Etiket arşivi: 4+4+4 dayatması

İKİNCİ YÜZYILDA EĞİTİM HAKKI ÇALIŞTAYI KISA SONUÇ BİLDİRGESİ

İKİNCİ YÜZYILDA EĞİTİM HAKKI ÇALIŞTAYI
KISA SONUÇ BİLDİRGESİ

AKP iktidarı eğitim sistemini büyük bir krizin içine sürüklemiştir. Sorunun kaynağı olanlardan çözüm beklenemez. Eğitim sorunları sahte, göstermelik Şuralarla da çözülemez. Bu nedenle eğitimle ilgili tüm toplum kesimlerini, deneyim ve birikimlerini paylaşmaya, eğitim sorunlarını konuşmaya, çözümlerimizi ortaklaştırmaya davet ettik.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 7 Bölgede 81 ilden gelen eğitim alanında örgütlenmiş sendika, dernek, vakıf vb. örgüt, öğrenci, veli, gazeteci, eğitim alanında sözü olduğumuz herkesi kapsayan “İktidar İçin Eğitim” toplantıları yaptık; bu toplantılarda katılımcılar görüşlerini, yazılı raporlarını bizlere sundular. Bu sunuşlarda dile getirilen görüş ve öneriler eğitim sorunlarının nerelerde yoğunlaştığının bir kanıtı olmakla kalmadı, bu toplantıların devamı olarak bütün ülkeyi kucaklayacak biçimde eğitimin tüm bileşenlerini bir araya getiren

  • “İkinci Yüzyılda Eğitim Hakkı”

adlı çalıştayımızda üzerine çalışılan temel belgelerinden biri olmuştur.
“İkinci Yüzyılda Eğitim Hakkı” çalıştayımızı 27 Kasım 2021 tarihinde başarıyla gerçekleştirdik. Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Lale Karabıyık’ın sunuşuyla açılan çalıştayımızda davetli konuşmacılardan Prof. Dr. Ferhunde Öktem’in “Eğitim Felsefesi” konulu konuşmasından sonra Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, partimizin eğitime ve eğitim sorunlarına bakışımızı ifade eden bir konuşma yapmıştır.
Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu konuşmasında;

  • Bir yüzyılı bitirdik, bir yüzyılı bitirirken istedik ki, eğitim sorununu da büyük ölçüde aşmış olalım. Ama bugün geldiğimiz noktada çok güzel başlayan bir eğitim süreci zaman içinde ciddi aksamalara yol açtı. Çocuklarımızı yeri geldi denek olarak kullandık. Bunu yaparken de eğiticileri, öğretmenleri dinlemedik. Oturduk masamızın başına kararı biz verdik, en iyisini biz biliyoruz dedik ve sonuçta da bugünkü tablo çıktı ortaya. 4+4+4 sistemi Parlamentoya geldiğinde bunun yanlış olduğunu, kalkınma planlarında olmadığını, eğitim şuralarında görüşülmediğini, Bakanlar Kurulunda görüşülmediğini, Milli Eğitim Bakanlığında görüşülmediğini, 5 milletvekilinin imzasıyla bu teklifin verildiğini, 5 milletvekilinden hiçbirinin  eğitimci olmadığını söyledik… Ama az önce sizin de ifade ettiğiniz gibi; bir nesil de gitse, iki nesil de gitse biz bunu uygulayacağız anlayışı, dayatma kültürü egemen oldu. Akşam bu konuya bakarken o yasa teklifini tekrar çıkardım. Yasa teklifi bu, 5 imza var altında, 5 grup başkanvekili hiçbiri eğitimci değil. Avukat var, siyasal bilgilerden maliyeci, sanayici var, yine bir maliyeci var, ilahiyatçı var ve avukat var. Hiçbiri eğitimci değil. Dolayısıyla bugünkü tablo hepimizin yüreğini burkan bir tablo.” dedi.

Genel Başkanımızın konuşmasından sonra Millet İttifakı bileşenlerden İyi Parti’nin Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Şenol Sunat, İyi Parti’nin eğitim ve eğitim sorunlarıyla ilgili düşüncelerini paylaşmıştır.

New York Üniversitesinden Prof. Dr. Selçuk Şirin dünyayı yakalamak için “İkinci Yüzyılda Yeniden Eğitim Yeniden Reform” başlıklı bir sunum yapmıştır.

Çalıştayımızda katılımcı örgütlerin temsilcileri de ayrıca söz alarak görüş ve önerilerini çalıştayımızın katılımcılarına sunmuşlardır. Çalıştayımızın öğleden sonraki çalışmalarında ise önceden ilgi alanlarına göre davet edilen akademisyenler, eğitim örgütleri temsilcileri, eğitim yazarları, öğrenci temsilcileri, öğrenci veli dernekleri ve okul aile birliği üyelerden oluşan komisyonlarımız çalışmalarına geçmiştir.

