Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Turkish Health System

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and the Media,

On 19th February 2024, we conducted a 3 hours lecture face-to-face for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with the subject of

Turkish Health System, Turkish Ministry of Health (MoH)

Here are the 71 power point slides having a rich and up to date content.. (pdf, 5,9 MB).
(This file was also uploaded to the Moodle system of Atılım Univ, on lecture date.)

Turkish Health System, MoH

With respect and love.
22nd February 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
LLM in Health Law  BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X @profsaltik

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 21 Şubat 2024

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Haftanın bütün iğneleri saygıdeğer insan, yiğit komutan E. Org. Saldıray Berk’e kumpas kuranlara ve siyasal destekçilerine…

KURA

Şanlıurfa’da AKP  Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı ile eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar’a kura ile deprem konutu çıkmıştı.

Adıyaman deprem konutu kurasında milyonlarca liralık lüks araçlara binen ve birçok şirketin sahibi olan Menzil şeyhlerinin de tümüne ev çıktı.

Kura kura, kura çekilişi…

MAĞDUR

Ekrem İmamoğlu, İstanbul 11. İdare Mahkemesi’nin Kanal İstanbul Yenişehir Rezerv Yapı Alanı imar planını iptal ettiğini açıkladı.

Zaten yapamayacakları kanal için, ”CHP bizim hizmetimizi engelliyor” diye ağlayacaklar…

SİSİ

“Darbeci, katil, diktatör” dedi.

Binali’yi bırakıp Sisi’ye gitti…

SUÇLU

İliç maden faciasında maden sahibine dokunul(a)mazken yıllardır faciayı önlemek için çalışan Sedat Cezayirlioğlu gözaltına alındı. Maden sahasına 3 km’den çok yanaşmamak koşuluyla serbest bırakıldı. Adamın köyü madene 300 m .

Çevreye sahip çıkmak AKP dönemi suçudur.

Yargı, söz dinleyen AKP çocuğudur …

DEĞNEK

AKP’nin koltuk değneği Perinçek, maden faciasının tartışılması yerine, kayıpların aranmasına ağırlık verilmesini önerdi.

Ne kadar da insancıl!

O insanların kurtarılamayacağı belli, hedef sorumluları kurtarmak…

KURUM

Madene olumlu ÇED raporu vererek kapasite artırılmasının önünü açan Kurum, Bakanlığının yalnızca çevreye verilecek zararı değerlendirmekten sorumlu olduğunu söyleyerek kıvırtıyor.

Çevreye zarar yok ki!..

AFET

Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz, şirketin neden olduğu faciaya ”afet” diyerek faturayı doğaya kesti.

Şirketle aralar iyi galiba…

KAMYON

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar İliç’teki çökme sonrasında bölgedeki toprağın tümünün kaldırılması için en az 400 bin kamyona gereksinim olduğunu söyledi.

Vergi borcunu silenler kamyon desteği de verirler…

YÜRÜTME

RTE, yerel seçimler öncesi tehdit dozunu artırdı. Ordu’lulara, “Biz varsak doğal gaz var, biz yoksak doğal gaz yok” dedi.

İşler tehdit ve rüşvetle yürütülür…

RUHSAT

1923’ten 2002’ye dek 79 yılda 1186 maden ruhsatı verilmişken, AKP 22 yılda 386 bin ruhsat verdi.

Yalan, dolan; rüşvet, talan…

“GELİYORUM” DEDİYSE KAZA DEĞİL, KATLİAMDIR!

Sendika temsilcisine eylem sürgünüGünseli Uğur
SES İzmir 1 No’lu Şube Sekreteri
ALAkarga 19.02.2024
(Garrulus glandarius)
Sağlık çalışanlarının çığlığı
Sağlık çalışanlarının gözü

Ne zaman bir iş kazası veya iş cinayeti gündeme gelse (ki maalesef her gün oluyor) alanın uzmanları, meslek örgütleri, işçi sağlığına dair kurumlar ve sendikalar vs. benzer açıklamalar yapıyorlar:

“Biz şu tarihte uyarmıştık, şu risk var demiştik, yapmayın demiştik, etmeyin demiştik”.

Yıllar öncesinde rapor edilen tehlikeler gerçektir, evet. Söylenenler gerçektir. Denmiştir. Duyulmuştur. Fakat önceliklenmemiştir. Para gelecektir o işten, nasıl vazgeçilecektir.
Öyle ki işçi sağlığı savunucularının dili bile “iş sağlığı” demeye alışmış öylece süregelmiştir. Söylemekler yetmemiştir.

Marmara’da gemi batar, bir çalışanı çıkar “Babam bu gemi batacak, çok eski” demişti der. Tehlikeyi uzman olmayanlar da bilir yani. Deniz İşçileri Platformu üyesi Kaptan Efecan Özcan’la yapılan bir görüşmede* okudum; bir gemi neden batar üzerine yapılan haberde ‘batan gemiye nasıl müdahale edilir?’ kısmı da oldukça önemli elbet… Batan gemiye karadan kurtarma çalışmaları bir türlü başlayamaz.

“Mendirekte batan bir gemiye karadan müdahalenin olmaması cinayettir. Ülkenin bu olanaklarının olmadığını düşünmüyorum. O kadar mesafedeki bir gemiye hızlı botlarla veya helikopterle müdahale edebilirdi.” demiş Kaptan Efecan Özcan. En etkili cümlelerden biri şu sanırım:

“Devletin armatörler üzerinde yaptırım uygulayacak kararlar alması gerektiğini düşünüyorum”.
İşte bu sebeple “Kaza değil bu, bir katliam”!

İliç. Maden katliamı. Duyduk, izliyoruz, ne olmuştu biliyoruz. Olacaklar için endişeliyiz.
Fırat’ın suyuna, solunan havaya neler karışıyor? Bakın, ayrıntıları irdeledikçe nelerle karşılaşıyoruz:

– İki yıl önce “sızıntı olsa ben kardeşimi oraya gönderir miydim” diye reklam filmi çeken bir İliç’linin kardeşi yazık ki hala toprak altında.

Sermaye egemenliğinin, devletin yönetim kadroları dışında, günlük yaşamımıza ne denli egemen olduğunun örneğini de İliç’te gördük. Maden ocağının sahibi olan Anagold firmasının adı “GOLD” olarak bir kuaför dükkânına verilmiş, hatta bir iş güvenliği ofisine ad olmuş.

– Şirketin izni 2027 yılına kadarmış, sonra alıp başını gidecekmiş.

Bu faciaya “İkinci Çernobil vakası” diyen uzmanlar var…
İlk değil, bir maden ocağı göçüyor ya da heyelan oluyor, iki bilemedik üç hafta Kırmızı Kurdele izleyen sayfada sürüyor…

Sonra ocak yeniden faaliyete geçiyor ve belki abisi, kardeşi, belki babası, belki komşusu, belki köylüsü son maden faciasında yaşamını yitirenlerden birisi daha “kara elmas tabut olmuş, gerekirse ölürüm**” diyerek o maden ocağına iniyor. “Aynı tehlike” değil iş güvenliğinin kat be kat arttığı koşullarda çalışmaya devam ediyor.

Çünkü yoksulluk var, çünkü işsizlik var, çocuklarını aç koyma korkusu var bu memlekette. İnsanların ölümü göre göre, kendi başına da gelebileceğini bile bile işçi güvenliğinin olmadığı alanlarda çalışmaya devam etmesi yalnız kadercilikle açıklanamaz.

Çok yönü var; bir özet olanaklı değilse de “kapitalizm ve işsizlik” üzerine söylemezsek çok eksik kalır. Özgür Müftüoğlu sekiz yıl öncesinde bir yazısında

• “Kapitalist düzenin özeti: İşçinin kanı patronun kârı”*** demişti:

“Sömürüye rıza göstermeyi sağlamanın yolu, kitleleri güvencesizleştirerek, burjuvazinin vereceği işlerde ücret karşılığında çalışmaya zorunlu bırakmaktır. Küreselleşmeyle birlikte emekçiyi koruyacak hiçbir kuralın olmadığı çevre ülkeler, uluslararası sermayenin ucuz emek sömürü alanları durumuna getirilmiştir.”

