Etiket arşivi: Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu

KALPAKSIZ KUVAYI MİLLİYECİ PROF. DR NUSRET FİŞEK’i ANMA


Dostlar,

Prof. Dr. H. Nusret FİŞEK,
Uğur Mumcu‘nun deyimiyle “Kalpaksız bir Kuvayı Milliyeci” dir.

Nuret Fişek ile

 

 

 

 

 

Biz kendisini Hacettepe Tıp 1. sınıfta tanıdık, öğrencisi olduk (1971-72).

O’ndan modern Halk Sağlığı‘nı öğrendik.

Daha 1. sınıfta uzmanlaşma alanımıza karar verdik,
TOPLUM HEKİMİ – HALK SAĞLIĞI UZMANI olacaktık..

Fakülteyi bitirdikten sonra öyle yaptık. Bu alanda uzmanlaştık, bu kez asistan hekim iken de bizim hocamız oldu, bu onuru 2. kez yaşadık.

O’nu 3 Kasım 1990’da prostat ca nedeniyle 76 yaşında yitirdik. O sırada TTB
(Türk Tabipleri Birliği) Merkez Konseyi yönetiminde idi (önceki dönem başkandı). Cenaze töreninde fotoğrafını yürüyüş kolu (kortej) önünde 3 haftalık bir Doçent olarak
(9 Ekim 1990) biz taşıyorduk.

Görkemli yapıtı önümüzdedir. Türkiye modern Halk Sağlığı Bilimleri ile tanışmıştır.
Ülkemiz Tıp Fakültelerinin hemen tümünde Halk Sağlığı Anabilim Dalları vardır.

Hemşirelik Fakültesi / Yüksekokulu / Sağlık Bilimleri Fakültelerinde de..

20-24 Ekim 2014 günlerinde Edirne’de yapılan (biz orada Halk Sağlığı AbD’nı kurmuş ve 16 yıl başkanlığını yapmıştık; 1988-2004) 17. Ululsal Halk Sağlığı Kongresi’ne 600’ü aşkın katılımcı geldi ve bir rekor oldu. Yüzlerce öğretim üyesi, Halk Sağlığı Uzmanı hekim ve yüksek lisans, doktora ve tıpta uzmanlık öğrencisi genç insan bu alanda ülkemiz insanının sağlığı için çalışmaktadır.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Sağlık Bakanlığı’nın 2 ayağından biridir ve Türkiye’de
1. Basamakta kişilere ve topluma koruyucu sağlık hizmeti verme yükümlüdür. 20 bin dolayındaki ASM (Aile Sağlıı Merkezi) bu Kuruma bağlıdır. Başında genç bir bayan
Halk Sağlığı Profesörü vardır.

****

Prof. Fişek, 1989’da Prof. Muammer Aksoy ile ortak davranarak kuzeni Prof. Hicri Fişek ve fakülte arkadaşı Prof. Hüsnü Göksel‘i de katarak ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) kuruluşunda 2. ad olarak yer almıştır. ADD’nin 50 kurucusunun 6’sı hekimdir..

****

Bu yıl O’nun bedensel olarak yitirişimizin 24. yılında anma yerinel, doğumunun 100. yılını kutlayacağız. Etkinlik programı aşağıda..

İlginizi diler ve bekleriz..

3_KASIM_2014-ANMA13_KASIM_2014-ANMA2
11 yıl önce Edirne’de Trakya Üniv. Tıp Fak. de verdiğimiz

“PROF. DR. NUSRET FİŞEK ve HALK SAĞLIĞI”

başlıklı dersimizin yansılarını görmek ve Nusret hocanın ülkemize kattığı devrimci eylemi görmek için lütfen aşağıdaki erişkeyi tıklar mısınız??

Nusret_Fisek_03.11.03

Sevgi ve saygı ile.
3.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türkiye Psikiyatri Derneği 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü Basın Açıklaması


Dostlar
,

“Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü
Basın Açıklaması”
son derece doyurucu, kapsamlı ve uzunca bir metin..

Bu metni bir Halk Sağlığı Uzmanı hekim – öğretim üyesi olarak biz de,
hemen hemen aynen benimsemekteyiz.

Psikiyatrist ve Nörolog meslektaşlarımızın ve Uzmanlık Derneklerlnin
Toplum – Halk Sağlığı açısından gösterdikleri duyarlık çok sevindiricidir.

