Etiket arşivi: Atatürk karşıtlığı

TÜRKİYE’DE ATATÜRK VE CUMHURİYET KARŞITLIĞININ SOSYOLOJİK NEDENLERİ ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

TÜRKİYE’DE ATATÜRK ve CUMHURİYET KARŞITLIĞINİN SOSYOLOJİK NEDENLERİ ÜZERİNE KISA NOTLAR

Atatürk’ü anma haftasını geride bıraktık… Kurtuluş Savaşımızın büyük lideri, Cumhuriyetimizin kurucusu, çağdaş ve laik Türkiye‘nin mimarı, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün bedensel olarak aramızdan ayrılışının 83. yılı. O her ne denli fiziksel, biyolojik olarak aramızdan ayrılsa da, manevi (AS: tinsel) ve özellikle fikri (AS: düşünsel) olarak kendi Ulusunun yüreğinde ve beyninde sonsuza dek yaşamayı sürdürecektir. Mekânı cennet ve ruhu şad olsun.

Bana en sık sorulan sorulardan biri, “Hocam Atatürkçülük nedir; Kemalizm Atatürkçülükten farklı mıdır?” şeklindedir. Kanımca doğru ve bütüncül düşündüğümüz zaman aralarında bir fark yoktur. Yani Kemalizm = Atatürkçülüktür.

Kısa ve öz olarak;

  • Özgür aklın ve çağdaş bilimin verilerini doğru biçimde, devlet ve halk yararına kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Ulusunu sürekli olarak demokratikleştirme ve çağdaşlaştırma rotasında yükseltme hedefinden hiç sapmadan yürüme ülküsüne Atatürkçülük denir.”

Büyük bilim insanı, fizik profesörü, rahmetli Erdal İnönü‘ye demiştim ki;

  • “Hocam doğru ve bilimsel fikirler ölmez, gericilik er geç yok yok olmak zorunda değil mi?”

O da bana;
Halil Hocam unutma, yanlış, cahil bıraktıran, gerici çağdışı fikirler de ölmüyor; her devirde yeni şekil ve kılıflara bürünerek tekrar ve tekrar ortaya çıkıyorlar.” Çok doğru, eğer çağdışı fikirler mezara gömülebilseydi gerici karşı devrim hareketleri olmazdı…

Çok değerli uzman ve çağdaş tarihçimiz Sayın Sinan Meydan, 8 Kasım 2021 tarihli Sözcü Gazetesinde yayınlanan “Yaşayan Atatürk” konulu makalesinde, “Atatürk yaşamıyor olsa, birilerince her gün yeniden öldürülmek istenir miydi hiç?” diye yazmıştı. Bu cümledeki yaşamaktan kasıt Atatürk‘ün evrensel ve bilimsel fikirleri kurmuş olduğu Cumhuriyet ve çağdaş eserleridir.

Doğal olarak, Atatürk‘ün bedeni de herkes gibi ölümlüdür.
Aslında Atatürk karşıtlarının hedefinde O’nun akıl ve bilim temelli cehaleti yok edici ve toplumu çağdaşlaştırıcı fikirleri ve kurmuş olduğu demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ve bu Cumhuriyetin halkın hizmetine sunduğu ekonomik ve kültürel eserler ve kurumlardır.

Peki bu bir yüzyıllık Atatürk, Cumhuriyet ve devrim karşıtlığı nereden, hangi sosyo – kültürel ve ekonomik nedenlerden kaynaklanmış olabilir? Kişilerden bağımsız olarak, bazen kine, nefrete ve hatta düşmanlık sınırına varan bu Atatürk karşıtlığının tarihsel – sosyolojik nedeni ya da nedenleri neler olabilir?

Bu sorunun yanıtını bulabilmek için Osmanlı Devleti’nin klasik (Yükselme ve duraklama dönemleri) dönemdeki toplumsal örgütlenme modelini iyi anlama ve bu modelden Cumhuriyete aktarılamayan ilmiye sınıfının kurumsal yapısına bakmak gerekir.

Eğer Sultan ve Halk hesaba katılmazsa Osmanlı Devlet yapısının 3 ana sınıftan oluştuğu görülür.

1- Kalemiye Sınıfı. Osmanlı bürokrasini yürüten sınıftır. Sadrazamlar dahil, çoğunlukla devşirilmiş Hıristiyan asıllı görevlilerden oluşur.

2- Seyfiye Sınıfı. Yani ordu örgütü. Seyf  kılıç, seyfiye de kılıç ehli yani ordu demektir. Yeniçeriler, sipahiler (atlı askerler) ve denizcilerden oluşan bir ordu vardır.

3- İlmiye Sınıfı. Başta, önce Kazasker, sonra Şeyhülislam olmak üzere tüm din uleması bu sınıfa mensuptur. Kadılar, müftüler, müderrisler, imamlar, mollalar, şeyhler, tarikat ve cemaat yöneticileri… hep ilmiye sınıfına aittir. İlmiye sınıfının 3 ana görevi:

A- Fetva makamıdır. Padişah bile bazen Şeyhülislamın fetvasına muhtaçtır.
B- Yargı makamıdır. Osmanlı şer-i yargısı kadılar eliyle yürütülür.
C- Eğitim makamıdır. Başta medreseler olmak üzere ülke ve halk eğimi ilmiye sınıfına aittir.

Peki Cumhuriyet kurulunca ne oldu? Çok kestirmeden giderek şu Sosyolojik sonuca ulaşabiliriz:
Kalemiye Sınıfı Cumhuriyet bürokrasisine dönüştü. Seyfiye sınıfı Cumhuriyet Ordusu oldu. İlmiye sınıfının ise devletle, merkezi yönetimle bağı koptu.

A- Saltanat ve Halifelik kaldırıldı. Devlet laikleşti. Fetva makamına gerek kalmadı.

B- Yargı sivilleşti ve laikleşti. Şer’i hukuk kaldırıldı. Kadılık kalktı. Yargı dinden ve devletten bağımsızlaştı. Anayasal düzen geldi.

C- Eğitim ve öğretim hem laikleşti ve hem de Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) tekeli geldi. Din odaklı eğitim yerini akıl ve bilim odaklı eğitim sistemine bıraktı. Medreselerin yerini üniversiteler aldı.

Kıssadan hisse                             :
İlmiye ya da din uleması sınıfı mensupları Cumhuriyetle birlikte, ayrıcalıklarını, makamlarını ve kazançlarını yitirdiler.

Sonuç              :
İstisnalar hariç (AS: Ayrıklar dışında), din uleması geçinenlerin, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlıkları dinsel değil, sınıfsaldır. Maddi temellidir. Ancak bu maddi temel özellikle cahil bırakılmış halkı kandırmak için dinle temellendirilmektedir.

Atatürk diyor ki :

  • “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz.”

Son saptama; eğer siyaseti dine ya da dini siyasete katarsanız hem din ve hem de siyaset bozulur. Günümüzdeki halkın bilinç düzeyi yeterince yükselmiştir. Artık toplum Ata‘sına kuvvetle sahip çıkıyor. Gereğini yapmak yani akla ve bilime daha sıkı sarılmak koşuluyla kötümser olmaya gerek yoktur.

MEB’İN ATATÜRK KARŞITLIĞI KONTROLDEN ÇIKTI

Dostlar,

AKP yaşamın hemen her alanına saldırıyor..

Çağdaşlık adına, laiklik adına, Atatürk adına.. özetle Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerleri adına 90 yıldır biriktirilmiş olan ne varsa büyük bir “iştah” la (!?) ve gözü kara bir biçimde darmadağın (tarumar) etmek istiyor.

Üstelik de acul (telaşla aceleci) davranarak..

Suların iyice ısındığının ayrımındalar.

Giderayak laik-demokratik Cumhuriyeti ne denli tahrip ederlerse kazanç (kâr) görmekteler.
Böyle yaparken tabanlarına da iletileri var elbette. Erbakan’ın Saadet Partisi özellikle hedef.. O nedenle “İsrail” kurgulu bir hedef.. Saadetten koparak AKP’ye akacak oylar çok önemli. Kemik tabanı zaten duruyor ama emanet oylar tıpkı ANAP’ta olduğu gibi artık batan gemiyi terk etmeye başladı.

Başbakan RT Erdoğan iyice akıldışı (irrasyonel) davranmaya başladı.
Suriye ile takıntı düzeyinde uğraştı, örtülü savaşa girişti..

Binlerce Suriye’linin ölümünde RT Erdoğan’ın açık sorumluluğu vardır.

Erdoğan’ın derdi Suriye’de de Mısır gibi Müslüman Kardeşler benzeri bir şeriatçı rejim kurdurtmak idi. Mısır’da şeriatçı Müslüman Kardeşler şeriatçı iktidarı Mısır halkınca tasfiye edildi üstelik. Erdoğan ve AKP’si Uluslararası dengeleri yakalayamadı. Mısır için de gövdesini koydu ama gene nafile. Baltayı artık taşa vuruyor.. Son olarak da

    Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iftirası

na ve kara propagandasına giriştiler. Bu da yalanlanınca ne yapacaklar??

Dışişleri Bakanı Davut oğlu Ahmet sağolsun, Türkiye’ye büyük zarar vermekle birlikte, AKP’yi de bitiriyor.. Farkında mı ilgililer?? Davutoğlu’nun “Stratejik derinlik” tezi çook sığ çıktı.

Mısır’da kendine göre “darbe”nin ardında İsrail olduğunu savlayacak denli kendinden geçti. ABD ve İsrail’den ve de Mısır’dan ağır hatta aşağılayıcı yanıtlar aldı. Burada 2. bir “One minute” operasyonu ile Tayyip beye oy kazandırma manevrası içinde ABD ve İsrail’in yer alacağını önermek için elde somut hiçbir veri yok..

Koca ABD ve İsrail’in devlet aklının RT Erdoğan’ın kısır ve sığ, tükenmiş iç politikasına bu denli ucuz alet olabileceklerini savlamak olanak dışı.

AKP pusulası ve de motoru bozuk gemi gibi..

İşi rastlantısal rüzgarlara kalmış..

Fakat kaptan da hasta.. O denli ki, içeride “iş tutan” kimi partili kadrolar ölçüyü çooook kaçırdılar. RT Erdoğan bunun bile ayırdında değil korkarız. Dahası, bu varsayım ile kraldan çok kralcı davranan AKP’li yöneticiler olabilir. Bunların gerçek amacı nedir acaba??

***********************

Tam da bu kesitte (konjektürde) Milli Eğitimin kimi ders kitaplarından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün fotoğrafını, İstiklal Marşını, öğrenci andını.. çıkarması, ülkedeki yurtsever-ulusalcı kesime açık meydan okumadır.

Başbakan, Gezi Parkı’nda da ölçüsüz bir kibirle,

“Ne yaparsanız yapın, kararımızı verdik, buraya AVM, rezidans ve
Topçu kışlası yapılacak..” buyurmuşlardı ve halkın sabrını taşırmışlardı.

Ne oldu?? Yapılabildi mi?
Son sözü her zaman örgütlü halk kitleleri söyleyecektir, despotlar değil!

****************

Tatil bitiyor..
Ekonomik bunalımın ayak sesleri duyuluyor..
Bu gün Dolar 2 TL’yi buldu (22.8.2013)..

Yoksa AKP’nin sağduyulu kesimleri iplerin ucunu kaçırdılar mı??

Her hata, tarihe not edilmektedir; AKP’nin faturası artık ödenesi değil.

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ‘in aşağıdaki uyarılarına katılıyoruz.
(http://www.egitimis.org.tr/haber-arsiv/meb-n-atatrk-karitlii-kontrolden-ikti#.UhYDg5LI0eA)

EĞİTİM-İŞ, bu kitapların toplatılması ve ilgili Yönetmeliğe uygun duruma getirilmesi için resmi ve yazılı başvurusuna yanıt alamazsa, hızla YD (yürütmeyi durdurma) istekli dava açmalıdır yönetsel (idari) yargıda.

Bu eylemin Yönetmelik bir yana açık bir ANAYASAL SUÇ olduğu su götürmez!

AKP aklını başına almalı ve rejimle hesaplaşmayı, dönüştürmeyi artık bırakmalıdır.

Her saldırı AKP’nin sonunu hızlandıracak ve bedelini de (politik ve yasal) hiç kuşkusuz artıracaktır.

Çin’de ders kitaplarında öğrencilere tanıtılan 4 büyük dünya önderinden biri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.. Kendi ülkesinde ise birtakım zibidiler O’nunla hesaplaşmaya kalkışıyor..

Kemal Paşa bunları da öngörmüştü ve demişti ki :

“Beni inkâr edeceksiniz. Hatta bühtanla yad edeceksiniz. Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.”

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 22.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

MEB’İN ATATÜRK KARŞITLIĞI KONTROLDEN ÇIKTI

2013-14 eğitim-öğretim yılında okutulacak ders kitapları ile öğretmen kılavuz kitaplarının bir bölümü okullara teslim edildi.

Ancak bu kitapların hazırlanmasında kimi yandaş yayınevleri tarafından yönetmeliğe uyulmadığı, İstiklal Marşı, Öğrenci Andı ve Atatürk posterine bilinçli olarak yer verilmediği belirlenmiştir.

Ders kitaplarının hazırlanması ile ilgili olarak MEB Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin ç bendi 8 numaralı kısmında “ilköğretimin 1, 2 ve 3 üncü sınıflarına ait kitaplarda, yaprağın ön yüzünde Türk Bayrağı ile birlikte İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtası; yaprağın arka yüzünde Öğrenci Andı; üçüncü yaprağın ön yüzünde Atatürk resmi ve resmin alt kısmında Mustafa Kemal Atatürk yazısı bulunur.” ibaresi yer almaktadır.

Teslim alınan kitaplardan, Zambak Yayınlarınca basımı yapılan ilkokul 1. Sınıf Türkçe Öğretmen Kılavuz Kitabı’nda İstiklal Marşımız, Öğrenci Andı ve Atatürk posteri bulunmamaktadır.

Daha önce Milli Eğitim Teşkilatını düzenleyen mevzuattan Atatürk’ü tümden silen, ulusal bayramların kutlanmasına yasak getiren, ders kitaplarından Atatürk İlke ve Devrimlerine uygunluk koşulunu kaldıran MEB’in, Atatürk karşıtlığı denetimden çıkmış bulunuyor.

AKP’nin geçmiş dönem politikalarının devamı olan bu uygulama,

– siyasal iktidarın Türk ulusuna Atatürk’ü unutturarak,

    ulusal kimliği yok etme

amacının bir parçasıdır.

Atatürk ve laiklik karşıtı olduğunu bir kez daha onaylanmış olan AKP, bu çirkin uygulamalarla, Atatürk’ün ulusun kalbindeki yerini yok edemeyeceğini asla unutmamalıdır.

Yandaş basımevleri tarafından yönetmeliğe aykırı biçimde, Atatürk ve ulusal değerler yok sayılarak basılan ve okullara gönderilen bu kitaplar acilen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geri çekilmeli ve adı geçen basımevi hakkında gereken yasal işlemler yapılmalıdır.

Onbinlerce yurtsever öğretmenin ve eğitim çalışanlarının güç verdiği, her geçen gün katlanarak büyüyen Eğitim-İş, Atatürk’ün manevi kişiliğiyle ilgili olarak gösterdiği özel duyarlıkla,
üzerine düşen sorumlulukların gereğini, sarsılmaz bir kararlılıkla yerine getirmeyi sürdürecektir.

EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU
20 Ağustos 2013, Ankara