Etiket arşivi: Nüfus yoğunluğu

Su gereksinimi!

Çağatay GÜLER – 5. Uluslararası ve 23. Ulusal Halk Sağlığı KongresiÇağatay Güler
Prof Dr., Fizyoloji, Halk Sağlığı ve Çevre Sağlığı Uzmanı

12 Nisan 2023, Cumhuriyet

 

Son zamanlarda çoğu belediye yetkilisinin en çok öğrenmek istedikleri şey kentte yaşayan kişi başına günlük su gereksinimi. Yerleşim yeri büyüklüğüne göre kaba birtakım değerler verilse de, geçerli kesin bir değer vermek çok zordur. Yalnızca, bir insanın fizyolojik içme suyu gereksinimini verebiliriz. Yetişkin bir kişi için günlük 2.5 litre içme suyu gerekir. Bunun 0.5 litreden çoğu katı yiyeceklerle alınır. Ancak ek olarak yemek pişirme, çamaşır ve bulaşık yıkama, yıkanma ve temizlik için gereken suyu da hesaba katmalıyız. Kişinin sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyine göre su gereksinimi değişir. Kişi başına su tüketimini ya da evlerdeki musluk sayısını toplumun sosyo-ekonomik ve sağlık düzeyi ölçütleri arasında sayanlar bile vardır. Kentlerde kişi başına gereken su miktarını hesaplarken o bölgede sanayi kuruluşlarının varlığı, sayısı ve niteliği, tarımsal amaçla kullanılan su miktarı da göz önüne alınmalıdır.

  • Sağlıklı ve temiz su, hastalık yapan minicanlılar ve zehirli kimyasalları içermeyen
    ve gerekli mineralleri de dengeli biçimde bulunduran sudur.

Toplumda içme ve kullanma sularının birbirinden farklı olabileceği biçiminde bir kanı vardır. Birçok nedenle içme ve kullanma suyu nitelik olarak birbirinin aynı olmak zorundadır. Temizlikte, bulaşıkta, çamaşırda kullanılan su da sağlığı tehlikeye düşürmeyecek özellikte olmalıdır.

Su kaynakları planlanırken “ortalama günlük isteme” göre değil “en yüksek su kullanım gününe” göre planlanmalıdır. Bu, genellikle yaz aylarında saptanan bir değerdir. Bu değer günlük istemin %150’sidir. Ayrıca her şebeke, günün “tepe (pik) istemini” karşılayabilecek kapasitede olmalıdır. Bu değer de en yüksek günlük istemin % 150-300’üdür. Aynı yangın söndürme suyu şebekeden karşılanacağı için, az nüfuslu yerleşim yerlerinde bu değer daha yüksektir.

Güvenli su sunumu” ise sistem tasarımlanırken belirlenen sürenin sonunda, ulaşılacak nüfusun gereksinimini sağlayacak su miktarıdır; bu süre genellikle 10-50 yıldır. Güvenli su sunumu, yılların %95’i ya da 20 yıllık sürenin 19 yılı için yeterli miktardır. Endüstriyel bölgeler gibi güvenilirliğin çok önemli olduğu bölgelerde yılların %99’unda istemi karşılayabilecek su miktarıdır (düzeyidir).

Geçiştirilemez

Sürekli nüfus yoğunluğu değiştirilen, katsayısı olabildiğine artırılan, öbür bölgelerdeki yoksunlukların büyük kentleri çekim merkezi durumuna getirdiği çarpık kentleşme sürecinde söz konusu değerleri sağlamanın olanaksızlığı kolayca görülebilecektir.

Günümüzde küresel ısınma ve yol açtığı iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisi de hesaba katıldığında, ne denli büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuz açıkça görülüyor.

Bu nedenle, kimse su sorununu ve bağlantılı halk sağlığı sorunlarını iklim değişikliği bahanesine (gerekçesine) sığınarak geçiştirmeye kalkmamalıdır.

BİRGÜN GAZETESİNE DEMECİMİZ : ATAKÖY – ŞİRİNEVLER

BİRGÜN GAZETESİNE DEMECİMİZ

BIRGUN’e_demec_13.08.2020

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Ataköy, İstanbul’un sosyo-ekonomik açıdan Şirinevler ile karşılaştırılamayacak derecede daha üst kesimlerin yaşadığı bir bölge. Ayrıca Ataköy bulunduğu konum bakımından denize kıyı, o yüzden başka insan topluluklarıyla ilişkisi yok. Ama Şirinevler kuzeyinden, doğusundan, batısından kuşatılmış durumda, öbür nüfus topluluklarıyla yoğun bir ilişkisi var.