İkinci Yüzyılda Eğitim Hakkı” başlıklı çalıştayımızda;

Eğitim Hakkı Açısından Temel Eğitim” komisyonumuzun başkanlığını Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Meral Uysal,

“Eğitim Hakkı Açısından Mesleki Teknik Eğitim” komisyonunun başkanlığını Hacettepe üniversiteden Prof. Dr. Hasan Hüseyin Aksoy,

İkinci Yüzyılda Öğretmenlik Mesleği” komisyon başkanlığını Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Soner Yıldırım,

İkinci Yüzyılda Yükseköğretim ve İstihdam Politikaları” komisyon başkanlığını ise Çukurova Üniversitesinden Prof. Dr. Adnan Gümüş gerçekleştirmiştir.

Komisyonlarımıza tanınan süre içinde üzerinde uzlaştıkları görüş ve önerileri “Kısa Sonuç Bildirgesi” başlığıyla kamuoyumuzun dikkatine sunuyoruz.

İKİNCİ YÜZYILDA ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ
Komisyonumuz görüş ve önerilerini “Öğretmen adaylarının seçimi, eğitimi ve öğretmenlik mesleği başlığı altında toplamıştır. Çözüm Önerileri
Öğretmen adaylarının seçimi:
1. Öğretmen ihtiyacı önceden belirlenmeli ve bu ihtiyacın karşılanması için gerekli planlama yapılmalıdır.
2. Öğretmen Liselerinin tekrar açılması ve bu Lise mezunlarının üniversite giriş sınavlarında avantajlı kılınması sağlanmalı ve öğretmenlik mesleğine ilgi teşvik edilmelidir.
3. Eğitim Bilimleri Fakültesi yeniden güçlendirilmeli ve köklü üniversitelerde Eğitim Bilimleri Fakülteleri açılmalıdır. Diğer eğitim fakültelerinin bazıları ise bölgesel olarak birleştirilmelidir.
4. Atanmayan öğretmen sorunun aşılması, öğretmenlerin istihdamının sağlanması için fakültelere alınan öğrenci sayılarının belirli bir plan doğrultusunda azaltılması yoluna gidilmelidir.
5. Öğretmenlik mesleğine yatkın olmayan öğrencilerin 3. sınıftan başlayarak başka fakültelere geçmesine izin verilmelidir.
Öğretmen Adaylarının Eğitimi:
1. Öğretim Teknolojileri yeterlilikleri bütün öğretmen adaylarına kazandırılmalıdır.
2. Öğretmenlik profesyonel bir meslektir ve öğretmen yetiştirme Eğitim Fakültelerinin görevi olmalıdır “pedagojik formasyon” kursları kesinlikle kaldırılmalıdır.
3. Eğitim Fakültelerinin fiziksel koşulları iyileştirilmelidir.
4. Öğretmenlerin kültürel okuryazarlığının geliştirilmesi için eğitim fakültesi programlarında kültür, sanat ve spor derslerinin verilmesi, öğretmenliğin entelektüel bir meslek olduğunun vurgulanması gerekir.
5. Öğretmen adayının okul ortamını her yönüyle tanıması ve deneyimlemesi (yaparak yaşayarak öğrenmesi) için programlarda 2. sınıftan başlamak kaydıyla her yıl 1 ders olmak üzere 3 uygulama dersi yer almalıdır. Ayrıca programlar kapsamında okutulan öbür derslerde de kuram ve uygulamanın dengeli yer alması sağlanmalıdır.
6. Öğretmen adaylarının; eğitimin politika, ekonomi, sosyoloji, kültür, gibi alanlar ile bağını kurabilmeleri amacıyla öğretmen eğitimi programlarında Eğitim Sosyolojisi, Eğitim Felsefesi, Eğitimin Güncel Sorunları, Çok Kültürlü Eğitim, Eleştirel Pedagoji, vb. başlıklı dersler yer almalı bu derslerin içerikleri öğretmen adaylarının entelektüel gelişimine uygun olacak biçimde düzenlenmelidir.
7. Öğretmen yetiştirme programlarında mutlaka cinsel sağlık eğitimi yer almalıdır.
8. Öğretmenlerin hizmetiçi eğitimi daha etkili hale getirilmelidir. Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü bağımsız bir enstitü haline getirilmeli ve bölgelerdeki şubeleri de eğitim-araştırma uygulama merkezleri olacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.

Öğretmenlik Mesleği:
1. Öğretmenlik Meslek Yasası ILO – UNESCO ortak belgesi olan Öğretmen Statüsü Tavsiye Kararı doğrultusunda tüm eğitim paydaşlarının katılımıyla hazırlanmalıdır.
2. Öğretmenlik mesleğinin statüsünün geliştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
3. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilerek tüm öğretmenlerin kadrolu olarak istihdam edilmesi sağlanmalıdır.
4. Öğretmenlere yönelik mevcut kariyer sistemi kaldırılarak, öğretmenlerin eğitim bilimlerinin farklı alanlarında akademik kariyer yapmasını sağlayacak yeni bir kariyer modeli getirilmelidir.