Özellikle sonlarda yer verilen

  • “… ancak Türkiye’de uygulamaya konulan neo-liberal sağlık politikaları nedeniyle günde en az 60-70 hasta muayene edildiğinde
    kâr elde edileceği düşünülen bir sağlık sisteminde…”

vurgusu ayrı bir önem taşımaktadır.

TÜİK‘in 2009’dan günümüze sağlık harcamaları rakamları alarm vericidir.

Sağlık giderleri başdöndürücü bir hızla artmakta ve
büyük ölçüde özel sektöre akıtılmaktadır.

Kamunun harcamadaki payı geri çekilmekte, yurttaşın cepten harcamaları artmaktadır. 2012’de 75 milyar TL’yi aşan toplam harcama,
Ulusal Gelir’in (GSMH) %5’ini aşmaktadır ve son derece ciddi bir tutar ve orandır.
Ancak bunca harcamaya karşın toplumsal sağlık düzeyi göstergelerimiz hâlâ çok geridir (yaklaşık 90. sıralardayız dünyada..).

Bunun, bu verimsiz kaynak kullanımının başlıca nedeni SAĞALTICI – TEDAVİ EDİCİ sağlık hizmetine yönelik ve SERBEST PİYASACI olmasıdır.

Türkiye’nin böylesi bir lüksü olmadığı gibi, bu hovardalığı sürdürecek kaynakları da yoktur.. SGK çok ciddi açıklar vermektedir. Harcamalarının kabaca yarısını
prim = ek vergi olarak toplayabilmekte, kalanı Merkezi Yönetim Bütçesinden aktarımla (transfer) dengelenmektedir. Ancak bu 70 milyar TL’yi bulan ve her yıl artan devasa açığın kapatılması bu kez Merkezi Yönetim Bütçesinde ciddi açık nedeni olmaktadır (2013’te genel bütçenin yaklaşık 1/5’i; 2014’te öngörülen 77 / 436 milyar TL =%18 ) ve
borçlanarak aktüaryal denge sürdürülmeye çabalanmaktadır.

Teknik dille söylemek gerekirse, zorunlu Genel Sağlık Sigortası (GSS) finansal açıdan sürdürülebilir (sustainable) değildir!

Ne adına?
Niçin?
Dünya Bankası – IMF – AB – ABD – KüreselleşTİRmecilein “gül hatırı” na mı ??

Yapılması gereken;
sonu ağır hüsran olacağı kesin vahşi neo-liberal sağlık politikalarını terk ederek öncelikle,

  • HER-KE-SE hemen; etkin – yaygın – sürekli – kamusal ödemeli
    koruyucu sağlık hizmetleri sunumudur.

Büyük ATATÜRK,
sağlık hizmetlerini devletin “EN BİRİNCİ VAZİFESİ” saymaktadır.

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 11.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================

Turkiye_psikiyatri_dernegi_logosu

Türkiye Psikiyatri Derneği
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü
Basın Açıklaması, 10 Ekim 2013