Sosyo-ekonomik farklılıklar nedeniyle Şirinevler’de insanlar çok katlı apartmanlarda, dairelerde kalabalık yaşıyor.

Ortalama hane halkı sayısı belki de 5’in üstünde, Türkiye ortalaması 3,5 iken. Ancak Ataköy’de insanlar daha çok yeşil alana sahip ve daha az katlı binalarda yaşıyor. Dolayısıyla insanların yaşadığı konutlara da bakarak fiziksel temasın az olduğunu görüyoruz.

Ataköy ve Şirinevler arasında insanların gelir düzeyi bakımından büyük fark var.

Bu denli küçük bir coğrafyada dikey kentleşme nedeniyle metrekareye düşen nüfus yoğunluğu salgın riskini büyütüyor. Bu yüzden nüfusu coğrafyaya yaymak önemli. Çok katlı yapılardansa 2-3 katlı binalarda yatay yerleşim sağlamak, toplumsal hareketliliği azaltmak, sosyo-ekonomik durumun zor koşullarını iyileştirmek ve de mutlaka aile ve nüfus planlaması yapmak gerekmektedir.

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK! Zamanı geldi de geçiyor da!
  • Tüm dünya için böyle, salt Türkiye değil.

Ataköy ve Şirinevler’i karşılaştırırken bu makro ölçütleri gözden kaçırmamak gerekiyor.

Eldeki veriler bize hep şunu gösteriyor:

  • Dünyada da alt katmanlardaki yoksul insanlar hastalığa daha çok yakalanıyor, daha çok ölüyorlar.
  • Ne yazık ki HASTALIK – YOKSULLUK arasında bir neden – sonuç ilişkisi var.

Sağlık Bakanlığı Türkiye ile ilgili çok veri açıklamadı ama örneğin New York oldukça tipik.
New York’ta daha çok Siyahiler, İspanyol kökenliler (Hispanikler) ve Kızılderililer daha çok işsiz, daha çok yoksul, daha çok güvencesiz ve evsiz.

Bu yoksul – işsiz – evsiz insanların daha çok hastalığa yakalandığını, daha çok öldüğünü görüyoruz.

  • Yoksullukla hastalık arasındaki ilişki nedensel bir ilişkidir.
  • Yoksullar daima daha çok hasta olur, daima daha çok ölürler.
  • Bu kısır döngü ne yazık ki sürüp gidiyor.

Ataköy ve Şirinevler karşılaştırmasında gördüğümüz de bunun tipik bir yansıması. (13.08.2020)

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2019

Sayı: 33705           04 Şubat 2020           Saat: 10:00

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2019

Türkiye’nin nüfusu 83 154 997 kişiye ulaştı

Türkiye nüfusu 83.154.997 kişiye ulaştı!

Türkiyen nüfusu, 2019’da bir önceki yıla göre 1.151.1″5 kişi artarak
83.154.997 kişiye ulaştı.

Türkiye’nin nüfusu, 2019’da bir önceki yıla göre 1.151.115 kişi artarak 83.154.997 kişi olurken, yıllık nüfus artışı binde 13,9’a (%1,39) geriledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ”Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2019 Sonuçları”nı açıkladı.

Buna göre, 2018 sonunda 82.003.882 kişi olan ülke nüfusu, 1.151.115 kişi artarak geçen yıl
83.154.997 kişiye ulaştı.

Erkek nüfusun oranı %50,2 (41.721.136 kişi), kadın nüfusun oranı %49,8 (41.433.861 kişi) olarak kaydedildi.

Yıllık nüfus artış hızı, 2018’de binde 14,7 (%1,47) iken 2019’da binde 13,9’a (%1,39) geriledi.

İl ve ilçe merkezlerinde yerleşiklerin oranı 2018’de % 92,3 iken, 2019’da %92,8’e yükseldi.

Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise %7,2’ye düştü.

İstanbul’un nüfusu 15.519.267 kişiye ulaştı

Buna göre, İstanbul’un nüfusu 2019’da bir önceki yıla göre 451.543 kişi artarak 15.519.267 kişiye ulaştı. Türkiye nüfusunun %18,66’sının ikamet ettiği İstanbul’u, 5.639.076 kişi ile Ankara, 4.367.251 kişi ile İzmir, 3.056.120 kişi ile Bursa ve 2.511.700 kişi ile Antalya izledi.

