Kategori arşivi: Hekim Saltık

SAĞLIKTA ÇÖKÜŞ…

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-saltik/saglikta-cokus-2204595

Cumhuriyet, 09 Mayıs 2024

SAĞLIKTA ÇÖKÜŞ…

Basında, giderek artan sıklıkla sağlık hizmetlerinde tıkanma haberleri izliyoruz. Somut olarak bizim de başımızda: 6 Mayıs 2024 günü sabah gittiğimiz Ankara’daki köklü bir üniversite hastanesinde istenen ultrason işlemi için 03 Ekim 2024 gününe, yani beş ay sonrasına randevu verildi. İdrarda sitolojik inceleme için ise sonucu Kasım 2024’te, yani altı ay sonra alabileceğimizi öğrendik. 438 TL ödersek birkaç hafta içinde alabilecektik.

  • Tipik, PARAN KADAR SAĞLIK! Olmaz, insan onuruna aykırıdır, kesinkes reddediyoruz!

İdrarda sitopatolojik inceleme, erken evrede olası mesane kanseri tanısı içindi. Eğer kanser başladı ise, varsa, 6 Mayıs’ta verilen idrar örneğinin yanıtı altı ay sonra alınabilecek.

Yorumsuz bırakalım bunu!?

Ultrason ise, hemen yapılmaz ise tanı konamayacak, sağaltıma (tedaviye) başlanamayacak.
Eksik veriyle rastlantısal tanıya ise, yanıt alınamayacak. Olanak olursa aynı ya da başka hekimlere yinelenen başvuru olacak. Hasta ölmezse, gerçekte yersiz hekim başvurusu sayısı şişecek. 2023’te bu ortalama 10’u aştı! Ortalama olarak bir insanın yılda on kez hekime başvurmak zorunda kalması kesinlikle normal değildir!

Örnekler asla tekil değil, her gün birkaç “rica” ile karşılaşıyor ve meslektaşlarımıza iletiyoruz. Onlar da olanak ölçüsünde dayanışmacı davranıyorlar sağolsunlar. Ancak bu tablo sürdürülesi değil.

MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) çalışmıyor!

Önceleri hastane kapılarında, koridorlarında uzayan kuyruklar, şimdi evlere hapsedilmiş, kamuoyunun gözünden sözde saklı ama yakıcı sorun için için yaşanıyor. Elektronik hasta randevu tabelasında on dakika içinde dört hastaya randevu verildiği fotoğraflandı önceki gün ve dün gazetelerde idi. Bu son derece ciddiyetsiz ama sonuçları ciddi, ağır.!

AKP, Haziran 2003’ten bu yana, 21 yıldır, kesintisiz olarak SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM adlı bir
IMF-Dünya Bankası klasiğini dayatıyor. Temel yeğleme (tercih) SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME!..
Ana eksen bu politikanın türevi adımlar, tüm olumsuz gelişmelere karşın inatla sürdürülüyor. Kamusal sağlık altyapısı ve üretimi hizmetler, bilerek ve isteyerek gereksinime uygun artırılmıyor, özel sektöre bilinçli alan açılıyor.

21 yılın istatistikleri çok çarpıcı: 2002’de Bakanlık hastanesi sayısı 774 ve 20 yılda artış %23 iken (953 hastane) özel sektörde 2002’de 271 olan hastane sayısı %110 artışla 571! 2022 sonunda toplam 1555 hastanenin 1/3’ünden çoğu özel. Hastane yataklarında da durum benzer. Bakanlık yatak sayısı 20 yılda %46 artmış iken, bu oran özel sektörde %184! Yoğun bakım yatakları dağılımı daha da çarpıcı: 48.807 yatağın 24.142’si –yalnızca yarısı!– Bakanlığın, 17.645’i özel sektörün. Yine 1/3’ten çok. Bu yataklar yaşamsal önemde. Gerekip de zamanında bulunamazsa sonuç ölüm ya da ağır engellilik. Dolayısıyla yurttaş iflas etmesi pahasına özele yönlendirilmiş oluyor. Sonra da ekonomik olarak belini doğrultamıyor. Kovit salgınında özel yoğun bakım yatakları yeterince kullanılamadı, SGK tarifesiyle hasta kabul etmek istemedi özel sektör.