Siz de yaşlanacaksınız; peki ruh sağlığınız ne olacak?
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü, bu yıl “yaşlı ruh sağlığı”na  adandı.
Çünkü her ne kadar ülkemizde yaşlıları sokaklarda pek göremesek de, tüm dünyada
yaşlı sayısı artıyor. 2013 yılı itibarıyla dünyada 60 yaş üstü kişi sayısının
800 milyon olduğu tahmin ediliyor ve bu rakam tüm dünya nüfusunun
%11’ini oluşturmaktadır. 2050 yılı itibarıyla ise bu oranın % 22’ye çıkması beklenmektedir. 
İlerleyen yıllarda nüfusunda en fazla oranda yaşlı artışını yaşayacak ülkeler, Türkiye gibi orta gelişmişlik düzeyine sahip ülkeler olacaktır.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2005 yılında 65 yaş üstü nüfusun
tüm nüfusa oranı %5.7 iken 2012 yılında % 7’ye yükselmiştir. 2050 yılında ise
bu oranın %17.6 olacağı tahmin edilmektedir. 
Yaşlıların sayısının artmasıyla birlikte yaşlı sağlığı ve de yaşlı ruh sağlığı giderek artan bir önem kazanmaktadır.
Genel olarak kültürümüzde yaşlılar, saygı duyulan ve sözü dinlenilen kişiler olarak düşünülse de  toplumda yaşlılara karşı pek çok gizli önyargı bulunmaktadır.
Yaşlıların fiziksel olarak zayıf oldukları, çalışamayacakları, zihinsel açıdan zayıf oldukları şeklinde önyargılar olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.
Medya ve yazılı basında da yaşlıların daha çok bunamış, eski kafalı ya da
huysuz kişiler olarak karikatürize edilmesi de bu önyargıları desteklemektedir.
Oysa yaşlılığa karşı bu önyargılar aslında ırkçılık, cinsiyetçilik gibi yasalarla
önlem alınması gereken durumlar olarak kabul edilmelidir.
Çünkü yaşlılar ile diğer yaş gruplarının arasında sosyal bir duvar oluşmasına
yol açmakta; 
yaşlıların toplumda yeterli yer almasına engel olmakta ve
yaşlının ruh sağlığını da dolaylı olarak etkilemektedir.
Yaşlı ruh sağlığını etkileyen ve toplumda çok konuşulmayan, göz ardı edilen bir sorun da yaşlı istismarıdır. Yaşlı istismarı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “yaşlı bir kişiyle güven ilişkisi içinde olması gereken bir kişi tarafından yapılan fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve hak istismarı gibi zarar verici ya da uygun olmayan  davranışlar”  olarak tanımlanmaktadır.  Yaşlının fiziksel bakımının,
sağlık kontrolleri ve hastalık tedavilerinin yeterli yapılmaması da yaşlı istismarıdır. Gelişmiş ülkelerde yaşlılarda istismar %4-6 oranında bildirilmekte ise de,
aslında daha yüksek oranlarda görüldüğü ancak bildirilmediği ve tespit edilemediği düşünülmektedir. Türkiye’de  yapılan bir çalışmada, İzmir ilinde 204 yaşlının %1.5’inde fiziksel istismar, %2.5’inde finansal istismar ve %3.5’inde de
ihmal bulgusu saptanmıştır
(Keskinoğulları, 2004); ancak Türkiye’de de
bu rakamların gerçekte daha yüksek oranda olduğunu tahmin ediyoruz.

