Etiket arşivi: Dr. Ali Özyurt

TTB : Bu yasa teklifi çalışma barışını bozar

TTB: Bu yasa teklifi çalışma barışını bozar

Hepiniz gibi bizler de Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Tabip Odaları ile diğer meslek kuruluşları o günden beri teyakkuz halinde bu torba yasanın geri çekilmesi için mücadele ediyoruz. Bu amaçla nöbetler tutuyor, meydanlarda bildiriler dağıtıyor, TBMM’de grubu bulunan siyasi parti temsilcileriyle görüşüyor ve düzenli basın açıklamaları yaparak kamuoyunu aydınlatıyoruz. Bu yazıda, bu yasa teklifi getireceği belli başlı tehlike ve anayasaya aykırılıklara değinilecektir. Yasa teklifi, Türk Tabipleri Birliği ve öbür meslek kuruluşlarının görüşü alınmadan hazırlanan bir tekliftir. Birçok yönüyle evrensel insan haklarına ve anayasaya aykırılıklar içermektedir

Sağlık çalışanına karşı kasten suç işleyenlerin polis tarafından alıkonup savcılığa sevk edilmesi şeklindeki değişiklik, göz boyamanın ötesine gitmeyecektir. Önleyicilik içeriğinden yoksun, etkisiz bu düzenleme sağlık çalışanlarının şiddete karşı yıllardır çıkardığı çığlığa kulak tıkandığı izlenimi vermektedir. O yüzden 24. madde, şiddetin önlenmesine yönelik bir içerik taşımamaktadır. Çözüm, TTB’nin dünya örneklerinden yola çıkarak hazırladığı ve TBMM Başkanlığı’na sunduğu Sağlıkta Şiddet Yasası’nın bir an önce çıkarılmasıyla sağlanır. 
Bu madde, OHAL dönemi ürünü bir uygulamanın yasallaştırılarak kalıcı duruma getirilmesi girişimidir. 

Meslek örgütlerini işlevsiz kılan 11. ve 21. maddelerin içeriğine bakıldığında meslek örgütüne üyelik biçimsel ve işlevsiz hale getirilmektedir. 

Hastane başhekimi, öğretim elemanları ve diğer üniversite personeli ile en çok üç yıl süre ile sözleşme imzalayabilecektir. Bu düzenleme, anayasanın 130. maddesi uyarınca öğretim üyelerinin özlük hakkının, yetki ve sorumluluklarının yasa ile düzenleneceği ilkesine aykırıdır.

Aile hekimliği 
Aile hekimliği uygulamalarını yürütecek aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışmaları 72 yaş olarak düzenlenmişti. Bu maddeyle yaş sınırı 65’e çekiliyor. Bu madde ile yaş ayrımcılığına dayalı bir düzenleme yapılmıştır. Bilindiği gibi özel sektörde bir yaş sınırı yoktur. Aile hekimlerinin işveren olabileceğine dair düzenleme ile Birinci Basamak sağlık hizmetlerinin özelleştirilmeye çalışıldığı açıkça ortaya çıkmıştır. Yine aile hekimlerinin izinlerinin yıl içinde kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. Aile hekimlerine tanınan yıllık kongre izinleri de 10 günden 5 güne indirilmiştir.

Saydam biçimde hazırlanmalı 
Bu yasa önerisi ile getirilen yeni düzenlemeler sağlık ortamında çalışma barışını bozmasının yanında Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yaptığı tahribatı ölümcül bir hale getirme niteliği taşıyor. O yüzden TTB, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği gibi meslek kuruluşlarını yakından ilgilendiren bu torba yasa alt komisyona geri çekilerek tüm paydaşlarla yeniden şeffaf biçimde hazırlanmalıdır. Türk Tabipleri Birliği 5 Kasım Pazartesi gününden başlayarak tasarıya karşı kamuoyu oluşturmak için ülke çapında protesto gösterilerine başlamıştır. Komisyonda gerek başkanımız gerek hukukçularımız karşı geldiğimiz noktaları TBMM Komisyon üyelerine anlatmaktadır.

Tabip Odalarında, meydanlarda nöbetler tutulup forumlar yapılarak halka propaganda çalışmaları yapılırken merkez metro istasyonlarında da bildiriler dağıtılmaya başlanmıştır.

Nöbet ve öbür eylemlerimiz, yasa tasarısı geri çekilene dek sürecektir.

Dr. ALİ ÖZYURT
TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi 

Ülkedeki şiddet, polisin eseri..

 

Dergi 16.06.2013
Ülkedeki şiddet polisin eseri

Selim Polat ve Volkan Kesanbilici, gözünü yitirdi. Hülya’nın suratında gaz bombası patladı.
Barış Yaman, yoğun bakımda. Bu şiddetin kaynağı, 2007’de PVSK’de yapılan değişiklikte yatıyor.
İşte onların yaşadıkları ve Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun’la İstanbul Tabip Odası
Gezi Kriz Masası Koordinatörü Dr. Ali Özyurt’un anlattıkları.