Son olarak hemodiyaliz aygıtına bakalım: Toplam 28.736 birimin (ünitenin) 10.575’i özel sektörün elinde. MR, BT, USG, Doppler, EKO, Mammografi, Gamma Kamera, PET, Radyoterapi sayılarında da belirgin özel sektör üstünlüğü var ve son 20 yıldır kamu planlı geri çekilirken, özel sektöre “haydi, yürü ya kulum” deniyor!

Yeri gelmişken, SGK’nin geriödeme kuralları ve tutarıyla ilgili birkaç örnek verelim:

RG’de 04.05.2024’te yayınlanan SUT değişikliğine göre; acil serviste bir hastayı yatırmak, üç öğün yemeğini vermek ve hekim muayene-izlemini sağlamanın bedeli 208,32 TL. Bir kalp pili takmanın bedeli 139,33 TL. Arabanızın kış-yaz lastiklerini kaç paraya değiştirirler sahi?!

Örnekler çok, yerimiz dar. İktidar bilmez mi bu “komik” geriödemeler gerçekçi değil ve bu parayla yeterli-nitelikli sağlık hizmeti olanaksız! Özellikle kamu üniversite hastaneleri döner sermaye işletmeleri ağır borç yükü altında tutuluyor. Yurttaştan yüksek ek ödemeler isteniyor!

Ne yapmalı                         ??

Öncelikle sağlığın temel bir insan hakkı olduğu tartışmasız kabul edilmeli.
Anayasa m.56 ve pek çok yasa, uluslararası sözleşme pekiştirici kağıt üstünde!
Hak temelli bu yakaşım, kamuya da sağlık hizmeti sunma yükümü getirir doğallıkla.
Oysa neo-liberal küreselleşTİRmeciler= yeni emperyalistler, tüm kazanımları geri almada kararlı. İşbirlikçilerini özellikle gelişmekte olan çevre ülkelerde buluyor ve iktidara getiriyorlar.
Öncelikle bu denklemi reddetmeli!
Ardından hızla, yaygın ve nitelikli koruyucu sağlık hizmetlerine, bütüncül olarak
sağlıklı-güvenli yaşama öncelik vermeli.
1. Basamak güçlendirilmeli.
Sağlık emekçilerinin çalışma koşulları iyileştirilmeli.
Giderlerse gitsin” ile olmuyor, özür dilenmeli.

20 yılda oluşan yıkımı onarmak için, şimdiye dek yapılanların tersi yapılmalı.
Hızla çark!
Başka çıkış yok eyyy AKP!
Kamu sağlığına daha çok kaynak ve koruyucu sağlık hizmetine kesin öncelik!
Hemen, derhal, bu gün!
======================================
Yazımızın PDF biçimi : Sağlıkta Çöküş, 09.05.2024

Hastanelerde randevu sorunu

Hastanelerde randevu sorunuFotoğraf: İHA

Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine bakıldığında bu tespit (saptama) açık olarak görülmektedir.

2002-2022 yılları arasındaki 20 yıllık AKP iktidarı döneminde Sağlık Bakanlığına bağlı hastane sayısında %23 oranında bir artış olurken, özel hastane sayısındaki artış %110 civarında (dolayında) gerçekleşmiştir.

Yine aynı 20 yıllık dönemde hastane yatağı sayısındaki artış Sağlık Bakanlığı hastanelerinde %46 iken özel hastanelerde %184’tür.

Kamunun sağlık hizmetlerindeki payının azalması nedeniyle vatandaşların kamu hastanelerinden hizmet alma imkânı (olanağı) azalmış, Sağlık Bakanlığı hastanelerinden randevu alınamaz hale (duruma) gelmiştir.

Sağlık Bakanlığı her ne kadar (denli) yönetmelikler yayınlayıp randevu sorunu için toplantılar yapmış olsa da, izlenen yanlış sağlık politikalarıyla vatandaşların hastanelere ulaşımını kolaylaştırmak mümkün (olanaklı) değildir. Randevu sorunun altında yatan gerçek, kamu hastanelerinin azlığıdır. (AS: Kapsamlı-nitelikli koruyucu sağlık hizmetleriyle hastane gereksinimi çok çok azaltılabilir.. köktenci çözüm budur..)