Yaşlıyı genellikle istismar eden kişiler yakın akrabaları olmaktadır.
Yaşlı istismarı ve ihmali ruhsal açıdan yaşlıyı mutlaka etkileyecektir ve
yaşlıda kaygı ve depresyon belirtilerinin çıkmasına yol açacaktır.
Aktif yaşlanmanın sağlanmasında ilk basamak yaşlılığa karşı toplumun önyargılarını azaltmaktan geçmektedir. Toplumun yaşlılığa karşı önyargılarını azaltmada en önemli görev kamu spotları gibi medya üzerinden sivil örgütler ve derneklerin yapacağı bilgilendirme ve ilkokuldan başlayarak toplumun bilinç düzeyini artırmaya yönelik girişimler olmalıdır. Özellikle yerel yönetimler tarafından yaşlıların
sosyal etkinliklere katılmasını teşvik eden düzenlemeler 
yapılması,
yaşlıların sokaklarda daha çok ve daha rahat dolaşmalarını sağlamak için
yaşanan ortamların, kentlerin “yaşlı dostu” hale getirilmesi,
yaşlılara karşı önyargıları azaltmak için kuşaklararası iletişimi artırmaya yönelik programlar yürütülmesi, yaşlı istismarını engellemeye, fark etmeye yönelik
yaşlılara hizmet verenlere eğitimler 
verilmesi ve yaşlıya verilen
sağlık hizmetlerinin kapsamının ücretsiz olması 
gibi uygulamalar
dolaylı olarak yaşlı ruh sağlığını da olumlu yönde etkileyecek hizmetlerdir ve
sosyal devlet olmanın da zorunluluğudur.
Yaşlının ruh sağlığının korunması öncelikle aktif ve sağlıklı bir yaşlanmanın desteklenmesinin, genel ülke politikası haline getirilmesiyle olacaktır.
Yaşlılık politikalarına bakıldığında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından
2007 yılında “Yaşlanma Ulusal Eylem Planı”nı ve 2013 yılında da
Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı“nı açıklanmış,
ancak tam olarak hayata geçirilememiştir. Yaşlılık Ulusal Eylem Planı
‘nın uygulamaya geçirilmesi, yeterli maddi olanağı olmayan 60 yaş üstü kişilere ödenen “yaşlı aylığı” uygulaması ya da özellikle yerel yönetimler tarafından
yaşlıların evde bakımına yönelik hizmetler belirgin fark yaratabilecek uygulamalar
dır. Yaşlının ruhsal ve fiziksel sağlığını korumak için başta
yaşlı yoksulluğunu azaltmaya yönelik
sosyal politikalar olmak üzere, yaşlıların sosyal ortamlarını artırmaya,
aktif yaşlıların yapabileceği iş olanaklarını artırmaya yönelik  düzenlemeler
 gerekmektedir.
Yaşlılarda  genel sağlığın bozulması, bağımlığın artması, eş kaybı,
emeklilikle birlikte ortaya çıkan yalnızlık, maddi durumun kötüleşmesi, hareket kaybı gibi sebeplerle, ruhsal hastalıklara yatkınlık, diğer yaş gruplarına göre daha fazladır. Özellikle depresyon ve demans (bunama) yaşlı ruh sağlığının en çok üzerinde durulması gereken konularıdır. Yaşam süresinin uzamasıyla demans olgularının sayısı artacaktır. Demans için önemli bir risk etmeni olan depresyonun yaşlılarda erkenden tanınması ve iyi tedavi edilmesi; bu hastaların demans açısından izleme alınması
önleyici psikiyatrik yaklaşımlar olarak değerlendirilmektedir.
Ancak yaşlılar hem yaşlanmanın doğal bir süreci gibi düşünüp unutkanlık ya da moralsizlik gibi yakınmalarını hekime anlatmamakta hem de hekimler yaşlılarda
ruhsal hastalıkları tanımakta zorlanmaktadırlar. Hekimler açısından bakıldığında
yaşlı muayenesi bilgi, eğitim eksikliği ve yaşlı muayenesinin uzun sürmesi nedeniyle zahmetli bir süreç olarak görülebilir. Gerek tıp fakültesi gerek psikiyatri uzmanlık eğitiminde yaşlı nüfusun artışına uyum sağlayabilecek değişiklikler yapılması
gereği açıktır
Birinci Basamak hekimlerinin yaşlı  ruh sağlığına yönelik eğitimler alması,  depresyon, demans  gibi yaşlılıkta sık görülen hastalıklara karşı  farkındalık düzeylerini artıracak; böylece yaşlılarda görülen psikiyatrik hastalıkların
hem önlenmesine hem de yeterli tedavi edilmesine katkı sağlayacaktır.

Toplum Sağlığı Merkezleri içinde kurulmaya başlanan ve şimdiye dek sayıları
25’i bulan Geriatri Birimleri yaşlıların 1. Basamakta daha iyi değerlendirilmeleri
ve izlemlerini sağlayacak önemli bir hizmettir.
Bu nedenle sayılarının artırılması yönünde çalışılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından
“Yaşlı Sağlığı  Eylem Planı ve Uygulama Programı” taslak olarak hazırlanmaktadır ancak Türkiye’de uygulamaya konulan neo-liberal sağlık politikaları nedeniyle günde en az 60-70 hasta muayene edildiğinde kâr elde edileceği düşünülen
bir sağlık sisteminde, uzun süren ve ayrıntılı değerlendirme gerektiren
yaşlı muayenesinin ne denli yeterli ve doğru yapılabildiği de
önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Yalnızca yaşlılar, yakınları ve bu alanda çalışan hekimler değil;
bugün 65 yaşın altında olanlar yarın yaşlandığında yoksullukla boğuşmayan, geleceğinden endişe etmeyen, ruhsal ve fiziksel olarak yaşını sağlıklı ve aktif yaşayan,
bir hekime başvurduğunda yeterli sürede ve iyi muayene edileceğini bilen,
yasalar tarafından korunan, ruh sağlığı iyi yaşlılar olmak için,
tüm ülke olarak sosyal ve sağlık politikalarımızın
şu an yaşlılara sunduğu hizmetlerin izlemcisi olmalıyız.
Doç. Dr. Eylem Şahin-Cankurtaran
Prof. Dr. Işıl Baran Kulaksızoğlu 
TPD Geriatrik Psikiyatri ÇB
Prof. Dr. Tunç Alkın
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı
 
Prof. Dr. Peykan Gökalp
Türk Nöropsikiyatri Derneği