AKP iktidarı 10 yılını doldururken bazı uygulamalarda son sürat gidiyor. Kendi gündeminde olan birçok değişikliği hızla hayata geçiriyor. Peki bu durum demokrasi duyarlılığıyüksek yurttaşlar arasında nasıl görülüyor?
“AKP Türkiye’yi nereye sürüklüyor?”Bu sorunun yanıtını, toplumsal bir örgütlenmenin başındaki isimle, eski Danıştay Başsavcısı, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Tansel Çölaşan’la konuştuk.
Demokrasi işlese AKP hiç olmaz
ULUS: AKP iktidarının geride kalan 10 yılını göz önüne aldığımızda Türkiye, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerinden ne kadar uzaklaştı?
Tansel Çölaşan: “Şöyle söyleyelim: Cumhuriyetin kurucu ilkeleri nedir; çağdaşlık, laiklik, demokratik cumhuriyet. Bir iki örnek vereyim, nerede olduğunu sizin takdirinize bırakıyorum. 4+4+4’ler, kadrolaşmalar, KPSS… Demokrasi ‘Silivri’ diyeyim, siz nerede olduğunu anlayın. Türkiye üniter ilkeler, merkezi yapılanma, Atatürk ilkeleri, anayasanın başlangıç ilkelerinden çok çok geride. Tartışmak bile boşuna. AKP, geride kalan süre içinde kapatma suçunu birçok kez işledi. 10 yılı toparlarsak da, Cumhuriyeti yıkmak için her şeyi yaptı.”
ULUS: AKP, Cumhuriyeti yıktıktan sonra şeriatı hedef alan dine dayalı bir rejim kurar mı?
Tansel Çölaşan: “Şeriatı getirip getirmemesi önemli değil. Önemli olan Ortaçağ karanlığını Türkiye’ye koymak ve orada kendi diktatörlüğünü kurmak istemesi. Gelişmiş bir ülkede özgür akıl işlese AKP bir gün iktidarda kalabilir mi? Demokrasinin işlediği hiçbir ülkede AKP türünde bir partinin iş başında kalması düşünülemez. AKP’nin Türklükle, Türk milleti ile bir bağlantısı yok. Dini kullanarak Müslüman toplumlara mesaj veriyor. Üniter devlet, bölünmez bütünlük filan AKP için ilk şart değil. AKP için önemli olan Müslüman Kardeşler gibi siyasal iktidarlar oluşturmak. AKP Kongresinde de bunu gördük. Gelen misafirler, konuşmacılar ortada.”
Barzani’nin elinde şehit kanı duruyor..
ULUS: ‘AKP Kongresi’ demişken; Türkiye Barzani ile gurur duyuyor mu?
Tansel Çölaşan: “Barzani, kendi kontrolündeki bölgede PKK’yı besleyen ve şehitlerimizin kanı eline bulaşmışbirisidir. Türkiye değil ama, AKP kimlerle gurur duyuyor? İşte bunun çok iyi sorgulanması gerekir. Bunu, AKP tabanındaki vatansever seçmen ile vatansever AKP milletvekilleri iyi düşünmeli. Şehitlerin ahını taşıyanlar nasıl gururla karşılanır? Bunu Türk halkının taktirine bırakıyorum.”
ULUS: 4+4+4 yasasını da göz önüne alırsak eğitim sisteminin bu denli dinselleştirilmesinin sonucu nereye varacak?
Tansel Çölaşan: “Demokrasilerde çocukların özgür aklını geliştirecek yöntemlerle eğitim verilir. Çocukları karanlığa sürükleyecek sistemlerden uzak durulur, özgür akılı hedef alınır.
- AKP, iktidarını diktatörlük üzerine kurmak istiyor.
Diktatörlüklerde demokrasiye yer yoktur. Demokratik ülkelerde de AKP’nin yeri yoktur. AKP kendi geleceğini sağlamak için gelecek kuşakları ortaçağ karanlığına atıyor.”
- Atatürk’ün ordusu etkisizleştiriliyor..
ULUS: Türkiye’de hep askeri darbe ve askeri vesayet tartışıldı. Peki sivil darbe ya da en azından sivil vesayet var mı?
Tansel Çölaşan: “Darbe, bir şeyi zorla ele geçirmek ve onu keyfi olarak yönetmektir. Darbenin askerisi, sivili olmaz. Bunu asker yaparsa ‘askeri darbe’ olur, AKP yaparsa ‘AKP’nin sivil darbesi’ olur. AKP, sık sık (askeri vesayet) diye diye beyinlere işledi, öbür yandan Atatürk’ün ordusunu etkisizleştirdi.”
ULUS: “Atatürk’ün ordusu etkisizleştiriliyor” diyorsunuz. Sizce de ordu içindeki NATO karşıtıaskerler lağvedilip, NATO’cu askerler mi öne çıkarılıyor?
Tansel Çölaşan: (Gülerek) “İmamın ordusu…Vikiliks belgelerini hepimiz gördük. Orada da özellikle 1 Mart 2003 tezkeresi sürecinde Amerikalı diplomatlar Türk askeri için (Bizim demokrasi anlayışımızla uyuşmuyorlar) diyorlar. Dikkat edin tezkerenin reddedilmesinden sonra ‘Çuval Olayı’ yaşandı. Bitmek üzere olan terör yeniden tırmandı. Ordunun tezkereye karşı tutumu bu noktayı hazırladı. Vikiliks belgeleri bunu açıkça ortaya koyuyor. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) karşı olan ordu dağıtıldı.”
ULUS: Bir dönem gazete ilanı ile hükümet düşüren TUSİAD vardı. Şimdi iktidarın azarladığı bir TÜSİAD haline geldi. Ülkenin gidişine dönük tartışmalarda sermayeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tansel Çölaşan: “Türkiye’de sermaye hiç milli olmadı. Hep uluslararası sermaye yapıları ile birlikte hareket etti. AKP’nin iktidar olması da sermayeyi hiç rahatsız etmemiştir. TUSİAD’ın son dönemdeki vatansever çıkışları, vatanseverlikten değil, kendi yerlerini iktidara yakın sermaye yapılarının almasından ötürü yaptıkları yakınmalardır. Geleceklerini pek parlak görmedikleri için hak, özgürlük sözcükleri sarfediyorlar. Oysa AKP 2002’de iktidara geldi. Bizim yıllar önce gördüğümüz gerçeği yıllarca TUSİAD görmek istemedi. Hatta (Ülkenin ekonomisi iyi gidiyorsa, diğer sorunlar bizi ilgilendirmez) dediler. Kaldı ki, TUSİAD hiçbir zaman bir sol iktidarı istememiştir. Sermaye koalisyon iktidarını istemez, tek parti iktidarını ister. Oysa koalisyonlar farklı dengelerden oluştuğu için kimse sivrilemez ve ülkenin farklılıkları korunabilir. O açıdan koalisyonlar da yararlıdır.”
ULUS:
Deniz Feneri davasında sanıklar değil, soruşturma yürüten savcılar yargılandı.
Danıştay Başsavcılığı yapmış biri olarak yargının tümüyle iktidarın etkisine girdiği görüşüne katılıyor musunuz?
Tansel Çölaşan: “2010 referandumu tümüyle hikayeydi. Asıl amaç yargıyı iktidarın dümen suyuna sokmaktı. Yargı bağımsız olması gerekirken, referandum ile bakan, müsteşar gibi siyasi isimler ya da siyasilerin atadığı hukukçular, HSYK içine dolduruldu. Böylece yargı siyasetin güdümüne girdi. Hatta 1. sınıf hakimleri bile, kendi dönemlerinde aldıkları hakim ve savcılara seçtirdiler. Oysa 1. sınıf hakimler en az 25 yıllık hakimlerdir.”
- Özal, etnik ve din ayrımcılığına sürükledi
ULUS: Anayasa Mahkemesi’nde ‘cumhuriyetçi’ olarak bilinen üyeler tarafından Haşim
Kılıç nasıl Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi?
Tansel Çölaşan:
- “Turgut Özal, Türkiye’de bir misyonla görevlendirildi; milli devleti yok edip, 12 Eylül darbesinin ürünü liberal bir yapıyı yaşama geçirmek.
Memlekete ne kadar hizmet edip etmediğinin sorgulanması gereken kişiler bugün bizlere ‘özgürlükçü, demokrat’ diye anlatılıyor. Özal eşiyle, çocuklarıyla çok açık bir hayat sürerek başka bir imaj verdi, arkada ise Türkiye’yi etnik dini ayrımcılığa sürükledi. İşte, Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’ne üye olarak atanması da Özal’ın bu icraatlarından biridir. Haşim Kılıç’ın başkan olması da orada görev yapan ve ‘cumhuriyetçi’olarak bilinen arkadaşların kendi aralarında anlaşamamalarının ürünüdür. 11 kişilik Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında Haşim Kılıç’la birlikte 3 aday çıktı. Oylar birleşemediği için Özal’ın mahkemeye atadığı Kılıç, aradan başkan seçildi. Bu da o mahkeme üyeleri arasında kendilerine ‘cumhuriyetçi, aydın’ diyenlerin bir sorunudur.”
ULUS: Turgut Özal’dan bahsettiniz. Bu günlerde de ‘öldürülmüş olabileceği’ şüphesi ile mezarı açılıp adli tıp incelemesi yapıldı. Sizce de Özal öldürülmüş müdür?
Tansel Çölaşan: 1.50 boyunda, 100 küsur kilo adam. Ağır kahvaltı, koşu bandı… Açıkçası ben ölümünde bir şüphe görmüyorum. Zaten Amerika’da da tedavi olurken sağlığına dikkat etmesi konusunda doktorlar sürekli uyarmış. Ben bu tartışmalarda ailesinin bir nemalanma peşinde olduğunu düşünüyorum. “Öldürdüler” diye kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Rahmetli Özal’ın son günlerdeki fiziki yapısını göz önüne alırsak ben bu araştırmalardan bir şey çıkacağını sanmıyorum. Tabii özel bir maksat yoksa.
ULUS: Yargının en üst görevlerinde yer almış biri olarak devletin içinde Ergenekon türü yapılanmalar olduğu görüşüne ne diyorsunuz?
Tansel Çölaşan: Her şeyden önce böyle tartışmalarda ‘Ergenekon’ ismini kullanmamak lazım. Bu ismi Türkiye’nin milli değerleri ile sorunu olanlar kasıtlı kullanıyor. Ama ‘Derin Devlet’ derseniz o tartışılabilir. Çünkü Susurluk kazası bu yönde işaretler veriyor. Çıkarsınlar Susurluk’un arkasındaki ilişkileri, Türkiye görsün. Bunun üzerine gitmiyorlar.‘Ergenekon’ davaları ile kendi derin devletlerini kurmak istiyorlar. Emniyetin içindeki Fetullahçı yapılanma Türkiye’nin yeni derin devletidir ve ülkeyi onlar yönetiyor.
- Cumhuriyetçi güçler birleşmek zorunda
ULUS: Pek de parlak olmayan bir Türkiye manzarası çizdiniz. Ülkeyi bu noktadan kurtarmak için Cumhuriyet güçlerine ne görev düşüyor?
Tansel Çölaşan: “Cumhuriyetçi güçler parçalı oldukları için Cumhuriyet karşıtları güçlü durdu. Aslında onlar güçlü değil, biz parçalıydık. Bundan ders çıkarmamız gerekir. Bundan da ders çıkarıp birleşemiyorsak sonuçlarına katlanırız. AKP kendi gündemini hayata geçirmek için yoğun çaba gösteriyor.
- Artık Türkiye AKP’nin gerçek yüzünü görüyor.
Ben Türkiye’nin bu badireyi atlatacağını düşünüyorum.
Bakın, başbakan halkın arasına katılamıyor. Onlarca koruma ile geziyor.
Rahmetli Bülent Ecevit başbakanken halkın içinde geziyordu, Kemal Kılıçdaroğlu keza öyle. Eğer Başbakan Erdoğan bunca korumayla halktan kaçıyorsa, demek ki gidişi yaklaşmıştır ve halk demokratik yollardan bu gidişi sağlayacaktır.”
ULUS: Bu demokratik yollardan birisi de ‘istifa’ mekanizması olabilir mi? HSYK ve TSK’da yaşanan bazı istifaları böyle değerlendirebilir miyiz?
Tansel Çölaşan: “Yargıyı ele geçirdikleri 2010 yılında önemli bir eylem oldu. Bir demokratik ülkede gündemi sarsacak olan bir gelişme dikkat çekmedi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeleri istifa etti. Benzer şey^, orduda da oldu. Geçen yıl Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları topluca istifa etti. Bu birbirinden ayrı her iki olayda, demokratik ülkelerde hükümet düşürecek gelişmelerdir. İktidar bu olayların üzerinde durmuyor, halkta hiç ilgi duymuyor.”
ULUS: Peki halk neden yeterli ilgiyi ve tepkiyi göstermiyor?
Tansel Çölaşan: “Batı ülkelerinde kurumlar yerleşmiştir ve demokrasi işler. Kendi içlerinde demokrasilerini denetlerler. O ülkelerde toplumda demokrasi bilincine sahiptir. Demokrasi kültürü olmayan insanlar bu tür olaylara yeterli tepkiyi vermezler. Demokrat bir toplum, laik, çağdaş eğitimle yetişir. Türkiye’de Köy Enstitüleri bunu amaçlamıştı.”