Hastanelerdeki randevu sorunun çözümü için vatandaşın başvurabileceği poliklinik sayısının artırılması gerekmektedir. Kısa vadede (erimde) bu sorunu çözmek için Sağlık Bakanlığı özel muayenehaneleri sağlık sistemi içine dahil ederek (katarak) özel muayenehanelerden sağlık hizmeti alımını sağlamalıdır. Özel muayenehanelerin tıpkı özel hastaneler tanınan şartlarda (koşullarda) Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşma yapmasına imkan (olanak) tanınarak, vatandaşların özel muayenehanelerden ücretsiz sağlık hizmeti almasının yolu açılmalıdır.

Randevu sorununun kalıcı çözümü için kamu hastanelerinin sayısının artırılması zorunludur. Bunun için ulaşımı zor olan şehir hastaneleri modelinden, vatandaşların daha kolay ulaşabileceği lokasyonlarda (yerlerde) Devlet hastaneleri modeline dönülmelidir.

Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yatırım programındaki maliyetler göz önünde bulundurulduğunda;

Sağlık Bakanlığı bütçesinden 2017 – 2024 arasında Şehir Hastaneleri için (Kira + Hizmet bedeli) harcanan miktar 187 milyar 735 milyon 587 bin 216 TL’dir.

*2023 yılı Sağlık Bakanlığı Bütçe Sunumu
** 2020 yılı Sağlık İstatistikleri Raporundan 

Bu miktardaki harcama ile her yıl 500 yataklı hastane yapılmış olsaydı, şu an elimizde 28.548 yatak kapasiteli (sığalı) 18 Şehir Hastanesi yerine 107.192 yatak kapasiteli (sığalı) 214 Devlet Hastanesi olacaktı (500 yataklı hastaneler). Böyle yapılmış olsaydı, vatandaşlarımızın başvuracağı hastane sayısı daha fazla (çok) olacaktı.

Üstelik bu hastanelerin sahibi özel şirketler değil Kamu olacaktı ve 25 yıl değil 1 kez ödeme yapacaktık.

Bir taraftan (yandan) şehir hastaneleri üzerinden kamu zararı devam ederken (sürerken) diğer taraftan (öte yandan) vatandaşlarımız hastanelerden randevu alamamaktadır…

Düzmece rapor uzmanı, Fincancı

Mine G. KırıkkanatMine G. Kırıkkanat

kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

05 Mayıs 2024, Cumhuriyet

1 Mayıs’ta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Şebnem Korur Fincancı’yla aynı karede buluşturan fotoğraf; iki siyasal liderin şiddetle eleştirilmesine yol açtı. Kuşkusuz Özel ve İmamoğlu, fotoğraf çekilirken önlerine atlayan arsız ve hadsiz bir kadını, kovamaz ya da kovalayamazlardı. Olan oldu, ama çok talihsiz oldu…

Çünkü kamuoyu, Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı’yı TSK’nin PKK’ye karşı kimyasal silah kullandığı iftirasıyla tanıyor. Ama biz haberciler, bu kişiyi Avukat Ceyhun Mumcu’nun iddiasına göre Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy’u aramızdan alan hain suikastların sanıklarını muayene bile etmeden yazdığı düzmece raporlarla koruyup cinayete azmettirenlerin ortaya çıkmasını engelleyen bir Cumhuriyet düşmanı diye biliyoruz…

ADİL SERDAR SAÇAN’IN KAHRI VE AHI

Adnan Oktar silahlı suç örgütünün en önemli üyelerinden biriyle akrabalık bağları olan ve zaten Adnancıların o yıllardaki baş savunucusu Av. Uğur Poyraz’ın yamaklığını yapan Şebnem Korur Fincancı; 1999’da örgüte operasyon düzenleyen efsane emniyet müdürü ve hukukçu Adil Serdar Saçan’ı, iftira olduğu yıllar süren dava sonunda kanıtlanan işkence iddialarıyla mesleğinden eden kişidir. Saçan’ı kederinden öldüren “düzmece işkence raporları” uzmanıdır.

2011 yılında “Biz 1999’da işkence gördük” iddiasıyla yargıya başvuran ve bugün nihayet, artık hapiste olan Adnancı örgüt üyelerine olay tarihinden 12 yıl sonra “Evet, işkence görmüş” raporları düzenlemiştir!

Şahsen tıp etiğinden tümüyle yoksun ve uzmanlığının da tartışmalı olduğunu düşündüğüm Fincancı hakkında; güvendiğim bir meslektaşından görüş istedim.

ORGANİZE İŞLER

Adli Tıp Uzmanı Dr. Onur Beden yazıyor:

Şebnem Korur Fincancı “danışmanlık” yaptığı avukatlar tarafından getirilen belgenin tam, gerçek ya da kanıt niteliğinde olup olmadığını nasıl belirliyor? Saptanan bulguların 10 yıl öncesinde olduğu davacı tarafından “beyan edilen travmadan başka şekilde oluşamayacağını” belirten bir raporla 10 yıl önceki işkenceyi tespit edebildiğini söylerken; olayın 20 yıl öncesi olmadığına nasıl emin olabiliyor? Anlatılan öykü ile muayene bulgularının uyumsuz olduğunu bildiren bir “alternatif yorum rapor” örneği var mı? Şebnem Korur Fincancı, raporlarının niçin “… Mahkemesine/Savcılığına” hitabı konulmadan “Adli Rapor” başlığı ile yazıldığını, hatta neden Mahkemeye değil de başvuran müvekkil avukatına hitap edildiğini açıklamıyor? 

USULE UYMAZ, ESASI OYAR

Mahkemelerin “alternatif yorum raporlarını” kabul etmediğini söylüyor, ama kabul edilseydi nasıl kötüye kullanılabileceğine hiç değinmiyor. 

Şebnem Korur Fincancı, savcılık yetkilerini bireylere dağıtıyor, bireylerin kanıt toplama ve bilirkişiye başvurma yetkisi olduğunu düşünüyor ve “usule uymasa da ben böyle çalışırım” diyor. Hayalindeki “alternatif hukuk düzeni” içinde “alternatif yorum raporları” yazıyor. Ama bir meslektaşının, diğer adli tıp uzmanlarının “alternatif yorum raporunun” ne olduğunu net olarak anlayacağı ve kendisine hak vereceği ayrıntılı bir açıklamasına rastlayamıyoruz. Başka adli tıp uzmanları da “alternatif yorum rapor” yazmış mı, yazıyor mu bilmiyoruz. 

TEŞHİS TELEPATİK, YORUM ALTERNATİF

Şebnem Korur Fincancı, “Türkiye’nin ilk adli tıp polikliniği İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı bünyesinde kurulmuş oldu. Bu öncü girişimin ne denli etkili olduğu, bugün Türkiye’nin pek çok yerleşik tıp fakültesinde ve ardından Sağlık Bakanlığı hastanelerinde de adli tıp polikliniklerinin peş peşe ortaya çıkmasından da anlaşılmaktadır.” diyor. 

Adli tıp uzmanı olarak belirteyim: Ceza davalarında savcılık/mahkeme yazısı olmadan işlem yapılmaz, adli tıbbın polikliniği olmaz, “alternatif yorum raporu” diye bir şey yoktur. 

Anabilim Dallarına, savcılık/ mahkeme talebi olmadan, ceza davası konusu herhangi bir suçlama nedeniyle bireysel başvuruya istinaden bugüne kadar herhangi bir “alternatif yorum rapor” düzenleyip düzenlemediklerini soralım. Ama “Biz bunu hep böyle yapıyoruz” gibi bir yanıt yeterli değildir, olmaz!* 

* Adli Tıp uzmanı Dr. Onur Beden, halen Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevlidir.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vekâleten aşk4 Mayıs 2024

Epidemiologic Screening Technics

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Physicians and Allied health staff
Research Units, Health Managers

General public and Media,

On 3rd May 2024, Friday, we will conduct a 2 hours lecture (14:30 – 16:20) for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

Epidemiologic Screening Technics

Here are 56 power point slides having a rich and up to date content (PDF 4,3 MB).

