Etiket arşivi: Lozan ve Paris Antlaşmaları

Ege’de Yaşanan Gerilim ile İlgili Değerlendirmelerim

Onur Öymen

Ege’de yaşanan gerilimle ilgili Sputnik’e yaptığım değerlendirmeleri aşağıda sizinle paylaşıyorum.

“Emekli büyükelçi Onur Öymen, Ege’de yaşanan gerilime ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Öymen, Yunanistan’ın ‘büyük devletlere çok büyük ödünler verdiğini’, bu ödünler sonucunda başta ABD olmak üzere büyük devletlerin Yunanistan’ın gerçekleştirdiği bütün eylemlerde arkasında olduğuna işaret etti.

Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına emekli büyükelçi Onur Öymen konuk olarak katıldı. Öymen programda, Ege’de yaşanan gerilimi ve Türkiye’de yaklaşan seçimleri değerlendirdi.

Yunanistan’ın Amerika’ya başta Dedeağaç olmak üzere çok sayıda üs kurma imtiyazı verdiğini kaydeden Öymen, Yunanistan ve ABD’nin işbirliği içinde olduğunu ifade etti. Öymen, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Yunanistan büyük devletlere çok büyük ödünler veriyor. Başta Amerika, Fransa, Almanya olmak üzere, çok büyük ödünler veriyor stratejik alanda ve savunma ürünlerinin satın alınması alanında. Aynı şekilde büyük devletlerin petrol şirketlerine Güney Kıbrıs civarı alanında doğalgaz arama imtiyazları veriyorlar. Yunanistan kara sularını genişletmeye kalksa ve Türkiye buna tepki gösterse ben eminim ki büyük devletler Yunanistan’ın arkasında yer alacak.

  • Yunanistan Dedeağaç’ta Amerika’ya çok büyük bir üs kurma imtiyazı verdi.

Bunun karşılığında da bu gibi konularda daima Amerika’dan destek bekliyorlar. Yani Yunanistan ne yaparsa yapsın, en haksız olduğu konuda bile arkasında Amerika’yı görüyor veya görmek istiyor. Türkiye’ye F-35’leri vermekten vazgeçtiler, onun yerine Yunanistan’a F-35 vermeye kalkıyorlar. Yani Ege’deki dengeleri Yunanistan lehine çeviriyorlar. Esas mesele Ege’deki dengeleri Türkiye aleyhine, Yunanistan lehine değiştirme girişimidir bu.

  • Türkiye, öbür ülkelerin tutumu ne olursa olsun kendi ulusal çıkarlarını korumalıdır.”

Yunanistan’ın Lozan ve Paris Antlaşmalarını ihlal ettiğini ve bu ihlalleri giderek artırdığını söyleyen Öymen, uluslararası toplumun bu duruma kayıtsız kalmasının ‘düşündürücü’ olduğunu ifade etti. Gerek Güney Kıbrıs’ta gerek Ege’de Yunanistan’ın himaye edilmesine karşı, Rusya’nın Kuzey Kıbrıs’a sivil uçuşları başlatma ihtimali olduğu yolunda bazı haberler olduğuna vurgu yapan Öymen, şunları kaydetti:

“Yunanistan 1952 yılından beri Lozan ve Paris Anlaşması hükümlerini ihlal ediyor. Bu ihlallerini de giderek artırıyor. Son olarak Amerika’dan aldığı bazı zırhlı araçların Ege’deki silahsızlandırılmış statüdeki iki adaya konuşlandırması bunun en son aşaması. Lozan anlaşmasını ve 1947 Paris anlaşmasını imzalayan devletler buna neden sessiz kalıyor? Uluslararası toplumun kayıtsız kalması düşündürücü. Bu Türkiye’nin güvenliğini çok yakından ilgilendiren bir konudur.

Öte yandan Chicago Sivil Havacılık Sözleşmesine göre ülkelerin kara sularının üzerindeki hava sahası onların egemenlik alanıdır. Ege’de kara suları 6 mil. Yunanistan, ‘Onun üzerine bizim 10 millik hava sahamız var’ diyor. BM’nin daimî üyelerinden biri bile çıkıp Yunanistan’ı eleştirmedi.

Gerek Kıbrıs’ta gerek Ege’de Yunanistan’ı himaye etmek, başka konularda birbiriyle çatışan ülkeler için bile sanki ortak bir hedef haline gelmiş. Bunun bir istisnası olacağa benziyor. Bu yönde ilk kez Rusya’nın KKTC’ye sivil uçuşları başlatacağı yönünde bilgiler var. Eğer bu olursa haksızlıklara küçük de olsa dengeli bir karşılık vermek için ilk istisna olacak.

  • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ekonomik, ticari ambargolar var.

Kültür, turizm, spor ambargosu var ve ulaşım ambargosu da var. Ben bu durumu hayretle karşılıyorum. Bu kadar haksızlığa, hukuksuzluğa karşı bütün ülkelerin tepki göstermesi gerekirdi.”

Büyük devletlerin uzun yıllardır Türkiye’nin çıkarlarına karşı politikaları olduğunu dile getiren Öymen, “Bizim uzun yıllardan beri yaşadığımız tecrübeler, 1699 Karlofça Anlaşmasından beri gördüğümüz gelişmeler şunu gösteriyor ki; büyük devletlerin Türkiye’nin çıkarlarına karşı çok uzun vadeli politikaları var. Bu sayede bu kadar önemli stratejik mevkide bulunan bir ülkeyi kendi etki alanlarına almak istiyorlar. Türkiye bunlarla mücadele ederek Kurtuluş Savaşı’nı kazandı. Bolşevik İhtilali‘nden sonra Lenin’in ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı sırasında desteği olmuş. Bunu biliyoruz. Hindistan’daki Müslümanlardan da katkılar gelmiş. Ama netice itibarıyla (sonuç olarak) Türk halkının gücüyle biz büyük bir Kurtuluş Savaşı vermişiz. Emperyalizme karşı çok büyük bir savaş vermişiz ve ondan sonra da bugüne kadar gerçekten bağımsız, egemen bir ülke olarak bağımsızlığımızı sürdürmüşüz. Fakat görüyoruz ki, büyük devletlerden bazılarının Türkiye’ye karşı politikalarında özlü bir değişiklik yok. O zaman nasıl Türkiye’nin çıkarlarına zarar verecek eylemleri neredeyse bir stratejik tercih olarak kullanmışlarsa, şimdi de bunun son örneklerdi Ege’de ve Kıbrıs’ta görüyoruz.” şeklinde konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 9-13 Ekim tarihleri arasında Amerika’ya gidecek olmasını yorumlayan Öymen, şunları söyledi: Bu gibi temasların değerlendirilmesi için orada kiminle görüşüleceği, bu görüşmelerin ne sonuç vereceği, kamuoyuna hangi açıklamaların yapılacağı, bu görüşmelerin Türkiye’nin menfaatlerine ne gibi katkılarda bulunacağı gibi hususlara bakmak lazım. Deniz Baykal Genel Başkanken Başkan Obama Türkiye’yi ziyaret etmişti ve belli başlı siyasi partilerin liderleri ile Ankara’da görüşmüştü. Yani geçmişi de var bu gibi üst düzey temaslar Türkiye’de de temas olmuştur. Yalnız Amerika’da değil Türkiye’de de bu ülkelerin temsilcileri ile siyasi liderler görüşmüştür, Avrupalı liderlerle görüşmüşlerdir. Herkes bunu doğal karşılıyor. Yeter ki bu ziyaretler Türkiye’nin temel ilkelerine, egemenlik haklarına, ulusal çıkarlarına hizmet edici sonuçlar versin.”

“Bizim bütün ülkelere bir telkinde bulunma olanağımız olsaydı derdik ki:

  • ‘Demokrasinin gelişmesine yardımcı olmak istiyorsanız lütfen seçimlerimize karışmayın.
  • Bütün ülkelerin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygı gösterin.’

Bunu bütün ülkelere söylemek gerek. Uluslararası alanda demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü egemen kılmak gerek.”

Saygılar, sevgiler. (29.09.2022)

 

 

Yunanistan Türk adalarını işgal etti mi?

Yunanistan Türk adalarını işgal etti mi?

Çavuşoğlu o soruya nasıl yanıt verdi??

(AS : Bizim kapsamlı katkılarımız ve sorularımız yazının altındadır..)

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’de birbirleriyle bağlantılı bir dizi sorun bulunduğunu kaydetti.

CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara, Türkiye ile Yunanistan arasında gerilime neden olan adalar konusunu TBMM gündemine taşıdı. Kara, TBMM Başkanlığı’na verdiği önerge ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na

  • “Yunanistan’ın işgali altındaki Muğla’ya bağlı Keçi Adası’nın turistlere açıldığı doğru mudur?
  • Türk Karasularındaki bir adanın Yunan Hükümeti tarafından turistlerin ziyaretine açılmış olması hangi antlaşmaya dayanmaktadır?
  • Hükümetinizin bu işgal ve turizm politikası karşısında attığı atmayı düşündüğü adımlar nelerdir?
  • Yunan Hükümeti’ne herhangi bir nota verilmiş midir?” sorularını yöneltti.Kara ayrıca, Koçbaba ve Ardıççık adalarına Yunanistan tarağından güneş ve rüzgar enerji santrali kurulduğu iddialarının da doğru olup olmadığını öğrenmek istedi.

‘DENİZ SINIRI BULUNMAMASI DA SORUNLAR ARASINDA
YER ALMAKTA’

CHP’li Niyazi Nefi Kara’nın soru önergesini yanıtlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’de birbirleriyle bağlantılı bir dizi sorun bulunduğunu vurgulayarak,

  • “Ege’de bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti ve bununla bağlantılı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında geçerli bir uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının bulunmaması da bu sorunlar arasında.” dedi.

‘ÜLKEMİZ DİYALOG YOLUYLA ÇÖZÜM GETİRİLMESİNİ
ARZU ETMEKTE’

Ege Adalarının aidiyetine ilişkin temel uluslararası belgelerin 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmaları olduğunu kaydeden Bakan Çavuşoğlu, bu antlaşmaların adaların egemenliği ve silahsızlandırılmaları ile ilgili ayrıntılı hükümler ihtiva ettiğini kaydetti. “Bu itibarla sorun, Lozan ve Paris Antlaşmalarının ilgili maddelerinin yorumuyla alakalı hukuki bir meseledir.” diyen Çavuşoğlu, önerge yanıtında şu görüşleri dile getirdi:

“Bilindiği gibi, Ege meseleleri Yunanistan ile aramızda mevcut diyalog kanalları çerçevesinde tüm yönleriyle ele alınmaktadır. Ülkemiz bu sorunların tümüne uluslararası hukuk çerçevesinde hakkaniyete uygun ve ülkemizin temel hak ve menfaatleri gözetilerek diyalog yoluyla çözüm getirilmesini arzu etmektedir.

‘GÖRÜŞLERİMİZ HER DÜZEYDE AKTARILMAKTA NOTALAR DA İLETİLMEKTE’

Ege sorunlarının çözümü konusunda izlenen ve bu sorunların ortaya çıktığı ilk andan itibaren benimsenen bu politika herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ülkemiz bu mesele dahil, tüm Ege sorunlarına ve bunların çözümüne ilişkin görüşleri, Bakanlığımızın 1996 yılından bu yana yaptığı muhtelif açıklamalarla kamuoyumuzda paylaşmış bu çerçevede Yunanistan’ın statüsü tartışmalı coğrafi formasyonlar üzerinden yaratması muhtemel fiili durumları kabul etmeyeceğimizi ve teşebbüs edilmesi halinde bunların hukuki açıdan bir sonuç doğurmayacağı duyurulmuştur. Bu açıklamalara ilaveten, konuya ilişkin görüşlerimiz her düzeyde Yunan makamlarına aktarılmakta ve ayrıca tutumuzu yazılı olarak kayda geçiren Notalar da Bakanlığımca iletilmektedir.” (AYDINLIK web sitesi, 15.8.2017)
=======================
Dostlar

DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU’NA SORUYORUZ…

Ege’de Yunanistan tarafından eylemli olarak (fiilen, de facto) işgal edilen adacık – kayalık sayısı değişik kaynaklarda 150’ye dek vardırılıyor (Em. Kurm. Alb. Ümit Yalım vd.). Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu çocuk kandırırcasına, baştan savma ve özensiz bir yanıtla ciddi soru önergesini adeta geçiştirmektedir. Bu davranış kamuoyuna ve soru önergesi sahibi CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara’ya saygı kusuru olduğu gibi, Anayasa’nın 98. maddesine  aykırıdır; siyasal etiğe de sığmaz.

Sayın Bakana tarih ve kamuoyu önünde biz de aşağıdaki soruları yöneltiyoruz :

  • Genelgeçer sözleri bırakıp, son birkaç yılda işgal edilen 18 adacık (+150 dolayında kayalık) ile ilgili somut ne yapıldı? Verilen notaları açıklar mısınız?
  • Çavuşoğlu ”..sorun hukuki.. ” derken Yunanistan eylemli biçimde (de facto) sorunu çözmüş olmadı mı?
  • Ayrıca Başbakan B. Yıldırım, Haziran 2017’de Yunanistan ziyaretinde bu konuya değindi mi, ne sonuç alındı, değinmedi ise nedeni ne?
  • Basın açıklamasında Yunanistan Başbakanı A. Çipras da Yıldırım da bu soruna hiç değinmedi, unutuldu mu? Gazetecilerden de soru gelmedi, rastlantı mı? 
  • Her 2 Başbakan kamuoyu önünde çok neşeli hatta şen şakrak idi. Niye??
  • Ege’de Türkiye’nin de aidiyeti belirsiz ada-adacık-kayalık.. genel anlamda coğrafi formasyonlardan nasılsa ”hukuki mesele” diyerek işgal ettiği, kullanıma açtığı, nüfus yerleştirdiği ya da silahlandırdığı toprak parçaları var mıdır?
  • Dış politikada ”karşılıklılık – mütekabiliyet” (reciprocality) denen bir kavram – kurum vardı anımsadığımıza göre; bu doğru mudur, gereği yapılmış mıdır??

Sayın Bakan, milletin vekilinin sorularını geçiştirmiş.. Ama biz ”vekil” değil ”asıl” olduğumuza göre, kendisi de bizim millet olarak Dışişlerimizi görmek üzere ”vekil” tayin ettiğimiz kişi-memur olduğuna göre; ”hak ettiğimiz yanıtları özenle, kapsamlı ve belgeli olarak sunmayı; Devlet, demokrasi, hukuk ve de özellikle kişisel yurttaşlık terbiyesi gereği üstüne görev bilecektir umarız??

Hem de şu yalın ama temel çelişkiye düşmeden     :

  • ”.. Ege Adalarının aidiyetine ilişkin temel uluslararası belgelerin 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmaları olması.. bu antlaşmaların adaların egemenliği ve silahsızlandırılmaları ile ilgili ayrıntılı hükümler ihtiva ettiği ” dedikten sonra;
  • “Ege’de bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti ve bununla bağlantılı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında geçerli bir uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının bulunmaması…” demeyerek..

Sevgi ve saygı ile. 16 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com