Özetle; yazıda;
-ülkemiz işçi ve emekçilerinin İş güvencesini, sosyal güvencesini yitirmekte,
-işsizlik ve düşük ücretler nedeniyle açlık sınırı düzeyinde yoksullaşarak çaresizliğe sürüklenmekte olduğu
-ve kendisine dayatılan en kötü çalışma koşullarını bile kabullenmek zorunda kaldığı

anlatılmaktaydı. Müftüoğlu aynı yazıda şunu vurgulamıştı:

• “Kamboçya, Bangladeş, Çin, Hindistan, Mısır gibi ülkelerin içinde yer aldığı emek sömürü alanlarında işçilerin insan olarak hiçbir değeri yoktur ve yaptığı iş nedeniyle ölen,
engelli kalan, hastalanan emekçilerin kaydı bile tutulmamaktadır.”

Bugünlerde boşuna denmiyor Türkiye Bangladeşleştiriliyor, diye.

O halde en temel insan hakkı olan yaşam hakkını hiçe sayan bu düzene karşı koyabilmek için sınıf bilinci içinde bir araya gelmek ve mücadele araçlarını yeniden inşa etmek zorunluluktur.

*https://www.evrensel.net/haber/504736/denetim-eksiklikleri-liyakatsiz-yetkililer-bir-gemi-neden-batar
** https://youtu.be/qzDBD7XKYuQ?feature=shared
*** https://www.evrensel.net/haber/279976/kapitalist-duzenin-ozeti-iscinin-kani-patronun-k-ri

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Sami Selçuk’tan, Can Atalay açıklaması

sami selçukYargıtay Birinci Başkanlık Kurulu olaya el koymalıdır

“Görev kullanılmaz. Ya yerine getirilir ya da getirilmez”

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU, 20.02.2024

T24, https://t24.com.tr/haber/eski-yargitay-birinci-baskani-sami-selcuk-tan-can-atalay-aciklamasi-yargitay-birinci-baskanlik-kurulu-olaya-el-koymalidir,1152600#google_vignette, 

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Gezi davasında 18 yıl hapse mahkum edildiği dosyaya ilişkin olarak, Anayasa Mahkemesi’nin iki ayrı hak ihlali kararına rağmen tahliye edilmeyen ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM kararlarına uymaması sonrasında TBMM Genel Kurulu’nda milletvekilliği düşürülen Avukat Can Atalay’la ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Selçuk, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin tutumu konusunda,

• “Burada birbirinden ayrı ve birbirini izleyen bağımsız iki suç söz konusudur. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu olaya el koymalıdır. Bundan otuz beş yüzyıl önce mahkeme kararlarına uymayanların ölümle cezalandırılacakları yolunda bir Buyrultu yayımlayan Hitit Kralı II. Tuthaliya bu topraklarda hüküm sürmüştür. Hiç kimse, Türkiye’nin insan ve hukuk düzeyini ‘Tunç Çağı’na taşımaya kalkışmamalıdır.” dedi.

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, T24’e şu açıklamayı yaptı:

  • “Ben, ilke olarak ilk mahkemelerin önüne gelen davalarda demeç vermem. Sadece mahkemelere “uzman görüşü” (CMUK, m. 67/6) sunarım. O kadar. Bu yüzden Can Atalay davasında sadece bir suç ve ceza hukukçusu olarak karşımıza çıkan ve uygulanması gereken yazılı hukuk metinlerini yazmakla ve anımsatmakla yetineceğim. Zira hukukçuya düşen görev, her davranışı yazılı hukuk karşısında dürüstçe ve yansız olarak değerlendirmektir.
    “AYM kararlarına uyulması zorunludur” Bu konuda Anayasa şunları buyuruyor:

“Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.”

“Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi (egemenlik dâhil) kullanamaz” (m.6/2 ve 3)”,

“Yargı(lama) yetkisi, Türk Ulusu adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” (m.9),
“Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” (m.11) dedikten sonra,

153/son madde ve fıkrasında çocukların bile kolayca anlayabileceği bir emir kipiyle AYM kararlarının herkesi, her kurumu, bu arada öncelikle yargılama erkinde görev yapan yargıçları da bağladığını söylüyor, hatta söylemekle yetinmiyor, buyuruyor da.”

“TCY’deki suçları işlemeyi göze almıştır” 

“Görülüyor ki, bu anayasal düzenlemeler karşısında her şeyden önce, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, yetkisini aşarak anayasal boyuttaki yazılı hukuku, yani bütün bu anayasal ve başvuru hakkıyla ilgili yasal buyrukları yersiz, ilgisiz ve gerekçe kavramı dışında kalan yapay nedenlere dayanarak ve AYM’nin ihlal kararına uymayarak çiğnemiştir. Bu, bir.”

Bundan başka Özel Daire, bununla da kalmamış, TCY’nin öngördüğü suçları işlemeyi bile göze almıştır: Bunlardan birincisi, “cezalandırılabilme koşulu” olan “kişilerin mağdur olmaları”yla birlikte bütün öğeleri oluşan “yetkiyi kötüye kullanma suçu” (TCY, m. 257/1);

İkincisi de, kesintisiz (mütemadi) suç olan “kamu görevinin sağladığı yetkiyi kötüye kullanarak
kişiyi özgürlükten yoksun kılma suçu”dur (TCY, m. 109/1, 3d). Bu da iki.”

“Hemen belirtilmelidir ki, bu suçlar arasında “düşünsel birleşme”nin (fikrî içtima, TCY, m. 44) koşulları yoktur. Çünkü birinci suç, davranışın yani AYM’nin kararına direnme işleminin yapıldığı anda oluşup bitmiştir. İkinci suç ise, o anda başlayıp zaman içinde kesintisiz (mütemadi) bir eylem ve suç olarak sürüp gitmiştir. Dolayısıyla eylemler örtüşmemektedir. Bu yüzden suçlar arasında düşünsel birleşme (fikrî içima) yoktur. Nitekim yasa yapıcı da, dolandırıcılık ile belgede sahtecilik suçları birlikte işlendiği zaman birleşmenin (içtima) nasıl olacağına ilişkin ayrıklı bir düzenleme (TCY, m. 212) yaptığı halde, olayımızda durum berrak olduğundan, inceleme konusu suçlarla ilgili böyle bir düzenleme yapmaya gerek görmemiştir.

Çünkü burada birbirinden ayrı ve birbirini izleyen bağımsız iki suç söz konusudur.
“Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu olaya el koymalıdır”

Bütün bu nedenlerle Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun olaya el koyması gerekir.”
“Yeri gelmişken belirteyim ki, “yetkiyi kötüye kullanma suçu,” Türk hukukuna Eski Fransız Ceza Yasası’ndan (Yeni Fransız Ceza Yasası, m. 434) girmiştir. Suçun bu ülkedeki adı ise, eski ve yeni yasada “yetkiyi kötüye kullanma”dır (abus d’autorité, abuso di autorità). Bu yüzden ülkemizde
eski ve yeni ceza yasalarında bu suçun “görevi kötüye kullanma” olarak adlandırılması hem
hukuk açısından yanlıştır, hem de Türkçemiz açısından. Çünkü burada kullanılan görev değil,
yazılı hukukun kamu görevlisine tanıdığı “yetki”dir (autorité, autorità).

Ayrıca görev kullanılmaz. Ya yerine getirilir ya da getirilmez. Yerine getirilmezse, görev savsanmış, Osmanlı Türkçesiyle ihmal edilmiş olur (TCY, m. 257/2).”

“Umarım, bu kaba hukuk terimi ve dil yanlışını düzeltmek için yasalarda ve uygulamada gerekli adımlar atılır.”

“Son olarak şunu da eklemek isterim:

  • Bundan otuz beş yüzyıl önce, mahkeme kararlarına uymayanların ölümle cezalandırılacakları yolunda bir Buyrultu yayımlayan Hitit Kralı II. Tuthaliya bu topraklarda hüküm sürmüştür.
  • Hiç kimse, Türkiye’nin insan ve hukuk düzeyini Tunç Çağı’na taşımaya kalkışmamalıdır.

İliç Altın Madeni Felaketi

Depremler, hurafeler? – Belhaber.beHaluk Dural
Kimya Yük. Müh.
DPT Eski Uzmanı
Milli Merkez Genel Sekreteri

13 Şubat 2024 günü, Erzincan İliç kazası Çöpler bölgesindeki Anagold firması (%80 SSR Mining Inc. ve %20 Çalık Holding) tarafından işletilen altın madeninde yığın liç alanında biriktirilen dağ gibi yığıntıda meydana gelen heyelan (toprak kayması) sonucunda, ilk açıklamalara göre dokuz işçinin kaybolduğu elim (acı) bir kaza meydana gelmiştir.