Epidemiologic Screening Technics

Brief notes on Screening Technics                        :

  • Epidemiologic screening refers to the process of testing a population
    that does not show symptoms of a particular condition to identify individuals
    who have the condition, so they can receive early treatment.
  • It’s a proactive public health strategy aimed at early detection & intervention to reduce the incidence and/or mortality of health problems within the population.
  • Screening is the testing of an asymptomatic population for a particular condition in order to identify those who have the condition so that they can be treated early.
  • Common examples include cancer screenings like mammograms and pap smears, routine hypertension screening, and annual tuberculosis and HIV screening among healthcare workers.
  • The purpose of screening is to identify people in an apparently healthy population who are at higher risk of a health problem or a condition, so that early treatment or intervention can be offered.
  • This helps reduce the incidence and/or mortality of the health problem or condition within the population.
  • Screening is distinct from diagnostic testing, which is performed
    on symptomatic patients to determine what condition they have.
  • Screening aims to find diseases before symptoms appear,
    allowing for earlier and potentially more effective treatment.

We wish you’ll gain necesary knowledge and skills on Community Screening Technics as a tool for Philosophy for understanding Community Health Problems..

With respect and love. 03rd May 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, LLM, BSc
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
MSc in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X  @profsaltik

Globalization & Public Health

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 24th of April 2024, we held a 2 hours lecture for
Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Globalization & Public Health

´After the transformation mask in health,
it brought the privatisation and commodifying of health services in Turkiye.

  • ´Mediator State = The Merchant State vs. Citizen = The Customer!”

In June 2003, the ruling JDP (AKP) government started out by pushing WB-IMF-EU-USA) so called
«
Health Transformation» imposed a mandatory General Health Insurance with
Premium = additional tax and traditional aim of unfair tax load was started to get forgotten.

Globalisation = New imperialism!

Please click the link below to review 61 slides that are enriched & updated

Globalization & Public Health (4,9 MB pdf)

With respect and love. 02nd May 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X  @profsaltik

Public Health in Developed Countries

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media

On 24th of April 2024, we held a 1 hour lecture for
Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Public Health in Developed Countries

  • Poverty not only excludes people from the benefits of health-care systems but also restricts them from participating in decisions that affect their health.
  • The resulting health inequalities are well documented, and the search for greater equity attracts many concerned players and initiatives.
  • Fundamental to the success of these efforts, however, is the need for people to be able to negotiate their own inclusion into health systems and demand adequate health care.
  • There are strog relations between having a well established public health care system and
    being a wealthy country.

Developed countries are aware of the strong relationship between Public Health services and development. The backbone of Health Services has been defined as Public Health system.
Public Health services have been institutionalized in developed country.
Public Health institutions are scientifically free, administratively and financially autonomous.
Health Care Preparations are made with national plans against disasters.
For this purpose, it is aimed to carry out risk management, not disaster management.
At the faculty level, Schools of Public Health were established, led by a dean.
Public Health services are carried out largely with public responsibility.
Turkiye needs institutions like CDC, FAO, NIOSH, EFSA, EMA...
It is necessary to strengthen the Public Health Departments in Medical Faculties.

Please click the link below to review 39 slides that are enriched & updated.

Public Health in Developed Countries
(3 MB pdf)

With respect and love. 02nd May 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X  @profsaltik

INTERNATIONAL HEALTH

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 02nd May 2024, we’ll conduct a 2 hours lecture for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

International Health

Here are the 55 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 6,5 MB)

International Public Health

With respect and love. 02nd May 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Univ. Medical School, Dept. of  Public Health (Emeritus)
LLM in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X @profsaltik

Public Health and Infectious Diseases

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media

On 02nd of May 2024, we’ll conduct a 1 hour lecture for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Public Health and Infectious Diseases

Learning Objectives :
At the end of this lecture students will be able to :

  • Conceive the critical role of Public Health for managing infectious diseases in the community
  • Understand dynamic pathogenesis of infectious disases within the community medicine
  • Explain Surveillance system for infectious diseases by Community Physicians
  • Define major control measures of infectious disease outbreaks – epidemics
    by Public Health authority at national and international levels
  • Learn basic legal arrangements on the issue; notifcation, quarantine, isolation etc.
  • Describe chain of infection and how to break the weakest loop(s) of 3
  • Utilise the «management of risk» instead of «managing disaster of epidemics/pandemics»..

Please click the link below to review 38 slides that are enriched & updated

Public Health & Infectious Diseases (4,6 MB pdf)

With respect and love. 02nd May 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

TOPLUM ve SAĞLIK

Sevgili Öğrencilerimiz, okuyucularımız

Atılım Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
Çocuk Gelişimi Bölümü 3. sınıf
Ve
İlgili öbür disiplinler, fakülte ve bölümler, Tıp Öğrencileri,
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği asistanları vd.

