Etiket arşivi: Çorlu tren faciası

Silivri’de de hayat sürüyor

Merdan Yanardağ

 

Silivri’de hayat kendine özgü ritmi, kuralları, sınırlılıkları ve her şeye karşın bütün canlılığı ile cıvıl cıvıl devam ediyor.

  • Haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir tutukluluğa karşı direniyoruz.

Günler geçiyor ve biz buradan bütün dikkatimizle dışarıdaki yaşamı izlemeye çalışıyoruz. Aklımızda ise sevdiklerimiz, yakınlarımız, dostlarımız ve yarım kalan işlerimiz var. Deyim uygunsa yaşamlarımıza ilişkin bir ana bilanço çıkarıyoruz ister istemez. Dışarıdaki mücadeleye ve yaşama katılmaya kendimizi yenileyerek hazırlamaya çalışıyoruz.

Burada zamanı en verimli şekilde geçirmek önem taşıyor. Örneğin sistemli şekilde okumak, spor yapmak ve sağlığını korumak gibi. Kimsenin ne okuduğunu ne okumadığını bilmiyorum; ama belki biz ‘’filozof’’ oluruz! Şaka bir yana, buradaki en değerli etkinlik okumak desem abartmış olmam. Kendini salmamak en yaşamsal tutumdur. Yazma ve üretmek de böyledir.

Avukatlarımız ile görüşürken -ki açık görüş yapıyorlar- bu iş için ayrılan bölümde buradaki dostlarımızla görüşme şansımız oluyor. Aramızda fiziksel bir uzaklık olsa da iletişim kurabiliyoruz. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay ve diğer arkadaşlarımızla ayaküstü de olsa konuşuyoruz. Sağ olsunlar, buraya geldiğim günlerde -ki bayram tatiline denk geldiği için kantin kapalı ve bütün yetkililer izinliydi- en temel ihtiyaçlarımı onların desteğiyle giderdim. Önemlidir, teşekkür ediyorum.

Can Atalay, bildiğiniz gibi Soma’lı madencilerin hakkını savunurken nasılsa, kaçak tarikat Kuran kursu yatakhanesinde yanarak ölen yoksul çocuklara nasıl sahip çıktıysa, Çorlu tren faciasının sorumlularının yakasına nasıl yapıştıysa burada da uğradığı haksızlık ve hukuksuzluklara karşı aynı heyecanla mücadele ediyor. Diğer arkadaşlarımız da aynı tutumu sürdürüyor. Tutuklanmadan bir gün önce Tayfun Kahraman’ın cezaevinde, uzmanlık alanından hareketle yazdığı depreme karşı alınacak önlemler ve bu bağlamda iktidara yönelttiği eleştirilerden oluşan kitabını TELE1 ekranlarında tanıtmıştım. Buluşmak buraya kısmetmiş!

Can, çıkana dek -ki çıkacak- bizim milletvekilimiz. Hatay’lılar belki biraz bekleyecek ama Silivri milletvekilliği de önemlidir diye düşünmek gerek. Can’ı uzun süredir tanıyorum, birlikte birçok oluşumda yer aldık. TELE1’e sık sık davet ettik, görüşlerimizin zamanla birbirine yaklaşması, aynı saflarda olmak mutluluk verici. Öbürr dostlarımızla da öyle.
***
Silivri’de bir ayımı doldurmayı iple çekiyorum; çünkü bir ayı doldurunca buradaki halı sahada başka arkadaşlarla birlikte spor yapma, top oynama ve sohbet etme hakkını kazanacağım. Gerçi sporumu her sabah havalandırma avlusunda yapıyorum ama arkadaşlarla birlikte olmak görüşmek burada çok değerli. Özellikle tek kalanlar için. Bakalım, Canlar ve öbür Gezi‘ci arkadaşlarla birlikte spora çıkmak için dilekçe vereceğim. Umarım bir aksilik çıkmaz.