(Jeoloji Mühendisleri Odası, https://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=17206&tipi=17&sube=0)

Bu kaza hakkında yazılı ve görsel yayınlarda çeşitli uzmanlarca bazen birbiriyle çelişebilen bilgiler verilmekte, özellikle kıymetli (değerli) maden üretimi konusunda uzman olmayan ama her konuda ahkâm kesmeyi âdet edinmiş gazeteci ve avukatlar “altın üretiminde siyanür kullanımı yasaklanmalıdır” türü açıklamalar yapmaktan geri durmamaktadır.

Genel olarak ülkemizde yapılmakta olan altın, gümüş üretimi konusunu tam anlayabilmek için kimi temel bilgileri tazelemekte yarar vardır.

  1. Kıymetli Metalleri üretimi

Doğada varolan 92 element içinde soy metaller (noble metals) denilen metaller, korozyona dirençli, kuvvetli asit ve bazlarla bile reaksiyon vermeyen bu nedenle doğada metal halinde bulunan gümüş, altın, platin, rutenyum, rodyum, paladyum, osmiyum ve iridyum gibi elementlerdir. Genellikle kükürtlü bileşikler halinde bulunan bakır ve cıva bazen metalik olarak da bulunabildiği için yarı soy metal olarak tanımlanır.

Asit ve bazlarla reaksiyon (tepkime) vermeyen bu soy metalleri, içinde bulundukları minerallerden ayırmak için kullanılabilen neredeyse tek kimyasal siyanürdür. Kimyada Elsner denklemi denilen reaksiyonda (tepkimede) altın, sodyum siyanür (NaCN) çözeltisi ve oksijen (hava) ile muamele edilince (işlem görünce), aşağıdaki denkleme göre çözünür :

4Au + 8NaCN + O2 + 2H2O → 4Na[Au(CN)2] + 4NaOH

Bu reaksiyonla (tepkimeyle) çözünen altın siyanür ile tam kimyasal bağlı bir bileşik vermez, metalik durumunu korur, bu nedenle oluşan Na[Au(CN)2] yapısına koordinasyon bileşiği denir. Altının çözünme hızı, NaCN konsantrasyonuna ve çözeltinin alkalinitesine bağlıdır; optimum pH 10,3-11,0 arasındadır.[[1]]

Eğer pH değeri 10’nun altına düşerek çözelti asitleşmeye başlarsa, sodyum siyanür su ile reaksiyon vererek bozunur;

NaCN + H2O  →  HCN (gaz) + NaOH

Bu reaksiyonda (tepkimede) oluşan çok zehirli HCN hidrojen siyanür gazı[[2]] çözeltiden havaya karışır.

1.2. Madencilikte kullanılan Liç (leach) Yöntemi

Düşük tenörlü cevherlerin zenginleştirilmesinde kullanılan modern hidrometalurji tekniklerinde kullanılan liç yöntemi, (leaching process) doğal olarak oluşan süzme süreçlerini taklit eder. Bunlar başlıca:

Dökme Liçi (Dump leach) : Bu teknikte, genellikle kükürtlü bakır cevheri (başlıca Kovelit-CuS, Kalkosir-Cu2S, Kalkopirit-CuFeS2) yığınları, bakır tuzlarının süzülmesi için bir çözücü olarak su ve/veya sülfürik asit ile ıslatılır.

Yığın Liçi (Heap leach) : Atık veya kırılmış (genellikle 5 mm’den küçük) cevherlerin, stabilize edilmiş bir yüzeyle kaplanmış astarlı bir yüzey geçirimsiz bir taban (ped) üzerinde istiflendiği, atmosferik koşullar altında çözücü kimyasallarla ıslatılır ve sızıntı suyu (metal yüklü çözeltiler) metal geri kazanım işlemleri için toplanır. Çözeltisinin cevher içine süzülmesi yerçekimi ve atmosferik koşullar altında sağlanarak metal geri kazanımı tamamlanır.

Her taban yükleme dizisi için işlem süresi haftalardan aylara dek uzar. Yığın liçinin tamamlanmasının ardından işlenmiş cevher (pasa) yığını genellikle nihai (sonal) kapatma ve ıslah için astarlanmış bir tesise (harcanmış cevher deposu) taşınır.

Günümüzde dünya altın ve bakır üretiminin yaklaşık %20’sine yığın liç yöntemi uygulanır.[[3]]

Tank liçi (Tank leach) : Kırılmış/öğütülmüş cevherlerin veya yüzdürme (flotasyon) konsantrelerinin, cevherden metal tuzlarının hızlandırılmış bir oranda çıkarılması için atmosferik basınç koşulları altında açık tanklarda kimyasal olarak işlendiği bir tekniktir. “Yarı kapalı sistem” olarak da adlandırılan bu teknik, tüm maden cevherlerinin işlenmesini, öğütülmesini ve işlenmiş malzemelerin (atıkların) atık barajlarında bertaraf edilmesini (zararsızlaştırılmasını) veya yığın liç tesisi varsa, susuzlaştırılmış atıklar, ikinci bir liç turu için liç alanına gönderilebilir veya herhangi bir artık metali yakalamak için basınçlı oksidasyon veya kavurma işleminden sonra tank liçine geri gönderilebildiği bir işleme yöntemidir.

Basınçlı Liç (Pressure leach) : Öğütülmüş cevherlerin veya yüzdürme konsantrelerinin, cevherden metal tuzlarının hızlandırılmış bir oranda çıkarılması için yüksek basınç ve sıcaklık koşulları altında reaktörlerde (otoklavlarda) kimyasal olarak işlendiği bir tekniktir. “Kapalı sistem” olarak da adlandırılan bu teknik, tüm maden cevherlerinin işlenmesini ve öğütülmesini ve işlenmiş malzemelerin (atıkların) barajlarda bertaraf edilmesini gerektirir.

Yerinde Liç (In-situ leach) : Uygun hidrojeolojik ortamlarda bakır, tuz/trona ve uranyum cevherlerinin geri kazanılmasında kullanılan bir tekniktir.

  1. SSR firması kimdir?

SSR firması bir Amerikan-Kanada ortaklığıdır. Eski adı Silver Standard Resources olan Kanada Vancouver merkezli SSR Mining Inc. ile Amerikan Alacer Gold Corp. firmaları ortaklaşa yaptıkları 11 Mayıs 2020 tarihinde 20-12 sayılı haber açıklamasıyla[[4]] birleştiklerini, SSR Mining Inc. adıyla devam edecek yeni firmanın genel merkezinin Colorado / Denver’de, yönetim merkezinin Vancouver’de olmasına karar vermişler. İki firmanın birleştiği tarihte SSR firmasının ABD Nevada’da Marigold altın madeni, Kanada Saskatchewan’da Seabee ve Arjantin Jujuy’da altın işletmeleri vardır. Alacer firmasının ise Türkiye Erzincan – İliç’te Çöpler altın işletmesi vardır.

2.1. Çöpler işletmesi bilgileri[[5]]

Çöpler Madeni 2010 yılından bu yana çalışmakta olup, SSR firmasının internet sayfasında verilen bilgilere göre “şu anda cevher, oksit ve sülfür yöntemiyle olmak üzere iki üretim tesisi aracılığıyla işlenmektedir. Oksit cevheri yığın liçi yoluyla, sülfit cevheri basınçlı oksidasyon kullanılarak işlenir. Varolan maden ömrü tahminen (kestirimle) 20 yıldan fazladır.”

Çöpler Madeninin öne çıkan özellikleri şunlardır:

Maden Rezervleri : 31 Aralık 2022 itibariyle stoklar hariç Kanıtlanmış ve Muhtemel Maden Rezervleri ortalama 2,11 g/t tenörlü 47,7 milyon ton veya 3,2 milyon onsluk[[6]] altındır.

– Maden ömrünü uzatma potansiyeli: Ölçülen ve Belirlenen Maden Kaynağı ortalama 1,07 g/t tenörlü 71,0 milyon ton veya 2,4 milyon ons (99,52 ton) altındır. Tahmin edilen Maden Kaynakları ise ortalama 1,17 g/t tenörlü veya 3,1 milyon ons (96,41 ton) altın içeren 82,4 milyon tondur.

– Çöpler’in faaliyet görünümü: 2022’nin 1. çeyreğinde hazırlanan Çöpler Bölge Master Planı TRS’nin (“CDMP21”) sonuçlarına göre SSR Madencilik’in Çöpler için mevcut geliştirme stratejisi iki üretim senaryosu içeriyordu:

  • Çakmaktepe Uzantısındaki (Ardıç) ilk Maden Rezervlerini içeren Maden Rezerv Kutusu ve
  • Çöpler Bakır-Altın (“C2”) sülfit cevherini işlemek için ilk değerlendirmeye göre bir bakır yoğunlaştırıcının inşası öngörülmektedir.

– Arama yoluyla maden ömrünün uzatılması: Halihazırda tanımlanmış Maden Rezervlerine ek olarak, mevcut maden ömrü (Life of Mine-LOM) planını tamamlayacak ek potansiyel cevheri belirlemek amacıyla hem ocak içi hem de maden yakınında arama programlarına devam ediyoruz. SSR Madencilik aynı zamanda gelecekteki büyüme için potansiyel olarak ek olasılıkları belirlemek amacıyla bölgesel olarak sondaj yapmaya devam ediyor.

Çakmaktepe

Çakmaktepe Projesi (%80 SSRM’ye aittir) mevcut Çöpler Madeni altyapısından yaklaşık 5 km uzaklıkta bulunmaktadır ve Çakmaktepe cevheri mevcut Çöpler tesisleri aracılığıyla işlenebilmektedir. Madencilik faaliyetleri Eylül 2018’de başlamış ve Çakmaktepe faz 1 oksit cevherinin üretimi 2019 yılında tamamlanmıştır.

Arama çalışmaları ilerledikçe ve Çakmaktepe ve Ardıç yataklarına ilişkin jeolojik bilgiler arttıkça, alanlar arasında olası yapısal bağlantıların olduğu ve potansiyel olarak bir genişleme yaratacağı görülmektedir.

Çöpler yatağı birbiriyle yakından ilişkili üç ana cevherleşme türünden oluşur;[[7]] bakır-altın-molibden cevherleşmesi (Ana Zon), Manganez Bölgesi’nde sülfit damarları ve ilgili karbonat ikameli altın mineralizasyonuyla birlikte demir-altın (± bakır) kayaçları.

Çöpler işletmesinde iki ayrı ana tesis bulunmaktadır. Bunlar; kükürtlü cevherlerin işlendiği ve oksitli cevherlerin işlendiği tesisler.

2.2. Kükürtlü Cevher İşletmesi

Madenden kazılıp çıkartılan cevher önce kırıcılarda ufalanıp, sonra öğütücülere yollanarak ortalama 1,4 mm’ye kadar öğütülür. Öğütülmüş malzeme yüzdürme (flotasyon) tanklarına beslenir. Tankın dibinden alınan çamur, kimyasal bileşimine göre ya basınçlı oksidasyona veya asitlendirme tankına yollanır. Asitlendirme tankına sülfirik asit (H2SO4) ilave edilerek, altın haricindeki elementler sülfat halinde çöktürülür, altın içeren kısım ayrılır. Basınçlı oksidasyona yollanan kısımda ise özellikle demir içeriği oksitlenerek ayrılır. Altın içeren çözelti kısımları ise tekrar seri bağlı çökeltme tanklarına (dekanter) alınıp, son katı kısımlardan ayrıldıktan sonra seri bağlanmış karıştırma tanklarına alınarak içine hava veya oksijen püskürtülen bazik sodyum siyanür çözeltisi ile muamele edilerek, altın çözeltiye alınır. Bu altın içeren bazik siyanürlü çözelti daha sonra içine aktif karbon (kaliteli odun kömürü benzeri) eklendiği bir seri karıştırma tankına alınır. Burada altın, kömür tarafından emilerek (adsorbe edilerek) çözeltiden ayrılır.

Altın içeren aktif kömür bir sıyırma kolonuna (elution column) yüklenir, burada yıkama yapılarak altın aktif kömürden ayrılır. Altın içeren yıkama çözeltisi elektroliz ünitesine yollanır, altın paslanmaz çelik katot levhalar üzerinde birikir. Bu altın kaplı katot levhalarındaki altın, altın rafinerisindeki ergitme fırınlarında sıvı olarak ayrılıp, kalıplanır.

Bu işlemler sırasında ortaya çıkan siyanürlü atık çamurlar nötralizasyon tanklarında kireç sütü (kalsiyum hidroksit-Ca(OH)2) ilavesiyle çamurdaki metallerin karbonat halinden çökeltilmesi ve hava püskürtülerek demir ve manganezin oksitlenmesi sağlanır. Ayrıca tanka sodyum metabisülfit ilave edilerek (Na2S2O5, suda çözününce tanka üflenen hava veya oksijen yardımıyla kükürt dioksit SO2 açığa çıkar) atıklardaki siyanürün parçalanması sağlanır.[[8]]

Bu işlemler tamamlandıktan sonra tankların dibinden alınan çamurlar, borularla “Atık Havuzu”na yollanır.

2.3. Yığın Liç İşletmesi

Madenden çıkartılan cevher önce kırıcılarda ufalanır sonra öğütücülere yollanarak ortalama 25 mm’ye kadar öğütülür. Öğütülmüş malzeme, tabanı kalın bir sıkıştırılmış kil ve üzeri kalın naylon serili, hafif eğimli birkaç adet 100 biner m2’lik liç sahasından birine yığılır.

Cevher yığınının üzerine saatte ortalama 1000 m3 bazik (pH 10,5) sodyum siyanür çözeltisi püskürtülmeye başlanır. Yığın içindeki kıymetli metaller siyanür çözeltisine alınarak, bu altın içeren bazik siyanürlü çözelti daha sonra içine aktif karbon (kaliteli odun kömürü benzeri) eklendiği bir seri karıştırma tankına alınır. Burada altın, kömür tarafından emilerek (adsorbe edilerek) çözeltiden ayrılır. Altını emmiş olan aktif karbon elenerek çözeltiden ayrıldıktan sonra yıkama kolonuna alınıp, önce nitrik asitle (HNO3) ile yıkanıp inorganik kalıntılar giderildikten sonra kostik (Sodyum hidroksit NaOH) yıkaması ile nötralize edilir ve sıyırma tankına alınarak bazik siyanür çözeltisi ile karıştırılarak karbon içindeki altın çözeltiye alınır. Altın içeren yıkama çözeltisi elektroliz ünitesine yollanır, altın paslanmaz çelik katot levhalar üzerinde birikir. Bu altın kaplı katot levhalarındaki altın, altın rafinerisindeki ergitme fırınlarında sıvı olarak ayrılıp, kalıplanır.

2.4. Atık biriktirme havuzu

Mevcut atık havuzu, inşaat, madencilik alanlarında tasarım ve mühendislik hizmeti veren Kanadalı WSP (Williams Sale Partnership) firmasının[[9]] şimdi ortağı olan Kanadalı Golder Associate Ltd. firmasının Ankara merkezli firması tarafından tasarlanmıştır. İlk aşamada biriktirme kapasitesi 65,8 milyon ton ve baraj üst yayı 1275 metre kodundadır. Geçen yıl itibariyle havuzdaki katı atık miktarı %32 olup, katı atıkların üzerinde 4-5 metre sulu kısımda yaklaşık 1,5 milyon m3 atık suyu vardır.

Atık Yönetimi için Küresel Sanayi Standardı (Global Industry Standard for Tailings Management, https://globaltailingsreview.org/wp-content/uploads/2020/08/global-industry-standard-on-tailings-management.pdf) belgesinin Ek-2 Tablo’suna göre mevcut atık havuzu barajının yıkılma riski “Yüksek-High” bulunmuştur. Böyle bir durumda risk altındaki kişi sayısı 10-100 olarak, ölüm oranı 1-10 kişi verilmekte, doğada önemli kayıplara, hayvanların kullandığı içme sularında kirlenmeye ve bazen ölümlere (nitekim su içen kuşlar ölmektedir) sebep olabilecektir. Kirlenmeye sebep olacağı 10-20 km2’lik bir alanın düzelmesi 100 milyon dolara mâl olacak, 5 yıldan fazla sürecektir.[[10]]

2.5. İliç İşletmesinin olumsuzlukları

2.5.1 Açık İşletme bir doğa katliamıdır

İliç Çöpler işletmesi bir “açık işletme”dir (open pit). Toprağın üzerindeki doğayı tamamen tahrip eder, geride inanılmaz büyüklükte çukurlar bırakır.

Halbuki SSR Mining Inc. Kanada firması kendi memleketinde Kuzey Saskatchewan bölgesinde La Ronge kentinin 125 km kuzeyindeki Santoy madeninde yeraltı (underground) madenciliği ile Seabea tesislerinde 2014’den beri altın üretmekte yerüstü doğa örtüsüne herhangi bir zarar vermemektedir.[[11]]


SSR firmasının Kanada’daki Seabee yeraltı maden işletmesi

Nitekim bir diğer Kanada altın firması olan Alamos Gold Inc. geçtiğimiz yıllarda, dünyada ikinci en yüksek oksijen oranına sahip Kaz Dağlarında üretim ruhsatı aldığı altın madeninde açık işletme yapmak için ruhsat sahasında 300 binin üzerinde ağaç kesip, orman alanını tahrip etmiş, kamuoyu tepkisi üzerine defolup gitmiştir.

Aynı firma Alamos Gold, kendi memleketindeki Kanada-Ontario’daki Young-Davidson ve Island Gold madenlerinde ise; (https://www.alamosgold.com/operations/producing-mines/young-davidson-canada/default.aspx)  (https://www.alamosgold.com/operations/producing-mines/island-gold-canada/default.aspx) yeraltı galeri madenciliği yapmakta, toprak üzerindeki doğaya zarar vermemektedir. Ancak Meksika-Sonara’daki Mulatos Madeninde büyük bir utanmazlıkla açık işletme ve yığın liçi ile doğayı vahşice tahrip etmekte hiçbir beis görmemektedir. (https://www.alamosgold.com/operations/producing-mines/mulatos-mexico/default.aspx)

2.5.2. Yığın Liç yöntemi tehlikelidir.

2.5.2.1. Yığında heyelan tehlikesi vardır.

Çöpler işletmesinde mevcut liç yığın yatağı yaklaşık 8’er metre kalınlıkta tabakalar halinde maksimum 100 metre yüksekliğe kadar 63 bin ton cevher alabilecek kapasiteye sahiptir. Yığılan cevherin yoğunluğu 1,8 t/m3’tür. Kıymetli metalleri eriten bazik siyanür çözeltisinin doğal akışının sağlanması için yığın yatağının eğimi ortalama 2,5Yatay:1Dikey (%40), yani yaklaşık 21,8o’dir.

Muhtemel deprem bölgelerinde yeralan liç yığınlarında heyelan tehlikesi daima dikkate alınmalıdır. Eğer liç yığınına bazik siyanür çözeltisi püskürtülmesi ile yığında tutulan çözelti %85 doygunluğa erişirse, yığın malzemesi akışkan bir çamur haline gelerek heyelan oluşur. Bu nedenle doygunluk %85’in altında tutularak heyelan tehlikesi azaltılmalıdır.[[12]]

Nitekim İliç maden kazasında liç yığınında meydana gelen heyelan için düzenlenen bilirkişi ön raporunda “oksit operasyon başmühendisinin de yığın liçinde meydana gelen çatlaklar konusunda iş güvenliği uzmanı tarafından kezlerce uyarılmasına karşın çözelti (bazik siyanür çözeltisi) verdiği ve yığın liçinde hareketi hızlandırdığı, çatlakların belli aralıklara gelmesini gördüğü halde bunu hiçe saydığı, bu riskli durumu bilmesine karşın alanın boşaltılması konusunu göz ardı ederek çalışanların can güvenliklerini tehlikeye attığının tespit edildiği vurgulanarak, kazada asli kusurlu olduğu kanaatine varıldığı bildirildi.” tespiti yapılmıştır.[[13]]

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü akademisyenlerince, Erzincan’ın İliç ilçesindeki siyanür sızıntısıyla gündeme gelen altın madenindeki toprak (doğrusu liç yığını) kaymasıyla ilgili ön inceleme raporu hazırlandı. Raporda liç sahasına her bir basamağı 8 metre yükseklikte olan 14 basamaklı cevher yığılarak toplam yüksekliğin 117 metre (sahanın tasarımına göre maksimim yükseklik 100 metredir) olduğu belirtilmekte, heyelana uğrayan siyanür çözeltine bulanmış liç malzemesinin yaklaşık 20 milyon m3 olduğu belirtilmektedir.[[14]]

Bu tesisin liç sahası ve siyanürlü atık havuzu bölgedeki aktif Munzur Fayı üzerindedir. “Bu şekilde gördüğünüz sarı renkli hat, resmi nitelikli MTA Diri Fay Haritası’nda gösterilen Munzur Fayı’dır. Sol yanlı doğrultu atımlı (sarı oklar) bu fay Ovacık Fayı‘nın bir koludur ve deprem tehlikesi yüksektir. Yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritası’na (2019) göre 50 yılda %2 aşılma olasılığına göre bu alandaki tesislerin maruz kalacağı maksimum yatay ivme, en iyi ihtimalle 0,44 g (444 cm/s2)’dir.

Kırmızı renkli kesikli çizgiyle gösterilen alan insan kaynaklı heyelanın kapladığı alandır. Atık Havuzu’nun ve Fırat Nehri üzerindeki barajın (Bağıştaş HES) aktif Munzur Fayı’na ne kadar yakın olduğuna dikkatinizi çekerim.”[[15]]

2.5.2.2. Yığında HCN gazı tehlikesi vardır.

Liç yığınına püskürtülen bazik siyanür çözeltisinin pH derecesi en az 10,5 olmalıdır. Eğer liç işlemi sırasında uzun süre şiddetli yağmur yağarsa, pH değeri 10’nun altına düşerek çözelti asitleşmeye başlar ve sodyum siyanür su ile reaksiyon vererek bozunur;

NaCN + H2O  →  HCN(gaz) + NaOH

Bu reaksiyonda oluşan çok zehirli HCN hidrojen siyanür gazı çözeltiden havaya karışır. 2011 yılında Eti Gümüş’e ait Kütahya Gümüşköy işletmesinde yaşanan atık barajı sorunu sırasında çevrede yaşanan HCN gazı zehirlenmelerine rastlanmıştır.

2.5.3. Atık havuzları işletmesi

Gerek yığın gerekse tank liçi işlemlerinde, içindeki altın alındıktan sonra geriye kalan çamur halindeki siyanürlü atıklar, atık havuzlarında depolanır. İçindeki katı atıklar dibe çökelir, üzerinde siyanürlü çözelti birikir. Yağmur sularıyla pH derecesi 10’un altına düşünce HCN gazı yayılacağı gibi, havuzun etrafındaki barajın yıkılması durumunda ise büyük bir çevre felaketi doğacaktır.

Bu nedenle havuzdaki siyanür çözeltisinin zehirden arıtılması gerekir. Gerçi Kükürtlü Cevher işletmesinde işlemler sırasında ortaya çıkan siyanürlü atık çamurlar bulunduğu tanka sodyum metabisülfit eklenerek (Na2S2O5, suda çözününce tanka üflenen hava veya oksijen yardımıyla kükürt dioksit SO2 açığa çıkar) atıklardaki siyanürün parçalanması sağlanmaktadır.

Ancak bundan daha etkili etkili yöntem Hidrojen Peroksit (H2O2) kullanmaktır.[[16]]

“Madencilik sektöründeki ilk tam ölçekli hidrojen peroksit arıtma tesisi, Degussa tarafından Papua Yeni Gine’deki Ok Tedi Madeni’nde inşa edildi ve işletildi. Ortalama 110-300 mg/litre toplam siyanür içeren 1.100 m3/saatlik bir atık akışı içindeki siyanür miktarı 1-10 mg/l’ye kadar düşürülmüştür.

Hidrojen peroksit, serbest ve zayıf kompleksli metal siyanürleri (yani nikel, bakır, kadmiyum ve çinko siyanürler) aşağıdaki şekilde; sodyum siyanürü oksitleyerek, zehirsiz siyanat (OCN) haline çevirir, metal siyanür komplekslerindeki siyanürü oksitleyip siyanata çevirirken, serbest kalan metaller bazik ortamda optimum pH değerleri yaklaşık 9,0-9,5 olan katı metal hidroksitlere dönüşüp çökelirler:

NaCN + H2O2 → NaOCN + H2O

M(CN4)2- + 4H2O2 + 2OH  →  4OCN + 4H2O + M(OH)2 katı

SSR Çöpler Maden işletmesindeki atık havuzunda toplanan suları arıtmak için herhangi bir “su arıtma tesisi” bulunmamaktadır. 

2.5.3.1 Kanada Seabee Madeni atık havuzu[[17]]

SSR şirketinin, İliç’te yaptığı açık işletmeye karşın, Kanada’daki Seabee yeraltı işletmesinde çıkan atıkların depolandığı iki adet atık havuzu bulunmaktadır. Bu havuzların yakınında, havuzlarda biriken siyanürlü suları çevre yasa ve yönetmeliklerine göre arıtan 200.000 m3/yıl kapasiteli bir su arıtma tesisi (water treatment plant) bulunmaktadır. İşletmede kullanılacak suların %96’sı burada arıtılan sulardan sağlanarak, yeraltı madenlerinde ve kırıcılarda yeniden kullanılmak üzere yeniden sisteme pompalanmaktadır.

  1. Özet ve Sonuç

Yukarıda biraz teknik ve uzun açıklamaların özeti olarak kısaca söylemek istediklerimi sıralarsam:

  • Altın üretimi yapan yabancı firmalar, kendi ülkelerinde uyguladıkları çevre duyarlı madencilik yerine, ülkemizde ve diğer gelişmekte olan ülkelerde (ABD gibi bazı ülkelerin çevre sorunu yaratmayacak uzak coğrafyalarındakiler hariç) maksimum kâr hırsıyla vahşi sömürgeci tavrıyla doğayı tahrip eden, düşük maliyetli yöntemlerle madencilik ve üretim yapmaktadırlar.
  • Günümüzde altın ve gümüş gibi soy metallerin üretim teknolojinde siyanür kullanımından başka bir yöntem yoktur.
  • Altın ve gümüş üretiminde yeraltı madenciliği zorunlu olmalı, açık işletme yasaklanmalıdır.
  • İşletmelerin “tank liçi” kullanması zorunlu olmalı, yığın liç yöntemi yasaklanmalıdır.
  • Atık havuzları ve havuz baraj yapımı şartnameleri daha kapsamlı olmalıdır.
  • Atık havuzlarına verilen siyanürlü atıkların üzerinde toplanan sular, su arıtma tesislerinde arıtılarak, yeniden maden üretimde kullanılmalıdır.
  • 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 14. maddesinde belirtilen “Üretilen madenlerden alınacak Devlet hakkı, aynı yasanın 2. maddesi’nin IV. Grup Madenler fıkrasının c) bendinde sayılan “Altın, Gümüş, Platin, Bakır, Kurşun, Çinko, Demir, Pirit, Manganez, Krom, Cıva, Antimuan, Kalay, Vanadyum, Arsenik, Molibden, Tungsten (Volframit, Şelit), Kobalt, Nikel, Kadmiyum, Bizmut, Titan (İlmenit, Rutil), Alüminyum (Boksit, Gipsit, Böhmit), Nadir toprak elementleri (Seryum Grubu, Yitriyum Grubu) ve Nadir toprak mineralleri (Bastnazit, Monazit, Ksenotim, Serit, Oyksenit, Samarskit, Fergusonit), Sezyum, Rubidyum, Berilyum, İndiyum, Galyum, Talyum, Zirkonyum, Hafniyum, Germanyum, Niobyum, Tantalyum, Selenyum, Telluryum, Renyum.” madenlerinin üretiminde alınacak devlet hakkı, “ocak başı %2” iptal edilerek, üretilen  “nihai ürün” miktarının (kg olarak) %50’si olmalıdır.
  • ABD’nin Montana ve Wisconsin eyaletleri, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, siyanür madenciliğini yasakladı. Ancak, Avrupa Komisyonu mevcut düzenlemelerin yeterli çevre ve sağlık koruması sağladığını belirterek böyle bir yasaklama teklifini reddetmiştir.[[18]]
  • Romanya’da altın siyanürlemenin yasaklanması yönündeki birçok girişim Romanya Parlamentosu tarafından reddedilmiştir.
  • AB’de tehlikeli kimyasalların endüstriyel kullanımı madencilik endüstrilerinden kaynaklanan atıkların yönetimine ilişkin “Directive 2006/21/Ec of The European Parliament And of The Council of 15 March 2006 on the management of waste from extractive industries and amending Directive 2004/35/EC”[[19]] isimli talimatnameyi kabul etti. Bu talimatnamenin 13. madde, 6. fıkrasına göre, “atık havuzundaki zayıf asitle ayrışabilen (Weak Acid Dissociable-WAD) siyanür konsantrasyonunun, eldeki en iyi teknikler kullanılarak olanaklı olan en düşük düzeye indirilmesini” gerekliliği üzerine, 2018’de ise 10 ppm’ye düşmüştür.”

Anılan talimatnamenin 14. maddesi uyarınca şirketlerin, maden bittikten sonra temizliğin sağlanması için mali garantiler de vermesi zorunlu duruma getirilmiştir.

  • Bir şirketin siyanür yönetiminin üçüncü taraf denetimleri ile çevresel etkileri azaltmayı amaçlayan “Siyanür Yasası” The International Cyanide Management Code For the Manufacture, Transport, and Use of Cyanide in the Production of Gold”[[20]] imzalaması koşul olmalıdır.
  • Yukarıdaki (g), (j) ve (k) şıklarında belirtilen hususlar 3213 sayılı Maden Kanunu’na eklenmelidir. Maden yasasına eklenecek bu düzenlemelerle, hiçbir yabancı firma Türkiye’de altın madeni işletmeye istekli olmaz.

Bu nedenle Etibank yeniden ihya edilmelidir.

* * *
[[1]] : Sulu çözeltilerin pH değerleri 0 – 14 arasındadır. pH 7 nötr (saf su). 0-7 arası asitlik, 7-14 baziklik (alkalinite) ifade eder.
[[2]] : Havada litre başına 0,2-0,3 mg (180-270 ppm) HCN miktarı çabuk öldürücü olup, 0,1/1 mg’lık (=90ppm) miktarı ise daha uzun sürede ölüme yol açar. 0,02-0,04 mg/L’deki (18-36 ppm) konsantrasyonda uzun süre solumada etkisizdir. https://tr.wikipedia.org/wiki/Hidrojen_siyan%C3%BCr
[[3]] : https://www.researchgate.net/publication/326480236_HEAP_LEACHING_TECHNIQUE_in_MINING_Within_the_Context_of_BEST_AVAILABLE_TECHNIQUES_BAT_-_Introductory_Statement_by_Euromines/link/5b507ddb45851507a7af2eaf/download?_tp=eyJjb250ZXh0Ijp7ImZpcnN0UGFnZSI6Il9kaXJlY3QiLCJwYWdlIjoicHVibGljYXRpb24ifX0, sayfa 11
[[4]] : https://s22.q4cdn.com/546540291/files/doc_news/2020/05/20-12-2020-05-11-SSR-Mining-and-Alacer-Gold-Merger-Final-v3.pdf
[[5]] : https://www.ssrmining.com/operations/production/copler-mine/
[[6]] : Ons altın = 31,1 gram
[[7]] : Technical Report Summary on the Çöpler Property, Türkiye, S-K 1300 Report, SSR Mining Inc.,SLR Project No.: 138.21581.00006,Effective Date:October 31, 2023, Signature Date:February 12, 2024, 6,5. Deposit Types, sayfa 6-24
[[8]] : https://en.wikipedia.org/wiki/Sodium_metabisulfite
[[9]] : https://www.wsp.com/en-gl/who-we-are/our-offices
[[10]] : Dip not [7], 15.9 Tailings Storage Facility, sayfa 15-9.
[[11]] : https://www.ssrmining.com/operations/production/seabee/
[[12]] : Dip Not [4], a) Liquefaction Potential: sayfa 24
[[13]] : https://www.veryansintv.com/erzincan-maden-felaketinde-bilirkisi-heyeti-on-raporunu-tamamlandi-is-kazasiymis/
[[14]] : https://www.veryansintv.com/istanbul-universitesinden-ilic-raporu-20-milyon-metrekup-kutle-kaydi/
[[15]] : Prof. Doğan Prinçek, X mesajı 17.02.2024
[[16]] : https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S089268750400144X
[[17]] : Seabeen 2021 Technical Report, September 2022, Bölüm 15. Infrastructure,https://www.ssrmining.com/_resources/reports/Seabee-2021-Technical-Report-Summary.pdf?v=0.583
[[18]] : https://im-mining.com/2010/07/06/european-commission-rejects-proposed-ban-on-using-cyanide-in-extractive-industry/
[[19]] : https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/ALL/?uri=CELEX:32006L0021
[[20]] : The “International Cyanide Management Code For the Manufacture, Transport, and Use of Cyanide In the Production of Gold” (Cyanide Code), https://cyanidecode.org/

Hz. MUHAMMET diyor ki….

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

HZ. MUHAMMED diyor ki             :
(570 Mekke – 632 Medine)

1- İşler, o işlere ehil olmayanlara verilirse kıyamet yaklaşmış demektir.
2- Bilim Çin’de olsa bile gidip almak gerekir.
3- Bilginlerin mürekkebi şehitlerin kanından daha kutsaldır.
4- Beşikten mezara dek bilim öğreniniz.
5- Adalet güzeldir, fakat emirlerin (yönetenlerin) adil olmaları daha da güzeldir.
6- Bilgi ibadetten üstündür.
7- Bilim hem süs, hem de düşmanlarımıza karşı bir silahtır.
8- Bilim öğrenmek kadın-erkek tüm müslümanlar için bir borçtur.
9- Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın, hem dünyayı ve hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın.
10- Bilime ve bilginlere saygı gösterenler bana saygı göstermiş olurlar.
11- Bilginler peygamberin mirasçılarıdır.
12- Bilginler yeryüzünün ışıklarıdır.
13- Evlat kokusu cennet kokusudur.
14- Dünya ile ahiret iki ortak kadın (kuma) gibidir; birini razı ettin mi öbürü kızar.
15- Dünya ahiretin bir tarlasıdır. Dünyada ne ekersen ahirette onu biçersin.
16- Kendin için sevip istediklerini herkes için de iste.
18- Bir şeyi çok sevmek, insanı o şeye karşı kör ve sağır yapar.
19- En sevdiğim söz doğru sözdür.
20- Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan uluslar çökmek zorundadır.
———————–
Kaynak :
Recep S. TATAR. Özlü Güzel Sözler, Bilge Yaşamlar. Su yayınları ss. 233-241. İstanbul 2016

İliç’te ne oldu?

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
19 Şubat 2024, Cumhuriyet

Erzincan’ın İliç ilçesinde yabancı ortaklı bir altın madeninde meydana gelen heyelan faciası, bir dizi uyarılar ve ihmaller zincirine indirgenebilecek bir olay değildir.

Toprağın neden ve nasıl kaydığı, daha önce bu konuda yapılan uyarıların neden dikkate alınmadığı, hazırlanan ÇED raporlarının bilimsel olup olmadığı, altın madeninin ve siyanürlü zehirli (AS: atık) su havuzunun, Anadolu ve Mezopotamya bölgesinin yaşam kaynağı olan Fırat Nehri’nin öncül kolu olan Karasu Nehri’nin dibine kurulmasına neden ve nasıl onay verildiği gibi konuların elbette araştırılması, incelenmesi ve sorumluların yargı önünde hesap vermesi ve bu zehir merkezinin kapatılması gerekir.

Ancak bununla birlikte sorgulanması gereken şey, Türkiye’de ve dünyada bu ve bunun gibi faciaların meydana gelmesine yol açan ahlaksız ve erdemsiz ekonomik ve siyasal düzendir.

  • Bu bağlamda, kapitalizm ve emperyalizm sorunu çözülmeden, bu sorunların da çözülemeyeceği açıktır.
  • Çünkü kapitalizm ve emperyalizm;
    – sermaye sınıfını koruyan,
    – her şeyi kâr etmek amacına ve paraya indirgeyen,
    – değerli olan şeyleri değersizleştiren,
    – değersiz olan şeyleri bir değer haline getiren,
    – doğanın, insanın ve ulusal kaynakların sömürülmesini öngören adaletsiz bir düzendir.

***

Kapitalist ve emperyalist düzende insanın, doğanın ve ulusal kaynakların hiçbir değeri yoktur

İliç’te ne oldu?

Çünkü bu bozuk ve ahlaksız düzen için değerli olan tek şey, şirketlerin ve holdinglerin elde edecekleri kâr ve paradır. Bu düzende, şirket ve holding fetişizmi, halkın egemenliğinin ve kamu yararının önüne geçmiş durumdadır.

Bu nedenle, bir heyelan (toprak kayması) sonucunda madende çalışan işçilerin yaşamını yitirmesi, onların ailelerinin yaşamlarının kayması, siyanürlü zehirli suyun Fırat Nehri’nin temiz sularına doğrudan veya yağan yağmurlarla yer altından karışması ve bunun sonucunda nehirdeki canlıların ve nehir sularını kullanan insanların yaşamını yitirmesi veya ağır biçimde hastalanması; Türkiye, Suriye ve Irak olmak üzere, üç ülkenin coğrafyasındaki doğanın ve insanların bundan olumsuz etkilenmesi, şirketlerin, holdinglerin, özel sektörün, özelleştirmenin ve serbest piyasa ekonomisinin umurunda olmaz.

  • Hele AKP gibi sömürge olmayı içine sindirmiş bir siyasal partinin yönettiği bir ülkede, bunlar, kapitalistlerin ve emperyalistlerin hiç umurunda olmaz.

Antik çağlarda uygarlığın, kentleşmenin, tarımsal üretimin, yazının, bilimin, sanatın, felsefenin temellerini Mezopotamya’da ve Anadolu’da atmış olan Sümerler, Akadlar, Babilliler, Asurlular, Hititler, Urartular, Yunanlar, 21. yüzyılda kapitalizmin ve emperyalizmin böyle bir barbarlığa yol açtığını görselerdi acaba ne düşünürlerdi?!
***
Bir ülkenin doğal kaynaklarının o ülkedeki ulusa, yani halka ait olması ve bu kaynakların çevreye, doğaya, insana ve canlılara zarar vermeyecek biçimde kontrollü (denetimli) ve sınırlı olarak kullanılması, yine adaletin bir gereğidir.

Halka ve kamuya ait olan kaynakların, yerli ve yabancı şirketlere ve holdinglere devredilmesi, ulusal kamu kaynaklarının özelleştirilmesi, halkın egemenliği ilkesine aykırıdır.

Böyle bir ülkede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesinin yazılı olmasının hiçbir anlamı yoktur.

Özelleştirmelerin halkın haklarını gasp ettiği bir ortamda,

  • Halkın egemenliğini seçim sandıklarına indirgemek, yüzeysellikten, aptallıktan ve vicdansızlıktan başka bir şey değildir.

***
Karşı karşıya olduğumuz sorun en temelde, bir ahlak ve erdem sorunudur.

  • Ahlaki değerlere sahip olmayan erdemsiz insanlar, dincilikle halkı uyuşturarak ve sahte bir ahlak anlayışı ortaya koyarak, ahlaksız ve erdemsiz bir sömürü düzeni kurmuşlardır.

Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İliç’te ne oldu?19 Şubat 2024
Yapay zekâ5 Şubat 2024

Mustafa Aydınli şiiri : DUYDUN MU? -İliç Madencilerine-

ŞİİR KÖŞESİ..

 

Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar
Halk Ozanı

 


DUYDUN MU?
 -İliç Madencilerine-

Altı üstü pay pay oldu yurdumun
Madenleri gider oldu duydun mu?
Nefesi tükendi kuşu kurdumun
Varlığımız heder oldu duydun mu?
***
Yabancı kanını emip gidiyor
Doğaya saygısız, çıkar güdüyor
Ceremeyi benim halkım ödüyor
Bugün dünden beter oldu duydun mu?
***
Delik deşik oldu her bir dağımız
Zehirle kurudu bahçe bağımız
Siyanürlü zehir solur sağımız
Ölüm bize kader oldu duydun mu?
***
Arılar ürettik balın aldılar
İşbirlikçi bulup ortak çaldılar
Kandırıp sindirip korku saldılar
Sabır taştı yeter oldu duydun mu?
***
Kekliğimiz ötmez oldu ovada
Kara bulut döner durur havada
Gözler pınar oldu dokuz yuvada
Günüm gecem keder oldu duydun mu?
***
Gayrı dur diyelim bu kör gidişe
Haraç mezat satılmasın her köşe
Aydınlı yüreğim yandı bu işe
Oylum oylum tüter oldu duydun mu?

Altıncıdan rüşveti kim aldı!

Necati DoğruNecati Doğru

Siyanür, sülfürik asit, ağır metaller bir araya geldi; yağmur yağdı, altın cevheri ile siyanür bulamacı olmuş yapma 10 milyon metreküp dağ kaydı, kamyonları, konteynerini altına aldı. 9 işçi hayatını kaybetti. Devleti ele geçirmiş rüşvet yiyici ile rüşvet yedirici altın arayıcı şirket arasında “el ele- iç içe- dip dibe geçmiş” ahlaksız bir yapı olduğu tabak gibi ortaya çıktı.

Allahsız altıncı!
Allahsız yiyiciye!
Dolar yedirdi.
Gözler görmedi.
Kulaklar duymadı.
Vicdanlar satıldı.
Erzincan’daki felaket bu yüzden oldu. Bana “rüşvetin belgesini” mi soruyorsun?
★★★
Belge mi arıyorsun?
İşte sana belge:
Amerikalı Kanadalı çok uluslu şirket kendine yerli Türk ortak buldu. Ona yüzde 20 pay verdiler. Yerli ortağın CEO’su Cumhurbaşkanının damadıydı. Bu yerli ortaklı yabancı şirkete Erzincan’da birinci derece deprem fay hattında hazine arazisi üzerinde “altın çıkartma izni” verildi. Siyanür ile altın madenciliği Avrupa Birliği ülkelerinde yasaklandı. Türkiye’de ise bile bile fay hattı üzerinde siyanür, sülfürik asit, silika gibi 21 kalem ağır kimyasal kullanarak çıkarmasına devlet destekli, devlet korumalı, devlet kolaylaştırmalı izin verildi.

Belge mi arıyorsun? İşte sana belge: Gözüne girsin.
★★★
Çok uluslu yabancı şirketin, Erzincan toprağındaki altını “vahşi madencilik ya da sömürge madenciliği” denilen yöntemle çıkaracağı ÇED raporunda, ruhsatlarda, madenci odaları uyarılarında yazıyordu. Atatürk, Keban ve Karakaya barajlarının sularını besleyen Fırat Nehri’ne akan Karasu’ya 350 metre yakınında deprem hattı üzerinde hazine arazisi bu şirkete 25 yıllığına kiralandı.
Belge mi arıyorsun? İşte belge. Gözüne girsin.
★★★
Cumhurbaşkanına yakın küçük pay sahibi yerli ortağı yanına alan çok uluslu şirket, “rüşvet dağıtma- rüşvetle susturma- rüşvetle satın alma” yöntemlerini Erzincan’da uygulamaya başladı. Bölgede her eve 130 bin TL bağış verildi. Toplam 12 milyon TL dağıtıldı. Bölge halkından ömürleri boyunca “altın madeni işleten şirkete dava açmayacakları” sözü alındı. Erzincan Spor’a 21 milyon TL, Erzincan Üniversitesi’ne 14 milyon bağışlandı. Bunlar Ankara’da Cumhurbaşkanlığı’nın, tüm bakanların, bölgedeki valililerin, Cumhuriyet Savcılarının, polis karakol komiserlerinin gözleri önünde yapıldı. Şüphelenen çıkmadı.
İşte belge. Gözüne girsin
★★★
Bu altın madenin kurulduğu Erzincan’daki hazine arazisinin bulunduğu bölgede 21 kalem ağır kimyasal metalin havada- suda- toprakta yarattığı zehirleyici etki sonunda küçükbaş hayvanlıkta yüzde 67 gerileme oldu. Ünlü Erzincan tulum peyniri üretimi düştü. Tarım ülkesi Türkiye kendi ürettiği yerli mercimeğe muhtaç hale geldi. Kanada’dan ithal mercimek almaya mahkum oldu.  Bölgede 5 çocuktan 2’si sakat doğmaya başladı. Kanser hastalığı patladı. Hâlâ! Belge mi soruyorsun? Gözüne girsin.
★★★
Bütün bunlar olurken rüşvet dağıtıcı şirket kapasite artırıp daha çok altın üretmek istedi. Aynı büyüklükte ikinci atık barajı kurmasına izin verilmesi için hazırlanan 1780 sayfalık ÇED raporunda; 21 kalem ağır kimyasal atığı; “evsel atıktır” diye yazıldı. Böylesine rüşvet kokan ÇED raporu bile tarihe geçti. Buna karşı bölgenin tek tük duyarlı insanlarınca açılmak istenen davalarda mahkemeler, keşfe gelmeden davayı reddetmeyi seçiler.
Belge mi bekliyorsun? Gözüne girsin.
★★★
Kim rüşveti ne kadar yedi? Nasıl yedi? Hangi yol ve yöntemlerle yedi. Yedi yedi semirdi. Erzincan’da “çevrenin kasten kirletilmesi- görevi kötüye kullanma- bilinçli taksirle adam öldürme -olası kastla adam öldürme- genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçları işlendi. Erzincan’da siyanürlü yapma dağ sadece yağmur yüzünden değil utancından da ayağa kalktı 10 milyon metreküp toprak, sanayide 10 metre hızla aşağı vadiye doğru aktı. Bölgenin insanı ve vahşi madenciliğe karşı yiğitçe hukuk mücadelesi veren ve halkı birlik olup direnmeye çağıran emekli makinist Sedat Cezayiroğlu gözaltına alındı.
Belge mi bekliyorsun? Gözüne girsin.

Kurum, kurum!

Maden Yasası 21 kez değişti. Bu değişiklikler hep altın aramaya gelen şirketlerin lehine oldu. 1923 yılından 2002’ye kadar 1.186 maden arama ve işletme ruhsatı verilmişken son 21 yıl içinde bu sayı 400 bini geçti. Çevre; Şehircilik ve İklim Bakanlığı sırasında maden sahalarında kapasite artırma kararları sırasında birincil görev olarak çevreyi gözetme görevi olan

  • Murat Kurum, Erzincan’daki felaket sonrası İstanbul Belediye Başkanı adaylığından çekilmedi. Çekildiğini ilan etmeliydi.

Olası bir İstanbul depremi

Prof. Dr. K. Erçin KASAPOĞLU
Emekli Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi

17 Şubat 2024, Cumhuriyet

İstanbul, 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden tam 25 yıl geçmiş olmasına karşın hâlâ olası bir büyük depreme hazır değil.”

Bu iddia jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri, inşaat mühendisleri, şehir plancıları ve konu ile ilgili tüm uzmanların ortak görüşüdür ve doğrudur. Çünkü uzmanların depremlerle etkin mücadele konusundaki tüm uyarı ve önerilerine karşın AKP hükümeti, göstermelik birkaç deprem tatbikatı dışında hiçbir şey yapmamıştır. Kentsel dönüşüm kapsamında İstanbul’un yalnızca rantı yüksek bölgelerindeki konutları depreme dayanıksız gerekçesi ile yıkıp yerlerine çok katlı binalar inşa etmişlerdir.

UYGULANMAYAN YASALAR

AKP, depremlerle mücadele konusunda asıl önemli ve çağdaş olan “zarar azaltma” sürecini atlatıp salt deprem sonrası “yara sarma” politikasına ağırlık verdiği için, 22 yıllık iktidarı döneminde Türkiye bu mücadelede bir arpa boyu bile yol alamamıştır.

30 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 25 bin kişinin yaralandığı ve 5 binden fazla binanın yıkıldığı 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, depremle mücadele konusunda birçok yeni yasa çıkarıldı ve çok sayıda hükümet kararnamesi yayımlandı. Ancak bu yasaların ve kararnamelerin hiçbiri uygulanamadı. Çünkü Türkiye’de bu karmaşık mevzuatın ötesinde bir de yetki karmaşası söz konusuydu.

29 Eylül-1 Ekim 2004 tarihlerinde İstanbul’da toplanan Türkiye’nin ilk deprem şûrasında (kurultayında), Türkiye’de depremlerle etkin mücadele konusunda alınması gereken önlemler ve yapılması gereken çalışmalarla ilgili olarak alınan kararların hiçbiri bugüne dek yerine getirilmemiştir. Çünkü, kilometrelerce “duble yol” yapılması, Boğaza kanal açılması, dünyanın en büyük havalimanı inşası gibi kendisine siyasal rant sağlayacak çılgın projeler peşinde koşan AKP hükümetlerinin gündeminde depremlerle mücadele konusu hiçbir zaman yer almamıştır.

22 YILLIK KAYITSIZLIK

  • Marmara’da er ya da geç İstanbul’u etkileyecek bir büyük depremin olma olasılığı
    bilimsel olarak söz konusu.

Bu depremin olması durumunda Türkiye ekonomisinin ve sanayisinin can damarı olan İstanbul’da çok büyük can ve mal kayıplarına neden olacağı sürekli dile getiriliyor. Buna karşın

  • AKP hükümetinin 22 yıldır bu konuya kayıtsız kalmasını anlamak olası değildir.

Kuzey Anadolu fayının Marmara Denizi içindeki kuzey kolu üzerinde son dönemde meydana gelen küçük ve orta büyüklükteki depremler, her ne kadar hiçbir can kaybına ve hasara neden olmadıysalar da İstanbul’da beklenen olası büyük deprem için ciddi bir uyarı olarak dikkate alınmalı. Yaklaşık 7 büyüklüğünde olması beklenen söz konusu depremin İstanbul ve çevresinde oluşturabileceği büyük hasar ve can kayıplarının önlenebilmesi ya da en aza indirilebilmesi için alınması gereken önlemlerin, yapılması gereken tüm çalışmaların hiç zaman yitirmeden başlatılması ve tamamlanması gerekmektedir.

Ayrıca, söz konusu olası büyük İstanbul depreminin ekonomik açıdan neden olabileceği olumsuz etkilerinin zaten ciddi bir kriz döneminde olan Türkiye ekonomisini daha da içinden çıkılmaz bir duruma getirebileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir.