD tarafından, Türkiye’nin SSBC’ye yaklaşması, komünist blokunun etki sahasına kayması olarak yorumlandığını ve bu kanının askeri darbeye yol açtığını ileri sürmüştür. Menderes de mi komünizme kayıyordu?

Hayır, Türkiye ekonomik sıkıntı içindeydi; ABD’den istenen yardım sağlanamıyordu,
Sovyetler ise durmadan yardım önerisinde bulunuyordu.

1960 askeri darbesini yöneten Milli Birlik Komitesi, 147 öğretim üyesini üniversiteden uzaklaştırmıştı.

Neden?

Komite’nin bazı üyeleri açıklamışlardı:
– Kimi komünisttir, kimi de eşcinsel!

Zamanla 147’ler hakkında geçerli bir suçlama, bir dosya bulunmadığı, bazı meslektaşlarının isteğiyle Komite’ye sunulan listede yer aldıkları anlaşıldı ve üniversiteye döndüler.

Özet : 6-7 Eylül olaylarında, 147’ler meselesinde komünistlikle suçlanan kimse komünist değildi,
Rusya’ya gitmeye kalkan Adnan Menderes de!*

Çok sayıda okuryazarın, gazetecinin, rütbelinin, öğretim üyesinin ve milletvekilinin “darbecilik”le suçlandığı ve uzun süredir tutuklu bulundurulduğu bu günlerde, geçmişi anımsamamak elde değildir! l

*Komünist olmanın ayıp ya da suçlanma nedeni olmaması gerektiğine inandığımı da belirtmeliyim.

Bodrum’da eski ARGE’ler..

Prof. Dr. Selçuk Erez

Cumhuriyet Dergi 29.07.2012

Prof. Dr. SELÇUK EREZ

Bodrum’da eski ARGE’ler

Bu günlerde, “İstanköyaltı Bodrum” başlıklı kitabımı, üçüncü baskısı için gözden geçirmekteyim. Bazı konuları hatırladım:

Bodrum’un eski süngercilerinden Ali Cengiz anlatmıştı:

– Gangava nedir? Eskiden süngerciler, denizin dibine dikdörtgen kesitli demir çerçeveye bağlı bir ağ indirip çekerlerdi. Denizin dibi genellikle dümdüz olmadığından bu çerçeve, çoğu kez dibe tam oturmazdı. Biz gangavanın çerçevesinin altına gevşekçe bir zincir gerdik ve ağın altını bu zincire bağladık. Böylece, alttaki zincir,
her türlü araziye uyduğundan verim yüzde yetmiş arttı.

Çevresindekilerden farklı düşünebildiğinden “Gâvur” olarak anılan Ali Reis ile Ali Cengiz, dalgıç makinesinde de önemli bir değişiklik yapmışlar:

– Eskiden dalgıçlara hava veren pompa, iki kişi tarafından elle çalıştırılırdı. Belli derinlikten sonra hava basmak çok güçleşirdi. Yunanlılar, bu işi, tekneye ikinci bir motor ekleyerek halletmişlerdi. İkinci bir motor edinmek, masrafa yol açıyordu.

Biz, hava basma sistemini, geminin asıl motorunun kasnağına bir ekleme yaparak buraya sarılacak ikinci bir kayışla çalıştırmayı düşündük. Sonuç, başarılı oldu. Artık hem ikinci bir motorun alınması gerekmedi,
gider de kısılmış oldu.

Böyle önemli araştırmaların ve geliştirmelerin (ARGE’lerin) gerçekleştirildiği Bodrum, nasıl bir Bodrum’du? Henüz turistlerce keşfedilmemiş, mavi yolcularca istila edilmemiş fakir bir kasabaydı.
Durumunu bir dörtlük iyi anlatır: “İstanköy altı Bodrum-İki dükkân bir fırın-peynir ekmek yiye yiye-kalmadı
ağız burun.”

Türkiye’de ARGE’ye ne kadar az yatırım yapıldığını, yeterince ARGE olmadan da- birilerinin ikide birde iddia ettiği gibi büyük ve önemli bir devlet olamayacağımızı, gelen geçenin, hatta Irak Başbakanı’nın bile posta koyduğu bir ülke olarak kalacağımızı biliyoruz.

ARGE nasıl yapılır, kim yapar, nerede yapar bunu?
ARGE, imam kökenli müdür atadığımız kurumlarda değil, araştırmaya yatkın kafa yapısına sahip insanlara fırsat verilen yerlerde yapılır. Aklı, ambargolarla engellenmemiş, kafası dünyaya açık kimselerce yapılır.
Bu insanları, ikibin kişinin yaşadığı fakir mi fakir bir kasabaya bıraksanız bile onlar işte böyle ne yapar yapar ARGE’nin dikalasını yaratırlar! l

www.selcukerez.com

=====================================

Teşekkürler Selçuk hocam, 30.7.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Neden böyle saldırgan? / Why so agressive ?

Cumhuriyet Pazar Dergisi 08.07.2012

SELÇUK EREZ

Neden böyle saldırgan?

– Doktor Bey, oğlumuz bir süredir bir tuhaf: Durmadan konuşuyor. Akşam sofrada ne babasına, ne bana, ne de kardeşine ağzımızı açma fırsatı bırakıyor. Azıcık eleştirmeye kalksak ifrit kesiliyor. Son zamanlarda bizde kınanacak şey kalmamış olacak ki komşulara da saldırmaya başladı: Hakaretin bini bir para. Artık dayanamıyoruz.
Ne yapsak? Kime göstersek?
– Oğlunuzda dikkatinizi çeken başka değişiklikler de var mı?
– Var… Kendinde büyüklük vehmediyor. Geceleri uyuyamıyor, olmadık saatlerde kalkıp gazetelere bakıyor.
– Neden?
– Evvelki gece gazeteleri parçalamış, konfetiye çevirmiş…
– Neresini beğenmemiş? Sormadınız mı?
– Haddimize mi, bizi de parçalar!
– Bu kadar mı?
– Yerinde duramıyor… Her gün başka başka yerlere gidiyor… Oralarda da böyle atıp tutuyormuş. Dün gece komşuda yüksek sesle tartıştılar diye pencereden balkonlarına sarktı, “Terbiye, adap öğrenin yoksa ben gelir öğretirim!” dedi. Komşu iriyarı biri, eskiden güreşirmiş; günün birinde bizimkine bir şey patlatacak diye korkuyorum. Bu ne hastalığıdır? Hangi ilaç iyi gelir?
– Belki de ilaç vermek değil, tersine, ezbere aldığı bir ilaç vardır; ondan caydırmak gerektir!
– Anlamadım?
– Amy Winehouse’ı hatırla.
– Genç yaşta ölen pop şarkıcısı değil mi?
– Uyarıcı haplar kullandığından öldüydü zavallı. “Yorgunum, yarın konsere çıkamam!” dediğinde ona bir süre dehşetli enerji veren, kendini iyi hissettiren, ama sonra beynini çürüten haplardan verirmiş menajeri. Bizde jeton diyorlar. Bu ilaçları alanlar anlattığınız gibi saldırgan olurlar.
– Hangi vicdansız alıştırıyor çocukları bunlara?
– Sadece çocuklar mı? Bazı devlet adamları da kullanıyorlar. İkinci kanser ameliyatından sonra Chavez, hasta olmadığını göstermek için Venezüella parlamentosunun açılışında yedi saat ayakta nasıl konuşabildi sanıyorsun?
– Öyleyse bundan böyle devlet adamlarından da nutuk atmadan önce idrar alıp doping kontrolü yaptırmalı.
– Doğru, Sağlık Bakanlığı da bu konuda etkin uyarı klipleri hazırlasa çok iyi olur!

www.selcukerez.com
selcukerez@gmail.com