Aşağıda, üstte değindiğimiz Bölüm‘de 2023-34 ders yılı ilkyaz (bahar) döneminde verdiğimiz lisans dersinin (3. sınıfta, haftada 2 saat)bir bölüm” yansılarını sunuyoruz.

Yararlı olmasını dileriz..

Yansılar için aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayınız…

TOPLUM ve SAĞLIK
(189 yansı, 8,5 MB)

Sevgi ve saygı ile. 01 Mayıs 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

TÜİK VERİLERİ ve GERÇEKLER

Prof.Dr.rer.nat. D. Ali Ercan
Çekirdek Fiziği Uzmanı
ADD Bilim Kurulu Başkanı

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Değerli arkadaşlar,
İstatistik biliminin en önemli uygulama alanlarından biri olan “Demografi” toplum yöneticilerinin pusulasıdır adeta… Doğum-ölüm, göç gidişatı, genç-yaşlı oranı, ortalama yaşam süresi, seçmen sayısı, yabancı göçmen sayısı vb. çok önemli, kritik verilerdir.

Atatürk’ün emriyle, 25.Nisan.1926’da kurulan “İstatistik Dairesi” zamanla büyüyerek 1930’da “İstatistik Genel Müdürlüğü” oldu. Genel Müdürlük 1960 Devrimi sonrası 1962’de yenilenerek “Devlet İstatistik Enstitüsü” (DİE) adını aldı; 2002’de “Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) dönüştürüldü .. TÜİK 2007 yılından bu yana, tüm resmi İstatistik verilerini yayınlıyor…


***
TÜİK bülteninde yayınlanan yıllık nüfus her yılın son günündeki durumu belirtir. Bir önceki yılın sayısını ve yıl içindeki Doğum (D) , Ölüm(Ö) ve giren-çıkan Göçleri (G) biliyorsak, yıl sonu Nüfusu basitçe,

N(y) = N(y-1) + D – Ö ± G eşitliğinden hesaplayabiliriz.

TÜİK’in 2007’den bu yana yayınladığı yıllık nüfus ve doğum-ölüm sayılarından (ekli liste) açıkça görülmeyen “yabancı göçmen” sayısını da hesaplayabiliriz. Türkiye’nin Nüfusu Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan tüm insanları, (TC yurttaşlarını + legal yabancı Göçmenleri) kapsamaktadır; Yurtdışında yaşayan T.C. yurttaşları ve sığınıcılar bu sayının içinde değildir.

TÜİK Türkiye’nin 2007 yılı nüfusunu 70,586 milyon; 31.12.2022 nüfusunu da 85,280 milyon vermiştir. (bkz.tablo) [2008-2022] arası 15 yılda toplam (doğum-ölüm) doğal nüfus artışı 12,437 milyon olmuştur..

image.png

2023 yılı için doğum-ölüm sayıları henüz verilmedi, ama genel toplam verildi; buna göre 31.12.2023’te, Türkiye’nin toplam nüfusu 85,372 milyondur; yıllık doğal nüfus artışı için tablodaki gidişata bakarak yaklaşık 500 bin alabiliriz.. Buna göre ülkedeki toplam yabancı ‘legal’ göçmen sayısı,

85,372 – (70,586 + 12,437 + 0,500) = 1,85 milyon bulunuyor;

2007 yılı ve öncesi yabancı göçmen sayısını(?) bilmiyoruz. resmi verilere göre, TC yurttaşlığına alınan 157 bin Suriyeliyi de hesaba eklersek, TC Yurttaşlarının 31.12.2023’teki yurtiçi sayısı (85,372+0,16-1,85) ~83,7 milyon bulunuyor! Yurtdışındaki ~4,3 milyon yurttaşla birlikte T.C. yurttaşlarının toplam sayısı
31.12.2023’te ~ 88 milyona erişmiş bulunuyor!

Cumhuriyetin 100. yılında nüfusumuzu 6’ya katlamış durumdayız!