Bu arkadaşlar heyecanlı maçlar yapıyormuş, avukat arkadaşlarımızın söylediğine göre. Haftada bir de olsa keyifli bir durum. Osman Kavala sıkı top oynuyormuş. Hırslı ve sıkı… Eğer avukat arkadaşlarımız hoş bir ‘’dedikodu’’ yapmadılarsa -bu olasılık var- ne yalan söyleyeyim bu durum beni şaşırttı; çünkü adeta bir tevekkül, için için sessiz fakat kararlı ve soylu bir direniş sergileyen o sakin Osman Kavala’nın sıkı bir topçu olması güzel bir sürpriz. Ben böyle hırslı bir maç yapacak kişinin Can olabileceğini düşünürdüm. Haksız mıyım? Bakalım heyecanla halı sahada buluşacağımız günleri (birkaç gün kaldı) bekliyorum. Bir aksilik olmazsa göreceğiz kimin nasıl oynadığını.

Ayrıca Osman Kavala’nın bana avukatı aracılığıyla gönderdiği kitap hakkında da konuşabilmeyi umuyorum. Sebastian Haffner’in ‘’Hitler Üzerine Notlar’’ kitabı, alanındaki en önemli çalışma denilebilir (İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2021).

‘’Görülmüştür’’ damgalı kitabı bitirmek üzereyim. Birkaç kitabı birlikte okuyunca biraz zaman alıyor. Benim dikkatimi ‘’Nazi Hukuku’’ konusuna çeken de Osman Kavala oldu. Yani suça değil, kişiye bakan (fiili değil, faili esas alan) hukuk anlayışı. Bu hukuk, suçun işlenip işlenmediğine bakmaz, kendisine muhalif olan, tehdit olarak gördüğü kişilere yönelir. Onları hedef alır. Suç bulamaz ise icat eder. Yoruma ve varsayıma dayalı suçlama yöneltir. Kumpas kurar. İktidarın FETÖ’den devraldığı ve fiilen uygulamaya çalıştığı faşist bir hukuk anlayışıdır. Hepimiz hakkında açılan davaların temelinde bu anlayış yatıyor. Osman Kavala savunmasında bu duruma çok haklı olarak işaret etmiş. Bana iletti, okudum. Önemli saptamadır.

Silivri’de maç günlerini heyecanla bekliyorum. Yıllardır, hatta on yılı aşkın süredir halı saha maçı yapmayan biri olarak kendime de şaşırıyorum. Maç bahane galiba.

TIKLAYIN | BU YAZI İLK OLARAK BİRGÜN’DE YAYINLANDI 

YAPAY KATLİAM

YAPAY KATLİAM 

Suay Karaman

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

18 Kasım 2002’de Ulaştırma Bakanlığı’na getirilen Binali Yıldırım’ın döneminde 22 Temmuz 2004’teki resmi verilere göre 41 kişinin yaşamını yitirdiği, 89 kişinin yaralandığı Pamukova hızlandırılmış tren faciası yaşanmıştı. Son başbakan olarak görevini bırakacağı zaman ise, 8 Temmuz 2018 tarihinde 24 kişinin yaşamını yitirdiği, 338 kişinin yaralandığı Çorlu tren faciası yaşandı. Tabii bu kazalara facia dememek gerekir, çünkü bunların her ikisi de göz göre göre oluşan yapay katliamdır.

Pamukova’daki kazanın ardından istifa etmesi gerektiği yolundaki eleştirilere Binali Yıldırım’ın yanıtı şöyleydi: “Ben çok rahatım. O direksiyonu ben kullanmıyorum ki kardeşim. Bu seferlerle ilgili olarak 600 kişinin imzası var.” Pamukova’daki hızlandırılmış tren kazasının davası 10 yıl sürdü, bakan ve bürokratlar hakkında işlem yapılmazken yalnızca makinistlere ceza verilmişti.

Pamukova’daki kazada altyapısı ve kullanılan vagonların yüksek hıza uygun olmadığı gerçeğini inatla ve ısrarla gizlemeye çalışan siyasal iktidar, kazanın yüksek hızdan kaynaklanmadığını söyleyerek, bilim dışı ve komik açıklamalarıyla, gülünç duruma düştüklerini görememişlerdir. Zamanın başbakanı bu faciaya “abartılmasın” derken, Sağlık Bakanlığı’nın da ölü sayısını bir anda 100 kişi birden düşürmesi, belleklerden silinmemiştir.

Çorlu’daki tren kazasıyla ilgili Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın açıklaması şöyle :

  • Kazanın, aşırı yağmur yağışları nedeniyle menfez ile ray arasındaki toprağın boşalması nedeni ile meydana geldiği tespit edilmiştir.”

Suçluyu hemen buldular: kazanın nedeni yağmurmuş. Kazanın yaşandığı yerdeki demiryolu hattı tarım arazilerinin ve dere yatağının üzerindedir. Ayrıca bölgenin çok yağış aldığı da bilinmektedir. Ancak yağmur yağdı böyle oldu türünden açıklamalar her türlü bilimsellikten uzak, gerçeği yansıtmayan bahanelerdir. Asıl suçlu böyle projeleri yapanlar, yaptıranlar ve yapılmış olanı denetlemeyenlerdir. Yapı ruhsatlarından mühendis ve mimarların imzalarının kaldırılmış olmasının acı sonuçları, bu kazayla (!?) birlikte bir kez daha görülmektedir.

Kazanın olduğu hatta menfez kesitinin yetersiz ve menfez üstüne yapılan dolgunun niteliksiz olduğu bellidir. Sel sularının menfezde yer alan toprak dolguyu boşaltması ile rayların askıda kalması ve kırılması sonucunda, tren vagonları raydan çıkarak bu korkunç kaza meydana gelmiştir. Dere yatağını doldurarak, bilimi hiçe sayarak tren yolu yapılırsa ve “menfez altı toprak kayması” şeklindeki açıklama ile önce insanlar güldürülür, ardından da yayın yasağı getirilir.

Özellikle demiryolu projelerinin güzergah seçiminden başlayarak, tünel, köprü, menfez gibi yol boyu bütün mühendislik yapılarında rant yerine bilimin ve mühendisliğin gereklerinin yerine getirilmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Bilim ve teknik, ülke ve halk yararına kullanılmak yerine siyaset ve rant için kurban edildiğinde böylesi yapay katliamlar kaçınılmaz olmaktadır. Bu yapay katliamların gerçek sorumluları; yeterli altyapı yatırımı yapmayan, teknik ve bilimsel gerçekleri göz ardı eden, meslek odalarının uyarılarına kulaklarını tıkayan bürokratlar, yöneticiler, siyasiler ve rant peşinde koşanlardır. (16.7.18)
===================================
Dostlar,

“1000Ali”, siyasal tarihin 2 faciası parantezindedir..

Pamukova’da 41 kurban {1000Ali} Çorlu’da 24 kurban..

Güney Kore’nin bir gemisi açık denizde çarpışmasız batıyor; ilgili Bakan kendisini sorumlu sayıp görevi bırakıyor..

Bizde 65 kurban vız geliyor..

Büyük ATATÜRK korkarız şu sözünde yanıldı (!) : 1 Türk Dünyaya bedeldir!..

Oysa 1000 Türk 1 Binali etmiyor!

Ayrıca Devletin 2 numaralı koltuğuna buyur ediliyor..

Üstüne üstlük bir de  Devlet Övünç / Şeref madalyası ile ödüllendiriliyor..

Ama bu ödül alanı da vereni de yüceltmiyor; gerçekte ……….

Yazsak suç olacak..

Sevgi ve saygı ile. 17 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com