Aslında her şey birkaç kişinin ağaçlara sahip çıkmasıyla başladı. Sonra sabahın 05’inde,
sanki savaşta bir operasyon yapıyor edasıyla polisler geldi parka, birbiri ardına gaz bombaları attılar
50 insanın üzerine. Çadırları yaktılar. Birkaç saat sonra insanlar yürümeye başladı Taksim’e.
Sonra İstanbul ilçelerine sıçradı ateş, şehir dışına da; Ankara’ya, İzmir’e, Antakya’ya, Adana’ya…
Milyonlarca insan “polis şiddeti dursun”, diye bağırdı. Durdurdular da şiddeti; ama bir süreliğine.
Taksim, festival havasına büründü, “Polis yoksa sorun da yok” diyenler çoğaldı.
Derken iktidar hiddetini artırdı ve polis şiddeti yeniden başladı. Siz bu satırları okurken
Gezi Parkı eylemlerinin akıbeti ne olur bilmiyorum, ama kesin olan herkese bir şey öğretti;
polis şiddeti durmalı. Şimdilik üç canın alındığını biliyoruz, onlarca kişi ağır bakımda, binlerce yaralı var.

Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi,
Taksim Gezi Kriz Masası Koordinatörü Dr. Ali Özyurt’la bu şiddeti konuştuk. Polisin dayağı nedeniyle
yoğun bakımda olan Barış Yaman’ın abisi Haydar Yaman, plastik mermiyle gözünü yitiren
Selim Polat ve Volkan Kesenbilici
(bu 2 gencin dramı için bkz. http://ahmetsaltik.net/gozunu-yitiren-volkan-kesanbilici-insanlara-yapilan-canimizi-yakti/
ve http://ahmetsaltik.net/gozumu-kaybettim-ama-umudum-var/)
, biber gazıyla yüzü dağılan
Hülya
ise yaşadıklarını anlattı.

Söz önce Mehmet Tursun’da.

Gezi Parkı eylemleriyle polisin şiddetli saldırıları iyice gündeme oturdu. Üç kişinin öldüğü açıklandı
şimdilik. Onlarca kişi de yoğun bakımda. Polis şiddetine karşı çalışan bir dernek olarak bu olayları
nasıl değerlendiriyorsunuz?

– En ufak bir hak arama arayışına dahi tahammül edemeyen polis, karakollarda ve sokaklarda
orantısız güç kullanmaya, şiddet uygulamaya, hastanelere, okullara, yatak odalarımıza gaz bombası
atacak kadar terör estirmeye, vatandaşları sindirmeye, devam ediyor. Taksim’de; “Lütfen bu ağacı
kesmeyiniz” talebine karşı polisin uyguladığı şiddet, devlet şiddetine ve terörüne döndü.
Polisin bu şiddetine halk isyan etti, ediyor.

– Polisin böyle şiddet kullanmasında en önemli etken Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda yapılan
değişiklik…

– Evet, 2007’de PVSK’de yapılan değişiklikten sonra polisin; kötü muamele, adam öldürme ve hatta
kameraların önünde pervasızca şiddet uygulama gücü artarak devam etti, ediyor. Polise şiddet uygulama,
orantısız güç ve kötü muamele serbestisi verildi. Bu serbestiyle polise “dokunulmaz” mantığı ve inancı
hâkim kılındı. Polis terörünün vardığı boyut, hükümetin sessizliği, yasaların sunduğu imtiyazlar,
yargının hoşgörüsü gibi etkenler, polis şiddetini artırdıkça artırdı. Polislerin olağanlaşan şiddete
çekincesiz yaşama hakkı ihlallerinde önemli artışlara neden oldu.

  • Birkaç yılda, onlarcası karakollarda olmak üzere,
    yüzlerce kişinin ölümünden polis sorumlu tutuldu.

Yıllardır polis kurşunlarına hedef olan, ölen, sakat kalanların feryatları yankılandı. Yaşam hakkı
ihlal edilenlerin % 90’ı politik, siyasal yönü olmayan, polisten kaçmayı bile bilmeyen 20 yaş ve altı
gencecik çocuklar. İnsanlar polisten kaçar hale geldi, zor durumdaki vatandaş, “Polis imdat” derken,
“İmdat beni polisten kurtarın!” feryadına dönüştü.

– Sizin kampanyanız da buna dikkat çekmek için yola çıktı.

– Baran Tursun Vakfı, Gezi olaylarından çok önce Türkiye genelinde “Dikkat Polis Geliyor”
kampanyaları başlatarak, bu yönde platformlar oluşturarak polis şiddetine dikkat çekti.
Sokak-sokak polis şiddetini halka anlatmak ve kamuoyunda sürekli tartışılır tutmak için,
vakıf ve Mazlumder tarafından oluşturulan platformların ne kadar faydalı ve aydınlatıcı olduğunu
Gezi parkı olaylarında anladık. Polis şiddetine karşı yeni platformlar oluşturmak için motive olduk.
Olaylardan sonra devlet terörüne karşı etkin direnme platformları oluşturuldu.

Polisin; kötü muamele, adam öldürme ve hatta kameraların ve dünyanın gözleri önünde pervasızca
şiddet uygulama serbestisini olağan sayan zihniyetle, Gezi Parkı’nda masum bir şekilde;
“Lütfen bu ağacı kesmeyiniz” talebine karşı uygulanan vahşeti olağan sayan zihniyet aynı.

– Polis şiddetinin durması için acil yapılması gerekenler nedir?

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği 1990’da herkesin anlayabileceği şekilde bir yönerge yayımladı,

Temel prensipler belgesi”.

Ateşli silah kullanımını kolluk kuvvetleri için en son başvurulacak yöntem olarak belirtilmek suretiyle,
kolluğun silah kullanma konusunda hem açıklık hem de sınırlamalar getirildi.

  • Çünkü polisin görevi şüpheliyi öldürmek değil adalete teslim etmektir.

Bu yasaya acilen uyulmalıdır. Ayrıca, Atina’da 15 yaşındaki A. Andreas Grigoropulos polisin açtığı
ateşle öldürülünce Yunanistan’ın pek çok kentinde başlayan protestolar, şiddet uygulayan polisi
bin pişman ettiği gibi, İçişleri Bakanı Pavlopulos ile Bakan Yardımcısı Panayotis Hinofotis’in ertesi gün
istifalarına neden oldu. Grigoropulos’u öldüren polis ömür boyu hapse mahkûm oldu.

Türkiye’deyse öldürme fiili, polisin adeta olağan görevleri arasına girdi. Zanlı polislerin
“Görevimizi yaptık” savunması boşa değil.

– Tıpkı İzmir’de polis tarafından öldürülen Baran Tursun,
– Tokat Turhal’da öldürülen Mustafa Uslu,
– Antalya’da öldürülen Çağdaş Gemik,
– Şanlıurfa’da öldürülen İ. Halil Çoban,
– Sivas’ta öldürülen Turan Özdemir,
– İstanbul’da öldürülen Aytekin Arnavutoğlu, Feyzullah Ete ve
– Ankara’da öldürülen Soner Cankal olaylarına karışan polisler gibi.

Üstelik bu polisler genellikle beraat etti veya sembolik cezalar aldı.
Devlete karşı ve devletin işlediği suçlara, yargının bakışı; yargıyı itibarsızlaştırıyor.

file:/Users/apple/Desktop/dergi/in/16PD02/%2016%20HAZIRAN%202013:POLIS:DPOLIS7y.jpg

Cumhuriyet Pazzar Dergi, 16.6.13

Biber gazı yasaklanmalı

Dostlar,

Geçtiğimiz hafta sonu Cumhuriyet Pazar ekinde yayımlanan bir söyleşiyi paylaşalım.
Dr. Ali Özyurt, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Taksim Gezi Kriz Masası Koordinatörü olarak hizmet vermekte olan bir meslektaşımız. Acı olaylara bire bir ve yakından tanıklı etti..

Sevgi ve saygı ile.
20.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================
Biber gazı yasaklanmalı

Dr. Ali Özyurt*
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı

– Biber gazı, TOMA gibi gösteri kontrol araçlarının yarattığı tehlike,
Gezi Parkı eylemleriyle iyice ayyuka çıktı. Polisin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. A.Ö. : Polis, PSVK’da bile bildirilen zor kullanım yetkisini aştı.

Etkisiz hale getirene dek kademeli şekilde yapması gereken zor kullanımını,
işkence silahına dönüştürdü.

Doğrudan hedef gözetilerek kullanılmasıyla birçok insan ağır yaralandı,
yoğun bakıma kaldırıldı, gözünü yitirdi

– Eylemin taleplerinden biri de biber gazının yasaklanması.
Biber gazı yasaklanmalı, çünkü?..

Dr. A.Ö. : Hekim olarak hekim sorumluluğuyla kullanılan gözyaşartıcı gazların literatürde bildirilen etkileri ve bizlerin, maruz kalanlarda saptadığımız bulgular ve daha öncesinde de medyadan bildiğimiz toksik etkiyle yaşanan ölümler nedeniyle
biber gazı hemen derhal yasaklanmalı.

– TTB (Türk Tabipleri Birliği) yıllardır gazların zararlarından söz ediyor.
En büyük zararı nedir?

Dr. A.Ö. : Solunum ve dolaşım sistemi üzerine yarattığı akut etkiler.
Akut akciğer ödemi ile gelişen asidozun en sık ölüm nedeni olduğu bildiriliyor.

– Gazın etkisi kısa, en azından saatlerle sınırlı deniliyor, öyle mi?

Dr. A.Ö. : Doğaları gereği ancak hayvan deneyleri yapılabilmekte ve geç dönem etkileriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Kullanım kılavuzunda etkinin birkaç saat sürdüğü bildiriliyor ama maruz kalan hastalardan birkaç gün sürdüğünü hatta geç dönem
sağlık sorunları başladığını bile biliyoruz.

*İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve
Taksim Gezi Kriz Masası Koordinatörü

Cumhuriyet Pazar eki, 16.6.13