***

Değerli arkadaşlar,

Kısıtlı TÜİK verilerinden çıkara bildiğimiz bilgiler bu kadar. ~83,7 milyon TC Yurttaşı ile birlikte ~2,4 milyon legal (!) yabancı(göçmen), ~3,2 milyon Suriyeli ve ~ 1 milyon* Turist olmak üzere, her an için ülken kapasitesinin 3 katı, en az ~ 90 milyon insan yaşıyor Türkiye’de !

Konut, Su, Hastane, ulaşım ve daha bir sürü sosyal ekonomik sorunları olan Türkiye’nin kısıtlı olanaklarının onda biri yabancılara ayrılmış durumdadır! Legal olmayan kaçak göçmenler ne kadar, bilmiyoruz… Sanki özellikle sıkıntılı hale sokulmuş böylesine bir ülke gelecek kaygısı yaşayan gençlerimiz için umut verici bir tablo değil; nitekim her yıl binlerce yetişmiş, yetenekli insanımız yurtdışına göçüyor; karşılığında Afrika’dan Afgan’a uzanan coğrafyanın yoksul, boş insanları ülkeyi dolduruyor!!

Çok yazık!æ

_____________
* Yılda yaklaşık 30-40 milyon Turist geliyor Türkiye’ye; her bir turist ort. 10 gün kalsa, ” her an ~1 milyon Turist var” demektir…

================================================

Dostlar,


Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan, seçkin bir bilim insanıdır.

Kara Harp Okulu bitirenidir (mezunudur). Yüzbaşı iken Ordu’dan isteğiyle ayrılmış ve Almanya’da Çekirdek Fiziği (Nuclear Physics) dalında PhD (Doktora) yapmış ve Doçentlik derecesi almıştır.
Ülkemize çağrılmış (davet edilmiş) ve TAEK”te on yıla yakın çalışmış, Üniversiteye geçerek Profesörlüğe yükselmiş ve Savunma Sanayisi Müsteşarlığı yapmıştır.

Kendisiyle 2006’da ADD’de öncül – ardıl (halef- selef) olduk. Biz ADD Genel Başkan Yardımcılığı görevimizi kendisine devrettik.

20 yıla varan bir süredir “Dostluk” içinde ADD’ye hizmet ediyoruz.
Kendisinin Bilim Kurulu Başkanlığı görevlerinde Kurul Yazmanlığı, Başkan Yardımcılığı / Vekilliği görevlerini üstlendik.

Engin yurtseverliği, geniş ve derin bilimsel ufku ve “matematiksel düşünme” yetisi ile hep ufuk açan katkılar verdi.

Bu yazı da örneklerden biri.
Demografi bizim de ilgi alanlarımızdan.
  • Nüfusun niteliğinin iyileştirilmesi niceliğinin sınırlanmasından geçiyor.
Türkiye her bakımdan 90-100 milyon nüfusu yetecek doğal kaynaklara sahip değil.. Başta su ve enerji..
Mutlaka ama mutlaka yıllık nüfus artışını hızla %1’in altına çekmeli, giderek negatif kılarak azaltmalıyız. Bu coğrafya şimdikinin yarısı nüfusa, yaklaşık 50 milyona doğal destek verebilir.

Öte yandan, nüfusun azalması, yaşlanması günümüzde artık önemli sorunlar değil.

“İnsan eşdeğeri robotlar” (MER!) yapay zeka ile donatık ve yaşamın her alanında işe koşuluyorlar giderek. Kol gücüne, kelle sayısına gereksinim çok azaldı.

Bu devrimsel – tarihsel demografik dönüşüm aşamasını görmek ve demografi politikalarını köktenci biçimde güncellemek gerek.
***
Geçtiğimiz yıl ülkemize 57,3 milyon turist geldi.
Aşağıdaki hesaplamayı biz de sıklıkla kullanıyoruz..
Ortalama 10 gün kalmış olsalar, 573 milyon turist-gün yapar.
365 güne böldüğümüzde 1,57 milyon kalıcı – yerleşik (statik) nüfusa karşılık gelir.
Dikkate alınmalıdır.

Politikacılar ve halkımız, çağın değişen gerçeklerini görmeli ve nüfus artışını asla ve asla teşvik etmemelidir.

HER AİLEYE 1 ÇOCUK… gelecek kuşaklara / kendi çocuklarımıza karşı ağır – tarihsel sorumluluğumuzdur.

Sevgi ve saygı ile. 28 Nisan 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik