Lütfü Kırayoğlu
ADD Gn. Bşk. Başdanışanı
Mühendis – Yazar
Tarihin tekerleğini, hep devrimci kitlelerin doğru eylemleri döndürüp ilerletti. Sınıflı toplumların ortaya çıkışından bu yana bu kural hiç değişmedi. İster doğru bir önderlik altında başlasın, ister kendiliğinden gelişsin, büyük kalabalıklar taleplerini (istemlerini) doğru bir zeminde ve özlü olarak ifade edebildiklerinde, devrimci kitlelere dönüşebildiler. Elbette, örgütlü bir toplumda devrimci önderliğin rolü tartışılmaz.
İşte haklı taleplerin olgunlaşarak kısa ve özlü olarak ifade edilmesine dilimize dışarıdan girmiş olsa da “SLOGAN” (savsöz) diyoruz. İlk çağlardaki büyük ve haklı isyanların sloganlarının neler olduğu konusunda yazılı tarihten çok bilgi alamasak bile en azından birkaç yüzyıllık tarihimizin bize ilettiği sloganları biliyoruz. Kendi tarihimize baktığımızda Osmanlı despotizmine karşı ayaklanan Şeyh Bedrettin’in “YARİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEYDE, HER YERDE, HEP BERABER” sözü günümüzde bile kitleleri heyecanlandırıyor. Yine Osmanlı döneminde göçer Türkmen topluluklarına uygulanan baskı ve yıldırma politikalarına karşı, “FERMAN PADİŞAHIN, DAĞLAR BİZİMDİR” sözü yakın yıllara dek Ege dağlarını, Torosları isyancıların sığınağı haline getirdi. Alevilere uygulanan baskıya karşı Pir Sultan Abdal’ın “YÜRÜ BRE HIZIR PAŞA, SENİN DE ÇARKIN KIRILIR / GÜVENDİĞİN PADİŞAHIN, O DA BİRGÜN DEVRİLİR” sözü günümüzde de geçerli.
İngiliz devrimci (General) Cromwell’in İngiliz parlamentosunu ahıra benzetirken söylediği “ALTIN SİZİN TANRINIZ OLMUŞ”, ya da “ATIM KADAR BİLE DİNDAR DEĞİLSİNİZ” sözleri. 1789 yılı Temmuz ayında ayaklanan Fransız devrimcilerinin “EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, KARDEŞLİK” sözlerinin 1908 devrimini yapan İttihatçıları etkileyerek II. Abdülhamit sultasını devirmiş olması, dahası, yakın zamana dek Abdülhamit yandaşı bir siyasal akımı savunan kadın liderin yeni kurduğu partisinin toplantılarında “MUSAVAAAT, MEŞVEREEET, ADALEEET” diyerek haykırması ilginç değil mi?
“Ekim devrimi” dediğimiz 1917 Rusya’sındaki “BÜTÜN İKTİDAR SOVYETLERE” sözü ile Şubat devriminin karmaşasına nokta konması, bir sloganın, saatler süren ateşli bir nutuktan daha sonuç alıcı olduğunun kanıtı değil mi?
Yakın tarihimizde CHP’nin hatalı politikalarına karşı, tanınmış solcularımızı bile etkileyerek, “DUR” anlamına gelen el işareti ile “YETER. SÖZ MİLLETİNDİR…” sloganını kullanan Demokrat Parti’nin peşine taktığı kitleleri nerelere sürüklediği, günümüzü bile etkileyen ders alınması gereken bir örnektir.
Yine yakın tarihimizde, 1968 devrimci gençlik hareketinin binlerce genci peşinden sürükleyen etkili taleplerine ne demeli. Bütün Dünya gençliğini etkileyen “GERÇEKÇİ OL. İMKANSIZI İSTE…” sözü kadar bize ait olan “ALTINCI FİLO. DEFOL…!”, ya da “YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ ve GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE” sözü bugün unutturulmaya çalışılan, ancak halen geçerli olan temel slogan değil midir?
Daha dün denecek bir tarihte Gezi eylemleri sırasında, bütün halkı direnişe çağıran “HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ” sözü kadar, bu direnişin siyasal rengini ve hedefini koyan “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” sözü Anadolu’nun en baskıcı köşelerindeki üniversite öğrencileri kadar, “apolitik” olmakla suçlanan futbol seyircisinin de stadyumları inlettiği doğru bir hedef değil mi? Hele 12 Eylül 1980 sonrası Ordu içinde örgütlenen FETÖ’cü casus şebekesinin Kemalist subayları kumpas davaları ile zindanlara tıktığı, TSK içinde elde ettiği mevzilerle 15 Temmuz 2016 gecesi Amerikancı bir darbe tezgahladığı bir dönemde bundan daha anlamlı bir slogan olabilir mi?
YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM…
Kuşkusuz Türk tarihinin en anlamlı sözü “İSTİKLALİ TAM TÜRKİYE” şiarı (ilkesi) ile yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının haykırdığı “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” sloganıdır. İşgal altındaki bir ulusu 14 günde Kocatepe’den İzmir rıhtımına çıplak ayakla ve savaşarak koşturan bu slogandır. Ve bu slogan, günümüzde neredeyse her gün yoksul Mehmetleri al bayrağa sarılı tabutlar içinde yoksul köy evlerine geri getirip, gözü yaşlı analara “VATAN SAĞOLSUN” dedirtmektedir.
SLOGAN ÜRETME DÖNEKLERİN TEKELİNE GEÇTİ
Dünyayı değiştirme ideali ile yola çıkan 1968 gençliği gözünü kırpmadan, idam sehpasına yürüyen kahramanlar üretti. Bugün 70’li 80’li yaşlarına karşın büyük bölümü şimdilerde gençliklerinin heyecanı ile mücadeleye devam ediyorlar (savaşımı sürdürüyorlar). Ne var ki bu kuşak hatırı sayılır miktarda dönek de üretti. Bunların bir kesimi çok satışlı gazetelerin köşelerini tutarak “biz de bir vakitler devrimciydik” ya da “Ben Paris’te kaldırım taşlarını polise fırlatırken…” şeklinde yazılar yazarak binlerce Dolar aylıklarla beslendiler. Aynı takım, “Güneşi zapt etmek” için çıktıkları yolun sonunda TV ekranlarını da zaptetti. Ve bu dönek takımının bir kesimi de 1980 sonrası çok geçerli hale gelen reklamcılık sektörüne hakim (egemen) oldu. Ne de olsa 1968 döneminde çok sayıda slogan üretmişlerdi. Biradan, çikolataya, prezervatiften, çocuk mamasına dek her şeyi en iyi pazarlayan sloganları onlar üretiyorlardı. İçlerinde bu konuda üniversitelerde ders verenleri, kürsü sahibi olanları da çıktı.
Artık siyaset de metalaşmıştı. Siyaset-Ticaret-Tarikat, Uğur Mumcu’nun deyişi ile el ele yürüyordu. Sıra siyaseti ve sözde siyasetçileri pazarlamaya geldi. Artık kitleleri kandırmak için afişlerin hangi renk olması gerektiğine psikologların da katıldığı bir kurul ile karar veriyorlardı. Nonoşların giydiği “NO…NO…NO… WELL MAY BE… YES” yazılı gömlekleri en ünlü siyasiler çekinmeden giyebiliyordu. Ecevit’in külüstür seçim otobüsünün yerini devasa sahneler ve beynimizi delen ses sistemleri almıştı. Elbette Bülent Ecevit’e seçim kazandıran “HESAP SORACAĞIZ”, “TOPRAK İŞLEYENİN SU KULLANANIN”, “ANAYASADAN ÖNCE DOĞA YASA VAR” sloganları da tarihe gömülecekti. Artık siyasiler sahne sanatçısıydı ve ünlü şarkıcılar kentlerin meydanına kurulan sahnelere üvertür olarak sahneye çıkıyor, miting meydanına gelen vatandaşlara köfte ekmek ve para zarfları dağıtılıyordu. İçeriği olmayan sloganlar, gereksiz polemiklerle günümüze geldik.
Artık en devrimci sloganlar “HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK” (oysa bu sloganın önceleri açılım döneminde Abdullah Gül söylemişti) . “KURBAN OLURUM SANA” , “AZ KALDI. AZ KALDI” gibi içerikten yoksun, her renkten siyasi akımın bile rahatça söyleyebileceği sözler kalıyordu. “GELİYOR GELMEKTE OLAN” gibi hiçbir Türkçe kalıba sığmayan garip sözü ise hangi yabancı ülkede eğitim aldığını bilmediğimiz birileri üretmişti. Geriye en “devrimci” slogan olarak “HAK-HUKUK-ADALET” kalıyordu ki bunu da her siyasal akım söyleyebilirdi. Zira devrimci sloganlara gereksinim yoktu. Ya bir de böyle şeylere alışıp daha sonra lider sultasına da son veriverirlerse!
BİRAZ CESARET LÜTFEN…
Varolan siyasal iktidarı devirecek sloganlar aramaya ne gerek var! Nasıl olsa yaratılan ekonomik kriz (bunalım) ile siyasal iktidar günün birinde kendiliğinden devrilir, yerine de sizi oturtuverirler. Oysa kitleleri denetim altında tutamadığınızda sizlerin çok “militarist” bulduğunuz “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” sloganını kendiliğinden atıyorlar. Hiç değilse “NO…NO…NO… WELL MAY BE… YES” sloganı yazılı gömlek giyen siyasetçi kadar ya da Amerikan bayraklı bluz giyen Bakan eşi kadar cesaretli olun ve “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” yazılı ya da Türk bayraklı gömleklerinizi giyip bulunduğunuz localardan halkın arasına inin.