Tunceli, 84.660 kişi ile en az nüfusa sahip olan il oldu. Tunceli’yi, 84.843 kişi ile Bayburt,
97.319 kişi ile Ardahan, 142.490 kişi ile Kilis ve 164.521 kişi ile Gümüşhane izledi.

Yaşlı nüfus arttı

Doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalmaya bağlı olarak, yaşlı nüfusun arttığı ve ortanca yaşın yükseldiği görüldü. Türkiye’de 2018 yılında 32 olan ortanca yaş, 2019 yılında 32,4’e yükseldi. Cinsiyete göre, ortanca yaş erkeklerde 31,4’ten 31,7’ye, kadınlarda ise 32,7’den 33,1’e yükseldi.

İllere göre dağılımında, Sinop’un 40,8 ile en yüksek ortanca yaş değerine sahip olduğu belirlendi. Sinop’u 40,2 ile Balıkesir ve 39,9 ile Giresun izledi. Öte yandan 20,1 ile Şanlıurfa en düşük ortanca yaşa sahip il oldu. Şanlıurfa’yı 20,9 ile Şırnak ve 21,8 ile Ağrı izledi.

Cinsiyete göre dağılımına bakıldığında, erkeklerde 39,5 ile Sinop’un en yüksek ortanca yaşa sahip il olduğu görüldü. Şanlıurfa 19,7 ile en düşük ortanca yaşa sahip il olarak dikkati çekti. Kadınlarda 42,1 ile Sinop yine en yüksek ortanca yaş değerine sahip il olurken, Şırnak 20,5 ile en düşük ortanca yaş değerine sahip il olarak belirlendi.

Çalışma çağı nüfusun oranı arttı

Çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş dilimindeki nüfus 2007’de %66,5 iken 2019’da %67,8’e yükseldi. Çocuk yaş dilimi olarak tanımlanan 0-14 yaş nüfus oranı %26,4’ten %23,1’e gerilerken, 65+ yaş nüfus oranı ise %8,5’ten %9,1’e yükseldi.

Çalışma çağındaki birey başına düşen çocuk ve yaşlı birey sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranı, 2018’de %47,4 iken 2019’da %47,5’e yükseldi.

Ekonomik olarak aktif olan birey başına düşen çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılık oranı, %34,5’ten, % 34,1’e gerilerken, çalışan kişi başına düşen yaşlı birey sayısını ölçen yaşlı bağımlılık oranı ise % 12,9’dan %13,4’e yükseldi. Bir başka anlatımla, Türkiye’de 2019’da, çalışma çağındaki 100 kişinin 34.1 çocuğa ve 13.4 yaşlıya baktığı hesaplandı.

Türkiye’de km2’ye 108 kişi düştü

Nüfus yoğunluğu olarak tanımlanan “1 km2’ye düşen kişi sayısı”, Türkiye genelinde 2018’e göre 1 kişi artarak 108 kişiye yükseldi. (AS: Bu rakam dünyada ise 7,8 milyar / 144 milyon km2 = 54,2.. Yani Türkiye, dünya ortalamasının 2 katı kalabalık bir ülke!)

Nüfus yoğunluğu en yüksek il km2’ye düşen 2.987 kişi ile İstanbul olurken, İstanbul’dan sonra 541 kişi ile Kocaeli ve 364 kişi ile İzmir nüfus yoğunluğu en yüksek olan iller oldu.

Öte yandan nüfus yoğunluğu en az olan il ise bir önceki yılda olduğu gibi km2’ye düşen 11 kişi ile Tunceli oldu. Tunceli’yi 20 kişi ile Ardahan ve Erzincan illeri izledi.

Yüz ölçümü büyüklüğünde ilk sırada yer alan Konya’nın nüfus yoğunluğu 57, en küçük yüz ölçümüne sahip Yalova’nın nüfus yoğunluğu ise 320 olarak hesaplandı.

Yabancı nüfus oranı

Öte yandan, Türkiye’de yerleşik yabancı nüfus bir önceki yıla göre 320.146 kişi artarak 1.531.180 kişi oldu. Bu nüfusun %50,8’ini erkekler, % 49,2’sini kadınlar oluşturdu.

Yabancı uyruklu nüfus kapsamında, yerleşik veya çalışma iznine sahip kişiler, oturma izni yerine geçen kimlik belgeleri ve adres bildirimi olanlar, izinle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkan geçerli adres bildirimi olan mavi kart sahibi kişiler değerlendirildi.