EĞİTİM HAKKI AÇISINDAN TEMEL EĞİTİM

Çözüm Önerileri
1. Devlet bilimsel, laik, nitelikli, kesintisiz temel eğitimi tüm yurttaşlarına eşit sağlamakla yükümlüdür. Eğitim hakkı fırsat eşitliği politikaları ile sınırlandırılamaz. Temel eğitimde okullaşma ile ilgili veriler dezavantajlı toplum kesimlerinin (Çalışmak durumunda kalan, cezaevinde yaşamak durumunda olan, ıslah evinde kalan, geçici koruma altında olan çocuklar, çatışma yoğunluklu bölgelerde yaşayan, özel gereksinimli çocuklar, kız çocukları, ana dili Türkçe olmayan çocuklar, Roman çocukları…vd. eğitime erişim sorununun yalnızca eğitimsel yaklaşımlarla çözülemeyeceğini ortaya koymakta, eğitimsel çözümlerin sosyal politika önlemleri ile bütünleştirilmesini gerektirmektedir. Bu çözümlerin üretilmesi anne-babaların eğitime yönelik duyarlılıklarını geliştirmeyi amaçlayan yetişkin eğitimi programlarını da kapsayacak biçimde, pozitif ayrımcı, daha fazla kamu kaynağı ayıran bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Sosyal devlet yaklaşımının da gereği budur. Temel eğitimin her düzeyinde yüzde yüz okullaşmayı sağlayacak sosyal politikalar geliştirilmelidir.

2. 2012 yılında uygulamaya konan 4+4+4 eğitim sistemi ile eğitime erişim eşitsizliği artmıştır. Çocuk işçiliğini besleyen, çağ nüfusu öğrencileri açık öğretime yönlendiren, kız çocuklarının erken evliliğe teşvik eden, eğitimin içeriğini dinsel referanslara göre biçimlendiren, eğitimde piyasalaşmanın önünü açan bir uygulama olarak 4+4+4 dayatması eğitim hakkının önündeki engellerden biridir. Eğitimden kopuşların ilköğretimin 2. aşamasında yoğunlaştığı göz önünde bulundurulduğunda bu uygulama ile fiilen gerçekleşen zorunlu eğitim süresi 5 yılın altına çekilmiştir. 4+4+4 şeklindeki uygulama asla devam etmemelidir.

3. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarının düşük olmasının temel nedeni bu alanın büyük ölçüde piyasaya terk edilmesi ve özel okulların ücretlerinin de yüksek olmasıdır. Erken yaşlardan başlamak üzere kamusal, parasız okul öncesi eğitim olanakları sağlanmalıdır. Okul öncesi eğitimde yaşanan sorun yalnızca özelleşme ile ilgili değildir. Vakıf ve cemaatlerin sıbyan mektebi adı altında dini eğitimin verildiği okul öncesi eğitim kurumları açmasına izin verilmemelidir.

4. Çalışma durumunda kalan çocukların temel eğitim sorunlarının çözümünü hedefleyen politikaların ailelerin içinde bulunduğu yoksunluk ve yoksulluk koşullarının çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırabilecek nitelikte ve kapsamda olması, pozitif ayrımcı politikaları içermesi, süreklilik taşıması, göstermelik olmaktan öteye gitmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi sorunun bir boyutu, eğitim politikaları ile ilgili iken öbür boyutu da sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak bu toplum kesimleri için daha çok kaynak ayıracak hükümet politikaları ile ilgilidir.

5. Özel gereksinimli çocuklar için yeterli nitelikte ve nicelikte kamu eğitimi hizmeti sağlanmalı, bu kesime yönelik hizmetler bilgi ve deneyime sahip alanın uzmanları ve öğretmenleri tarafından yürütülmeli, hizmetler MEB, sosyal hizmet kurumları ve yerel yönetimler ile işbirliği içinde aileye yönelik rehberlik ve destek hizmetlerini de kapsayacak biçimde ele alınmalıdır.

6. Üstün yetenekli çocukların ilkokuldan başlayarak saptanması için ilkokul öğretmenlerinin ve rehber öğretmenlerin hizmet içi eğitimi gerçekleştirilmeli, Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinin fiziksel altyapı ve personel eksikliği sorunları giderilmeli, Bilim ve Sanat Merkezlerinin öğretmenlerin merkezin amaçlarına uygun nitelikte olmaları sağlanmalı ve bu merkezler aile rehberlik etkinliklerini de kapsayacak biçimde geliştirilmesi ve uygun fiziksel ortamlara kavuşturulması sağlanmalıdır.

7. Taşımalı eğitim yoluyla il ve ilçe merkezlerine öğrenci taşıma uygulamasından vazgeçilmelidir. Mevcut durumu ile taşımalı eğitimin maliyeti sanıldığı kadar düşük değildir. Kaldı ki eğitime erişim güçlüğü yaşayanları desteklemek sosyal devletin görevidir. Birleştirilmiş sınıf güçlenmeli, derslerde kullanılacak materyal desteği sağlanmalı ve yeterli sayıda lojman hizmeti sunulmalıdır. Türkiye’de atanamayan öğretmenler de göz önünde bulundurulduğunda artan nüfusun eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak öğretmen kaynağı bulunmaktadır. Öte yandan taşımalı eğitimin gerekçesi olarak gösterilen birleştirilmiş sınıflar uygulaması öğretmen eğitimi ile çözülebilecek bir nitelik de taşımaktadır.

8. Nüfusun eğitim düzeyini yükseltmenin bir yolu tüm çocukların zorunlu eğitim süresini tamamlayacak şekilde, eğitim sürecine dâhil edilmesinden geçerken, diğer yolu yetişkinlerin eğitim eksikliklerinin tamamlanmasından geçmektedir. 4+4+4 modeli ile çağ nüfusu öğrencilerinin açık öğretime geçişlerinin yolu açılmıştır. Yapılan araştırmalar bir yetişkin eğitimi kurumu olması beklenen açık öğretim lisesinin öğrencilerinin büyük çoğunluğunun çağ nüfusu öğrencilerden oluştuğunu göstermektedir. Oysaki açık öğretim uygulamaları sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak örgün eğitim dışında kalan yetişkinlere eğitim fırsatı sağlamak için gündeme gelmiştir. Çağ nüfusu öğrencilerin açık öğretim lisesine geçişleri engellenmeli bu kurumlar birer yetişkin eğitimi kurumu durumuna getirilmelidir. Özellikle kadınlarda okuryazarlık sorununun sürdüğü göz önünde bulundurularak 1. Kademe ve 2. Kademe okuma-yazma kursları işlevsel hale getirilmeli, kadınların bu kurslara katılımını özendirici önlemler alınmalıdır.

9. MEB yetişkin nüfusun eğitim ihtiyaçlarını büyük ölçüde Halk Eğitimi Merkezleri kanalıyla yürütmektedir. Bugün il ve ilçe merkezlerinde 990 Halk Eğitimi Merkezi bulunmaktadır. Halk eğitimi merkezleri hobi kursları ağırlıklı olarak işlevlerini yerine getirmektedirler. Bu merkezler eğitim, üretim ve örgütlenme bütünlüğü içinde katılanların öğrenmesi, öğrendiklerini üretime çevirmesi ve ürettikleri ürünleri gelir getirici bir etkinliğe çevirecek biçimde örgütlenmesini sağlayacak yapıya kavuşturulmalıdır. Bu merkezlerde görev yapan yönetici, kadrolu öğretmen, usta öğreticilerin yetişkin eğitimi ile bilgi eksikliklerinin giderilmesi, örgün eğitim benzeri yapıdan kurtarılması sağlanmalıdır.

10. Pandemi sürecinde uzaktan eğitim yoluyla gerçekleştirilen eğitim uygulamalarındaki öğrenme kayıplarını telafi edecek programlar geliştirilmelidir.

EĞİTİM HAKKI AÇISINDAN  MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM 

Çözüm Önerileri
Komisyonumuz Mesleki ve teknik eğitimi, temel eğitim hakkı açısından değerlendirerek görüş ve önerilerini oluşturmuştur. Buna göre;

1. Mesleki eğitim; eğitim sistemi içinde, temel eğitimin bütünselliği dikkate alınarak yeniden değerlendirilmeli ve çocuklarımızın temel eğitimden yararlanmalarını sekteye uğratacak uygulamalardan kaçınılmalıdır.
2. Mesleki eğitimin düşük eğitim düzeyi olarak algılanması, bütünlüklü olmayan yapısı sorgulanmalıdır.
3. Mesleki Teknik eğitimin çocukları daha fazla okuldan uzaklaştıran uygulamalarına son verilmelidir.
4. Zorunlu temel eğitimde akademik ve mesleki-teknik eğitim ayrımı ortadan kaldırılmalıdır.
5. Temel eğitim ve yaşam becerileri piyasa tahakkümünden kurtarılmalıdır.
6. Mesleki eğitimin mevcut durumuyla sürdürülmesi durumunda meslek lisesi mezunlarının güvenli, güvenceli çalışmalarını sağlayan istihdam politikaları izlenmelidir.
7- Mesleki ve Teknik Eğitimde açık bulunan kimi bölüm ve alanlar bugün geçerliliğini yitirmektedir. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin ışığında alan ve dallar güncellenmeli, yeni, çağın gereklerine uygun ve istihdam olanağı bulunan alan ve programlar açılmalıdır.
8- Staj uygulamaları ile ilgili uygulama güncellenmeli, öğrencilerin ucuz işgücü ya da çocuk işçi olmasına yol açacak uygulamalara son verilmeli, kendi gelişimlerine ve eğitim aldıkları alana uygun koşullarda staj yapmaları sağlanmalıdır. Staj uygulaması çocukların psikolojik, pedagojik ve mesleksel gelişimine katkıda bulunacak biçimde yapılandırılmalıdır.
9- Mesleki ve Teknik eğitim yöneticileri alandan gelen, yeterli yöneticilik eğitimini almış alan öğretmenlerinden seçilmelidir.
10- Mesleki ve teknik eğitim okullarının programları bölgelerin ihtiyaçları, özellikleri ve istihdam alanları göz önünde bulundurularak yapılandırılmalı, öğrencilerin zorunlu bırakıldıkları değil tercih ettikleri bütünlüklü bir eğitim programları uygulanmalıdır.
11- Mesleki ve Teknik eğitim kurumlarına öğretmen yetiştirme yeniden yapılandırılmalıdır. Nitelikli öğretmen yetiştirme politikaları yaşama geçirilmeli, Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri gerek duyulan ve istihdam sağlayabilecek alanlarda öğretmen yetiştirmek üzere, MEB ile koordinasyon (AS: eşgüdüm) sağlanarak bağımsız bölümler olarak açılmalıdır.

İKİNCİ YÜZYILDA YÜKSEKÖĞRETİM VE İSTİHDAM POLİTİKALARI  

Çözüm Önerileri

1. Üniversite fikrine uygun, üniversite tanımı yapılmalı; idari özerklik, mali özerklik ve bilimsel özgürlük üniversite fikrinin ayrılmaz parçası olarak tanımda yer almalıdır.
2. Yükseköğretim ve üniversitelerde kurumsal özerkliğin ayrılmaz parçası olarak ilgili bileşenlerden oluşan kurullar yönetimi esas olmalıdır. İdari özerkliğin sağlanmasının en geçerli yolu demokratik (bileşenlerce seçilmiş) kurullar yönetimdir. YÖK, ÜAK ve üniversiteler kurul yönetimi bile olamamıştır.

  • YÖK kaldırılmalı ve seçilmiş rektör veya seçilmiş üniversite temsilcileriyle oluşan eşgüdüm kurulu oluşturulmalıdır.

3. Rektörler, üniversite bileşenleri veya onların temsilcilerinden oluşan senato tarafından seçilmelidir ve geri çağrılabilmelidir. Birim temsilcileri de ilgili bileşenlerce seçilmelidir. Boğaziçi örneğinde, üniversite bileşenlerinin iradesine uyulmalıdır.
4. Mali özerklik sağlanmalıdır. Üniversiteler kamu kaynaklarıyla finanse edilmeli, bu kaynakların uygun kullanımı üniversitelerin yetkisinde olmalı, amaca uygun kullanımları ile ilgili şeffaflık, kamu denetimi ve hesap verebilirlik sağlanmalıdır.
5. Üniversitenin işlevleri, tanımına uygun ve evrensel ölçütlere göre belirlenmelidir. Araştırma, öğretim ve toplumsal hizmet ve danışmanlıklar; araştırma, öğretim, kontenjanlar ve hizmet alanları ve bunların nasıl yürütüleceği meta değerine göre değil toplumsal ve evrensel ölçüt ve ihtiyaçlara göre belirlenmelidir.
6. Üniversitenin kapsamı, tanımına uygun ve evrensel ölçütlere göre belirlenmelidir. Meslek Yüksek Okullarının yükseköğretimle ve üniversitelerle bağları yeniden düzenlenmelidir.
7. Üniversiteler planlanmalıdır. Yeni üniversite, fakülte veya MYO açılması ilke ve ölçütlere bağlanmalıdır. Kuruluş yeri olarak ilçe veya şehir değil bölgesel öncelikler dikkate alınmalıdır. Ölçütleri karşılamayan mevcut üniversitelerin uygun dönüşümleri sağlanmalıdır.
8. “Özel-ticari yükseköğretim” üniversite fikri ve tanımıyla uzlaşmazdır. Vakıf üniversiteleri üniversite tanımına uygun hale taşınmalı, kamu hizmeti sürdürmelidir. Üniversite tanımına uymayan, ticarileşen vakıf üniversiteleri kamulaştırılmalıdır.
9. Üniversitenin yerel, toplumsal ve evrensel ihtiyaçlarla bağları kurulmalıdır. Araştırma alanları buna uygun belirlenmelidir.
10. Uluslararası ilişkiler, Bologna Süreci, AB, uluslararası standartlar ve diğer uluslararası ilişkiler üniversite tanımına, bilimsel özgürlüklere uygun şekilde geliştirilmelidir. Dışsal akreditasyon gibi kurumsal özerklik ve bilimsel özgürlüklerle çelişen uygulamalar gözden geçirilmeli, üniversite tanım ve ölçütlerine uygun hale getirilmeli; üniversite fikriyle çelişen ilişki ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.
11. Üniversitenin birincil işlevi olan araştırma ve araştırma alanları yerel, toplumsal ve evrensel ölçüt, ihtiyaç ve gelişmelere uygun şekilde planlanmalıdır. Araştırmacı ve öğretim elemanı yetiştirme üniversitenin asli işlevlerinden olup toplumsal ve evrensel dönüşümleri, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri dikkate almalı, uzun erimli olarak planlanmalıdır. Araştırma alanlarıyla bağları kurulmalıdır.
12. Güvenceli çalışma; kurumsal özerkliğin ve kurullar yönetiminin ayrılmaz parçasıdır. Araştırma görevliliği dahil idari teknik tüm çalışanlar güvenceli çalışmalıdır. Çalışanlara yaşam koşullarına ve uzmanlıklarına uygun özlük hakları ve yeterli aylık sağlanmalıdır.
13. Üniversitelerde, atama ve yükselmelerde hak ve liyakat esas olmalıdır. Akademik yükselmeler nicel değil nitelikli ölçütlere bağlanmalıdır. Kadro hakkı olanların kadroya atanmaları bekletilmeksizin yapılmalıdır.
14. İdari ve teknik personelin üniversitenin bilimsel işlevleri ile bağları kurulmalı; atama, yükselme ve özlük hakları karşılanmalıdır.
15. Üniversite tanımı ve ölçütleriyle bağdaşmayan disiplin ve denetim anlayışından vazgeçilmeli, denetim bilimsel işlevlerin yerine getirilmesine yönelik olmalı, haksız şekilde KHK ve görevine son verilenler derhal iade edilmeli, atama veya yükselme süreçlerinde hak kaybına uğrayanların hakları karşılanmalı, haksızlığa yol açan sorumlulardan hesap sorulmalıdır.
16. Üniversitenin asli işlevlerinden öğretim işlevi, bilimsel ve evrensel ölçüt ve gelişmelere uygun nitelikli olarak sürdürülmelidir. Yükseköğretim ve üniversite programlarının ortaöğretimle, toplumsal ve evrensel ihtiyaç ve gelişmelerle bağı kurulmalıdır. Programlar ve kontenjanlar bilimsel ölçüt ve toplumsal evrensel ihtiyaçlara göre belirlenmelidir.
Öğrenci kabulünde yarışmacı sınavlar değil, bilimsel ve pedagojik ilkelere uygun dayanışmacı ve geliştirici geçiş sistemi oluşturulmalıdır.
17. Öğrencilerin barınma, geçinme ve öğretim ihtiyaçları kamu tarafından ücretsiz karşılanmalıdır. Öğrencilerin sosyokültürel gelişimlerine uygun başta kütüphane ve sanat etkinlikleri olmak üzere her türlü koşul sağlanmalıdır.
18. Uzaktan, açıktan, ikincil, tezsiz gibi öğretim tür ve biçimlerinin üniversite tanımına ve nitelikli öğretime uygunluğu gözden geçirilmeli; bilimsel ve pedagojik ölçütlere uygun olmayan yöntemlerden vazgeçilmelidir.
19. Yükseköğretimde ülke ve evrensel koşullarla gelecek bağlantısı kurulmalı; her mezuna onur ve uzmanlığına uygun iş ve yaşam koşulları sağlanmalıdır.
20. Merak, araştırma, bilimsel eleştirel düşünme üniversite yaşamının ayrılmaz parçası olup dersler ve üniversite ortamı buna uygun hale getirilmelidir.
21. İnsan ve üniversite tanımıyla bağdaşmayan otoriter, baskıcı, disiplinci anlayıştan vazgeçilmeli, kampüsler yasaklar değil özgür kampüslere dönüştürülmelidir.
22. Bilim, araştırma, öğretim ve danışmanlık kurumları olan yükseköğretim ve üniversiteler her boyut ve evresiyle tanımında içerilen kurumsal özerklik ve bilimsel özgürlükleri esas tutmalı, toplumsal ve evrensel ihtiyaç ve gelişmelere göre planlanmalı, demokratik ve uygar bir ülke ve toplumun motoru haline getirilmelidir.

“İkinci Yüzyılda Eğitim Hakkı Çalıştayı”  tüm görüş ve öneriler değerlendirilerek basılı rapor haline getirilerek “Sonuç Bildirgesi” başlığıyla kamuoyu ile de paylaşılacaktır.

Divan Kurulu Üyeleri:
Yıldırım Kaya
CHP Ankara Milletvekili
TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Grup Sözcüsü

Burcu Köksal
CHP Afyonkarahisar Milletvekili
TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi

Suat Özcan
CHP Muğla Milletvekili
TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi

Dr. Sibel Özdemir
CHP İstanbul Milletvekili

Doç Dr. Ahmet Yıldız
Ankara üniversitesi

AKP Nasıl Durdurulmalı?


AKP Nasıl Durdurulmalı?

Dostlar,

AKP’nin “4+4+4 ucubesi” ile Eğitimde kritik bir köşe dönülmüş (RG’de 11 Nisan 2012’de yayımlanan “İLKÖĞRETİM ve EĞİTİM KANUNU ile BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN, yasa no 6287), Türk eğitim sisteminin
laik yapısı büyük ölçüde zedelenerek
ÖĞRETİM BİRLİĞİ (Tevhid-i Tedrisat)
Devrim Yasası’na esalı bir saldırı gerçekleştirilmişti.
Bu konuda sitemizde epey yazı yayımlandı.

Söz konusu düzenleme, Başkanını AKP’li Nabi Avcı‘nın yatığı TBMM Milli Eğitim Komisyonunda “CHP’li vekiller dövülerek” ve salonda yok varsayılarak geçirilmişti. Gözükara mücahit Komisyon Başkanı Prof. Avcı, daha sonra Milli Eğitim Bakanı yapılarak ödüllendirilmişti (24 Ocak 2013).

4+4+4 dayatması, başta Anayasa’nın 174. maddesi ile korunan 8 adet Devrim Yasası olmak üzere Anayasa’nın pek çok maddesine aykırı olmasına karşın
(ilk 3 madde, 24, 42, 174 başta olmak üzere), AKP tarafından yeniden yapılandırılan Anayasa Mahkemesince CHP’nin iptal istemleri reddedilmişti.

07 Ekim 2013 günü yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Genelgesi ile ANDIMIZ ilkokullarda da yasaklandığı gibi, Bakanlar Kurulu Kararı ile türbana kamuda da
izin
verilerek, Türk seküler-laik eğitim düzenine ağır bir darbe daha indirilmiştir.

Bu Karar, “2/9/1925 tarihli ve 2413 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında Değişiklik” yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ve Başbakan İsmet İnönü’nün
imzası olan Bakanlar Kurulu kararı değitirilmektedir!.

  • Hemen belirtelim ki, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı açıkça hukuka aykırıdır.

Bu idari düzenlemeler için aşağıdaki pdf metnine bakılmalıdır :
ANDIMIZ_kalkti_kamuda_basortusu_serbest_7.10.13

Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek yargı organlarının kararına,
AİHM Büyük Daire (Temyiz Dairesi) kararlarına apaçık ters düşmektedir.

Siyasal iktidar bunları bilerek ve isteyerek yapmaktadır..
Hukuk cebren ayaklar altındadır.

  • AKP artık fiilen / de facto karşı devrimi gözü kara 
    ve hızlandırarak yürütmektedir.

Zaman daralmıştır AKP için, artık geriye sayım söz konusudur en azından
30 Mart 2014 yerel seçimleri bakımından. Bu seçim, durdurulamayan bir düşüşü tetikleyebilecektir. Bu bakımdan, AKP’nin risk alması söz konusu değildir.

Seçmen tabanına ve dış aleme ne verilecekse, artık ertelenmeden ve olabildiğince bonkörlükle verilmelidir. Sözde “açılım” paketiyle 11 yıldır sakız edilen “türban istismarı” mutlu sona (!) erdirilmiştir?

Üstelik Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Balyoz davası temyiz kararını açıklamasından
2 gün önceye denk düşürülerek, gündemde ikincilleştirilmeye çalışılmıştır.

Artık laik Türk Milli Eğitim Sistemi devri, büyük ölçüde -şimdilik- kapanmıştır.

AKP’nin gayrı milli yarı şeriatçı eğitim sistemi, aşağıdaki çizimdeki gibi insan tipi yetiştirmeye kurgulanmış görünüyor..

Fotoğraf: Büyük dönüşüm devam ediyor...

(https://m.ak.fbcdn.net/sphotos-b.ak/hphotos-ak-prn2/p480x480/1393977_593394267363667_1816906724_n.jpg, 10.11.13)

Çünkü şeriatçı rejimler;

– aydın ve özgür düşünen,
– pozitif bilim ışığında sorgulayan yurttaşlar değil;

* biat kültürüne körü körüne boyun eğen,
* sadakacı ve sadakatlı ümmet ve tebaa ile sürdürülebilir ancak.

******

AKP son atışlarını da yaptı..
Sadakta artık başka ok kalmamış (?) görünüyor.
Ekonomi de iyice duvara dayandı.
Bundan sonra “HALİFELİĞİ GETİRİYORUZ..” diyecek durumu kalmadı sanırız.

Dolayısıyla zaman, sanıldığının tersine AKP aleyhine akmaktadır.

Bundan böyle başlıca araç

– POLİS DEVLETİ FAŞİZMİ ve
seçim sistemi oyunları – hileleri ile ne yapıp edip iktidarı bırakmamaktır.

Yapılacaklar                                :

1. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ANDIMIZ’ı kaldıran gelengesi derhal Yönetsel Yargıya götürülmelidir. Danıştay’da açılacak bir YD (Yürütmeyi Durdurma) istemli iptal davası önemenmelidir. Bu gün basından öğrendiğimize göre EĞİTİM SEN
bu girişimi başlatmıştır. Bizim de üyesi olduğumu EĞİTİM İŞ benzer yolu izleyecektir. Türk Hukuk Kurumu ve Baroların hatta Hukuk ve Eğitim Fakültelerinin bu davanın dilekçesinin hazırlanmasına yeter destek vermesi dileğimizdir. (Milli Eğitim Bakanlığı’nın İlköğretim Kurumları Yönetmeliği‘nde değişiklik yapılarak
“öğrenci andı” başlıklı 12’nci madde yürürlükten kaldırıldı.)

2. Türbanı kamuya da sokan Bakanlar Kurulu Kararı da (Yönetmelik değişikliği) Danıştay’da dava konsusu edilmeli, YD istemli iptal davası açılmalıdır. Yargı, bir kez daha kendisinin daha önceki kararları ile yüzleştirilmelidir. Bu sonucu görmek de başlı başına önemlidir. (07.10.13 günü Resmi Gazete’de yayınlanan Başbakanlık Genelgesi ile 1982 tarihli ‘Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’in 5. maddesinde değişiklik yapıldı..)

3. Asıl önemli olan, TBMM’deki partilerin AKP karşısında ortak eylemidir.
CHP ve MHP mutlaka ama mutlaka seçim işbirliğine gitmek zorundadır.

Siyasal Partiler – Seçim mevzuatı yasal olarak elvermiyorsa bu halka anlatılmalı ve halkın tabanda bu sorunu çözmesi istenmelidir. En güçlü adayı bu 2 parti birbiri lehine destekleyebilmelidir.

Bu arada yaygın mitinglerle gerçekler, AKP’nin tüm yolsuzlukları ve içyüzü belgelerle halka anlatılmalıdır.

SEÇİM GÜVENLİĞİ en kritik konulardandır.

Hükümet bu konuda ödün vermeksizin sıkıştırılmalıdır.
Bu sorun çözülmezse, seçimlerin boykotu dahil olmak üzere tüm seçenekler
gündeme alınmalıdır.

  • Tek çare BİRLEŞMEKTİR!

Büyük ATATÜRK reçeteyi net olarak vermiştir :

  • “Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için,
    bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir.
    Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.”

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 10.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Dünden Bugüne Türban..

Dostlar,

Türkiye gündemi alt üst..

İnanılmaz bir kurgu ile savruluyoruz..

YAŞ kararları, 40 paşamızı hüküm giymeden infaz etti adeta..
Emekliye ayırdı..

Artan şehitlerimiz, Afyon patlaması, Oslo skandalı derken..

Ardından 4+4+4 dayatması ile okullar gündeme oturdu..

Şimdilerde de BALYOZ Davasının zalım mı zalım kararları ile sersemleştirilmiş durumdayız.

Ama Türban ilköğretime indirildi..

5,5 yaşında bebeler türbanla okula gidiyorlar..

Dünden bugüne türban konusunu anımsamak ve anımsatmak zorunlu oldu..

Toplumu yoğun gündem oyunlarıyşa yormak da planın bir parçası ne yazık ki..

Hattı müdafa yok, sathı müdafa var..

O satıh bütün vatan..

Vatanı ve millleti için çalışanlar 1. sınıf insanlardır..

Balyoz’da insafızca mahkum edilen Mustafa Kemal’in askerleri başta olmak üzere..

Türban sorununu göz ardı etmeyelim..

Kemal Kılıçdaroğlu’na şükran borçluyuz..

Laiklik tehlikede değil.. buyurduğu için..

Üniversitede türbana, hukuk ve mahkeme kararlarını ayaklar altına alarak fiilen vize verdiği için.. Üstelik AİHS uyarınca AİHM’nin kesinleşmiş bağlayıcı kararlarına karşın. Konu hukuksal olarak tümüyle kapanmışken..

İşimiz çok zor çoook.

Lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayarak Türban ile ilgili gerçekleri anımsayalım, anımsatalım..

Turban_dunden_bugune

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net