Kurs, turizm, bilimsel araştırma gibi nedenlerle 3 aydan kısa süreli vize veya yerleşme iznine sahip yabancılar ile geçici koruma statüsüyle ülkede bulunan Suriyeliler nüfusa katılmadı. (Kaynak AA)

TÜİK : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları – 2018

TÜİK : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları – 2018


AÇIKLAMALAR
Yerleşim yeri nüfusları, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü (NVİGM) tarafından güncellenen Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden (ADNKS) alınan nüfusla birlikte, kurumsal yerlerde kalan nüfus dikkate alınarak hesaplanmıştır. Kışla, cezaevi, huzurevi, üniversite öğrenci yurtları vb. kurumsal yerlerde kalanlar, uluslararası tanım gereği ikamet adreslerinin bulunduğu yerleşim yeri nüfusuna değil, kurumsal yerlerin bulunduğu yerleşim yeri nüfusuna dahil edilmiştir. Ayrıca il, ilçe, belediye, köy ve mahallelere göre nüfuslar belirlenirken, 31 Aralık 2018 tarihli Ulusal Adres Veri Tabanı (UAVT) kayıtları kullanılmıştır.
(http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=30709, 04.02.2019)
==============================================
Dostlar,

2018 NÜFUS SAYIMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ..

Korkunç bir hızla çoğalmaya – üremeye devam ediyor Türkiye!
2017 boyunca artış 995 bin olmuştu, 2018 boyunca bu rakam yaklaşık 1,2 milyon oldu.
1,2 milyon insana “daha” Türkiye aş verecek, ev verecek, okul – eğitim sağlayacak, sağlık – güvenlik – adalet.. kamu hizmetleri sağlayacak.
İŞ sağlayacak, istihdam edecek..
Bunları nasıl başaracak? Hangi kaynaklarla??
Tarımsal üretimimiz artık ülke nüfusunu besleyemiyor..

“..Türkiye, günümüzde kendini doyuramıyor. Tarımda ithalat bağımlısı. Mercimekten fasulyeye, etten buğdaya, çaydan soğana 126 ülkeden 133 kalem meyve-sebze ithal ediyor. Gürcistan’dan, Bulgaristan’dan saman alıyor. Tarımda bu halde olan Türkiye, güçlü bir sanayi ülkesi de değil. Tersine, son yıllarda iyice sanayisizleşti. Ekonomisi büyürken bile, istihdam yaratamadı. Sanayi adına yaptıklarını, biriktirdiklerini de sattı. Büyük bölümünü yok pahasına, birkaç yıllık kârına, arsa bedelinin altında bir fiyata elden çıkardı. Özelleştirmeden elde ettiği geliri de verimli kullanamadı. Dışarıdan aldığı borç dahil, elinde avucunda ne varsa betona gömdü. Lüks konutlara, alışveriş merkezlerine yatırdı. O nedenle bu iktisadi yapı üretim ekonomisi olamaz. İstihdamı artıramaz. İleri teknoloji üretemez. Dışsallık sağlayamaz. Yüksek katma değer yaratamaz. Her yıl en az 200 milyar dolar dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye’nin yüksek cari açığı, yapısal bir sorun. Cari açığın en önemli nedeni de enerji bağımlılığı. Türkiye, sadece dış kaynağa, yabancı yatırımcıya değil, ithal ettiği yüksek teknolojiye de bağımlı. İçte ve dışta borç bulmak için yüksek faiz ödüyorYüksek borcun, değil ana parasını, faizini ödemekte bile zorlanıyor. 1986-2003 arasında 8.2 milyar dolarlık, 2003-2017 arasında 60 milyar dolarlık özelleştirme yapan Türkiye, özelleştirmenin yarattığı sorunları görmüyor. Tersine, en son şeker fabrikalarında olduğu gibi, yeni özelleştirmeler yapıyor…” (http://ahmetsaltik.net/2019/02/02/beka-sorunu-ve-kirilgan-ekonomi/)
2018 boyunca işsizlik resmen yaklaşık yarım milyon daha artarak 4 milyona dayandı.
Gerçek rakamın bunun en az 2 katı olduğunu gerçekte herkes bilmekte..
Ulusal gelir 2013’ten bu yana sürekli düşmekte!
2013 : 950 milyar $
2014 : 935 milyar $
2015 : 862 milyar $
2016 : 863 milyar $
2017 : 851 milyar $
2018 : Kesin olarak 700 milyar $’ın altında.. (bir hesap oyunu yapılmaz ise!)
Gelir dağılımı giderek bozulmakta.. 
Ülkemizin kaynakları talan edilmekte ve iktidar yandaşlarına apaçık peş keş çekilmekte..
Ulusal sermaye el değiştirerek dinci kesimlerin eline aktarılmakta. AKP, yandaş Dolar milyarderleri üretiyor! Yoksullaştırılan MİLYONLARCA insan, dinci tarikat ve cemaatların her tür sömürüsüne terk ediliyor. Seçimlerde, çaresiz bırakılan yığınlar “OY” adına en iğrenç biçimlerde istismar edilmekte..
Kalabalık, niteliksiz “sürüler” oluşturmak niyetinde iktidar..
Saygın Ulusumuzu tenzih etmek isteriz ama kurgulanan sefil oyun ne yazık ki bu..
****
AKP 129 milyar $ dış borç devraldı 2002 sonunda, 16 yılda 470 milyar Dolara çıkardı.
Ulusal geliri 230 milyar Dolardan aldı, 2018 sonunda 700 milyar doların altında kalacağı kesin.. Dolayısıyla 2018 sonu ulusal geliri, AKP’nin tek başına iktidar olduğu 2002 sonundaki rakama, dış borçta yarattığı artış kadar mı ekleme yapabildi kabaca??
Nerede gerçek büyüme ve nerede bu büyümeden halk yığınlarının yararlanması?
Buna, ekonomik büyümeden farklı olarak “ekonomik kalkınma” denmekte..
****
31 Mart 2019 seçimlerine dek, elde ne olanak varsa iktidar seferber ederek 10 Ağustos 2018’de patlayan ekonomik yangının yıkıcı etkilerini en aza indirmeye çabalamakta. Ama elde avuçta ne varsa! Dolayısıyla 1 Nisan 2019’da felaket senaryosu bekliyor Türkiye’yi.. FED faizi % 2,4 dolayında iken bunun 3 katı faizle ancak borçlanabiliyor Türkiye! Tefeci faizi yani.. %7,5 faizle Dolar borçlanıp vadesi gelen borcun faizini, bir miktar da ana parasını ödüyor ve kalanını öteliyorsunuz da nereye dek?
Bu borcu ve fahiş faizini hangi üretim ve döviz geliri ile ödeyeceksiniz??
Özel sektör de borç batağında, sanayide kapasite kullanım oranları düşüyor, işyerleri kapanıyor..
****
Soru(n)lar iç içe ve birbirini kovalıyor..
Türkiye, Dünya ortalamasının 2 katı kalabalık.. Yukarıda TÜİK raporunun dilini arıtır ve yersiz fiilleri çıkararak aktarırken aralarda ayraç içinde yazdık; nüfus yoğunluğumuz 107, dünyada 53! Nüfus artış hızı 2018’de Dünya genelinde %1,12 oldu (http://worldpopulationreview.com/) Türkiye’de ise %1,47.. %0,35 puan ya da Dünya ortalamasının 1/3 daha fazlası.. Niçin, ne adına?
****
Sonuç olarak bu gidiş Türkiye ve Dünya için yararlı ve “hayırlı” bir gidiş değildir.
Türkiye, açık – örtük nüfus artışı hızını teşvik eden – kışkırtan politikadan derhal vazgeçmelidir.
Orduda bile artık “uzman er – erbaş” tan söz ediyoruz. Artan nüfusa askerlik yaptıramıyor, “bedelli askerlik” saçmalıkları ve eşitsizlikleri yaratıyoruz..
Robotik çağdayız üstelik yapay zekalı androidler ve nesnelerin interneti çağındayız.
* Türkiye nüfusunu artırmamalı tersine azaltmalıdır. 
* HER AİLEYE 1 ÇOCUK! zamanı gelmiş çatmıştır..
* Sorun Türkiye için stratejik önemde ve ivedidir..
* Türkiye kalabalık – niteliksiz bir nüfusa değil, belki de şimdikinin yarısı kadar ama çağın gereklerine uygun yetiştirilmiş dinamik – nitelikli – küresel rekabet yapabilecek, bilim – sanat – teknoloji üretebilecek, seküler anlayışlı kuşaklar yetiştirmek zo – run – da – dır ve başkaca bir seçeneği de yok – tur!

İnsanlığın kendi sonunu hazırlayan korkunç çoğalmasının dehşet verici boyutlarını görmek için lütfen tıklar mısınız??

http://www.worldometers.info/world-population/ 

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2019, Ankara

 

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Not : TÜİK Bülteninde “Türkiye’de yerleşik nüfusdenilmekte. Dileriz bu sayısal veriler
salt T.C. vatandaşlarını değil, ülkemizde yaşayan tüm insanları kapsıyor olsun..